Modernlik ve Demokrasi
1925 yılında Fransa’nın Hermanville kentinde doğdu. Üniversite
eğitimini Ecole Normale Superieure’de tarih (ve felsefe) eğitimin aldı. 1958-60
yılları arasında Ecole Pratique des Hautes Etudes’in müdürlüğünü yaptı. 1970 yılında
bbu okula bağlı olan Centre for the Study of Social Movements’i kurdu. Touraine,
sosyolojinin konusunun toplumsal eylem olması gerektiğini savunur.
İlk dönem çalışmaları daha çok sanayi sosyolojisi, sanayi işçilerinin
teknolojik ve mesleki modernleşmeye karşı tavır alışları üzerinedir. Bu
çalışmalarından iki sonuç çıkarır: birincisi sanayi işçileri bizatihi
teknolojik modernleşmeye değil, bu modernleşmenin kendilerinin iş üzerindeki
özerkliklerini kaybetmelerine karşı çıkmaktadırlar. İkincisi ise, emek ile
sermaye arasındaki çatışma sınaî demokrasinin ve refah devleti’nin oluşumunu sağladıktan
sonra artık toplumdaki temel toplumsal çatışma olma konumunu kaybetmektedir.
Bu çatışmanın yerini toplumun kendini yeniden üretimini
planlayanlar ile bunların kararlarına tâbi olanlar arasındaki toplumsal çatışma
almaktadır.
Touraine 1970’lerden itibaren artık sanayi toplumunun yerini
yeni bir topluma, sanayi-sonrası topluma ya da programlanmış topluma, bıraktığını
belirtir.
The
Post-Industrial Society [Sanayi-sonrası Toplum] (1971) başlıklı çalışması
Touraine’in programlanmış toplumun sınıf yapısını ve
dinamiklerini sanayi toplumu ile karşılaştırmalı olarak ele aldığı klasik bir
çalışma olmuştur. The Academic System in American Society [Amerikan Toplumundaki Akademik Sistem] (1974) başlıklı çalışması
ise böyle bir toplumun seçkinlerinin Amerikan örneğinde nasıl bir eğitim
sistemi içinde eğitildiklerini ve daha genel olarak üniversite ile iktisadi ve
toplumsal hayat arasındaki bağın nasıl kurulduğunun bir incelemesini yapmaktadır.
The Return of the
Actor [Aktörün Dönüşü] (1988)
onun modernlik, demokrasi ve toplumsal hareketler arasındaki ilişkilerin sistematik
bir çözümlemesi yönündeki önemli bir aşamadır.
Touraine’e göre (1971), sanayi-sonrası toplum ya da
programlanmış toplumunda iktisadi büyüme artık sadece sermaye birikimine
dayanmamakta aksine eskisinden daha fazla olarak bilgiye ve toplumun yaratıcılığına
dayanmaktadır. Bu toplumda “hayatın bütün alanları-eğitim, tüketim, bilgi, vs.-giderek
artan bir şekilde üretim etkenleri denilen şeyle bütünleştirilmiştir.
Sanayi sonrası toplumun en önemli özelliği bilgi teknolojisi
kullanımının sağladığı denetim gücüdür. Buradan hareketle Touraine bu yeni
toplumdaki temel bölünmenin ve çatışmanın bilgiye erişme ve kullanma gücünden kaynaklandığını
savunur.
GEÇ MODERN TOPLUMUN
DURUMU
Touraine’in çalışmalarında toplumsal
aktörler kavramı daha çok toplumsal sınıf ve benzeri kolektif
topluluklar için kullanılan bir kavramdır.
The Return of
the Actor (1988) adlı çalışmasında
Touraine toplumsal hayatın merkezinde üç unsurun yer aldığını belirtir:
1) örgütlenmiş uygulamaların birbirlerinden uzaklaşması ve
bir bilinç olarak özne,
2) merkezî toplumsal çatışmaların konusu olan bilişsel,
iktisadi ve etik kültürel modeller (tarihsellik) ve
3) bu kültürel modellere toplumsal bir biçim vermek için
birbirleri ile mücadele eden toplumsal gruplar olarak toplumsal hareketlerdir.
Bu suretle onun göstermek istediği şey toplumun merkezinin
boşalmış olmadığı, toplumsal hareketlerin her yerde mevcut oldukları ve
modernliğin ve demokrasinin alacağı şeklin bu hareketlerin eylemlerinin içeriğine
ve şekline
bağlı olacağıdır.
The
Self-Production of Society [Toplumun Kendini Üretimi] adlı çalışmasında Touraine kendi
tabiriyle “toplum sosyolojisi yerine aktörler sosyolojisini” koyacak ve böylece
sosyolojide mevcut olan nesnel-öznel ya da sistemeylem kuramları şeklindeki
yanlış bölünmeyi aşacak yeni bir kuram geliştirmeye çalışır. Yöntem olarak da Touraine “sosyologların toplumsal değişim
hareketlerini, onların içinde doğrudan yer alarak inceledikleri ‘sosyolojik
müdahalecilik’ yöntemini önerir.
What is
Democracy (1997) adlı çalışmasında da
demokrasinin incelenmesinin betimleyici olmakla kalmayıp aynı zamanda çare
önerici de olması gerektiğini belirtir. O, modernliğin aşılmasından, terk
edilmesinden ya da ondan geri dönülmesinden yana değil, onun aksayan yönlerinin
onarılmasından ve geliştirilmesinden yanadır.
Demokrasiyi savunmak için yapılması gereken şey siyasal
özgürlük ve demokrasiyi vatandaşlık, hukuk ve akılcı eylemin birliğinde uzlaştırılmış
bir kültürel ve siyasal çoğulculuğun hizmetkârı kılmaktır.
Touraine bu uzlaştırmanın radikal bir kültürel demokrasi
içinde mümkün olacağını düşünür.
Touraine’e göre, kültürel demokrasi kültürel çeşitliliğin
ulusal-toplumsal birlik ve dayanışma içinde korunması ve kültürel değerlerin akıl
ve akılcılığın gerekleri ile uzlaştırılmasını ferdiyet kazanmış bireyin, yani
Öznenin yaratıcılığına ve iradesine bırakan bir demokrasi anlayışıdır.
“Bir zamanlar adalet herkesin kanun gözünde eşit olması ve
imtiyazların yok edilmesi demekti. Şimdi adalet özgürlüklerin kurumsal olarak
savunulması, suiistimallerin, şiddetin ve yolsuzluğun kınanması demektir...”
Touraine
Touraine’e göre entelektüeller Batı modernleşmesinin ayırdığı
dünyaları birleştirmek, açtığı yarayı tedavi etmek için çaba göstermezlerse
anlamlar dünyası cemaatçi diktatörlüklerin denetimi altına girecektir.
MODERNLİK VE MODERN
TOPLUMLARIN TEMEL SORUNU
Touraine’e göre, modernleşme kavramı bir ülkenin tarım
toplumundan sanayi toplumuna doğru olan tarihsel dönüşümüne; modernlik ise,
modernleşmiş ya da modernleşmekte olsun, verili bir toplumsal örgütlenmenin işleme
biçimine, pratikte sanayi toplumunun sorunlarına atıfta bulunur.
Ona göre, modern toplumların en temel sorunu toplumsal
birlik ve dayanışma içinde kültürel çeşitliliğin nasıl sürdürülebileceği
sorunudur.
Bu sorunun asıl kaynağı modernliğin araçlar dünyası ile
anlamlar dünyasını birbirinden ayırmış olmasında yatar.
Touraine’e göre, Rönesans’tan Fransız Devrimi ve büyük
ölçekli sanayileşmeye kadar olan dönem erken ya da klasik modernlik aşamasını,
sanayi devriminden 1970’lere kadar olan dönem orta modernlik aşamasını,
1970’lerden sonraki dönem ise geç modernlik aşamasını temsil eder.
Touraine’e göre, modernlik akıl tarafından keşfedilen ve
kullanılan yasalara sahip doğal dünya ile Özne dünyası arasında artan kopuş
demektir.
MODERNLİK VE ÖZNE
Modernlik aklın zaferine izin vermek için özne fikrini terk
etmiş, aklı özgür kılabilmek için duyguları ve tahayyülleri bastırmış ve kadınlar,
çocuklar, işçiler ve sömürge altındaki insanlar gibi tutku ile özdeş tutulan
toplumsal kategorileri akılcılık ile özdeşleşen kapitalist seçkinlerin
boyunduruğu altında ezmiştir.
Touraine’e göre özne kendi başına modernliğin dağılan dünyasını
bir araya getiremez; bu birleştirme ancak akıl ile Öznenin yeniden bir araya gelmesi/getirilmesi
ile mümkün olabilir.
Eğer Özne, kurulu güçlerin bizi kendilerine taptırdığı bütün
putları kırıp, bütün güçlere karşı direnir ve farklı olma ve hatta kitle
toplumunda yalnız olma hakkını savunabilirse, modernlik fikri Özne etrafında inşa
edilebilir.
MODERNLİK İLE ÖZNE VE
DEMOKRASİ ARASINDAKİ İLİŞKİLER
Demokrasi her şeyden önce ulus devletin ve serbest piyasa
düzeninin varlığını gerektirir. Touraine’in
demokrasi ile özne arasında kurduğu ilişkiye göre demokrasi, öznelerin kendi
kültürleri ve özgürlükleri bağlamında, sistemlerin egemen mantığına karşı
yürüttükleri bir savaş, bir özne siyaseti ve öznenin var olabilmesinin bir ön
koşuludur.
Bundan dolayı demokratik kültür ile cumhuriyetçi kültür arasında
büyük farklılıklar vardır. Bu farklılıklardan birincisi, cumhuriyetçi kültür
birlik peşinde iken demokratik kültür çeşitliliği korur. İkincisi, cumhuriyetçi
kültür özgürlüğü vatandaşlık ile özdeş tutarken demokratik kültür insan haklarını
vatandaşın görevleri anlayışının ve tüketici taleplerinin karşısına koyar
Onun nazarında, özgürlük arzusu bireyliği, kültürel kimlik
özelciliği (particularism) ve akıl ise evrenselliği temsil eder. Bir birey, davranışı,
özgürlük arzusunu bir kültüre üyelik ve akla dayanma ile birleştirdiği ölçüde
bir Öznedir.
Özne burada bir sentezin ürünü olarak karşımıza çıkıyor. Bu
nokta çok önemli; Touraine kültürel aidiyetin birey nezdinde baskın olmasının
ayrımcılığa ve mezhepçiliğe yol açtığına dikkat çeker. Teknik akılcılık asla
belli bir kültür ya da cemaatle özdeş tutulmamalıdır. Çünkü Touraine göre,
birey tek bir mensubiyetin ürünü değildir. Bu konudaki düşünceleri Ziya Gökalp’in modern ulus devletin inşası
için önerdiği modelle benzerlikler arz eder. Gökalp’in düşüncesindeki Batı
medeniyeti Touraine’in Weber’ci anlamda kullandığı teknik ya da araçsal akıl
ile hemen hemen özdeştir.
“Demokratik ruh birlik ile çeşitliliğin birbirlerine bağlı
olduklarının farkında olmaya dayanır.” Touraine
Demokrasi hem gelişmiş hem de gelişmemiş ülkelerde tehdit
altındadır: gelişmiş ülkelerde laissez faire tutumundan (burada bireycilik
vurgusu tehdittir), gelişmekte olan ülkelerde ise totaliteryen diktatörlükten
ortaya çıkan bir tehdit (burada da cemaatlerin/belli gurupların güç kazanması
tehdittir).
SİYASAL MODERNLİK
Touraine’e göre, siyasal modernliğin iki veçhesi vardır.
Bunlardan biri devletin keyfi gücünü sınırlayan hukuk devleti ya da hukuki
temel, diğeri ise halkın egemenliğidir. Ancak, demokrasi ile hukuk devleti arasında
zorunlu bir bağ yoktur çünkü demokrasi hukuk devletinden değil, özgürlük ve eşitlik
gibi ahlâki ilkelere müracaattan doğmuştur.
Touraine’e göre, siyasal düzlemde demokrasinin birbiriyle bağlantılı,
birbirini tamamlayan fakat herhangi bir merkezî ilke tarafından birleştirilmemiş
olan üç boyutu vardır: temel haklara saygı, vatandaşlık, siyasal liderlerin
temsil edebilirliği. Demokrasinin birbirini tamamlayan bu üç boyutu arasında
ideal bir dengeden söz etmek mümkün değildir. Farklı ülkelerde bunlardan biri
ya da ikisi diğerinden daha fazla öne çıkabilir.
Devlet sadece ülkenin ve ulusun değil, toplumsal aktörlerin ve
onların özgürlük ve sorumluluğa erişmelerinin hizmetkârı olmadıkça demokrasi var
olamaz.
“Eğer etki yukarıdan aşağıya doğru uygulanıyorsa demokrasi
yoktur.” Touraine
TOPLUMSAL HAREKETLER VE
KÜLTÜREL DEMOKRASİ
Sanayi-sonrası toplumunda ya da diğer adı ile programlanmış
toplumda artık temel toplumsal çelişki teknik, ticari ya da mali mekanizma ile
bağımlı tüketici arasındadır. Bu yeni toplumda tahakküm gayri-şahsileşirken, bağımlılık
şahsileşmektedir.
Kültürel demokrasisinin üç temel amacı vardır:
1) artan eşitsizlikler ve daha fazla dışlanmaya yol açan
küresel iktisadi ve mali sistemler karşısında sınıf farklılıklarını azaltmak ve
ekonomi üzerindeki toplumsal ve siyasal kontrolü artırmak,
2) bu gayri-şahsi tahakküm sisteminin toplumsal aktörleri
kendi kişisel veya cemaatçi kimliklerine kapanmaya zorlaması ve bu suretle azınlıkların
reddedilmesini teşvik etmesi karşısında kültürel çeşitliliğin saygı görmesini
temin etmesi ve herkese eşit toplumsal ve kültürel hakları garanti etmesi ve
3) üretim ve yönetim sistemlerinin teknik akılcılığına tâbi
olan tüketicilerin sağlık, eğitim, bilişim alanlarındaki taleplerinin dikkate
alınması.
Demokrasi ve toplumsal hareketler için özgür ve adil toplum
fikrinden daha tehlikeli bir şey olamaz. Kendini böyle bir fikirle özdeşleştirmiş
bir demokrasi ya da bunun için kendini belli bir toplumsal hareketle özdeşleştiren
bir siyasi güç demokrasiye değil, kaçınılmaz olarak otoriteryenliğe
götürür.
Touraine’e göre, sanayi toplumu ve öncesinin toplumsal hareketleri bir toplumu ya da özneyi radikal
bir şekilde yeniden inşa etme, yani mevcut olanı reddederek, ondan kesin bir kopma
yaratarak yepyeni bir toplum ya da özne inşa etme amacındaydılar. Sanayi sonrası
toplumdaki toplumsal hareketler ise paylaşılan ortak değerlerden hareketle ve
onlar adına toplumun veya öznenin aksayan yönlerinin demokratik yollar ve araçlarla
onarılması amacındadırlar.
Touraine, toplumsal hareketlerin üç türünü belirler: toplumla
ilgili (societal) hareketler, kültürel hareketler, tarihsel hareketler.
Bir toplumsal hareket kendini bir mesele ile özdeşleştirir ve
hasmını ortadan kaldırılması gereken bir engel, bir düşman ya da hain ilan
ederse o zaman toplumsal hareket vasfını kaybedip, karşı toplumsal harekete dönüşür.
Özne, toplumsal hareketler ve demokrasi birbirlerinden ayrılamaz
üç tema oluştururlar. Bunların karşıtında duran ayrılmaz birleşim ise şiddet
cehennemine götüren tarihsel gereklilik fikri, devrimci eylem ve
totaliteryenliktir.
---
Çağdaş Sosyoloji Kuramları
Editör: Prof.Dr. Aylin Görgün Baran & Prof. Dr. Serap Suğur
Anadolu Üniversitesi, 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder