Schopenhauer
- Aşkın Metafiziği
Ozanları ve yazarları, her şeyden önce, iki cins arasındaki
sevgiyle uğraşan insanlar olarak görme alışkanlığı vardır.
…insan doğasına yabancı ve bu doğayla çelişen bir şeyin,
yani aslı astarı olmayan bir kuruntunun her dönemde dâhi yazarlarca bıkıp
usanmadan canlandırılıp anlatılmış olması ve insanlıkça, hiç değişmeyen bir
katılım ve ilgiyle karşılanması imkânsızdır; çünkü hakikat, doğru olamadan
güzel sanat olamaz (s. 16).
…bu meselenin, filozoflarca bugüne kadar hemen hemen hiç
dikkate alınmamış olmasına ve el atılmamış, işlenmemiş, ham bir malzeme olarak
durmasına hayret edilmelidir (s. 18).
…bütün aşklar, istedikleri kadar uçarı, tensellikten,
dünyevilikten uzak, ayakları yerden kesik görünsünler, sadece cinsel dürtüde
temellenirler (s. 19).
Bunca gürültü patırtı niye?
Bireysel bilinçte kendini sadece cinsel dürtü olarak ele
veren ve öteki cinsin belli bir bireyine yönelmemiş olan şey; bu kendinde bir
şeydir; fenomenlerin, görüşlerin dışında duran yaşama iradesidir/ mutlaka. Oysa
belli bir bireye yönelmiş cinsel dürtü olarak bilinçte fenomenleşen
(görünürleşen/ortaya çıkan şey), işte bu kendinde iradedir, enikonu belirlenmiş
bir birey olarak yaşama isteği anlamındaki iradedir (s. 23).
Burada tayin edici etmen, belli bir çocuğun dünyaya
getirilmesi, taraflar bilincinde olmasalar da, bütün o aşk hikâyesinin gerçek
amaç ve hedefidir: Bu amaç ve hedefe hangi yol ve tarzlardan ulaşılacağı işin
önemsiz yanıdır (s. 24).
…İki sevenin birbirine gittikçe artan eğilimleri bile,
bunların meydana getirebilecekleri ve getirmeyi arzu ettikleri bu yeni bireyin
yaşama isteğidir (iradesidir)…
Bunun tersine, bir erkek ile bir kız arasındaki karşılıklı,
kararlı ve değişmez inatçı isteksizlik, antipati, nefret ve soğukluk; bunların
birlikte meydana getirebilecekleri şeyin, arızalı, fizyolojik yapısı kötü
organize olmuş, kendi içinde uyumsuz, mutsuz bir varlıktan öte bir şey
olamayacağının göstergesidir (s. 25).
Başlangıçta sevme eğilimi büyük ölçüde sağlığa, kuvvete ve
güzelliğe, dolayısıyla da gençliğe bakarak kendine yön çizer. Çünkü irade en
başta insan cinsinin türsellik karakterini bütün bireyselliklerinin temeli
olarak göstermeyi ister: Gündelik (sıradan) sevgi, (Afrodite Pandemos) bundan
pek fazla öteye gitmez (s. 28-29).
…bencil amaçlar kesinlikle güvenilebileceğimiz biricik
amaçlardır.
…herkes, bir kere, en güzel bireyleri, yani, kendi
varlıklarında türün karakterinin en saf ve katıksız damgasını taşıyanları
kararlılıkla tercih ve şiddetle arzu edecektir; İkincisi ise, öteki bireyde
özellikle kendisinin yoksun bulunduğu mükemmelliği ve kusursuzluğu arayacak,
hatta kendisinin karşıtı olan kusurları ve yetersizlikleri onda güzel
bulacaktır (s. 32-33).
Erkeğin aşkı, doyum bulduğu andan itibaren belirgin bir
biçimde azalır: Hemen hemen bütün öteki kadınlar onu, sahip olmuş olduğu
kadından daha fazla çekerler: Erkek değişiklik özler. Kadının aşkı ise,
özellikle o andan sonra artmaya başlar. Bu, türü koruyup onun varlığını
sürdürmeye bu bakımdan da olabildiğince fazla çoğalmaya yönelik doğanın
amacının bir sonucudur (s. 38).
Dikkate aldığımız, en başta gelen (mutlak; genel) bizim
seçimimizi ve eğilimimizi yönlendiren yan, 1. Yaştır (s. 41).
2. yan, sağlıktır.
Dikkate aldığımız 3. yan, iskelet kemik yapısıdır (s. 42)
Dikkate alınacak 4. nokta etin belli bir dolgunlukta
olmasıdır.
5. Nihayet dikkat edilen son noktalardan biri yüz
güzelliğidir.
Sonunda güzel gözlere ve alınlara yöneltilen 6. düzlemdeki
dikkat gelir.
…kadınlar, (erkek) güzelliğine çok az önem verirler; hele de
yüz güzelliğine…
Esasen kadını, erkeğin kuvveti ve buna bağlı cesareti elde
eder; çünkü bu özellikler, sağlam çocukların ve aynı zamanda da onların cesur
bir koruyucusunun var olacağının belirtisidirler (s. 44-45).
…herkes, karşısındakinde kendi yoksun olduğu yanları sever.
…âşıklar ruhlarının ahenginden coşku ve heyecanla söz
ederlerken, aslında çoğunlukla, (…) gerek o üretilecek (meydana getirilmek
zorunda olan) varlık gerekse de onun kusursuzluğunu sağlayacak uyum, meselenin
çekirdeğini oluşturmaktadır…
Her birey, bedeninin her bir parçasında ve uzvunda
eksikliklerinin, zaaflarının ve sapmalarının karşı cins üzerinden düzeltilmesi
hedefini kovalar…
İlk bakışta sevmeden kim âşık olmuştur ki?
Bir insanın âşık olması, çoğu zaman komik, kimileyin de
trajik olaylara yol açar. Her ikisinin nedeni de, (âşık erkeğin) türün ruhunun
eline geçmiş, onun hâkimiyeti altına girmiş olması ve artık kendine ait
olmamasıdır. Bu yüzden de eylemleri, bireyin çıkarlarına aykırı düşer (s. 65).
…bu hayal öylesine ışıldar yaymaya başlar ki, sevgilinin
elde edilememesi durumunda hayat bütün cazibesini kaybeder (s. 66)
…türün iradesi bireyin iradesi ile karşılaştırıldığında o
kadar kudretlidir ki, seven kişi, kendisine ters gelen bütün özelliklere gözünü
kapayabilir; her şeyi görmezlikten gelir; her şeyi bilmezlikten gelir ve
kendisini tutkusunun nesnesine sonsuza kadar bağlar (s. 67-68).
Eskiler bu yüzden, “aşkın gözü kördür” demişlerdir.
(Sen ki Eros, Tann’ya ve insana despotça hükmedersin.
Euripides, Andromeda)
Öldürücü oku, körlüğü ve kanatları onun (cupido’nun/eros’un)
ayrılmaz özellikleridirler. Körlük ve kanatlar, vefasızlığı anlatırlar:
Vefasızlık, kuralda, tatminin sonucu olan hayal kırıklığıyla birlikte ortaya
çıkar (s. 71).
Ne mantığı ne de ölçüsü olan şeyi, akıl ile
yönlendiremezsin…
Bilindiği gibi, mutlu çiftler çok azdır; bunun nedeni,
bizatihi evliliğin özünde, şimdiki kuşağın değil, gelecek kuşağın mutlu
olmasına yönelik temel amacın yatmasıdır (s. 74).
…en uçucu eğilimden en ciddi tutkuya kadar bütün aşk
serüvenlerinin kökünü oluşturan, türün kendine özgü kurucu yapı özelliklerine
yönelik çıkar; aslında herkesin en yüce meselesi, davasıdır.
İnsan böylece, türün kendisi için bireyden daha önemli
olduğunu ve bireyin değil de türün içinde dolayımsız yaşadığını kanıtlar. Bu
tespitler geçerliyse, âşık kişi, niçin, biricik sevgilisinin gözünde, sadece
ona bağımlıdır ve her türlü fedakârlığı yapmaya hazırdır? Çünkü, ötekini
arzulayan, onu talep eden yan, onun ölümsüz yanıdır. Başka her türlü şeyi arzu
eden ise onun ölümlü yanıdır (s. 76).
…paderastie sadece doğaya aykırı olmakla kalmayıp aynı
zamanda tiksinti uyandırıcı, iğrenç bir çirkinlik, tamamen sapkınlaşmış,
yolundan çıkmış ve yozlaşmış bir insan doğasının günün birinde içine
düşebileceği ve olsa olsa, alabildiğine ender, tek tük durumlarda
tekrarlanabilecek bir eylem ve davranış biçimidir.
…iğrençliğine, tiksindiriciliğine rağmen bu ayıbın, her
zaman ve dünyanın her yerinde moda olduğunu ve oldukça yaygın uygulandığını
görüyoruz.
Özellikle yazarlar ve ozanlar bu işe bol bol bulaşmışlardır:
O iffetli Virgil bile bir istisna oluşturmamaktadır.
Sadi’nin Gülistan kitabı sadece bu türden sevdadan söz eder.
…hem Tevrat’ta hem de İncil’de bu ilişkiye günah sayılan ve
ceza gerektiren bir ilişki olarak değinilir.
…
Türkçeleştiren: Veysel Atayman
Bordo Siyah Klasik Yayınlar, 2003
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder