İşlevselcilik ve
Toplumsal Değişme
Erken Dönem İşlevselci
Kuramlar / Evrimci Kuramlar
Yapısalcı kuramlar toplumu parçalardan oluşmuş bir bütün
olarak görür ve bütünün nasıl işlediğini açıklamaya çalışır. İşlevselci
yaklaşım da yapısalcı toplumsal kuramlardan biridir.
İşlev
kavramı genel olarak Talcot Parsons’ın
çalışmalarıyla birlikte anılır.
Erken işlevselci toplum kuramcıları Comte, Spencer ve Durkheim’dır. Her üçünün de amacı
toplumsal değişimlerin dinamiklerini belirlemek ve düzeni tesis etmenin
yöntemini bulmaktır.
İşlevselciler genel olarak toplumu bir organizmaya
benzetirler ve bu nedenle organik kuramcılar olarak da anılırlar.
Comte, toplumu anlayabilmek için iki temel kategori kullanır;
toplumsal statik ve toplumsal dinamik. Toplumsal statikle toplum düzeninin
ilkelerini ortaya koymaya çalışır. Toplumlardaki değişimi açıklayabilmek için
de toplumsal dinamik kavramını kullanır.
İnsan toplulukları üç temel aşamadan geçer; teolojik, metafizik ve pozitif.
Teolojik aşamada
olayların nedenleri doğaüstü güçlere atfedilir. Bu düşüncenin ilk basamağında
nesneler de dâhil olmak üzere her şeyin canlı kabul edildiği fetişist dönem yer alır. Bu aşamayı çok tanrıcılık
takip eder. Son aşama ise tek tanrıcılıktır.
Metafizik aşama,
Avrupa Rönesans’ı ile başlar. Bu dönemde tek tanrı düşüncesinin yerini ne
olduğu açıklamayan ruh kavramı alır. Bu aşamada
insan toplulukları için temel birim devlettir.
Pozitif aşama kaçınılmaz son evredir. Bilimsel bilgi ile
sanayi devriminin özelliklerini içinde taşır.
Benzer biçimde Spencer
da toplumsal değişmeyi organizmaların evrimi gibi toplumsal evrim olarak ele
alır. Darwin’in doğal seleksiyon kavramını sosyolojiye uyarlamıştır. Sanayi
toplumu evrimleşmenin en son aşamasıdır.
Emile Durkheim’ın
toplumsal değişme kuramının dört temel noktası vardır:
1) Toplumların kökeni sorunu: Çağdaş toplumların ilkel
toplumlardan evrildiği görüşünü benimser.
2) Toplumsal değişmenin aşamaları. İki aşama mevcuttur: a)
mekanik dayanışma, b) organik dayanışma.
Mekanik dayanışma
ilkel toplumlarda da görülen toplumsal organizasyondur. Mekanik dayanışmada
kolektif bilinç hâkimdir. Büyük ölçüde homojendir. Bireyi aracısız şekilde
topluma bağlar. İnanç ve hassasiyetleri ortaktır. Bireysel haklardan söz
edilmez (kabile düzeni).
Organik dayanışma
ise iş bölümünden kaynaklanır. Organik dayanışma benzerlikle yerine
farklılıkları esas alır. Bireysel haklara imkân sağlanır.
3) Toplumsal değişmenin nedeni. Durkheim toplumsal değişmeyi
nüfus artışına bağlar. Nüfus arttıkça etkileşim ve iç bölümü de artar. Böylece
mekanik dayanışmadan organik dayanışmaya geçilir.
4) Toplumsal evrimin/gelişmenin yönü. Mekanik olandan
organik olana yöneliktir.
Evrimci kuramların temel varsayımları:
1) bütünlük.
2) Evrensellik.
3) Gizil güç. Değişme içseldir.
4) Gerekircilik. Değişme tersine dönmez.
5) Dereceli toplumsal değişim. Aşamalar arası geçiş
birikimsel ve düzenlidir.
6) Yönlenme. Değişme döngüsel değil doğrusaldır.
7) İndirgeme. Doğanın ve uygarlığın ilerleyişinde etkili
güçler her yerde mevcuttur.
Yapısal İşlevselcilik /
Yeni Evrimcilik
En önemli temsilcileri Talcot Parsons ve Neil Smelser’dir.
İşlevselciliğin temel
ilkeleri:
1) Toplum parçalarını birbirleriyle ilişkili bir bütün
olarak ele alırlar.
2) Neden ve etki ilişkileri çoklu ve karşılıklıdır.
3) Toplumsal sistemler dinamik bir denge durumundadır.
4) Mükemmel bütünleşme asla gerçekleşmez.
5) Değişim yavaşça gerçekleşir.
6) Değişim, iç farklılaşma, yenilikler ve sistem dışı duruma
uyumun bir sonucudur.
7) Sistem paylaşılan değerler vasıtasıyla bütünleşir.
Persons toplumsal süreci toplumsal değişimden ayırır.
Toplumsal süreç dört türlüdür:
a) denge durumu: sistem içindeki süreçleri içerir. Statik
veya dinamik olabilir.
b) yapısal değişim: temel değişimleri içerir.
c) yapısal farklılaşma: sistemin bir bölümünde meydana gelen
değişim.
d) evrim: toplumların gelişme kalıplarını tanımlayan süreç.
Denge durumu dört temel ilkeye dayanır:
1) Inertia ilkesi: etki olmadığı sürece denge durumunun hızı
ve yönü aynıdır.
2) Eylem ve karşı eylem ilkesi: süreçteki bir değişme başka
bir değişme ile dengelenir.
3) Çaba ilkesi: değişimin hızı motivasyonun gücüyle doğru
orantılıdır.
4) Sistem-bütünleşme ilkesi
Toplumsal değişme,
toplumsal sistemin en üst seviyesinde yer alan değerler sistemindeki değişimi
ifade eder. Karşılıklı bağımlılık nedeniyle birimlerin birindeki değişim
diğerlerini de etkiler.
Yapısal farklılaşma
sistemin tamamında değil, alt sistemlerde meydana gelen değişimi içerir.
Toplumların evriminde üç temel aşama vardır: ilkel, orta ve modern.
İlkel seviyeden orta seviyeye geçişteki en önemli değişme
yazılı dildir.
Orta seviye ile modern seviye arasındaki en önemli değişim
hukuk sistemini mümkün kılan kurumsallaşmış normlardır.
Değişim nasıl gerçekleşir?
1) Kurumsallaşmış kalıpların üstesinden gelecek metotların
bulunması,
2) Gerginliğe neden olan eylemin yapıcı olasılıklar içeren
bir türünün olması,
3) Kurumsallaşabilecek yeni bir kalıp modelin bulunması,
4) Modele uyumun ödüllendirilmesi, gerekli kişisel
çıkarların tesisi.
Değişime neden olan dış ögeler farklı sosyal sistemlerde yer
alan insanlar ya da kültürlerle meydana gelen etkileşimden de kaynaklanabilir. Savaş,
önemli bir dış nedendir.
Toplumsal değişmeye neden olan iç ögeler, alt sistemlerden
birinde veya birkaçında görülen dengesizliğe neden olan durumu işaret eder.
Neil Smelser bu kuramı sanayi devrimini açıklamak için kullanmıştır. Toplumsal
değişmenin belirleyicileri olarak dört temel öğe ortaya koyar: yapısal ortam,
değişme arzusu, hareket ve kontrol.
İşlevselci Kurama
Yönelik Genel Eleştiriler
1) Toplumsal sistemin parçalarının bütüne olan yararlarından
dolayı var olduğunu iddia ederler. Oysaki bu sadece bir etkidir.
2) Biyolojide bir organizma, bir parçası işlevini yerine
getirmezse ölür. Toplumda ise böyle değildir. Toplumlar ölmez sadece değişir.
3) Düzeni sağlamak için çözüm olarak sunulan fikir birliği
gerçekçi değildir. Üzerinde fikir birliğine varılmış değerler yoktur. Toplumun
durağanlığı değerlerin varlığına değil yokluğuna bağlıdır. Belli bir değer
üzerinde fikir birliğine varan insanlar düzen içerisinde kalamazlar, o değeri
elde etmek isterler.
4) İşlevselci kuram insan davranışlarının sistem tarafından
belirlendiğini varsayar hâlbuki sistemi belirleyen insandır.
5) Düzen ve norm kavramlarına çok fazla atıf yaparlar
hâlbuki düzensizlik ve çatışan çıkarlar her daim vardır. Çatışma, her zaman ve
her koşulda değişimin temel dinamiğidir.
İşlevselcilik ve
Modernleşme
İşlevselciler sanayi toplumunu insan topluluklarının
ulaşacağı en üst aşama olarak telakki ederler. Demek ki bu görüş kapitalizmin
güdümündedir.
Yayılmacı
(Difüzyon) yaklaşım evrim kuramlarında ısrarla
tekrarlanan farklı toplumlarda farklı zamanlarda tekrarlanan kalıplar
düşüncesine karşı çıkar. Kültürel kalıplar bir kez ortaya çıkar. Farklı
toplumlarca farklı zamanlarda tekrarlanma durumu çok nadirdir.
Parsons’ın yapısal-işlevselci toplum çözümlemesi 1940 ve 50’li
yılların Amerikan toplumunun sistematik açıklamasıdır.
Modernleşme kuramlarının amacı ise soğuk savaş döneminde
sanayileşmemiş toplumlarda batı teknolojisinin yol açacağı değişimi
incelemektir.
Persons geçişi sağlayacak eylem kalıplarını ilerleyen yıllarında
revize etmiştir. Belirlediği eylem kalıplarını temel dikotomiler olarak sunar:
1) Etkinlik ya da edilgenlik
2) Bireycilik ya da kolektivizm
3) Evrenselcilik ya da partikülarizm
4) Atfetme ya da başarı
5) İşlevsel özselcilik ya da işlevsel yayılmacılık
Parsons bu eylem kalıplarının nasıl gruplandığına bakarak
dört farklı toplum yapısı öngörür:
1) Evrenselci – başarı odaklı. Batı toplumu.
2) Evrenselci – Atfetme odaklı. Nazi döneminden önceki Alman
toplumu ve eski SSCB.
3) Partikülaristik (yerelci) başarı odaklı. Çin
4) Partikülaristik – atfetme odaklı. Geleneklere çok fazla
değer veren yapılardır. İspanyol kökenli Amerikalılar.
Bert Hoselitz,
Persons’ın kuramını geliştirerek geleneksel ve modern toplumları anlamaya,
açıklamaya çalışmıştır. Ekonomik değişme sadece ekonomik faktörlerle
açıklanamaz. Ekonomik dönüşümde toplumsal sapkınlar da önemli faktörlerdir. Ekonomik,
toplumsal ve kültürel faktörler birbiriyle ilişkilidir. Kültürel faktörler
belli toplumlarda gelişmenin önünde engel olarak karşımıza çıkabilir.
Marion Levy, batı
teknolojisi sanayileşmemiş toplumlara götürülürse ne olur sorusuyla
ilgilenmiştir. Levy’ye göre üçüncü dünya ülkelerinde toplumsal ve ekonomik
değişimlerin belirleyicisi geleneksel değerlerdir. Bu değerler bireyler arası
özel ilişkilere dayanır. Yani Batı toplumlarından farklıdırlar. Kültürel
anlamda Batılı değerlere entegre oldukça ekonomik anlamda da ilerlemeleri
kolaylaşacaktır.
Daniel Lenner’e
göre modernleşme küresel bir süreçtir ve dünyanın her yerinde aynıdır. Geleneksel
değerleri temsil eden İslam toplumları modernleşmenin akılcı ve pozitivist ruhu
karşısında savunmasızdır. Kitle iletişim araçları vasıtasıyla modernleşme
bireyler üzerinde de değişime neden olacaktır. 1950-54 yılları arasında
Ankara’nın Balgat semtindeki değişmeyi konu alan çalışmasında bölgenin geleneksel
değerlerden modernleşmeye nasıl geçtiğini anlatır.
David McClelland,
başarı ihtiyacı içindeki girişimci yeni nesillerin toplumsal değişim için
gerekli dinamikleri sağlayacağını savunur. McClelland, psikolojiye ağırlık
vermekle birlikte sosyal ve tarihsel faktörleri de göz ardı etmez.
Neil Smelser
üçüncü dünya ülkelerinin modernleşmesini toplumu harekete geçirecek
iteleyicilerle açıklar. Bu iteleyiciler güçlü siyasi kurumlar ve liderlerdir.
Walt W. Rostow
ekonomik faktörlerin yanında toplumsal kararlar ve hükümet politikaları içeren
bir program sunar. Rostow’a göre gelenekselden modernleşmeye doğru beş aşamadan
geçilir:
1) Geleneksel toplumlar. Bu toplumlar dünyaya manevi
pencereden bakar. Dolayısıyla üretim ihtiyaçlarla sınırlıdır.
2) Ekonomik gelişmenin ön şartları. Modern bilimin üretimin
arttırılması amacıyla kullanılması.
3) Ekonomik kalkış aşaması. Bu noktada büyümenin önündeki
engeller ortadan kaldırılır.
4) Olgunluk dönemi. Modern teknoloji tamamen ekonominin
içine girer.
5) Üst seviye kitle üretimi.
Yapısal – İşlevselci
Modernleşme Kuramının Eleştirisi
Sol kesim ve üçüncü dünya ülkelerince bu yaklaşımlar
eleştirilmiştir.
Alwin W. Gouldner’e
Parsons toplumsal düzenin nasıl
sürdürüleceğine odaklanmıştır. Birtakım amaçlar ve değerler öne sürer ancak
bunların kime ait değerler olduğunu sorgulamaz. Parsosns değerlerin
yaratılmasına değil aktarılmasına vurgu yapar.
Anthony Giddens
Organizma benzetmesi temelinde ele alınan toplumsal yapıda
sistemin ihtiyaçlarının merkeze yerleştirildiğine dikkat çeker. Hâlbuki
toplumsal sistemlerde toplumsal aktörlerin istekleri vardır. Toplumsal yaşamda
yapılar insan eylemleriyle üretilir ve yeniden üretildikleri sürece vardır bu
yapılar. Bu nedenle yapısallık ve işlevselcilik bir arada kullanılamaz.
Değişime neden olan etkenler dış nedenler olarak sunulur,
hâlbuki bu yanlıştır. İnsan, dünyaya şekil verir. İnsanlar her durumda dış
çevreye uyum sağlamazlar, çoğunlukla onu değiştirirler.
Andre G. Frank,
Rostow’u şu açılardan eleştirir:
1) Genel tarih anlayışı: Geleneksel toplum kategorisinde
Çin, Maya ve Kuzey Afrika’yı Feodal Avrupa’yla aynı kategoriye dâhil etmek
yanlıştır. Avrupa feodal dönemi yaşarken ismi anılan diğer toplumlar bazı
açılardan Avrupa’dan çok daha ileriydiler.
2) Avro-Amerikan tarih anlayışı: Batı merkezli tarih
anlayışının ekonomik gelişmeye indirgenmesi, dünyanın geri kalanının
gelişmesi-ilerlemesi için Batı’yı düşman olarak kabul etmesini gerektirir.
3) Etnosentrizm ve üst seviye kitle üretimi: Kuzey Amerika
yaşam tarzı gelişmişliğin en üst seviyesi olarak sunulur. Bu hastalıklı bir
tutudur. Özü itibariyle paraya tapınmadır.
---
TOPLUMSAL DEĞİŞME KURAMLARI
Editör: Hatice Yeşildal
Anadolu Üniversitesi, Eylül 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder