Gün
Uzar Yüzyıl Olur hakkında
Özet ve sair malumat
Eser, ilk kez, 1980 senesinde "Novy Mir" (N.11)
dergisinde Rusça olarak yayımlanmıştır.
Kazangap'ın ölümü, cenazesinin kutsal Ana-Beyit Mezarlığına
götürülmesi ve Amerika ile Sovyetler Birliği'nin ortak tasarıları gereği Parite
uzay istasyonundaki iki astronotun Orman Göğsü gezegenini bulmaları ve bu
hadisenin değerlendirilmesi gibi iki ana vak'anın yanı sıra çok sayıda vak’a
ihtiva eder.
Eser, "Gün Uzar Yüzyıl Olur" isminden de
anlaşılacağı üzere bir "zaman" romanıdır. Merhum Kazangap'ın
cenazesinin Boranlı İstasyonu'ndan Sarı Özek’teki kutsal Ana Beyit Mezarlığına
götürülmesi; Amerika ile Sovyetler Birliği arasındaki ortak gezegenbilim
tasarısı "Demiurg"un, Parite uzay istasyonunda çıkan olağanüstü bir
durumdan dolayı bir süreliğine askıya alınmasının kararlaştırılması, bir günlük
hadiselerdir.
Ancak "Anlatma zamanında yazarın bize aktardığı bir
günlük vak'anın hemen yanı başında, onunla iç içe gelişen vak’a zincirlerinin
oluşturduğu art zamana ait metin halkaları yer almaktadır.
…art zamana ait metin halkalarıyla genişleyerek bütün bir
"yüzyıl"ı kapsamaktadır.
Sarı Özek uzay alanı içinde kalan mezarlığa ulaşma
gayretlerinin olumlu bir netice vermemesi üzerine Malakumdıçap yarına
defnedilmesi, bahsedilen temel sebebe bağlı vak’a halkalarıdır.
Konventsiya uçak gemisinde olağanüstü hal ilân edilmesine
sebep de, Parite uzay istasyonundaki eş yetkili iki uzay adamının, Orman Göğsü
gezegeninin mensuplarıyla temasa geçmeleridir.
…eserin içinde yer alan efsane kahramanlarından biri Nayman
Ana:
Nayman kadın, bir zamanlar Sarı-Özek bozkırını istilâ eden
ilkel ve barbar Juanjuanların elinde benliği, insanlığı, bütün mâzisi
unutturulmuş, mankurtlaştırılmış Jolaman'ın talihsiz annesidir.
…tüm medeniyetlerin bir gün yok olup gideceği" ana
fikri…
…totaliter rejimlerin, hâkimiyetleri altındaki insanlara
birçok zulümler uyguladıkları, onları millî benliklerinden kopararak kendisine
bağlı robot insanlar haline getirmeye çalıştıkları hakikati…
Âbutalip ile Zaripa çifti, bize, sevmeyi, paylaşmayı,
zorluklara birlikte göğüs germeyi öğretirken (…) Yedipey de, dostluğun ve
dayanışmanın insan hayatında ne denli önemli olduğunu gözler önüne sererler.
Şahıs ve mekân unsurlarının zenginliği, diyalogların
yoğunluğu, eserin temel vasıflarından biridir.
Raymalı Ağa'nın hikâyesi, "Gün Uzar Yüzyıl
Olur"daki ikinci halk edebiyatı motifidir.
Aytmatov'un sanat prensibi" hayalî gerçek ve hayalin
gerçeğidir. Bunun hakkında yazar şunları söylüyor: Hayalî şey, bizim, hayatı
yeni ve beklenmedik bir ışıkta görmemize yardım eden metafordur.
Eser "paralel iki çizgi" halinde gelişen olay
örgüsüne sahiptir.
…bu iki olayın eserin sonunda uzay üssü haline getirilen
Ana-Beyit mezarlığında birleştiğini görürüz. Ancak bu olayların bir tanesi
(uzaydaki) düz çizgi halinde gelişirken, diğeri Yedigey'in geçmişe dair bazı
şeyleri hatırlaması ve bazı efsaneleri anlatmasıyla geriye dönüşlerle ilerleyen
ilmikli olay örgüsü şeklinde gelişir.
Mâzi, sadece yakın geçmişte yaşanan bizzat şahit olunan
hadiselerden ibaret değildir. Üzerinde yaşanılan Sarı-Özek bozkırlarının da bir
tarihi, mâzisi vardır. Bu mâzi, Nayman Ana Efsanesi ile verilir.
"Demiurg", dünyamız ölçülerine göre akıl almaz
büyüklükte gizli enerji kaynaklarına sahip "x" gezegenin madenlerini
işleme gayesini taşıyan bir tasarıdır.
İki kozmonot, İstasyonlarına esrarengiz bir şekilde gelen
telsiz sinyallerine kendileri de aynı frekansta sinyaller göndermişler,
onlardan da eş-zamanlı sinyaller almışlardır. Uzayda kendileri haricinde başka
canlıların da varlığı onları heyecanlandırmıştır. Yabancı gezegenlilerle
karşılıklı bilgi alış verişinde bulunmuşlar, insanlık için olumlu neticeler
vereceğini düşünerek "Orman Göğsü" gezegenine doğru yola
çıkmışlardır.
Yedigey, 1944'te savaşta yanına düşen bir Alman bombasından
sakatlanınca, tedavi gördüğü hastanenin doktoru tarafından memleketine, Aral
gölünün kıyılarındaki Jangeldin köyüne gönderilmiştir. Savaşa giderken altı
aylık olan oğlu ölmüştür.
Sürekli başı döndüğü için eski mesleği olan balıkçılığa da
devam edemez. Savaştan önce kurdukları balıkçı birliğinin yerinde de yeller
esmektedir.
Yedigey ile Ukubala, demiryollarında çalışmak niyetiyle
Jangeldi'den ayrılırlar.
Kazangap'la tanışırlar. Kazangab, onları Boranlı'ya götürür.
Yedigey, cenazenin başında rahmetli arkadaşını öven küçük
bir konuşmadan sonra beş kişiyle Ana-Beyit mezarlığına doğru yola çıkar.
Orman Göğsü gezegeninde yaşayanların çok ileri, çok modern,
yüksek düzende bir yaşama bilincine sahip oldukları aşikârdır.
…hüzünlü bozkır havası ve Karanar’ın ölçülü adımları,
Yedigey'i eski günlere götürür.
Abutalip Savaştan dönünce il merkezindeki bir okulda
coğrafya öğretmenliğine devam etmiş, meslektaşı Zaripa ile hayatını
birleştirmiştir.
Eski bir savaş tutsağının yeni nesle öğretmenlik yapamayacağı
gerekçesiyle görevinden alınır.
Yedigey Sarı - Özek bozkırlarının verimli ve bereketli
yılları ve Juanjuanları hatırlar.
Sarı - Özeklilerin kutsal Ana - Beyit mezarlığı adını Sarı
Özek halkının dimağlarından silinmeyen Nayman Ana efsanesinden almıştır. Nayman
ana, oğlu Jolaman'ı, insanın en kutsal özü olan hafızayı kendilerine özgü bir
usûlle yok eden barbar Juanjuanlaria kaptırmış, sonunda mankurtlaşmış oğlu
tarafından öldürülmüş talihsiz bir kadındır.
Abutalip savaş hatıralarını, Yugoslav partizanlarıyla
birlikte geçirdiği eski günleri kaleme alır, her biri bir tarih olan güzel halk
türkülerini, Sarı Özek efsanelerini derler.
1953'te Boranlı'ya gelen Tansıkbayev, duraktaki herkesi
sorguya çeker. Ona göre Abutalip, bir Stalin düşmanıdır. Boranlı’da okul açarak
çocuklara zararlı şeyler öğretmektedir.
Aynı günün gecesinde, çizmeleri birbirinin aynı üç kişi,
Abutalip'i alıp götürürler.
"Orman Göğsü" gezegeninin bulunması, iki ülke
arasında bilimsel - teknik imkânları güçlendirme temeline dayanan
"Demiurg" tasarısını ikinci plâna iter.
İki taraf yetkilileri, marjinal ta yırlardan kaçınmanın daha
doğru olacağını ileri sürer.
"Ortak Yönetim Merkezi", istenmeyen insanlar ilân
edilen eş yetkili uzay adamlarının "Parite"ye ve dünyaya dönmeleri
yasaklanır. "Orman Göğüslülerle hiçbir şekilde iletişim kurulmamaya karar
verilir.
"Orman Gögsü"nden gelen bütün bilgiler, toplantı
tutanakları, her türlü doküman yok edilir.
Abutalip’in götürülmesinden sonra, büyük oğlu Daul, anjine
yakalanır. Zaripa, gece gündüz, makasçı olarak çalışır.
Kazangap, şubat ayının son günü, Abutalip'in enfarktüs (kalp
yetmezliği)ten öldüğünü öğrenir.
Zaripa'nın tek düşüncesi, Abutalip’ten hatıra kalan
çocukları, yetiştirmektir. Yedigey, onların hayatında babalarının yarattığı
boşluğu doldurmak için elinden geleni yapar.
Zaripa çocuklarını yanına alarak Boranlı'dan ayrılır. Zaripa
ve çocukları olmadan Boranlı'da yaşamak Yedigey’e imkânsız görünür ve
Boranlı'dan ayrılmak ister. Ona doğru yolu gösteren, düşünerek hareket etmesini
söyleyen, yine dostu Kazangap olur.
Ana - Beyit mezarlığının bulunduğu bölgeye ulaşan cenaze
alayı, geçit vermez tel örgüleri karşılarında buluverince çok şaşırırlar.
…yasak bölge olduğu için içeri girmelerine izin verilmez.
Cenaze alayı çaresiz geriye döner.
Yedigey, dostu Kazangap'ın Nayman Ana’nın oğlu için ağıt
yaktığı Malakumdıçap yarına defnedilmesini ister, sonunda isteğini kabul
ettirir.
Mezar kazma işinin tamamlandığını gören Yedigey,
matarasındaki suyla apdest alır, cemaatin önüne geçer, dua eder.
…
"Gün Uzar Yüzyıl Olur", hâkim bakış açısıyla
yazılmış bir romandır.
Şahıslar
Yedigey Jangeldin / Boranlı Yedigey
Devesi Karanar'ın sırtında, cenaze alayının en önünde yol
alırken, mezarın başında nasıl dua edeceğini de düşünür.
İnsanlar, dünyaya geldikten sonra, kaderlerine dualarla
katlanırlar, onunla, dualar sayesinde uzlaşırlar.
Bir zamanlar ilk çocuklarına hamile karısı Ukubala için Aral
gölünün soğuk sularında altın mekre balığını bekleyen Yedigey, Kuttıbayev
ailesiyle tanışınca, Zaripa'ya gönlünü kaptırıverir.
Kazangap
Babası, varlıklılar sınıfının tasfiyesi sırasında sürülmüş,
varlıklı olmadığı anlaşılıp geriye döndüğü esnada da yolda ölmüştür.
Yedigey ile karısı Ukubala'yı, Kumbel istasyonunda
vagonlardan kömür boşaltmaktan kurtarıp, hayatlarının geri kalan kısımlarını
geçirecekleri Boranlı'ya getiren Kazangap olur.
Onuruna düşkündür.
…elindeki avucundakini oğlu (Sabitcan) kentlerde görev
yapsın, iyi giyinip, iyi yaşasın diye harcamıştır.
Sabitcan, kendisine çok değer veren, uğruna bütün ömrünü,
varım, yoğunu sadeden babasının cenaze törenine dahi tesadüfen katılmıştır.
Ona göre devlet dairelerinde çalışmak, bir ayrıcalıktır.
İnançsızdır.
Sabitcan'ı kendi maneviyatından, millî benliğinden
uzaklaştıran, hattâ onlardan nefret ettiren Sovyet eğitimidir.
Sarı Özek bozkırına güneyden gelen yağmacı Juanjuanlarla
yapılan savaşlarda kocasını yitiren Nayman Ana, bir yıl sonra da oğlunu, yine
aynı kabileyle yapılan savaşlarda bilinmez bir akibeîe teslim eder. Oğlunun
öldüğüne bir türlü inanmak istemez. Çaylarını pişirdiği tüccarların, Sarı Özek
bozkırlarında deve çobanlığı yapan bir mankurttan alayla bahsettiklerine kulak
misafiri olur. İçinde, onun kendi oğlu Jolaman olacağına dair bir kuşku
belirir. Bir zamanlar aynı yerlere gelin gelen Nayman Ana, tek başına bir sürüye
bedel Akmaya'sının sırtına biner, "Eşhedü en lâilâhe illâllâh"
diyerek yola çıkar.
Bir gün, yayvan tepelerin ardında geniş bir alana yayılmış
bir deve sürüsü görür. Sürünün çobanı da, kuru sel yatağının karşısındadır.
Nayman Ana, gördüğüne inanamaz. Kendi oğlu karşısında durmaktadır.
Nayman Ana, Oğlunu oradan götürmeye karar verir.
Oğluna sürekli aynı sözleri söyleyerek, onun hafızasını
canlandırmaya çalışır.
Juanjuanlar, Jolaman'a annesini öldürmesi için talimat verirler.
Oğlu, "dolaman! Oğlum Joiaman! Nerelerdesin?" diye
seslenmelerine, sol böğrüne saplanan bir okla cevap verir. Acılar içinde
kıvranırken yere yıkılmamak için devesinin boynuna sarılır. Bu sırada başındaki
ak yazması bir kuş olup uçuverir. Havalanırken de "Adın ne senin? Kimin
oğlusun? Anımsa adını! Senin baban Dönenbay! Dönenbay! Dönenbay!" diye
çığlık atar.
Juanjuanlar savaşta esir aldıkları kişilerin saçlarını traş
eder, sonra taze deve derisi geçirecek, esiri bozkırın kızgın güneşine
salıverir. Büzülen deve derisi, onu geçemeyen ve tekrar geri dönen saçlar,
esire akıl almaz acılar yaşatır. Sonunda bütün benliğini, hafızasını,
soyunu-sopunu, nereden geldiğini, adını, anasını, babasının, kısacası tüm
mazisini unutur, bütün İnsanî vasıflarını kaybeder, bir "mankurt"
haline gelir.
Eski devirlerin barbar kavmi Juanjanlar, yirminci yüzyılda
yerlerini "Sovyetler"e teslim ederler.
Sabitcan, annesini öldürebilecek kadar ruhsuzlaşan
Jolaman'dan farklı değildir.
Abutalip, savaşta Almanlara esir düşer. Onların elinden
kurtulup Yugoslav partizanlarına sığınması, onun savaştan sonraki hayatına yön
verecek hadiselerin de başlangıcı olur.
Kendisi gibi öğretmen Zaripa ile evliliğinden Daul ve Ermek
isimli iki oğlu olur. Yedigey'in Abutalip'in en çok beğendiği yönü,
davranışlarındaki ölçülülük, ailesine bağlılığı, kendini harcarcasına
çocuklarına adamasıdır.
Coğrafya öğretmeni Abutalip kültürlü, aydın bir insandır.
Sarı Özek bozkırının efsanelerini, halk hikâyelerini
derleme, bunları çocuklarına bırakma, Abutalip'in en büyük idealidir.
Abutalip, Stalin döneminde haksız yere suçlanan, eziyet
çeken, işkence gören insanları da temsil eder.
(Zaripa) Abutalip'in tutuklanmasından sonra çocuklarına hem
ana hem baba olmuştur.
Ukubala
Dayanıklı, sabırlı, üzüntülerini kolay kolay dışa vurmayan,
metanetini elden bırakmayan güçlü bir kadındır.
Yelizarov, Sarı Özek bozkırları üzerinde araştırma yapan bir
jeologdur.
Âbutalip'i aklamak için Alma-Ata'ya gelen Yedigey'i dostça
ağırlar, ona yardımcı olur. Yedigey sözüne sadık, özü bir sözü bir bu
arkadaşını hiç bir zaman unutmaz.
Kazangap'ın kızı Ayzada, mutsuz bir evlilik yapmıştır.
Babasının cenazesinin başında yana yakıla kendi dertlerini anlatır.
…ayyaş güvey, cahildir, lâkin kendi öz toprağına,
kayınpederine oğlundan daha saygılıdır.
…
"Gün Uzar Yüzyıl Olur", isminden de anlaşılacağı
üzere, bir "gün" ün bir "asır" haline getirildiği bir
romandır. "Gün", "asır" haline getirilirken, Yedigey'in
hatıralarına, çağrışımlarına müracaat edilir.
Kazangap ölür. Cenaze, akşamdan hazırlanır. Sabahleyin
erkenden Ana Beyit mezarlığına gitmek için yola çıkılır. Birkaç gün sonra,
Yedigey'in kızları Saule ile Şarapat anne babalarının ziyaretine gelirler.
Yedigey’in muhayyilesinin rehberliğinde yaptığımız yolculuk,
bizi mâziye götürür.
1953 yılının kışı ile sonbaharı, Boranlı Yedigey'in
hayatının en acılı dönemi olur.
Yedigey'in 1952 yılının yazında unutamadığı olay, ansızın
bastırıveren yağmurda ıslanan Zaripa'nın ne kadar güzel bir kadın olduğunu ilk
kez fark etmesidir.
Yedigey, eserin son kısımlarında, Kazangap'ın defninden
sonra, artık mâzisinden sıyrılmış, geleceği düşünmektedir.
Ana Beyit mezarlığı için, en yetkili kişilerle görüşecek,
uzay alanının sınırları dahilinde kalan mezarlığın kaldırılmaması için sonuna
dek mücadele edecektir.
Romandaki muhteva ve şekil birlikteliği, mazi, hâl ve
geleceğin bir güne sığdırılması, folklorik malzemenin çağdaş roman teknikleri
çerçevesinde işlenmesi, mesajın estetik formlar içinde sunulması, "Gün
Uzar Yüzyıl Olur"u şaheser basamağına yükseltir (Nemutlu, 1997: 240-283).
…
Özlem Nemutlu (1997), Cengiz Aytmatov’un Eserleri Üzerine Bir
İnceleme, Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder