7 Mart 2017 Salı

Din ve Toplum: Dinin Örgütlü Yapıları ve Dinsel Liderlik Kategorileri

Dinin Örgütlü Yapıları ve Dinsel Liderlik Kategorileri
Bugün dünyada 3000 din, 6000 mezhep ve 12000 tarikat olduğu ileri sürülmektedir.
Dinler, tarihi açıdan iki kısımda ele alınmaktadır. Bunlar; tek tanrı inancına ve peygamber vasıtasıyla vahye dayanan semavi dinler ile bunun dışında kalan ve insanlar tarafından ortaya çıkartılan beşeri dinlerdir.
Din kavramına İslami terminoloji açısından bakıldığında da hak dinler ve batıl dinler şeklinde bir tasnif yapılmaktadır. Hak dinlerle Allah tarafından peygamberler aracılığıyla gönderilen dinler kastedilirken batıl dinlerle de insanların kendi arzu ve hevesleri doğrultusunda inşa ettikleri dinler kastedilmektedir.

Arapça’da din kelimesi sözlük anlamıyla “yol, hüküm ve mükâfat” anlamlarında kullanılmaktadır. Batı’da “din” kavramı yerine kullanılan “religion” kelimesi de şaşırtıcı bir benzerlikle aynı vurgu ve içeriğe sahiptir (kitap birkaç sayfa önce başka şeyler söylüyordu; religion, bağlanma/korkma anlamında kullanılan bir sözcüktü).

Rudolf Otto’ya göre din kutsalın tecrübesidir. Modern yaşama formları içinde dinî olan (kutsal) ve olmayan (profan) şeklindeki bir ayrımdan söz edilebilir. Kutsal, bu çerçevede aşkın (müteal, transandantal) olanı ifade ederken; din dışı da kutsaldan artakalan ancak onu dışarıda bırakan hakim seküler dünyayı ifade etmektedir.
Dinin sadece bireyin iç dünyasında başlayıp orada biten öznel bir gerçeklik olarak tasavvur edilmesi onun toplumsal boyutlarını ihmal etme riski taşımaktadır. Dinin hem birey hem de toplum katında gerçekleştirdiği etkisi onu sosyal bilimsel incelemelerin de temel konuları arasına katmaktadır.

Aydınlanma’nın kurucu değerlerinin bir sonucu olarak pozitivizm geçtiğimiz iki yüzyılın tamamında etki yaratacak organize bir din karşıtlığının kaynağı olmuştur.
Dinin sosyolojik gerçekliği onun görünürlüğüne yansıyan dil, söylem, simge, sembol ve kurumlarla birlikte hayat bulur. Sosyoloji dinin toplumsal yapı, kurum ve yansımalarına ağırlık verir. Dinsel yaşamın kendine özgü yapı ve örüntüleri öncelikli olarak din sosyolojisinin konusudur.

CEMAAT, ÜMMET, MİLLET
Sosyoloji literatüründe cemaat, üyelerinin ortaklaşa paylaştıkları bir şeye, genellikle de ortak bir kimlik duygusuna dayanan ve özel olarak oluşturulmuş toplumsal ilişkiler bütünüdür.
Ferdinand Tönnies sanayileşmeyle birlikte cemaatlerin yerini cemiyetlerin aldığını tespit eder. Ona göre cemaat birincil ve duygusal ilişkilerin dünyasına aitken cemiyet de parçalanmış, bireyselleşmiş ilişkilerin dünyasını yansıtmaktadır. Cemaat modern öncesi dönemin özelliklerine sahiptir: cemaatte ilişkiler yüz yüzedir.
İslam toplumlarında cemaat kavramı din kardeşliği esasına dayalı birlik ve beraberliğe atıf yapar. Tam da bu nedenle din tüccarları için çok kullanışlı bir olgudur. Bir cemaate mensubiyet, kişiye ortak geçmiş ve gelecek düşüncesini bünyesinde barındıran güçlü bir aidiyet duygusu kazandırır.
Arapçada topluluk anlamına gelen ümmet kavramı, zaman içinde, Müslüman olan herkesi kapsayan geniş kapsamlı bir gurup anlamı kazanmıştır. Kavramın doğrudan vurgu yaptığı esas anlam, bir şey üzerinde ittifak etmiş topluluktur. Millet kavramı da aynı kavramsal şebeke içinde ele alınıp değerlendirilebilir.
Millet kavramının her şeyden önce dinin toplumsal bağlamlarını açıkladığı söylenebilir. Tarih boyunca Müslümanlar “İbrahim’in milleti” üzere olmuşlardır. Görüldüğü gibi, millet kavramıyla Müslümanlar başlığı altında bir alt kategori oluşturmuş oluyoruz.
Ulus devlet modelinin tercih edildiği modern devlet paradigmasında İbrahim’in milleti kavramının sosyal temsil dünyasındaki ağırlığı kaybolmuş, bunun yerine Türk milleti, Arap milleti, Fars milleti gibi terkipler kullanılmaya başlanmıştır. Soy vurgusunun çekicilik kazandığı modern ulusçu söylemlerde Müslüman toplumları birleştiren ümmet ve millet kavramları ya terkedilmiş ya da kavramın tarihsel ve kültürel ağırlığı zayıflatılmaya çalışılmıştır.

KİLİSE, KATEDRAL, SİNAGOG
Kilise Hıristiyan geleneğinde hem kutsal mekânı yani tapınağı, hem de yerel ya da evrensel Hristiyan toplumunu veya Hıristiyanlıktaki çeşitli akımları, mezhep ve diğer dinî hareketleri ifade eden bir kavramdır.
Sözcük olarak kilise, birini dışarıya çağırmak, toplantıya davet etmek, toplamak anlamındaki Grekçe ekkaleo fiilinden türetilen ve topluluk yerine kullanılan ekklesia kelimesinden gelmektedir.
Mekânsal olarak kiliseden görece daha büyük bir mimari yapı özelliği taşıyan Katedral ise Hıristiyanlık’ta piskoposun resmî tahtı olarak bilinen “katedra”nın bulunduğu mekândır.
Sinagog ise Yahudi dinî inanış ve anlayışının temerküz ettiği geleneksel dinî yapılardır. Sinagoglar Yahudi cemaatlerini temsil eden kohenlerin, Kudüs tapınağındaki kurban törenlerine katıldıkları iki haftalık dönem boyunca Kudüs dışındaki cemaat temsilcilerinin bir arada ibadet etme geleneğinden kaynaklanmıştır.

MEZHEP, TARİKAT, MEŞREP
Mezhepler yapılarına göre heterodoksi ve ortodoksi şeklinde iki kategoride ele alınmaktadır. Ortodoksi içerisinde ele alınan mezhepler dinsel geleneğin temel karakteristiklerini temsil etmeyi sürdürürler.
Heterodoksi Ortodoks tarafından temsil edilen dinin temel karakteristiklerini terk etmek ya da onu yeniden yorumlamak suretiyle yeni bir gelenek oluşturmuş olan “ekstrem” akımlardır.
Sözlükte “gitmek” anlamındaki zehâb kökünden hem masdar hem de “gidecek yer ve yol” manasında mekân ismi olan mezheb kelimesi, İslami gelenekte terim olarak “dinin asli veya feri hükümlerinin dayandığı delilleri bulmakta ve bunlardan hüküm çıkarıp yorumlamakta otorite sayılan âlimlerin ortaya koyduğu görüşlerin tamamı veya belirledikleri sistem” şeklinde tanımlamaktadır. Mezhepler dinin temelinde olan kurumlar değil, İslam’ı yaşama konusunda Müslümanlara yardımcı olan, ona yeni birtakım modeller sunan içtihatlara dayalı yollardır.
Mezhepler siyasi, itikadi ve pratik farklılıklardan dolayı ortaya çıkmışlardır.
İslam toplumlarında siyasal sorunlarla ilgili olarak ortaya çıkan ilk iki mezhep ya da fırka Şia ile Hariciyedir. Bunları izleyen başlıca itikadi mezhepler Cebriye, Mutezile ve Murcie olmuştur. Bu akımlar karşısında, İslam toplumunun Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat adıyla anılan büyük bir çoğunluğunun inanç ve uygulamaları Sünni bilginlerce sistemleştirilmiş, bu kol da Selefiyye, Eş’ariyye ve Maturidiye adıyla üç itikadi mezhep biçiminde gelişmiştir. Ehl-i Sünnet içindeki başlıca fıkıh mezhepleri ise Hanefilik, Şafiilik, Hanbelilik ve Malikiliktir. Sünni kesimde ortaya çıkan Evzailik ve Zahirilik gibi fıkıh mezhepleri de kendilerine taraftar bulamadıkları için günümüze kadar ulaşamamışlardır.
Tarikat: Arapçada yol anlamında kullanılan kavram, tasavvufta Tanrı’nın doğrudan bilgisine götürdüğüne inanılan manevi bir yol olarak görülmektedir. İslam geleneğinde mezhep neyse tasavvuf geleneğinde de tarikatlar aynı anlamları içerir. Bir anlamda tarikat tasavvuftaki yol ve yordam ayrışmasını yansıtmaktadır.
Tasavvuf edebiyatında üç ayrı dönemden söz edilir: zühd, tasavvuf ve tarikat dönemleri. Tarikatlar ve tarikat yapılanmaları Tekke ve Zaviyeler Kanunu çerçevesinde yürürlüğe giren Devrim Kanunları gereğince yasaklanmıştır. Bununla birlikte Türkiye’de pek çok tarikat varlığını fonksiyonel düzeyde sürdürmeye devam etmektedir.
Yaratılış, huy, karakter, mizaç anlamlarında kullanılan meşrep kavramı da kişinin hangi dinî inanç, mezhep ya da tarikat içinde olursa olsun değişmeyen özelliklerini vurgulamak için kullanılmaktadır.

Tasavvuf, Kelam, Fıkıh
İslam’da mü’minin Tanrı’nın doğrudan bilgisine ulaşmasını amaçlayan düşünce, inanç ve yaşam biçimi olarak tasavvuf, dinler tarihindeki genel terimle İslam’ın mistik boyutunu belirtmektedir. Tasavvuf sözcüğünün Arapça “sûf” (yün), “safvet” (temizlik, sadelik), “ehli suffa” ya da “saffı evvel” terimlerinden türetilmiş olabileceği düşünülmektedir.
İlk kez Ebu haşim el -Kûfi (MS 765) için kullanıldığından hareketle terimin miladi 8. yüzyıl sonlarından itibaren kullanılmaya başlanmış olması muhtemeldir.
Kelam, İslam’da inanç esasları etrafında ortaya çıkan tartışmaları disipline eden bir ilim dalıdır. İlm-i kelam olarak da bilinen bu alan, İslam’da inanç esaslarını akıl yoluyla açıklamayı, temellendirmeyi ve savunmayı amaçlamaktadır. Kelam âlimlerine mütekellim adı verilmektedir.
8. yüzyıl başlarında temel inanç konularını sistemli bir şekilde inceleyen ilk kelam okulu Mutezile doğmuştur. Mutezile içinde yetşen Eş’ari’nin (873-986) 10. yüzyıl başlarında kurduğu ilk sünni kelam okulu Eş’arilik, kelam alanında Mutezile’nin birkaç asır süren egemenliğine son vermiştir. Eş’ari’nin kendi öğretisini Basra ve Bağdat’ta yaydığı sırada Orta Asya’da Ebu Mansur Maturidi de (ö. 944) Sünni Kelamının ikinci büyük okulu Maturidiliği kurmuştur.
Başlangıç dönemlerinde kelamın başlıca konusu Tanrı’nın zatı, sıfatları ve fiilleridir. Eş’ari’yle başlayıp Gazzali’nin hocası Cuveyni’yle sona eren Mütekaddimin döneminde felsefe ağırlık kazanmış ve kelam biliminin konusu bütün varlığı kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Gazzali’yle başlayan Müteahhirin döneminde ise kelam felsefeyle bütünüyle iç içe geçmiştir.
Fıkıh, gündelik dilde bir şeyi bilmek, iyi ve tam anlamak, derinlemesine kavramak anlamlarına gelmektedir. İslam âlimleri, fıkıh aracılığıyla Şeriat’ın bireysel ve toplumsal düzlemde uygulamaya dönük yasa ve hükümlerini delilleriyle birlikte ortaya koyarak müslümanlara dinî konularda rehberlik yapmaktadırlar.
Hz. Muhammed sonrası dönemde yasa koyma (teşri) değil, ana kaynaklara uygun hükmü araştırma, ortaya koyma (tefri) söz konusudur.
Hükme ulaşma çabası içinde başvurulan ikincil kaynaklar:
İcma: İslam âlimlerinin bir konuda görüş birliği içinde olması,
Kıyas: bir hükmü benzerliği nedeniyle başka bir konuya uygulama,
İstihsan: nedenin etkisini gözönüne alarak açık kıyası bırakıp gizli kıyasa başvurmak ya da bir delil nedeniyle bir konuyu genel kuraldan ayrı tutmak,
Mesalih-i mürsele: ilgili bir nassın bulunmadığı konularda kişi ve toplum yararlarını gözetmek,
Sedd-i zerayi: kötülüğe giden yolları kapatmak,
İstishab: bir şeyin değiştiğini gösterir bir kanıt getirilene değin onun geçmişteki durumunun sürdüğünü kabul etmek
İslam hukukunda Kur’an’da ve Sünnette kesin hüküm bulunmayan konularda kıyas, istihsan ve istishab gibi yöntemlerle yorum yapmaya ictihad, bu tür yorumları ortaya koyanlara da müçtehit denir.

Cami / Mescit
Cami daha çok Türkiye Müslümanlarının kullandığı bir kavramdır. Genel olarak İslam dünyasında kullanılan ifade mescittir. Osmanlı Devleti’nde Cuma namazı kılınmayan ve içinde minber bulunmayan ibadet mekânlarına mescit adı verilmiştir. Bir kent merkezindeki ana ibadet merkezine ulu cami, sultanlar tarafından yaptırılanlara ise selatin camii denmektedir.
İlk cami Hz. Muhammed tarafından Medine’de yapılmıştır.

Tekke, Zaviye, Dergâh
İslam dünyasında kurulan ilk tekke Ebu Haşim el-Kûfi’ye (ö. 767) atfedilmektedir ve Şam yakınlarında Remle’de kurulmuştur. Tekkeye göre daha küçük yapı özelliği taşıyan zaviyeler ise daha çok küçük yerleşim alanlarında ve yol üzerlerinde bulunmaktaydı.
Dergâhlar da tekke ve zaviyeler gibi tasavvuf dünyasının mekânları arasında yer almaktadır.

Cemevi
Alevi inanç dünyası içinde cemevleri merkezî bir yer tutar. Alevilerin bir araya geldikleri ayini cemde dede, cemaatin belli başlı sorunlarını çözer ve cemaatin katılımıyla gerçekleşen ayine önderlik eder.

İmam
Arapça emm (öne geçmek, sevk ve idare etmek) kökünden gelen imam, terim olarak “cemaatle kılınan namaza önderlik eden kimse” ve “devlet başkanı” anlamlarını taşımaktadır.

Şeyh, Seyyid
Tasavvufta pir ve mürşitle aynı anlamında kullanılan şeyh, tarikat yolunun en yüce mertebesi, Allah’a davet konusunda peygamber vekilliğinin en üstün derecesi olarak kabul görmektedir. Seyyid ise Hz. Muhammed’in soyundan gelenleri ifade eden bir kavramdır.

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞININ SOSYOLOJİK KONUMU

İslam dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmekle görevli olan kurum, anayasal meşruiyetle görevini yerine getirmektedir. Şeriye ve Evkaf Vekâleti’nin kaldırılmasıyla birlikte 3 Mart 1924’te Diyanet İşleri Reisliği adıyla kurulmuştur.
---
Din ve Toplum
Editör: Prof. Dr. Yasin Aktay
Anadolu Üniversitesi Yayını, Yayın no: 2991
Kasım 2015, Eskişehir


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder