Heidegger Teknoloji ve İnsanlığın Geleceği
Sunuş
Kitabın mihverini Heidegger’in iki konuşması
oluşturuyor.
Bunlardan ilkinin nüvesini 1949’da Bremen
Kulüp’te yapılmış olan konuşma oluşturur. “Einblick in das was ist” (Olmakta)
Olana Kavrayıcı Bakış başlığı altındaki dört konferanstan ikincisidir. 18 Kasım
1953’te Das Ge-stell başlığıyla Bavyera Güzel Sanatlar Akademisine sunuldu.
Metinlerden ikincisi
Conradin Kreutzer’in 175. Doğum yıldönümünü
yadetmek üzere yapmış olduğu bir anma konuşmasıdır. (s. 9)
Hayret uyandıranın sırrının muhafazasının
kendini açtığı …temel tavır nedir?
Onu Greklerin tekhne dediği şeyde
aramalıyız.
Tekhne (…)
ne teknoloji anlamına gelir ne de sanat manasındadır.
Tekhne “bilgi” demektir. (s. 13)
Göze çarpan gözü çalar,
Oysa felsefenin sophiaya duyduğu filos
dışarının cebrinden değil içerinin sevkinden gelir. O sevkin temelinde ise
hayret (tauma) vardır.
Filos / ayartıya kapılmaz (s. 14)
Körleşme
Göze batana (zevahir) teslim olmanın
sonucudur. (s. 15)
Makine
kullanan kişi bütün işlerini makine gibi görür; işlerini makine gibi gören
kişinin makine gibi bir yüreği olur. Ve göğsünde makine gibi bir yüreği olan
kişi masumiyetini kaybeder. Saf masumiyetini kaybeden kişi ruhunun
hareketlerinde kararsız olur…
(Chuang-Tzu) (s. 46)
Hans
Ruin – Heidegger’in Uzun Soluklu Meselesi: Teknoloji
Bir tekhne yapma (yaratma)yla ilgili akli
bir niteliktir ki o aklı hakikate uygun kullanır.
Tekhne esas itibarıyla yaratıcı ve üretici
bilgi formuna verilen bir isim, diğer zihni meziyetler, bilhassa ilmi bilgi ve
bilgelik ile karşılaştırılabilecek bir zihni meziyetti. (s. 59)
Tekniğin
Özünü Sorgulamak
Soru sormak bir yol inşa eder.
Tekniğe dair soru soracağız…
Teknik tekniğin özü ile aynı değildir.
…tekniğin özü hiçbir surette teknik bir şey
değildir. (s. 75)
Her şey tekniği bir araç olarak uygun tarzda,
hesapla / maharetle lehimize kullanmamıza bağlıdır.
Hükmetme arzusu teknik insan denetiminden
kaçıp kurtulmakla tehdit ettikçe daha da acil ve elzem hale gelir. (s. 77)
William
Lovitt – Heidegger ile Teknoloji Üzerine bir Konuşma
Teknoloji nedir?
O bizatihi bir tertibattır veya
Latincesiyle, bir enstrumentumdur.
Heidegger teknolojinin araç tarifinin doğru
olduğunu fakat hakiki olmadığını söyler. (s. 79)
[(telos / kader) …o başlangıcı mümkün kılan
son ya da nihayete ermedir.] (s. 83)
Hem teknoloji hem teknik sözcükleri Grekçe
“tekhnikon” sözcüğünün tercümesidir ki bu “tekhneye ait olan şey” anlamına
gelir. O halde tekhne nedir? (s. 85)
Tekhne hüner ve maharetin değil fakat
poesise, sanatkârın tamamlanmış bir eserin meydana-getirilmesine iştirakine ait
olan bir şeyin adıdır.
Tekhne imal-ibda etmenin adı değildir.
Tekhne epistemeye aittir ve her iki sözcük
de bir şeyi “en geniş anlamda bilmek” o hususta bir yabancı tedirginliği
içerisinde olmamak anlamına gelir. (s. 86)
Modern teknolojiye hâkim olan bir kışkırtma
veya meydan okuma ruhudur.
…bir toprak parçasına …kömür ve maden
cevherinin çıkarılmasıyla meydan okunur. Yeryüzü şimdi bir kömür sahası, toprak
da bir maden cevheri yatağı olarak sırrını ifşa eder. (s. 88)
Modern teknolojide hüküm süren (sırrını)
ifşa etme bir meydan okuma (bestellen) anlamında kurma – zorlama (stellen)
karakterine sahiptir. (s. 90)
…meydan okuma tavrının kökeni nedir?
Heidegger’e göre (…) Descartes ile başlayan (…) öznellik (…) ile mahrem tarzda
irtibatlıdır. (s. 91)
Ge-stell tabirinin başka bir dile
aktarılması mümkün değildir. O meydan okuyucu sırrını ifşa etmenin bütün
tarzlarını bir araya toplar. (s. 93)
…insan sadece bir varolan değildir fakat
varlık ile varolan arasında “aradaki” dir.
Orada-olan (Dasein) varlığın açılıp
saklanmasının ek-statik alanıdır. (s. 98-99)
Ge-stell
Varlık insanı daha asli bir hakikatin
çağrısını tecrübe etme imkânından ebediyen mahrum kalabilecek kadar geri
çekildiği için insanı özü bakımından tehdit etmektedir.
Ge-stell bu bütün tehlikelerin en büyüğüdür.
Tam hakikatin geri çekildiği zaman koruyucu
güç bu çekilmede kök salar… (s. 101)
Tekhne ortaya çıkarmaya, poisesise aittir; o poietik bir şeydir. (s.
109)
A.
F. Lingis – Tekniğin Özü Üzerine
…alet bedenimizin, kollarımızın bir uzaması
– uzantısı iken makine daha çok dilimizin bir devamı – uzantısıdır. (s. 111)
Teknikte Heidegger’i alakadar eden şey
varlığın hakikatinin bir çığırı olarak teknoloji çağıdır. (s. 118-119)
Anthony
J. Steinbock – Heidegger, Gizli Tertibat ve Yahudi Meselesi
Gizli tertibat ve Yahudiler
Heidegger’i ona çeken şey (Nazi Partisine)
çağdaş insani vaziyet içerisinde bir mesele olarak gördüğü şeyle irtibatlıydı.
Modern çağa hükmeden istila edici teknolojik
güç / Heidegger bu güce Machenschaft veya “gizli tertibat” diyor ve Nasyonal
Sosyalizmin onu şu veya bu şekilde aşabileceğini düşünüyordu. (s. 130)
Tertibat insandan varlığın varlık tarihsel
hakikatini alıp mahrum bırakarak Daseinı
etkiler ve onu dünya yoksunu kılar ve Daseinı
bir bütün olarak varolanlar kategorisi içerisine dahil eder. (s. 131)
Heidegger genel olarak Yahudileri
hesapçılık, vurgunculuk ve fırsatçılık eğilimleriyle birlikte anar.
Toprak ve tarihe kök salmış Almanlardan
farklı olarak Yahudiler yurtsuzdur.
Yahudiler güya hiçbir şeye bağlı
olmadıkları, dolayısıyla her şeyi kendi emellerine hizmet ettirme veya emrine
amade hale getirme eğilimine sahip oldukları için sözde köksüzlükten
mustariptir. (s. 132-133)
…bu hüviyetleriyle onlar modern teknolojinin
insanlar ve tabiat üzerine tahakkümünü kolaylaştırır.
Heidegger’e göre Yahudiler (…) metafizik bir
sorundur çünkü Yahudiler varlığın çekilmesinin, unutulmasının, terk edilmesinin
karakteristik taşıyıcılarıdır.
Yahudiler muhtemelen tertibatın tahakkümünde
bilhassa usta ve mahirdirler… (s. 133)
Varlık ve Zaman düşünmenin meseleleridir;
onlar şey değil varlıktır.
Burada bahse konu olanların aralarındaki
ilişki (…) Varlık ve Zamanı birbirine bağlar ve Varlık ve Zamanı verir. (s.
138-139)
Haber kipi, Varlık (var)dır veya Zaman
(var)dır kullanıldığında bu varlıkta veya zamanda olan belli bir şeye işaret
edecek, varlık ve Zamanı önümüzdeki bir şeye indirgeyecektir.
(bu) yanıltıcı olacaktır.
…konuşma dilinde varlık, zaman (var)dır
denilip geçiliyorsa, ki bu da sade varlık, zaman vb. varsaymakla kalmaz fakat
onları bilkuvve emrimize amade nesneler olarak ulaşılabilir hale getirir. (s.
139)
Heidegger batı tefekkürünün başlangıcından
itibaren Varlık ve Zamanın düşünüldüğüne, fakat Varlık ve Zaman vergisini veren
Es gibtin düşünülmediğine dikkat
çeker. Bu es gibti nasıl oldu da atladık?
Hediegger’e göre bunun sebebi es gibtin,
o veririn verdiği vergiler lehine geri
çekilmesidir. Bu geri çekilme yanlış şekilde ve münhasıran var olanlar
bakımından varlık olarak düşünülen vergiler için alan açar, varlığı var
olanların temeli, zamanı şimdi ile ilgili olarak (tam vaktinde şimdi veya
yaşanan hal olarak) kavramlaştırır: Varlık ve Zaman o vakit düşüncenin
nesneleri, emrimize amade hesaplayıcı tertiplemenin mümkün tasarıları, kısaca
gizli tertibatın alanı haline gelir. (s. 139-140)
Kendini değil fakat sadece vergisini veren
bu vermeye, kendini tutan veya geri duran bu vermeye gönderme – kader
(Schicken) denir.
Var olanların temeli bakımından varlık
gönderilendir, varlık verenin vermesinde saklanan geri çekilmede açığa
çıkandır. (s. 140)
…geri çekilen nedir?
“O verir” ifadesinde verme olarak “O”
vardır. Heidegger “O verir” ifadesinde üçüncü tekil şahıs zamirini (…) özel bir
vücut durumunu vurgulamak için büyük yazar. (s. 141-142)
O’nu Ereignis olarak da nitelendirir.
Ereignis / Gerçekleşme
Ereignis bir tahsis etme veya has kılma
olduğu kadar tamamen kendisine ait olanı sınırsız açığa çıkmadan geri çeker. (s.
142)
Varlık ve zaman Ereignisin hususiyetleridir. (s. 144)
Gizli tertibat Ereignisin açığa çıkmasının tutulması veya esirgenmesi olarak
kökleri varlığın huzura gelişinin inkârında bulunan gönderilmiş bir
unutkanlıktır. (s. 146)
Martin
Heidegger – Messkirch Anma Konuşması
Usta ne kadar büyükse, onun şahsı eserinin
tam o kadar gerisinde kalır ve kaybolur. (s. 158)
Bugün insan düşünmeden firardadır.
Düşünceden bu kaçış düşüncesizliğin temelidir. (s. 159)
Hesaplayıcı düşünme hesap eder.
Bir fırsattan diğerine koşar (…) asla
durmaz, asla kendini toplayıp kendine gelmez. (s. 160)
Pek çok Alman yurtlarını kaybetti, köylerini
ve kasabalarını terk etmek zorunda kaldı, doğdukları topraktan çıkarıldı.
Yurtlarını kaybetmemiş olan sayısız diğerleri ise başıboş dolaşıp durmakta.
Peki yurtlarında kalmış olanlar? Ekseriya
bunlar yurtlarından çıkarılmış olanlardan daha da fazla yurtsuzlar. Her gün her
saat bunlar radyo ve televizyona daha fazla bağlanmaktalar. (s. 162)
Modern iletişim tekniklerinin insanı (…)
önüne katıp sürüklediği her şey – her şey bugün insana (…) arz üzerindeki
semadan çok daha yakın…
Çağımızda gerçekten ne olmaktadır? Onun
ayırıcı / tanıtıcı niteliği nedir?
Şimdi başlayan çağa geç atom çağı deniyordu.
Onun en bariz alameti atom bombasıdır. (s. 163)
Modern teknolojinin doğada yeni enerjiler
keşfetmesini ve onları serbest bırakmasını sağlayan temel nedir?
…modern felsefe (…) dünya şimdi hesaplayıcı
düşüncenin saldırılarına (…) açık bir nesne olarak görünür. (s. 164)
Modern teknolojide saklı olan güç insanın
varolanla ilişkisini belirler. O bütün yeryüzüne hükmeden.
…teknolojik ilerleme gittikçe daha da
hızlanacak ve asla durdurulamayacak. Varoluşunun bütün alanlarında insan
gittikçe daha da sıkı biçimde teknolojinin güçleriyle kuşatılacaktır. Şu veya
bu teknik icat / tertibat kılığı altında her an her yerde insandan talepte
bulunan, onu kendine bağlayan, peşi sıra sürükleyen, sıkışıp bunaltan ve ona
kendisini dayatan bu güçler insan vücuda getirmediği için bu güçler uzun
zamandan beri onun iradesinin ötesine geçmiş ve onun karar verme yeteneğinin
sınırlarını çoktan aşmıştır. (s. 165-166)
…yakın olana götüren yol biz insanlar için
her zaman en uzun ve dolayısıyla en zor olan yoldur. Bu yol sükûnet içinde
düşünen düşünmenin yoludur. (s. 167)
…başka türlü hareket edebiliriz. Teknik
aygıtları (…) doğru kullanımla kendimizi onlardan öylesine özgür kılabiliriz ki
her zaman onları salıp serbest bırakabiliriz. (s. 168)
Şeylere karşı sermestilik ve sırra açıklık
bir arada bulunur. (s. 171)
Charles
Bambach – Heidegger, Teknoloji ve Yurt
Heidegger’e göre Ge-stellin hükümranlığı insan özneyi tesir sahası içinde yakalayan
ve onu varlık hakkında derin bir “unutma” tehlikesine açan modernliğin
ontolojik durumunu ifade eder. (s. 183)
…edebi bir dil kendisini kökleri toprak ve
tarihte daimi olan lehçelerin asli, yerli konuşmasından açar.
Heidegger dil ve asli yerlilik üzerine bu
yoğunlaşmayı atom çağının metafiziğinden bir geri dönüşü hazırlamanın yolu
olarak (…) yeniden ele alır.
Lehçe her olgun dilin saklı ve esrarlı
menşeidir. Bir dilin ruhunda saklı her şey bize lehçeden akar. (s. 185)
Sprachmaschinein ürettiği dil dünyayı esrarlı
unsurlarından arındırıp bütün tabiatı Ge-stellin
kalıcı hükmetmesi ise neticelenen metafizik kategorilerin; Vorstellen,
Bestellen, Herstellen ve Herausstellen (tasarımlama, düzenleme, üretme, dışarı
çıkarma) demir kafesine yerleştirir.
Modernliğin bu görüş ufkuna bir mukavemet
tedbiri almak için Heidegger dünyada farklı bir varolma tarzının geliştirilmesi
umudundan dem vurur. O bu umudu Hölderlin’in şairane barınma ülküsünde bulur.
Şiirleştirme bizim sahih tarzda barınmamıza
izin veren şeydir. (s. 186)
Heidegger hepimize (…) parçası olduğu
yurtsuzluğun halinin bir insan olarak var olmak ne anlama geliyorsa onun
ontolojik bir özelliği olduğunda ısrar eder. (s. 190)
Heidegger teknolojik çağın beraberinde
dünyanın büyü bozumunu getiren çığır açıcı dönüşümlerinin (…) mutlak meydan
okumada bulunduğunu tespit eder. (s. 191)
Heidegger (…) varlığın evi olan toprakta
kökleşmiş oluşumuzun izlerini yeniden keşfedebilmemiz için dille münasebetimizi
yeniden düşünmenin münasip bir yorumunu arar.
Heidegger (…) Descartes ve Bacon’ın
teknolojik hâkimiyet rüyasından vazgeçmemizi talep eder. (s. 193)
Yeryüzünü mesken (ethos) ittihaz ederek
sakin olmaya başlarız.
Böyle bir insan var olanlara efendilik etmez
fakat onları varlığın hakikatine yakınlıkları içerisinde muhafaza eder.
Ontolojik yurtsuzluk üzerine bu düşünme
Heidegger’e göre ölümlüleri meskenlerine çağıran tek ve biricik çağrıyı
oluşturur. (s. 194)
Heidegger halis ve hakiki düşünmenin bir
dünya görüşü şekline asla bürünemeyeceğinde ısrar etti, çünkü bir dünya görüşü
her zaman bir gizli tertibat formudur. (s. 196)
Albert
Borgmann – Heidegger’in Teknoloji Eleştirisi
Heidegger (…) gerçekliği (…) anlamaya
çalışmış ve bunu şu üç yolla yapmıştır:
a) varlığın mahiyetini keşfetmiş
b) büyük Grek ve Alman düşünür ve
şairleriyle mükâlemeye girişmiş
c) modern dönemde insanın durumunu tahlil ve
tenkit etmiştir. (s. 205)
Heidegger teknolojinin (…) alet olduğu
fikrini reddetti ve onu temel ve kuşatıcı bir fenomen, modern kültür ve
gerçekliğin en iç karakteristiği olarak düşündü. (s. 206)
Heidegger’in anladığı haliyle teknoloji
kesinlikle Nazi soykırımının bir bileşeniydi. (s. 212)
Modern teknoloji hazinelerini insanlara
teslim etmesi için tabiata meydan okur.
Ardından tabiatın verdiklerini yerleştirir
(stellen) ve düzenler (bestellen) ve böylece onlar insanlar için erişilebilir
ve kullanılabilir hale gelir.
Heidegger tabiatı ele alma ve açma tarzını
çerçeve (das Gestell) teknolojinin özü başlığı altında toplar.
Mukadderatın açılması ve insan hürriyeti bir
ve aynı şeydir. (s. 223)
Çerçeve bir ortaya çıkarmadır.
O insanı ihata eder. (s. 224)
---
Editör: Ahmet Aydoğan
Say Yayınları
2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder