10 Eylül 2023 Pazar

Vitruvius - Mimarlık Üzerine On Kitap

Mimarlık Üzerine On Kitap

Vitruvius

 


…en önemli özelliği kendisinden önce yazılmış fakat kaybolmuş birçok Yunan ve birkaç Roma teorik ve teknik yayınlarının bir nevi özeti olması; ayrıca zamanının yapı geleneklerini Vitruvius’un kendi deneyimleriyle de bütünleştirerek bir bilgi oluşturmasıdır.

 

MÖ 90-20 yıllarında yaşamış olmalı

 

Rönesans hümanizminin etkisi altında, Vitruvius’un De Architectura’sının önemi birden arttı.

Sade İtalya’da birkaç orijinal yazma temel alınarak yüze yakın kopyası yapıldı

Anlaşıldığına göre Vitruvius tam anlamıyla bir mühendis-mimardı. Zaten onun yaşadığı devirde mimar ve mühendis arasında pek fazla ayrım yoktu. Kendisini yetenekli bir mimar ve kültürlü bir insan yapan eğitim ve öğretimini sağlayan ailesine ve öğretmenlerine şükran duygularını defalarca tekrar ediyor

 

…gençlik yıllarını Julius Caesar’ın emrinde askeri mühendis-mimar olarak geçirdiği sanılıyor.

 

On bölümden oluşan De Architectura nın ilk altı bölümü mimarlık ve şehircilik konusunda tutarlı bir bütün oluşturuyor.

Birinci kitap mimarlığın eğitirdi ve mimarlık sanatının ana öğelerinden başlayıp kent kurmada dikkat edilecek genel kuralları özetliyor.

İkinci kitap İlk konutların nasıl yapıldığından yola çıkarak, kum, kireç, volkanik tüf, çeşitli taşlar, mermer ve ahşap gibi yapı malzemelerinin özellikleri ve yapıda doğru olarak kullanılma yöntemlerini konu alıyor.

Üçüncü ve dördüncü kitap ise dinî mimarlık ve tapmaklar konusunda.

Beşinci ve altıncı kitapların konusu kentin idari ve kültürel yapıları ve konutlar,

Bundan sonraki üç kitap mimarlık ile dolaylı bir şekilde ilgili. Sekizinci kitap su donatımı, yeraltı suları, su kemerleri, hazne ve sarnıçlardan bahsediyor. Vitruvius arada konudan uzaklaşarak değişik suların acayip özelliklerini ve sağlık açısından yarar ve zararlarını anlatıyor. Dokuzuncu kitap güneş ve su saatleri gibi zaman ölçen aletlerin yapımı üzerine, fakat büyük bir kısmı astronomi ve astroloji ile ilgili genel, bazen de oldukça tutarsız ve çoğu başka kaynaklardan aktarılmış bilgiler veriyor. Sonuncu, onuncu kitap mekanik bilimi, özellikle harp makineleri konusunda.

 

Vitruvius gerek tapınaklarda gerek tiyatrolarda Yunan ve Roma kullanımının karışımından doğan bir mimari sentezi kabul etmiştir,

 

KİTAP I

Ey imparator Sezar…

 

Mimarın Eğitimi

Mimar değişik bilim dallan ve çeşitli öğretilerin bilgisi ile donatılmış olmalıdır; çünkü diğer sanatlardaki tüm çalışmalar onun değerlendirmesi ile ölçülür.

 

…bilim olmadan el becerisi kazanmayı amaçlayan mimarlar hiçbir zaman emeklerinin karşılığı olan nüfuzlu bir konuma ulaşamamışlar,

 

Tüm işlerde, fakat özellikle de mimarlıkta şu iki nokta vardır: Kendisine anlam verilen ve ona anlamını veren.

 

…mimar hem doğal yeteneklere sahip, hem de eğitilmeye yatkın olmalıdır. Ne yetenek olmadan eğitim, ne de eğitim olmadan yetenekle kusursuz bir sanatçı yetişemez.

 

Karyatid adı verilen uzun giysili kadınların mermer heykelleri:

Karya, Yunanistan’a karşı Perslerin tarafını tutmuştu; daha sonra savaşta zaferle özgürlüklerini kazanan Yunanlılar, seferberlik ilan edip Karya halkına savaş açtılar. Kenti ele geçirerek erkekleri öldürdüler ve devleti ıssızlığa terkettiler; kadınları da köle olarak kaçırdılar. Ancak uzun giysilerini ve diğer evlilik simgelerini çıkarmalarına izin vermeyerek zafer alayında onları zorla teşhir ettiler. Bu kadınlar utançlarının ağırlığı altında ezilerek sonsuza dek köleliği temsil ettiler ve devletlerinin kefaretini ödediler. Böylece dönemin mimarları, Karya halkının günah ve cezalarının ardılları tarafından da bilinerek sürdürülmesi için kamu yapılarına yük taşıdıkları görülecek biçimde bu kadınların heykellerini yerleştirdiler (s. 5-6).

 

…dürüstlük ve doğruluk olmadan hiçbir iş gerektiği gibi yapılamaz.

 

Mimarlığın Temel İlkeleri

Düzen / Niceliğe göre yapılan bir ayarlamadır

 

Armoni, öğelerin ayarlamalarındaki güzellik ve uygunluktur.

 

Uygunluk

 

Ekonomi, malzemelerin ve arazinin doğru kullanımının yanında, yapım işlerinde maliyetin ölçülü ve akıllıca olmasını içerir.

 

Mimarlığın Bölümleri

Mimarlıkta üç bölüm vardır: Yapı sanatı, zamanölçerlerin yapımı ve makîna üretimi.

 

Surlarla çevrili kentlerde / Çok sağlıklı bir arazinin seçimi öncelik taşır. Bu arazi yüksek olmalı, sis ve kırağı yapmamalı,

 

…kentimizin yeri için iklimi çok ılımlı olan bir arazi seçmeye büyük özen göstermek zorundayız.

 

Atalarımız, bir kent veya askeri garnizon inşa edecekleri zaman, önerilen arazide otlayan sığırlardan birkaçını kurban ederek, karaciğerlerini İncelerlerdi. İlk kurbanların ciğerleri koyu renkli veya anormal çıktığında, kusurun bir hastalıktan mı yoksa yediklerinden mi kaynaklandığını anlamak için başka sığırlar kurban ederlerdi. Ciğeri sağlam ve diri kılan iyi su ve besinin varlığım birçok benzer deney sonucunda kanıtlamadıkça, savunma yapılarının yapımına hiçbir zaman başlamazlardı (s. 13-14).

 

Kent Duvarları

…surların kalınlığı, üstünde karşılaşan silahlı adamların birbirlerini engellemeden geçebilecekleri genişlikte olmalı

Kuleler bir ok atımını geçmeyecek aralıklarla yapılmalıdır

Kulelerin kendileri yuvarlak veya çok köşeli olmalıdır. Kare biçimindeki kulelerin köşeleri, koçbaşı darbeleri sonucunda dağılacağından, savaş makineleriyle daha çabuk tahrip olacaklardır

Rüzgârlarla İlgili Gözlemlerle Sokakların Yönleri

Ara sokaklarda rüzgârların önlenmesi önceden düşünülürse sokakların tasarımı doğru olacaktır.

 

Kamu Yapılarının Arazileri

Kent deniz kenarında ise, forumun yeri limana yakın bir yerde seçilmeli, daha içeride ise kentin ortasında olmalıdır.

 

KİTAP II

Eski İnsanlar yabani hayvanlar gibi ormanlarda, mağaralarda ve koruluklarda doğarlar ve avladıkları ile beslenirlerdi.

 

Galia, İspanya, Portekiz ve Aquitaine’de, ince meşe kiremitlerle (shingle) veya samanla kaplı çatılarda olduğu gibi. Ormanların bol olduğu Pontus’ta, Colchialıların bazıları ağaçları bütün olarak bir sağa, bir de sola yere yatırırlar; aralarında ağaçların uzunluğuna göre bir mesafe bırakarak, alttakilerin uçları üzerine ve onlara dik açıda iki ağaç daha yerleştirirler. Bu dört ağaç, konutun uzamını belirler. Sonra, bunların üzerine değişimli olarak, köşelerde birbirlerine geçen sırıklar yerleştirirler. Böylece, ağaçtan duvarları aşağıdan yukarıya doğru yükselterek yüksek kuleler inşa ederler. Malzemenin kalınlığı nedeniyle kalan boşlukları da yonga ve çamurla kapatırlar. Çatılara gelince, tali kirişleri yerleştirirken, uçlarını keserek derece derece yaklaştırırlar ve dört kenardan yukarıya doğru piramit şeklinde yükselterek birleşmelerini sağlarlar. Üzerlerini yaprak ve çamurla örterek kulelerinin çatılarını kaba bir “kaplumbağa” tarzında inşa etmiş olurlar (s. 27-28).

 

Friglerin ormanları bulunmadığından keresteleri yoktur. Bu yüzden, doğal bir tümsek seçerler ve ortasından bir tünel geçirerek geçitler kazarlar; iç uzamlarını arazinin elverdiği ölçüde genişletirler. Üzerine, birbirine kenetlenmiş kütüklerden piramit şeklinde bir çatı inşa ederek kamış ve sazlarla kaplarlar; konutlarının üzerine çok yüksek yığma topraktan tümsekler yaparlar. Konutlarının bu yapı biçimi kışı çok sıcak, yazı ise çok serin geçirmelerini sağlar.

Marsilya’da samanla karıştırılmış topraktan yapılan kiremitsiz çatılar görebiliriz. Atina’da Areopagus’ta günümüze kadar korunagelen çamur çatılı antik bir kalıntı vardır, Romulus’un Kapitol’deki kulübesinin yanı sıra, Kale’deki saman çatılı tapmaklar…

 

Tuğladan başlayarak, hangi tür kilden yapılmaları gerektiğini belirteceğim.

…beyaz ve kalkerli veya kırmızı kilden, hatta kaba taneli çakıllı kilden yapılmalıdırlar. Bu malzemeler, düzgündürler ve bu nedenle dayanıklı olup ağır değildirler ve kolaylıkla döşenirler.

Tuğlalar, düzgün kuruyabilmeleri için baharda ve sonbaharda yapılmalı

Tuğlalar, kullanılmalarından iki yıl önce yapılırlarsa en yararlı olur; çünkü daha az zamanda kurumazlar.

 

Kum: İçlerinde en iyisi, elde ovuşturulduğunda çıtırdayandır

 

kirece gelince, onu yumuşak veya sert fakat beyaz bir taştan elde etmeye dikkat etmeliyiz. Sık dokulu, sert bir taş türünden yapılan kireç yapısal öğelerde, gözenekli taştan yapılan ise sıvada iyi olacaktır.

 

Pozzolana: Bu madde, kireç ve molozla karıştırıldığı zaman, yalnızca çeşitli yapıların dayanıklılığını arttırmakla kalmaz, denizde iskelelerin ayaklarında kullanıldığında suyun altında sertleşir.

 

Taş, ocaktan inşaatın başlangıcından iki yıl önce, kışın değil, yazın alınmalı ve açıkta bırakılmalıdır. İki yıl açıkta kalmaktan zarar görenler temellerde kullanılmalıdır.

 

…kireç ve kumdan yapılmış harçla tamamen sıvanan duvarın daha dayanıklı olması için en küçük taşlardan yapılmalıdır.

 

Tuğla iyi bir kilden yapılmadığında ve yeterince pişirilmediğinde, don ve kırağıda kusurlarını belli eder.

 

Kereste, sonbaharın başı ile Favoniusün esmeye başladığı zaman arasında kesilmelidir. Çünkü ilkbaharda tüm ağaçlar gebe kalırlar ve doğal zindeliklerinin tümünü her yıl yeniden filizlenen yapraklarının ve meyvelerinin üremesine harcarlar.

 

Bir ağacı doğrarken, gövdesinin en iç kısmına kadar kesmeli ve özünün tüm ağaçtan damla damla akarak kurumasını sağlamalıyız. Bu yöntemle, içindeki yararsız sıvı ağacın özünden dışarı akacak, kerestenin kalitesini düşüren çürümüş bir ölü kitleye dönüşmeyecektir. Ağacın doğranması, ancak sızıntının durması ve özünün tamamen kurumasından sonra yapılırsa en büyük yarar elde edilecektir,

 

Karaçam, Özü acı olduğundan yalnızca çürümekten ve kurtçuklardan korunmakla kalmaz, kireç ocağındaki taşlar gibi başka odunlarla yakılmadıkça, ne kendiliğinden, ne de ateşle tutuşturulamaz. O zaman bile ateş almaz ve yanan kömüre dönüşmez; ancak uzun bir süre sonra yavaş yavaş kendini tüketir. Bunun nedeni yoğun ve şıkı bir nem ve toprak öğesi kitlesinden oluşan dokusunda çok az oranda ateş ve hava olmasıdır; ateşin yayılabileceği açık gözenekleri bulunmadığından ateşin gücünü engeller ve ondan kolay zarar görmez (s. 45).

 

KİTAP III

Bir tapınağın tasarımı bakışıma dayanır (orantı/armoni/uyum)

 

eskiler mükemmel sayıyı on olarak tanımlıyorlardı.

matematikçiler, farklı bir düşünce ile mükemmel sayının altı olduğunu söylemişler

 

tapınağın genel görünümü…

 

KİTAP IV

(…) Bu kitapta ise, Dor ve Korent düzenlerinin yerleşmiş olan kurallarından söz ederek bunların farklarını ve özelliklerini açıklayacağım.

 

Korent sütunları, başlıkları dışında, her bakımdan İyon düzeninin oranlarındandır; fakat başlıklarının yüksekliği onlara, nispeten daha uzun ve ince bir etki kazandırır,

 

Bunların çok eski devirlerde ilk ortaya çıkanı Dor biçemidır.

 

Dor sütunu binalardaki kullanımı ile insan vücudunun oranlarım, gücünü ve güzelliğini sergilemeye başladı.

 

Korent adı verilen üçüncü düzen, bir genç kız narinliğinin taklididir

 

Tapınağın uzunluğu, genişliğinin iki katı olacak şekilde ayarlanır,

 

Daire biçimli tapmaklar da vardır; bunların bazıları monopteral biçimde, sütunlarla çevrili fakat sellasızdırlar; diğerleri ise peripteral olarak bilinir. Sellası olmayanlarda, tapmak çapının üçte biri ölçülerinde ve önünde basamakları bulunan yüksek bir platform bulunur.

 

Sunaklar doğuya bakmalı ve her zaman, dua edenlerle kurban adayanların yukarıya, tanrıya doğru bakabilmeleri için tapmak içindeki heykellerden daha aşağıda yer almalıdırlar.

 

KİTAP V

Yunanlılar, forumlarını çok geniş çift sütunlu revaklarla çevrilmiş bir kare biçiminde düzenlerler; onları birbirine oldukça yakın yerleştirilmiş sütunlarla, taş veya mermer saçaklarla süslerler; üst kata da gezinti yerleri inşa ederler, Fakat İtalya kentlerinde aynı yöntem uygulanamaz; bunun nedeni, gladyatör gösterilerinin forumda yapılmasının atalarımızdan kalan bir gelenek oluşudur.

 

Üst katın sütunları, alttakilerin dörtte biri oranında küçük olmalıdır; çünkü aşağıdakiler yükü taşımak için yukarıdakilerden daha güçlü olmalıdır

 

Bazilikalar, foruma bitişik bir arazide, kışın iş adamlarının soğuktan etkilenmemeleri için (arazinin) mümkün olan en sıcak köşesinde inşa edilmelidirler.

 

Hazine, hapishane ve senato yapısı foruma bitişik inşa edilmelidir ve ölçüleri forumunkilerle orantılı olmalıdır. Özellikle senato yapısı, kentin veya kasabanın önemi gözetilerek yapılmalıdır. Yapı kare şeklinde ise, yüksekliğini genişliğinin bir buçuk katı olarak belirleyiniz; eğer uzun olacaksa, uzunluğunu ve genişliğini toplayarak, yarısını kasalı tavana kadar olan yüksekliğe ayırınız,

 

…tiyatro İçin mümkün olduğu kadar sağlıklı bir arazi seçilmelidir. Çünkü esen rüzgârlar, oyunlar sırasında eşleri ve çocuklarıyla, büyülenmiş biçimde ve zevkten hareketsiz halde oturan izleyicilerin vücutlarındaki açık gözeneklerden içeri girer. Eğer bu rüzgârlar, bataklıklardan veya daha başka sağlıksız yörelerden gelirse, sisteme zehirli soluklar sokarlar.

 

Bu alanın güneye bakmaması için de dikkatli olmalıyız. Güneş tiyatronun kavisli kısmında tüm gücü ile parladığında, burada kısılıp dolaşamayan hava, olduğu yerde kalıp ısınır ve giderek kor sıcaklığına ulaşarak yakar, kurutur ve insan vücudunun bütün sıvılarına zarar verir.

 

Üç makam sınıfı vardır; birincisi, Yunanlıların enarmonik diye adlandırdıkları, İkincisi kromatik, üçüncüsü ise diatoniktir, Enarmonik makam, sanatsal bir irdeleme olduğundan, bu makamda icraatın özellikle yalın bir asaleti ve ayrıcalığı vardır. Kromatik inceliği ve notalarının “kalabalıklığı” ile daha tatlı bir zevk verir. Dİatonikte, aralıklar arasında doğal bir mesafe bulunduğundan anlaşılması daha kolaydır. Bu üç sınıf, dörtlü akor (tetrachord) düzenlemelerinde farklılık gösterirler (s. 104).

 

…kentlerin kamu alanlarında genel kullanım için gerekli olduğunu anımsayabildiğim her şeyin yapılışını ve tamamlanmasını anlattım.

 

KİTAP VI

Sokratçı filozoflardan Aristippus’un gemisi kazaya uğrayıp Rodosluların kıyılarında karaya sürüklendiğinde, kumsalda çizilmiş geometrik şekilleri görerek arkadaşlarına “sevinelim, çünkü insan belirtileri görüyorum” dediği anlatılır.

Böylece, Rodos kentine doğru yola çıkarak orada hemen gimnazyuma gider ve felsefe konulan üzerinde tartışmalara dalar; kendisine öyle armağanlar sunulur ki, kendisinin değil, beraberindeki arkadaşlarının da tüm giyecek ve diğer gereksinimleri karşılanmış olur. Arkadaşları ülkelerine geri dönmek İsteyip kendisine, hangi mesajı iletmelerini istediğini sorduklarında, şunu söylemelerini belirtir: Çocuklar, kendileriyle birlikte bir gemi enkazından bile yüzüp çıkacak bilgi ve kaynaklarla donanmalıdır.

 

…bu kitapta, özel konutların kuramsal ilkelerini ve bakışım oranlarını anlatacağım.

 

…işe başlarken, yapıldıkları ülke ve iklim koşullarını gözetmemiz gerekir.

Kuzeyde, konutlar çatıyla tamamen kapatılmalı, olabildiği kadar korunmalı ve sıcak bir yöne cephelerini göstermekle beraber kuytuda olmalıdırlar. Diğer yandan, güneş gücünün fazla olduğu sıcağın etkisindeki güney ülkelerinde konutlar açıkta olmalı, kuzey veya kuzeydoğuya bakmalıdır. Böylelikle, kendi haline bırakıldığında doğanın bozacağını sanatla düzeltebiliriz.

 

Kışlık yemek ve banyo odaları akşam ışığından yararlanabilmek için güneybatıya bakmalıdırlar

Yatak odaları ve kütüphaneler, amaçları sabah ışığını gerektirdiğinden doğu yönünde olmalıdırlar ve böylece, bu tür kütüphanelerdeki kitaplar bozulmaz.

İlkbahar ve sonbahar için yemek odaları doğuya bakmalıdır…

Yunanlılar, atriumlara gerek duymadıklarından onları inşa etmezler; ancak ön kapıdan giren kişiler için fazla geniş olmayan geçitler yaparlar; bunların bir tarafında ahırlar, diğer tarafında da kapıcıların odaları olup geçidin sonu içerde kapılarla kapanır.

 

KİTAP VII

…kitapta, cilalı yüzeyleri ve bunlara güzellikle dayanıklılık veren yöntemleri gözden geçireceğim,

 

Beton döşemenin zeminle aynı düzlemde olması için önce toprağın her yerde sağlam olup olmadığını kontrol ediniz; sağlam ise, düzelterek üzerine besleme katmanıyla birlikte kırma taş döşeyiniz. Eğer döşeme tamamen veya kısmen dolgu ise büyük bir dikkatle bastırılmalıdır.

 

…adi meşeden tahtalar nemlenir nemlenmez eğrildiklerinden döşemede çatlaklara neden olurlar. Fakat kış meşesi yoksa ve koşullar adi meşenin kullanılmasını gerektiriyorsa, tahtaları epeyce ince kesiniz; çünkü kalınlıkları ne kadar az olursa çivilerle yerlerine tutturulmaları o denli kolay olur. Sonra, her döşeme kirişinin ucuna iki tahta çakarak kenarlarda eğrilip kabarmalarım önleyiniz. Türkiye meşesi, kayın ve dişbudak ağacına gelince, bunların hiçbiri uzun bir süre dayanamaz.

 

Döşeme tahtaları tamamlandıktan sonra, ahşabın kireçten zarar görmemesi için, bulunabilirse eğreltiotu ile yoksa samanla üzerini Örtünüz,

 

Sonra bunun üzerine, avuç büyüklüğünden ufak olmayan taşlardan oluşan besleme katmanını döşeyiniz. Bu yapıldıktan sonra, kırma taşları, yeni ise üçe bir oranında, eski malzeme yeniden kullanılıyorsa beşe iki oranında kireçle karıştırınız; bundan sonra kırma taş karışımını döşeyiniz ve bunu tahta tokmaklarla, sert bir kitle haline gelinceye kadar defalarca dövdürünüz; dövme işlemi tamamlandığında kalınlığı bir ayağın dörtte üçünden fazla olmamalıdır. Bunun üzerine kiremit tozuyla kirecin üçe bir oranında karıştırılmasından oluşan malzemeyi koyarak kalınlığı altı parmaktan az olmayan bir tabaka oluşturunuz (s. 151).

 

En iyi kireç, topraklar halinde alınıp kullanılmadan Önce uzunca bir süre söndürülürse sorun çıkmayacaktır

…bir çapa alınız ve harç yığını içindeki sönmüş kireci tıpkı odun keser gibi karıştırınız. Kireç çapaya ufak parçacıklar halinde yapışırsa henüz kıvama gelmemiştir; çapa demiri tertemiz ve kuru çıkarsa, kirecin zayıf ve susuz olduğunu gösterecektir; ancak kireç, zengin ve gereken şekilde sönmüşse, demire zamk gibi yapışacak ve kıvamına ulaştığını kanıtlayacaktır,

 

Tonoz / köknar, kısa zamanda çürüyüp bozulduğundan selvi kullanmayı tercih ediniz.

Tonozların hemen üzerine, döşeme kirişlerinden veya çatıdan düşecek damlaları önlemek için, kireç ve kumdan yapılmış bir harç sülünüz.

 

Renkler /

Maviyi oluştuğu maddelerden elde etmek oldukça gariptir. Kum ve sodyum karbonat topakları un inceliğine gelinceye kadar dövülür; kaba törpülerle karışımın üzerine bakır kepek gibi rendelenerek bir yığın oluşturulur. Sonra avuçta topak şeklînde yuvarlanıp birleştirilerek kurumak üzere bırakılır. Kuruyan topaklar, toprak bir çanak içerisinde firma verilir. Bakırla kum, ateşin etkisiyle ısınıp birleştiklerinde, karşılıklı olarak birbirlerinin nemini alırlar, ateşin ısısıyla özelliklerini yitirdiklerinde mavi bir renge indirgenirler.

2. Sıva işçiliğinde çok kullanışlı olan yanık aşı sarısının yapımı şöyledir: İyi bir sarı aşıtaşı topağı kızarana kadar ateşe tutulur. Sonra sirkede söndürülür; sonuç mor bir renktir (s. 161).

 

KİTAP VIII

Su

 

Kilde kaynaklar az ve zayıf olup derin değildir. Tadı pek iyi sayılmaz. İnce çakılda, miktarı az olmakla beraber daha derinde bulunabilir; ancak çamurlu olup tatlı değildir. Kara toprakta, kış fırtınalarında toplanarak sen ve sağlam zeminlere çöken hafif sızıntılar ve damlalar bulunur. Bunların tadı en iyisidir. Çakıllı arazide bulunan damarlar orta derecede olup pek güvenilmezler. Bunlar da çok tatlıdırlar. Kaba çakılda ve kırmızı kumda kaynak daha sürekli ve dayanıklı olup tadı da iyidir. Kırmızı tüfte, yarıklardan aşağıya akarak kaybolmadığı zaman bol ve iyidir. Dağ yamaçlarında ve lavda bol miktarda bulunur, daha soğuk ve daha sağlıklıdır. Düz yörelerdeki kaynakları tuzlu, ağır, ılık ve kötüdür; fakat dağlardan İnerek yeraltına akan ve bir ovanın ortasında fışkıran kaynaklar ağaç gölgesiyle konmuyorlarsa, tadları dağ kaynaklarıyla aynıdır (s. 169).

 

Sirkede bir süre bırakılan bir yumurtanın kabuğu yumuşayarak çözülecektir. Aynı şekilde, çok esnek ve ağır olan bir kurşun parçası bir vazoya yerleştirilerek üzerine sirke dökülür ve hava geçirmeyecek şekilde kapatılırsa, kurşun eriyecek ve beyaz kurşuna dönüşecektir.

Aynı ilkelerle, doğal olarak daha sağlam olan bakır aynı işlemden geçirilirse, dağılıp bakır pasına dönüşecektir. İnci de öyle. Ne demirin, ne de ateşin kendi başlarına çözemedikleri lav kayaları bile ateşte ısıtılıp üzerlerine sirke döküldüğü zaman parçalanıp eriyip giderler.

 

KİTAP IX

Bu kitapta, güneş saati ile zamanı ölçmenin kurallarını anlatacak ve bunların gökyüzünde güneş ışınlarından, güneş saatinin milinin gölgesiyle nasıl bulunduklarını göstererek gölgelerin hangi ilkelere göre uzayıp kısaldıklarını açıklayacağım.

 

“Evren” sözcüğü doğanın genel kurgusu demektir; aynı zamanda takımyıldızlarından ve yıldızların yörüngelerinden oluşan gökkubbe anlamına da gelir. Gökkubbe, dünyanın ve denizin etrafında ve kutuplardan geçen ekseninin uçlarında sürekli döner.

 

Güneşin bir burçtan diğerine, yani gkkubbenin on ikide birini geçmesi bütün bir ayı alır. Bu yüzden, on İki ayda on iki burcun bölgelerinden geçer ve başladığı burca dönmesiyle tam bir yıllık süreyi tamamlar…

 

KİTAP X

Bir makine, birbirine tutturulmuş kerestelerden oluşan ve başlıca yararı büyük ağırlıkları kaldırmak olan bir birleşimdir.

 

“Makinelerle “motor’lar arasındaki en büyük fark kesinlikle şudur ki, baîlista ve pres kirişleri örneklerinde olduğu gibi, makinelerin etkisini gösterebilmeleri için daha çok sayıda İşçi ve daha fazla güç gerekir.

Bütün makineler doğadan türetilmişler ve gökkubbenin dönmesiyle ilgili öğreti ve bilgiler üzerinde kurulmuşlardır.

Vitruvius, Mimarlık Üzerine On Kitap, Dördüncü Basım, Şevki Vanlı Mimarlık Vakfı Yayını, 2005, İstanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder