Dostoyevski
- Uysal Bir Kız
“Güncemi” bu kez alışılmışın dışında, yalnızca uzun bir öykü
olarak yazdığım için okurlarımdan özür diliyorum.
fantastik bir öykü
Gözünüzün önüne, birkaç saat önce kendini pencereden atıp
canına kıymış karısı masanın üzerinde yatan bir kocayı getirin.
Kendi kendine konuşan hastalık hastalarından.
1 - Ben Kimdim, O Kimdi
Şimdilik salonda masanın üzerinde. Çuha kaplı iki oyun
masasını birleştirdik Tabutu yarın getirecekler.
Olay şöyle oldu... Her şeyi sırasıyla (sırasıyla mı?)
anlatayım.
…rehin bir şeyler bırakmak için geliyordu bana.
Dal gibi incecikti. Orta boylu, sarışın. Bana karşı
davranışlarında, sanki sıkılıyormuş gibi bir ağırlık vardı.
Getirdiği şeylerin para etmeyeceğini kendisi de biliyordu.
Ama bir gün, tavşan kürkünden eski bir yelek döküntüsü (tam
anlamıyla öyleydi) getirmeye vardırdı işi...
…on dört yaşında gibi duruyordu. Oysa on altısını
doldurmasına üç ay kalmıştı.
…kehribar bir ağızlık getirmişti.
…ona iki ruble uzatırken tutamadım kendimi, biraz öfkeli,
şöyle dedim: "Bunu siz olduğunuz için veriyorum.
…kıpkırmızı oldu yüzü, ama bir şey söylemedi, uzattığım iki
rubleyi aldı...
Ona karşı kazandığım bu üstünlük iki ruble eder miydi? Hah,
hah, hah! Anımsıyorum, iki kez sormuştum bu soruyu kendime: "Değer miydi?
Değer miydi?"
Anlaşılacağı gibi, hemen o gün, onunla ilgili her şeyi
dolaylı yollardan araştırmaya,
İyi yürekli, içten kızlar uzun süre direnmezler, çok
açılmasalar bile, konuşmaktan da kendilerini alamazlar: Kısa yanıtlar verirler,
ama verirler, konuşma uzadıkça açılırlar, yeter ki, gerekiyorsa, siz sormaktan
yorulmayın.
Bir Meryem Ana tasviriydi getirdiği.
Etse etse altı ruble ederdi.
Buyurun alın, size on ruble veriyorum.
- On ruble gerekli değil bana, beş ruble verin yeter,
kesinlikle bu parayı ödeyip onu geri alacağım.
Birden acı alaylı bir tavırla sözümü kesti:
- İnsanlardan öcünüzü mü alıyorsunuz? Öyle mi?
- Bakın ne diyeceğim, “Ben, kötülük yapmak isteyip de iyilik
üreten bütünün bir parçası olan o kişiyim...”
- Yormayın kendinizi, Mefistoteles kendini Faust'a böyle
tanıtır. Faust'u okudunuz mu?
Onunla ilgili her türlü bilgiyi edindim.
2 - Evlenme Önerisi
Annesiyle babası öleli çok oluyordu. İkisi de üç yıl önce
ölmüştü. Düzensiz bir yaşamı olan teyzelerinin eline kalmış.
Sözün kısası, her şey benden yanaydı: Ben daha yüksek
sınıftan biriydim.
Kızcağız teyzelerinin yanında üç yıl kalmıştı. Ama bu arada
gene de birtakım sınavlara girmeyi başarmıştı.
Teyzelerinin çocuklarına ders veriyordu, çamaşırlarını
dikiyordu.
Yok yere dövüyorlardı bile onu, yediği bir lokma ekmeği
başına kakıyorlardı. İşi sonunda kızcağızı satmaya kadar vardırmışlardı!
Şişko bakkalın onun gözünde her bakımdan benden çok daha
iğrenç olduğunu, kapının önünde dikilen benim ise onun için bir kurtarıcı
olduğumu biliyordum.
Durun hele, bütün o pisliği anlatacaksam, yaptığım son
eşekliği de anlatmalıyım.
"Evet, ne diyorsunuz?"
- Bir dakika bekleyin, düşünüyorum.
Küçük yüzü öylesine ciddiydi ki, daha o zaman her şeyi
anlamış olmam gerekirdi!
Lukerya arkamdan koşmuştu, yolda durdurmuştu beni, soluk
soluğa şöyle demişti: "Sevgili küçük hanımımı kurtardığınız için Tanrı
ödüllendirecektir sizi efendim. Yalnız, kendisine böyle bir şey söylemeyin, çok
gururludur."
3 - İnsanların En İyisiyim, Ama Buna Kendim De
İnanmıyorum
Başka birtakım düşünceler de haz veriyordu bana. Örneğin,
benim kırk bir yaşında olmam, onunsa on altısında. Büyülüyordu beni bu. Aradaki
bu yaş farkı çok hoş bir şeydi, çok hoş...
Ama, bizim ayrı dünyaların insanları olduğumuzu, benim
anlaşılmaz biri olduğumu anlamakta gecikmedi. Önemli olan da, benim anlaşılmaz
olmakta özellikle diretmemdi!
…dinleyin, bir insanı yargılarken, olayı bilmek gerekir ...
Anlatayım da dinleyin!
Kendini temize çıkarmaya başladığında... bu zor işte.
Bir şey söylemeden anlatmakta ustayımdır. Ömrümü susarak
konuşmakla geçirdim, susarak ne büyük acılara katlandım... Ah, evet, mutsuz bir
insandım!
Onu evime aldığım için bana saygı duymasını bekliyordum.
Çektiğim acılar için diz çöküp dua etmesini istiyordum. Buna değerdim de. Ah,
her zaman mağrur bir insan olmuşumdur. Her zaman ya hep ya hiç demişimdir!
Önceleri tartışıyordu benimle, of hem de nasıl! Sonra sesini
çıkarmamaya başladı. Hiç karşılık vermiyordu.
4 - Hep Planlar, Gene Planlar
Daha nişanlılık devremizde rehin alma ve ödeme işleriyle
onun ilgileneceğini kendisine bildirmiştim. Sesini çıkarmamıştı (bunu aklınızda
tutun).
Aslında, önceleri aramızda tartışma yoktu, ama suskunluk
vardı. Anımsıyorum, hep alttan alttan bakıyordu bana.
Yani tartışma değil de suskunluk ve... her seferinde biraz
daha cüretkar bir tavır takınıyordu.
Bununla birlikte, onun asıl kızdığı, yoksulluğumuz değil,
tutumluluk yaparken benim aşırıya kaçmamdı…
Özgünlük yoktur kadınlarda. Bir vakadır bu. Benim için şu
anda bile bir vakadır…
Kadını mahveden yalnızca özgün olmamasıdır.
…o zamanlar atılıp boynuma sarılıyordu. Demek seviyordu
beni. Daha doğrusu, sevmek istiyordu. Evet, öyleydi: Sevmek istiyordu beni.
O dürüsttü, yaşamı tanımıyordu, gençlere özgü ucuz
inanışları vardı, gerçekleri göremiyordu. En önemlisi de "harika bir
yüreği" vardı.
Onu sevmediğimi mi düşünüyorsunuz? Kim söyleyebilir onu
sevmediğimi? Gördüğünüz gibi, bir alay var burada, kaderin ve doğanın kötü bir
alayı! Lanetliyiz bizler, genelde insanların yaşamı lanetlidir!
Bir şeyi beceremedim. Ama yeter artık, yeter. Kimden özür
dileyeceğim şimdi? Olan oldu anık, bitti...
5 - Uysal Kız Başkaldırıyor
Onun istediği gibi davranmasına izin vermiyordum.
…kendisine artık benim işlerimle ilgilenmeyeceğini bildirdim.
Yüzüme bakarak bir kahkaha attı, çıkıp gitti.
"Öğrendiğime göre, Yefimoviç adında, sizin alaydan eski
arkadaşınız bir subay varmış işin içinde."
Yefimoviç denen bu adamın alaydayken çok kötülüğü dokunmuştu
bana.
Teyze karamın onunla buluştuğu, bütün işi Yuliya Samsonovna
adında, teyzelerin eski tanıdığı dul bir albay karısının ayarladığı haberini
getirmişti.
Kargaşa istiyordu. Ancak uysallığı engel oluyordu ona. Böyle
bir insan başkaldırdığında, sının aşmış olsa bile, o anda kendini zorladığı,
bir şeyler yapmaya çalıştığı, ama sağduyusunu ve utanma duygusunu yenmeyi
başaramadığı belli olur. Böyle insanlar işte bunun için kimi zaman ölçüyü
kaçırırlar, öyle ki, gözlerinize inanamazsınız.
- Gerçekten, düellodan kaçtığınız için mi kovdular sizi
alayda n?
- Evet, gerçekten...
- Peki, sonra üç yıl Petersburg sokaklarında serseri serseri
dolaştığınız, dilencilik ettiğiniz, bilardo masaları altında gecelediğiniz de
doğru mu?
İşte ertesi gün o odadaydım ve sonucunda kaderimin belli
olacağı konuşmayı dinliyordum.
Tam bir saat boyunca dinledim, tam bir saat boyunca soylu,
yüce ruhlu bir kadının ahlaksız, aşağılık bir sosyete züppesiyle, iğrenç bir
sürüngenle düellosuna tanık oldum.
Yefimoviç'in, ona olan aşkını dile getirirken
söylediklerine, hareketlerine, önerilerine karşı yüzüne bakarak nasıl
kahkahalar atıyordu!
Birden kapıyı açarak olaya son verdim.
Eve geldiğimizde bir sandalyeye oturdu, gözlerimin içine dik
dik bakmaya başladı.
6 - Korkunç Bir Anı
…sabah uyandığımda
Birden şakağımda tabancanın soğuk namlusunu hissettim.
Sevdiğim
kadın şakağıma tabanca dayadıktan sonra, benim için yaşamanın ne anlamı
olabilirdi?
Eve dönünce getirdiğim karyolayı salona koymalarını, önünü
paravan ile kapamalarını söyledim.
Bu onun karyolası olacaktı.
Bu evliliğimizin bittiği, onun "yenildiği ve
bağışlanmadığı" anlamına geliyordu.
Altı hafta yataktan kalkamadı.
Gurur Düşü
Akşamları yemekten sonra her gün dolaşmaya çıkarıyordum onu.
Kısa bir gezinti yapıyorduk. Ama eskiden olduğu gibi değildi şimdi. Arada bir
konuşuyorduk.
Çok tuhaftır, neredeyse bütün kış onu hoşlanarak, gizliden
izlemiştim. Ama onun bakışını bir kez üzerimde yakalamadığımı hiç aklıma
getirmemiştim! Bana bakmaktan çekindiğini düşünüyordum.
Perde Birden Düştü
"Hala sevgi mi bekliyorsun benden? Sevgi ha?"
Fazlasıyla Anlıyorum
Hayır, hayır, birazcık daha zaman olsaydı, bir damlacık daha
bekleyebilseydi... karanlığı dağıtacaktım!
Ertesi gün (çarşamba günü) uyandığımda bile hemen bir yanlış
daha yaptım: Birden dost olmuşuz gibi davranmaya başladım. Acele ediyordum
Ömrümce kendimden bile gizlediğim şeyleri açtım ona.
…dükkânın kendimi suçlama ve övme amacı taşıdığını anlattım
kendisine.
Ona acı çektirmek için evlenmiştim onunla...
Karım ellerimden tuttu, susmamı söyledi:
"Abartıyorsunuz... Eziyet ediyorsunuz kendinize."
Rehinci dükkânımı kapattım, işlerimi Dobronravov'a
devrettim. Vaftiz annemden kalma ana param üç bin ruble dışında bütün paramızı
yoksullara dağıtmasını söyledim. O üç bin ruble ile de Bulon'a gidecekti k.
"Yüce gönüllülüğünüzün değerini biliyorum... Sadık
karınız olacağım, her zaman saygı duyacağım size..."
Birden yerimden fırladım, çılgın gibi sarıldım ona! Öptüm
onu, uzun bir aradan sonra ilk kez bir koca gibi yüzünü, dudaklarını öptüm.
Peki ama hemen arkasından pasaportlarımızı almak için iki saatliğine... neden
çıktım evden?
Lukerya'nın dediğine göre
…tasvirin önünde dua ettiğini görmüş.
Hemen "Hanımım, dışarısı soğuk, üşüteceksiniz,"
demek için koştu…
Sesimi duydu, dönüp bana bakacakmış gibi bir hareket yaptı,
ama dönmedi, bir adım attı, tasvirini göğsüne bastırıp kendini pencereden aşağı
bıraktı!"
Topu Topu Beş Dakika Geç Kalmıştım
Çok merak ediyorum: Bana saygı duyuyor muydu acaba?
Yoksa geçirdiği kansızlık yüzünden mi?
Onu gömmesek nasıl olur acaba?
Bir dost gibi söyleseydin bana, birbirimizin gözünün içine
bakarak mutlu olurduk, gülüp eğlenirdik. Öylece yaşayıp giderdik…
Ah doğa! Yeryüzünde yalnızdır insanlar, kötü olan bu işte!
Dünya bu işte! "İnsanlar, birbirinizi sevin!" kim
söylemişti bunu? Kimin öğüdüydü bu?
1876
…
Dostoyevski, Öyküler (çev: Ergin Altay), İletişim Yayınları
(3. Baskı 2011), s. 67-112
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder