28 Eylül 2014 Pazar

Daniel Bell

Sanayi Sonrası Toplum

1919 yılında New York’ta doğdu. Bir süre gazetecilik yaptı. Akademik kariyerine Chicago Üniversitesi’nde asistanlık yaparak başladı. Columbia ve
Harvard Üniversitesi’nde sosyal bilimler profesörü olarak görev yaptı.

Sanayi sonrası dünyanın yaşadığı dönüşümleri analiz etmek geniş bir perspektifte analizi gerektirir. Enformasyon toplumu, bilgi toplumu ve ağ toplumu gibi kavramsallaştırmaların, toplumsal dönüşümleri bütün olarak kavrayamıyor olması bu eksikliğin bir göstergesidir. 

Daniel Bell bu noktada kuram üretmekten ziyade toplumsal çözümlemeye ağırlık verir. Onun çalışmaları da toplumsal sorunların çözümü için öngörüler ve öneriler içermektedir. Bu yaklaşıma toplumsal önkestirim (social forecasting) denmektedir. Bell, tahmin ile önkestirim kavramları arasında ayrım yapar. Ona göre tahmin olayların sonuçları ile ilgilenirken, toplumsal önkestirim tarihsel eğilimler dizgesinin olasılıklarının ana hatlarını çıkarmaya çalışır.

Bell, 1950’lerde ortaya çıkıp R. Aron ve J. K. Galbraith gibi önemli isimler tarafından benimsenen yakınlaşma (convergence) teorisinin önde gelen temsilcilerinden biri olarak kabul edilmektedir. Yakınlaşma teorisine göre toplumsal organizasyonların teknik ve ekonomik zorunlulukları toplumsal yapının biçimlenmesinde siyasal ideolojilerden çok daha etkilidir. Bu nedenle kapitalist ve sosyalist toplumlar giderek daha çok birbirlerine benzemektedirler.
Sanayi sonrası toplum planlamacı bir toplumdur, dolayısıyla tahmin ve öngörü çok önemlidir.
Bell önkestirim alanlarını teknolojik, demografik, ekonomik, siyasi ve toplumsal biçiminde kategorize eder.
Bell, Kapitalizmin Kültürel Çelişkileri adlı eserinde Batı uluslarının toplumsal yapılarının üretim ve tüketim alanları arasında bir ayrışma olduğunu ileri sürmüştür. Üretim çalışma etiğine ve tatminin ertelenmesi ilkesine dayanırken tüketim hedonizme (hazcılığa) ve kişisel tatmine dayanır.

İdeolojinin Sonu Tezi
Bell’e göre ideoloji seküler bir dindir: hayatın tüm yönlerini dönüştürmeye çabalayan, “tutkuyla aşılanmış” bir düşünce setidir. 19. yüzyılın sekülerleşme süreçleri genel fiziksel bir vakum [boşluk] inşa etmiştir. İdeoloji kısmen bu boşluğu bireysel ölümlülüğün yerine kolektif başarıların sürekliliğine vurgu yapması sayesinde doldurmuştur.
Bell bugün ideolojilerin bittiğini vurgular. Bunun üç nedeni vardır:
1) Sosyalist rejimlerin kendi halklarına karşı uyguladıkları şiddet içerikli baskılar,
2) Kapitalist pazarın en olumsuz etkilerinin iyileştirilmesi ve refah devletinin ortaya çıkışı,
3) İnsan doğasının mükemmel olduğunu vurgulayan romantik felsefelerin yerine insanlığın varoluşuna Stoacı yaklaşan yeni felsefelerin ortaya çıkışı.

“SANAYİ SONRASI TOPLUM” KAVRAMI
Bell, Weber gibi ideal tip olarak “sanayi sonrası toplum” kavramını geliştirir. Sanayi sonrası toplum kavramı “özel veya somut bir toplumun tasviri değil, analitik bir kurgudur.
Endüstriyel toplumun gelişi öncelikle toplumsal yapıyı ve onun ekonomi, çalışma dünyası, bilim ve teknoloji gibi birkaç önemli bileşenini etkiler, ancak toplumsal yapıdaki bu değişimler siyasal sistem ve kültür üzerinde de önemli etkilere sahiptir.
Ekonomi, ağırlıklı olarak imalat sanayinden hizmet sektörüne kaymıştır. Bilimsel ve teknik mesleklerin sanayi sonrası toplumun sınıfsal yapısını biçimlendirdiği gözlemlenmektedir.
Kapitalist ve sanayi toplumunun toplumsal yapısı, büyük ölçüde, özel mülkiyet ekseninde örgütlenirken; post-endüstriyel toplum “teorik bilgi” ekseninde düzenlenir.

SANAYİ SONRASI TOPLUM KURAMI
Sanayi öncesi toplum: Kaynakları dönüştürmeye dayalı bir uğraş ve mücadele söz konusudur. Cinsiyete dayalı iş bölümünün olduğu bu toplum tipinde ekonomik etkinliklerde birincil sektör meslekleri ve endüstrileri hâkimdir.
Sanayi toplumu: İnsan-makine ilişkilerini merkeze alan, doğal çevrenin teknik çevreye dönüşümü için enerji harcayan bir toplumdur. Ekonomik etkinlik imalat sanayine ve maddi malların işlenmesi sürecine odaklanmıştır. Önemli meslekler ikincil sektör meslekleri olan, yarı-vasıflı fabrika işçisi ve mühendisliktir. Enerji üretimi ve kullanımı, makine teknolojisi ile rasyonel bir şekilde birleştirildiğinde ortaya çıkan üretim artışı, verimlilik ve kâr bu toplumun en çarpıcı özelliğidir.
Sanayi sonrası toplum: Makine teknolojisinin yanı sıra enformasyona dayalı “entellektüel teknoloji”nin yükseldiği bir toplumdur. Bell bilgiyi sanayi toplumunun sinir uçlarına yerleştirir. Teorik bilginin araştırıldığı, test edildiği, kodlandığı mekân olarak üniversiteyi, sanayi sonrası toplumun en temel kurumu olarak belirmektedir.


Endüstriyel toplum
Post Endüstriyel toplum
Kaynak
Makine
Bilgi
Kurum
Şirket
Üniversite
Karar mercii
Tüccar
Uzman
Gücün temeli
Mülkiyet
Bilgi/beceri
Politikanın rolü
Laissez-faire
Devlet/anonim ortaklık

‘Post-endüstriyel toplum’ kavramı, merkezde teorik bilginin yer aldığı, yeni teknolojinin, ekonomik büyümenin ve toplumsal tabakalaşmanın bu teorik bilgi ekseni etrafında örgütlendiği bir yapıdır. Postendüstriyalizmin asıl etkisi toplumsal yapı üzerindedir.
Bell’e göre yeni toplumun liderliğini üniversiteler üstlenecektir.
Daniel Bell, sanayi sonrası toplumu 5 açıdan değerlendirmektedir:
1) Hizmet ekonomisinin oluşumu
2) Profesyonel ve teknik sınıfın üstünlüğü
3) Teorik bilginin önceliği (Bell, sanayi sonrası toplumda bilginin geleneksel veya uygulamalı değil, teorik karakterde olduğunu vurgulamaktadır.
4) Teknolojinin planlanması
5) Yeni entelektüel teknolojinin yükselişi (Entelektüel teknoloji şeylerin yeniden üretilebilir tarzda yapım yolunu belirleyen ve sorun çözümünde sezgisel yargının yerini alabilecek bilimsel bilgiyi içerir)
Sanayi sonrası toplumdaki dört işlevsel situs (yapı/kurum): bilimsel, teknomantıksal, yönetimsel ve kültürel
Sanayi sonrası toplumdaki beş kurumsal situs: ticaret, hükümet, üniversite/araştırma, sosyal refah ve askeri
Sanayi sonrası toplumdaki çatışmalar sınıflar arasında değil bu situslar arasında yaşanır ve bu çatışmalar sınıf olgusunu ortadan kaldırır.

Sanayi Sonrası Toplumların Genel Karakteristikleri
Ekonomik yapıdaki dönüşümler: mal üretiminden hizmet üretimine geçilir.
Yükselen yeni sınıflar: hizmet sektörü başlığı altında çok sayıdaki meslek elemanı beyaz yakalı yeni bir sınıf oluşturur. Sanayi sonrası toplumdaki en önemli sınıf “bilgi sınıfı”dır.
Bilginin artan rolü: Sanayi sonrası toplumda teorik bilgi “toplum için yeniliklerin sağlanmasında ve politik kararların alınmasında” merkezi bir rol almıştır.
Enformasyon teknolojileri: Enformasyon teknolojileri insanların ve toplumların birbirleriyle iletişim olanaklarını artırmakta, üretim anlayışını değiştirmekte, sermaye hareketlerini dünya tarihinde hiç olmadığı kadar hızlandırmaktadır.
Bilgisayar destekli üretim, sermaye açısından verimlilik artışı ve maliyet düşüşü anlamına gelirken, çalışanlar açısından istihdam olanaklarının daha yüksek eğitim seviyesi gerektirmesi ve vasıfsız/yarı-vasıflı işçilerin istihdam sorununu beraberinde getirmektedir.
Sanayi sonrası toplumun diğer karakteristikleri: Teknolojinin ucuzlayarak kitlesel kullanımının yaygınlaşması kitle üretimi ve haberleşmesinin çözülüşüne yol açarken, diğer taraftan da bireyin konumunun güçlenmesine yol açmıştır.

Kültür
20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kültür, değişimi teşvik etmektedir ve ekonomi de bu değişim arzusunu yerine getiren bir araç haline gelmiştir.
Toplumsal ve ekonomik yaşamdaki değişimler sanatsal alanda da kendisini göstererek kültür, medya aracılığı ile kurumsallaşmış ve bağımsızlaşmıştır.
Post-endüstriyel toplumun ekonomik meselelere odaklı toplumsal yapısında rasyonalite ve verimliliğe yönelik bir ilgi hâkimken kültürel alanda irrasyonel, kendini gerçekleştirme ve tatmin etme ilkeleri hâkimdir.

SANAYİ SONRASI TOPLUM TEORİSİNE YÖNELİK ELEŞTİRİLER
Sanayileşme beraberinde aileye ilişkin ciddi dönüşümleri getirmiştir: İş ile ev birbirinden ayrılmış, evlenme yaşı yükselmiş vs. Bell’in çalışmalarında toplumsal bilinç ve değerler sistemi hakkında herhangi bir çözümleme yer almaz.
Bell’in çalışmalarında beyaz yakalılar olarak tabir ettiği hizmet sektörü yeni bir sınıf/yapılanma olarak sunulur. Ancak bu sınıf 1850’lerden itibaren İngiltere’de ortaya çıkmıştı. Bell, bu realiteyi görmezden gelir.

Sanayi toplumu ile sanayi sonrası toplum arasında, aslında Bell’in iddia ettiği gibi bir büyük kopuş ya da kırılma değil, süreklilik söz konusudur.

---
Çağdaş Sosyoloji Kuramları
Editör: Prof.Dr. Aylin Görgün Baran & Prof. Dr. Serap Suğur
Anadolu Üniversitesi, 2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder