Dostoyevski
- İki İntihar
Geçenlerde yazarlarımızdan biriyle (…) konuşma fırsatı
buldum.
- Hem biliyor musunuz, biliyor musunuz ki, ne yazarsanız
yazın, ortaya neler dökerseniz dökün, sanat eserinizde neler belirtirseniz
belirtin, hiçbir zaman gerçeğe ulaşamazsınız...
Kimin gözü öylesine güçlüdür, kim o kadar güçlüdür?
…yazıştığım kişilerden saygı duyduğum biri yazın son derece
garip, anlaşılmaz bir intihar olayından söz etmişti bana.
Oldukça ünlü bir Rus göçmeninin yurtdışında doğmuş, doğal
olarak Rus, ama eğitim yönünden hiç de Rus olmayan, en çok yirmi üç, yirmi dört
yaşlarında gencecik kızı intihar etmişti.
Bunu yapmadan önce de şöyle bir not yazıp bırakmıştı:
Rusça olarak şöyle:
"Uzun bir yolculuğa çıkıyorum. Canıma kıymayı
başaramazsam, Cliquot'un kadehleriyle yeniden hayata gelişimi herkes kutlasın.
Başarırsam, yalnızca bir ricam olacak, öldüğümü kesin olarak anladıktan sonra
gömün beni, çünkü toprağın altında, tabutta uyanmak hiç de hoş bir şey olmasa
gerek. Çok berbat bile olur!"
Kaba yaradılışlı insanlar ancak maddi sıkıntıdan, gözle
görülür dış nedenlerden ötürü kendilerini yok ederler, oysa bu kızın bıraktığı
notun havasından, onun böyle bir sorununun olmadığı belliydi.
…yaşamı yargılamaktan, yadsımaktan, insanın yeryüzüne
gelişinin "anlamsızlığından" ve bu gelişteki saçma rastlantıdan,
hiçbir türlü kabul edilemeyecek bağnaz zorbalıktan nefretten mi?
Sözün kısası, düpedüz "soğuk karanlık ve can
sıkıntısı"ydı ölümünün nedeni; nasıl desem, bedensel ve nedensiz bir
acı... düpedüz, yeterli havayı soluyamıyormuş gibi, yaşamaktan bıkmıştı.
İki ay önce Petersburg gazetelerinin hepsinde, kentteki bir
intihara ilişkin küçük puntolarla birkaç satırlık haberler çıkmıştı: Dikişçi
yoksul, genç bir kız dördüncü katın penceresinden aşağı atmıştı kendini,
"çünkü karnını doyurmak için bir iş bulamamıştı".
Besbelli, en ufak bir yakınma veya sitem bile yoktu burada:
Düpedüz, artık yaşayamamıştı kızcağız ve intihar etmişti.
Bu iki kızdan hangisinin ruhu yeryüzünde daha çok acı
çekmişti?
…
Dostoyevski, Öyküler (çev: Ergin Altay), İletişim Yayınları
(3. Baskı 2011), s. 359-362
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder