26 Ekim 2019 Cumartesi

Aşkın Metafiziği


Schopenhauer - Aşkın Metafiziği

Ozanları ve yazarları, her şeyden önce, iki cins arasındaki sevgiyle uğraşan insanlar olarak görme alışkanlığı vardır.

…insan doğasına yabancı ve bu doğayla çelişen bir şeyin, yani aslı astarı olmayan bir kuruntunun her dönemde dâhi yazarlarca bıkıp usanmadan canlandırılıp anlatılmış olması ve insanlıkça, hiç değişmeyen bir katılım ve ilgiyle karşılanması imkânsızdır; çünkü hakikat, doğru olamadan güzel sanat olamaz (s. 16).

…bu meselenin, filozoflarca bugüne kadar hemen hemen hiç dikkate alınmamış olmasına ve el atılmamış, işlenmemiş, ham bir malzeme olarak durmasına hayret edilmelidir (s. 18).

…bütün aşklar, istedikleri kadar uçarı, tensellikten, dünyevilikten uzak, ayakları yerden kesik görünsünler, sadece cinsel dürtüde temellenirler (s. 19).

Bunca gürültü patırtı niye?

Bireysel bilinçte kendini sadece cinsel dürtü olarak ele veren ve öteki cinsin belli bir bireyine yönelmemiş olan şey; bu kendinde bir şeydir; fenomenlerin, görüşlerin dışında duran yaşama iradesidir/ mutlaka. Oysa belli bir bireye yönelmiş cinsel dürtü olarak bilinçte fenomenleşen (görünürleşen/ortaya çıkan şey), işte bu kendinde iradedir, enikonu belirlenmiş bir birey olarak yaşama isteği anlamındaki iradedir (s. 23).

Burada tayin edici etmen, belli bir çocuğun dünyaya getirilmesi, taraflar bilincinde olmasalar da, bütün o aşk hikâyesinin gerçek amaç ve hedefidir: Bu amaç ve hedefe hangi yol ve tarzlardan ulaşılacağı işin önemsiz yanıdır (s. 24).

…İki sevenin birbirine gittikçe artan eğilimleri bile, bunların meydana getirebilecekleri ve getirmeyi arzu ettikleri bu yeni bireyin yaşama isteğidir (iradesidir)…

Bunun tersine, bir erkek ile bir kız arasındaki karşılıklı, kararlı ve değişmez inatçı isteksizlik, antipati, nefret ve soğukluk; bunların birlikte meydana getirebilecekleri şeyin, arızalı, fizyolojik yapısı kötü organize olmuş, kendi içinde uyumsuz, mutsuz bir varlıktan öte bir şey olamayacağının göstergesidir (s. 25).

Başlangıçta sevme eğilimi büyük ölçüde sağlığa, kuvvete ve güzelliğe, dolayısıyla da gençliğe bakarak kendine yön çizer. Çünkü irade en başta insan cinsinin türsellik karakterini bütün bireyselliklerinin temeli olarak göstermeyi ister: Gündelik (sıradan) sevgi, (Afrodite Pandemos) bundan pek fazla öteye gitmez (s. 28-29).

…bencil amaçlar kesinlikle güvenilebileceğimiz biricik amaçlardır.

…herkes, bir kere, en güzel bireyleri, yani, kendi varlıklarında türün karakterinin en saf ve katıksız damgasını taşıyanları kararlılıkla tercih ve şiddetle arzu edecektir; İkincisi ise, öteki bireyde özellikle kendisinin yoksun bulunduğu mükemmelliği ve kusursuzluğu arayacak, hatta kendisinin karşıtı olan kusurları ve yetersizlikleri onda güzel bulacaktır (s. 32-33).

Erkeğin aşkı, doyum bulduğu andan itibaren belirgin bir biçimde azalır: Hemen hemen bütün öteki kadınlar onu, sahip olmuş olduğu kadından daha fazla çekerler: Erkek değişiklik özler. Kadının aşkı ise, özellikle o andan sonra artmaya başlar. Bu, türü koruyup onun varlığını sürdürmeye bu bakımdan da olabildiğince fazla çoğalmaya yönelik doğanın amacının bir sonucudur (s. 38).

Dikkate aldığımız, en başta gelen (mutlak; genel) bizim seçimimizi ve eğilimimizi yönlendiren yan, 1. Yaştır (s. 41).
2. yan, sağlıktır.
Dikkate aldığımız 3. yan, iskelet kemik yapısıdır (s. 42)
Dikkate alınacak 4. nokta etin belli bir dolgunlukta olmasıdır.
5. Nihayet dikkat edilen son noktalardan biri yüz güzelliğidir.
Sonunda güzel gözlere ve alınlara yöneltilen 6. düzlemdeki dikkat gelir.

…kadınlar, (erkek) güzelliğine çok az önem verirler; hele de yüz güzelliğine…
Esasen kadını, erkeğin kuvveti ve buna bağlı cesareti elde eder; çünkü bu özellikler, sağlam çocukların ve aynı zamanda da onların cesur bir koruyucusunun var olacağının belirtisidirler (s. 44-45).

…herkes, karşısındakinde kendi yoksun olduğu yanları sever.

…âşıklar ruhlarının ahenginden coşku ve heyecanla söz ederlerken, aslında çoğunlukla, (…) gerek o üretilecek (meydana getirilmek zorunda olan) varlık gerekse de onun kusursuzluğunu sağlayacak uyum, meselenin çekirdeğini oluşturmaktadır…

Her birey, bedeninin her bir parçasında ve uzvunda eksikliklerinin, zaaflarının ve sapmalarının karşı cins üzerinden düzeltilmesi hedefini kovalar…

İlk bakışta sevmeden kim âşık olmuştur ki?

Bir insanın âşık olması, çoğu zaman komik, kimileyin de trajik olaylara yol açar. Her ikisinin nedeni de, (âşık erkeğin) türün ruhunun eline geçmiş, onun hâkimiyeti altına girmiş olması ve artık kendine ait olmamasıdır. Bu yüzden de eylemleri, bireyin çıkarlarına aykırı düşer (s. 65).

…bu hayal öylesine ışıldar yaymaya başlar ki, sevgilinin elde edilememesi durumunda hayat bütün cazibesini kaybeder (s. 66)

…türün iradesi bireyin iradesi ile karşılaştırıldığında o kadar kudretlidir ki, seven kişi, kendisine ters gelen bütün özelliklere gözünü kapayabilir; her şeyi görmezlikten gelir; her şeyi bilmezlikten gelir ve kendisini tutkusunun nesnesine sonsuza kadar bağlar (s. 67-68).

Eskiler bu yüzden, “aşkın gözü kördür” demişlerdir.

(Sen ki Eros, Tann’ya ve insana despotça hükmedersin. Euripides, Andromeda)
Öldürücü oku, körlüğü ve kanatları onun (cupido’nun/eros’un) ayrılmaz özellikleridirler. Körlük ve kanatlar, vefasızlığı anlatırlar: Vefasızlık, kuralda, tatminin sonucu olan hayal kırıklığıyla birlikte ortaya çıkar (s. 71).

Ne mantığı ne de ölçüsü olan şeyi, akıl ile yönlendiremezsin…

Bilindiği gibi, mutlu çiftler çok azdır; bunun nedeni, bizatihi evliliğin özünde, şimdiki kuşağın değil, gelecek kuşağın mutlu olmasına yönelik temel amacın yatmasıdır (s. 74).

…en uçucu eğilimden en ciddi tutkuya kadar bütün aşk serüvenlerinin kökünü oluşturan, türün kendine özgü kurucu yapı özelliklerine yönelik çıkar; aslında herkesin en yüce meselesi, davasıdır.

İnsan böylece, türün kendisi için bireyden daha önemli olduğunu ve bireyin değil de türün içinde dolayımsız yaşadığını kanıtlar. Bu tespitler geçerliyse, âşık kişi, niçin, biricik sevgilisinin gözünde, sadece ona bağımlıdır ve her türlü fedakârlığı yapmaya hazırdır? Çünkü, ötekini arzulayan, onu talep eden yan, onun ölümsüz yanıdır. Başka her türlü şeyi arzu eden ise onun ölümlü yanıdır (s. 76).

…paderastie sadece doğaya aykırı olmakla kalmayıp aynı zamanda tiksinti uyandırıcı, iğrenç bir çirkinlik, tamamen sapkınlaşmış, yolundan çıkmış ve yozlaşmış bir insan doğasının günün birinde içine düşebileceği ve olsa olsa, alabildiğine ender, tek tük durumlarda tekrarlanabilecek bir eylem ve davranış biçimidir.

…iğrençliğine, tiksindiriciliğine rağmen bu ayıbın, her zaman ve dünyanın her yerinde moda olduğunu ve oldukça yaygın uygulandığını görüyoruz.

Özellikle yazarlar ve ozanlar bu işe bol bol bulaşmışlardır: O iffetli Virgil bile bir istisna oluşturmamaktadır.

Sadi’nin Gülistan kitabı sadece bu türden sevdadan söz eder.

…hem Tevrat’ta hem de İncil’de bu ilişkiye günah sayılan ve ceza gerektiren bir ilişki olarak değinilir.

Türkçeleştiren: Veysel Atayman
Bordo Siyah Klasik Yayınlar, 2003


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder