Son Yüzyılda Türk Güreşi
M. Murat İğrek - Ata Karataş, Step Ajans,
2000, İstanbul
Kazım
Ayvaz
Olimpiyat Şampiyonu (1964)
Dünya Şampiyonu (1958-1962)
Hani insan vardır ya sürekli olarak birinci
olmak ister ve hep onun için çalışır. Ne zaman ikinci olsa veya olacağını anlasa
bırakır gider iltifat bile etmez. İşte Türk güreşinde bu isimlerden birisi de
Kazım Ayvaz'dır.
Kazım Ayvaz 1938 yılında İstanbul
Küçükmustafapaşa'da dünyaya geldi. Rizeli bir ailenin çocuğu olması hasebiyle
güreşten çok denizi ve denizciliği seven biri isim olarak anılan Ayvaz yaşı
küçük olduğu için 1956 Melbourne Olimpiyatları'na götürülmedi. Ancak iki sene
sonra yapılan dünya şampiyonasında birincilik kürsüsünde Kazım Ayvaz'ı çıktı.
Budapeşte'de yapılan şampiyonada 73 kiloda mücadele eden Ayvaz sırasıyla
İsveçli, Bulgar güreşçileri yenerken Finlandiyalı güreşçiye yenildi. Ardından
Çek rakibini yenen Ayvaz Rus güreşçiyi de yenerek maçlarını tamamladı ve
sıkletinde birinci olarak ilk altın madalyasını kazandı.
1959 yılında İstanbul'da yapılan Balkan
Şampiyonası'nda hem greko-romende hem de serbestte mücadele eden Kazım Ayvaz
her iki stilde de 73 kiloda altın madalya kazandı. 1960 Roma olimpiyatlarında
bir üst sıklette götürülen Kazım Ayvaz burada iyi başladı. Sırasıyla İtalyan,
Lüksemburglu, İranlı, Çek rakiplerini yenen Kazım Ayvaz daha sonra Polonyalı güreşçi
ile berabere kalınca altın madalya şansını kaybetti. Bu moral bozukluğu ile
çıktığı bronz madalya mücadelesinde de başarılı olamayarak Bulgar güreşçiye yenildi
ve dereceye giremedi.
Daha sonra 1962 Toledo Dünya Şampiyonası
gelip çattığında Kazım Ayvaz çok sevdiği denizden gelerek milli takım kampına katıldı.
Bu sefer üst sıklette değil de kendi sıkletinde mücadele eden Kazım Ayvaz yine
madalya aldı. ilk olarak Danimarkalı güreşçiyi yenen Ayvaz daha sonra Bulgar,
İranlı ve Mısırlı güreşçileri yenerek finale yükseldi. Finalde Rus rakibini
sayı ile yenen güreşçimizin madalyasının rengi diğer yarıfınal maçında alınan
sonuç tuş olmayınca altın oldu. Bu madalya ile Kazım Ayvaz ikinci dünya şampiyonluğunu
kazandı ve sıraya olimpiyatı aldı.
Türk güreşinde greko-romen stilde uzun
sürecek olan hasretin başlangıcı 1964 Tokyo Olimpiyatları. Bu olimpiyatlarda
ülkemize altın madalya kazandıran isim olan Kazım Ayvaz 28 sene süreyle greko-romende son olimpiyat
şampiyonumuz olarak anıldı. Şampiyona öncesi kampta yapılan seçmelerde
Adil Güngör ile mücadele etti ama üstünlük sağlayamadı. Zamanın yetkililerinin
de baskısı ile iki dünya şampiyonluğu bulunan Kazım Ayvaz 70 kiloda milli takımda
yer alma hakkın kazandı.
Tokyo'da ilk olarak Mısırlı, sonra Rus
güreşçileri yenen Ayvaz, Romen güreşçi ile berabere kaldı. Hemen sonra Bulgar
rakibini yenerek diğer maçları beklemeye başladı. Finalde Japon güreşçiyi de yenme
başarısı gösteren Kazım Ayvaz böylece adını tarihe yazdırmayı başardı.
"Hayatımın en büyük gayesi olimpiyat
şampiyonluğudur" diyen Ayvaz bunu elde edene kadar bir çok fedakarlıklar
yaptığını ve semeresini aldığını anlatırken daha sonra katıldığı şampiyonalarda
bir başarı gösteremedi ve 1968 Meksico Olimpiyatları sonrasında faal güreş
hayatını noktaladı. Kendisine milli takımda hocalık teklif edilmesine rağmen
bunu kabul etmeyen Kazım Ayvaz daha sonra İsveç'e yerleşerek antrenörlük yaptı
ve hayatının geri kalan kısmını burada sürdürdü (s. 178-179).
Mehmet Akif Pirim
Olimpiyat
Şampiyonu (1992)
Türk milletinin 24 yıllık olimpiyat
şampiyonluğu, greko- romenin ise 28 yıllık hasretini dindiren kabına sığmayan
bir şampiyon olarak adını tarihe yazdırmasının yanında 1993 yılında doping
yüzünden aldığı iki yıllık ceza ile güreşten uzak kalan bir isim Mehmet Akif
Pirim.
1968 yılında Rize'nin Pazar ilçesinde
dünyaya geldi. Bir yanda okula devam ederken diğer yanda da güreşçi olmanın
hayallerini yaşamaya başlayan M. Akif Pirim 17 yaşında güreşe başladı.
M. Akif Pirim, Halk Bankası Güreş Takımı,
Çay-Kur Rizespor derken güreşe ısınmasına sebep olan ve bulunduğu dönemde de olimpiyat
şampiyonu olduğu TMO
kulübünde değişik sıkletlerde güreşti. Özellikle ayakta bele girmesi ve
akabinde künde atmasıyla rakiplerinin korkulu rüyası olan Pirim ilk başarısını
1990 sonrasında elde etmeye başladı. 1991 yılında yapılan Türkiye şampiyonasında
57 kilodan 62 kiloya çıkmasının ardından aynı yıl yapılan Akdeniz Oyunlarında
mücadele eden Pirim orada şampiyon olurken gelecek için iyi sinyaller vermeye
başladı. Hemen akabinde yapılan dünya şampiyonası Pirim için adeta şahlanma
olurken bir anlık talihsizlikle madalyayı kaçırdı. Özellikle zamanın milli
takım teknik direktörü Genadi Sapunov'un da yakından ilgilendiği bir isim olan
Pirim bunun semerelerini toplamasını bildi.
Bulgaristan'ın Varna şehrinde yapılan dünya
şampiyonasında mindere çıkan Pirim bütün rakiplerini yenerek finale kadar yükseldi.
Finalde güreşçimizin rakibi uzun süre çekişeceği Rus Martinov ile karşı karşıya
geldi. Her iki güreşçinin de amacı dünya şampiyonluğu idi ama talih Rus'tan
yana güldü ve güreşçimiz minderden 2-1 yenik ayrılarak rövanşı beklemeye
başladı.
1992 yılında İspanya'nın Barcelona şehrinde
yapılan olimpiyat oyunlarında güreş milli takımımızın hedefi madalya idi. Ancak
genelde 24 greko-romende ise 28 senedir altın madalyaya hasret takımda herkes
suskundu. Maçlar başladığında 62 kiloda tam bir fırtına yaşandı. Pirim ilk
turda Kübalı güreşçiyi 8-0 ikinci turda İsveçli güreşçiyi 5-0 yendikten sonra
Bulgar rakibini zorda olsa 2-1 yendi ve grup finalinde Macar güreşçi karşısına
çıktı ama zorlanmadan bu maçı 5—1 'le geçerek finale adını yazdırdı.
Herkes susmuş ve maçı beklerken 1991
yılında yenildiği Rus rakibi kendisini küçümsüyordu. Herkes dört sene önce
gelen gümüşün aynısı mı? gelecek diye bekliyordu. Ama Pirim Rus ile adeta köşe
kapmaca oynamaya başladı. Martinov'u yerden yere vururken, Rus güreşçi adeta
minderin altına kaçmak için yer arıyordu ve müsabaka 13-2 bittiği zaman altın
hasreti de bitmiş oldu.
1993 yılana girildiğinde dünya artık 62 kiloda
Mehmet Akif Pirim adını ezberlemeye hazırlanıyordu. Önce Akdeniz Oyunları'nda
gelen madalyanın ardından gelinen Avrupa Şapiyonası'nda Pirim'in dopingli
çıktığının açıklanması tüm Türkiye'de büyük bir hayrete yol açtı. Pirim İstanbul'daki
şampiyonada Avrupa üçüncülüğünü yakalamasına rağmen doping olayı sebebiyle
madalyası elinden alındı.
Pirim bu olay sebebiyle FİLA tarafından
büyük bir cezaya çarptırıldı. Yapılan açıklama Türk güreş camiasında bir şoka
sebebiyet verdi çünkü verilen ceza dört yıl süreyle güreşten men cezasıydı. M.
Akif Pirim için yapılan girişimler sonuç verdi ve zamanın federasyon başkanı İsmail
Demirci'nin de bastırmasıyla ceza iki yıla indirildi, ve pirim 1995 yılından itibaren tekrar
faal olarak güreşe döndü.
Uzak kaldığı dönemlerde güreşten kopmayan
güreşçimiz hocalarının da desteği ile yeniden milli takım kamplarına alınırken 1995
yılında vatani görevini yaptığı esnada yapılan Askeri Olimpiyatlar'da ülkemize bir altın madalya daha
kazandırdı. Aynı yıl katıldığı Avrupa ve dünya şampiyonalarında dereceye
giremedi.
1996 yılı M. Akif Pirim için tam bir toparlanma
senesi oldu. Bu sene yapılan ve olimpiyat barajı olan Macaristan'daki Avrupa
şampiyonasında beşinci olarak olimpiyat barajını aşarken olimpiyatlarda hakem
oyunlarının kurbanı oldu. Grup finaline kadar bütün rakiplerini yenen Pirim
Bulgar ile yaptığı müsabaka 1-1 sona ermesine rağmen hakemlerin taraflı tutumu
sebebiyle Bulgar güreşçi galip ilan edildi ve Pirim'in final hakkı yendi. Pirim
üçüncülük maçını kazanarak ikinci olimpiyat madalyasının rengini bronz olarak
belirledi.
Olimpiyatlar sonrasında sıkletlerin değişmesi
ve alt sıkletten gelen Şeref Eroğlu'nun da sıkıştırmasıyla 63 kiloda tam bir
kaos yaşandı. Yıllarca Şeref Eroğlu'nu 57 kiloda tutan zihniyet bir anda onu
bırakınca 63 kiloda problem yaşanmaya başladı. Her iki güreşçi arasında yaşanan
tatsız olaylar medyaya yansıdı ve iki güreşçi birbirine adeta düşman kesildi.
Zaman zaman yaptıkları maçlar adeta birer savaşı andırırken hocaların tercihi
daha genç olan Şeref Eroğlu'ndan yana oldu. 1997 yılında Akdeniz Oyunları'nda
birinci olan Türkiye'nin ilk üniversite mezunu güreşçisi M. Akif Pirim bir
türlü milli takıma giremeyince çareyi Azerbaycan adına güreşmekte buldu (s. 188-190).
…
1964 olimpiyatları ülkemize göre dünyanın
bir diğer ucu sayılabilecek olan Japonya'nın Tokyo şehrinde yapılırken; güreşte
yine iki madalyamız vardı. Ancak bu sefer hem serbestte hem de greko-romende
birer altın alabildik. Serbestte altın madalyamızı bir önceki olimpiyatta
ikinci olan 78 kiloda İsmail Oğan kazandırırken; greko-romende yıllar sürecek
hasretin başlangıcı olan son altın madalyayı ise 70 kiloda Kazım Ayvaz kazandırdı (s. 51).
1962 dünya şampiyonaları Kanada'nın Toledo
şehrinde yapıldı. Bir önceki sene hiç altın madalya kazanamayan güreşçilerimiz,
bu sefer serbestte bir, greko-romende ise iki altın madalya kazanma başarısı
gösterdiler. Greko-romende; Kazım Ayvaz ve Tevfık Kış, altın madalyayı ülkemize
getiren isimler olurken, serbestte ise altın madalyayı Hüseyin Akbaş kazandı.
Bu şampiyonalarda Hasan Güngör gümüş madalya, Burhan Bozkurt, Rıza Doğan, Yavuz
Selekman, Satılmış Tektaş ve İsmet Atlı da bronz madalyaların sahipleri oldular
(s. 56-57).
1992
Bir sene önce dünya şampiyonasında Rus
Sergeyi Martinov karşısında minderden yenilgi ile ayrılan ve dünya ikincisi
olan Mehmet Akif Pirim, Barcelona'da adeta parladı. Pirim; bütün rakiplerini
yenerek finale kadar yükselirken, finalde karşısında bir önceki sene yenildiği
Rus güreşçi vardı ve kesin favori olarak gösteriliyordu. Pirim maça başlar
başlamaz künde ve çırpmalarla rakibini öyle bir sürklase etti ki; bütün güreş
kamuoyu bu maçı günlerce konuştu. Pirim minderden 13-2 galip ayrılırken Türkiye'nin
de genelde 24, greko-romende ise 28 yıllık altın hasreti sona erdi.
Pirim'in bu madalyasının yanında serbestte
Kenan Şimşek ve greko-romende ise kontenjandan Barcelona Olimpiyatları'na katılma
hakkı kazanan Hakkı Başar, finale kadar gelme başarısı gösterdiler. Ancak her
iki güreşçide finalde yenilerek gümüşle yetinmek zorunda kaldılar.
Olimpiyatlarda ayrıca 100 kiloda Ali Kayalı Türkiye'ye serbestte bir bronz
madalya kazandırdı (s. 83-84).
1993
Bu şampiyonada Hakkı Başar ile M. Akif
Pirim sıkletlerinde bronz madalya kazanırlarken; daha önce değindiğimiz doping
olayı yüzünden M. Akif Pirim'in madalyası elinden alınınca bir bronz ile iktifa
ettik. Türkiye bu şampiyonada bir gümüş bir de bronz madalya ile takım
sıralamasında ancak altıncı olabildi (s. 85).
1996
Müsabakalar ilk olarak greko-romen stilde
yapıldı. Türkiye bul edilen Hamza Yerlikaya ile olimpiyat şampiyonluğunu eline geçirirken
bir önceki olimpiyat şampiyonu M. Akif Pirim de ilk maçında hakem oyunları ile
Bulgar güreşçiye yendirilmesine rağmen üçüncü oldu. Bu şampiyonada ayrıca Hakkı
Başar da güzel maçlar yaparken ancak beşinci olabildi (s. 92).
1997 yılına girildiğinde Türk güreşi için hiçte iyi olmayan bir çatışma
yaşandı. İki şampiyon isim olan M. Akif Pirim ile Şeref Eroğlu artık yenilenen
sıklet olan 63 kiloda mücadele edeceklerini açıkladılar. Yıllarca Akif Pirim
olmadığı dönemde 57 kiloda tutulan Eroğlu artık bu kiloda duramayacağını
belirtirken iki güreşçi birbirine düştü. Ancak turnuvalarda Eroğlu, Pirim'e
üstünlük sağlayınca artık bu mayonun sahibi oldu (s. 226).
Müessese kulüpleri içerisinde güreşen
birçok sporcu ülkemize büyük başarılar kazandırmıştır. Hatta 1992 yılında
olimpiyat şampiyonluğunu kazanan M. Akif Pirim de TMO Kulübü'nde çalışırken bu
başarısını gösterdi (s. 252).
Mithat
Bayrak
1956
1956 Melbourne Olimpiyat Oyunları'nda
serbestin geleneği bozulmazken, greko-romende buna iştirak etti ve madalya sayımız
üç oldu. 57 kiloda Mustafa Dağıstanlı ve ağırda Hamit Kaplan serbestin altın
adamları olurken greko-romende tek altın 73 kiloda Mithat Bayrak'tan geldi.
Melbourne'de serbestte İbrahim Zengin gümüş, Hüseyin Akbaş bronz madalya
kazandı. Greko-romende ise Rıza Doğan gümüş, D. Ali Eğribaş ise bronz madalya
elde ettiler. Türk güreşçileri Melbourne Olimpiyatları'na toplam 15 güreşçi ile
iştirak etti (s. 49).
Roma 1960
Serbest: 52 kg: Ahmet Bilek, 62 kg: Mustafa
Dağıstanlı, 79 kg: Hasan Güngör, 87 kg: İsmet Atlı,. Greko-Ronıen: 62 kg: Müzahir
Sille, 73 kg: Mithat Bayrak ve 87 kg: Tevfık Kış. Bu olimpiyatlarda gümüş
madalyalar serbestte İsmail Oğan ile Hamit Kaplan'dan geldi (s. 51).
Mithat
Bayrak
Olimpiyat Şampiyonu
(1956-1960)
Bir türlü kilolarından dolayı problemlerini
halledemeyen ve kendisine hiç şans tanınmadığı halde herkesi yanıltarak
şampiyon olan bir isim Mithat Bayrak.
Türk güreş tarihinde olimpiyatlarda
greko-romen stilde iki altın madalyayı kazandıran ilk ve tek isim olarak tarihe
geçen Mithat Bayrak 1929
yılında Adapazarı'nda dünyaya geldi. Döneminde güreş yapan Kazım Ayvazla
sürekli rekabet halinde olan bu sebeple de kilo yükselterek bir üst sıklette
mücadele eden Mithat Bayrak güreş yaptığı yıllarda elde ettiği olimpiyat şampiyonluklarının
yanında başka madalyalar kazanamadı. Gittiği şampiyonalardan hep eli boş dönerken
buna en büyük etken kuşkusuz yaşanan şanssızlıklar olarak gösterilebilir.
19 yaşında çevresinin de etkisi ile
birlikte güreşe merak sarmaya başlayan Mithat Bayrak 1950'lili yıllardan sonra Türkiye şampiyonalarına
katılmaya başladı. Ancak şampiyonalarda bir türlü istenen başarıyı
gösteremedi. Ancak Kazım Ayvaz'in kilo problemi yaşaması sebebiyle milli takıma çağrılarak
1956 Melbourne Olimpiyatları'na götürüldü. Burada kendisine şans tanınmamasına
rağmen Mithat Bayrak beş
rakibini de yenerek altın madalyayı boynuna geçirerek greko-romende ülkemize
Melbourne'de tek altın madalyayı kazandırdı.
Bu olimpiyatlardan sonra yapılan
şampiyonaların hiç birinde yine madalya kazanamayan Mithat Bayrak dünya ve
Avrupa şampiyonalarının hiç birinde madalya kazanamadı. Hatta dereceye bile giremedi.
1960 Olimpiyatları öncesinde yine Kazım Ayvazla mücadeleye giren Mithat Bayrak,
kimsenin kendisine şans tanımamasına rağmen bu sıklette boş gidilmemesi için
milli mayoyu giyerek Türkiye'yi Roma'da temsil etme hakkını kazandı.
Türk güreş tarihinde greko-romende bir
şampiyonadan ilk defa üç altın ile dönen Roma kahramanları arasında 73 kiloda
yer alan Mithat Bayrak kanında sanki sadece olimpiyat hırsı olan bir sporcu olarak
dikkat çekti. Yaptığı yedi karşılaşmayı da kazanarak yine olimpiyat
şampiyonluğunu kazandı. Bayrak'in bu başarısı 1900'lü yıllarda tekrarlanamadı.
Koltuk altı girişleri ve kafa kolları ile
puan toplayan Bayrak üçüncü olimpiyatı olan 1964 Tokyo Olimpiyatları'nda bir
başarı elde edemeyince faal sporculuk hayatına nokta koydu. Mithat Bayrak bir
süre İstanbul Güreş İhtisas Kulübü'nde antrenörlük yaptıktan sonra Almanya'ya
gitti ve buraya yerleştikten sonra bir süre Alman liglerinde güreş yaptı (s.
193-194).
Yaşar
Yılmaz
1955 yılında Almanya'nın Karlsruhe şehrinde
greko-romende yapılan dünya şampiyonasında altın madalya kazanamayan
güreşçilerimiz; iki gümüş ve iki de bronz madalya aldılar. Gümüş madalyaları,
Yaşar Yılmaz ile Müzahir Sille, bronz madalyaları ise Hüseyin Akbaş ve Hamit Kaplan
kazandı.
1958 greko-romen dünya şampiyonasında
grekocularımız iki altın madalya kazanırken; iki gümüş bir de bronz madalya ile
Türkiye'ye döndüler. Macaristan'ın başşehri Budapeşte'de yapılan şampiyonada,
67 kg'de Rıza Doğan ve 73 kg'de Kazım Ayvaz altın madalya, Yaşar Yılmaz ve
Müzahir Sille gümüş, Hamit Kaplan ise bronz madalya kazandı (s. 55).
1961 yılında dünya şampiyonaları hem
serbestte hem de greko-romende Japonya'nın Yokohama şehrinde yapıldı. Bir önceki
sene yapılan olimpiyatlarda serbestte dört altın, iki gümüş, greko-romende de
üç altın, bir gümüş madalya kazanan güreşçilerimiz; 1961 şampiyonalarında adeta
döküldü. Hem serbestte hem de greko-romende hiç altın madalya kazanamayan güreşçilerimiz;
iki branşta da ikişer gümüş; üçer bronz madalya kazandı.
Serbestte Yunus Pehlivan ve Hamit Kaplan
gümüş, Cemal Yanılmaz, Hüseyin Akbaş ve Hasan Güngör bronz madalyanın sahibi oldu.
Greko-romende ise Yaşar Yılmaz ve Hamit Kaplan gümüş, Burhan Bozkurt, Rıza
Doğan ve Yavuz Selekman ise bronz madalyanın sahibi oldular (s. 56).
1966 Avrupa şampiyonası greko-romende
Essen, serbestte ise Karlsruhe şehrinde yapıldı. Serbestçilerden Mehmet
Esenceli ve Hasan Güngör altın madalya alırken, Hasan Sevinç, A. Seyit Ağralı,
Mahmut Atalay ve Ahmet Ayık gümüş madalya kazandılar. Bu şampiyonada Yaşar
Yılmaz ve Nihat Kabanlı ise bronz madalya kazandı. Greko-romende ise altın
madalyayı Tevfik Kış elde ederken; Ali Kazan da bronz madalya kazandı (s. 60).
Halil
Özer Kaya
1948 olimpiyatları Türk Olimpizmi'nin de
doruk noktası olmuştur.
Serbest: 57 kg: Nasuh Akar, 62 kg: Gazanfer
Bilge, 67 kg: Celal Atik, 73 kg: Yaşar Doğu. Greko-Romen: 62 kg: Mehmet Oktav
ve Ağır'da Ahmet Kireççi (Mersinli Ahmet). Bu arada serbestte Halit Balamir ve
Adil Candemir ile greko-romende Kenan Olcay ve Muhlis Tayfur ülkemize gümüş
madalya kazandırdılar. 1948 olimpiyatlarında tek bronz madalya kazandık o da greko-romende
Halil Kaya'dan geldi (s. 48-49).
Dünya şampiyonalarının ilk yapıldığı yıl
olan 1950 yılında müsabakalar greko-romende yapıldı. İlk şampiyona İsveç'in Stockholm
şehrinde yapıldı. Sekiz sıklette yapılan müsabakalara Türkiye tam takımla
katılırken; sadece bir altın madalya kazanabildik. 87 kiloda mücadele eden
Muhanem Candaş, ülkemize altın madalya kazandırdı. Ali Yücel, Halil Kaya, Celal
Atik ve Ali Özdemir ise ülkemize gümüş madalya kazandırdılar. Bu şampiyonada
ayrıca Tevfık Yüce ile Adil Candemir de bronz madalya kazanan isimler oldu (s.
53-54).
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder