Robert Ware - Hegel'in Tinsel İfade Politikası
Hegel'in siyasi felsefesi kilise ve devletin modern karşıtlığının
aynı zamanda rasyonel ahlakın ve öznel özgürlüğün bireysel ifadeleriyle de
uyumlu olması gerektiğinde ısrar eder.
Hegel için Hıristiyanlık vahiy ve Platon tarafından örtük bir
şekilde Yunan geleneğine özgü çelişki olarak tanımlanan öznel özgürlük
ilkesinin bilinçli gelişimi ile ilgilidir. (s. 133)
"İbrahim'i bir millet babası kılan eylem, komünal yaşam ve
sevgi bağlarından kopmaktu." (s. 133/134)
Platon polisi yeni bir varlıkbilimsel temel üzerine oturtma
gayreti içinde bireyselliği reddederken İsa bireyi Mutlak ile birleştirmeye
çalıştı. Fakat var olan toplumsal kısıtlamalar dolayısıyla bu çabasına dolaysız
siyasi uygulamadan fazlasını kazandıramadı.
Hegel'in perspektifinden Platon ve İsa birbirlerini tamamlayan ve
toplumlarının kültürel parçalanmasına karşı eşit derecede eksik cevaplar olarak
görülebilir -bu toplumların her ikisi de Hegel'e göre ortak bir Mısır mirasının
uzantılarıdır. Platon topluluk ve evreni ancak yeni yeşermiş bireysellik
ilkesini reddederek yeniden bir kılmaya muktedirken İsa bireyi ve mutlağı açık
bir siyasi yaklaşımı gözden çıkararak uzlaştırabilmiştir.
Bu görüş doğrultusunda İncil ve Platonizm Hıristiyanlığın erken
döneminde yapılan sentezi; bunlardan her biri diğerinin sınırlamalarını telafi
ettiği için, kaçınılmazdır.
(Hegel için) insanlık tarihi... ruhsal özün gerçekleştiği bir
süreçtir.
İsa insan bedeninde Tanrı'yı temsil ettiği kadarıyla bütünün aynı
zamanda kendi kendisinin parçası olduğunu veya herhangi bir tekil insanın aynı
zamanda evrensel varlık olduğunu göstermişti.
İnsan... Tanrı'yı kendi oluşum süreci olarak anlamadıkça Tanrı'yla
bir olamaz.
Hegel, Hıristiyanlıkta Tanrı'nın kendisini insana açığa vurduğuna
ve dinin de Tanrı'nın topluluk ve insanlık içinde kendi kendini vahyedişi,
kendi kendini iletişi ve kendi kendini kavrayışı olarak açığa çıktığına inanır.
(s. 136)
Hegel için, tözsel ve nesnel evrensellik siyasi bir gelişim süreci
içindeki ayrı ve birbirini tamamlayan momentler olarak gözükür.
Kant gibi Hegel'de ahlakı öznenin kendi otonomisini ve
evrenselliğini öz-bilinçli kavrayışı üzerinde temellendirir.
Hegel Kantçı ahlaki teorinin... bu içeriği kasıtsızca a priori
ihraç ettiği ölçüde yetersiz olduğunu ve olasılıkla kendiyle çeliştiğini
savunur. (s. 139)
Hegel'in bakış açısında, din dolaysız olarak moralitat ile
bağlantılıdır. Hegel Kantçı "tanrı'ya pratik akıldan yola çıkarak
inanç" fikrini onaylar ve "Hıristiyanlık dinine", ahlaki otonomi
için hayati olan "bu öznellik yasasını... öz-farkındalığın sonsuzluğuyla
birlikte" zirveye ulaştırmış olma başarısı'nı atfeder.
Hegel'e göre, dolayısıyla din, devletin tarihsel gelişimi onu dini
kurumdan ayırmaya hizmet ettiği için, hayati öneme haizdir. (s. 141)
Hegel moderniteyi, karşılıklı evrensellik aracılığıyla toplumsal
parçalanmışlığın kuşatıcı biçimlerinin siyasi bütünleşiminin daha sofistike
biçimlerine katkıda bulunduğu bir süreç olarak değerlendirir. Burada Hegel
devletin kiliseden ayrımını, sayısız adlandırmasıyla birlikte, bu ikiliden her
birinin gerçekleşme, nihayetine varma ve nihai olarak diğerleriyle uzlaşma
aracı olarak irdeler. (s. 142)
Hegel'in moralitat irdelemesiyle uyumlu olarak din bireylere,
devleti reforme etmek için ve dolayısıyla akılcı devletin gerçekleşimine
katkıda bulunmak için uygulanabilecek yüksek prensipler sağlayarak etik bir
amaca hizmet eder.
Hegel'in felsefesinin olgunlaşması, dinin felsefi dönüşlülük
vasıtasıyla tam olarak değerlendirilmesinin öneminin altını çizen kendi
metafelsefi çıkarımını yansıtır.
Din, devlete ideolojik aygıt vasıtasıyla empoze edilemez zira
devlet ve din tarihleri boyunca ortak bir temeli ve karşılıklı bir gelişimi paylaşmışlardır.
Eğer bu temel çürümüşse, din, siyasete, siyasetin dine empoze edilebileceğinden
daha fazla empoze edilemez zira böylesi bir girişim ikisinin de
hayatiyetlerinin bağlı olduğu karşılıklılığı yok edebilir.
Çeviren: Mutlu Yetkin
Monokl
Hegel Özel Sayısı
(s. 132-147)
Monokl
Hegel Özel Sayısı
(s. 132-147)
---
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder