Ankara
ve Lozan Arasında – Avrupa Yolundaki Türkiye Üzerine Bir Derleme
Max Schweizer - Phoenix
Yayınevi, 2005
Çeviren: Ayşegül Türkdoğan ve Ayalp Talun ince
Max Schweizer Zürih'te doğmuştur. I980'den beri diplomat
olarak vazife yapmaktadır. 2003 yılından beri Ankara'da İsviçre
Bûyükelçiliği'nde Orta Elçi olarak görevlidir.
…
Ellili yıllardan beri namaza çağrı, her yerde yeniden Arapça
yükselirken Türkiye'deki alfabe, Avrupa'daki yazı biçimini almıştır.
Bu derlemede ele alınan Türkiye-İsviçre ilişkileri, Osmanlı
İmparatorluğu'nun son döneminde başlamaktadır.
Genç Osmanlılar'ın ve Jön Türkler'in çoğunluğa Cenevre'de
ikamet eden öncülerini, Türki ye'yle Lozan'da yapılan uluslararası barış
görüşmeleri izlemektedir (1922-1923).
Lozan 'da, lâik bir Cumhuriyet yaratmanın hedeflenmiş
olması, 1923 sonrasında İsviçre Medenî Kanunu'nun alınmasında da belirleyici
olmuştur.
Gelecek
Batıda
Avrupa ile Türkiye Arasındaki İlinti (2003)
Hans-Lukas Kieser / Çeviren: Ahmet Dalgıçoğlu
Türkiye, öncelikle askerî değil, siyasî olan bağlayıcı bir
bütüne aittir. Ancak bu sayede başlatılan iç reformlar sağlam bir demokrasiyle
sonuçlanacaktır.
…Mesut Yılmaz'ın doğru söylediği gibi, Avrupa'nın yolu
Diyarbakır'dan geçmektedir…
Türkiye Cumhuriyeti, 1926 senesinde şeriatı radikal bir
şekilde reddederek 'Türk Devrimi"nin vazgeçilmez parçası olarak
İsviçre'nin medenî kanununu uygulamaya koymuştur.
Yeni medenî kanununun yürürlüğe sokulmasından sorumlu Adalet
Bakanı uzun yıllar Batı İsviçre'de okuyan Şarklı öğrencilerinden biriydi.
Sünnî âdetler devlet tarafından kabul görmüş, diğer islâmî
inanışlar susturulmuştur; Kuran, yapıcı ve tarihî bir yaklaşımla ele
alınmamıştır bile.
…
Türkiye'nin AB Adaylık Süreci (2003)
Willy Zeller / Çeviren: Oktay Beyoğlu
Bu perspektif Türkiye'ye, henüz altı kurucu üyeden ibaret
bir topluluk olan, zamanın Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) tarafından, 1963
yılında sunulmuştu.
Ankara'da imzalanan ortaklık anlaşması, anlaşmanın ilgili
maddesi gereğince 1 Aralık 1964 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
1973 yılında yürürlüğe giren 1970 tarihli ek protokole göre,
en fazla 22 yıl sürecek bir geçiş aşaması öngörülüyordu…
Türk hükümeti, üyelik başvurusunda bulunacağını açıklayarak
bu talebini 1987 yılında Avrupa Birliği'ne resmen iletmiş, AB ise bu başvurunun
kabul edilebilir, yani "receivable" olduğunu, ancak 1999 yılında
açıklamıştır.
Türkiye için öngörülen Gümrük Birliği, ticaret politikaları
bakımından bir istisna arz etmekle beraber, ancak 1996 yılında şekillendirildi…
…
Avrupa Birliğinin Tâbi Tuttuğu "Kültür Politik"
Sınav Karşısında Türkiye (2002)
Ayşen Alder-Berkem
Sünnî Hanefi Mezhebi; Cumhuriyet Devleti'nin ideolojik bir
aracı halini almış, dolayısıyla…
Batı ve Hıristiyan kültürünün bir ürünü olan bireyciliğin,
halk kitlelerinin geleneklerine yabancı düştüğünü de özellikle vurgulamalıyız.
…
Ordu-Türk Devletinin Omurgası (1990)
Arnold Hottinger / Çeviren: Ayşegül Türkdoğan
Henüz Türklere ait bir ülke yokken (…) Türk ordusu vardı.
Bugünkü Türk ordusu (…) O, âdeta devlet içinde devlettir,
devletin iskeletidir.
Ordu, 1962'den itibaren çok sayıda Türk sanayi koluna,
kısmen de yabancı sermayeye ortak olan ticarî bir holding kurmuştur (OYAK).
Diyarbakır ve Adana'da hava üsleri (…) İran'daki gözetleme
mevzii ve üslerin yitirilmesinden sonra doğuya bu denli uzanan Türkiye, NATO
için daha da önem arz eder hâle gelmiştir.
…
Davos: Ege Uzlaşmazlığında Yumuşama mı? (1990)
Hans Jürgen Axt ve Heinz Kramer / Çevirenler: Ayşegül
Türkdoğan ve Ayalp Talun İnce
30 Ocak Cumartesi günü, Papandreou ve Özal, ilk kez
birbirleriyle konuştular; konuşma, önce baş başa, daha sonra da heyetlerin
katılımıyla gerçekleşti.
…
Bürgenstock'ta Dünya Politikası (2004)
Konrad Mrusek / Çevirenler: Ayşegül Türkdoğan ve Ayalp
Talun ince
(Kıbrıs görüşmeleri)
…
Karmaşık Barış Planı (2004)
Cyrill Stieger / Çevirenler: Ayşegül Türkdoğan ve Ayalp
Talun ince
Kıbrıs'ın yeniden birleşmesine temel oluşturması öngörülen
ve defa larca değiştirilen BM Planı…
…
Cenevre,
Lozan, Montrö
Kızıl ve Ekşi Elmalar (2003)
Hans-Lukas Kieser / Çeviren: Ayşegül Türkdoğan
Lozan Antlaşması'nın imzalanmasından seksen yıl sonra
Lozan'daki Waadtland Kanton Parlamentosunun (…) Eylül-Ekim aylarında Ermeni
soykırımını kabul kararı, Türk makamlarının "midesini ekşitti"
Lozan, Türk milliyetçiliğinin
Avrupa ajitasyon merkeziydi.
Türk milliyetçiliğinin babaları
Birinci Dünya Savaşı'nın arifesinde Lozan'dan başlayarak Kızıl Elma ülküsüne
yaklaşmayı umuyorlardı. Kızıl Elma, Türkiye'deki kültür devrimine öncülük
etmesi düşünülen, Cenevre Gölü kıyısındaki bir eğitim yeri için anlam ağırlığı
yüksek olan bir addır. İsviçre, Birinci Dünya Savaşı’ndan önce, Türk
seçkinlerinin ayrıcalıklı bir eğitim yeri olmuştur.
Türk eğitim gençliğinin Türk
ulusunun varlığını sürdürmesine ilişkin sosyal Darvinci inancı, kendilerine
Küçük Asya'da bir ulus devlet kurma perspektifini kazandırdı.
Türk Yurtçularının (Foyer)
ideolojik ilkesi (…) çağdaş ve özgün bir Türk ulusunun uyanışına duyulan
seküler-dinsel bir inançtı.
…bazıları (…)bir federalizmi
savunuyorlardı. Yetkin laik düşünür Abdullah Cevdet
ve daha sonraki "piyetist islâm"ın [Nurculuğun, ç.n.] kurucusu Said Nursî bu doğrultudaydı. Her ikisi de belli bir
süre İsviçre'de yaşayan bu iki Kürt, etnik kimlik oluşturma konusunda eşit
haklılık savı için savaşım verdi…
Lozan'daki Türk Ocağı'nın Başkanı
Mahmud Esat Bozkurt, Cenevre Ocağı'nın Başkam Şükrü Saraçoğlu ile birlikte (…) Haziran 19I9'da
İzmir'e gittiler.
(Lozan görüşmelerindeki Türk
heyetinde) belli bir süre Cenevre Gölü kıyısındaki diyasporaya ait olmuş olan
Rıza Nur vardı; genel sekreter ise daha önce adı anılan Reşit Saffet Atabinen idi (Atabinen için, köktenci bir Türkçü ve
Anadolu'daki cinayetin üretken bir savunucusudur, diyor yazıyı yazan).
…
Komplo Merkezi-Cenevre (2003)
Mustafa Albayrak
Cenevre'ye gelen bir başka kişi
Jön Türkler'in en radikal üyelerinden Mehmet Bey Hüseyin Vasfi Paşa ile
birlikte İnkılâp gazetesini çıkarmaya başladı.
Mehmet Bey, 1870'teki
Fransa-Prusya savaşında, Fransız Cumhuriyet Ordusu'nda ve Commun'de gönüllü
olarak çarpışmalara katılmış ve bu nedenle de gazetesini kapatmak zorunda
kalmıştı.
Genç Osmanlılar ve Jön Türkler'in
İsviçre'de çıkardıkları gazete ve dergilerin toplam sayısı yirmi ikiyi
bulmuştur…
15 Nisan 1911 tarihinde kumlan
Cenevre Osmanlı Kütüphanesi de, 21 Ekim 19irde, Cenevre Türk Yurdu adıyla
"mini mini bir Türk Ocağı" olarak faaliyete geçmişti.
Bu yurtların açılışlarına dönemin
tanınmış Türkçülerinden Hamdullah Suphi ve M. Nermi gibi İstanbul grubunun
seçkinleri katılmışlardır.
Saraçoğlu Şükrü Bey, Cenevre Türk
Yurdu'nun "hem reisi hem ruhu" olarak tanınmıştı.
…
Huguenin ve Diplomasi (1911)
Montagnes Gazetesi
Anadolu İstanbul Demiryolları
Müdürü M. Ed. Huguenin…
Bağdat Demiryollarını yaptı.
Sultan II. Abdülhamid'den Paşa unvanını aldı.
…
Lozan-Açılış Konuşması (1922)
Robert Haab
…
Heyet Başkanı İsmet İnönü
(1997)
Faruk Loğoğlu / Çeviren: Aytaç
Ünal
İnönü, açılış oturumuna damgasını
vurdu.
Bilâl Şimşir, Lozan'da
Kemalistlerin ilk hedefinin, öncelikle, yeni Türk Devleti'nin sınırlarım
çizmek, daha sonra da gerçekten bağımsız, modern bir toplumunun temelini
oluşturmak olduğunu söyler.
…
Kapanış Konuşması (1923)
Karl Scheurer
Antlaşmanın ne gibi sonuçlar
doğuracağı sorusuna… İngiliz temsilci Rumbold ve Fransız general Bellon,
Türklerin Batıya muhtaç olduklarını ve mecburen iyi davranacaklarını söylüyorlar.
Yakındoğu halkına, medeniyetin
başlangıç ve ilerleyişi yolunda büyük nispette yardımlarından dolayı nasıl bir
minnet borcu ile bağlı bulunduğumuzu tarih bize öğretir.
…
Köprü Olarak Lozan (1994)
Selim Deringil
Cumhuriyet'in ilk dönem
yöneticileri tamamen Osmanlı'dırlar…
İstanbul henüz işgal altındayken
Musul üzerine ısrar etmek, bir hayli abes gibi gözükmektedir.
…temeldeki en önemli husus,
egemenlik hakkının tanınmasıdır. Bu arada, ilerisi için önemli kazanımlar da
elde edilmiştir: Boğazlar'ın Türk denetimine geçmesinin zemini hazırlanmıştır.
…
Çağdaş Türkiye'nin Doğuşu
(1994)
Bilâl N. Şimşir
Lozan Konferansı'na giderken
İsmet Paşa'nın elindeki ana talimat (…) yarısı Türkiye'nin sınırlarıyla
ilgilidir…
…beş maddesi, yeni Türkiye'nin
düzeniyle ilgilidir…
Bu talimata bakarak denebilir ki;
Türkiye'nin, Lozan Konferansı'nda esas amaçlarından biri, yeni Türk devletinin
ulusal sınırlarını çizmek ve sınırlan öteki devletlere onaylatmaktı.
Türkiye'nin bir diğer temel amacı, çizilecek yeni sınırlar içinde gerçekten
bağımsız, çağdaş bir millî devlet kurulmasının şartlarını yaratmaktı.
Sınırlar çizilirken Türkiye'nin
asla gerilemeyeceği bir tek nokta vardı: O da Anadolu'nun toprak bütünlüğü idi.
Müttefiklerin Anadolu üzerinde
"Ermeni Yurdu" yaratma girişimleri…
İtilâf Devletleri, 15 Aralık 1922
günü, konferansa, azınlıklarla ilgili bir tasarı sundular. Bu tasarının 8.
maddesi şöyle kaleme alınmıştı: Madde 8: Türk Hükümeti, Türkiye'deki soy, din,
dil azınlıklarının her biri için (...) din, hayır ve öğrenim işlerinde özerklik
[autonomie] tanımayı ve bu özerkliğe dokunmamayı kabul eder.
Hemen her ülkede soy, din, dil
bakımlarından farklı unsurlar bulunur; ama, bunlara uluslararası anlaşmalarla
"azınlık" statüsü ve özerklik tanınmaz.
Böyle olduğu halde, İtilâf Devletleri,
Türkiye'ye karşı tamamen farklı bir uygulamaya kalkışıyorlardı.
Türk heyeti, Lozan'da,
kapitülasyonları ve özellikle adlî kapitülasyonları kaldırtmak için uğraşırken
Türk ve Avrupa hukuk sistemleri arasında artık pek fark bulunmadığını, Türkiye'nin
de lâikleşmekte olduğunu savunmuştur. Böylece,
lâiklik ve Türkiye'nin lâikleşmesi konusu konferans masasına gelmiştir.
…Kapitülasyonlar kaldırıldı. Buna
karşılık Türkiye, yabancılara güvence vermek için adliye teşkilâtına
"danışman" adıyla yabancı hukukçular almayı kabul etti ve bunu barış
antlaşmasına eklenen bir bildiriyle açıkladı.
Batılılar ve Balkanlılar,
Türkiye'nin lâikleşebileceğine inanamıyor, inanmak istemiyorlar. Hem Müslüman'a
hem Hıristiyan'a uygulanabilecek bir Medenî Kanun olamazmış. İngiliz, bunu
"yararsız" görüyor, İtalyan, "imkânsız" sanıyor; Yunanlı,
böyle bir şey "düşünmenin bile imkânsız olduğunu" ileri sürüyor;
Sırp, "çok isabetsiz" hattâ "tehlikeli" sayıyor. Japon'un
ağzı var dili yok. Yalnız Fransız, Türkiye'nin lâikleşme amacını anlayışla
karşılıyor. Türk temsilci heyeti ise Türkiye'nin lâikleşmesinin imkânsız
olmadığını ısrarla savunuyor.
Lozan'da, Türk hukuk sistemini
toptan lâikleştirme gereği iyice ortaya çıktı. Bu, adlî kapitülasyonları
kaldırmak için gerekliydi. Yabancıların ve Müslüman-olmayan azınlıkların
ayrıcalıklarına son vermek için gerekliydi.
Lozan Antlaşması'ndan hemen
sonraki yıllarda Türkiye'nin inanılmaz bir hızla lâikleştiği görülmüştür.
2 Ocak 1924: Hafta tatili
hakkındaki kanun kabul edildi ve hafta tatilleri cumadan pazara kaydırıldı.
3 Mart 1924: Halifelik kaldırıldı
ve son halife Abdülmecid Efendi yurtdışına sürüldü.
3 Mart 1924: Tevhid-i Tedrisat
Kanunu çıkarıldı ve eğitim birliği sağlandı.
3 Mart 1924: Şeriye ve Evkaf
Vekâleti kaldırıldı.
8 Nisan 1924: Şeriye mahkemeleri
kaldırıldı ve mahkemelerin birleştirilmesi sağlandı.
20 Nisan 1924: Teşkilât-ı Esasiye
Kanunu kabul edildi.
1925: 5 Kasımda, Ankara Hukuk
Mektebi açıldı; 25 Kasımda, Şûra-yı Devlet (Danıştay) yeniden kuruldu ve aynı
gün Şapka Kanunu çıkarıldı; 30 Kasımda tekke ve zaviyeler kapatıldı ve 26
Aralık'ta da uluslararası takvim ve saat kabul edildi.
1926: 17 Şubat'ta İsviçre Medenî
Kanunu, 1 Mart’ta İtalyan Ceza Kanunu ve 22 Nisan'da İsviçre Borçlar Kanunu
alındı.
1928: 9 Nisan 1928'de Türkiye Cumhuriyeti'nin
dininin İslâm dini olduğu yolundaki madde Anayasa'dan çıkarıldı. 24 Mayıs'ta
uluslararası rakamlar kabul edildi. 1 Eylül’de liselerde Arapça ve Farsça
dersleri kaldırıldı. 1 Kasım 1928'de de yeni Türk harfleri kabul edildi.
Böylece; Lozan Antlaşması'nın
imzalanmasından sonraki ilk beş yıl içinde, Türkiye'nin lâikleşmesi tamamlanmış
oldu.
Lozan, ülkesi ve milletiyle
bölünmez, lâik ve tam bağımsız bir Türkiye yaratmıştır…
…
Azınlıklar Sorunu (2002)
Eyüp Kaptan
…
İzmir Kamuoyu (1994)
Zeki Arıkan
İzmir, Sevr'le Yunanistan'ın bir
vilâyeti durumuna getirilmek istenmişti.
24 Ocak tarihli Şark gazetesinde
yer alan bir yorumda, herkesin [...] sorunun yine silâhla çözülebileceği
üzerinde duruluyor…
İzmir gazeteleri, tam
görüşmelerin yapıldığı sırada, Trakya'daki Türklere yapılan yoğun baskılan
gündeme getirmişti.
Trakya'da yoğun baskılar yüzünden
birçok Türk, Anadolu'ya göç etmeye başladı. İzmir'e gelenlerin anlattığına
göre, Yunanlıların saldırıları sonucunda köyler yakılıp yıkılmış, Türkler sefillik
içinde sokaklara dökülmüş ve bulundukları yerleri terk etmek zorunda
kalmışlardır.
Mahmud Esat (Çınar), antlaşmadan
sonra, yeni Türkiye'nin her alanda kendisini yenilemesinin zorunlu olduğunu
belirterek şöyle diyordu: "Sulh, mesut bir bayram sabahının üstünden zafer
çelenkleri içinde döndü... Gözlerimizin önünde kurtulmuş bir vatan var...
Unutmayalım ki milletlerin hayatında saadet ve ıstırapların kıymeti günlerle
yıllarla ölçülmez. Dün bizi silâh başına çağıran boru seslerinin akislerini
daima kulaklarımızda duyalım. Yeni Türkiye yeni bir ruh ve yeni bir insan ile
doğuyor. Bu ufkun arkasında mücadele ile geçecek ne uzun seneler var...” / s.
99
Cumhuriyetin Doğum Günü (1933)
Annemarie Schwarzenbach / Çeviren:
Mustafa Kınsız
…
Montrö: Çanakkale Boğazı Sorunu
(1936/1977)
Jürg Morf / Çeviren: Oktay
Beyoğlu
…
Müzede Devrim (2003)
Klaus Kreiser / Çeviren: Tevfik
Ekiz
29 Ekim 1933'te Ankara, İstanbul
ve tüm il ve ilçelerde yeni devletin kuruluşunun onuncu yılı kutlandı.
Zeki Faik'in Delacroix uyarlaması…
Deneyimler ve Atılımlar
İsviçre Misali (1958)
Ahmed Emin Yalman / Çeviren:
Ayşegül Türkdoğan
Sadece biz Türkler değil bütün
halklar hür dünyanın hakikî ülkülerinin savunulması bakımından İsviçre'den çok
şey öğrenebilir.
…
Cenevre Yılları 1979-1982
(2002)
Kâmran İnan
Hükümet beni Cenevre'ye daimî
delege-büyükelçi olarak tayin etmişti.
Ankara ya ilk telgrafım, "19
Temmuz 1979 tarihinde göreve başladığımı teşekkür ve saygılarımla arz
ederim," oldu.
Cenevre'deki büyükelçi evi bir
harika; on dönüm bahçesi, yüzme havuzu bulunan, iki katlı bir villa; zengin ve
zevkle döşenmiş. Evde, puro nemlendirme kutusu dahi var. Türkiye'nin genel
şartları, seçim bölgemdeki insanların hayat seviyesi karşısında bu lüks
rahatsız edici…
25 Ocak 1980 tarihinde Türk
Lirası % 50 devalüe edilerek dolar 70 liraya yükselmiş; siyasî bir intihar gibi
idi.
Çalışma Bakanı, genel kurulda
konuşmasını -dil bilmeden- Fransızca yapmakta ısrar ediyor; telaffuzu Fransızca
olan Türkçe yazılmış bir metin istiyor. Bu haliyle 45 milyon Türk'ün imajını
verecek. Arkasından, 17 Haziran'da Karamanlis aynı heyete hitap ederek Yunan
imajını verecek ve ikisi mukayese edilecek, Türkiye bunu hak etmiyor.
Çalışma Konferansı nihayet 25
Haziran 1980 günü sona erdi. Türk-İş temsilcileri Mercedes arabalar, hanımları
ve avuç dolusu paralarla geldiler.
…
Gençlik Rüyası Cenevre (1955)
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Cenevre'de yaşamak, Cenevre'de
tahsil etmek ilk gençlik çağımın en büyük amacı olmuştu.
…
Bir Büyükelçinin Düşünceleri
(2004)
Kurt O. Wyss-Labasque / Çeviren:
Ayşegül Türkdoğan ve Ayalp Talun İnce
Karım Françoise ve ben Mayıs
2000'de Ankara'ya ulaştığımızda, bunun emeklilikten önce son büyükelçilik
görevim olacağı biliniyordu.
…yatak odamla çalışma masam
arasındaki mesafe tahminen 10 metreydi. Dar ve aynı zamanda da daraltıcı iş ve
konut koşulları, iyi bir konumda olan ve birkaç bin metrekareyi kaplayan
mükemmel bir alanla dengeleniyordu.
Türkiye, büyük karşıtlıklar ve
çelişkiler ülkesidir ve öyle kalmaktadır.
Türkiye, Batılı bir ülke midir?
Türk toplumu ise modernleşmeyi
henüz kapsamlı bir biçimde gerçekleştiremedi; daha çok, sürekli bir modernleşme
bunalımı içerisinde bulunmaktadır.
Avrupa Birliği'ne girme
konusundaki dürtünün nedeni (…) ekonomik atılım olasılığıdır.
…
Türk-İsviçreli Büyükbabam ve Büyükannem
(1879/1991)
Şefik Okday / Çeviren: Kasım
Eğit
Osmanlı İmparatorluğu'nun son
sadrazamı olarak tarihe geçecek olan Tevfik Paşa, 11 Şubat 1843 tarihinde
İstanbul'da doğmuştur.
1865 yılında 22 yaşındaki Tevfik,
"Bab-ı Âli"ye girdi.
Dışişleri Bakanlığı'nda yazı
işleri şefi olan Davud Efendi'nin enirine verilmişti. Davud Efendi bir Osmanlı
Yahudisiydi ve Dışişleri Bakanlığı'nda önde gelen bir şahsiyetti.
1875 yılında diplomat olarak
Petersburg'a (o zamanki Rus başkenti) atandı.
Rusya savaşa karar vermiş (…)
Büyük babam, İngiliz sefiri yardımıyla ve 2300 altın para ödeyerek Rusların
hareket planlarını gizlice İstanbul'a ulaştırmayı başardı. Ne yazık ki bunlar
pek işe yaramadı.
1879 yılında "hayatının en
önemli olayı"nın kendisini beklediği Atina'ya tayin oldu.
24 Haziran 1859 yılında Bern
Kantonu'na bağlı Wolfısberg'de zaptiye olarak görev yapan Jakob Tschumi'nin
kızı Elisabeth, ailenin dokuzuncu çocuğu olarak dünyaya geldi.
Atina'daki İngiliz elçisi bir
mürebbiye aramaktaydı.
1879 yılının sonunda Tevfik ona
ilk kez ciddî niyetlerinden bahsetti. On yedi yıllık yaş farkını Elisabeth
çoktan kabullenmişti…
Düğünleri Atina'da ve küçük bir
dost çevresinde gerçekleşti.
Atina'ya döndükten sonra
Elisabeth ilk oğlunu doğurur; ancak çocuk doğumdan hemen sonra ölür. 2 Ekim
1881 yılında İsmail Hakkı ve 28 Mart 1883'te de babam Ali Nuri dünyaya gelir.
Çocuklar iki ve üç yaşına
gelince, Elisabeth, kocasına onların ne zaman vaftiz edileceklerini sordu. Tevfik,
gülümseyerek Müslümanların vaftiz edilmediğini, bunun yerine erkek çocukların
sünnet edildiğini söyledi.
Vaftiz, Yunan-Ortodoks kilisesi
usullerine göre yapılmıştı.
1884 yılında İnciline gizlice
şunları kaydetti: "İsidor (=lsmail) ve Alexander (=Ali) bugün vaftiz
edildiler". Zira papaz çocuklan Müslüman adlarıyla vaftiz etmeyi
reddetmişti.
1885 yılında Berlin'e atandı.
…
Urfa: İngilizlerin Varışı
(1921)
Jakob Künzler / Çevirenler:
Ayşegül Türkdoğan ve Ayalp Talun İnce
Türklerin hastanesi hemen
birliklerim tarafından işgal edilecektir, ivedi teslimini talep ediyorum.
Kentteki diğer Hıristiyanlar için
de İngilizlerin gelişleri büyük bir sevinç oluşturdu.
Bunlar, 24 Mart 1919 günü
oluyordu.
…
Gümligen'den Ankara'ya, Ankara'dan
Bern'e (1922/2002)
Sinan Kuneralp
İstanbul'da Mekteb-i Mülkiye-i
Şahane'nin birinci sınıfında öğrenci olan Ali Kemal (…) Marsilya'ya hareket
eden bir gemiye binmiş ve kendisini Paris'te bulmuştur.
…
Neuchatel'li, Girit'te özerk
yönetimin genel valisi olarak adı geçen hukukçu Edouard Droz ile uzaktan akraba
olan bir genç kızla nişanlanmıştır.
…nişan bozulur.
İsviçre'yi terk ederek Mısır'a
gider.
Lucerne'li bir baba ile İngiliz
bir annenin kızı olan Winifred Brun adlı genç bir kızla karşılaşır.
Londra'daki düğünden sonra-
kocasıyla Mısır'a gider. Kızı Selma, Kahire'de 1906'da doğacaktır; ancak, ondan
önce ilk çocuklan, Lancelot Baybars, birkaç aylıkken 1905'te ölür. Birkaç yıl
sonra da Winifred Kemal, Winifred Osman isimli bir erkek çocuk doğururken ölür
ve Ali Kemal bir daha açılmamak üzere İsviçre defterini kapatır.
Ali Kemal, 1908 İhtilâli'nden
sonra kendisine Zeki adında bir erkek evlât verecek olan Sabiha ile
evlenecektir.
Zeki önce Bern'deki Gümligen İlkokulu’na
gider.
Bern Üniversitesi Hukuk
Fakültesi'ni 1938'de en yüksek not ile bitirerek doktorasını tamamlar.
1934'te Bern lehçesi seslerine
uygun Kuneralp soyadını seçmişti.
1938'de ülkesine dönmeyi yeğledi.
Türk Hariciyesine girdi.
1960 Ağustosu'nda Türkiye'nin Bern
Büyükelçisi oldu.
1964'te Bern'den ayrılarak
Londra'ya gider. Fransız okuluna kaydolan iki oğlu, öğrendiklerini yeterli buldukları
ve Bern lehçesini küçük gördükleri için bu lehçeyi öğrenmek istememişlerdir.
…
İstanbul’a At Yolculuğu (1940)
Hans Schwarz / Çeviren: Oktay
Beyoğlu
…
Hakkâri'de Devlet Kapısını
Çalmak (1987)
Ferit Edgü
…
Ren Üzerinden ''Küçük
Pazarcık'la (1993)
Ruedi Suter / Çeviren: Ayşegül
Türkdoğan
Kadın erkek hiçbir Kürt yoktur ki
özgür bir vatan umudunu yüreğinde taşımasın.
1985 yılında Basel'de Kürt örgütü
PKK yandaşlar ile başka Kürt örgütleri birbirleriyle silahlı çatışmaya
girdiler. O günden sonra bütün İsviçre'de, restoranlar ve derneklerde yapılan
kutlamalarda sürekli olarak Kürtler arasında şiddet eylemleri yaşandı.
…
Soba Borusundan Gelen Konuk
(2002)
Yusuf Yeşilöz / Çeviren: Oktay
Beyoğlu
…
Beyaz Ülke (2003)
Willy Bürgi / Çeviren: Kasım
Eğit
…
Türk Gibi Güçlü (2003)
Hanna Rutishauser / Çeviren:
Ayşegül Türkdoğan
…
Evvelki Günün, Dünün ve
Bugünün Türkleri (1965)
Iris von Roten / Çevirenler:
Ayşegül Türkdoğan ve Ayalp Talun ince
Türk Batılılaşmasının kısmen
durması, ekonomik gelişmelerdeki duraksamalara dayanmaktadır.
…
İktisadın Temel Soruları
(1950)
Hans E. Tütsch / Çeviren:
Seyhan Önal
…
Malî Münasebetler (1949)
Abdullah Türkoğlu / Çeviren:
Oktay Beyoğlu
Türk-İsviçre malî
münasebetlerinin başlangıcı, Osmanlı İmparatorluğu'nun prim tahvillerinin,
İsviçre bankalarında satılmak üzere piyasada dolaşıma sunulduğu 1869 yılına
rastlar.
Türkiye'de bu borçlan alması
gereken en uygun yer neresidir?
Burada, kredi veren ve kredi alan
konumundaki iki ekonominin yapısal organizasyonlarının birbirlerini tamamlaması
zorunludur.
…
Barajlar ve Millî Gurur (2003)
Andres Wysling / Çeviren:
Gülsen Saray
Türkiye, Fırat ve Dicle üzerinde
muazzam su rezervlerine sahiptir.
…
Bir İsviçre Projesi Daha-Ilısu
(2004)
Willy Schenk / Çeviren:
Ayşegül Türkdoğan
Ilısu Barajı da bir İsviçre
projesidir.
Ilısu'ya yönelik protestoların
ana gerekçesi, tatsız Kürt sorununa bağlı göç meselesidir.
…
Rize Çayı (1956)
Hans E. Tütsch / Çeviren:
Oktay Beyoğlu
Yörede, kelimenin tam anlamıyla,
güney iklimi hüküm sürüyor. Kıyı şeridi boyunca zeytin ağaçlan ve narenciye
korulukları yer alıyor.
…yöresel bir kıyafet
giyiniyorlar: Dikey çizgili bir peştamal ve baş ile yüzü örten geniş bir şal.
Kıyafetlerde kullanılan renklerden -mavi ve kırmızı, mavi ve turuncu, kırmızı
ile ince siyah-mavi çizgili, gri ile siyah- bu kadınların hangi köyden
olduklarını anlamak mümkün olabiliyor.
Atatürk'ün yenilikleri, ülkenin
bu doğu köşesine yeterince nüfuz edememiş.
Atatürk'ün zamanında, yeniliklere
bu denli açık bir şekilde direnen kimseler acımasızca idam edilirdi.
Bölgede, 1938 yılından bu yana
çay yetiştiriliyor.
Evleri daha dayanıklı ve ferah
olan Karadeniz çiftçilerinin kılık kıyafetleri de bariz bir şekilde daha
düzgündür.
Karadeniz sahilinde bulunan tüm
köylerde dükkânlar ve el sanatlarıyla uğraşan işletmelerin bulunduğu görülür.
Latin alfabesine geçilmiş olması
da bizim açımızdan (turist) müthiş bir kolaylık.
…
Mebus Duttweiler'in Ziyareti
(1954)
Die Tat Gazetesi / Çeviren:
Ayşegül Türkdoğan
Alış-veriş, Pazar ortamlarına
dair gözlemler…
…
Migros Türk-Sadece Kısa Bir
Epizot (2004)
WilIy Schenk / Çeviren:
Ayşegül Türkdoğan
…
Geziler ve Düşünceler
İzlenimler (1953)
Carlo Laurenzi / Çeviren:
Ayşegül Türkdoğan
İstanbul kötü bir film gibiydi…
Atatürk'ün, İstanbul'a lanetli
şehir demesine şaşmamak lazım! Burası, Türklerin ana şehri değil, Levantenlerin
Akdeniz'deki metropolüdür.
…
Adana (1923)
Cari Jacob Burckhardt
…
Burckhardt'ın Küçük Asya
Gezisi Üzerine (1991)
Paul Stauffer
İlk Kızıl Haç görevi -Türkiye'de
tutulan Yunan savaş tutsaklarını ziyaret amacıyla yapılan bir yolculuk-
…
Ankara'ya İlk Uçuş (1959)
Christian Kind
Ankara, bir memur ve asker
kentidir.
…
Ankara: Yalnızca Mermer, Beton
ve Asfalt mı? (2003)
Monika Carbe
Sait Faik, Kayıp Aranıyor isimli
romanında, genç gazeteci Nevin'i, bakanlıkların var olduğu; ancak kentin henüz
yeni gelişmeye başladığı, kırklı yılların sonlarındaki Ankara'yı keşfe yollar.
Nâzım Hikmet, Memleketimden İnsan
Manzaraları isimli eserinin ikinci cildinde, bozkırdaki bu yeni kentten söz
eder…
…
Bursa-Osmanlı'nın İlk Başkenti
(1976)
Hugo Fölimi
Ulucami, Yeşil Cami, Kaplıcalar
ve Karagöz…
…
Doğancılı (2001)
Hanna Rutishauser
Şile yolunda…
…
Göreme (1965)
Iris von Roten
Bizler, Hıristiyan dinine ait
yapılan yer üstünde, diğer dinlerin yapılarını ise yeraltında görmeye alışığız.
Ancak Türkiye'de ve özellikle de burada Kayseri civarında, katmanlar yer
değiştirmiş: Doğu dünyası. Batı dünyasını örtmüş bulunuyor.
…
İstanbul (1970)
Arnold Hottinger
Her şeyden önce burada iki
şehirden söz etmek gerekir. Batılı bir konuk İstanbul'a geldiğinde, herhalde,
en iyi otellerin bulunduğu Beyoğlu'na inecektir. Beyoğlu'nun eski adı Pera idi
(…) Trabzon'daki Komnenos hanedanının oğullarından biri İslâm dinine geçip
buraya yerleştiği için Türkler Pera'ya, beyin oğlu anlamına gelen 'Beyoğlu' adını
verdiler.
…
Candide de Boğaz'daydı (2003)
Martin Meyer
…
Kars (1951)
St Galler Tagblatt Gazetesi
…
Kültürlerin İzlerini Süren Bir
Albay (2003)
Bruno Capelli
2003 yılı sonbaharı… Kars Film
Festivali
…
Kayseri (1933)
Annemarie Schvvarzenbach
…
Kilikya (1993)
Lorenz Stager
…
Sarp (1992)
Amalia van Gent
1921 yılında Mehmet amca bir anda
Sovyet vatandaşı olurken yeğeni Ali ise Türk vatandaşı oluyordu.
Türk-Sovyet münasebetleri, ilk
kez, 1936 yılındaki Montrö Antlaşmasıyla bozuldu. Bu antlaşmayla, Karadeniz'i
Akdeniz'e bağlayan boğazların kontrolü Türkiye'ye veriliyordu. Moskova, Türkiye
sınırına dikenli teller çekti.
Ankara, 1950'li yıllarda Batı ile
ittik yaparak NATO'ya girdi ve ülkesinde Amerikalıların askeri üs kurmasına
izin verdi. Bu defa Türk ve Sovyet askerleri, akrabaların tel örgü üzerinden
konuşmalarını bile yasakladı.
Sarp köylüleri… Gürcü ya da Türk
değil Laz olduklarını söylüyorlar.
Hopa'da Lazca, yukarılardaki
dağlık bölgede ise bir çeşit Ermeni lehçesi olan Hemşin konuşulmaktadır. Artvin
il genelinde en çok rastlanılan dil Gürcüce iken Artvin'in il merkezinde Türkçe
konuşulmaktadır.
…
Akademik Temaslar
Üniversite Reformu-Profesör
Malche'nin Tavsiyeleri (1933/1973)
Horst Widmann
Genç Türkiye Cumhuriyeti,
yüksekokul sektöründe reformları kuruluşundan ancak on yıl sonra yürürlüğe
koyabildi.
Malche özellikle aşağıdaki
eleştirel gözlemleri ortaya koymaktadır
1. Her şeyden önce Türkçe
bilimsel yayınlar eksiktir.
2. Profesörlere düşük ücret
ödenmesi, onları yan görevler almaya zorunlu bırakmaktadır.
3. Üniversitenin otonomisi,
Darülfünun'u toplumdan ve hükümetten yalıtma eğilimindedir.
4. Ders metodu, hiçbir şey vaat
etmeyecek şekilde eskimiştir. Malche bu hususu, eleştirinin en ağır maddesi
olarak kabul ediyordu.
5. Türk öğrencilerin yabancı dil
bilgisi yetersizdir.
6. Çeşitli dersler hiçbir fayda
sağlamayacak şekilde paralel olarak yürütülmektedir
…
Zürih Üzerinden Gelen Mülteci
Profesörler (1933/1973)
Horst Widmann
…
Ernst Hirsch (1996)
Klaus Kreiser
Yeni Türkiye'nin kurucusu, okullu
bir hukukçu değil, aydın bir subaydı. Buna rağmen, geriye dönüp bakıldığında
Atatürk tarafından gerçekleştirilen, Avrupa hukukunun tamamıyla alınması,
devrim süre cini geri dönülmez kılan en önemli etken olmuştur. Medenî hukukun
(İsviçre Medeni Kanunu biçiminde) alınmasıyla birlikte Islâmî ve Avrupai
kodifikasyon ve uygulamalar arasına sıkışmış bulunan Osmanlı uygulamalarına
geri dönüş olanaksız kılınmıştır.
Ernst Hirsch (1902-1985)'in
yaşamı ve çalışmaları, Türk hukukunda ideal bir sisteme geçişe olanak tanımaktadır.
Hirsch, on sekiz yıl boyunca üniversite hocası olarak Türkiye'de çalışmıştır.
…
İsviçre Kanunu-Türk Hukuku
(1926/1976)
Ernst E. Hirsch
…
Türklerin Doktora Tezleri
(2004)
Max Schweizer
(Avrupa’daki Türklerin doktora
tezleri)
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder