Jean Luc-Nancy - Arzu (s.
425-429)
Kendi:
Varlığa karşı dayanıklı varlık
anlamına gelir. Kendisini kuracak, sürdürecek ve gerçekleştirecek hiçbir şeyi
olmayan varlık, logos ile özdeşliğinde yalın duran varlıktır. Mutlak
özgürlüğüne özdeş olan yalın tözdür, hiçbirinin bütünü tamamlamadığı
tikelliklerin yalın sonsuzluğudur.
Kendi: sadece kendi
kaynaklarına bırakılan anlam, ortaya çıkan aynıya, her şey olan bu
aynılık-ötekiye, bir başvuru değil, sonsuz bir geri dönüşle anlam kazanan anlam
demektir. Kendi, kendini öncelikle hiçlik olarak bulandırır. Kendi; tam olarak
bulunmayandır.
Sonsuz bir mesafe, kendinin
kendisini orada ve o olarak saptadığı mutlak bir ayrım vardır.
Dönüşmek, kendi dışında
olmaktır.
Kendinden çıkmak demek ki aynı
zamanda ötekinin mal edilmesidir.
Aşk, arzunun arzu tarafından
tanınmasını belirtir.
Titrer bir kalp aşkın huzurunda
Adeta ölümle gölgelenmiş gibi
Aşkın uyandığı yerde ölür zira
Ben, karanlık zorba!
Sen, bırak onu ölsün gecede
Ve hürce nefes al, şafağın ışığında.
Adeta ölümle gölgelenmiş gibi
Aşkın uyandığı yerde ölür zira
Ben, karanlık zorba!
Sen, bırak onu ölsün gecede
Ve hürce nefes al, şafağın ışığında.
Mevlana
Aşk kendinin dayanıklılığını
ortaya çıkarmak için ötekinden gelendir. Kendinin edimselliği yani
'zorba ben'in ve kendinde -yeterli- varlığın ölümü ona edimsel olarak ötekinden
gelir. Aynı şekilde, aynı edimsellikle felsefe; kendi söyleminden başka bir
şeye dönüşmelidir; belki şiir, bazen ve ilk bakışta, ama daha kesin olarak aşk
-kendisi arzu olan ve yalnız arzulayarak bilen bir bilginin arzusuna, dönüşmesi
gerekir.
Kendinin bilinci özünde arzudur.
Kendi, ötekiden gelmelidir ve bu
gelişte bu geliş olarak 'kendi' yani kendisiyle birlik, olmalıdır. Bu
gereksinim arzuyu doğurur.
Arzu... ötekinin gelişinin
gerilimidir.
Kendi -> Arzu ->
Kendi
Çatışma, gerçeği aşk olan şeyin
kendisinin görüngüsüdür. Çatışma olarak ortaya çıkması gereken aşkın ta
kendisidir.
Arzunun adlandırdığı işte budur:
Kendine mal etme olarak bırakmadır.
Bilincin hareketi bilinci amaç
edinmemiştir. Bu devinim, kendinin arzusunun başkalaşması olduğu için, kendini
arzu olarak tanıyan arzuda -bilincin- sabit noktasının ve soyutlanmasının da
başkalaşmasıdır.
Ben, öteki tarafından, yalnızca
ötekinin tanımasının beni başkalaştırdığı kadarıyla, kendimi tanınmış olarak
tanırım: Bu arzudur, bu onda sarsılandır.
Kendine gerçekten ötekini veren ya
da kendini ona veren arzudur. Uğraş, dışsal biçiminde (üretilmiş bir
nesne, kurgulanmış bir düşünce olmuş varoluş) arzunun ta kendisinin ifşasının
şekillendirilmesidir. Ve bu sonsuz bir meydana getirmedir.
Uğraş yalnızca arzuya mal edilmiş olarak değer kazanır ki ondan başka her mal etme basit ve soğuk bir dışlamadır. (s. 429)
Uğraş yalnızca arzuya mal edilmiş olarak değer kazanır ki ondan başka her mal etme basit ve soğuk bir dışlamadır. (s. 429)
Çeviren: Irmak Alçar
Monokl
Hegel Özel Sayısı
(s. 425-429)
---
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder