7 Ekim 2019 Pazartesi

Lozan / Tiyatro oyunu - metni


Erol Toy - Lozan - 2010

LOZAN
Oyun, 2 Bölüm
Cumhuriyet’in 50. yılına armağan.
1972-1992

FERİT: Daha işin başında sinirleri yıpranmış bir diplomat, tartışma ve görüşmelerde kim bilir ne hatalar işler.
İSMET: Hadi canım sen de!.. Kafamı kızdırırlarsa, çeker giderim.

DOKTOR: Sormayın Paşa. Bir türlü işin içinden çıkamıyoruz. Adamların elinde mahallelerimizi bile gösteren paftalar, haritalar var…

JACQUELİNE: Helbetya, paralar için de bilgiler için de güvenliğin tam olduğu ülkelerin başında gelir.

DOKTOR: Akıl onlardaydı! Para onlardaydı! Güç onlardaydı.
FERİT: Üstelik erdemlerin tamamı da onlardaydı.
İSMET: Ve bir ulusu güçsüz bulduklarında, kurtlar gibi üstüne çullanmak da, onların büyüklüğünün şanındandı!

FERİT: Daha işin başında, taraflardan birinin gösterisi ya da gölgesi ile açılacak bir konferans, sanırım daha başta birtakım önyargılar doğurur. Paşa, bunu önlemekte kararlı.

İSMET: (…) öğrendik ki, dostluk da düşmanlık da çıkarların ambalajıdır. İnanın çok sarsıldık.

BARRERE: Öç mü alıyorsunuz?
İSMET: Hayır! Kimliğimizi tanıtmak ve tanımlamak konusunda kararlı olduğumuzu vurguluyoruz.

BARRERE: Bu duruma düşmekten ben de sizin kadar nefret ediyorum aziz Lordum! Daha dün, önümüzde yalvar yakar sürünen Türklerin bugün eşit statüyle de yetinmeyip yeni dünyanın oluşumunda eşit pay istemesi, tüylerimi diken diken ediyor.

CURZON: Zamanında Çanakkale'yi geçebilmeliydik ki!

GARRONİ Eskiye gitmek bile gereksiz. Daha dün her şeyi komiserlerimiz çözüyordu. Hatta, elçilik görevlilerimiz.
CHİLD: Ne ilginç karşıtlık.
CURZON: Onlar yine aynı dostlarım. Bu asiler başka. Geçen gün Cavit geldi. Diplomasiden zerre kadar anlamazlar diyordu. Lütfen yardım edin. Yanında da Doktor Rıza Nur vardı. Ağzını açıp tek söz etmedi ama!
BARRERE: Cavit'i hemen geri postalamışlar.
CHİLD: Şahinler kaldı yani. Güvercinler yok artık.

VENİZELOS: Tartışılan konuyla en yakından ilgili ülke Yunanistan. Bu nedenle İsmet Paşa'ya yanıt vermek de bana düşüyor. Ancak, ayrıntılardan Önce, bir gerçeği vurgulamak istiyorum. Ahlaki bir zorunluluk olarak belirtirim ki, Yunanistan savaşa kendisi girmemiştir. Büyük Paylaşım Savaşı'nın başından alınırsa, saldırganla ortaklık kuran Osmanlı İmparatorluğu'dur. Ve Yunanistan bu saldırılar karşısında, sadece anlaşmanın yükümlülüklerini yerine getirmiş.

İSMET: Zorlanmayız umuyorum. Biz buraya barış için geldik. Ama ne olursa olsun, barış değil. Halkımızın onurunu zedeleyecek hiçbir belgeye imza atamayız. Buna hakkımız yok.
DOKTOR: Yetkimiz de!
HAŞAN: Daha sınırdan girer girmez bizi paralarlar.
AMİRAL: Halkınız bu kadar vahşi mi?

CHILD: Tuhaf! Çok tuhaf bir halkınız var. Kişiliği beş para etmez bir adamın önünde yerlere kapanıyor. Padişahım, efendim diye dört dönüyor, doğumdan başka bir özelliği olmayan insanların çevresinde. Sonra, dünyanın en güçlü devletlerine karşı direniyor.

İSMET: … Kara Hasan'ın, 19 Aralık 918'deki direnişi gerçek çareyi gösterivermişti.

CURZON: Yani, eğer azınlık kendi içinde uyumlu bir birlik sağlar da plebisit yoluyla, kendi yurdunu belirlemeye kalkışırsa şimdiden kabulleniyorsunuz.
İSMET: İnsan haklan dediğimiz zaman, kendini tanıma, tanımlama, tanıtma ve kanıtlamayı saymıyor muyuz? Neden olmasın?
CURZON: Ermeniler, bir Ermeni yurdu isterlerse!
İSMET: Biz onlara bir yurt verdik. Bilmem, yenisini isterler mi?
CURZON: Kürtler isterse!
İSMET: Kürtler, zaten yurtlarını korumaktalar.
CURZON: Nerde? Nasıl?
İSMET: Antep'te. Maraş'ta. Nur Dağı'yla, Toroslar'da. Sizi sopanın altına yatıran sadece Türkler mi sanıyorsunuz?

CURZON: Öyleyse maddeleştirebiliriz. Türkiye, kendi sınırlan içindeki azınlıklara, daha önce Andlaşmalarla belirlenmiş olan bütün haklan tanımaktadır.
İSMET: Elbette, Andlaşmaya imza koyan bütün devletler de, kendi şuurları içindeki azınlıklara aynı haklan tanımaktadırlar.

CURZON: Yani, kendi ellerimizle kendi altımıza dinamit yerleştirmemizi istiyorsun.

İSMET: Öyleyse işimiz zor. Musul Petrollerini kurtarmak için zor kullanmak zorunda bırakılırsak, ne yaparız?
DOKTOR: Zor kullanırız? Ne yapacağız?

İSMET: Biz nasılsa petrolü işletecek yeterli teknolojiye sahip değiliz. Bu nedenle de, işletene yüzde elli pay vermekte kararlıyız.

CURZON: Kaç kez sözü geçti. Bilmelisiniz! Majestelerinin Ortadoğu'daki en güçlü desteği Nakşibendi şeyh ve seyitleridir.

CURZON: (…) Para, bir bende... (Child'i gösterir) Bir de onda var. Ve biz bu sabahtan beri, her konuda kesin ortağız. Şimdi burada hak, hukuk, bağımsızlık, öz­ürlük ve egemenlik safsatalarıyla reddettiğin ne varsa, hepsini cebime koyacağım. Para için geldiğinde önce onlar çıkacak, sonra para...

CURZON: Açlık, ilkin idealleri yer baylar, öyle bir gelirsiniz ki...

Mitos Boyut Yayınları, 2010, İstanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder