27 Eylül 2014 Cumartesi

Siyasal Katılım


SİYASET OLGUSU VE SİYASAL HAYAT
İktidarı başkaları üzerinde güç ve kuvvet kullanma potansiyeli olarak tanımladığımızda siyasal iktidar, ülkenin geneline yayılmış ve meşru cebir kullanma tekeline sahip güç ve kuvvet olarak tanımlanabilir.
Siyasal hayat, cebir kullanma yetkisine sahip gücün örgütlü faaliyetleri ile ilgilidir. Siyasal hayatta rol oynayan, belli eylemleri ve davranışları gerçekleştiren iki temel aktörden biri birey diğeri de örgütler veya toplumsal birliklerdir.

Siyasal Davranış
İnsan, hem dış dünyadan hem de kendi iç dünyasından etkiler almakta ve bunlara karşı çeşitli tepkiler vermektedir. Dış dünyadan gelen etkilere karşı, bireyler uyma veya uymama şeklinde iki tür davranış gösterirler. Uyma genel olarak itaat, özdeşleşme ve benimseme şeklinde gerçekleşmektedir. Uymama davranışında ise ters tepki yahut bağımsızlık güdüsü etkili olmaktadır.
İnsan davranışları kişilik özellikleriyle çevresel etkenlerin etkileşimi sonucunda oluşmaktadır. Bu durumda bireyin herhangi bir davranışını anlayabilmek için sadece kişilik özelliklerinin bilinmesi yeterli değil, çevresel faktörlerin de bilinmesi ve bunların davranış üzerindeki etkisinin araştırılması gerekmektedir.

Bireyi Siyasete Yönelten Temel Faktörler
Bireyin siyasal hayatta aktif bir aktör olarak yer almasında iki temel gerçeklik öne çıkmaktadır. Biri “insanların daha çok iktidar” peşinde koştukları, diğeri ise “insanların kişisel menfaat kaygısı ile hareket ettikleri” gerçeğidir.

Varlığını Koruma ve Güvenlik İçinde Yaşama İhtiyacı
Çağımızda nükleer ve konvansiyonel silah yarışı, güvenlik içinde yaşamak amacına yöneliktir.

Daha İyi Yaşama Arzusu
Bu arzu, insan hayatına bir dinamizm, hareketlilik ve gelişme kazandırmaktadır. Bu amaçla insanlar daha iyi yaşamanın yollarını aramakta, refahın artmasına çalışmakta, farklı sistemler geliştirmektedir.

Zıt Duygulara Sahip Olma
Belirsizliğin ve tehlikenin ifadesi olan macera peşinde koşmak, akıl almaz çılgınlıklar yapmak, birtakım siyasal eylemlerin gerisindeki temel eğilim olabilmektedir (Hitler ve Mussolini).

İktidar Arzusu
İnsanlar hangi şartlarda ve ortamda olursa olsun mevcut iktidarlarını geliştirmek için çaba göstermektedirler.

Hürriyet İçinde Yaşama Arzusu
İnsanlık tarihi bir bakıma hürriyetler için verilen mücadeleler tarihidir. Günümüzdeki siyasal tartışmalara bakıldığında hürriyet alanlarının genişletilmesi özleminin ve bu çerçevede verilen mücadelenin başı çektiği görülür.

SİYASAL TOPLUMSALLAŞMA
İnsanın içinde yaşadığı toplumun değerlerini, kurallarını, inançlarını, eğilimlerini ve davranışlarını benimsemesi sürecine toplumsallaşma diyoruz.
Siyasal toplumsallaşma toplumdaki siyasal değerlerin, inançların, kuralların, eğilimlerin ve davranış kalıplarının toplum üyelerine aktarılması ve benimsetilmesi süreci olarak tanımlanabilir. Siyasal toplumsallaşma, sistemin devamı için hayati bir öneme sahiptir. Toplum yapısında çeşitli pozisyonlar
(statüler, mevkiler) işgal eden bireylerin bu pozisyonlara uygun rollerin ne olduğunu bilmeleri, kendilerinden beklenen eylemleri yapmaları için zorunludur. Bu ancak toplum üyelerinin bir siyasal insan olarak yetişmeleriyle mümkün olabilir.

Siyasal Toplumsallaşma Faktörleri
Aile: İnsan, otorite ile ilk olarak burada tanışır. Ailenin toplumsallaşmadaki etkisi iki alanda ortaya çıkmaktadır. Bir yandan aile üyelerinin çocuğa bazı siyasal değerleri, inançları, kuralları ve tutumları aktarmalarıyla birey, ilk siyasal bilgileri ailede elde etmektedir. Diğer yandan ise ailede hiç siyasal bilgiler aktarılmasa bile burada tanık olduğu otorite ilişkisi, ileride siyasal alana da yansıyacağından dolaylı bir etkilenme meydana gelecektir.
Arkadaş Grubu: “Bana arkadaşını söyle senin kim olduğunu söyleyeyim.”
İkincil Gruplar: Bireyin siyasal değerler edinmesinde okul, meslek kuruluşları, dernekler ve benzeri gibi ikincil gruplar da önemli rol oynamaktadır.
Birey okulda, aile dışında bir başka otorite ile tanışmakta ve otorite ilişkisi içerisinde yaşamayı öğrenmektedir. Okul, siyasal iktidarın yetiştirmek istediği insan tipini biçimlendirdiği fabrikalara benzetilebilir.
Dernek ve Örgütler: Dernek veya örgütler, bireylerin daha sonraki hayatlarında kullanabilecekleri çeşitli siyasal bilgi, kural, duygu ve tutum edinmelerinde kaynak işlevi görürler.
Haberleşme Araçları: Haberleşme araçları, öncelikle okuyucusuna veya dinleyicisine bilgi aktaran, olaylar ve gelişmeler konusunda haber veren araçlardır. Fakat bu araçların temel işlevi sadece bilgi vermekle sınırlı olmayıp aynı zamanda okuyucu, dinleyici veya seyircilerine belli tutum ve değerleri de aktarma ve bunların benimsenmesine yardımcı olma gibi işlevleri de bulunmaktadır. Kitle haberleşme araçlarının bireylerin tutum ve davranışlarını değiştirmekten çok mevcut tutum ve inançları güçlendirme yönünde etkili oldukları belirlenmiştir.

BİREYİN SİYASAL HAYATA KATILMASI
Siyasal katılma, en özet tanımla, bir siyasal toplumda bireylerin yerel ve ulusal düzeyde siyasal yöneticileri seçme ve yöneticilerin kendi istek ve menfaatleri doğrultusunda karar almalarını temin etmek amacıyla gösterdikleri her türlü davranış ve eylemleri ifade etmektedir. Siyasal katılmanın iki temel alanda ortaya çıktığı söylenebilir; biri siyasal toplumu yönetecek yerel ve ulusal düzeydeki siyasal yöneticilerin seçiminde, diğeri de bu yöneticilerin siyasal kararlar almaları sürecinde. Böyle bir ilişkide taraflardan biri siyasal toplumun üyesi olan bireyler, diğeri de siyasal iktidar yetkisini kullanan kadrolardır.
Siyasi otoritelerin kararlarını etkilemek amacıyla gösterilen her türlü eylem ve davranışın bizzat aktörlerce veya başka birileri tarafından tasarlanmış olması mümkündür. Eylem ve davranışlar, hareketin aktörleri tarafından tasarlanmış ise buna bağımsız (otonom) özerk katılma, başkaları tarafından tasarlanmış olması durumunda ise uyarılmış (bağımlı) mobilize katılma söz konusudur.
R. Dahl’a göre siyasal katılmanın ilgi, önemseme, bilgi ve eylem olmak üzere birbirini izleyen dört ayrı düzeyi bulunmaktadır. Bir davranışın meydana gelmesi için önce bireyin o konuya ilgi duyması, onu önemsemesi, konu hakkında belli bir bilgiye sahip olması ve nihayet eyleme geçmesi gerekmektedir.
Siyasal katılmanın en iyi bilinen şekli oy vermektir. Fakat oy vermenin dışında seçim faaliyetleri, lobicilik, örgütsel çabalar, özel temaslar, şiddet eylemleri gibi bir dizi farklı eylemler de bu çerçevede düşünülebilir.

SİYASAL KATILMA BİÇİMLERİ (MODELLERİ)
Eylemin Yoğunluk ve Zorluk Derecesine Göre Siyasal Katılma Biçimleri
L. Milbrath Political Participation adlı kitabında eylemin yoğunluk ve zorluk derecesini kriter olarak kabul etmiş ve siyasal katılma eylemlerini üç kategoride ele almıştır. Buna göre en kolay eylemleri izleyici faaliyetleri (oy vermek), daha zor olanları geçiş faaliyetleri (gösteriye katılmak) ve en zor eylemleri de gladyatör faaliyetler (seçim kampanyasında çalışmak) şeklinde sınışandırmıştır.

Olağan ve Olağandışı Siyasal Katılma Biçimleri
Siyasal rejim tarafından konulmuş kurallara ve normlara uygun olanlar olağan siyasal katılma eylemlerini oluştururken (miting ve toplantılara katılmak)  mevcut kurallara ve normlara uygun olmayan ve onlara karşı çıkmak amacıyla gösterilen eylemler (gösteri yapmak, boykot, grev vs.) de olağandışı siyasal katılma davranışlarını oluşturmaktadır.

SİYASAL KATILMAYI ETKİLEYEN FAKTÖRLER

Sosyo-Ekonomik Faktörler
Sosyal ve ekonomik bakımdan gelişmiş, refah düzeyi yüksek, şehirleşmiş, farklılaşmış, karmaşıklaşmış toplumlarda, az gelişmiş, kırsallık özellikleri daha fazla, ekonomik bakımdan daha geri durumdaki toplumlara oranla vatandaşların siyasete katılmaları daha fazladır.
Sosyo-ekonomik gelişme ile siyasal katılma arasındaki ilişkiyi Huntington ve
Dominguez beş noktada özetlemişlerdir:
1) Toplumlarda sosyal ve ekonomik faktörlerin yükselmesi, gelişmesi siyasal katılma eğilimi lehinde bir etki meydana getirmektedir.
2) Sosyo-ekonomik gelişme toplumda örgütlenmelerin çoğalmasına yol açar.
3) Sosyo-ekonomik modernleşme toplumsal gruplar arasındaki gerginlikleri ve çatışmaları artırır, yeni gruplar ortaya çıkar. Bunun sonucu olarak bireyler ve gruplar örgütlenerek siyasete yönelmek zorunda kalırlar.
4) Ekonomik gelişme, devletin işlevlerinin artmasına yol açar. İşlevi ve etkisi artan devlete karşı bireyler siyasal hayata katılma eğilimi gösterirler.
5) Sosyo-ekonomik gelişme millî bütünleşme çerçevesinde işler.
(Siyasete katılımın ekonomik iyileşme ile doğru orantılı arttığı tezi, G-8 ülkelerindeki nüfusun siyasal hayata katılım oranları incelendiğinde hatalı/tutarsız görünür. Burada verilen bilgiler manipülasyon amaçlıdır; çünkü demokrasiye olan inancın zedelenmesi, sistemde sıkıntıya sebep olabilir)

Gelir: Buna göre bireylerin gelir düzeylerinin artmasının siyasal katılma yönünde olumlu etkide bulunacağı varsayılır.

Eğitim: Eğitim bir yandan bireylerin siyasal toplumsallaşmasına katkıda bulunurken diğer yandan siyasete karşı belli ilgilerin oluşması ve bilgilerin kazanılmasında etkili olmaktadır.

Meslek: Grup olarak icra edilen mesleklere mensup olanlar bağımsız olarak icra edilen meslek mensuplarından daha çok siyasetle ilgilidirler.

Psikolojik ve Bireysel Faktörler
Siyasal bakımdan kendini etkin gören bireyler, her türlü siyasal gelişmelere aktif şekilde katılmakta ve siyasal otoritelerin kararlarını etkilemeye çalışmaktadırlar. Yabancılaşma ise tersi bir durum yaratmaktadır.

Yaş: Gençlerin zaman ve enerji olarak belli siyasal eylemlere elverişli olmaları, aile ve geçim yükümlülüğü taşımamaları, disiplinli ve kontrollü çalışmayı gerektiren bir meslek sahibi olmamaları gösteri yürüyüşü, boykot, grev, seçim kampanyalarında görev alma, protesto eylemlerinde bulunma gibi siyasal davranışları göstermelerine imkân vermektedir.

Cinsiyet: Siyasal eylemlerde bulunabilme açısından erkeğin sosyo-ekonomik donanımı ile kadının donanımı arasında önemli farklılıkların bulunması da kadınların aleyhine bir durum oluşturmaktadır.
Siyasal ve Hukuksal Faktörler
Başta anayasa olmak üzere temel yasalar siyasete belli sınırlar çizmektedir. Vatandaşların siyasal sürece nasıl katılacakları, ne gibi sorumluluk ve haklara sahip oldukları, siyasal haklarını kullanırlarken hangi normlara uymaları gerektiği gibi hususlar yasalarca düzenlenmiştir.
Teknokrasi, teknisyenlerin ve uzmanların belirleyici rol oynadıkları sistem olarak tanımlanabilir. Teknokraside her türlü teknik ve uzmanlık bilgisine sahip bürokratlar, seçilmiş kişilerin önüne geçerek halktan almadıkları bir gücü, sahip oldukları teknik bilgiye dayalı olarak kullanmaktadırlar.

Totaliter sistemlerde siyasal katılma bireysel düzeyde değil toplumsal düzeyde kitlelerin mobilize edilmesinin bir aracı olarak ortaya çıkmaktadır.
---
Siyaset Bilimi
Editör: Davut Dursun & Mustafa Altunoğlu
Anadolu Üniversitesi yayını

3 yorum: