İstanbul Arkeoloji Müzesinde Bulunan Yakın
Çarpışma Aletleri
Macide Gönül
İnsan oğlu ver yüzünde
yaşamağa başladığı günden itibaren gıdasını temin etmek ve kendini vahşi
hayvanlara, dış tesirlere karşı korumak zorunda kalmış hu sebeple de bazı âletleri
icat etme yoluna gitmiştir.
Hiç şüphe yok ki en eski
silahlar sopalardır, ilk defa değnek şeklinde olduğu tahmin edilen sopaların
zamanla uçlarının sivriltilmek suretiyle dürtücü bir silah haline sokularak
ağaç boynuz “ Epicu” (Hüseyin Hüsnü. Kamusu askeri, 1316, cilt: II, S. 223.) adını aldıkları
görülür.
kama ve kılıcın menşei
bıçaktır.
Taş devrindeki bıçaklar
“celt” ismini alır.
Kılıç sivri uçlu, uzun keskin
bir namlu ile saptan mürekkep kesici bir silahtır. Bunun kısa olanına kama ve
eğrisine de hançer denilir.
Mızrak
Bu silâh şeklin, ağırlığına
ve yapıldığı maddeye göre atma veya dürtme işlerinde kullanılır.
Topuz: diğer bir adı da “
lobut” olarak geçen topuz umumiyetle büyük, kitlevi bir kısım ile saptan
mürekkep ağır bir çarpışma silâhıdır.
Balta: bir sapa raptedilen
küçük yüzlü bir nevi el silâhıdır. Taş devrindenberi yapılmış muhtelif
şekilleri görülür. En iptidai taş baltalan yumru şeklindedir,
Çatal: Ucu üç ince demirden
mürekkep çatal şeklinde saplı bir yakın çarpışma âletidir. Sapın ucu değneğe
geçirilmek üzere çok defa boş olarak yapılır. Bu silâh daha ziyade tahrib
edilmiş kale duvarlarını ve binaları yıkmakta işe yarar.
…
Gönül, Macide (1967), İstanbul
Arkeoloji Müzesinde Bulunan Yakın Çarpışma Aletleri, Antropoloji Dergisi, Sayı: 4, s. 239-258
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder