Ali
Sarcan - Samsun Tarihi
Gaşka / Kuşar
Dündartepe, diğer adı Öksürüktepe,
Öksürüktepe denmesinin nedeni bölgede öksürük hastalarına iyi gelen bir yatır
olmasından dolayıdır (s. 10).
Karadeniz / Ahşayena: Pers dilinde “karanlık”
manasındadır.
Yunanlılar buraya misafirsevmez manasında
“Akseinos” dediler.
Belki huyu değişir diye sonradan, “Pont
Euksinos” denmiştir ki bu da misafirperver manasındadır (s. 17).
Hypsikrata / Mithridates’in odalığı Amazon
kadını
Strabon, meşhur Coğrafya’sında Havza kaplıcalarından
söz eder.
Ladik / Laodika, 4. Mithridates’in annesidir.
Şehri ilk olarak Laodika kurmuştur (s. 19).
Timur, bölgeyi işgali sırasında Ladik’i
kuşatmış ancak yakıp yıkmamıştır.
(Samsun ve çevresinin 1. yüzyıldaki durumu
için: Strabon, X II, 3, 36)
Burada öküz ve at sürüleri dolaşır. Darı çok bol…
Alçak tepeler meyve ağaçlarıyla dolu…
Kıyı bölgelerindeki koyunların tüyleri sık ve
ipek gibiymiş… (s. 69)
Samsun’un en eski mahalleleri, Hançerli,
Pazar, Kaleiçi, Çayıriçi, Cedit, Meğde…
(Tütünden önce) Şehrin çevresindeki tepeler
zeytin ağaçlarıyla doluydu (s. 108).
(18 yüzyıl ortalarında) Kahvelerde tütün
içmek için çubuklar kullanılırdı. Boyu 1 metre olan çubuklar 25 cm boyundaki
parçaların birleştirilmiş haliydi. Çubuğun bittiği yerde makaraya benzer
delikli bir marpucu yani lülesi vardı. Tütünler buraya koyulup içilirdi.
Bu çubuklar kahvehanenin dolabında
saklanırdı.
O zamanlar çay bugünkü gibi meşhur değildi.
Kahve ve tütün içilirdi.
Gençlerin kendi kahveleri vardı. Bu kahveler
mahalle aralarında olurdu. Gençler, yetişkinlerin gittikleri kahvelere
gitmezlerdi.
(Giyim)
O yıllarda çakşır ve mintan giyerdi genç
erkekler. Çakşırlar, çuhadan ve kazmirden yapılırdı. Ayaklarında yemeni veya
yanları düğmeli iskarpin benzeri ayakkabılar giyerlerdi.
Bazı gençler ve bilhassa yaşlılar maddi
durumlarına göre bellerine Trablus ve Horasan kuşakları / şalları sararlardı.
Kabadayı geçinen gençler bellerine çift veya
tek namlulu tabanca, kama ve sürmene bıçağı takarlardı. Başlarındaki kırmızı
fese de yemeni dolamak bir ara mahalli adet halini almıştı.
İhtiyarlar sırtlarına gocuk veya sako
giyerlerdi (s. 111).
Kadınlar sen git ben geliyorumdan başka
bindallı ve alayüç etekler giyinirlerdi. Dudu burnu ve kutnu kumaşlardan
elbiseler giyinilirdi.
Üzerlerine Trabzon ve Rize’de imal edilen
kaşık sapı denilen çarşaflar giyilirdi.
Giyinecekleri gömlekleri, yatak çarşaflarını,
peşkirleri ve sair ihtiyaçlarını kendi tezgâhlarına dokurlardı.
Kadınlar, geceleri bir yakınını ziyarete
gideceği zaman ekseriyetle kafile halinde gezerlerdi. Bu gezmelerde çarşı
içinden geçmemeye dikkat ederlerdi.
Uzun kış gecelerinde belli bir evde toplanan
insanlar, yer ocağındaki ateşin etrafına minderler serip oturur ve saatlerce
sohbetler ederdi. Dışarıda kar, tane taneyse, temiz bir kaba doldurularak
üzerine pekmez katılarak karıştırılırdı. Buna pekmez dondurması veya kar
helvası denirdi.
Geç saatlere kadar devam eden sohbetlerin
sonunda misafirler uğurlanırken ev sahibi sokağa çıkıp 30-40 metre eşlik ederdi
uğurlarken misafirini.
---
Sarcan, Ali. (1966), Samsun Tarihi, Kültür Matbaası, Ankara
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder