Tom Rockmore - Hegelci Fenomenoloji ve Kantçı Epistemoloji Üzerine
Hegel ve Kant'ın yalnızca farklı değil, birbirlerinden bağımsız
konularla ilgilenmiş olduklarına yönelik üzücü bir düşünce eğilimi söz
konusudur. Aksine ben, 'Alman İdealizmi' terimininde ortaya koyduğu gibi,
onların bilgi sorununa kendine özgü bir idealist yaklaşım getirmeye dönük uzun
soluklu bir girişime dahil olduklarına inanıyorum. Başka bir yerde, idealizm
çeşitlerini birbirinden ayıran farklılıklara ve Alman idealistlerini birbirine
bağlayan bir bağ olarak epistemolojik konstrüktivizme dikkat çekerek 'idealizm'
anlamına açıklık getirmeye çalışmıştım. Burada ise idealist konsrüktivizmin
özündeki fenomenolojik boyuta dikkat çekeceğim.
Fenomenolojiyi Husserl'in keşfetmiş olduğuna dair ve onun
konumundan öncelleriyle ilgisiz olduğunu ima eden hatalı bir kanı vardır. Alman
idealizminin derin fenomenolojik doğasını ve hem Alman idealizminin hem de
yakın zamanın fenomenolojisinin Kant'a olan gerçek borcunu kavramak için,
birlikte nadiren ele alınmış olan felsefi yaklaşımların ilişkisinin anlaşılması
gerekiyor. (s. 112)
Kant bilginin olanağının zihinden bağımsız dışsal dünyayı
güvenilir biçimde olduğu gibi kavramayı gerektirmediğini kanıtlar.
Konsrüktivizm, metafiziksel gerçekliğin yerine empirik gerçekliği koyar. (s.
113)
Hegel'e göre, Fichte gerçek bir Kantçı olmasına rağmen, Kant gibi
özne ve nesnenin, bilen ve bilinenin temel konsrüktivist özdeşliğini
kanıtlamakta başarısız olmuştur.
Hegel Fichte'den Kant'ın Kopernikçi okumasını devralmıştır.
Vurgusunda bazı değişikliklerle birlikte Hegel aynı temel Kant okumasını daha
sonraki bütün yazılarında korur. Ne Newton ne de Kantbilişsel nesnenin
birliğini kavrayabilmişlerdir. Bilinç düzeyinde kanıtlanması olanaklı olmayan
bu zorunlu birlik yalnızca öz-bilinç düzeyinde kanıtlanabilir.
Kant'ın yaklaşımı yalnızca görünüşlerin bilgisini verir, ancak
kendinde şeylerin bilgisini vermez. (s. 115)
Kant'a göre hakiki nesneleri değil yalnızca görünüşleri
bilebileceğimize göre eleştirel felsefe bize görünüşün ardındaki hakikate
erişemeyeceğimizi öğretir.
Hegel'in bilgi iddiası, bilginin koşulunu, bildiğimiz şeyin
oluşturulması açısından, bağımsız bir nesne olarak değil, bağımlı bir nesne
olarak açıkladığı için konsrüktivistir. Bu, Hegel için bilginin bilince dayalı
olmaktan çok öz-bilince dayalı olduğunu söylemenin başka bir yoludur.
Hegel bilgiyi, önceki deneyime dayanan teorilerin denendiği ve
sonra, eğer deneyim sınamasını geçememişlerse daha sonra yeniden
formülleştirildikleri bir süreçten çıkıyor olarak açıklar. (s. 116)
Aklı sınırlayan Kant genel olarak bilgi için anlamaya güvenir.
Hegel'in en azından soyut olarak aklın kendisinin bütünüyle gerçeklik olduğunun
kesin olduğu iddiası düşünce ve varlığın birliğini ifade eden Kantçı tezden,
yani İdealizmin kalbinde yatan Kopernikçi konsrüktivist tezden türetilmiştir.
Aslında Hegel Kant'ı hem Fichte'ye hem Kant'a karşı okur. Hegel, aklın
bütünüyle gerçek olduğu iddiasının idealizmin görüşü veya bizim idealizm olarak
ifade ettiğimiz şey olduğunu açıkça ileri sürerek konsrüktivizmi ve idealizmi
birbirine bağlar.
Fichte'nin felsefesinin ilkesi yaptığı öznenin ve nesnenin
spekülatif birliği Kant'ın bilginin yalnızca fenomenlerle sınırlanmasına
dayanan, yalnızca bir anlamda (oluşturduğumuz) oluşturmuş olduğumuz bir şeyi
güvenilir biçimde bildiğimiz iddiasındaki konsrüktivist savının önemli bir
yeniden ifadesidir. Bu anlayış üzerine daha sonraki çalışmalarda Hegel Kantçı
olmayı sürdürür. Tutarlı bir biçimde Kantçı olmamasına rağmen yanlışlıkla öyle
olduğunu ileri süren Fichte'nin aksine o yine de bir Kantçıdır, aslında Kant
yorumundaki başka zorluklara rağmen Kant'ın en önemli anlayışında neyin makul
olduğunu başarıyla kavrayan derin bir Kantçıdır.
Çeviren: Damla Şikel
Monokl
Hegel Özel Sayısı (s. 112-118)
Monokl
Hegel Özel Sayısı (s. 112-118)
---
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder