27 Eylül 2014 Cumartesi

Klasik Toplumsal Değişme Kuramları: Karl Marx

Karl Marx

Marx’ın felsefesi Hegel’in eleştirisi üzerine kuruludur. Her ikisi de eylemin, teoriyi yarattığı noktasından hareket ederler. Onlara göre kategoriler, tecrübelerin, eylemlerin sonucunda oluşmuşlardır.
Yabancılaşma kavramı Marx’ta toplumsal değişmenin temellerinden birisini oluşturur. Bireyin kendi yarattığı bir şeye, emeğine yabancılaşması, sınıfsal bir çelişkinin sonucudur ve toplumsal dönüşümün temellerini atar.

Tarihsel Materyalizm
Hegel diyalektik süreci aynı zamanda tinin kendini, kendisinin ötekisi olarak gördüğü doğada kaybettiği; öznenin ve nesnenin, benin ve ötekinin asıl kimliğini ancak daha sonra yeniden keşfedeceği bir yabancılaşma süreci olarak görür.
Diyalektik materyalizmin dört temel özelliği vardır; öncelikle toplumu bir yapı, sistem olarak ele alır. Bu yapının içindeki parçalar (sınıf, kültür vs.) yapının bütünü dikkate alınmadan açıklanamaz. İkinci olarak, insanlar çalıştıkça tarihi yaparlar ve onun bir parçası haline gelirler. Üçüncü özelliği, toplumsal değişmenin öngörülebilir olmasıdır. Son olarak da özgür insan, tarihin yönünü değiştirip, biçimlendirebilir.
Materyalist düşüncede insan bilinci maddi dünyadaki deneyimlerden oluşur. Marx’a göre toplumsal ilişkilerin en önemli özelliği üretici güçler ve kaynaklar üzerindeki toplumsal kontroldür.
Azınlık, üretim araçlarına sahiptir. Bunun karşısında ise sömürülen ve yabancılaşan kitleler vardır.
Azınlık denetimi ile sınıf çatışması arasındaki bağlantı sömürü tarafından sağlanır. Sömürü, artı değerin azınlık tarafına geçmesidir.
Üretim ilişkilerinin tamamı toplumun ekonomik yapısını oluşturur. Bu yapının üstüne yasal ve siyasal yapı inşa edilir.

Üretim Tarzı ve Toplumsal Değişme
Marx’ın tarih kuramının temel kavramı üretim tarzıdır. Üretim tarzı, doğanın dönüşümü için üretim güçlerini örgütleyen toplumsal ilişkiler sistemidir. Toplumsal dönüşümler bir üretim tarzından diğerine geçişi ifade eder.
İlkel komünal toplum: bu toplumda doğa, komünal olarak sahiplenilir.
Antik toplum: Atine ve Roma gibi büyük şehirler etrafında oluşur. Toprak, özel mülkiyet haline dönüşür.
Feodal toplum: Roma yıkıldıktan sonra ortaya çıkar. Aristokratların yanında, onlara bağlı olarak çalışan serfler artı değer üretir.
Genova ve Venedik’te gelişmeye başlayan ticaret feodal toplumun sonunu getirir.
Paul Sweezy’e göre feodalizm, ihtiyaçların üretildiği bir sistemdir. Dönüşüm için dışsal bir kaynağa ihtiyaç vardır. Dışsal etki, tüccarlardan gelmiştir.
Maurice Dobb, sınıf ve mülkiyet ilişkilerine odaklanır. Kapitalizmin temel öğelerinden birisi olan burjuvazi sınıfı zengin tüccarlardan değil, kendi içinde örgütlenen zanaatkârlardan yani küçük üreticilerden oluşmuştur. Yani feodal yapı dışsal bir nedenle değil, kendi içindeki mülkiyet ve sınıf çatışması sonucunda çökmüştür.
Robert Brenner’e göre feodalizmin sonunu getiren olgu, emeğin hareketidir. 17. yüzyılın sonlarında lordlar, topraklarını çiftçilere kiralamaya başlar. Serfler bu çiftliklerde ücretli işçi olarak çalışmaya başlarlar. Böylece coğrafi olarak hareket edebilen özgür işgücü ortaya çıkar. Tarımda yaşanan bu değişim kapitalist sınıf ilişkilerini ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Kapitalizm: ücretli emeği istihdam eder. Doğa bu dönemde kâr edilebilir bir nesneye dönüşür. Bilim, dinle yer değiştirir. Devlet ve hukuk mülkiyet haklarının koruyucusu haline gelir.
Asya tipi üretim tarzı: Çin örneğinde olduğu gibi, toprağın üzerindeki tek hak sahibi hiyerarşinin en üstünde yer alan yöneticidir. Artı değerin bir bölümünü bu yönetici haraç olarak alır. Üreticiler mülksüzdür.

Sınıf Mücadelesi ve Toplumsal Değişme
Louis Bonaparte’ın 18 Brumaire’i adlı eserinde Fransız Devrimi’ni inceler. Bu eser toplumsal değişme ve dönüşüm içerisinde sınıf mücadelesinin öneminin kavranması açısından önemlidir.
Sınıflar arası çatışma farklı ekonomik çıkarlar için mücadele eden gurupların sonucudur.
Artı değer, emeğin ya da değerin sömürülmesi ile biriktirilir. Kapitalistler ücreti olabildiğince düşük tutarak çıkarlarını korurlar. Uzun vadede insanlar kendi ürettikleri ürünü alacak paraya dahi sahip olamazlar. Bu durum kapitalizmi krize sürükler. Sosyalizm ve komünizm bu sürecin sonuçlarıdır.

Emek-Değer-Kâr
Değer, kullanım değeri ve değişim değeri olarak ikiye ayrılır. Değişim değeri, herhangi bir metanın pazardaki para değeridir. Bir metanın değişim değeri olabilmesi için toplumun ihtiyaçlarını karşılaması gerekir.
Marx, emek ve emek gücü arasında da ayrım yapar. Emek gücü de bir metadır. İşçiye verilen ücretle ölçülür. Emek gücünün kullanımı emek etkinliğini içerir.
Emeğin kullanım değeri sosyal emektir.
Bir metanın değeri fiyat tarafından belirlenir.
Kârın kaynağı emektir.
Fazla ürün işbölümü ve sanayileşmenin sonucudur.

Yabancılaşma ve Toplumsal Değişme
Feuerbach, dini yabancılaşmanın kaynağı olarak görür. Marx’a göre yabancılaşma, emek gücündedir. Teknolojik gelişmeler doğayı kontrol altına aldıkça yabancılaşma artacaktır.

Yabancılaşma özel mülkiyeti ve devleti ortaya çıkarır. Özel mülkiyet yabancılaşmanın bir sonucudur. Dolayısıyla yabancılaşmanın en üst noktası burjuvazidir.
---
TOPLUMSAL DEĞİŞME KURAMLARI
Editör: Hatice Yeşildal
Anadolu Üniversitesi, Eylül 2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder