7 Şubat 2019 Perşembe

“Bizim Dereyi Kim Çaldı Doğu Karadeniz’de Yaşlı Kadınlar ve Yaşlı Erkeklerin Doğa Anlatıları


“Bizim Dereyi Kim Çaldı” Doğu Karadeniz’de Yaşlı Kadınlar ve Yaşlı Erkeklerin Doğa Anlatıları
Meral Akbaş, Mehmet Bozok, Nihan Bozok

Borçka’nın bir köyünde yaşayan doksan altı yaşındaki bir Gürcü kadın Emine,
Kulaklarının duymadığım düşünüyordu,
…artık duyamadığı o ses vadinin tabanında akan derenin sesiydi,
Dereyi “birileri” çalmıştı. Dereyi besleyen küçük akarsular yakınlardaki bir hidro­elektrik santrali için toplanarak borulara sokulmuştu (s. 247),

…seksen iki yaşındaki Mehmet:
Dereleri İsrail çaldı!
Macahel ve Maradit bir zamanlar bolluk ve bereketin olduğu, cennet gibi yerlerdir.
Baraj mahalleyi yutuvermiş,
Barajda yalnızca başka yerlerden gelen mühendisler ve teknisyenler çalışmaktadır.
…barajın yapımından kısa bir süre sonra Maradit’de daha önce hiç görülmeyen/bilinmeyen böcek ve haşereler türemiş; eskiden yetişen elmalar, fındıklar, sebzeler (…) zarar görmüştür (s. 249).

…uzun yıllar çetin doğa koşullarında yaşayan/çalışan ve doğayla mücadele içinde olan erkeklerin doğayı hâkimiyetleri altına almaktan ziyade yaşamlarını kolaylaştırmak amacıyla dönüştürmeye çalıştıklarını ve çoğu zaman bu sebeple alet, erişilmesi güç noktalara köprü ve ev, foseptik ve yol yapmakta olduklarını ifade etmek gerekiyor. Bununla beraber erkekler, doğayla mesafeli bir ilişki de kuruyorlar (s. 254).

Bir kadın çok güzel atma türkü atarmış. Kimse kadınla yarışta kazanamazmış. Kadın dermiş ki beni yenenle evleneceğim. Bir gün yüksek dağların arkasından bir adam gelmiş. Demiş ki ben bu kadını yeneceğim. Fakat kadına âşık değilmiş.
Sadece onu yenmek için gelmiş. Kadınla adam başlamışlar atışmaya. Bu atışma üç gün üç gece sürmüş. Adam kadına âşık olmuş bu sırada... ve en sonunda adam iki dize atmış: “gel çikalum dağlara dağlar olsun evunıuz”. Kadın da kabul etmiş iki dizeyle: “her komardan bir yaprak olsun keremitumuz”... (s. 256)

Doğanın zamanı dairesel ve akış halindedir; eşit aralıklara parçalanmış değildir
…acelesi yoktur

Kadınlar sabah hayvanlarını besliyorlar ve aileleri için yemek hazırlıyorlar, hemen ardından bahçelerinde ve tarlalarında uzun saatler boyunca çalışmaya gidiyorlar, bu arada evdeki kız çocukları evi temizliyor, sürüleri güdüyor ve/veya küçük kardeşlerine bakıyorlardı; daha sonra kadınlar evlerine dönüyor ve akşam yemeği için hazırlık yapmaya başlıyorlar, peşi sıra da hayvanlarını besliyorlardı. Bu döngü her gün tekrarlıyor ve kadınlar hayatlarını Sisifosyen bir rutin çerçevesinde yaşıyorlardı (s. 261).

Çay, Doğu Karadeniz’deki yamaçları örten çalması bir bitkiden çok daha fazlasıdır.
Çay, yeşilin ve doğanın bir parçasıdır; fakat nihai olarak bir meta, yapılması gereken bir iş ve dolayısıyla bir angaryadır.
---
Sudan Sebepler: Türkiye’de Neoliberal Su-Enerji Politikaları ve Direnişler’in içinde (s. 247-268), İletişim Yayınları, İstanbul, 2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder