1 Nisan 2019 Pazartesi

Serkan Esen - Köy enstitüleri


Serkan Esen - Köy enstitüleri - YLT
Kilis 7 Aralık Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Haziran 2013

Çalışma eğitim sistemimizde ki problemlere genel bir bakış kazandırmayı amaçlayarak bu problemlerin çözüm aşamasında Köy Enstitüleri'nin somut adımlarına ayrıntılı eğilmeye çalışmıştır.

Cumhuriyet döneminde köylere en sistemli yaklaşım köy enstitüleri ile gerçekleşmiştir.

Bu projenin belki de en önemli amacı kırsal alandaki geleneksel bağlılıkları çözmek, feodal yapıyı kırmak ve geleneksel egemen güçlerin nüfuzlarını silerek buradaki insanlara ulus bilinci aşılamaktı.

1927 yılındaki nüfus sayımına göre; ülke nüfusunun %80'i, kırsal nüfusun %90'ı okur-yazar değildir. Kırsal yerleşim birimlerinin %90'ında okul yoktur. Okuma yazma çağındaki genç nüfusun %80'i ise köylerde yaşamaktadır. Oysa ülke genelinde bulunan 40.000 köyün 35.277'sinde öğretmen bulunmamaktaydı (Cumhuriyetin ilk yıllarında ülke genelindeki köylerin hemen tümünde okuma-yazma öğretimi camiler ve onlara bitişik mekteplerde imamlar aracılığıyla veriliyordu. Öğretmen olarak kabul edilmiyor imamlar, halbuki geleneksel tedrisat yok değil, var). / Giriş - s. 1

Köy Enstitüleri projesi ile hem köye öğretmen sağlanacaktı, hem de bu öğretmen vasıtasıyla köylüyle iyi ilişkiler kurularak okuma yazma öğretilecekti. Köylere gönderilecek öğretmenin köyü ve köylüyü iyi tanıması sayesinde okuma yazma öğrenmede dirençle karşılaşılmasının da kısmen önüne geçilmiş olacaktı.

Köy Enstitüleri Öncesi Eğitime Yönelik Yapılan Çalışmalar
II. Mahmut, 1824'te yayınladığı bir fermanla ilköğretimi mecburi hale getiren bir karar almıştır.

1924 yılında Amerikalı eğitimci J. Dewey, 1925'te Alman eğitimci Kershensteiner'in asistanı Kuchne, 1927'de Belçikalı eğitimci Omer Buyse ve 1933 yılında Kemerrer, ülkemizde bulunarak eğitim durumumuzla ilgili araştırma yapmışlardır.

1 Kasım 1928'de yeni Türk alfabesi kabul olmuş...
Böylelikle Türk dilinin yapısına uymayan Arap harfleri kullanımı kaldırılmış… / s. 3

Köy okulları için öğretmen yetiştirilmesine ilişkin görüş ve tasarıların ortaya atılışı, II. Meşrutiyet dönemine kadar uzanmaktadır.

II. Meşrutiyet Dönemi'nde öğretmenliği kurumsallaştırmak isteyen iki önemli isim Emrullah Efendi ve Mustafa Satı Bey, her kaynaktan öğretmen yetiştirilmesine karşıydılar.

Emrullah Efendi, ilköğretimde görev yapan öğretmenleri üç kısımda değerlendiriyordu; Muallim-i asli, Muallim-i mülazım ve Muallim muavini.

Bütün ilköğretim kurumlarında derecesi ne olursa olsun bir asil öğretmen bulunacak… / s. 6

Emrullah Efendi Maarif Nazırı olduktan sonra eğitim ve öğretmen yetiştirme konularında yaptığı ıslahat çalışmalarıyla Türk eğitim tarihinde önemli bir yere sahiptir.

Ahmet Tevfik'in 1912'de Üsküp Darül-muallimi'nin çıkardığı "Yeni Mektep" dergisinde yayınladığı Darülmualliminler-Çiftlik Mektepleri" ve gene 1912'de çıkarılan "Tedrisat-ı Ziraiye Nizamnamesi" ile açılan Ziraat Mektepleri ve 1914'te önce öğretmen sonra Kastamonu Milletvekili olan İsmail Mahir Efendi'nin mecliste köy eğitimi hakkında ortaya koyduğu fikirler, 40 yıl sonra kurulacak Köy Enstitüleri için temel oluşturmuştur (s. 8).

Meşrutiyet dönemi eğitimcilerinden olan Ethem Nejat yetiştirilen köy öğretmenlerine zirai bilgilerin verilmesini ve öğretmen okullarının geniş bir araziye sahip olmasını, açık havada da derslerin verilmesini belirtmiştir.

Mustafa Necati'nin bakan olduğu dönemde 789 sayılı ve 22 Mart 1926 tarihli Maarif Teşkilatına Dair Kanun'un çıkmasıyla köy muallim mekteplerinin önü açılmıştır.

Bu mekteplerden mezun olanların büyük bir kısmı köylere gitmemiş, gidenler de uyum sağlayamamışlardır. Bu nedenlerle Köy Muallim Mektebi'nin amacına ulaşamadığı görülmüştür. Yaşanan tartışmalarla birlikte 1 Eylül 1932 tarihinde iki köy muallim mektebi de kapatılmıştır (s. 9).

KÖY ENSTİTÜLERİNİN KURULMASI
Atatürk 1935 yılında eski kurmay subaylarından olan Saffet Arıkan'ı Milli Eğitim Bakanlığına, Arıkan'da aynı yıl içerisinde İsmail Hakkı Tonguç'u ilköğretim genel müdürlüğüne atamıştır (s. 10).

Çifteler Köy Enstitüsünde 1945-1946 Yıllarındaki Toplam Üretim / s. 12
Ürün
Miktar (kg)
Buğday
40.531
Arpa
13.096
Yulaf
2.284
Mercimek
508
Nohut
144
Taze bakla
2.000
Soğan
9.000
Sarımsak
3.000
Patates
10.000
Fasulye
1.500
Kabak
25.000
Bezelye
500
Kuru bakla
400
Patlıcan
3.000
Biber
40.000
Domates
15.000
Pırasa
20.000
Turp
3.000
Lahana
2.000
Ispanak
20.000
Bamya
500
Havuç
2.000

6 yıl kadar kısa bir sürede 21 köy enstitüsünde 8675 eğitmen, 1599 sağlık elemanı, 1398 bayan öğretmen, 15943 erkek öğretmen yetiştirmiş, 600 modern yapı ve 7000 köy okulu yapılarak çok iyi sonuçlar elde edilmiştir (s. 13).

İsmail Hakkı Tonguç, köylerde yapılacak önemli işleri şöyle sıralamıştır:
• Köylüyü yiyecek, giyecek, konut ve iş araçları gibi ihtiyaçlarını normal biçimde sağlayacak duruma getirmek,
• Cumhuriyetin ana ilke ve değerlerini köylüye benimsetmek,
• Hukuk, para ve ekonomi işlerini köyün yapısına uygun duruma getirmek, verimli kılmak,
• Köylüleri iyi bir üretici kılmak ve "ülke sanayi için güvenilebilir birer tüketici" durumuna getirmek, olumsuz hayat görüşlerinden, ümmet döneminin göreneklerinden kurtarmak, yeni hayatın çalışma koşullarına göre hareket edebilecek yaşama heves ve tutkularını attırmak (s. 14-15).

İsmail Hakkı Tonguç, klasik eğitimcilerin direnmelerine karşın ilk olarak askerliğini yapmış okur-yazar gençlerden seçtiği bir grubu "eğitmen" sanıyla köylerde "geçici öğretmen" olarak görevlendirmek amacıyla, 1936 yılında Eskişehir'in Çifteler Çiftliği'nde dört aylık bir kurs açmıştır.

Bu ilk uygulamadan olumlu sonuçlar alınınca 11 Haziran 1937'de çıkartılan "Köy Eğitmenleri Kanunu" ile eğitmenliğe yasal işlerlik kazandırılmıştır (s. 16).

Köy Enstitüleri, dönemin Maarif Vekili Hasan Ali Yücel ve İlköğretim Genel Müdürlüğü görevi yapan İsmail Hakkı Tonguç'un çabalarıyla 17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı Kanunla kurulmuştur (s. 17).

17 Nisan 1940 günü yapılan son oylamada 426 milletvekilinden 148'i oy kullanmaya katılmamış ve yasa tasarısı 278 oyla kabul edilerek yasalaşmıştır.
Tasarıya oy vermeyen milletvekilleri arasında Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü de vardı (s. 18).

1942 yılında Hasanoğlan Köy Enstitüsü bünyesinde Yüksek Köy Enstitüsü adıyla 3 yıl süreli bir okul daha açılmıştır. Yüksek Köy Enstitüleri ile de Köy Enstitüleri'ne öğretmen yetiştirme planlanmıştı (s. 20).

Enstitüler birer bölge kurumudurlar ve bir tek okuma yazma ve bilgi edinmeyle sınırlı okullar olarak kalmayıp, köy sorunlarının çözümü ile de uğraşmayı hedeflemiştir. Bu kurumlara, kentlerdeki kurumlar gibi sorunlardan kaçmak değil, sorunları görmek, tespit etmek, çözümleme aşamasında bizzat işin içinde yer alarak onları akılcı yöntemlerle çözümleme görevi verilmiştir (s. 23).

Köy Enstitülerine 5 yıllık ilkokulu bitiren köy çocuklarından öğrenciler sınavla alınırdı. 3 yıllık ilkokulu bitiren öğrenciler içinde köy enstitüleri dâhilinde kurslar açılarak 2 yıllık eğitim eksiği tamamlanır ve öğrenci olmaya hak kazanırlardı. Okullarda karma eğitim uygulanmaktaydı (s. 31).

Öğrencilere demokratik hayat biçimini benimsetmek amacıyla Enstitülerde "Okul Başkanlığı" seçimleri düzenlenmekteydi. Aday olanlar arasında, en çok oyu alan kişi Okul Başkanı seçilmekteydi. Başkan, diğer öğrencilerin görüşlerini sorarak kendisiyle çalışacak diğer başkan yardımcılarını seçmekteydi. Başkanın seçtiği yardımcılar yatakhane, yemekhane, mutfak, değirmen, fırın, santral, tarım, müzik, halk oyunları, eğlence gösterileri, temizlik düzeni, ahır, işlik, kitaplık, depo ve ambar birimlerinin sorumlusu olurlardı. Cumartesi günü değerlendirme toplantısı yapılır ve bütün yönetim kadrosunun faaliyetleri değerlendirilir, tartışılır, eleştirilir ve böylece öğrencilere sorumluluk ve demokrasi bilinci aşılanırdı (s. 33).

Öğrencilere bisiklet ve motosiklet kullanma, yüzme, ata binme, dağa tırmanma, sandal, yelken, motorlu deniz araçları kullanma, mandolin, ağız armoniği, flüt gibi bir müzik aletini çalma, yerel ve ulusal oyunları oynama, radyo ve gramofondan müzik parçaları dinleme gibi verilecek eğitimler kazandırılacak beceri ve alışkanlıklar başlığı altında yer almaktaydı (s. 34).

Cumhuriyetin ilk yıllarında yeni yönetim şekli olan demokrasinin de halka öğretilmesi ve davranış olarak da kazandırılması amaçlanıyordu.
Demokrasi Köy Enstitülerinde ders olarak değil, uygulanan programın bir sonucu olarak okuldaki yaşam içinde doğal olarak kazandırılan bir davranış olmuştu (s. 41).

Enstitüde genellikle çok erken saatlerde şafak sökerken ya da saat altıda uyanılırdı.
Enstitüde her gün ilk uyananlar ekmekçi öğrenciler ve yardımcılarıydı.
Saat 8.30'da toplanılarak yoklama ve günlük işlerin dağıtımı yapılırdı.
Olağanüstü bir durum olmadıkça, öğrenciler öğretmenleriyle birlikte marşlar söyleyerek dersliklere, işliklere, tarlalara dağılırlardı.
Öğle yemeğinden sonra sabahki çalışmaya benzeyen bir çalışma evresi daha olurdu (s. 43).

Öğrenciler, savaşın son yıllarında Hasanoğlan'da kendi kurdukları matbaada "Köy Enstitüleri" adıyla yılda dört defa yayımlanan dergi çıkarmaya başlamışlardı. Sekiz sayı çıkabilen bu dergi, yıllar sonra şöhrete kavuşarak Fakir Baykurt, Talip Apaydın, Mehmet Başaran, Mahmut Makal gibi kimi kalemlerin ilk eserlerini sergiledikleri yayın organı olmuştur (s. 45).

Köy Enstitüleri kapatıldıktan yıllar sonra Türkiye-İsrail ortak projesi olarak Ocak 1965'de "Şümullü Projesi" İsrail'de uygulanmıştır. Proje için 37 kişilik bir Türk ekibi oluşturulmuş ve Köy İşleri Bakanlığı'nca İsrail'e gönderilmiştir (s. 47).

Köy Enstitülerinin sağladıkları sonuçlar şöyle özetlenebilir:
• Enstitüler köy çocukları için fırsat eşitliği sağlamış, eğitimin yüksek maliyetini düşürmüştür.
• Köyün içinden çıkarılan, köyle ilişiği kesilmeden köye eğitilip gönderilen, köyü en iyi tanıyan önderlerin eline bırakılması sonucu doğurmuştur.
• Köyün kalkınması için gerekli yersel önderlik, bunun için yararlı becerileri kazanmış olan köylü gençlere geçmiştir.
• Çevre ve köy araştırmalarıyla köy hakkındaki bilgilerimiz genişlemiş, Enstitüler köy araştırmalarını başlatan ve yayan merkezler olmuşlardır.
• Ulusal kültürün yaratılmasında, folklorun ortaya çıkarılmasında Enstitülerin büyük katkısı vardır.
• Köy Enstitüleri'nden çıkan yazarlar, ozanlar gerçekçi köy yazınının yaratılmasında başrolü oynamışlardır.
• Köy gerçeklerini bilen, köyü seven, köyden yetişmiş olan yeni bir aydın tipi türemiştir.
• Enstitüler, çevrenin ekonomik ve kültürel hayatını etkileyen kalkınma merkezleri durumuna girmişlerdir.
• Çevreye örneklik edecek ekonomik girişimleri yine Enstitüler vermişlerdir (s. 53).

Köy Enstitülerinin aleyhine yönelik propaganda ve eleştiriler 1943'te toplanan 2. Eğitim Şurası'nda iyice ortaya çıkmaya başlamıştır (s. 54).

…bu eleştiriler şu şekilde toparlanabilir:
…köylü-kentli
…Enstitülerde aşırı solcu hatta komünist ideolojiyi yansıtan bir eğitim ve öğretim yapılmaktadır (s. 54).

…Yatılı olan enstitülerde uygulanan karma öğretim, yani kız-erkek beraberlikleri, Türk aile ve ahlak anlayışına uymamaktadır.
…Okul, işlik, öğretmen evi yapımında ve çocuklarını okula göndermede köylülere getirilen yükümlülükler, son derece ağır… / s. 55

29 Nisan 1947'de çıkan yönetmelikle Köy Enstitüleriyle ilgili ilk değişiklik yapılmıştır. Öğrenciler okul yönetimine katılıp görevler ve sorumluluklar alması yasaklanmıştır. 20 Mayıs 1947'deki genelge ile "okuma saatlerine ve okunan klasiklere" kısıtlama getirilmiştir.
27 Kasım 1947' de Köy Enstitülerine öğretmen yetiştiren Yüksek Köy Enstitüsü kapatılmıştır.
1950'de karma eğitime son verildi… / s. 57

Eğitim Bakanı Reşat Şemsettin Sirer öncülüğünde, Enstitülerin temel ilkeleri birer birer ortadan kaldırıldı.

14 Mayıs 1950 seçimlerinde Demokrat Parti'nin işbaşına gelmesi daha da hızlandırdı. Yeni Bakan Tevfik İleri ilk iş olarak Enstitüleri Kız ve Erkek Köy Enstitüleri olarak ayırmış, Kızılçullu, Beşikdüzü Köy Enstitülerini kapatmıştır. 1951 yılında Bayan Wofford başta olmak üzere birçok ABD'li uzman çağrılarak Enstitüleri yıkmaya zemin oluşturacak raporlar hazırlatılmıştır (s. 60).


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder