26 Nisan 2019 Cuma

Radyonun Kısa Tarihçesi


Radyonun Kısa Tarihçesi

Kaynak: Toplum ve İletişim, Ed. Nazlı Bayram, Açıköğretim Fakültesi Yayını No: 1454, Anadolu Üniversitesi, Eskişehir 2012

Heinrich Rudolf Hertz, 1888 yılında radyo dalgalarını keşfeder.

Guglielmo Marconi, kontrollü olarak radyo sinyalini göndermeyi başaran ilk bilim adamıdır.
Marconi, 1901 yılında Atlas Okyanusu üzerinden radyo sinyalleri gönderir.

Westinghouse şirketi, Amerika’daki ilk radyo programı yayınlarını başlatarak, radyo alıcılarını pazara sürmeyi gerçekleştiren ilk firma olmayı başarır.
1923 yılına gelindiğinde Amerika’da yayın yapan radyo istasyonlarının sayısı 600’ü bulur.

Radyo yayıncılığının yapılanmasında 3 farklı model ortaya çıkmıştır.
• Bunlardan ilki yayınların bütünüyle devletlere bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından yapıldığı tam devletçi modeldir.
• İkincisinde ise radyo yayınları devlet ve özel sermaye ortaklığında gelişir ya da devlete bağlı bir özerk kurum tarafından yayınlar yapılır.
• Üçüncü modelde ise radyo yayınları bütünüyle ticari sermayeye bırakılır ve devlet bu modelde sadece düzenleyici ya da denetleyici bir görev üstlenir.

Türkiye’deki İlk Radyo Yayınları
1927 yılında Türkiye Telefon Telsiz Anonim Şirketi (TTTAŞ) tarafından yapılan denemeler Türkiye’de gerçekleştirilen ilk radyo iletişimi olarak kabul edilir.
1936 yılında ise radyo yayını yapma izni bir devlet kurumu olan Posta Telgraf Telefon İşletmesine (PTT) devredilir.
1940 yılında ise Türkiye’deki radyo yayınları izni T.C. Başbakanlığına bağlı olan Matbuat Umum Müdürlüğüne devredilir.
Bu dönem 1946 yılında Basın-Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğünce yapılmaya başlamasına dek sürer.

KİTLE İLETİŞİM ARACI OLARAK RADYO
Kitle iletişimi demek, aynı iletinin kitle olarak kabul edilebilecek sayıdaki alıcıya, yine bu amaç için geliştirilmiş araçlar vasıtasıyla iletilmesi sürecidir.
Kitle iletişim araçlarını, iletişim araçlarından ayıran temel farklılık ise, kitle iletişim araçlarının aynı iletiyi çoğaltarak alıcılara iletebilme becerilerinde yatar.

İnsanlar gazetelerde okudukları demeçleri radyoda bizzat demecin sahibinin sesinden canlı olarak duyabilmekte ve böylelikle radyo iletilerini daha güvenilir iletiler olarak algılayabilmektedir. Bu nedenle radyo kendisinden önce var olan kitle iletişim araçlarının sunmadığı kadar güçlü bir ikna gücü yeteneğini de içinde barındırmaktadır.

Radyo Çağı
Radyo çağı, 1920’li yılların başından, televizyon yayınlarının yaygınlaştığı 1960’lı yılların başına kadar olan dönemi ifade etmektedir.
…günümüz televizyon yayıncılığının en önemli zaman dilimi olan prime time kavramının temelleri radyo çağında yatmaktadır.

Radyo çağında en çok rastlanan program türleri; haber, radyo oyunları ve müzik programlarıdır. Haber verme, radyonun en önemli işlevlerinden biridir.

BİR PROPAGANDA ARACI OLARAK RADYO
Radyo, bir propaganda aracı olarak dikkat çekici bir şekilde, ilk kez II. Dünya Savaşı’nda, Naziler tarafından kullanılmıştır.
1939 yılında 9,5 milyon kayıtlı radyo alıcısına ulaşan Almanlar, o tarihte Avrupa’nın en fazla radyo dinleyicisine sahiptir.
Berlin’de kurulan kısa dalga Radyo Merkezinden 53 farklı dilde yayın yapmaya başlayan Almanlar, savaş süresince işgal ettikleri yerlerde ilk olarak radyo vericilerini çalışır duruma getirirler. Böylelikle düşman şehirlerini sadece askeri olarak değil, ideolojik olarak da ele geçirirler.

Radyonun Yasal Yönü
Bu düzenlemeler iki temel üzerine oturur. Bunlardan ilki radyo yayınlarının dinleyicilere net ve sorunsuz bir şekilde iletilmesini düzenleyen teknik düzenlemelerdir.
Radyo yayınları sadece teknik olarak değil, yapılan yayınların içeriği konusunda da belirli düzenlemeler ile denetlenmektedir.
Birçok ülke radyo ve televizyon sahiplerinin bu etkinlik dışında ticari bir etkinliğe girmesini ya da siyasi bir partiyle ilişkisini yasalarla engellemiştir.

Radyonun Toplumsal Yönü
Radyo dinleyicisi televizyon izleyicisine göre daha özgürdür.
…radyo dinlerken başka fiziksel ya da düşünsel işleri yapmak mümkünken, televizyon, izleyicisine bu olanağı tanımaz.

Marshall McLuhan bu nedenle radyoyu sıcak bir kitle iletişim aracı olarak görmüştür. McLuhan, kitle iletişim araçlarını sıcak ve soğuk iletişim araçları olarak iki farklı kategoride ele almaktadır. Sıcak iletişim araçları, alıcının bir duyusuna yüksek düzeyde seslenir ve alıcının tek duyusunun önemli bir işlev yüklediği iletişim süreci gerçekleşir. Soğuk iletişim araçları ise, alıcı ile kurduğu iletişim sürecinde, birden fazla duyuya hitap eder ve izleyicinin iletişim sürecine yüksek düzeyde katılımını gerektirir. Bu nedenle, sadece işitme duyusuna hitap eden radyo ve yalnızca görme duyusuna seslenen fotoğraf, sıcak iletişim araçları olarak adlandırılırken; hem göze, hem de kulağa hitap eden televizyon, soğuk bir iletişim aracı olarak kabul edilmektedir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder