Postmodern Sosyal Teori
Postmodernizm sanatta, filmlerde, mimaride ve benzeri
alanlardaki kültürel ürünleri ifade eder. Postmodernite ise tarihsel anlamda
modern dönemi izlediği düşünülen sosyal ve politik çağı betimler.
Postmodernizm, modernlik eleştirisi üzerinden yeni bir döneme atıfta
bulunmaktadır
Postmodernizm, “bir tarihsel geçmiş duygusunun yitirilmesi”,
“gerçekliğin yerini imajların alması”, “simülasyonlar”, “zincirden boşalmış
göstergeler” olarak da tanımlanmaktadır.
Aydınlanma Düşüncesine
Tepki
Aydınlanma, bir ütopya olarak insanın özgürleşmesi ve
yücelmesi amacını taşımaktadır. Aydınlanma,
insana kendi aklını kullanma cesaretini vermiştir.
Akıl ve bilim, sürekli ilerlemenin bir motoru olarak
görülür. Bunun yanında ekonomide verimliliğin artması/artırılması sürecinde aklın
araçsal kullanımını ön plana çıktı. Aydınlanmanın miti olarak kabul görülen akıl,
ne yazık ki, Horkheimer’in ifade
ettiği üzere bir “akıl tutulması” yaşayarak çatışan çıkarlara hizmet etmeye başlamıştır.
Aklın amaçlara ulaşmak için kullanılan araçlarla tanımlanıyor olması yeni bir
egemenlik biçimini getirmiş ve tümelin akıl yolu ile tikel üzerinde egemenliğine
neden olmuştur. Böylece tümel, bireyin aklını işgal ederek bir bakıma Aydınlanmanın
kendi kendini imha etmesine yol açmıştır.
Frederich Nietzsche
(1844-1900)
Nietzsche’ye göre, 18. ve 19. yüzyıllarda modernleşmenin doğuşunu
olanaklı kılan ne akıl, ne bilim, ne de tarihin ileriye doğru akış düşüncesidir.
Aristoteles’ten bu yana akıl, bilginin ortaya çıkmasına neden olan bir araç
olarak benimsenmiştir.
Oysa bilgi edinme sürecinin kaynağında akıl değil, insanın
yaşam enerjisi bulunmaktadır.
İnsanların yaşam enerjisi yüksek olanları dahi olarak (üst
insan) niteleyen Nietzsche, bu insanların bir taraftan yaratıcılığı ve
ilerlemeyi diğer taraftan bencillik ve buna bağlı olarak vahşeti yapısında barındırdığından
söz eder.
Bu nedenle aydınlanma projesi iyimser öncüllerin aksine bir
yabancılaşmanın, acımasızlığın ve vahşetin egemen olduğu bir biçime dönüşmektedir.
Bu bağlamda “üst değerlerin değersizleşmesi” ya da nihilizm,
19. yüz yılda sürdüğü gibi postmodern dönemde de bu etkisini daha belirgin
olarak hissettirmektedir.
Nietzsche için tarihe anlam veren sürecin güç ve iktidar
olduğu görülmektedir.
Gücün kaynağını yaşam enerjisi olarak nitelediği “seçkin”
bireylerde arar.
Modern Sanata Karşı
Postmodern Sanat Anlayışı
Modern sanatın özellikleri:
Modernizmin özgürlük ve özgünlük özelliği, sanatsal alanın her
yönüne yansımıştır. Modern sanat anlayışı sürekli özgürleşmeyi geçerli kılmak
için geleneği yadsıma yoluna gitmiştir. Böylelikle
sanayi toplumunda özne kaybolmakta ve makineleşen üretim sürecinin mekanik bir
parçası haline gelmesi söz konusu olmaktadır.
Modern sanatçı içinde yaşadığı toplumda konusunu seçip
ürününe yansıtmakta ve onu yorumlamaktadır. Sanatçı
seçtiği, algıladığı ve yorumladığı konu ile bir toplumsal amaca yönelmektedir.
Modern sanatın üçüncü özelliği kültürün ve sanat ürünlerinin
metalaşmasıdır. Sanatçı artık ürünlerini piyasaya çıkarmakta, diğer sanatçılarla
rekabet etmekte ve böylece yaratıcı yıkıcılığın sanatsal üretime egemen olması durumu
söz konusu olmaktadır.
Modern sanatın dördüncü özelliği seçkinci olmasıdır.
Postmodern sanat estetiğinin özellikleri;
Estetik ölçüde sanatçının kendi için bilincini, topluma göre
daha çok ön planda tutulmaktadır.
Sanatçının topluma karşı bir misyon ve anlatısı
bulunmamakta, bunun yerine montaj ve eklemleme geçmektedir.
Gerçek açık uçlu olarak bırakılmakta ve gerçekliği yansıtmak
yerine belirsizlik ve kararsızlık önem kazanmaktadır.
Bireyin bütünleşmiş kişiliği ve tutarlı olması değerleri bir
tarafa bırakılarak hümanist değerlerden arındırılması öncelenmiştir.
Postmodernizmde yüksek sanat ve kitle sanatı ayrımı yadsınarak
taklit ve yapıştırma teknikleri ile sanat yapıtının üretimi esas alınmıştır.
Modern sanatın eleştirisi, sanat anlayışı ve estetiğinin
giderek marjinalleşmesini getirmiş ve bu “sanatın ölümü” olarak yorumlanmıştır.
Bu durumda modern sanat anlayışı ve estetiğin geçerliliğini yitirmesi, sanat
ile gerçeklik arasındaki bağın tümüyle kopması olarak nitelendirilmiştir.
Modernizm-Postmodernizm
Karşılaştırması
Postmodernizmin birçok kültürel alanın çabasını -mimarlık,
edebiyat, fotoğraf, film, resim, video, dans, müzik ve başka yer- gibi içinde
taşıdığı aşikârdır. Bunlar bireyin hem kendilik temeline hem de sanata vurgu
yapar.
Postmodernistlere göre her şey zamanın ve şansın ürünüdür.
Bu bağlamda
postmodernist hedeflere ulaşılabilmesi için temel araçlar ironi,
alay ve parodidir.
Postmodernizm şeylerin gerisinde mutlak bir gerçekliğin
olmadığı önermesini yapar. Çünkü sahip olduğumuz bakış açımız aracılığıyla
anlamlandırır ve öyle görürüz.
Artık tek bir gerçeklikten söz edilemez. Tüm toplumsal
hayat, gerçeklerin değil taklitlerin, modellerin, saf imgelerin ve temsillerin
denetimi altına alınmıştır. Baudrillard’ın simülasyon kuramı bu durumu çok net
ifade eder.
Gerçekliğin imgeler okyanusunda boğulduğu bu dünyada anlama
yer olması mümkün değildir.
fiüphe postmodernizmin ebedi ve kalıcı şartıdır. Her şeyden şüphe
et.
Postmodernizm çeşitlilikle ve çoklukla ilgilenir. Hiçbir tarzın, diğeri üzerinde egemen olamayacağını ileri
sürer.
Postmodernizmin görüldüğü ilk alanın sanat olduğu
bilinmektedir (Dadaizm).
Modernizmin ana kavramı olan akıl ve her şeyin rasyonel
ölçüler içinde yürütülmesi düşüncesi, postmodernizmde aklın tükenmişliği olarak
yorumlanır.
---
Çağdaş Sosyoloji Kuramları
Editör: Prof.Dr. Aylin Görgün Baran & Prof. Dr. Serap Suğur
Anadolu Üniversitesi, 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder