Ferdinand
Celine - Gecenin Sonuna Yolculuk
…romanın kahramanı Bardamu, ilk repliklerinden itibaren
kurulu düzenin düşmanı olarak çıkar karşımıza,
Gecenin Sonuna Yolculuk’un başında sergilenen birbirinden
korkunç ve dayanılmaz ölümler, savaşın mahkûm edilmesinin en emin yoludur.
…
Yolculuk etmek, çok işe yarar, düş gücünü çalıştırır.
Gerisi yalnızca düş kırıklığı ve yorgunluktan ibarettir.
I
İşte böyle başladı.
Arthur, öğrenciydi, o da tıpçı,
Sadık doğduk biz, sadakatten de geberip gidiyoruz! Bedava
asker, herkes için kahraman ve konuşan maymunlar, acı çeken sözcükler, Sefalet
Tanrısı’nın gözdeleriyiz biz.
— Sen nesin peki! Sen anarşistin tekisin, işte hepsi bu!
Tam o sırada, oturduğumuz café’nin önünden bir alay
geçivermesin mi, hem de en önde atına binmiş albayıyla birlikte, üstelik pek de
sevimli ve bayağı da dinç görünüyordu, albay! Ben, coşkuyla fırlayıverdim.
“Gidip bi bakayım tam da öyle oluyor mu!” diye bağırıyorum
Arthur’e, ardından da askere yazılmaya gidiyorum, hem de koşar adım.
II
Oraya bir kez girdin mi de, giriş o giriş. Önce bizi ata
bindirdiler, derken, iki aydır at üstündeyken de bu sefer tekrar yere
indirdiler.
Gerçekten de, artık anlamıştım ki kıyamete giden bir haçlı
seferine katılmıştım.
— Astsubay çavuş Barousse az önce öldürüldü albayım, dedi
bir çırpıda.
— Eee, ne olmuş?
İnsanda düş gücü yoksa ölmek fazla dert değildir, ama varsa
da, o zaman ölüm fazlasıyla derttir. Benim görüşüm bu. Şimdiye kadar aynı anda
hiç bu kadar çok şeyi anlamamıştım.
III
Her alanda, asıl yenilgi, unutmaktır, özellikle de sizi
neyin gebertmiş olduğunu unutmak, insanların ne derece hırt olduklarım asla
anlayamadan gebermektir. Bizler, mezarın önüne geldiğimizde, boşuna şaklabanlık
yapmaya kalkışmamalıyız, öte yandan, unutmamalıyız da…
Dört haftadır sürüp giden bu savaşta, o kadar yorgun, o
kadar mutsuzduk ki, yorgunluktan korkumun bir kısmını yolda yitirmiştim.
Gebermek için kuyruğa giriyorduk.
IV
En iyi yön tayin aracı bok kokusudur.
İnsanların çoğu ancak son anda ölürler; kimileri ise yirmi
yıl öncesinden, hatta daha bile erken başlarlar bu işe. Onlar işte dünyanın
düşkünleridir.
Artık gerçek yiğitler kadar yiğit olmak zorundaydık,
arkamızdan aheste aheste gelmekte olan at yüzünden, sanki tüm gürültüsü
patırtısıyla bizi arkadan iter gibiydi, bir tek onun sesi duyuluyordu.
V
Takdir edilmek ve saygı görmek için, yangından mal
kaçırırcasına sivillerle iyi dost olmak zorunda kaldım, çünkü savaş ilerledikçe
onlar, geride, gitgide daha adileşiyorlardı.
Geridekiler savaşanların mirasına konuyordu, şan şöhret ve
buna kahramanca, acı çekmeden katlanmanın yolları çabucak öğrenilmişti.
…kazanmış olduğum askeri madalya, yaralanmam falan filan
sayesinde özgürleşmekteydim…
Lola’yı mıncıklaya mıncıklaya bir karara vardım, er ya da
geç Amerika Birleşik Devletleri seferine çıkacaktım, hacca gider gibi…
Böylece, Lola’nın poposu aracılığıyla yeni bir dünyanın
mesajını almış oldum.
…hastalandım, ateşlendim, deliye döndüm, öyle açıkladılar
durumu hastanedekiler, korkudanmış. Olabilir. Eğer bu dünyanın içindeyseniz,
yapılacak en iyi şey, öyle değil mi, buradan çekip gitmektir?
VI
…sizi aklı başında sanmalarını sağlamanın en iyi yolu bayağı
pişkin olmaktır. İyiden iyiye pişkinseniz mesele yok, o zaman artık hemen hemen
ne yapsanız yeridir, ne isterseniz, çoğunluk sizden yanadır ve kimin deli olup
kimin olmadığına karar veren de çoğunluktur.
Bizler, kuşku uyandıran yaralılar, … bir lisede
ağırlanıyorduk,
…dikkatinizi çekerim, ufak tefek aşırmaların
cezalandırılması dünyanın her yerinde en katı bir biçimde uygulanır, yalnızca
bir sosyal savunma yöntemi olarak değil, ama aynı zamanda, özellikle de tüm
zavallılara yönelik ciddi bir gözdağı olarak, otursunlar oturdukları yerde,
kendi sınıflarında, keyiflerine baksınlar, yüzyıllar boyunca ve sonsuza dek
açlıktan ve sefaletten gebermeye güler yüzle razı olsunlar...
VII
Aşktan vazgeçmek, yaşamdan vazgeçmekten daha zordu. İnsan şu
dünyada tüm vaktini öldürmeye ya da tapınmaya harcıyor, hem de ikisini aynı
anda.
İnsanların bu kadar kötü olmalarının nedeni, belki de sadece
acı çekmeleridir, ancak artık acı çekmemeye başladıkları andan, biraz daha iyi
olmaya başladıkları ana kadar epey zaman geçer.
Aşk alkole benzer, ne kadar iktidarsız ve sarhoş olursanız,
kendinizi o kadar güçlü ve akıllı sanırsınız, aynı zamanda da her istediğinizi
yapmaya hakkınız olduğunu düşünürsünüz.
İznim bitmek üzereydi. Gazeteler bütün olası savaşçıları
seferber etmeye çalışıyorlardı ve elbette, her şeyden önce de torpili
olmayanları.
— Bakın, Bardamu, savaş, sinir sistemlerinin sınırlarını
zorlamak açısından bize sunduğu kıyas kabul etmez olanaklar sayesinde, insan
ruhunu olağanüstü derecede açığa çıkarıcı bir işlev görüyor!
VIII
IX
X
Omzu kalabalıklar sonunda peşimi bıraktılar da postu
kurtarabildim, ancak artık mimliydim, hem de ömrümün sonuna kadar. Ne diyeyim.
“Çek git!.. dediler bana. Artık bir boka yaramazsın!..”
“Afrika’ya! dedim ben de. Ne kadar uzak olursa o kadar iyi!”
XI
(Afrika sıcakları ve sivrisinekler…)
XII
XIII
Yasa, acının büyük “Panayırıdır”. Çulsuz hele bir kolunu ona
kaptırmayagörsün, yüzyıllar boyu çığlıkları her yeri çınlatmaya devam eder.
XIV
XV
XVI
XVII
XVIII
Yaşamımıza karışmış olan kişilerin bencillikleri…
…insan farkına varmaya başlıyor, her şeyi yerli yerine
oturtuyor, bir geçmişin içerdiği tüm rezillikleri anlayabilmek için sağlam bir
zemine gelmiş oluyor.
(sayfalar dolusu boş laf… bu kitap vakit kaybı, zaman
israfı)
Lüks bir vücut her zaman için olası bir tecavüzdür,
zenginliğin, lüksün tam kalbine doğrudan, mahrem bir zorlamadır,
XIX
Habire herkesi terk ediyordum.
Yaşam boyunca aradığımız şey belki de budur, yalnızca bu,
olabildiğince büyük bir üzüntü, ölmeden önce kendimiz olabilmek için.
XX
Eninde sonunda beş ya da altı yıllık akademik serüvenimi
tamamladığımda, unvanımı almıştım, bayağı fiyakalı.
XXI
XXII
İnsanlar bir komediden diğerine sürüklenirler. O arada oyun
sahneye konmamıştır, henüz oyunun sınırlarını, kendileri için biçilen uygun
rolü algılayamazlar, öyle olunca da orada, olayların karşısında kalakalırlar,
boş gezerler, içgüdüleri şemsiye gibi kapanmıştır, tutarsızlıklar içinde
sallayıp attırıverirler, kendi özlerine indirgenmişlerdir, yani bir hiçliğe.
Bakacak trenden mahrum öküzler.
Tıp, nankördür. Zenginler size takdim ettiklerinde, uşak
yerine konmuş olursunuz, fakirler aynı şeyi yaptıklarındaysa hırsız muamelesi
görürsünüz.
Ocak ayı kirasını karşılamak için önce büfemi sattım…
XXIII
Hâlâ o hasta senin bu hasta benim, sağda solda
sürtmekteydim,
XXIV
(Bébert hasta)
XXV
Ne yapalım yani, Bébert’in durumu hiç de daha iyiye
gitmiyorsa, bunda benim ne suçum vardı ki. Elimden geleni yapmıştım. En ufak
bir kusurum yoktu.
XXVI
XXVII
XXVIII
Sefalet amansız, inatçı bir biçimde özverinin ensesindedir
ve en iyi niyetli girişimler bile acımasızca cezalandırılmaktadır.
XXIX
Tüm düşünceler er geç ölüme vardığına göre, öyle bir an
gelecektir ki, artık o sinemasında kendisiyle birlikte ölümden başka hiçbir şey
göremez olacaktır.
XXX
Aslına bakılırsa ölüm alt tarafı birkaç saatlik bir iştir, hatta
dakikalık, oysa bir rant tıpkı sefalet gibidir, ömür boyu sürer. Zenginler
bambaşka bir biçimde kafa yaparlar ve bu çılgınca kendini güvence altına alma
takıntılarını bir türlü anlayamazlar. Zengin olmak, başka türden bir
sarhoşluktur, unutmaktır. Zaten insan bu yüzden zengin olur, unutabilmek için.
…sonuçta sağlıklı olmak denilen şey olsa olsa bir
ehvenişerdir. Sağlıklılık çalışmaya yarar, peki ya sonra? Oysa Devlet’ten
gelecek bir aylık, cüzi de olsa, işte bu, ilahi bir nimettir, görünen köy
kılavuz istemez.
XXXI
Sonuna hep birlikte varacaktık ve işte o zaman öğrenecektik
bu macerada ne bulmayı ummuş olduğumuzu. Yaşam bundan ibarettir, gecenin içinde
son bulan bir ışık parçası. Kaldı ki, belki de asla öğrenemeyecektik, hiçbir
şey bulamayacaktık. Ölüm de budur işte.
XXXII
…günümüzde o kadar çok sıkılıyoruz ki, önlem olsun diye her
tarafa fazladan bir sürü artist yerleştirdik.
XXXIII
XXXIV
XXXV
Acele etmeli, kendi ölümünü ıskalamamalı insan.
İnsan duyar, bekler, umut eder, orada, burada, trende, kahvede,
sokakta, salonda, kapıcıda, duyar, bekler kötülüğün savaştaki gibi
örgütlenmesini, gelgelelim yalnızca kuru gürültü vardır ortalıkta ve hiç
kimsenin hiçbir bok yaptığı yoktur, asla, ne onların, o zavallı genç kızların,
ne de başkalarının. Kimse gelip bize yardım etmez.
XXXVI
XXXVII
XXXVIII
XXXIX
XL
XLI
XLII
Onlardan sakınmayız, sözcüklerden, felaketler de öyle gelir
zaten. (bu roman da tam olarak bunu yapıyor, öylesine yazıyor, maksatsız…)
…hepimiz üçkâğıtçıydık... Geride ne kaldıysa hepsini yolda
yitirmiştik ve hatta, hiç olmazsa ölüm döşeğindeki insanların yanında hâlâ işe
yarayabilecek olan o surat ifadelerini bile yitirmiştim, onları bile, korkarım
yolda her şeyi yitirmiştim, gebermek için gereksinim duyulabilecek şeylerden
hiçbirini bulamıyordum, kala kala alavere dalavere kalmıştı. Duygum sanki
yalnızca tatillerde gidilen bir ev gibiydi.
XLV
…kapatalım artık bu konuyu.
…
Voyage Au Bout de la Nuit
…
Türkçeleştiren: Yiğit Bener
Yapı Kredi Yayınları,
12. Baskı, Mart 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder