8 Ekim 2019 Salı

Lozan Barış Konferansı Cilt: 1


Seha L. Meray - Lozan Barış Konferansı Cilt: 1

Tutanaklar - Belgeler
Yapı Kredi Yayınları, 2. Baskı: İstanbul, Mayıs 2001

İkinci Baskıyı Sunarken

Esin kaynağı ve ölümüne kadar yol göstericisi Atatürk, II. Dünya Savaşı'nın sonuna dek uygulayıcısı ise İnönü olan Türk devrimlerinin ve bunlara dayalı dış politikanın temel taşlarından en önemlileri, iç ve dış düşmanlara karşı kazanılan Ulusal Savaş ile Lozan Barış Andlaşmasıdır.

Önsöz

Tören açıldı. Reisicumhurdan sonra, Lord Curzon'a söz verildi.
Lord Curzon yerine otururken, törende toplanmış olanlar beni, hayretle kürsüde gördüler.
Konferansın dili İngilizce ve Fransızca olacak deniyordu. Ben, "bir de Türkçe olacak" diye ilave ettim.
İngilizlerin bize karşı olan düşmanlığından zarar görmemek için, diğer bütün Müttefiklerle beraber hareket etme usulünü takip etmek istedik.
Birinci devrenin sonuna doğru, sulhun İngilizlerin elinde bulunduğu kesin kantatına vardım. Onların kopma meselesi yapabilecekleri konulara teşhis koyarak, oralarda bir neticeye varmayı öne aldım.
Konferansın büyük meselelerinden biri, Boğazlar meselesi olmuştur. Boğazların açık olmasında başlıca İngilizler ısrar ediyorlardı; bütün Müttefikler İngiltere etrafında toplanmışlardı.
Konferansda, Kapitülasyonlar büyük dava olmuştur. Bunda bütün Müttefikler ve Amerika karşımızda bulunmuşlardır.
Azınlıklar meselesi, Konferansa gitmeden evvel, fiilen halledilmiş durumda idi.
Müttefikler, arzu ettikleri muahedeyi bize kabul ettirmek için, yalnız müzakerelerde hukuki çekişmelerle kalmamışlar, Şubatta büyük baskı ve gösteri ile, Konferansı kesintiye uğratmağa kadar, kararlı olarak gitmişlerdir.
4 Şubatın ertesi günü bu teşhisi ufukta gördüm. Konferansın kesilme yapmadığını, erteleme yaptığını söylemekte Müttefikler acele ettiler.
Müttefikler başka bir şeye de güveniyorlardı: Yeni Türkiye, yeni bir devletin büyük reformları içinde idi. Bu reformları Türkiye bünyesinin ne kadar hazmedeceği meçhul idi ve onlar için, Konferansda kaybettiklerini yeniden elde etme fırsatını verebilecek bir ihtimal idi. Bu sebeple, bir takım vadelere bağlanmış kararlarla yetinmekte mahzur görmediler. Vadeler gelinceye kadar olacak hadiselerden ümitli idiler.
İlk ticaret muahedesi, beş sene için, Lozan'da kararlaştırıldı. Adli idare beyannamesi, böyle bir ümitle, beş seneye bağlandı. Sağlık işleri beyannamesi için de böyle yapıldı.

Boğazlar muahedesinin açığının kapanması, 1936'da Montreux ile mümkün oldu.
İsmet İnönü - 30 Eylül 1969

Sunuş

Konferans tutanaklarının resmi metni Fransızcadır.
Tutanakları ve belgeleri Türkçeye yeniden çevirirken, başta Fransızca resmi metni göz önünde tuttum.
Fransızca tutanaklarda, Konferansın açılış töreni söylevleri yoktur. İngilizce çeviride, bu tören ve söylevler, İngilizce verilmektedir.
Seha L. Meray - 24 Ekim 1969

Konferansın Açılış Toplantısı

Konferansın açılış toplantısı, Lausanne'da, Casino de Montbenon'da, 20 Kasım 1922 günü saat 15.30 da yapıldı.
İsviçre Konfederasyonu Başkanı M. HAAB, (bir) söylevle Konferansı açtı.
Ülkelerin ve halkların kaderini ellerinizde tutmaktasınız.
Halkların birbirlerine sıkı sıkıya bağımlı oldukları günümüzde, ekonomik, mali ya da entelektüel alanlarda, bir üyenin sürekli hasta oluşu, bütün uluslar ailesini sarsar.

Lord Curzon ayağa kalktı ve şunları söyledi:
Dilerim ki, her birimiz, Başkanın bizlere seslendiği anlayış içinde davranalım.

Lord Curzon söylevini bitirince, İsmet Paşa aşağıdaki konuşmayı yaptı:
Dört yılı aşan bir süre önce, Başkan Wilson'un ilkelerine ve bunlara inanç duygusuna dayanarak yapılmış bir silah-bırakışımı [mütareke], Osmanlı İmparatorluğunun da katılmış bulunduğu çarpışmaları resmen durdurmuştu.
Barışın nimetlerinden her zaman yoksun kalan Türk ulusu (…) artık hiç bir kurtuluş umudu kalmadığını anlıyarak, varlığını korumağı ve maddi ve manevi kendi kaynaklarıyla bağımsızlığını kazanmayı başarmıştır.
Hala bu dakikada bile, bir milyondan çok masum Türkün, Küçük Asya ovalarında ve yaylalarında, evsiz ve ekmeksiz, başıboş dolaştıklarını da hatırlatmak isterim. Türk ulusu, insan gücünü aşan bu fedakarlıklara katlanmakla, uygar insanlık içinde, köklü bir yaşama gücüne sahip uluslara özgü olan varlık ve bağımsızlık haklarıyla, barış, huzur ve çalışkanlık unsuru olarak, büyük bir yer kazanmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin kesin amacı, bu yeri korumak ve güçlendirmektir.

I

Konferansın Genel Oturumları

Ouchy Şatosunda Yapılan Birinci Oturum - 21 Kasım 1922, Salı
Hazır bulunanlar:
Amerika Birleşik Devletleri: Mm. Child, Grew.
İngiliz İmparatorluğu: Marki Curzon Of Kedleston, Sir Horace Rumbold.
Fransa: Mm. Barrere, Bompard.
Yunanistan: Mm. Veniselos, Caclamanos.
İtalya: Marki Garroni, M. Lago.
Japonya: Baran Ha Yashi, M. Otchiai.
Romanya: Mm. Duca, Diamanoy.
Sırp-Hırvat-Sloven Kırallığı: Mm. Nintchitch, Rakitch.
Türkiye: İsmet Paşa, Rıza Nur Bey, Hasan Bey.

Konferansın resmi dilleri
Temsilci Heyetlerin çoğunluğu Fransızcayı anladığına göre, Fransızca yapılmış konuşmaların çevrilmesi lüzumsuz olacaktır…

Konferansın İçtüzüğü

İsmet Paşa, Boğazlar rejiminin görüşülmesi sırasında Rusya'nın, Ukrayna'nın ve Gürcistan'ın temsil edilmeleri zorunluluğu üzerinde ısrar etti.

Lord Curzon, Konferansı "Yakın Doğu İşlerine İlişkin Lausanne Konferansı" diye adlandırmanın uygun düşeceğini belirtti. (Uygun bulundu).

Lord Curzon, Genel Sekreter olarak atanmak üzere, Konferansa M. Massigli'yi teklif etmekten mutluluk duymaktadır (s. 8).

IX. Maddedeki hükümler Konferans görüşmelerinin gizli kalması amacını gütmektedir.
İsmet Paşa, kendi hesabına, görüşmelerin herkese açık tutulmasından yana olduğunu söyledi…

Doğu İşlerine İlişkin Konferansın İç Tüzük Tasarısı (s. 13/14)

Ouchy Şatosunda Yapılan İkinci Genel Oturum - 21 Kasım 1922, Salı
Lord Curzon, sabahleyin kabul edilmiş olan İçtüzüğe ilişkin olarak bazı açıklamalarda bulunacağını söyledi.

M. Barrere, aşağıdaki konuşmayı yaptı.
Bu Konferans, Doğu'da barışa dönüşle sonuçlanmalıdır.

II

Birinci Komisyonun ve Alt-Komisyonların Tutanakları ve Raporları (Ülke ve Askerlik Sorunları)

22 Kasım 1922, Çarşamba Oturumu

Doğu Trakya sınırları

İsmet Paşa, Karadeniz'den Meriç ağzına kadar Trakya sınırının, 29 Nisan 1913 tarihli İstanbul Andlaşmasının 7. maddesinde belirtilen sınır olması gerekeceğini söyledi. Batı Trakya için de bir plebisite başvurulmasını istedi (s. 20).
Lord Curzon, Türkiye'nin Batı Trakya'yı egemenliği altına almak isteyip istemediğini sordu.
İsmet Paşa, Türkiye'nin, Batı Trakya üzerinde egemenlik isteğinde bulunmadığı karşılığını verdi.

(M. Veniselos) 1914’ten beri, Türk Hükümeti, Türk olmayanlardan kurtulmak için, başka yollara da başvurmuştur; toptan öldürmelere kadar gitmese bile, kütle halinde sürgünlere ve sınırdışı etmelere koyulmuştur.

22 Kasım 1922, Çarşamba Oturumu (Öğleden Sonra)

Bulgaristan'ın Ege Denizi'ne çıkması

M. Stamboulisky (Bulgaristan)
Ege Denizinde Bulgaristan'a çıkış-yeri sağlanması;
Boğazlar rejimi.
Doğu Trakya'nın Türkiye'ye geri verilişini, Batı Trakya'nın Bulgaristan'a geri verilişi izlemelidir.
Lord Curzon, Türk Temsilci Heyetinin isteklerini, [Müttefik] Devletlerin yerine getirmeğe hazır bulundukları konularla sınırlandırmasını ve kabul edilmesi mümkün olmayan teklifler öne sürerek görüşmeleri daha da güçleştirmemesini dostça istediğini belirtti.

23 Kasım 1922, Perşembe Oturumu

Genel görüşme. Trakya sınırı

(İsmet Paşa) 1921 ilkbaharında, Londra Konferansında, Türkiye, Trakya ile İzmir ve dolayları için plebisite baş vurulmasını kabul etmişti; Yunanistan buna karşı çıktı; anlaşmazlığı barışçı yollardan çözümlemek için Yunanistan da Türkiye kadar iyi niyet göstermiş olsaydı, savaş o tarihte sona erebilirdi (s. 41).

Batı Trakya nüfusunun büyük çoğunluğunun Rum olduğunu kesin olarak söyleyebilecek durumda bulunduğunu iddia eden Yunan Temsilci Heyeti, plebisitten hiç de kuşkulanmamalıydı; gerçek böyle ise, plebisit, Yunanistan'ın bu ülkeyi elde etme hakkını doğrulamış olacaktır (s. 42).

Demotika şehrinin Türkler için tarihi bir önemi olduğunu belirtmek belki de yararsız olmaz; bu şehir Türklerin Avrupa'da geçici ilk başkentleri olmuştur; Türkler orada birçok anıtlar, camiler, çeşmeler, kaleler, saraylar, vb. yapmışlardır (s. 43).

Türk Temsilci Heyeti, Ege Denizi üzerinde Bulgaristan'a bir çıkış-yeri sağlanabileceğini daha önce kabul etmiş bulunmaktadır.
Türk Temsilci Heyeti, uluslararası bir örgüt kurulmasıyla, Bulgaristan, Türkiye ve Batı Trakya'nın demiryolundan yararlanmalarına hiç bir itirazda bulunmamaktadır.

Batı Trakya'da plebisit (…) tarafsız bir bölge yaratılmasından yana bir etki yapmaktadır (s. 46).

İSMET PAŞA, Konferans bildirilerinde olmadığı halde, basında görülen birçok bilgiden başka, M. Veniselos'un dünkü oturumda yaptığı konuşmanın, bu sabahki Petit Parisien gazetesinde baştan aşağı (in extenso) yayınlanmış olduğunu söyledi (s. 52).

Kasaba ve köyler
Türk
Rum
Bulgar
Yahudi
Ermeni
Gümülcine
59.967
8.834
9.997
1.007
360
Dedeağaç
11.744
4.806
10.227
253
449
Sofulu
18.284
12.909
5.490
İskeçe
42.671
8.728
552
1.480
923
(s. 54)

M. Veniselos'un Batı Trakya'ya ilişkin olarak Müttefik Devletlere 30 Aralık 1918 de verdiği memoire'lardaki istatistikler (s. 63)
Kasaba ve köyler
Türk
Rum
Bulgar
Gümülcine
50.000
9.160
10.550
Dedeağaç
10.670
7.371
11.358
Sofulu
32.140
17.880
5.380
İskeçe
22.000
10.275
1.695

24 Kasım 1922, Cuma Oturumu

Doğu Trakya sınırının askerlikten arındırılması.

Trakya sınırları üzerinde bir ya da birkaç bölgenin askerlikten arındırılması, ve Bulgaristan'ın Ege Denizine çıkması. Alt-komisyon, iki bölüm halinde bir rapor sunmuştur.
(İsmet Paşa) Türk sınırı boyunca 30 kilometre eninde bir toprak şeridinin askerlikten arındırılmasına razı olmasının istenmesi, Türkiye'nin kendisi için hayati bir önemi olan bir toprak parçasını savunma olanaklarından tamamıyla vazgeçmesini istemek anlamına gelmektedir.
…bölgenin dokunulmazlığı, bu Andlaşmayı imzalayacak Devletlerce resmen garanti altına alınmadıkça, böyle bir fedakarlık haklı görülmez (s. 65).

M. Veniselos, söz konusu bölgenin askerlikten arındırılmasının, İmzacı Devletlerden hepsinin garantisi olmaksızın, gerçek bir değeri olmayacağını kabul etmek bakımından, Türk Temsilci Heyetiyle aynı görüştedir (s. 66).

M. Barrere (Fransa) Türk Temsilci Heyetinin istemekte olduğu garanti öylesine önemlidir ki, ilgili Hükümetler bu konuyu aralarında görüşmeden, böyle bir garanti verilemez (s. 68).

Bulgaristan'ın Ege Denizi'ne ekonomik bakımdan çıkışı.

Dedeağaç, Balkan yarımadasının bütün doğu kısmının - başka bir deyimle, Bulgaristan'ın - limanı olarak düşünülmüştür.
Dedeağaç'ı Edirne, Filibe ve Yambolu'ya bağlayan demiryolu, Türkiye'de yapılmış ilk demiryollarından biridir (s. 71-72).

Batı Trakya halkı başlıca Bulgar, Türk ve Rum unsurlardan oluşmaktadır. Hesaba katılmağa değmez bir Yahudi ve Ermeni azınlığı da vardır (s. 73).

İsmet Paşa, Bulgaristan'ın, Dedeağaç limanından en geniş ölçüde yararlanmayı istemesinin haklı olduğunu söyledi (s. 78).

25 Kasım 1922, Cumartesi Oturumu (Sabah)

Genel görüşme. Trakya sınırları

Batı Trakya 1913’den beri Türk olmaktan çıkmıştır.
Savaşın sonuna kadar yürürlükte ve geçerli kalmış bir andlaşma ile, Türkiye'ce Bulgaristan'a bırakılmıştır. 1919 yılında, bu andlaşmanın yerine Neuilly Andlaşması konmuş ve bununla, bu toprak, Başlıca Müttefik Devletlerin eline geçmiştir. Lord Curzon, bu toprak parçasının kime verilmesi gerektiği konusuna Ankara Hükümetinin karışmaya hakkı olduğunu gösterebilmek için nasıl gerekçe öne sürülebileceğini anlayamamaktadır (s. 92-93).

25 Kasım 1922, Cumartesi Oturumu (Öğleden Sonra)

Ege Denizi adaları.

İsmet Paşa, Akdeniz ve Ege Denizi adalarının, Anadolu'nun huzuru ve güvenliği için büyük bir önem taşıdıklarını söyledi; bu adalar, kıyıdan az uzaklıkta ve karasuları içinde bulunan ufak adalarla, büyük adaları kapsamaktadır. Karasuları içindeki ufak adalar, Küçük Asya'nın barışını pek yakından tehdit edebilirler; bu bölgenin tamamlayıcı birer parçası olduklarından, bu adaların Türkiye'nin egemenliği altına konulmaları kesin olarak zorunludur.

…bu adaları tüm olarak askerlikten arındırma yükümünün benimsenmesi zorunludur.
…gelecekte de oralarda hiç bir yeni tahkimat yapılamamalıdır. Bu adalardan hiç biri deniz üssü olarak kullanılamamalıdır.
…bu konularda kabul edilecek yükümlerin her zaman yürürlükte tutulacağı konusunda Türkiye'ye garanti verilmelidir (s. 100).

M. Veniselos, …bu adalardan pek çoğunda, hiçbir yabancı unsur bulunmaksızın, salt bir Rum nüfusu yaşamaktadır.
İstanköy, Bozcaada ve Rodos gibi bir kaçındaysa, küçük bir Türk azınlığı vardır.

(Bozcaada ve İmroz) …bu adaların askerlikten arındırılması sorunu ile, Çanakkale Boğazının askerlikten arındırılması sorununun birlikte ele alınması ve incelenmesi gerektiği görüşündedir (s. 101).

(Lord Curzon, 1913 tarihli Londra Konferansında imza edilen andlaşmanın 5. Maddesine atıf yaparak) İsmet Paşa, bu adaların, kaderlerinin saptanması için Büyük Devletlere bırakılışının bir takım şartlara bağlı olduğunu öne sürmüştür; oysa, hiç bir şart söz konusu değildir.
(Ouchy Andlaşmasıyla) Çanakkale Boğazının girişine yakınlığı yüzünden, İmroz ve Bozcaada ile, Asya kıyısına yakınlığı yüzünden Meis adasının, bu durumları bakımından, Türkiye'ye bırakılmaları uygun bulunmuş, bütün öteki adalar Yunanistan'a verilmiştir (s. 102).

Özet olarak, Lord Curzon'un vardığı sonuçlar şunlardır:
1. İmroz, Bozcaada ve Semadirek adalarının kaderi, Boğazların serbestliği sorunuyla bağlantılı olarak incelenmelidir;
2. Geçmiş uyarılar göz önünde tutularak, öteki adalara özerk bir rejim verilmesine ilişkin anayasal deneme teklifi kabul edilmemelidir;
3. Bu adaların Yunanistan'dan ayrılması söz konusu olmasa bile, Lord Curzon, bunların askerlikten arındırılması sorununun askerlik uzmanlarınca incelenmesini olumlu karşılamaktadır.
İsmet Paşa, askerlikten arındırma sorununun bir alt-komisyonda incelenmesine razı olduğunu söyledi (s. 103).

29 Kasım 1922, Çarşamba Oturumu

Limni, Midilli, Sakız, Sisam ve Nikarya adalarının askerlikten arındırılması.

Midilli, Sakız, Sisam ve Nikarya adalarına uygulanacak askerlikten arındırmanın ne biçimde olacağı konusunda henüz anlaşmaya varılamamış, bu konuda hiç bir karar alınmamıştır.

Boğazlar'a yakın adalar

İsmet Paşa da, Alt-komisyondaki Türk Temsilcisi gibi, bu adalarda uçak bulundurulmasının yasaklanması ve hiç bir askeri kuvvetin bulunmaması gerektiğini düşünmektedir (s. 107).

İsmet Paşa, Bozcaada, İmroz ve Semadirek adalarına ilişkin sorunun, Boğazlar sorunuyla birlikte ele alınmasını uygun bulmaktadır.

M. Caclamanos (Yunan) Boğazlar'a yakın dört adanın tüm olarak askerlikten arındırılması ilkesini kabul etmiş bulunmaktadır.
Limni ve Semadirek (…) bunlar, 1913 den beri Yunan egemenliği altındadırlar.
İmroz adası ile Bozcaada'nın katıksız Yunanlı karakterine dikkati çekmek istemektedir.
İmroz ile Bozcaada on yıldan beri aralıksız Yunanistan'ın işgali altında kalmıştır.

İsmet Paşa (…) Boğazlar'ın statüsü, Boğazlar'ın karşısında bulunan adaların statüsünden ayrı olarak incelenemez (s. 108).
İsmet Paşa, Semadirek ve Limni'nin askerlikten arındırılması bakımından, Boğazlar'la aynı rejime bağlanmaları gerektiğini söyleyerek sözlerini bitirdi.

M. Caclamanos (…) Lord Curzon'un, Semadirek ile Limni adalarını açıkça tartışma dışı bırakmış olduğunu hatırlattı. …bu adalar, 1913 kararıyla egemenliği Yunanistan'a bırakılmış adalar grubu içinde bulunmaktadırlar, bu konuya yeniden dönülemez.

Komisyonun, söz konusu adaların daha tüm olarak askerlikten arındırılması yollarını incelemekten başka, yapacağı bir şey de yoktur.

(Lord Curzon) 1913 de, [Büyük] Devletler, yalnız İmroz adasıyla Bozcaada'nın askerlikten arındırılmasını ve Türkiye'ye geri verilmesini teklif etmişlerdi. Birkaç gün önce, Türkler, bir üçüncü adayı - Semadirek adasını - da istemişlerdir.
Türk Temsilci Heyeti, ilk defa olarak, çok önemli bir noktayı, Limni'yi unutmuştur. Oysa, Limni de, Boğazların savunulması için gerekli adalardan biridir. Alt komisyon, öngörüsü ve sağduyusu sayesinde, Türk Temsilci Heyetinin bu olağanüstü unutkanlığının sonuçlarını onarmıştır. Türkiye'ye sunulan teklif, ne 1913 deki gibi iki adanın, ne de bir kaç gün önceki gibi üç adanın, fakat dört adanın askerlikten arındırılmasını öngörmektedir (s. 110).

Türk Temsilci Heyeti, Limni üzerinde egemenlik sorununun, bu adanın askerlikten arındırılması sorunu gibi, Boğazlar'la uğraşacak Komisyona havale edilmesini istemektedir. Lord Curzon, Ekselans İsmet Paşa'ya duyduğu bütün saygıya rağmen, bunun savunulmaz bir istek olduğu kanısındadır. Egemenliğin siyasal bir sorun olmasına karşılık, Boğazlar'ın Serbestliği Komisyonunca tartışılacak sorunlar, salt deniz ve kara askerlik işleriyle ilgili [d'ordre purement naval et militaire] sorunlar niteliğindedir.
Egemenlik sorunu bambaşka bir iştir (s. 111).

EK

Limni, Midili, Sakız, Sisam Ve Nikarya Adalarının Askerli Kten Arındırılması Sorununu İncelemek Üzere Toplanmış Uzmanlar Alt-Komisyonunun Raporu

Oybirliğiyle, beş adada, bir takım askerlikten arındırma tedbirlerinin alınmasının uygun olacağını tavsiye etmektedir.
Hiç bir deniz üssü, hiç bir istihkâm bulunmayacak (s. 115)

Limni adası
Türk Temsilci Heyeti, bu adanın kimin egemenliği altına konulacağının da Boğazlar sorunu incelendiği sırada ele alınmasını istemektedir (s. 116).

(8) Sayılı Tutanak
1 Aralık 1922, Cuma Oturumu

Savaş tutsakları ve nüfus mübadelesi.

(Dr. Nansen) Böyle bir mübadeleyi dört Büyük Devletin istenir bir şey saydıklarını ve buna karar verilirse, kesin bir barış andlaşması yapılmasını beklemeksizin, hemen uygulanmasının gerekli olduğu yolunda - kendisinin de katıldığı -bir duyguyu paylaştıklarını görerek, Dr. Nansen, gecikmeden bir andlaşma gerçekleştirmek amacıyla, iki Hükümetle hemen görüşmelere girişmiştir (s. 118-119).

Dr. Nansen, böyle bir mübadele yapılacaksa, bunun bir an önce yapılması gerektiğini, Komisyona ısrarla belirtmek zorundadır.

İsmet Paşa, önceden bildirilmiş resmi gündemde bulunmayan bir konunun bu oturumun programına alınmış olduğunu görmekle hayret ettiğini söyledi. (…) bugün Komisyonda, yalnız savaş tutsaklarının mübadelesi konusunun verimli bir şekilde görüşülebileceği kanısındadır.

Veniselos, savaş tutsakları konusunda İsmet Paşa ile aynı görüşte olduğunu söyledi.

(İsmet Paşa) …eğer böyle bir nüfus mübadelesi yoluna gidilecekse, bu mübadele İzmir ve İstanbul'u da içine almak üzere, Türkiye'nin bütün Rum nüfusunu kapsamalıdır.

Veniselos, İsmet Paşa'nın, Türk savaş tutsaklarının Yunanistan'ca hemen geri verilmesi, buna karşılık Türkiye'ce Yunan savaş tutsaklarının ancak barış antlaşmasının yapılmasında geri verilmesi şartıyla, savaş tutsaklarının mübadelesini kabul etmekte olduğunu belirtti.

Lord Curzon, birçok neden yüzünden, zorlama gerekeceğini sanmaktadır. Gönüllü (isteğe bağlı) mübadeleye karar verilirse, bunun uygulanmasının tamamlanması aylar gerektirecektir (…) Mübadele zorunlu olursa, gidenlere, arkalarında bırakmak zorunda kalacakları mal ve mülklerinin [property, biens] değerini ödemek kolaylaşmış olacaktır (s. 126).

(İstanbul'un Rum nüfusu) Lord Curzon bu nüfusun İstanbul'un varlığı için hayati bir rol oynadığı kanısındadır; büyük bir ticaret ve sanayi şehri olan İstanbul, bu Rumlar olmazsa, etkisini, varlığını ve ticaretini yitirecektir (s. 127).

(9) Sayılı Tutanak

Boğazlar Rejimini İnceleme Komisyonu

4 Aralık 1922, Pazartesi Oturumu
Boğazlar Rejimi. Genel görüşme

(Lord Curzon) …bu sorun (…) bütün dünyayı ilgilendirmektedir.

İsmet Paşa, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin, 4 Ekim 1922 tarihli notasında, Boğazlar sorununun ancak Rusya'nın, Ukrayna'nın ve Gürcistan'ın katılmalarıyla görüşülebileceğini, Müttefik Devletlerin bilgisine sunmakla şeref duymuş olduğunu söyledi.

Çanakkale ve Karadeniz Boğazları (s. 132),

Türk Hükümetinin görüşü, dört yıl önce Misak-ı Milli'de de belirtildiği üzere, şöyledir:
"Halifeliğin bulunduğu yer, Sultanlığın Başkenti ve Osmanlı Hükümetinin Merkezi olan İstanbul şehriyle Marmara Denizi'nin güvenliği her türlü saldırıdan korunmuş olmalıdır. Bu ilke saklı kalmak şartıyla, Akdeniz [Çanakkale] ve Karadeniz Boğazlarının dünya ticaretine ve uluslararası ulaşıma açık tutulmasına ilişkin olarak bizimle bütün öteki Devletlerin oybirliğiyle verecekleri karar geçerli olacaktır."

Misak-ı Milli'nin bu dördüncü maddesinin aslı şöyledir:
"Makam Hilafet-i İslamiye ve Payitaht-ı Saltanat-ı Seniye ve Merkez-i Hükümet-i Osmaniye olan İstanbul şehriyle Marmara Denizinin emniyeti her türlü halelden masun olmalıdır. Bu esas mahfuz kalmak şartıyla Akdeniz ve Karadeniz Boğazlarının ticaret ve münakalat-ı aleme küşadı hakkında bizimle sair bilumum devletlerin müttefikan verecekleri karar muteberdir,"

(Diğer) Devletler, 23 Eylül tarihli notalarında, bu soruna ilişkin görüşlerini, Boğazlar bölgesinin askerlikten arındırılmasıyla, Milletler Cemiyeti gibi bir denetim organınca korunmaları konularını da içine almak üzere, ana çizgileriyle bildirmişlerdir (s. 133).

(M. Tchitcherine – Rusya) Çanakkale ve Karadeniz Boğazlarının Türkiye'ye ait bulunduğunu göz önünde tutarak, her halkın egemenliğine karşı saygılı olan Rus Hükümeti ile müttefikleri, Türk halkının kendi ülkesi ve kendi suları üzerinde bütün haklarının etkili olarak yeniden sağlanması ve korunmasında ısrar etmektedirler (s. 134).

(M. Duca – Romanya) Bir Devletin çıkarlarını, bütün öteki Devletlerin ortak çıkarlarıyla bağdaştırabilecek uluslararası bir rejim kurulmalıdır. Bu yüzden, Boğazlar'ın, hiç bir kısıtlama ve sınırlama olmaksızın, savaş ve ticaret gemilerinin geçişine serbest olmaları zorunludur (s. 137).

(M. Veniselos), Türkiye'nin bu görüşmelerde ulusal egemenliği konusunda biraz aşırı ölçüde titizlik göstermemesi gerekeceğini belirtmek istemektedir (s. 138).


M. Tchitcherine, görüşlerinin, hem Rusya'nın hem de Türkiye'nin görüşleri olduğunu söylemiştir.

Türk Temsilci Heyeti, kendi Hükümeti adına savunmak istediği çözümü bildirmeye yanaşmamıştır.
İsmet Paşa, Komisyona sunulmuş çeşitli formüller arasında, Rusya-Ukrayna ve Gürcistan Temsilci Heyetinin öne sürdüğü tekliflerin Türk Temsilci Heyetinin görüşüne uygun göründüğünü, yeniden bildirdi (s. 140).

Lord Curzon, Türk Temsilci Heyetinin verdiği bu cevapla, Konferansla alay eder gibi görünmekte olduğunu söylemek zorundadır.

Lord Curzon, görüşmenin bu koşullar altında sürüp gidemeyeceğinde ve durumun incelenerek alınması gereken tedbirlerin saptanması için, toplantının ertelenmesi gerektiğinde, Müttefik meslekdaşlarıyla görüş birliğinde bulunmaktadır.

M. Tchitcherine, Rus Temsilci Heyetinin, görüşmelerin bu aşamasında, İngiltere'nin, Fransa'nın ve İtalya'nın görüşlerini dinlemek istediğini söyledi. Lord Curzon, Balkan Hükümetlerinden görüşlerini açıklamalarını istemiştir. Üzüntüyle söylemek gerekir ki, Lord Curzon kendi görüşünü açıklamamıştır. Bundan başka, Lord Curzon, İtalya ile Fransa'dan da görüşlerini açıklamalarını istememiştir. Böyle olunca, M. Tchitcherine, iki soru sormak zorundadır: [Büyük] Devletler, Boğazlar sorunu ile ilgilenmekte n vaz mı geçmişlerdir? Yoksa, tersine, kendilerini, Konferansta temsil edilen öteki Devletlerin üstünde görerek, bu işte hakem rolü mü oynamak istemektedirler? Sovyet Temsilci Heyeti ikinci varsayımı kesin olarak reddettiğini ve Boğazlar sorununu bütün Devletlerle ancak tam bir eşitlik içinde görüşmeyi kabul edeceğini belirtmek istemektedir. Sovyet Temsilci Heyeti, herhalde, kendi görüşünü açıklamağa çağrılırken, İngiltere, Fransa ve İtalya Hükümetlerinin görüşlerini öğrenmemiş olmayı hoş karşılamamaktadır.
Lord Curzon, M. Tchitcherine'in, durumu bütünüyle yanlış anladığını ve kendisinin yapmış olduğu açıklamaları dikkatle izlememiş olacağını söyledi. Bütün Temsilci Heyetleri, önce Karadeniz'de kıyısı olan Devletlerin görüşlerini dinlemek için toplanmışlardır; bu Devletlerin görüşlerini dinlemeden, Lord Curzon'un ve [Müttefik] meslekdaşlarının görüşlerini açıklamaları nezaket kurallarına aykırı düşerdi  (s. 141).

(10) Sayılı Tutanak
Boğazlar Rejimini İnceleme Komisyonu
6 Aralık 1922, Çarşamba Oturumu

Boğazlar Rejimi. Genel görüşme. (devam)


(Lord Curzon), …Rus programını ne kadar yakından incelersek, bunun, yalnız tek bir amaç güttüğü de o kadar açıkça ortaya çıkmaktadır: Karadeniz'i bir Rus gölü haline sokmak ve bu gölün kapısına da Türkiye'yi sadık bir bekçi olarak koymak (s. 147).

Müttefiklerin teklifleri:

1) Ticaret gemileriyle savaş gemilerinin Boğazlardan geçişinin düzenlenmesi;
2) Boğazların kıyılarında askerlikten arındırılmış bölgeler kurulması (S. 147).

1. Ticaret gemileri bakımından, Türkiye tarafsız kaldığı sürece, bayrak ve yük ne olursa olsun, hiç bir işleme, hiç bir resim ya da harca [taxe du charge] bağlı bulunmaksızın, hem barış hem de savaş zamanında, tam bir geçiş serbestliği olacaktır. Savaş zamanında (…) tarafsız gemiler için tam geçiş serbestliği bulunacaktır.

2. Savaş gemileri bakımından, barış zamanında, bir Türk limanında herhangi bir
Devletin savaş gemilerinin sayısını ve kalış sürelerini kısıtlama dışında, hiçbir formalite olmaksızın ve herhangi bir harç ya da resim alınmaksızın, bayrağı ne olursa olsun, bütün gemiler için tam geçiş serbestliği olacaktır (S. 148).

1. Çanakkale ve Karadeniz Boğazlarının Avrupa ve Asya kıyıları üzerinde saptanacak bir takım bölgeler, etkili olarak askerlikten arındırılmalıdır;
2. Çanakkale ve Karadeniz Boğazlarıyla Marmara Denizi sularının (…) denetim ve teftişini sağlamak üzere, gerekli teknik servisleri de bulunan, bir Uluslararası
Komisyon kurulmalıdır. Bu Komisyon, Karadeniz'de kıyısı olan Devletlerden her birisinin ve Akdeniz ticaretinde özel olarak ilgili bulunan Fransa, İngiltere, Japonya, İtalya, Rusya, Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye, Romanya, Sırp-Hırvat-Sloven Devleti ve Bulgaristan'ın atayacakları birer temsilcilerinden kurulu olacaktır. Türk Temsilcisi, Komisyonun sürekli başkanı olacaktır.

Gemilerin gidip-gelme serbestliği, Devletler arasındaki ilişkilerin gelişmesinde ve bunun doğal sonucu olarak da barışın korunmasında temel şartlardan biridir (s. 149).

İki denizi birbirine bağlıyan tek bir deniz geçidinin kıyılarının bir ya da iki ulusun elinde olması, bu ulusa ya da uluslara, buradan geçişi yasaklamak hakkını vermez (s. 150).

M. Child (ABD temsilcisi)
Bizim tutumumuz, gerek kendi ticaretimiz gerekse öteki ulusların ticareti için, özel ayrıcalıklar olmaksızın, tam ve değişmez bir serbestlik isteyen Hükümetimizin politikasına dayanmaktadır.
…herhangi bir [Devletin] elinden -başka bir deyimle Bulgaristan'dan ya da Rusya'dan, Ukrayna'dan ya da Türkiye'den, Romanya'dan ya da Gürcistan'dan -dünya ticaretine katılma olanağının alınmasına yol açabilecek hiç bir şey yapılmamasını istemekteyiz. Dünya ticaretine sürekli olarak katılmak, bu uluslar için bir haktır; bu bölgenin halklarıyla ilişki kurmak da dünya ticaretinin hakkıdır.
"Hiç bir Temsilci Heyetinin, barış zamanı için, bu hakkı açıkça tanımamak isteyebileceğini sanmıyorum. Fakat bu, yeterli değildir. Tarafsız ulusların ticaretinin savaş zamanında kesintiye uğramaması, dünya işlerinin yönetiminin gelişmesine ve uluslararası yüksek amaçlara da uygun düşmektedir.
Herhangi bir ulusun, kendisine coğrafyanın verdiği bir ayrıcalıkla, öteki ulusları bu haklarından yoksun bırakmağa gücü olduğu iddia edilemez (s. 151).

Biz o düşüncedeyiz ki, Karadeniz'in serbestliği ancak silahsızlandırmayla sağlanabilir. Daha da ileriye gidiyorum: Boğazlar'ı açık tutmağa yönelmiş silahların bile, gerçekte, Karadeniz'in serbestliğine bir tehlike yarattığını düşünmekteyiz.
"Bir ulus ya da bir uluslar grubu, bütün ulusların çıkarlarını temsil etmek üzere, Karadeniz'in serbestliğini vesayetleri altına almağı kabul ederse, kuvvetten çok andlaşmalara dayanılmadıkça, bu vesayetin daha büyük bir iyi niyet ve değişmez bir tutumla gerçekleşebileceğini düşünmekteyiz (s. 152).

M. Tchitcherine (SSCB)
Rusya, İstanbul ile Boğazlar üzerindeki emellerinden vazgeçtiği için, iki türlü çözüm yolu mümkündür: Birincisi, Boğazlar'ın savaş gemilerine kapalılığı ve Türkiye'nin egemenliği; bir başka deyimle, ara duvarı; ikincisi, bütün dünyanın anlaşmazlıklarını ve rekabetlerini bu bölgeye taşıyacak, uluslararası bir düzenleme.
…uluslararası bir düzenleme de, Boğazlar'ı, anlaşmazlıkların çarpışma alanı yapacaktır. Yakın Doğu'da bir barış durumunun tek ve sürekli temeli, Türkiye'nin özgürlüğü ve egemenliğidir. Biz geçici bir düzenleme değil, fakat varlığını zafer kazanarak ispat etmiş olan, Türk halkının haklarının korunmasını savunmaktayız.
Uluslararası bir düzenleme dernek, barış yerine karışıklıkların sürüp gitmesi, Türkiye'nin güvenliğine ve egemenliğine sürekli bir aykırılık ve Rusya için de silahlanma, silahlanma ve silahlanma zorunluluğu demektir (s. 154).
Sayın Başkanı dinlerken, açıklamasındaki temel düşüncenin, Rusya'ya karşı bir sistem yaratmak olduğu izlenimini edindim (s. 155).

(2) Sayılı Tutanağa Ek
İngiltere, Fransa ve İtalya Temsilci Heyetlerince, 6 Aralık 1922’de, Ülke ve Askerlik Sorunları Komisyonuna Sunulan Belge

Boğazların Serbestliği

Aşağıda kullanılan "Boğazlar" terimi, bir bütün olarak, Çanakkale Boğazını, Marmara Denizini ve Karadeniz Boğazını kapsamaktadır.

MADDE 1
Ticaret Gemileri
Barış zamanında: …tam serbestlik.
Savaş zamanında, Türkiye tarafsız ise: …tam serbestlik.
Savaş zamanında, Türkiye savaşan [muharip] ise: …tarafsız gemilere ve ticaret uçaklarına (…) tam serbestlik.
Düşman gemilerinin Boğazlar'dan yararlanmalarını önlemek üzere Türkiye'nin alacağı tedbirler, tarafsız gemilerin serbestçe geçişini engelleyecek nitelikte olmayacaktır.
Türkiye, bu bakımdan, gemilere gerekli yönergeleri [talimatı] ya da kılavuzları sağlamağı kabul eder (s. 157-158).

MADDE 2
Savaş gemileri ve Askeri uçaklar
Barış zamanında: …tam serbestlik.
Savaş zamanında, Türkiye tarafsız ise: …tam serbestlik.
Savaş zamanında, Türkiye savaşan [muharip] ise: Tarafsız savaş gemileri için (…)…tam serbestlik.

MADDE 3
Boğazlarda ve Karadeniz Limanlarında Kalış
1914 den önce, Boğazlar bölgesi içinde Elçilik gemileri [stationnaires] bulundurmağa hakkı olan İmzacı Devletler, aynı şartlar altında, bu hakkı kullanmağa devam edeceklerdir.

Ek (B)
İngiltere, Fransa ve İtalya Temsilci Heyetlerince, 6 Aralık 1922 de Ülke ve Askerlik Sorunları Komisyonuna Sunulmuş Belge

Boğazlar Bölgesinin Askerlikten Arındırılması

MADDE 1
Boğazlarda geçiş serbestliğini engelleyebilecek askeri nitelikte sürekli hiçbir kara ya da deniz tesisi bulunmayacaktır.

MADDE 2
Bundan başka, aşağıda gösterilen bölgeler ve adalar askerlikten arındırılacaktır:
Çanakkale Boğazı:
Kuzey-Batıda: Gelibolu yarımadası ve Karakale, Tekirdağ (Tekirdağ dışarıda kalmak üzere) çizgisinin Güney-Doğu bölgesi.
Güney-Doğuda: Eski İstanbul Burnu (Bozcaada karşısında), Biga, Karabiga çizgisi ile kıyı arasında kalan bölge.
Karadeniz Boğazı:
Doğuda, Şile, Gebze, Darıca'ya kadar uzanan bölge.
Batıda, İstanbul'un özel rejimi saklı kalmak üzere, Akpınar ve Küçük Çekmece çizgisine kadar uzanan bölge.
2. Marmara Denizinin bütün adaları.
3. Ege Denizinde, Semadirek, Limni, İmroz ve Bozcaada adaları.

MADDE 3
Askerlikten arındırma, aşağıdaki tedbirleri kapsayacaktır:
1. Şimdiki istihkamların (sanat değeri olan yapıtlar dışında) ve bütün kara ve deniz tesislerinin hepsi yıktırılacak ve yenilerinin yapılması yasaklanacaktır.
2. Yukarıda belirtilen bölgelerin ve adaların karasularında denizaltı herhangi bir araç ya da gereç [engine d'action sous-marine] bulundurulması yasaklanacaktır.
3. Bütün Türk ülkesinde (İstanbul'a ilişkin hükümler saklı kalmak üzere) kullanılan polis ve jandarma kuvvetlerinin ortalama sayısına göre saptanacak [ve] asayişi sağlamak için yeterli sayıda polis ve jandarma kuvvetleri dışında, hiçbir silahlı kuvvet, askerlikten arındırılmış bölgelerde bulunamayacak ve bu bölgelerde dolaşamayacaktır.

MADDE 4
İstanbul'da ve İstanbul çevresinde, başkentin ihtiyaçlarını karşılamak üzere, sayısı çağıran Devletlerle Türk Hükümeti arasında anlaşmaya varılarak saptanacak bir kuvvet bulundurulabilecektir (en çok 10.000 kişi).

MADDE 5
Savaş çıktığı zaman, Türkiye, savaşan Devlet haklarını kullanarak, askerlikten arındırma durumunda bir takım değişiklikler yapmak zorunda kalırsa, barışın yapılmasından sonra, savaştan önceki durumu yeniden kurmakla [status quo ante bellum] yükümlü olacaktır (s. 160-161).

(11) Sayılı Tutanak

Boğazlar Rejimini İnceleme Komisyonu

8 Aralık 1922, Cuma Oturumu

Boğazlar Rejimi. Müttefiklerin tasarısının görüşülmesi. (devam)
İsmet Paşa
Beş yüzyıldan beri, Boğazlar'ın sahibi bulunan Türkler, buralarını bütün güçleriyle tahkim etmişler ve savunmuşlardır (s. 163).

Boğazlar'ın şu ya da bu şekilde kullanılması ya da savunulması bir takım yakınmalara yol açabilmekteyse, bu yakınmalar ancak Boğazlar'a ilişkin olarak kabul edilen uluslararası belgelere yöneltilebilir.

Boğazlar'ın savunulması, aynı zamanda, Türkiye'nin başkentinin, Marmara Denizi'nin ve Doğu Trakya'nın savunulması demektir.

Konferansda temsil edilen Devletlerden hiç biri, başkentini savunma hakkından yoksun bırakılmış değildir. Oysa Türkiye, başkentini, bir yabancı Devletin donanmasınca birden bire yakılıp yıkılmış, ya da herhangi bir Devletin askeri birliklerince işgal edilmiş görme tehlikesiyle karşı karşıya kalmış olacaktır (s. 164).

Türkiye, ticaret gemilerinin gündüz ve gece Boğazlar'dan gidip-gelmeleri ve geçişleri bakımından tam bir serbestlikten yararlanmalarını kabul etmek konusunda, Konferansda temsil edilen Devletlerle tamamiyle aynı görüştedir.

Türk Temsilci Heyeti, Boğazlar'a uygulanmasını istediği rejimin temellerini aşağıdaki gibi belirtmekle şeref duymaktadır:
1. Boğazlar'ın, İstanbul'un ve Marmara Denizi'nin güvenliğini, denizden ya da karadan gelecek bir baskına karşı koruyacak garantiler verilmesi.
2. Karadeniz'e gidecek deniz kuvvetlerinin, [hem] her iki Boğaz arasında uzanan bölge için, [hem de] Karadeniz'de bir tehlike yaratmayacak şekilde sınırlandırılması. Bu kuvvetler, uluslararası ticaretin korunması için kullanılan hafif gemilerden [batiments legers, light crafts] meydana gelebilir.
3. Gerek barış gerek savaş zamanında, ticaret gemileri için geçiş serbestliği.
Türkiye savaşa girmişse, gereken teknik denetimle yetinecektir.

Türk Temsilci Heyeti (…) aşağıdaki noktaların (…) Türkiye için özellikle zararlı olduğunu belirtmek istemektedir:
1. Müttefik Devletler tasarısında kullanılan "Boğazlar" ["Detroits", "Straits"] teriminin kapsamından Marmara Denizi'ni çıkartmak gerekir.
2. Boğaziçi çevresinde askerlikten arındırılmış bir bölgenin bulunmasına lüzum yoktur.
3. Türkiye, İstanbul'da ve Boğazlar içinde tersaneler ve başka deniz tesisleri bulundurma zorundadır.
6. Boğazlar önünde bulunan dört adaya gelince, İmroz, Bozcaada ve Semadirek'te Türk egemenliği tanınmalı ve kesin olarak belirtilmeli; Limni adasının özerkliği ilan edilmelidir.
7. Gelibolu yarımadasında, baskın niteliğinde yapılacak bir saldırıya karşı savunmak için en az ne gerekli ise, bunlar sağlanmalıdır (s. 165-166).

M. Tchitcherine (SSCB)
Panama ve Süveyş kanallarının savaş gemilerinin geçişine açık oldukları doğrudur. Fakat, son Dünya Savaşı örneği bize göstermiştir ki, boğazları ellerinde bulunduran Devletler, oralarda, Devletler hukukunun şu ya da bu kuralı yüzünden kaygıya düşmeksizin, işlerine elveren rejimi uygulayabilmektedirler. Öte yandan, Karadeniz ve Çanakkale Boğazlarının savaş gemilerine kapalılığı uluslararası sözleşmeler ve andlaşmalarla kabul edilmiş, böylece Devletler hukukunun bir kuralı olmuştur (s. 166).

…bugünkü durumda, çatışan çıkarlar arasında yapılması mümkün tek uzlaştırma, egemen Türkiye'ce Boğazlar'ın savaş gemilerine kapatılmasıdır.

…çağıran Devletler, gerçekte Rusya'nın yeni bir ablukaya alınmasını hazırlamaktan başka bir şey olmayan koşulları yaratmak için, bir takım uydurma ticaret çıkarlarından söz etmektedirler (s. 167).

Savaş zamanında, Türkiye tarafsız olursa, Rusya'ya saldıran Devletler, hiç bir kısıtlama olmaksızın, donanmalarını Karadeniz'e getirebileceklerdir. Türkiye - Boğazlar da silahsızlandırılmış olduğu için - [Büyük] Devletlerin elinde bir oyuncak olmaktan kurtulamayacaktır (s. 168).

Karadeniz için teklif edilen rejim, Rusya bakımından kabul edilemez; bundan başka, özgür ve egemen bir Türkiye - Boğazlar'a ilişkin olarak teklif edilen rejim böyle bir Türkiye'nin varlığını imkânsız kılmaktadır (s. 169).

M. Stamboulisky (Bulgaristan) Boğazlar sorununa ilişkin Müttefiklerin tekliflerini kabul ettiğini söyledi.

M. Spalaikovitch (Sırp-Hırvat-Sloven Temsilci)
Heyeti, çağıran Devletlerin görüşlerine ve teklif ettikleri ilkelere katılmaktadır (s. 170-171).

M. Veniselos (Yunan Hükümeti adına) çağıran Devletlerin tekliflerine katıldığını bildirdi.

(12) Sayılı Tutanak

Boğazlar Rejimini İnceleme Komisyonu

8 Aralık 1922, Cuma Oturumu (Öğleden Sonra)

Boğazlar Rejimi.

Lord Curzon,
Her şeyden önce, Türk Temsilci Heyetinin, kendi ülkesi ve çıkarları için yeterli garantiler almak şartıyla, askerlikten arındırılmış bölgeler ilkesini, genel olarak, kabul ettiğini öğrenmekten mutluluk duymaktayız.
İkinci olarak, Türk Temsilci Heyeti, başka herhangi bir açıklama yapmaksızın, hem barış hem de savaş zamanında, ticaret gemilerinin serbestçe geçmesi ilkesini kabul etmiş bulunmaktadır.
Türk Temsilci Heyeti, Boğazlar'da gemilerin gidiş-gelişlerini düzenlemek için bir Uluslararası Komisyon kurulmasını da kabul etmiştir.
Türkiye'nin garanti altında olma isteği…
Bizim cevabımız şudur: Müttefikler, kara ve denizle ilgili gerekli askeri garantiler bakımından, yapmış oldukları tekliflerin uygun olduğu kanısındadırlar (s. 173).

Türkiye (…) Marmara Denizi'nin "Boğazlar" teriminin kapsamı dışında bırakılmasını istemektedir.
Marmara Denizi'ni tümüyle ["Boğazlar" teriminin dışında] bırakmamıza imkan olmadığı açıkça bellidir; çünkü, bu deniz, coğrafya bakımından, Boğazlar'ın bir devamıdır ve geçiş serbestliği, Boğazlar boyunca olduğu kadar, Marmara Denizi'nde de bir zorunluluktur.

Transit olarak yapılmak şartıyla, Türk askeri birliklerinin bir kıyıdan öteki kıyıya geçirilmesine her hangi bir itirazımız yoktur (s. 174).

(L. Curzon) Biz, savaş sırasında ölen kahraman askerlerimizin ve denizcilerimizin Türk ülkesinin çeşitli yerlerinde bulunan mezarlarını kapsayan toprakların, mülkiyetiyle birlikte Müttefiklere verilmesini istemek zorundayız. Bizim için bu yerler kutsal topraklardır (s. 175).

İsmet Paşa
Türk Temsilci Heyeti kendisi için hayatı bir önemi olan ve Boğazlar konusundaki tartışmanın bütünü üzerinde etkiler yapabilecek bu soruna ilişkin olarak, Müttefik Devletlerin görüşlerini açıkça ve bir an önce öğrenmek zorundadır (s. 176).

Gelibolu mezarları.

Bu konuda Müttefiklerin düşüncesini tam olarak gösteren Sevres Andlaşmasının 18nci Maddesinin hazırlanması sırasında, bu sorun enine boyuna tartışılmıştı. Müttefiklerin bugünkü istekleri de aynıdır.

M. Barrere (Fransa) bu konuda Müttefiklerin istediklerine benzer bir ayrıcalığı, Fransız Hükümetinin, yakın zamanlarda, Suriye'deki Süleyman Şah'ın mezarına ilişkin olarak Türkiye'ye tanımış olduğunu hatırlattı (s. 177).

(13) SAYILI TUTANAK
12 Aralık 1922, Salı Oturumu

Azınlıkların korunması.

(s. 180 vd.)
M. Child (ABD)
Ermeniler için bir yurt kurulmasını isteyenlerce, belirtilen, şimdiye kadar verilmiş bu gibi sözlere ilişkin bir kaç örneği hatırlatacağım:
Sevres Andlaşmasının metni.
İngiltere Dışişleri Bakanının Avam Karamasında 11 Mart 1920 de yaptığı konuşma.
Başbakanın, Avam Kamarasında, 29 Nisan 1920 tarihli konuşması.
Fransa Cumhurbaşkanı M. Poincare'nin, Kilikya Ermeni Başpikoposuna, 16 Şubat 1919 tarihli mektubu.
Müttefikler Yüksek Konseyinin 8 Mart 1922 tarihli kararları.
Müttefik Dışişleri Bakanlarının 26 Mart 1922 tarihli kararları.
Milletler Cemiyetinin 22 Eylül 1922 tarihli kararları (s. 204).

(14) SAYILI TUTANAK
31 Aralık 1922, Çarşamba Oturumu

Azınlıkların korunması. Genel görüşme. (devam)

(s. 210 vd.)
Lord Curzon'un birinci teklifi şu idi: Türk Temsilci Heyeti, Ermeni halkının dağılmış unsurlarını doğdukları memlekette toplayabilecek bir Ulusal Yurt yaratılması sorununu, olumlu bir gözle incelemelidir. Türk Temsilci Heyetinin bu teklife verdiği cevap şu olmuştur: Bu teklif, Türkiye'nin parçalanması anlamına gelmektedir; geniş ülkesi üzerinde, böyle bir amaçla ayırabileceği bir karış toprağı yoktur.
Lord Curzon, bu cevabın pek olumsuz bir izlenim yaratacağım düşünmektedir.
İkinci olarak, Lord Curzon, Milletler Cemiyetini azınlıklar sorunuyla ilgilendirmek amacım güden teklifini, olumlu bir gözle incelemesini Türk Temsilci Heyetinden istemiş ve, 23 Eylül tarihli Paris Notasında, Türklerin, Batı Trakya'yı yeniden elde edebilmeleri için bu şartı kabul etmelerinin, ödemek zorunda oldukları bedelin bir parçası olduğunu hatırlatmıştır. Türkiye'nin cevabı (…)
Geçen oturumda, İsmet Paşa, Türk Hükümetinin Milletler Cemiyeti Meclisinden çekindiğini, çünkü kurulmuş sorumsuz örgütlerin, Küçük Asya'da azınlıklara ilişkin olarak, Milletler Cemiyeti Meclisinin dikkatini çekebileceklerini; Milletler Cemiyeti Meclisinin de, böylelikle, müdahaleye sürüklenebileceğini, Türkiye'nin de bundan hoşlanmayacağını söylemiştir (s. 216).

Milletler Cemiyeti, her zaman, Konferansdaki bütün görüşmelerin arka planında yer almıştır.

Lord Curzon, Türk Temsilci Heyetinden, bu gizi sözlerin ardına sığınmamasını çok rica ettiğini söyledi. Türkiye'nin egemenliğine ve bağımsızlığına hiç kimse zarar vermek istememektedir. Tam tersine, herkes, egemen ve bağımsız bir Türkiye'nin kurulup yükselmesini istemektedir; ancak, Türkiye, kendisine yapılan her teklife karşı - onuruna bürünerek - bu teklifin egemen bağımsızlığıyla bağdaşmaz olduğunu söylerse, hiç bir çözüme varılamaz (s. 217).

(15) SAYILI TUTANAK
14 Aralık 1922, Perşembe Oturumu

Azınlıkların korunması. Genel görüşme. (devam)

(s. 221 vd.)
(L. Curzon) Türkiye'de neden üç milyon Ermeniden 130.000 kişinin kaldığını ve niçin bunlardan 60.000’inin Kilikya'ya göç etmiş olduğunu sormuştur. Türk Temsilci Heyeti, bu üç milyon Ermeni sayısında esaslı bir yanlış olduğunu düşünmektedir; çünkü, Türk Temsilci Heyeti, hiçbir istatistikte, Türkiye'de bu sayıda Ermeni olduğunu görmemiştir. Avrupa'da yayınlanmış istatistiklerden pek çoğuna kaynaklık etmiş olan M. Vital Cuinet’nin kitabı, Türkiye'de yaşayan Ermenilere aşağı-yukarı 1.400.000, Encyclopaedia Britannica 1.500.000 ve resmi Türk istatistikleri de, 1.290.000 kişi olarak göstermektedir. Bu rakamlardan Osmanlı İmparatorluğundan ayrılmış topraklarda yaşayan Ermenileri düşmek gerekir. Bu rakamlar gösteriyor ki, Türkiye'de hiçbir zaman 3.000.000 Ermeni bulunmamıştır (s. 221).

İsmet Paşa, azınlıklara ilişkin olarak, Avrupa Devletleri arasında yapılmış olan andlaşmalara konulmuş hükümleri kabul edecektir; fakat bundan öteye gidemeyecektir (s. 229).

(16) SAYILI TUTANAK

Boğazlar Rejimini İnceleme Komisyonu

(5) Sayılı Tutanak
18 Aralık 1922, Pazartesi Oturumu

Boğazlar rejimi. Müttefik tekliflerinin incelenmesi.

Lord Curzon
Çanakkale Boğazının iki yakasında askerlikten arındırılmış bölgelerin sınırı, bir yandan Tekirdağ, öte yandan da Karabiga dolayına kadar indirilmiştir. Karadeniz Boğazını kapsayan bölgeler için de buna benzer bir indirme yapılmıştır. Üstelik, Bozcaada'ya yakın bir adacık askerlikten arındırılmış bölge içine alınmış, öte yandan Marmara Denizi'nde Emir Ali adasının askerlikten arındırılması yükümü kaldırılmıştır.

(askerlikten arındırma) bu konuda çok önemli tavizler verilmiştir. Türkiye'nin Boğazlar'daki askerlikten arındırılmış bölgelerden silahlı kuvvetlerini transit olarak geçirme hakkı açıkça belirtilmiştir.
Türk donanmasının (…) Boğazlar'ın sularında gidip-gelmek ve demirlemek hakkı olacaktır.
Lord Curzon, yapılacak düzenlemelere bütün taraflarca uyulmasını sağlamakla görevli ve Boğazlar komisyonu diye adlandırılacak bir komisyon kurulması gerekeceğini de söylemişti (s. 233).

Gemilerin gidip-gelme serbestliğine ilişkin garanti, Türkiye bakımından olduğu kadar, dünyanın bütün ulusları bakımından da yararlı olacaktır. Lord Curzon (…) bu garanti, Türkiye'nin Milletler Cemiyetine girmesiyle kendisine verilecek olan genel nitelikteki garantiyi tamamlayarak, çağıran Devletler tekliflerinin Türk Devletinin egemenliğine ve güvenliğine karşı bir tehdit taşımadığına Türk Temsilci Heyetini ve Türk kamuoyunu inandırmak bakımından büyük bir katkıda bulunacaktır (s. 234).

M. Barrere (Fransa)
Uzmanlarımızın, tasarıyı kaleme alırken esinlendikleri ilkeler şunlardır: Bir barış yapıtı yaratmak (s. 235).

…geriye ne kalmaktadır? (…) evrensel barışa Türk ulusunun saygı gösterisi (s. 236).

İsmet Paşa
Boğazlar'ın askerlikten arındırılması konusu
Türkiye'nin kullanmak istediği savunma araçları ve uygulamak istediği usuller bakımından, bu hükümler dışında, ne şekilde olursa olsun, hiç bir sınırlama olmaması, öte yandan da Trakya'da askerlikten arındırılmış Türk sınırının tam bir garanti altına alınmış bulunması.
(…yapılmasını istediği değişiklikler)
1. "Marmara Denizi" sözü "Boğazlar" teriminin kapsamından çıkartılmalıdır.
2. Askerlikten arındırılmış bölgeler dışında, Türkiye'nin, Marmara Denizi'nde kullanmak isteyeceği savunma araçlarında hiç bir kısıtlama yapılmamalıdır.
3. Semadirek, İmroz ve Bozcaada adaları, Çanakkale Boğazının tamamlayıcı parçalarıdır; böyle olunca, bunlar, ne yoldan olursa olsun, yabancı bir Devletin egemenliği altına konulamazlar.
Limni'de bir Yunan donanmasının bulunması Boğazlar rejimini tehdit edecektir.
Türk Temsilci Heyeti, bu adanın kıyılarında Yunan donanmasının bulunmasını hiç bir şekilde kabul edemez (s. 237).

Komisyon geçiş sorunundan başka bir sorunla uğraşmamalı, Türk Devletinin egemenlik alanına giren işlere karışmamalıdır.

M. Tchitcherine (SSCB)
Bu tasarı, savaş zamanında Türkiye tarafsızken, Boğazlar'ı ve Karadeniz'i, hiç bir kısıtlama olmaksızın, yabancı savaş donanmalarına açmak, başka bir deyimle, Rusya ile müttefiklerinin güney kıyılarını dünyanın en güçlü donanmalarının saldırısına karşı açık tutmak gibi pek aşırı bir isteği tekrarlamaktadır (s. 238).

Rusya'nın karşı-tasarısı

Boğazlar'ın kapatılmasına ilişkin [Rus] karşı-tasarısı…
(s. 239 vd.)

Türk karşı-tasarıları

Bu değişikliklerden bir kısmı, askerlikten arındırma, bir kısmı da Boğazlar'dan geçiş serbestliği konularına ilişkindir (s. 243 vd.).

Lord Curzon, İsmet Paşa'nın teklifini kabul edemeyeceğini söyledi.

(16) Sayılı Tutanağa Ekler
Ek (A)

Boğazların Serbestliği Çanakkale Boğazından, Marmara Denizinden ve Karadeniz Boğazından Gemilerin Geçişine İlişkin Kurallar

(Not: Aşağıda kullanılan "Boğazlar" terimi, bir bütün olarak, Çanakkale Boğazını, Marmara Denizini ve Karadeniz Boğazını kapsamaktadır.)
(14 Aralık 1922)

MADDE 1
(ticaret gemilerinin boğazdan geçişi)
Barış zamanında: …tam serbestlik.
Savaş zamanında, Türkiye tarafsız ise: …tam serbestlik.
Savaş zamanında, Türkiye savaşan [muharip] ise: …tarafsız gemilere ve ticaret uçaklarına (…) tam serbestlik (S. 246-247).

MADDE 2
(Savaş gemilerinin boğazdan geçişi)
Barış zamanında: …tam serbestlik.
Savaş zamanında, Türkiye tarafsız ise: …tam serbestlik.
Savaş zamanında, Türkiye savaşan [muharip] ise: Tarafsız savaş gemileri için (…)…tam serbestlik.

MADDE 3
(Boğazlarda ve Karadeniz Limanlarında Kalış)
1914 den önce, Boğazlar bölgesi içinde Elçilik gemileri [stationnaires] bulundurmağa hakkı olan İmzacı Devletler, aynı şartlar altında, bu hakkı kullanmağa devam edeceklerdir.

Ek (B)

Boğazlar Bölgesinin Askerlikten Arındırılması

MADDE 1
Askerlikten arındırılmış bölgeler
Çanakkale Boğazı:
Kuzey-batıda, Gelibolu yarımadası ve Saros körfezinde Bakla Burun'un kuzey-doğusundan 4 kilometre uzaklıkta bulunan bir noktadan başlayarak, Marmara Denizi üzerinde Kumbağı'da sona eren ve Kavak'ın (bu yer dışarıda kalmaktadır) güneyinden geçen bir çizginin güney-doğusundaki bölge.
Güney-doğuda, kıyı ile Bozcaada karşısında Eski İstanbul Burnu'ndan başlayarak, Marmara Denizi üzerinde hemen Karabiga kuzeyinde bulunan kıyıda bir noktada sona ermek üzere, kıyıdan 20 kilometre uzaklıktan geçen çizgi arasındaki bölge.
Doğuda, Karadeniz Boğazının doğu kıyısından 15 kilometre uzaklıkta çizilmiş bir çizgiye kadar uzanan bölge.
Batıda, Karadeniz Boğazının batı kıyısından 15 kilometre uzaklıkta çizilmiş bir çizgiye kadar uzanan bölge.
2. Emir-Ali Adası dışarıda kalmak üzere, bütün Marmara Denizi adaları.
3. Ege Denizinde, Semadirek, Limni, İmroz, Bozcaada ve Tavşan adaları.

MADDE 2
Askerlikten arındırma hükümleri
Askerlikten arındırılmış bölgelerde ve adalarda hiç bir istihkâm, yere bağlı [sabit] topçu tesisleri, ışıldak tesisleri, denizaltı işleyen araçlar, hiç bir askeri havacılık tesisi ve hiç bir deniz üssü bulunmayacaktır.

Türk ve Yunan Hükümetlerinden her biri, kendi ülkelerinde askerlikten arındırılmış bölgelerin ve adaların karasularında:
(a) Türk Hükümeti, transit olarak silahlı kuvvetler geçirtmek; Yunan Hükümeti de, eğitmek amacıyla adalardaki birliklerin toplanması ve dağıtılması için gerekli hareketlerde bulunmak;
(b) Telgraf telefon araçları ve optik araçlarla gözetleme ve haberleşme sistemi kurmak;
(c) Donanmalarını dolaştırmak ve demirletmek hakkına sahiptirler.

MADDE 3
Boğazlar Bölgesinin, başka bir deyimle Marmara Denizinin ve Kıyılarının rejimi
Marmara Denizi sularına ve kıyıları üzerine denizaltı işleyen hiç bir savaş aracı konulmayacaktır (s. 251).

MADDE 4
İstanbul Bölgesine ilişkin özel hükümler İstanbul ile çevresinde, başkentin ihtiyaçları için en çok 12.000 kişilik bir kuvvet bulunabilecektir. İstanbul'da bir tersane ve bir deniz üssü bulundurulabilecektir.

MADDE 5
Savaş çıktığı zaman, Türkiye ya da Yunanistan, savaşan Devlet haklarını kullanarak, yukarıda öngörülen askerlikten arındırma durumunda değişiklik yapacak olurlarsa, barış yapılır yapılmaz, savaştan önceki durumun [status quo ante bellum] yeniden kurulmasıyla yükümlü olacaklardır (s. 252).

Ek (C)

Boğazlar Uluslararası Komisyonuna İlişkin Maddeler Tasarısı

Komisyon, bir Türk temsilcisinin başkanlığı altında, Fransa, İngiltere, İtalya, Japonya, Bulgaristan, Yunanistan, Sırp-Hırvat-Sloven Devleti ve - bu Sözleşmeye katıldığı gün - Rusya temsilcilerinden meydana gelecektir.
Komisyon, Boğazlar'da gemilerin gidiş-gelişine ilişkin kamu hizmetlerinin, transit güvenliğinin zorunlu kıldığı şartlara uygun olarak işlemesini sağlamakla görevli olacaktır.
Komisyon, özellikle aşağıdaki konularda görevli bulunacaktır:
(a) Kıyıların ve limanların ışıklandırılması;
(b) Geçit ve palamar şamandıraları;
(c) Kılavuzluk;
(d) Römorkör işleri;
(e) Gemilerin gidiş-gelişine engel olan gemi kalıntılarının kaldırılması.
Komisyon, aynı zamanda, geçiş serbestliğine ve ... Maddelerde öngörülen özel tedbirlere (savaş gemilerinin sınırlandırılması ve askerlikten arındırılması)" gereği gibi uyulup uyulmadığına bakmakla da görevli bulunacaktır (s. 253).

Boğazlar'ın herhangi bir limanında ya da noktasında durmak zorunda kalacak gemiler, hiç bir ticaret faaliyetinde bulunmadıkça, bu yüzden herhangi bir liman resmi ödemekle yükümlü tutulmayacaktır.

Ek (D)

Boğazlar'ın Güvenliğini Garanti Altına Almaya İlişkin Maddeler Tasarısı

Geçiş serbestliğine ilişkin hükümlere bir aykırılık işlenirse (…) Bağıtlı [Akit] Yüksek Taraflar, gerek tek başlarına gerekse birlikte alınacak tedbirlerin kararlaştırılması için hemen Milletler Cemiyeti Meclisine baş vuracaklardır.

Eğer Mecliste oybirliği sağlanamazsa, Bağıtlı Yüksek Taraflardan her biri, Meclisin üçte iki çoğunlukla salık vereceği tedbirleri tek başına uygulayabilecektir.
Boğazlar'da gemilerin gidiş-geliş serbestliğini ya da askerlikten arındırılmış bölgelerin güvenliğini davranışıyla tehlikeye düşürmüş sayılan Devletin oyu, gerek oybirliği gerek üçte iki için hesaba katılmayacaktır (s. 255).

Ek (E)

Rus Temsilci Heyetinin Tasarısı

Çanakkale Boğazından, Marmara Denizi'nden Ve Karadeniz Boğazından Gemilerin Geçişlerine İlişkin Yönetmelik

MADDE 1
Aşağıda kullanılan "Boğazlar" terimi, Çanakkale Boğazını, Marmara Denizi'ni, Karadeniz Boğazını ve Ege Denizi'nde Boğaz'a yakın adaları (Semadirek, İmroz, Bozcaada, Limni ve Tavşan adası) ve Boğazların karasularını kapsamaktadır.

MADDE 2
Boğazlar üzerinde Türkiye'nin egemenliği olduğu yeniden belirtilir. Semadirek ve Limni adalarında özerklik ilan edilmiştir.

1. Barış Zamanında
MADDE 3
(a) Ticaret Gemileri ve Ticaret Uçakları: …tam geçiş serbestliği.

(b) Savaş Gemileri ve Askeri Uçaklar
MADDE 4
Boğazlar, Türkiye'nin savaş donanması dışında - denizaltıları da içine almak üzere - bütün yabancı donanmaların savaş gemilerine kapalı kabul edilmiştir.

MADDE 5
Türk askeri uçakları dışında, Boğazlar üzerinden, bütün askeri uçakların geçmesi yasaktır.

(Madde 6-7) Boğazlardan geçmelerine Türk Hükümetinin izin verdiği hafif savaş gemileri Boğazlar içinde karaya asker çıkartamayacaklardır.

Savaş Zamanında, Türkiye Tarafsızsa
(a) Ticaret Gemileri ve Ticaret Uçakları: …tam serbestlik.
(b) Savaş Gemileri ve Askeri Uçaklar: Türkiye (…) tarafsız hafif savaş gemilerinin Boğazlardan geçmesine izin verebilir.

Savaş Zamanında, Türkiye Savaşan Bir Devletse
(a) Ticaret Gemileri ve Ticaret Uçakları: …tam serbestlik.
Türkiye'nin, savaşan Devlet sıfatıyla, Boğazlardan geçen ticaret gemilerini ve Boğazlar'ın üzerinden uçan ticaret uçaklarını denetleme ve arama hakkı olacaktır.
(b) Savaş gemileri: …tarafsız hafif savaş gemilerine, savaşan Devlet sıfatıyla Türkiye'nin gerekli göreceği kuralları uygulamak hakkı saklı kalmak üzere, Boğazlar'dan geçme izni verebilecektir.

Garantiler
MADDE 15: Türkiye, bu Yönetmeliği imzalamış Devletlerin gerek hepsine birden, gerekse ayrı ayrı her birine karşı, bu Yönetmeliğin uygulanmasını sağlamak yükümünü kabul etmektedir.
.
MADDE 16: Boğazlar'ın savaş gemilerine ve askeri uçaklara kapalılığı ilkesini yürürlüğe koymak için, Türkiye'nin gerekli her türlü tedbirleri (…) almağa hakkı olacaktır.

Teknik Çözümler
Karadeniz'de kıyısı olan Devletlerin birer temsilcisiyle, Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Fransa, İngiltere, İtalya ve Japonya temsilcilerinden meydana gelecek bir Uluslararası Komisyon kurulacaktır.
MADDE 18: Komisyonun Başkanı Türk temsilcisi olacak ve Komisyon
İstanbul'da toplanacaktır.
MADDE 19: Türkiye, Komisyonun emrine, Boğazlar'da ticari gidiş-gelişi güvenlik içinde sağlamak üzere, gerekli sayıda kılavuzlar verme yükümünü kabul etmektedir (s. 258).

Ek (F)

Boğazların Serbestliği

19 Aralık 1922
…ticaret gemilerinin geçişi:
(Barış zamanında) …tam serbestlik.
(Savaş zamanında) …tam serbestlik.

Savaş gemileri ve askeri uçaklar:
(Barış zamanında) …geçiş serbestliği.

(Savaş zamanında, Türkiye tarafsızsa) …tam geçiş serbestliği.
(Savaş zamanında, Türkiye savaşan bir Devlet ise) -Tarafsız savaş gemileri için (…) …tam geçiş serbestliği.

Ek (G)
Boğazlar Bölgesinin Askerlikten Arındırılması Müttefiklerin Tasarısına Türk Temsilci Heyetince Teklif Edilen Değişiklikler
18 Aralık 1922

"Boğazlar" teriminin tanımı çıkartılmıştır.
Madde 1.- Askerlikten Arındırılmış Bölgeler: Değişiklik yok (s. 267 vd.).

(17) Sayılı Tutanak

Boğazlar Rejiminin İncelenmesiyle Görevli Komisyon

(6) Sayılı Tutanak
19 Aralık 1922, Salı Oturumu

Boğazlar Rejimi. Rus karşı-tasarısı

Lord Curzon
Tasarı (…) şöyle özetlenmektedir:
Bağıtlı Devletler, Boğazların rejimine ilişkin yukarıdaki hükümlerde değişiklikler yapılsa bile, bu Yönetmeliğin kabulünden üç aylık bir süre içinde, Karadeniz'i, burada kıyısı olan Devletlerin kapalı bir denizi olarak tanımamak üzere uluslararası bir Senet hazırlanmasını ve imzalanmasını kabul etmişlerdir.

Bu ilkeyi on beş gün önce, Müttefikler adına Lord Curzon'la, Karadeniz'de kıyısı olan Devletler reddetmişlerdir (s. 270).

Türk karşı-tasarısının görüşülmesi

Türk Temsilci Heyeti, Marmara Denizi'nin tasarının uygulama alanı dışında tutulmasını ve bu bölgede Türkiye'nin dilediği gibi tahkimat yapabilme, harekette, eylemde bulunma, savunma ve saldırı serbestliğinin Türkiye'nin kendi elinde tutmasını teklif etmektedir. Böyle bir şey kesin olarak kabul edilemez.

(Müttefikler) Türkiye'ye, Marmara Denizi'nin bütün güney kıyısını tahkim etme hakkını ve Türk birliklerini bir kıyıdan öteki kıyıya geçirme serbestliğini tanımışlardır; yalnız, Marmara'nın kuzey kıyısı boyunca geçişin serbest kalmasında direnmişlerdir. Müttefikler, bu durumlarını değiştiremezler.

Türk Temsilci Heyeti, teklifini, Limni ve Semadirek adalarına özerklik verilmesini ve Yunan donanmasının bu adaların sularından uzak tutulmasını istediğini söyliyerek haklı göstermek istemektedir.
Müttefikler, Yunanistan'ın bu iki ada üzerindeki egemenliğini geri almak ve bu adalarda özerk bir rejim kurmak niyetinde değillerdir.
Böyle olunca, Türk donanmasının dilediği yere gitmek ve bu sularda dilediği gibi davranmak serbestliğinin bulunmasına karşılık, Yunan donanmasının böyle bir olanaktan yoksun kalmasını öngören teklif, bu yüzden, düşmektedir (s. 271).

M. Tchitcherine (SSCB)
Lord Curzon'un bütün açıklamaları tek bir amaç gütmektedir: Boğazlar'ın ve İstanbul'un savunmasını imkansız kılmak ve Rusya'yı büyük donanmaların saldırısına karşı açık bırakmak (s. 281).

(18) Sayılı Tutanak

Boğazlar Rejimini İnceleme Komisyonu

(7) Sayılı Tutanak
20 Aralık 1922, Çarşamba (Öğleden Sonra) Oturumu

Boğazlar rejimi. Türk Temsilci Heyetinin Bildirisi
İsmet Paşa
…bu kurallar - başkentimizin ve yurdumuzun bağrında bulunan Marmara Denizi'nin dokunulmazlığını sağlamak şartıyla - Boğazların uluslararası ulaşıma ve dünya ticaretine açık tutulmasını öngörmektedir.

…Türkiye, sağlamağa hakkı olduğu güvenliğini ve dokunulmazlığını başka yollardan gerçekleştirebileceğine güvenerek, Boğazlar'ı tahkim etmemeğe razı olma fedakârlığında bulunmuştur; inançla bildirmek isterim ki, hiç bir ulus, dünya barışı uğrunda buna benzer bir fedakârlıkta bulunmamıştır.
Bir ülkeyi, başkentini, önceleri güvenilir ve iyice savunulur bir durumda iken, şimdi karadan ve denizden gelebilecek her türlü tehlikelere karşı açık bırakmaya, ancak, içten bir barış ve uzlaşma isteği razı edebilir (s. 286).

…Türk Temsilci Heyeti, Boğazlar'ın serbestliğine ilişkin Müttefik Devletler tasarısının hükümlerini kabul ettiğini bildirmektedir.

Boğazlar Komisyonuna ve bu Komisyonun görevlerine gelince (…) ben, denetim görüşüne, hiç bir zaman rıza göstermedim. Çünkü böyle bir rızanın egemenliğimize aykırı olacağına kesin olarak inanmaktayız s. 288).
Gelibolu'da bir kuvvet bulundurmak hakkını istiyoruz; bunun ne büyüklükte olacağını saptamayı Müttefiklere bırakmaktayız (s. 289).

Lord Curzon
(İsmet Paşa'nın Büyük Devletlerin temsilcilerinin İstanbul'da Elçilik gemileri [stationnaires) bulundurmaları hakkına ilişkin itirazı hakkında)
…bu taviz, her başkentte yabancı Devlet temsilcilerine genellikle tanınan bir nezaket davranışından başka bir şey değildir (s. 291).

M. Bompard (Fransa), İsmet Paşa'dan, bu isteğinde direnmemesini istedi (Yabancı elçiliklerin Boğazda gemi bulundurması).· İsmet Paşa'nın öteki istekleri çok daha önemlidir; bu istekte direnmek, şüphesiz, öteki istekleri de zayıflatmaktan başka bir işe yaramayacaktır.

İsmet Paşa
Boğazlar'ın serbestliği programı uyarınca, Komisyon, yalnız savaş gemilerine ilişkin hükümlere uygun davranılıp davranılmadığını denetlemekle görevli olacaktır. Öte yandan, Türk Temsilci Heyetinin kabul ettiği noktalarla, değişiklikler yapılmasını istediği noktalar birbirinden ayrılmaz bir bütündür (s. 294).

(19) sayılı tutanak

9 Ocak 1923, salı oturumu

Azınlıklar Alt-komisyonunun çalışmalarına ilişkin M. Montagna'nın raporu (Ek A) Komisyona sunulmuş bulunmaktadır.

Alt-komisyonun raporu

Temsilci Heyetleri, aşağıdaki konularda görüş birliğini gerçekleştirmişlerdir:
(a) Görüşülmekte olan hükümlerle korunmaları sağlanacak kimselerin saptanması.
(b) Gerek yurttaşlık hukuku konularında, gerekse siyasal konularda, Müslüman-olmayan azınlıklarla Müslüman Türk uyrukları arasında tam bir eşitlik kurulması.
(c) Azınlıklara, sosyal hayatın her alanında kendi dillerini kullanmak bakımından tam bir özgürlük, din özgürlüğü ve basın özgürlüğü sağlamak.
(d) Genel olarak, vakıfların, din kurumlarının, hayır işleri ve öğretim kurumlarıyla sosyal kurumların korunmalarını ve yaşamalarını sağlamak.

Bu hükümler bütünüyle Milletler Cemiyetinin garantisi altına konmuştur.

…iki noktada, çözümlenmesi gereken bir görüş ayrılığı vardır:
(a) Müslüman-olmayanların askerlikten bağışık tutulması;
(b) Genel affın genişletilmesi (s. 298).

İsmet Paşa
Müttefik makamları gerek siyasal, askeri ya da adi suçlardan, gerekse güvenlik ya da kolluk [polis] düzeni bakımından, ya da her türlü başka nedenler yüzünden tutuklayıp, Türkiye dışına götürdükleri Türk uyruklarını - hüküm giymiş ya da giymemiş olsunlar -Türk Hükümetine geri vereceklerdir (s. 300).
…tutsakların karşılıklı olarak af edilmelerine ilişkin bir hükmün andlaşmaya eklenmesini istemekteyiz.

(19) Sayılı Tutanağa Ek

Birinci Komisyon Başkanı Lord Curzon'a Azınlıklar Alt-Komisyonu Başkanı M. Montagna'nın Sunduğu Rapor
7 Ocak 1923

Alt-komisyon, bu hükümlerin, Türk Hükümeti ile, ilgili azınlıklardan her birinin eşit sayıda temsilcilerinden kurulu özel komisyonlarca düzenlenmesini, anlaşmazlık çıktığı zaman, Türk Hükümetiyle Milletler Cemiyeti Meclisinin birlikte bir üst-hakem atamalarını teklif etmektedir (s. 311).

…askerlik hizmetiyle genel af sorunları üzerinde tam bir görüş birliğine varabilmek, yazık ki, mümkün olamamıştır.

Ek (1)

Azınlıkların Korunmasına İlişkin Maddeler Tasarısı

Madde l
Türkiye (…) hiçbir kanunun, hiç bir düzenleyici tasarruf ya da resmi işlemin bu hükümlerden üstün sayılmamasını kabul etmektedir.

Madde 2
…hayat ve özgürlükler…
…inancın, dinin ya da mezhebin gereklerini yerine getirme hakkı…
…dolaşım ve göç etme özgürlükleri…

Madde 3
…siyasal haklar…
Türkiye'de oturan herkes, din ayırımı gözetilmeksizin, kanun önünde eşit olacaktır.

Madde 4
Müslüman-olmayan azınlıklara mensup Türk uyrukları, hem hukuk bakımından hem de uygulamada öteki Türk uyruklarıyla aynı işlemlerden ve aynı garantilerden yararlanacaklardır.

Madde 5
…kendi dilleriyle öğretim…

Madde 6
Türk Hükümeti, söz konusu azınlıklara ait kiliselere, havralara, mezarlıklara ve öteki din kurumlarına tam bir koruma sağlamayı kabul etmektedir.

Madde 7
…ayinlerine aykırı her hangi bir davranışta bulunmağa zorlanamayacaklar…

Madde 8
…vergi karşılığında askerlik hizmeti / Türk Temsilci Heyetince reddedilmiştir.

Madde 9
Milletler Cemiyetinin garantisi…

Madde 10
Bu kesimdeki hükümlerle Türkiye'nin Müslüman-olmayan azınlıklarına tanınmış olan haklar, Yunanistan'ca da kendi ülkesinde bulunan Müslüman azınlıklara tanınmıştır.

Ek (2)

Genel Affa İlişkin Bildiri Tasarısı

(S. 319)

(20) SAYILI TUTANAK
10 Ocak 1923, Çarşamba Oturumu

Nüfus mübadelesi Alt-komisyonunun raporu

Her iki taraf da [hem Türkiye, hem de Yunanistan], mübadele edilecek halkların yer değiştirmesini başarıyla sonuçlandırmaya imkân olmadığını iddia etmiştir. İşte bu sırada, bir yandan İstanbul'un Rum nüfusunun, öte yandan da Batı Trakya'nın Müslüman nüfusunun mübadele dışı tutulması görüşü ortaya çıkmıştır. İstanbul nüfusuyla Batı Trakya nüfusu dışında, mübadele ilkesi kabul edilmiştir (s. 322-323).

Yunan Temsilci Heyeti, mübadelenin gönüllü olmasını istemiştir. Türk Temsilci Heyeti bu teklifi reddetmiştir; Alt-komisyon da, Komisyonun daha çok zorunlu mübadele eğiliminde görünmüş olmasına dayanarak, bu formülü kabul etmiştir.

…bu sorunu çözümlemek mümkün olamamıştır: Patriklik sorunu Komisyona havale edilmiştir.

Türk ve Yunan savaş tutsaklarına ilişkin bir anlaşma yapıldıktan sonra, bunların eşit sayıda mübadele edileceği, artanların da, barışın yapılmasından sonra geri verileceği kararlaşmış gibi görünmektedir.

Türk Temsilci Heyeti, İstanbul Patrikliği sorununu ortaya atmış ve bu şehirde RumIarın yerlerinde bırakılmasını, Patrikliğin kaldırılması şartına bağlamağa çalışmıştır.

Patriklik sorunu.

Patriğe ilk kez bir takım ayrıcalıklar veren Fatih Sultan Mehmet oldu…
Amerika Temsilci Heyeti Başkanı, Patriğin İstanbul'da kalmasını büyük bir ısrarla isteyen görüşünü açıklamış…
…ruhani konulara ve kilise işlerine ilişkin bu yetkilerine son verilecek ve Patriklik, yerleşmiş bulunduğu İstanbul'dan uzaklaştırılacak olursa uygarlık dünyasının vicdanı yaralanmış olur (s. 325).

Lord Curzon, Patriklik kurumunun ileride siyasal niteliği ile yönetim alanındaki yetkilerinden yoksun bırakılması ve gene İstanbul'da kalmakla birlikte, salt bir din kurumu halini alması gerekeceğini, Müttefik Devletlerin kabul ettiklerini bildirmek istemektedir. Lord Curzon, Türk Temsilci Heyetine ve Komisyona bunu teklif etmektedir (s. 325-326).

(Mübadele) …özel komisyonlar, her iki tarafta da bırakılmış malların değerinin hesaplanmasıyla görevli olacaklardır. İki ülkeden birinde bulunan malların değeri, öteki ülkede bulunan malların değerinden büyükse, değer farkı ilgili Devletçe, sözü geçen Karma Komisyonlara ödenecektir.

M. Veniselos
Patrik, IVncü ve Vnci yüzyıllardaki büyük gelişmelerden ötürü, Roma Kilisesinin de katılmasıyla, bütün Hıristiyan kiliselerinin kararıyla Evrensel Patrikliğe [Patriarcat oecumenique] yükseltilmiş olan İstanbul'un - başka deyimle, Yeni Roma'nın – başpiskoposudur (s. 329).

İsmet Paşa
(…), Patrikliğin İstanbul’dan uzaklaştırılması teklifinden vazgeçmiştir.

(20) Sayılı Tutanağa Ek
Birinci Komisyon Başkanı Lord Curzon'a Nüfus Mübadelesi Alt-Komisyonu Başkanı M. Montagna'nın Sunduğu Rapor
8 Ocak 1923

Türk Temsilci Heyeti aşağıdaki kural-dışı durumları ve şartları öne sürdü:
(a) Türk uyruğu olmayan bütün Rumların İstanbul'da çıkartılması.
(b) İstanbul doğumlu olmayan Türk uyruğu bütün Rumların İstanbul'dan çıkartılması.
(c) Son üç yıl içinde Türkiye'ye karşı düşmanca davranmış bütün Rum derneklerinin ve birliklerinin İstanbul'dan uzaklaştırılması.
(d) İstanbul Rumları yararına kabul edilmiş kural-dışılıktan yalnız Beyoğlu, İstanbul ve Üsküdar Rumlarının yararlanması.
(e) Evrensel Patrikliğin, bütün organları ve kurullarıyla birlikte, İstanbul'dan uzaklaştırılması.
Türk Temsilci Heyeti, bu hükümlerden bir kısmından vazgeçmeğe, bir kısmını da değiştirmeğe razı edilmiştir.

Türk Temsilci Heyeti görüşünden vazgeçmemiş ve Halife'nin dünya işlerine ilişkin yetkilerine son veren Türk Hükümetinin, Evrensel Patrikliği İstanbul'dan uzaklaştırmağa kesin olarak karar verdiğini söylemiştir (s. 341-342)

(21) Sayılı Tutanak
23 Ocak 1923 Salı Oturumu (Sabah)

Türkiye'nin Asya'da Güney Sınırı. Musul sorunu


Lord Curzon
Türk Temsilci Heyeti, Musul vilayetinin Türkiye'ye geri verilmesine ilişkin isteğinden hiç bir şekilde vazgeçmemiştir.

İsmet Paşa
Musul Merkez Sancağında 137.000 Türk ve Kürte karşılık, yalnız 28.000 Arap vardır.
Son olarak, bütün Musul Vilayetinde, 410.790 Türkle Kürde karşılık 31.000 Müslüman-olmayan vardır.

İngiliz Temsilci Heyeti, sunduğumuz rakamların doğruluğunu kabul etmedikten başka (…) 1918 silah bırakışımından sonra, İngiliz subaylarının ve memurlarının bu bölgeyi gezip dolaştıklarını ve orada oturan her soydan ve her mezhepten nüfusun sayısını ve oranını bizden çok daha doğru saptadıklarını söylemektedir (s. 345).

İngiliz Temsilci Heyeti, Tel-Afr şehrinin bir Türk şehri olduğunu ve Musul'un çevresinde pek çok Türk köyü bulunduğunu kabul etmektedir…

(Şehyan ve Aşair-i Seba Nahiyeleri) bu bölgenin ve Kerkük ile Erbil bölgelerinin Türklüğü, İngiliz Hükümetince de kabul edilmektedir; çünkü, İngiliz memurlarınca bölge halkına çıkartılan bütün bildiriler Türk dilinde ve İstanbul Türkçesiyle yazılmıştır.

Yezidiler, Kürttürler; doğal olarak da, gelenek ve görenekleri Kürtlerinki gibidir; aralarında yalnız mezhep ayrılığı vardır…

Musul Vilayeti Türklerinin Türk değil, fakat Türkmen oldukları ve dillerinin İstanbul'da konuşulan dilden başka olduğu da iddia edilmiştir.

Kürt halkının İran kökenli olduğu öne sürülmüştür; oysa, bu iddiayı, Kürtlerin Turan kökenli olduğunu kabul eden, Encyclopaedia Britannica yalanlamaktadır.

Söz konusu bölgelerde bulunan Hıristiyanlar, başlıca, Nesturiler, Asuriler ve Keldanilerdir. "Nesturller, Çarlık Rusya'sı ordularının Van (…) istilası sırasında, Müslüman yurttaşlarına karşı öylesine hayınca ve kıyıcı olarak davranmışlardır ki, Rusların geri çekilişinde onlarla birlikte gitmek zorunluluğunu duymuşlardır.

Keldanilere ve Diyarbakır Vilayetindeki Asurilere gelince, bunlar, Türk yurttaşlarıyla tam bir anlaşma içinde yaşamaktadırlar.

Lord Curzon
Bütün Mezopotamya, Dünya savaşı sırasında İngiliz ordularınca işgal edilmiştir. Dünya savaşı, Türk ordularının yenilgisiyle son bulmuştur; bu savaşın sonucu olarak, Türk Hükümeti bu ülkeden dışarı atılmıştır.

Irak'ta ilerlediğimiz zaman, ülkenin halkına, zaferi kazanırsak, ileride Türk yönetiminden kurtarılacağı yolunda söz verdik.

…plebisit bir sınırın saptanmasını sağlayamaz; plebisit, bir milletvekilinin ya da kralın seçiminde işe yarayabilir; fakat sınırın nereden geçeceğini, birbiri içine girmiş halklardan, oy vererek kararlaştırmasını istemek söz konusu olamaz (s. 364).

 M. Bompard (Fransa)
Türkiye ile Suriye arasındaki sınır
…bu sınır, bir Fransız-Türk Andlaşmasıyla kesin olarak çizilmiş bulunmaktadır. Konferans, bu Anlaşma ile uğraşacak değildir.

(22) Sayılı Tutanak
23 Ocak 1923, Salı Oturumu (Öğleden Sonra)

Musul sorunu

İsmet Paşa'nın sabahki oturumda anlattığı gibi, mandat'ya ilişkin iddia Türkiye'ye karşı öne sürülemez.
Türk topraklarına ilişkin olarak, üçüncü Devletler arasında yapılmış olabilecek anlaşmaları Büyük Millet Meclisi Hükümeti resmi senetler ve belgeler sayamaz.

…Musul'da Türklerin bulunmasının Bağdat'ın güvenliğini tehdit edeceği yolundaki iddia Türklere karşı öne sürülemez; çünkü, Boğazlar'dan ve İstanbul'dan yabancı savaş gemilerinin geçmesinin Türkiye'nin varlığı için bir tehlike olamayacağını İngiltere kendisi iddia etmiştir. İsmet Paşa, İstanbul için hiç bir kaygı duyulmamışken, Bağdat'ın güvenliği için kaygılanılmasına hayret etmektedir (s. 368-369).

Mondros silah-bırakışımının imzalandığı 30 Ekim 1918 günü, Musul, Türklerin elinde bulunuyordu.
Musul şehri, bu tarihten sonra - böyle olunca da, savaşsız – işgal edilmiştir.

Lord Curzon
Türk Temsilci Heyeti teklifimi reddederse (…) ortaya çıkacak her şeyden - ister ayaklanma, ister kan dökülmesi, isterse Musul vilayetinde patlak verecek başka her çeşit güçlükler olsun - İsmet Paşa sorumlu olacaktır.

(22) Sayılı Tutanağa Ek
23 Ocak 1923 Günü, Öğleden Sonraki Oturumda Amerikan Temsilci Heyetince Sunulan Bildiri
Amerikan Temsilci Heyeti (…) Lord Curzon'un bu konuda söylediklerini paylaşmaktan mutluluk duymaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder