1 Nisan 2019 Pazartesi

Hatice Akar - Türkiye'deki köy enstitülerinin toplumsal değişmede yeri


Türkiye'deki Köy Enstitülerinin Toplumsal Değişmede Yeri

Akar, Hatice (2011), Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İzmir

Araştırmada Köy Enstitüleri toplumsal bir olgu ve değişim hareketi olarak ele alınmış, bu çerçevede ekonomik, siyasal, kültürel ve toplumsal değişme ve gelişmemizdeki etkileri incelenmiştir.

Köy enstitüleri; köylüyü bilgilendirmek ve köylüye Cumhuriyet aydınlanmasını gerçekleştirecek eğitimcileri yetiştirmek amacıyla, 17 Nisan 1940’ta 3803 sayılı Köy Enstitüleri Kanunu ile oluşturulmuş kurumlardır. Üretime dönük, katılımcı, demokratik, öğrenci odaklı, dayanışmayı yücelten ve sanatla zenginleştirilmiş bir eğitim anlayışını benimsenmektedir. 24 Ocak 1954 yılında ilköğretmen okullarıyla birleştirilerek kapatılmışlardır.

…nüfusun yüzde seksenini oluşturan kırsal bölge insanlarının eğitiminden başlayarak kalkındırma çabası Yeni Türkiye Cumhuriyet’i için eğitim alanında ciddi bir reformu gerekli kılmıştır (s. 1).

O günün şartlarına uygun yenilikler yapılma yoluna gidilerek cinsiyet ve köylü-şehirli ayrımının yapılmadığı, fırsat eşitliğinin gözetildiği bir eğitim sistemi getirilmeye çalışılmıştır.
Osmanlı Devletinde halkın büyük çoğunluğu köylerde yaşamakta ve okuma yazma oranı da çok düşüktür (s. 2).

Köy Enstitülerinin toplumsal yaşamdaki değişim etkisini daha iyi anlayabilmek adına Cumhuriyet 1940’lar öncesi toplumun yapısını ve işleyişini yakından incelemek gerekir (s. 3).

Toplumlar yapılar, kurumlar ve ilişkiler sürekli değişmektedir. Dolayısıyla her toplum daima değişim içindedir.
Eğitim de toplumsal değişmenin nedenlerinden biridir (s.4).

Politik, ekonomik ve teknolojik gelişmeler ancak eğitim kurumlarındaki değişim çabalarıyla bütünleşirse toplumsal değişim meydana gelebilir (s. 4-5).

Eğitim ve toplum yapısı daima birbiri ile etkileşim içindedir ve birbirlerinin biçimleyicisidir.
Cumhuriyetle birlikte ülkenin her yönden kalkınması zorunluluğu doğmuş, (…)
…ilk yapılması gereken toplumu oluşturan bireylere okuma-yazma öğretilmesiydi.

Harf devriminin yapıldığı yıllarda nüfusun büyük çoğunluğu, şehirle tam anlamıyla bütünleşememiş bir durumdaydı.
Bunun için okuma yazma kurslarıyla birlikte eğitim öğretim seferberliği başlatılmış ancak istenen sonuç köy bazında elde edilememiştir. 1935’de 16 milyonu geçen nüfusun ortalama olarak %85’i okuma yazma bilmiyordu (s. 6).

1923–1928 yılları arasında yıllık kitap basım ortalaması 600 ile 800 arasındayken, 1931’de bu sayı 1000’e yaklaşmıştır.

1930’lu yılların başlarında okur-yazar nüfusun %19’a ulaştığı görülmüştür. Bu oran 1935’e kadar değişmemiş, 1950de %32’ye ulaşmış. Ancak, 1970’lerde nüfusun yarıdan fazlasına erişebilmiştir.

Köylerde sadece okuma-yazmadan değil aynı zamanda tarih bilgisi, sağlık bilgileri, yaşamsal anlam taşıyan bilgiler verilmelidir. Köye gönderilecek olan öğretmen; sanattan, ekonomiden, tarımdan anlamalıdır (s. 7).

Eğitim alanında yapılan ilk yeniliklerden biri 3 Mart 1924 tarihinde kabul edilen 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat kanunu olmuştur.

Öğretim Birliği ile birlikte toplumda Osmanlı’dan beri süregelen ümmet bilinci yerini Cumhuriyet ile millet bilincine bırakmıştır.

Cumhuriyet’in eğitim düzeninde bu amaçlara uygun bir yöntem geliştirebilmek amacıyla, Türkiye’ye dünyaca tanınmış bilim adamları ve eğitimciler davet edilmiştir ki; bunlardan biri de Columbia Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. John Deweydir (s. 8).

Eğitim alanındaki yenilik hareketlerinden biri olan Latin harfleri ile ilgili 1926 yılında ülkemize davet edilmiş olan eğitim bilimci Prof. Kühne raporunda Arap alfabesinin çıkardığı zorluklara değinmiş, batı uygarlıklarına uyumu sağlamak için Latin alfabesine geçilmesinin gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca zorunlu ilköğretimin önemine dikkati çekerek, bunun olabilmesi için öğretmen yetiştirme şekillerinin çerçevesini raporunda sunmuştur.

Sadece okuma yazma öğrenen kişilerin sayısını arttırmak tek hedef olamazdı. Eğitim olanaklarının yaygınlaştırılması ve eğitimi, sık sık dile getirildiği gibi, cehalete karşı açılan savaştan galip çıkabilmede etkin kılabilme çok daha önemli idi.
İsmail Hakkı Tonguç, köy eğitimi problemlerinin sosyolojik ve ekonomik temellerine karşı en çok ilgi gösteren bir eğitimci oldu (s. 10).

Eğitmen Projesi
Köy Enstitüleri’nin bir ön uygulaması olarak da değerlendirilen Eğitmen Projesi 1930’lu yılların eğitim alanındaki ciddi yeniliklerden biridir.

Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan 1935 yılında İsmail Hakkı Tonguç’u İlköğretim Genel Müdürü olarak atadı.
…gözlemlerinden çıkan sonuçlara göre, köye gönderilen öğretmenler köy hayatına uyum sağlayamamaktadırlar. Köy okulunda okuma yazma öğrenen köylüler bilgilerini işe dönük kullanmadıkları için kısa sürede unutmaktadırlar (s. 11).

Heyetin raporu ışığında “Köy Terbiyecisi” olarak adlandırılan eğitmenler 150’den az kişinin yaşadığı köylerde, hem eğitim işlerinin hem de köylülere ziraat işlerinde rehberlik edeceklerdi (s. 12).

İlk olarak, deneme mahiyetinde bir kurs açılmasına karar verildi. Bu iş için uygun kişileri bulmak üzere Kayseri, Yozgat, Çorum ve Eskişehir’in köylerinde bakanlıkça bir inceleme yaptırıldı. İncelemenin ardından, Eskişehir’e bağlı Çifteler bucağındaki Mahmudiye köyünde açıldı.

Eğitmen adaylarının okuma yazma bilmelerinin dışında, “köy hayatını bütün külliyetile yaşıyarak bilmiş ve köye bağlanmış’’ olma, “köyde yapacağı işler dolayısile karşılaşacağı güçlükleri yenebilecek durumda’’ olma, “köye sade fakat ileri kıymetli bir hayatı sokabilmek için bıkmadan çalış(ma)’’, “köylüye rehberlik edebilme’’, “köyün mukadderat ile kendi mukadderatını ve bunlarla devletin mukadderatını birbirine bağlı olduğunu bilerek çalışabilme’’(TONGUÇ, İ Hakkı. (1938), Köyde Eğitim, Devlet Basımevi, İstanbul: 188-189) gibi nitelikleri taşıması gerekiyordu (s. 13).

Mahmudiye kursunun olumlu sonuçlanmasıyla eğitmen kursları uygulamasına devam edilmesine karar verildi. 11 Haziran 1937’de 3238 sayılı Köy Eğitmen Kanunu ve 7 Temmuz 1939 tarihinde de 3704 sayılı ‘’Köy Eğitmen Kursları ile Köy Öğretmen Okullarının İdaresine Dair Kanun’un mecliste kabulüyle, köy eğitmen kursları ülke çapında yaygınlaştırıldı. Köy enstitülerinin kurulmasıyla beraber köy eğitmen kursları, o bölgedeki köy enstitülerine bağlanarak faaliyet göstermişlerdir. Kapatılacakları 1947 yılına kadar, kurslardan 29’u bayan olmak üzere 8675 eğitmen yetiştirerek, köylere göndermişlerdir (s. 14).

Eğitmen Projesinin Sonuçları
1936’dan 1947’ye ders yılı başına kadar 8675 eğitmen yetiştirilmiş, bunlarla 7090 köyde okul açılmıştır.

En yararlı ve anlamlı olan noktası da, köy enstitülerine öğrenci yetiştirmeleridir (s. 16).

Eğitmen projesi, Köy Enstitüleri öncesinde denenmiş ve başarılı olmuş bir deneme olması açısından önemlidir. …köy enstitülerinin başlangıç aşaması olarak kabul edilebilir (s. 17).

Köy Enstitüleri, Kuruluşu, Amacı ve İlkeleri
17 Nisan 1940’ta 3803 sayılı Köy Enstitüleri Kanunu kabul edilerek, “Köy Enstitüleri açıldı. Bu kanunun “Köy öğretmenleri ile köye gerekli başka mesleklerin erbabını iş eğitiminin ilkelerine uyarak yetiştirmek amacıyla ziraat işlerine elverişli arazisi bulunan yerlerde bölge müessesesi olarak açılan öğrencisi köyden alınan ve yatılı bulunan eğitim kurumudur.” şeklindeki 15. maddesi Köy Enstitülerinin amacını belirtmektedir.

Tonguç enstitülerin ilkeleri ile şöyle demiştir: “...köy eğitiminin amacı, büyük ölçüde güçlü vatandaş, yani sosyal bilinçte, insan ve memleketin siyasal, ekonomik ve kültürel hayatının gelişmesine katılacak, yani doğanın bütün güçlerine tutsak değil, egemen olabilecek bir güçte iş adamı yetiştirmek olmalıdır. Bizi bu amaca götürecek okul da kitap öğretimi değil, iş eğitimi olacaktır (TONGUÇ İ. Hakkı (1974) İş ve Meslek Terbiyesi, Ankara Kitap Yazanlar Kooperatifi,1932. 2.Bası: TÖBDER: 154). (s. 18)

…devrim için eğitim…

Kuruldukları Yerler
Köy Enstitüleri genellikle kentlerden uzak yerlerdeki geniş arazilere kurulmuşlardır (s. 19).

1940 yılında 10 tane daha köy enstitüsü açılmıştır. 1944’e kadar enstitü sayısı 20’ye çıkarılmıştır. Bu sayının 24’e yükseltilmesi planlanmıştır, ancak bu gerçekleştirilememiştir.
Açılan 21 Köy Enstitüsü’nden 1951-52 öğretim yılı sonuna kadar 1398 kadın,
15.943 erkek olmak üzere toplam 17.341 öğretmen yetişmiştir.

Köy Enstitüleri ve açıldıkları iller şöyledir:
1. Akçadağ Köy Enstitüsü - Malatya(1940)
2. Akpınar Köy Enstitüsü - Samsun(1940)
3. Aksu Köy Enstitüsü - Antalya(1940)
4. Arifiye Köy Enstitüsü - Sakarya(1940)
5. Beşikdüzü Köy Enstitüsü - Trabzon(1940)
6. Cılavuz Köy Enstitüsü - Kars(1940)
7. Çifteler Köy Enstitüsü - Eskişehir(1937)
8. Dicle Köy Enstitüsü - Diyarbakır(1944)
9. Düziçi Köy Enstitüsü - Adana(1940)
10. Ercis Köy Enstitüsü - Van(1948)
11. Gölköy Köy Enstitüsü - Kastamonu(1939)
12. Gönen Köy Enstitüsü - Isparta(1940)
13. Hasanoğlan Köy Enstitüsü - Ankara(1941)
14. İvriz Köy Enstitüsü - Konya(1941)
15. Kepirtepe Köy Enstitüsü - Trakya(1938)
16. Kızılçullu Köy Enstitüsü - İzmir(1937)
17. Ortaklar Köy Enstitüsü - Aydın(1944)
18. Pamukpınar Köy Enstitüsü - Sivas(1941)
19. Pazarören Köy Enstitüsü - Kayseri(1940)
20. Pulur Köy Enstitüsü - Erzurum(1942)
21. Savaştepe Köy Enstitüsü - Balıkesir(1940)

Tarih sırasına göre:
Çifteler Köy Enstitüsü – Eskişehir (1937)
Kızılçullu Köy Enstitüsü – İzmir (1937)
Kepirtepe Köy Enstitüsü – Trakya (1938)
Gölköy Köy Enstitüsü – Kastamonu (1939)
Akçadağ Köy Enstitüsü – Malatya (1940)
Akpınar Köy Enstitüsü – Samsun (1940)
Aksu Köy Enstitüsü – Antalya (1940)
Arifiye Köy Enstitüsü – Sakarya (1940)
Beşikdüzü Köy Enstitüsü – Trabzon (1940)
Cılavuz Köy Enstitüsü – Kars (1940)
Düziçi Köy Enstitüsü – Adana (1940)
Güven Köy Enstitüsü – Isparta (1940)
Pazarören Köy Enstitüsü - Kayseri (1940)
Savaştepe Köy Enstitüsü – Balıkesir (1940)
Hasanoğlan Köy Enstitüsü – Ankara (1941)
İvriz Köy Enstitüsü – Konya (1941)
Pamukpınar Köy Enstitüsü – Sivas (1941)
Pulur Köy Enstitüsü – Erzurum (1942)
Dicle Köy Enstitüsü – Diyarbakır (1944)
Ortaklar Köy Enstitüsü – Aydın (1944)
Ercis Köy Enstitüsü – Van (1948)

Hemen her köy enstitüsünün şehir ve kasabaların dışında, tren yolu ya da şoseye yakın, devlete ait ve arazisi tarıma elverişli yerlerde kuruldu. Seçilen yerlerin hava, su bakımından sağlığa elverişli, köy ve kasabaların yakınında, bucak merkezi ortasında ve 2-3 ilin bölge merkezliğini yapacak durumda olmasına dikkat edildi.

Köy Enstitüsü Kanunu’nun üçüncü maddesinde “Enstitülerde tam devreli köy okullarını bitirmiş, sıhhatli ve müsait köylü çocuklar seçilerek alınırlar.” hükmü yer alır (s. 22).

Köy enstitülerine aşağıdaki okullardan mezun olan öğretmenler atandı.
1 - Yüksekokullar ve üniversite fakülteleri
2- Gazi Terbiye Enstitüsü
3- Öğretmen okulları
4- Ticaret liseleri ve orta ziraat okulları
5- Erkek sanat okulları ve kız enstitüleri
6- Köy enstitüleri
7- İnşaat usta okulları
8- Bunlardan başka her türlü teknik ve mesleki okulları mezunları öğretmen olarak çalışmıştır.

Öğretim Programları
Öğrenciler her yaz 1,5 ay köylerine izinli giderlerdi. Bu gidişlerinde köylerini kendi kendilerine inceleyip yazarak, çizerek bir köy dosyası hazırlamaları onlara ödev olarak verilir, nasıl yapacakları, neleri inceleyecekleri konusunda herhangi bir açıklama yapılmaz, yol yöntem gösterilmezdi, kendi anlayışlarına bırakılırdı (s. 25).

Köy Enstitüleri açıldığı anda elde hazır bir öğretim programı ya da hazır bir öğretim şeması yoktu.
(nedenleri)
Her köy enstitüsünün ayrı ayrı özellikler taşıyan yerlerde ve koşullar içinde kurulması (s. 26).

Deneme programı sonuçlarına göre 5 yıllık Köy Enstitüsü öğretim programının düzenlenmesi kararlaştırılmıştı. Bu beş yıllık eğitim süresinin 114 haftası kültür, fen ve öğretmenlik bilgisine, 58 haftası tarım dersleri ve çalışmalarına, 58 haftası teknik dersler ve çalışmalarına ve 30 haftası da 5 yıllık sürekli dinlencelere ayrılmıştır.

Öğretim Programı
1943’teki II. Milli Eğitim Şurası’nda alınan kararlar bağlamında Köy Enstitüleri öğretim programı hazırlanarak Talim ve Terbiye Kurulu’nun 4.5.1943 tarihli ve 75 sayılı kararıyla kabul edilerek yürürlüğe girmiştir (s. 29).

Programa göre Köy Enstitülerindeki ders ve çalışmalar üç ana grupta toplanmaktaydı:
Kültür Dersleri, Ziraat Dersleri ve Teknik Dersler ve Çalışmalar… (s. 30)

Türkçe, Tarih, Coğrafya, Yurttaşlık Bilgisi, Matematik, Fizik, Kimya, Tabiat ve Okul Sağlık Bilgisi, Yabancı Dil, El Yazısı, Resim-İş, Beden Eğitimi ve Ulusal Oyunlar, Müzik gibi dersler bulunmaktaydı. Ayrıca Askerlik, Ev İdaresi ve Çocuk Bakımı, Öğretmenlik Bilgisi, Ziraat İşletmeleri ve Kooperatifçilik gibi dersler de program içerisinde yer almaktaydı. Tarım dersleri ise kendi başına birçok ders grubunu bünyesinde barındırmaktaydı.

Bu dersler içerinde Tarla Ziraatı, Bahçe Tarımı (Fidancılık, Meyvecilik, Bağcılık ve Sebzecilik Bilgisi), Sanayi Bitkileri ve Tarımı, Zootekni (Hayvan Bakımı), Kümes Hayvancılığı, Arıcılık ve İpekböcekçiliği, Balıkçılık ve Su Ürünleri Bilgisi olmak üzere toplam 7 çeşit ders bulunuyordu.

Teknik ders ve çalışmalar grubunda da farklı dersler yer almaktaydı. Köy demirciliği bu derslerden biridir.
Marangozlukta Köy Enstitüleri’nin eğitim sistemi içerisinde önemli yeri olan bir derstir. Çünkü her enstitü kendi binalarını kendisi yapmaktaydı (s. 31).

1953 öğretim programıyla enstitülerde okutulan kültür derslerinin önemli bir bölümünün klasik hale sokulması, tarım ders ve uygulamalarının azaltılıp kurumsal hale getirilmesi ve sanat derslerinin de kaldırılmasıyla enstitüler kuruluş felsefesinden tamamen uzaklaşmıştı. Bu nedenle bir yıl sonra da 27 Ocak 1954’te Köy Enstitüleri kapatılmıştır (s. 35).

Köy Enstitüleri’ne Yapılan Eleştiriler
Köy Enstitülerinde teoriye yönelik derslere ağırlık verilmesiyle, Sovyet Rusya’ya yaklaşıldığını ifade edilmiştir.
…kız ve erkek öğrencilerin bir arada yer alması da solcu bir hareket olarak ifade edilmiştir (s. 35).
Enstitülerde aşırı solcu hatta Komünist ideolojiyi yansıtan bir eğitim-öğretim yapıldığı öne sürülmüştür (s. 36).

İlgili Yayın ve Araştırmalar (s. 44 vd.)
Türkiye’de Köy Enstitülerinin Toplumsal Değişmede Yeri Dair Bulgu ve Yorumlar (s. 49 vd.)
Geniş bir halk kütlesine ulaşan bir eğitim ve kalkınma etkinliği olan enstitüler, ülkenin gelişmesinde en büyük katalizör olarak görülebilir.

Köy Enstitüleri sisteminin eğitimimize en büyük katkısı, o güne yalnızca teorik olarak kitaplarda okutulan bilgilerin değil, öğrenilenlerin yaşamla bağdaştırılması olmuştur.

Köy enstitüleri, köye önder rolünde yetiştirdiği öğretmenler yoluyla ümmet toplumundan ulus toplumu oluşturarak sosyal ve kültürel değişimi sağlamaya çalışmıştır.

Tabiat ve Okul Sağlık Bilgisi dersinde insan anatomisi ve fizyolojisi, genel sağlık kuralları, sağlığın korunması, okul sağlığı, kazalar, köy sağlık sorunları, çocuk sağlığı, bakımı ve hastalıklarına ilişkin konular işlenmiştir.

Sonuç
Köy gerçeklerini bilen, köyü seven, köyden yetişmiş yeni bir aydın grubu yetişmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder