26 Ekim 2019 Cumartesi

Hegelci Fenomenoloji ve Kantçı Epistemoloji Üzerine


Tom Rockmore - Hegelci Fenomenoloji ve Kantçı Epistemoloji Üzerine 

Hegel ve Kant'ın yalnızca farklı değil, birbirlerinden bağımsız konularla ilgilenmiş olduklarına yönelik üzücü bir düşünce eğilimi söz konusudur. Aksine ben, 'Alman İdealizmi' terimininde ortaya koyduğu gibi, onların bilgi sorununa kendine özgü bir idealist yaklaşım getirmeye dönük uzun soluklu bir girişime dahil olduklarına inanıyorum. Başka bir yerde, idealizm çeşitlerini birbirinden ayıran farklılıklara ve Alman idealistlerini birbirine bağlayan bir bağ olarak epistemolojik konstrüktivizme dikkat çekerek 'idealizm' anlamına açıklık getirmeye çalışmıştım. Burada ise idealist konsrüktivizmin özündeki fenomenolojik boyuta dikkat çekeceğim.
Fenomenolojiyi Husserl'in keşfetmiş olduğuna dair ve onun konumundan öncelleriyle ilgisiz olduğunu ima eden hatalı bir kanı vardır. Alman idealizminin derin fenomenolojik doğasını ve hem Alman idealizminin hem de yakın zamanın fenomenolojisinin Kant'a olan gerçek borcunu kavramak için, birlikte nadiren ele alınmış olan felsefi yaklaşımların ilişkisinin anlaşılması gerekiyor. (s. 112)
Kant bilginin olanağının zihinden bağımsız dışsal dünyayı güvenilir biçimde olduğu gibi kavramayı gerektirmediğini kanıtlar. Konsrüktivizm, metafiziksel gerçekliğin yerine empirik gerçekliği koyar. (s. 113)
Hegel'e göre, Fichte gerçek bir Kantçı olmasına rağmen, Kant gibi özne ve nesnenin, bilen ve bilinenin temel konsrüktivist özdeşliğini kanıtlamakta başarısız olmuştur.
Hegel Fichte'den Kant'ın Kopernikçi okumasını devralmıştır. Vurgusunda bazı değişikliklerle birlikte Hegel aynı temel Kant okumasını daha sonraki bütün yazılarında korur. Ne Newton ne de Kantbilişsel nesnenin birliğini kavrayabilmişlerdir. Bilinç düzeyinde kanıtlanması olanaklı olmayan bu zorunlu birlik yalnızca öz-bilinç düzeyinde kanıtlanabilir.
Kant'ın yaklaşımı yalnızca görünüşlerin bilgisini verir, ancak kendinde şeylerin bilgisini vermez. (s. 115)
Kant'a göre hakiki nesneleri değil yalnızca görünüşleri bilebileceğimize göre eleştirel felsefe bize görünüşün ardındaki hakikate erişemeyeceğimizi öğretir.
Hegel'in bilgi iddiası, bilginin koşulunu, bildiğimiz şeyin oluşturulması açısından, bağımsız bir nesne olarak değil, bağımlı bir nesne olarak açıkladığı için konsrüktivistir. Bu, Hegel için bilginin bilince dayalı olmaktan çok öz-bilince dayalı olduğunu söylemenin başka bir yoludur.
Hegel bilgiyi, önceki deneyime dayanan teorilerin denendiği ve sonra, eğer deneyim sınamasını geçememişlerse daha sonra yeniden formülleştirildikleri bir süreçten çıkıyor olarak açıklar. (s. 116)
Aklı sınırlayan Kant genel olarak bilgi için anlamaya güvenir. Hegel'in en azından soyut olarak aklın kendisinin bütünüyle gerçeklik olduğunun kesin olduğu iddiası düşünce ve varlığın birliğini ifade eden Kantçı tezden, yani İdealizmin kalbinde yatan Kopernikçi konsrüktivist tezden türetilmiştir. Aslında Hegel Kant'ı hem Fichte'ye hem Kant'a karşı okur. Hegel, aklın bütünüyle gerçek olduğu iddiasının idealizmin görüşü veya bizim idealizm olarak ifade ettiğimiz şey olduğunu açıkça ileri sürerek konsrüktivizmi ve idealizmi birbirine bağlar.
Fichte'nin felsefesinin ilkesi yaptığı öznenin ve nesnenin spekülatif birliği Kant'ın bilginin yalnızca fenomenlerle sınırlanmasına dayanan, yalnızca bir anlamda (oluşturduğumuz) oluşturmuş olduğumuz bir şeyi güvenilir biçimde bildiğimiz iddiasındaki konsrüktivist savının önemli bir yeniden ifadesidir. Bu anlayış üzerine daha sonraki çalışmalarda Hegel Kantçı olmayı sürdürür. Tutarlı bir biçimde Kantçı olmamasına rağmen yanlışlıkla öyle olduğunu ileri süren Fichte'nin aksine o yine de bir Kantçıdır, aslında Kant yorumundaki başka zorluklara rağmen Kant'ın en önemli anlayışında neyin makul olduğunu başarıyla kavrayan derin bir Kantçıdır.

Çeviren: Damla Şikel
Monokl
Hegel Özel Sayısı (s. 112-118)
---

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder