Karl Marx
Marx’ın felsefesi Hegel’in eleştirisi üzerine kuruludur. Her
ikisi de eylemin, teoriyi yarattığı noktasından hareket ederler. Onlara göre kategoriler,
tecrübelerin, eylemlerin sonucunda oluşmuşlardır.
Yabancılaşma kavramı Marx’ta toplumsal değişmenin
temellerinden birisini oluşturur. Bireyin kendi yarattığı bir şeye, emeğine
yabancılaşması, sınıfsal bir çelişkinin sonucudur ve toplumsal dönüşümün
temellerini atar.
Tarihsel Materyalizm
Hegel diyalektik süreci aynı zamanda tinin kendini,
kendisinin ötekisi olarak gördüğü doğada kaybettiği; öznenin ve nesnenin, benin
ve ötekinin asıl kimliğini ancak daha sonra yeniden keşfedeceği bir yabancılaşma
süreci olarak görür.
Diyalektik materyalizmin dört temel özelliği vardır;
öncelikle toplumu bir yapı, sistem olarak ele alır. Bu yapının içindeki
parçalar (sınıf, kültür vs.) yapının bütünü dikkate alınmadan açıklanamaz.
İkinci olarak, insanlar çalıştıkça tarihi yaparlar ve onun bir parçası haline
gelirler. Üçüncü özelliği, toplumsal değişmenin öngörülebilir olmasıdır. Son
olarak da özgür insan, tarihin yönünü değiştirip, biçimlendirebilir.
Materyalist düşüncede insan bilinci maddi dünyadaki
deneyimlerden oluşur. Marx’a göre toplumsal ilişkilerin en önemli özelliği
üretici güçler ve kaynaklar üzerindeki toplumsal kontroldür.
Azınlık, üretim araçlarına sahiptir. Bunun karşısında ise
sömürülen ve yabancılaşan kitleler vardır.
Azınlık denetimi ile sınıf çatışması arasındaki bağlantı
sömürü tarafından sağlanır. Sömürü, artı değerin azınlık tarafına geçmesidir.
Üretim ilişkilerinin tamamı toplumun ekonomik yapısını
oluşturur. Bu yapının üstüne yasal ve siyasal yapı inşa edilir.
Üretim Tarzı ve
Toplumsal Değişme
Marx’ın tarih kuramının temel kavramı üretim tarzıdır.
Üretim tarzı, doğanın dönüşümü için üretim güçlerini örgütleyen toplumsal
ilişkiler sistemidir. Toplumsal dönüşümler bir üretim tarzından diğerine geçişi
ifade eder.
İlkel komünal toplum: bu toplumda doğa, komünal olarak sahiplenilir.
Antik toplum: Atine ve Roma gibi büyük şehirler etrafında oluşur.
Toprak, özel mülkiyet haline dönüşür.
Feodal toplum: Roma yıkıldıktan sonra ortaya çıkar. Aristokratların
yanında, onlara bağlı olarak çalışan serfler artı değer üretir.
Genova ve Venedik’te gelişmeye başlayan ticaret feodal
toplumun sonunu getirir.
Paul Sweezy’e
göre feodalizm, ihtiyaçların üretildiği bir sistemdir. Dönüşüm için dışsal bir
kaynağa ihtiyaç vardır. Dışsal etki, tüccarlardan gelmiştir.
Maurice Dobb,
sınıf ve mülkiyet ilişkilerine odaklanır. Kapitalizmin temel öğelerinden birisi
olan burjuvazi sınıfı zengin tüccarlardan değil, kendi içinde örgütlenen zanaatkârlardan
yani küçük üreticilerden oluşmuştur. Yani feodal yapı dışsal bir nedenle
değil, kendi içindeki mülkiyet ve sınıf çatışması sonucunda çökmüştür.
Robert Brenner’e
göre feodalizmin sonunu getiren olgu, emeğin hareketidir. 17. yüzyılın
sonlarında lordlar, topraklarını çiftçilere kiralamaya başlar. Serfler bu
çiftliklerde ücretli işçi olarak çalışmaya başlarlar. Böylece coğrafi olarak
hareket edebilen özgür işgücü ortaya çıkar. Tarımda yaşanan bu değişim
kapitalist sınıf ilişkilerini ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Kapitalizm: ücretli emeği istihdam eder. Doğa bu dönemde kâr
edilebilir bir nesneye dönüşür. Bilim, dinle yer değiştirir. Devlet ve hukuk
mülkiyet haklarının koruyucusu haline gelir.
Asya tipi üretim tarzı: Çin örneğinde olduğu gibi, toprağın üzerindeki tek hak
sahibi hiyerarşinin en üstünde yer alan yöneticidir. Artı değerin bir bölümünü
bu yönetici haraç olarak alır. Üreticiler mülksüzdür.
Sınıf Mücadelesi ve
Toplumsal Değişme
Louis Bonaparte’ın 18
Brumaire’i adlı eserinde Fransız
Devrimi’ni inceler. Bu eser toplumsal değişme ve dönüşüm içerisinde sınıf
mücadelesinin öneminin kavranması açısından önemlidir.
Sınıflar arası çatışma farklı ekonomik çıkarlar için
mücadele eden gurupların sonucudur.
Artı değer, emeğin ya da değerin sömürülmesi ile
biriktirilir. Kapitalistler ücreti olabildiğince düşük tutarak çıkarlarını
korurlar. Uzun vadede insanlar kendi ürettikleri ürünü alacak paraya dahi sahip
olamazlar. Bu durum kapitalizmi krize sürükler. Sosyalizm ve komünizm bu
sürecin sonuçlarıdır.
Emek-Değer-Kâr
Değer, kullanım değeri ve değişim değeri olarak ikiye ayrılır. Değişim değeri,
herhangi bir metanın pazardaki para değeridir. Bir metanın değişim değeri
olabilmesi için toplumun ihtiyaçlarını karşılaması gerekir.
Marx, emek ve emek gücü arasında da ayrım yapar. Emek gücü
de bir metadır. İşçiye verilen ücretle ölçülür. Emek gücünün kullanımı emek
etkinliğini içerir.
Emeğin kullanım değeri sosyal emektir.
Bir metanın değeri fiyat tarafından belirlenir.
Kârın kaynağı emektir.
Fazla ürün işbölümü ve sanayileşmenin sonucudur.
Yabancılaşma ve
Toplumsal Değişme
Feuerbach, dini yabancılaşmanın kaynağı olarak görür. Marx’a
göre yabancılaşma, emek gücündedir. Teknolojik gelişmeler doğayı kontrol altına
aldıkça yabancılaşma artacaktır.
Yabancılaşma özel mülkiyeti ve devleti ortaya çıkarır. Özel
mülkiyet yabancılaşmanın bir sonucudur. Dolayısıyla yabancılaşmanın en üst
noktası burjuvazidir.
---
TOPLUMSAL DEĞİŞME KURAMLARI
Editör: Hatice Yeşildal
Anadolu Üniversitesi, Eylül 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder