22 Nisan 2020 Çarşamba


M. Fatih Kanter - Ömer Seyfettin Hikâyelerinde Değer Aktarımı Bağlamında Kadınlar

Ömer Seyfettin hikâyelerinde (…) Toplumun geleceğine yön veren kadınlar, Primo Türk Çocuğu, Fon Sadriştayn’ın Oğlu, Fon Sadriştayn’ın Karısı, Piç, Harem ve Zeytin Ekmek hikâyelerinde hem olumlu hem olumsuz yönleriyle ele alınır. Bir anne olarak kadının çocuğun kimlik inşası sürecindeki etkisi de bu hikâyelerde gözler önüne serilir.

Ömer Seyfettin, kimlik kurgusuna ilişkin verileri eserlerinde işlerken kadınların belirleyici bir rol üstlendiklerini annelik üzerinden dile getirmektedir.

Primo Türk Çocuğu adlı hikâyede Kenan adlı Türk bir baba ile Grazia adlı İtalyan bir annenin çocuğu olan Primo’nun kimlik karmaşası anlatılır. Kenan, Grazia ile evlenmek uğruna millî değerlerinden uzaklaşmış bir karakterdir.
Grazia, Primo’yu İtalyan kimliği taşıyan bir birey olarak yetiştirmeyi arzu eder. Oysa Primo arkadaşı Orhan’ın “-Senin baban Türk değil mi? (…) -O halde sen de Türksün” telkiniyle birlikte sarsılır.
Grazia, Batılı Devletlerin ve İtalyanların başka ülke topraklarını sömürge olarak kullanmalarına içten içe sevinen milliyetçi bir karakter olarak işlenir.

Fon Sadriştayn’ın Karısı adlı öyküde yabancı bir kadınla evlenmenin millî kimliği zedeleyebileceği tezini öne sürer.
Alman kadın, Sadrettin’le evlendiği günden itibaren disiplinli bir aile hayatı kurar. O duygularından çok aklıyla yaşayan bir kadın tipidir. Ancak Alman kadınla evlilik, Sadrettin’i kendi değerlerine yabancılaştırır.
Çocuğun kimlik inşasında annenin rolü babanınkinden farklıdır. Annenin kimliğinden tevarüs edilen bu durum, çocuğun genlerine işler. Bunun yanı sıra çocuğun yetiştirilme tarzı ve duygu aktarımı da kimlik inşasında belirleyicidir. Alman kadının mekanik ve akli değerlerle hayata yaklaşımını ödünçleyen çocuk, kendi menfaatlerinin peşinden gider.

Piç adlı hikâyede Nihat adlı bir adamın kimlik krizi, Türklüğünden utanması ve bu utancın neden olduğu aşağılık kompleksi çerçevesinde betimlenir. Türk olmayı bir türlü kabullenemeyen Nihat, asıl babasının Fransız olduğunu öğrenerek Katolik bir Fransız gibi davranmaya başlar.

Harem hikâyesinde Batılılaşmayı yanlış algılayan toplumun bireylerinin nasıl yozlaştığına dikkat çekilir. Hikâyede Sermet ve Nazan adlı karı koca, (…) Batılı bir yaşam tarzının gereği olarak evlerinde alafranga toplantılar yaparlar.

Zeytin Ekmek hikâyesinde ise çok fakir olan Naciye adlı güzel ve alımlı bir kadının güzel yemekler uğruna kocasına ihanet etmek üzereyken dönüşü işlenir.
Bir tarafta para, kıyafet ve güzel yiyecekler için namusundan vazgeçen Sabire öte yandan kocasının eve her hafta getirdiği zeytin ekmekle karnını doyuran ve bundan mutlu olan Naciye.
Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi, Sayı: 4/4, 2015 (s. 1607-1615)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder