Ela
Sayar - Samsun İli ve İlçelerinde Anlatılan Masalların Çocuk Eğitimi
Açısından İncelenmesi
Çocuklara sunulan her masal, onların bilişsel,
duyuşsal ve dil gelişimlerine katkı sağlayacak bir öneme ve işleve sahiptir.
(Masal derleme ve araştırmacısı) Cemalettin
Etli Kavaklıgil; 1938 yılında, Samsun’un Kavak ilçesi Tabaklı
Köyü doğumlu, emekli bir öğretmendir.
Bir masala bir çift ayakkabı! Var mı bana
masal anlatacak?
Kadınların tepelekli, göynekli, uç etekli,
şalvarlı, kıyafetleri; erkeklerin ise gömlekli, yelekli, köstekli, İngiliz
külotu şeklindeki pantolonlu geleneksel kıyafetleri vardır (s. 8-9).
Kara lahana ve mısır çorbasının yanında; yazı
pancarı, kocakarı gerdanı tatlısı da meşhurdur (s. 9).
Masal
Özetleri
Aslı Hu! Nesli Hu!
Çeşme başında mola veren üç dervişin
hikâyesi…
Terzi ile Üç Kızı
Muradına Nail Olamayan Dilber
Padişahın Tembelleri
Keloğlanın Babası
Mis Kadın
Tembel Kız
Beyoğlu ile Acem Kızı
Dorak Kız
Dünya Güzeli
Sultan Ana doğum gecesi dünya güzelinin
doğurduğu çocukları alıp yerine Arap kızının doğurduğu kara ikizleri
koydurtmuş…
Ese, Köse Keloğlan
Gök Kuşağı ile Hızır Baba
Bir kocakarı ile bir ihtiyar adam varmış.
Fakat çocukları olmuyormuş. Bu durum kocakarıyı çok üzüyormuş. Gün geçtikçe
daha huysuz olmaya başlamış. Bir gün damlarındaki leylek yuvasını bozmuş.
Leylek babayı öldürmüş ve leylekleri oradan kovmuş. Çok geçmeden Leylek ana
ağzında bir hurma çekirdeği ile dönmüş, çekirdeği Leylek babanın önüne koymuş.
Koca karı kocasından korkusuna çekirdek ve Leylek babayı toprağa gömmüş.
Çekirdek filizlenmiş kocaman ağaç olmuş dalları hurma dolmuş. Koca karı hemen
kocasına haber vermiş, çocuğumu yok ama bir hurma ağacımız var deyip hurma
toplamasını istemiş.
İhtiyar adam hurma ağacına çıkmış, çıktıkça
çıkmış başı bulutlara değmiş. O sırada yağmur yağmaya başlamış ve gök kuşağı
ortaya çıkmış. Gökkuşağı ihtiyara hangi rengim daha güzel diye sormuş. İhtiyara
adam da tüm renklerin güzel olduğunu söylemiş. Bu cevap gökkuşağının çok hoşuna
gitmiş. İhtiyarı alıp Tanrı dağına götürmüşler. Orada bir göl varmış. Gölün
suyundan içen gençleşir, sonsuza dek yaşarmış. Gökkuşağı ihtiyara gölün
üzerinden geçerken bir avuç su alıp içmesini söylemiş. İhtiyar içer içmez
gençleşmiş. Gökkuşağı da ona ey genç adam artık ölümsüzlüğe eriştin her yıl
sana hıdrellez günleri düzenlenecek insanlar dilekte bulunacak onların
dileklerini duyup gerçekleştir demiş ve kaybolmuş.
Hızır baba sepetini alıp hurmalarla doldurmuş
her dokunduğu hurma değerli taşlara dönüşmüş. Hızır baba ağaçtan inip eve
varınca karısı onu zor tanımış. Kocası neler olduğunu anlatınca kendisi de
gençleşmek istemiş.
Ertesi gün takmış sepeti koluna çıkmış ağaca.
Gökkuşağının renkleri aynı soruyu ona da sormuşlar. Kadın onlara renklerin bir
önemi olmadığını söylemiş, önemli olanın kocasından daha genç hale nasıl
gelebileceğini sormuş. Gökkuşağı kocakarıyı Tanrı dağı yerine Kaf dağına götürmüş.
Doruktaki göle atıvermiş. Daha göle düşer düşmez kocakarı ölümsüzleşip bir cadı
oluvermiş. Ağaçtan inerken topladığı hurmalar çıyanlara dönüşmüş. Eve gidince
de bu çıyanlar kendisini ısırmış.
Cadı kadın evden kaçıp, masallar dünyasına
gitmiş. Dünya güzellerini kaçırıp onlara büyü yapar olmuş. Hızır baba ise
kırklara karışmış. Her yıl hıdrellez günü insanlara görünüp, dileklerini yerine
getirmiş (s. 71-72).
Gökten Gelen Kirazlar
Idı ile Bıdı
Kör Padişah
Oduncu ile Koç Bey
Öyle Krala Böyle Damat
Perili Gölün Kurbağa Oğlanı
Sabreden Adam
“Sana bir bela gelecek, gençlikte mi gelsin, ihtiyarlıkta
mı?”
Altın Top
Büyük kız iplik, ortanca kız mil, en küçük
kız is altın top istemiş.
Üç Yumurta
Yaz ile Kışın Kavgası
Yolunacak Kaz
İnsan Sarrafı
…memleket meselesi teslim edilecek üç kişi…
Kendi Yaptığı Tuzağa Kendi Düştü
Satılmış Oğlan
Hasan Kardeş
Kız yedi yaşına gelince her gün ahırdan bir
inek kaybolur olmuş.
Ahi Ahi
Yıllar önce bir kızın kendisini büyüleyerek
ayı yaptığını anlatmış.
Ne İdim Ne Oldum Ne Olacağım
Çirkin Kız ile Zümrüt Kaplumbağa
Goncagül Kız
Şeytanın Oyunu
Bahçıvan Kız
Zümrüdü Anka Kuşu
Bir ülkenin hükümdarı ile karısı çok mutlularmış,
ülkeyi de çok iyi yönetirlermiş fakat tek sıkıntıları çocuklarının olmayışıymış.
Hekimbaşı ile tüm hekimler hiçbir çare bulamadılar. Halk kaygı içindeymiş.
Büyük ve ortanca vezire güven olmazmış ama küçük vezir eli öpülesi biriymiş.
Hükümdar bir rüya gördü, aksakallı ihtiyar
ona şöyle dedi: “ Al bu fidanı götür saray bahçesin dik, yedi yıl içinde iki
güzel meyve verecek, birini sen birini karın yiyecek, dokuz ay on gün sonra nur
topu gibi bir evladınız olacak.” demiş.
Sabah olunca padişah vezirlere beylere paşalara
o elma fidanını bulmaları için emir vermiş. Küçük vezirin önerisi üzerine
halkla el ele verilerek fidan aranmaya başlanmış. Bir gün bir çoban fidanı
bulmuş, hükümdara teslim etmiş.
Fidan saray bahçesine dikilmiş. Aradan yedi
yıl geçmiş, fidan iki tomurcuk vermiş, tomurcuklar elmaya dönmüş. Bir gece bir
dev elmayı koparıp kaçmış. Mutsuz bir yılın sonunda fidan tekrar elma vermiş.
Birinci yıl büyük vezirin oğlu, ikinci yıl ortanca vezirin oğlu balında beklemiş
fakat ikisi de devden korkup kaçmışlar. Üçüncü yıl fidanın başında küçük
vezirin oğlu beklemiş ve devden korkmayıp onu yaralamış. Hükümdar vezir
oğullarının devin akan kanını izlemesini ve kulaklarını keserek getirmelerini
istemiş. Vezir oğulları çıkmış yola izleri takip ederek bir kayaya varmışlar,
izler bu kayada bitiyormuş.
Kayayı kaldırmışlar ve bir kuyu bulmuşlar.
Büyük oğlan inememiş, ortanca oğlan inememiş, küçük oğlan inmiş. Mağaraları
geçmiş. Devi bulmuş, öldürmüş, kulaklarını kesmiş. Devin yanında bulunan üç kız
da bu duruma çok sevinmişler.
Küçük veziroğlu kızları da yanına almış
kuyunun dibine gitmiş. Kırmızı giysili büyük veziroğlunun, sarı giysili ortanca
veziroğlunun demiş yukarı yollamış. Yeşil giysili olan da benim demiş, yeşil
giysili kız yukarı çıkmadan onu uyarmış: “Sakın,” demiş, “Olur da veziroğulları
sana oyun ederse, buradan çıkmanın bir yolu daha var, Cuma günü buraya iki koç
gelir, biri ak biri kara, ak koça bin yeryüzüne çıkarsın.” Nitekim
veziroğulları küçük veziroğluna oyun etmiş, ip koptu demişler.
Saraya varınca da aynı yalanı atmışlar.
Kuyuda koçların gelmesini bekleyen küçük
veziroğlu yanlışlıkla kara koça binmiş. Yerin yedi kat dibine inmiş. Yeraltı
dünyasında ne kadar kaldı bilinmez. Bir gün, bir kuşun yavrularını yiyecek olan
yılanı öldürmüş. Yavrularını kurtaran vezir oğluna dile benden ne dilersen
diyerek dile gelmiş. Oda dünyaya dönmek istediğini söylemiş. Oğlanı dünyaya
götürmek için omzuna almış, sırtında birde kırk tulum etle kırk tulum su varmış.
Gak dersem et guk dersem su vereceksin demiş. Vezir oğluyla anlaşan Zümrüdüanka
kuşu birlikte yola çıkmışlar. Gece gündüz yol almışlar gak dedikçe et guk
dedikçe su vermiş. Kuş çok yorulmuş son kez gak demiş et bittiği için vezir
oğlu kalçasından bir parça et kesip kuşun ağzına atmış. Onu istediği yere indirmiş
oğlan teşekkür etmiş fakat yürüyememiş, kuş ağzında tuttuğu eti oğlanın kalçasına
yapıştırmış. Oğlan iyileşmiş uzun süre yürüyüp o kuyunun başına gelmiş.
Bir yıl öncesinde küçük vezir oğlu kuyudan
çıkmayınca onu öldü zannettikleri için yeşil giysili kızı zindandaki çobana
vermişler. Hükümdarın oğlu olana kadarda yas ilan etmişler. Oğlan doğduktan
sonra düğün hazırlıkları başlamış fakat kırmızı sarı yeşil giysili kızlar
evlenmek için devin kulaklarını getirmelerini istemişler. Vezir oğulları
çobanla beraber kulakları almak için kuyunun başına gitmişler. Büyük ve ortanca
vezir oğlu kuyudan aşağı inip kulakları getirmek istemişler çobanı yukarda
bırakmışlar. Küçük vezir oğlu saklandığı yerden çıkmış kuyuya sarkan ipi kesmiş.
Çobana kendini tanıtıp başından geçenleri anlatmış.
Küçük vezir oğlu ve çoban saraya gidip
hükümdara olanları anlatmışlar her şey ortaya çıkmış. Çoban kırımızı giysili
ile çobandan sonra baş bahçıvan olanla sarı giysili küçük vezir oğlu ile de yeşil
giysili kız evlenmiş (s. 104-105).
Masal İçinde Masal
Baykuş; “ölümsüzlüğe erişmenin bir yolu var.
Tanrı dağının doruğunda bir gölden bir yudum için sonsuza dek yaşarmış yalnız
bu göl açılıp kapanan iki kaya arasındaymış demiş.”
Bir Abdal Geldi Kapıya
---
---
Sayar, Ela. (2009), Samsun İli ve İlçelerinde Anlatılan Masalların Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi,
Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder