Kalkınma ve Kadın
Kalkınma, azgelişmiş ülkelerin kültürel ve ekonomik açıdan
gelişmiş ülkelerin seviyesine ulaşma girişimini ifade eder. Kalkınma
politikaları kadın ve erkeği farklı şekillerde etkilemektedir.
Feminist Yaklaşımlar ve
Kalkınma
Kalkınma ve Kadın
Liberal feminist yaklaşımı temsil eder. Bu yaklaşım
kadınları homojen bir gurup olarak ele alır. Hâlbuki kadınlar kendi arasında da
sınıfsal farklılıklar vardır. Kadınların gelir getiren işlerde çalışmalarını
öngörür. Kalkınma politikaları özelikle modernleşme kuramları paralelinde
1950-1970 yılları arasında gelişmiştir. Ester Boserup’un Ekonomik
Kalkınmada Kadınların Rolü adlı eserine göre tarımsal üretimde teknolojinin
kullanılması kadınların eşitliğini sağlamamış bilakis kadınların sömürüsünü
yoğunlaştırmıştır.
Bu yaklaşım kapitalizmin kadınların yaşamı üzerindeki
etkilerini dikkate almamıştır. Buna rağmen uluslararası kuruluşların devam eden
projeleri arasındadır.
Kadın ve Kalkınma
Marksist feministlerin yaklaşımını temsil etmektedir. Bu
yaklaşım sınıf yapısı ve sömürü ilişkileri üzerinde durur. 1970’li yıllarda
modernleşme projelerinin eksikliklerine tepki olarak ortaya çıkmıştır. Kadınların
ödenmemiş ev için emeklerini ve iş gücü piyasalarında ücret karşılığı
kullandıkları emeklerini dikkate alır. Kadınlar bu etkinlikleriyle kalkınma
sürecinde önemli rol oynamaktadırlar. Bununla birlikte kapitalist koşullar
altında kadınların ezilmişliğinin ortadan kalkmayacağını söylemektedir.
Toplumsal Cinsiyet ve
Kalkınma
Kadın yaşamını bütüncül bir bakışla ele alır. Kalkınma
sürecinde eşitlik ve toplumsal adaletin sağlanması için hem kadın hem de
erkeğin toplumsal rolleri birlikte ele alınarak değerlendirilmektedir.
1980’li yıllardan sonra kalkınma sürecinde yaygın olarak
kullanılmaktadır.
Kalkınma Politikalarında
Kadına Yönelik Yaklaşımlar
Kalkınma yazınında 1950’li yıllardan günümüze değin
uygulanan bu politika ve projeler refah eşitlik, yoksullukla mücadele, etkinlik
ve güçlendirme olarak sınıflandırılır.
Stratejik Toplumsal
Cinsiyet İhtiyaçlar: Kadınların erkeklere
kıyasla ikincil konumlarını tanımlar. Kadınların toplum içindeki eşitsizliklerini
ele alır. Bu eşitsizliğin giderilmesi yönünde talepleri ifade eder.
Pratik Toplumsal
Cinsiyet İhtiyaçlar: Kadınların toplumsal
olarak tanınmış, kabul edilmiş rollerini tanımlamaktadır. Ev işleri ve annelik
ilk akla gelen kadın rolleridir. Kadınların bu işleri gerçekleştirebilmeleri
için gereken ihtiyaçları dile getirir.
Refah Yaklaşımı
1950 ve 1960’lı yıllarda gelişmekte olan ülkelerde uygulanan
en eski kalkınma politikasıdır. Refah yaklaşımı temelde erkeğin iş gücü
kapasitesini arttırmayı hedefler. Bu programda kadınların konumu ev içiyle
sınırlıdır. Aileler için yapılan refah yardımları kadınları hedeflemektedir.
Bu yaklaşımda kadınlar kalkınmanın pasif alıcılarıdır.
Annelik kadınların en önemli rolüdür. Çocuk yetiştirme ekonomik kalkınmanın
bütünü açısından en etkin ve geçerli roldür. Bu yaklaşım cinsiyet merkezli
eşitsizlikleri yeniden üretmektedir.
Gelişmekte uygulanan refah programları ailenin fiziki
yapısının iyileştirilmesi, geçim ve gıda yardımı, eğitim ve aile planlama
politikaları şeklinde gerçekleşir. 1970’li yıllardan itibaren gelişmekte olan
ülkelere nüfus kontrolü amacıyla aile planlaması programları uygulanmıştır. Toplumları
kısırlaştırmada kadının eğitim seviyesinin arttırılması daha iyi sonuçlar
verdiği için aile planlaması uygulamalarına devam edilmemiştir.
Birleşmiş Milletler kadına karşı her türlü ayrımcılığın
önüne geçilmesi amacıyla 1975 yılında Birinci Dünya Kadın Konferansı’nı
düzenlemiştir. Konferanstan sonra bu amaçla 1976-1985 yılları arasındaki 10 yıl
kadının on yılı başlıklı bir program uygulanmıştır.
Eşitlik Yaklaşımı
Kadının on yılı ile ortaya çıkan bir yaklaşımdır. Temel
amacı kalkınma sürecinde kadınların eşitlik kazanmasıdır. Kadını kalkınma
sürecinin aktif katılımcıları olarak görür.
Tinker, gelişmekte olan ülkelerde yaşanan yeni sömürgeciliğin
kadın üzerindeki sömürüyü artırdığını bulgulamıştır.
Tinker, kadınlar üzerinde olumsuz etkileri olan planlama
yanlışlarını şöyle özetler:
a) Kalkınma programlarında kadının üretken rolleri kabul
edilmemektedir.
b) Kadınların annelik rolleri güçlendirilerek kadınlar ev
içine hapsedilmiştir.
c) Planlama sürecinde Batı temelli değerler kadınların
çalışmalarına uygun koşulları sağlayamamıştır.
Eşitlik yaklaşımı kadınların istihdam edilmesini önerir.
Kalkınma programları dışında kadının toplumsal hayattaki
eşitsizliklerini gidermeyi hedefler.
Yoksullukla Mücadele
Yaklaşımı
1970’li yıllardan sonra uygulanmaya başlamıştır. Kadınların
yoksulluğunu kadınların ikinci konumuna değil azgelişmişliğe bağlar.
Dolayısıyla kadınların üretkenliğine önem verir. Kadın ve erkek arasındaki
ekonomik eşitsizliği gidermeye öncelikle önem verir.
Yoksullukla mücadelede temel ihtiyaçlar stratejileri, gıda,
beslenme, barınma, eğitim, insan hakları gibi temel ihtiyaçların karşılanmasını
içermektedir.
1970’li yıllardan sonra kadınlar için gelir getirici
projeler hızla çoğalmıştır. Bununla beraber bu çalışmalar ancak kadınların
pratik toplumsal ihtiyaçlarını karşılamıştır. Uygulanan politikalar kadınlara
eşitlik ve özgürlük getirmedikçe stratejik toplumsal ihtiyaçlar
sağlanamayacaktır.
Etkililik Yaklaşımı
1980’li yıllarda
birçok ülkenin içine düştüğü borç krizinde uygulanan bir politikadır. Kadınların
işgücü piyasalarına katılmalarıyla ekonomik verimliliği artırmayı
hedeflemiştir.
Uluslararası kurumlar 1980’li yıllarda gelişmekte olan
ülkelere Yapısal Uyum Politikaları adı altında bir dizi ekonomik program
uyguladı. YUP kapsamında devletler sosyal harcamalarda kesintiye gitti. Bu
uygulamaların kadınları olumsuz yönde etkiledi.
Güçlendirme Yaklaşımı
Kadınların kendilerine olan güvenlerini kazandırmak ve
güçlendirmek odaklı bir programdır. Kadının eşitsiz konumunun asıl nedeni
ataerkil yapıdır. Ancak bu yaklaşım kadının eşitsiz konumunun nedeni olarak
sömürgecilik ve yeni sömürgecilik ilişkilerini göstermektedir.
Güçlenme, kadınların maddi ve maddi olmayan kaynaklar
üzerinde kontrol kazanmasıdır.
Kadınların güçlenmesi uzun ve kısa dönemli stratejiler
kapsamında planlanmaktadır. Kısa dönemli stratejiler, krizlere karşı
geliştirilen çözümleri içermektedir. Uzun dönemli stratejiler ise cinsiyet,
sınıfsal ve ulusal eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasını içermektedir.
Uygulanacak politikaların yukarıdan aşağıya değil aşağıdan
yukarıya yani kadınların katılımıyla, kadın örgütleri tarafından gerçekleştirilmesini
savunur.
Kadın ve Kalkınmanın
Temel Konuları
Kadın konusu, kalkınma yazınının temel meselesi haline
gelmiştir. Meselenin özünden söz edelim: kadın haklarını bahane ederek kadını
küresel kapitalist sisteme iş gücü olarak dâhil etmek isteyen sitem bu yolla
kârını artırmayı hedeflemektedir. Kapitalizm emek üzerinden kazanır. Kadınların
büyük çoğunluğu çalışmaz, evinde oturur yahut kayıt dışı (ev veya tarla)
alanlarda çalışır. Hâlbuki bütün kadınlar sisteme entegre olsalar, mevcut iş
gücü neredeyse iki katına çıkar. Bu da daha çok kâr demektir.
Şimdi işin geyiğine geri dönelim.
Yoksulluk: Yoksulluğu gidermeye yönelik projelerin hemen tümünde
kadınların istihdam edilmesi önceliği yer alır. Hak ve özgürlükler de
yoksunluk/yoksulluk kapsamında ele alınmaktadır.
Küreselleşmenin
Toplumsal Cinsiyet Boyutu: Yapısal uyum
programlarının kadınlar üzerindeki etkilerini ifade eder. Devletin sosyal
harcamalarının sınırlanması kadınlar üzerinde olumsuz etkiler yaratır.
İletişim ve Bilgi
Teknolojileri: Bu noktada da kadın ve erkek
arasında eşitsizlikle yaşanmaktadır. Kadınların iletişim teknolojilerini
kullanma imkânını ve becerilerini artırmaya yönelik çalışmalar yapılmaktadır.
Çevre: Kadının çevre politikalarına katılımı desteklenmektedir.
Bu başlık, mal ortaklığında kadın ve erkek arasında eşitlik sağlanması, doğal
kaynaklara ulaşmada eşitlik sağlanması, çevrenin korunması konularındaki
çalışmaları kapsar.
Erkek ve Erkeklik: Şiddetin erkek olmayla özdeşleştirilmesi kadının erkek
şiddetini içselleştirmesine neden olmaktadır. Dolayısıyla bu algının ortadan
kaldırılması için soyut çalışmalar yapılmalı, algının yeniden üretilmesi
gerekli.
Şiddet: Kadına yönelik şiddet önemli bir toplumsal meseledir. Toplumsal
bilinçlendirmenin yanı sıra hukuki yaptırımların gerçekleştirilmesi hedeflenen
amaçlardır.
HIV/AIDS: Hastalıkla mücadele önemli bir kalkınma krizidir.
---
TOPLUMSAL DEĞİŞME KURAMLARI
Editör: Hatice Yeşildal
Anadolu Üniversitesi, Eylül 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder