28 Eylül 2014 Pazar

Alain Touraine

Modernlik ve Demokrasi

1925 yılında Fransa’nın Hermanville kentinde doğdu. Üniversite eğitimini Ecole Normale Superieure’de tarih (ve felsefe) eğitimin aldı. 1958-60 yılları arasında Ecole Pratique des Hautes Etudes’in müdürlüğünü yaptı. 1970 yılında bbu okula bağlı olan Centre for the Study of Social Movements’i kurdu. Touraine, sosyolojinin konusunun toplumsal eylem olması gerektiğini savunur.
İlk dönem çalışmaları daha çok sanayi sosyolojisi, sanayi işçilerinin teknolojik ve mesleki modernleşmeye karşı tavır alışları üzerinedir. Bu çalışmalarından iki sonuç çıkarır: birincisi sanayi işçileri bizatihi teknolojik modernleşmeye değil, bu modernleşmenin kendilerinin iş üzerindeki özerkliklerini kaybetmelerine karşı çıkmaktadırlar. İkincisi ise, emek ile sermaye arasındaki çatışma sınaî demokrasinin ve refah devleti’nin oluşumunu sağladıktan sonra artık toplumdaki temel toplumsal çatışma olma konumunu kaybetmektedir.
Bu çatışmanın yerini toplumun kendini yeniden üretimini planlayanlar ile bunların kararlarına tâbi olanlar arasındaki toplumsal çatışma almaktadır.
Touraine 1970’lerden itibaren artık sanayi toplumunun yerini yeni bir topluma, sanayi-sonrası topluma ya da programlanmış topluma, bıraktığını belirtir.
The Post-Industrial Society [Sanayi-sonrası Toplum] (1971) başlıklı çalışması
Touraine’in programlanmış toplumun sınıf yapısını ve dinamiklerini sanayi toplumu ile karşılaştırmalı olarak ele aldığı klasik bir çalışma olmuştur. The Academic System in American Society [Amerikan Toplumundaki Akademik Sistem] (1974) başlıklı çalışması ise böyle bir toplumun seçkinlerinin Amerikan örneğinde nasıl bir eğitim sistemi içinde eğitildiklerini ve daha genel olarak üniversite ile iktisadi ve toplumsal hayat arasındaki bağın nasıl kurulduğunun bir incelemesini yapmaktadır. The Return of the Actor [Aktörün Dönüşü] (1988) onun modernlik, demokrasi ve toplumsal hareketler arasındaki ilişkilerin sistematik bir çözümlemesi yönündeki önemli bir aşamadır.
Touraine’e göre (1971), sanayi-sonrası toplum ya da programlanmış toplumunda iktisadi büyüme artık sadece sermaye birikimine dayanmamakta aksine eskisinden daha fazla olarak bilgiye ve toplumun yaratıcılığına dayanmaktadır. Bu toplumda “hayatın bütün alanları-eğitim, tüketim, bilgi, vs.-giderek artan bir şekilde üretim etkenleri denilen şeyle bütünleştirilmiştir.
Sanayi sonrası toplumun en önemli özelliği bilgi teknolojisi kullanımının sağladığı denetim gücüdür. Buradan hareketle Touraine bu yeni toplumdaki temel bölünmenin ve çatışmanın bilgiye erişme ve kullanma gücünden kaynaklandığını savunur.

GEÇ MODERN TOPLUMUN DURUMU
Touraine’in çalışmalarında toplumsal aktörler kavramı daha çok toplumsal sınıf ve benzeri kolektif topluluklar için kullanılan bir kavramdır.
The Return of the Actor (1988) adlı çalışmasında Touraine toplumsal hayatın merkezinde üç unsurun yer aldığını belirtir:
1) örgütlenmiş uygulamaların birbirlerinden uzaklaşması ve bir bilinç olarak özne,
2) merkezî toplumsal çatışmaların konusu olan bilişsel, iktisadi ve etik kültürel modeller (tarihsellik) ve
3) bu kültürel modellere toplumsal bir biçim vermek için birbirleri ile mücadele eden toplumsal gruplar olarak toplumsal hareketlerdir.
Bu suretle onun göstermek istediği şey toplumun merkezinin boşalmış olmadığı, toplumsal hareketlerin her yerde mevcut oldukları ve modernliğin ve demokrasinin alacağı şeklin bu hareketlerin eylemlerinin içeriğine ve şekline
bağlı olacağıdır.
The Self-Production of Society [Toplumun Kendini Üretimi] adlı çalışmasında Touraine kendi tabiriyle “toplum sosyolojisi yerine aktörler sosyolojisini” koyacak ve böylece sosyolojide mevcut olan nesnel-öznel ya da sistemeylem kuramları şeklindeki yanlış bölünmeyi aşacak yeni bir kuram geliştirmeye çalışır. Yöntem olarak da Touraine “sosyologların toplumsal değişim hareketlerini, onların içinde doğrudan yer alarak inceledikleri ‘sosyolojik müdahalecilik’ yöntemini önerir.
What is Democracy (1997) adlı çalışmasında da demokrasinin incelenmesinin betimleyici olmakla kalmayıp aynı zamanda çare önerici de olması gerektiğini belirtir. O, modernliğin aşılmasından, terk edilmesinden ya da ondan geri dönülmesinden yana değil, onun aksayan yönlerinin onarılmasından ve geliştirilmesinden yanadır.
Demokrasiyi savunmak için yapılması gereken şey siyasal özgürlük ve demokrasiyi vatandaşlık, hukuk ve akılcı eylemin birliğinde uzlaştırılmış bir kültürel ve siyasal çoğulculuğun hizmetkârı kılmaktır.
Touraine bu uzlaştırmanın radikal bir kültürel demokrasi içinde mümkün olacağını düşünür.
Touraine’e göre, kültürel demokrasi kültürel çeşitliliğin ulusal-toplumsal birlik ve dayanışma içinde korunması ve kültürel değerlerin akıl ve akılcılığın gerekleri ile uzlaştırılmasını ferdiyet kazanmış bireyin, yani Öznenin yaratıcılığına ve iradesine bırakan bir demokrasi anlayışıdır.
“Bir zamanlar adalet herkesin kanun gözünde eşit olması ve imtiyazların yok edilmesi demekti. Şimdi adalet özgürlüklerin kurumsal olarak savunulması, suiistimallerin, şiddetin ve yolsuzluğun kınanması demektir...” Touraine
Touraine’e göre entelektüeller Batı modernleşmesinin ayırdığı dünyaları birleştirmek, açtığı yarayı tedavi etmek için çaba göstermezlerse anlamlar dünyası cemaatçi diktatörlüklerin denetimi altına girecektir.

MODERNLİK VE MODERN TOPLUMLARIN TEMEL SORUNU
Touraine’e göre, modernleşme kavramı bir ülkenin tarım toplumundan sanayi toplumuna doğru olan tarihsel dönüşümüne; modernlik ise, modernleşmiş ya da modernleşmekte olsun, verili bir toplumsal örgütlenmenin işleme biçimine, pratikte sanayi toplumunun sorunlarına atıfta bulunur.
Ona göre, modern toplumların en temel sorunu toplumsal birlik ve dayanışma içinde kültürel çeşitliliğin nasıl sürdürülebileceği sorunudur.
Bu sorunun asıl kaynağı modernliğin araçlar dünyası ile anlamlar dünyasını birbirinden ayırmış olmasında yatar.
Touraine’e göre, Rönesans’tan Fransız Devrimi ve büyük ölçekli sanayileşmeye kadar olan dönem erken ya da klasik modernlik aşamasını, sanayi devriminden 1970’lere kadar olan dönem orta modernlik aşamasını, 1970’lerden sonraki dönem ise geç modernlik aşamasını temsil eder.
Touraine’e göre, modernlik akıl tarafından keşfedilen ve kullanılan yasalara sahip doğal dünya ile Özne dünyası arasında artan kopuş demektir.

MODERNLİK VE ÖZNE
Modernlik aklın zaferine izin vermek için özne fikrini terk etmiş, aklı özgür kılabilmek için duyguları ve tahayyülleri bastırmış ve kadınlar, çocuklar, işçiler ve sömürge altındaki insanlar gibi tutku ile özdeş tutulan toplumsal kategorileri akılcılık ile özdeşleşen kapitalist seçkinlerin boyunduruğu altında ezmiştir.
Touraine’e göre özne kendi başına modernliğin dağılan dünyasını bir araya getiremez; bu birleştirme ancak akıl ile Öznenin yeniden bir araya gelmesi/getirilmesi ile mümkün olabilir.
Eğer Özne, kurulu güçlerin bizi kendilerine taptırdığı bütün putları kırıp, bütün güçlere karşı direnir ve farklı olma ve hatta kitle toplumunda yalnız olma hakkını savunabilirse, modernlik fikri Özne etrafında inşa edilebilir.

MODERNLİK İLE ÖZNE VE DEMOKRASİ ARASINDAKİ İLİŞKİLER
Demokrasi her şeyden önce ulus devletin ve serbest piyasa düzeninin varlığını gerektirir. Touraine’in demokrasi ile özne arasında kurduğu ilişkiye göre demokrasi, öznelerin kendi kültürleri ve özgürlükleri bağlamında, sistemlerin egemen mantığına karşı yürüttükleri bir savaş, bir özne siyaseti ve öznenin var olabilmesinin bir ön koşuludur.
Bundan dolayı demokratik kültür ile cumhuriyetçi kültür arasında büyük farklılıklar vardır. Bu farklılıklardan birincisi, cumhuriyetçi kültür birlik peşinde iken demokratik kültür çeşitliliği korur. İkincisi, cumhuriyetçi kültür özgürlüğü vatandaşlık ile özdeş tutarken demokratik kültür insan haklarını vatandaşın görevleri anlayışının ve tüketici taleplerinin karşısına koyar
Onun nazarında, özgürlük arzusu bireyliği, kültürel kimlik özelciliği (particularism) ve akıl ise evrenselliği temsil eder. Bir birey, davranışı, özgürlük arzusunu bir kültüre üyelik ve akla dayanma ile birleştirdiği ölçüde bir Öznedir.
Özne burada bir sentezin ürünü olarak karşımıza çıkıyor. Bu nokta çok önemli; Touraine kültürel aidiyetin birey nezdinde baskın olmasının ayrımcılığa ve mezhepçiliğe yol açtığına dikkat çeker. Teknik akılcılık asla belli bir kültür ya da cemaatle özdeş tutulmamalıdır. Çünkü Touraine göre, birey tek bir mensubiyetin ürünü değildir. Bu konudaki düşünceleri Ziya Gökalp’in modern ulus devletin inşası için önerdiği modelle benzerlikler arz eder. Gökalp’in düşüncesindeki Batı medeniyeti Touraine’in Weber’ci anlamda kullandığı teknik ya da araçsal akıl ile hemen hemen özdeştir.
“Demokratik ruh birlik ile çeşitliliğin birbirlerine bağlı olduklarının farkında olmaya dayanır.” Touraine
Demokrasi hem gelişmiş hem de gelişmemiş ülkelerde tehdit altındadır: gelişmiş ülkelerde laissez faire tutumundan (burada bireycilik vurgusu tehdittir), gelişmekte olan ülkelerde ise totaliteryen diktatörlükten ortaya çıkan bir tehdit (burada da cemaatlerin/belli gurupların güç kazanması tehdittir).

SİYASAL MODERNLİK
Touraine’e göre, siyasal modernliğin iki veçhesi vardır. Bunlardan biri devletin keyfi gücünü sınırlayan hukuk devleti ya da hukuki temel, diğeri ise halkın egemenliğidir. Ancak, demokrasi ile hukuk devleti arasında zorunlu bir bağ yoktur çünkü demokrasi hukuk devletinden değil, özgürlük ve eşitlik gibi ahlâki ilkelere müracaattan doğmuştur.
Touraine’e göre, siyasal düzlemde demokrasinin birbiriyle bağlantılı, birbirini tamamlayan fakat herhangi bir merkezî ilke tarafından birleştirilmemiş olan üç boyutu vardır: temel haklara saygı, vatandaşlık, siyasal liderlerin temsil edebilirliği. Demokrasinin birbirini tamamlayan bu üç boyutu arasında ideal bir dengeden söz etmek mümkün değildir. Farklı ülkelerde bunlardan biri ya da ikisi diğerinden daha fazla öne çıkabilir.
Devlet sadece ülkenin ve ulusun değil, toplumsal aktörlerin ve onların özgürlük ve sorumluluğa erişmelerinin hizmetkârı olmadıkça demokrasi var olamaz.
“Eğer etki yukarıdan aşağıya doğru uygulanıyorsa demokrasi yoktur.” Touraine

TOPLUMSAL HAREKETLER VE KÜLTÜREL DEMOKRASİ
Sanayi-sonrası toplumunda ya da diğer adı ile programlanmış toplumda artık temel toplumsal çelişki teknik, ticari ya da mali mekanizma ile bağımlı tüketici arasındadır. Bu yeni toplumda tahakküm gayri-şahsileşirken, bağımlılık şahsileşmektedir.
Kültürel demokrasisinin üç temel amacı vardır:
1) artan eşitsizlikler ve daha fazla dışlanmaya yol açan küresel iktisadi ve mali sistemler karşısında sınıf farklılıklarını azaltmak ve ekonomi üzerindeki toplumsal ve siyasal kontrolü artırmak,
2) bu gayri-şahsi tahakküm sisteminin toplumsal aktörleri kendi kişisel veya cemaatçi kimliklerine kapanmaya zorlaması ve bu suretle azınlıkların reddedilmesini teşvik etmesi karşısında kültürel çeşitliliğin saygı görmesini temin etmesi ve herkese eşit toplumsal ve kültürel hakları garanti etmesi ve
3) üretim ve yönetim sistemlerinin teknik akılcılığına tâbi olan tüketicilerin sağlık, eğitim, bilişim alanlarındaki taleplerinin dikkate alınması.
Demokrasi ve toplumsal hareketler için özgür ve adil toplum fikrinden daha tehlikeli bir şey olamaz. Kendini böyle bir fikirle özdeşleştirmiş bir demokrasi ya da bunun için kendini belli bir toplumsal hareketle özdeşleştiren bir siyasi güç demokrasiye değil, kaçınılmaz olarak otoriteryenliğe götürür.
Touraine’e göre, sanayi toplumu ve öncesinin toplumsal hareketleri bir toplumu ya da özneyi radikal bir şekilde yeniden inşa etme, yani mevcut olanı reddederek, ondan kesin bir kopma yaratarak yepyeni bir toplum ya da özne inşa etme amacındaydılar. Sanayi sonrası toplumdaki toplumsal hareketler ise paylaşılan ortak değerlerden hareketle ve onlar adına toplumun veya öznenin aksayan yönlerinin demokratik yollar ve araçlarla onarılması amacındadırlar.
Touraine, toplumsal hareketlerin üç türünü belirler: toplumla ilgili (societal) hareketler, kültürel hareketler, tarihsel hareketler.
Bir toplumsal hareket kendini bir mesele ile özdeşleştirir ve hasmını ortadan kaldırılması gereken bir engel, bir düşman ya da hain ilan ederse o zaman toplumsal hareket vasfını kaybedip, karşı toplumsal harekete dönüşür.

Özne, toplumsal hareketler ve demokrasi birbirlerinden ayrılamaz üç tema oluştururlar. Bunların karşıtında duran ayrılmaz birleşim ise şiddet cehennemine götüren tarihsel gereklilik fikri, devrimci eylem ve totaliteryenliktir.

---
Çağdaş Sosyoloji Kuramları
Editör: Prof.Dr. Aylin Görgün Baran & Prof. Dr. Serap Suğur
Anadolu Üniversitesi, 2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder