Toplumsal Değişme
Toplumun yapısını oluşturan toplumsal ilişkiler ağının ve
bunları belirleyen kurumların değişmesi, toplumsal değişme başlığı altında ele
alınır.
Ekonomik göstergelerle ifade edilen ve daha çok ekonomi ile
ilgili olan kalkınma ve gelişme kavramları toplumsal değişmenin yön ve
niteliğini gösterir.
Coğrafi durum ve özellikler, kültürel faktörler, teknolojik
faktörler, demografik faktörler toplumsal değişme ile iç içe geçen unsurlardır.
Aydınlanma
Kökleri Rönesans ve reforma dayanan bir düşünce hareketidir.
Hıristiyan merkezi dünya görüşüne bir tepki olarak gelişmiştir. Toplumda
yerleşik olan dini sistemlere karşı akıl ve bilime öncelik veren bir yapıyı
savunmuştur. Bu noktada Aydınlanma düşüncesi rasyonel düşünceye sırtını yaslar.
Rasyonel düşünce doğa kanunlarını ilke edinir ve insanı da doğa düzeninin bir
parçası olarak görür. Bu çerçevede insana metafizik bir imkân sunulmaz. Zira
fizik ötesi olgular doğa da mevcut değildirler. Aydınlanma düşüncesi, metafizik
olgulara yönelik inancın ilerlemeye engel teşkil ettiğini savunur.
Aydınlanma düşüncesinin temel ilkeleri:
1) İnsanlığın epistemolojik birliğinin sağlanması.
2) Aklın kılavuzluğunda insanlığı bağlayıcı ahlak ve yargı
ilkelerinin oluşturulması.
3) Rasyonel bir toplumun önünde engel olarak beliren bütün
metafizik değerlerin ortadan kaldırılması.
4) Rasyonel bilginin yüceltilmesi.
Aydınlanma Düşünürleri
Aydınlanma, temel olarak dünyayı rasyonel çerçevede anlamaya
ve açıklamaya çalışır.
Thomas Hobbes
Bir arada yaşama yeteneği olmayan insan bu sebeple toplumsal
sözleşme çerçevesinde örgütlenme yoluna gitmiştir. Hobbes, devletin
ontolojisini bu şekilde temellendirir.
John Locke
Mülkiyet başta olmak üzere insanın bir takım haklarının korunması
için bir sözleşme çerçevesinde örgütlenme sonucunda devlet ortaya çıkmıştır.
Jean Jacques Rousseau
Bireyin davranışların kökeninde insan doğası değil,
yaşanılan toplum belirleyicidir. Toplumun ortak çıkarları bir sözleşme
çerçevesinde tespit edilir ve devlet ortaya çıkar.
David Hume
İnsan davranışının kökeninde toplumsallık belirleyicidir.
Montesguieu
Toplum yapısı ve yönetim biçimleriyle ilgilenmiştir. Toplum,
iklim ve coğrafi şartlarla biçimlenir.
Voltaire
Düşünce özgürlüğü ve adalet kavramlarıyla ilgilenmiştir.
Adam Ferguson
Toplumsal iş bölümü ve emeğin yabancılaşması konularında
çalışmıştır. Sanayi, ilerleme için kaçınılmazdır ancak sanayi sonucunda
yabancılaşma da kaçınılmazdır.
Aydınlanma düşüncesi, akıl, eşitlik, özgürlük gibi
kavramlarının yüceliğini korumakla beraber değişimi olumlu karşılamıştır.
Devrimler
Bilimsel Devrim
Isaac Newton’un
evrensel yerçekimi yasası bilimsel devrimin temelidir. Çünkü bu sayede evrenin
tümünü kapsayan rasyonel bir açıklama mümkün olmuştur. İnsan, doğa ve evren
mekanik bir düzenek şeklinde tasavvur edilmiştir.
Bilimsel devrimle birlikte insanın ve onun dünyasının
olgusal ve yetkin bilgisine ancak bilimin ilerleyişiyle ulaşılacağı
savunulmuştur.
Endüstri Devrimi
Güç kaynağı olarak mekanik düzeneklerin kullanıma geçmesiyle
birlikte endüstri devrimi başlar ve bundan sonra çok hızlı biçimde toplumsal
hayatta dönüşümler görülür. Makineleşmeyle birlikte insan emeğine dayalı
ekonomiden makinelerin gücüne dayalı ekonomiye geçilmiştir. Böylelikle iş gücü
tarımsal alandan sanayiye kaymıştır. Artı değer, sanayiciyi zenginleştirirken
emekçi sınıfta yabancılaşmaya yol açmıştır.
Fransız Devrimi
Uluslararası etkileri en geniş devrimdir.
Özgürlük ve eşitlik sloganlarıyla aristokratik yapıların
yıkılıp yeni bir toplumsal düzen kurmayı hedeflemiştir. Devrimin en önemli
sonuçlarından biri, otorite ve iktidarın kaynağının değişmesi sonucunda ortaya
çıkan demokrasi kavramdır. Devrimle birlikte demokrasi bir tercih değil
devletin tek rasyonel biçimi haline gelmiştir.
Modernite
Aydınlanma ile Avrupa’da başlayan ekonomik, toplumsal ve
siyasi değişimi ifade eder. Modernitenin temelleri bilim, ilerleme, nesnellik
ve evrensellik sözcüklerine dayanır.
Modernitenin Kurumsal
Boyutları
Anthony Giddens,
moderniteyi dört temel kurum aracılığıyla tanımlar. Bunların ilki kapitalizmdir.
İkinci önemli kavram endüstrileşmedir. Endüstriyalizm malların üretimi
için makinelerin kullanımını önceler. Doğanın dönüştürülmesi temel amaçtır. Üçüncü
önemli kavram gözetimdir. Gözetim çok boyutlu olup öncelikle
toplulukların siyasal alandaki faaliyetlerinin denetim altında tutulmasını
ifade etmektedir. Modernitenin son kurumsal boyutu olarak askeri güç,
savaş araçlarının kontrolü, savaşın endüstrileşmesini ifade eder.
Modernizm
Modern düşüncenin sanat ve kültür alanındaki faaliyetlerini
ifade eder. Kültür ve sanatı kapitalizmin güdümüne sokma teşebbüsleri olarak
özetlenebilir.
Modernleşme
Akılcılığın gündelik pratiklerde bütün değerlerin önüne
geçmesi sürecini ifade eder. Büyüyen kapitalizm, tüm dünyayı pazar haline
getirirken insanları, tüm pratikleriyle birlikte bu pazara entegre etmek
durumundadır. Modernleşme tam olarak bu dönüşümü ifade eder.
Geleneksel ve Modern
Toplumlar
Modern kavramı nitelik olarak modernleşmeyi takip eden
toplum biçimlerini göstermektedir. Buna göre tarımsal üretimin ağırlıkta olduğu
bölgeler modern öncesi olarak telakki edilir. Buna karşılık olarak şehirleşmiş
bölgeler modern olarak tanımlanır.
Sömürgecilik günümüz dünyasını şekillendiren en önemli
olgudur. ABD ve Batı Avrupa ülkeleri sömürgecilik faaliyetlerinde öne çıkan ve
kendi endüstrilerini ilk olarak kuran ülkeler olarak birinci dünya
olarak tanımlanırlar. SSCB güdümündeki sosyalist merkezli ekonomiler ikinci
dünya olarak tanımlanır. Bunların dışında kalan ve endüstrileşmede nispeten
geri kalmış ülkeler ise üçüncü dünya olarak tanımlanır.
Üçüncü dünya
kavramı az gelişmiş toplumları işaret etmektedir.
Endüstrileşme ve
Kapitalizm
Kapitalizm: merkezinde özel mülkiyetin yer aldığı üretim
sistemidir.
Endüstrileşme: sanayileşme ve buna paralel olarak ortaya
çıkan büyük miktarda servet üreten ekonomik yapılanmayı ifade eder.
Kapitalizm, endüstrileşmenin baş aktörü olmasına rağmen bu
iki kavram aynı anlama gelmez.
Sosyoloji ve Modernite
İlişkisi
Sosyolojinin kurucuları Saint
Simon ve Auguste Comte’un
çalışmalarının merkezi, Aydınlanmaya paralel gelişim gösteren pozitivizm ve
toplumsal bir kuram olarak Fransız ve Endüstri devrimleri sonrası Avrupa’da
ortaya çıkan modern toplum hakkındadır.
Geleceğin toplumunu Saint
Simon, sanayi devleti olarak tanımlamıştır.
Çalışmalarının odağına moderleşmeyi alan ilk sosyolog G. Simmel’dir.
Simmel’e göre ileri derecede kişisel özgürlüğün sonucu
olarak insanlar başkalarını nesne ya da araç olarak algılayacaklardır.
Marx, Weber, Durkheim dünyayı şekillendirmekte olan
değişimin geleceğini ön görmeye çalışmışlardır.
Marx’a göre modern dünyayı biçimlendiren asıl güç
kapitalizmdir.
Durkheim’a göre modern dünya endüstrileşmenin temelinde
şekillenmektedir.
Modernite ve
Postmodernite
Aydınlanma sonrasında yaşanalar bazı düşünürleri Aydınlanma
konusunda şüpheye bazılarını ise Aydınlanma düşüncesinin hatalı olduğu sonucuna
getirmiştir.
Habermas, Aydınlanma düşüncesine olan inancın azaldığına işaret
etmiştir. Bununla birlikte modernliğin en güçlü savunucularındandır.
Elen M. Wood,
Aydınlanma düşüncesine yöneltilen eleştirilerin moderniteyle birlikte ele
alınmasına karşı çıkar. Wood’a göre, Aydınlanmanın yıkıcı sonuçlarının
sorumlusu modernite değil kapitalizmdir. Bu bağlamda post-moderniteyi Aydınlanma
projesine bir tepki olarak ele alır. Post-modernizm dünyayı evrensel
önermelerle tanımlama girişimlerine şiddetle karşı çıkar.
Kültürel söylemin yeniden yapılandırılmasında heterojenliği
ve farklılığı özgürleştirici motifler olarak öne çıkarır. Bu noktada sosyal
bilimlerin dünyayı kuşatıcı önermelerini reddeder.
Küreselleşme olgusu sonucunda post-modernite popülaritesini yitirmiştir.
---
TOPLUMSAL DEĞİŞME KURAMLARI
Editör: Hatice Yeşildal
Anadolu Üniversitesi, Eylül 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder