2 Ağustos 2019 Cuma

Montreux Boğazlar Sözleşmesi’nin yankıları


Montreux Boğazlar Sözleşmesi’nin yankıları

Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Sayı: 61, Güz 2017, s. 393-435
Hakan Uzun

1919-1923 yılları arası Türk dış politikası, Misak-ı Milli’ye göre biçimlenmiştir.
1923-1932 yılları arası dönemde, ağırlıklı olarak Lozan’dan arta kalan sorunların çözümü ile uğraşılmıştır.
1932-1938 yılları arası Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne üye olmasıyla başlayan yeni dönemin en dikkat çeken özelliği ise dünyanın değişen siyasi konjonktürünün Türk dış politikasına etkisiyle, Sovyet Rusya’ya dayalı dış politika anlayışının terk edilip, Batı’lı devletlerle daha yakın ilişkilerin kurulmaya başlanmış olmasıdır.
Bu dış politika anlayışı Türkiye’yi, İngiltere ve Fransa’ya yakınlaştırmıştır.

Mondros Mütarekesi’nin, “Çanakkale ve Karadeniz Boğazlarının açılması ve Karadeniz’e geçişin sağlanması; Çanakkale ve Karadeniz Boğazları kalelerinin Müttefiklerce işgal edilmesi” hükmü gereğince, Boğazlar İtilaf Devletleri’nin denetimine girmiştir. Sevr Antlaşması’nda Boğazların ayrı bayrağı, bütçesi ve güvenlik gücü olan uluslararası bir komisyon tarafından yönetilmesi istenmiştir. Misak-ı Milli kararlarında ise İstanbul ve Marmara Denizi’nin güvenliği sağlandığı takdirde, Boğazların uluslararası ticarete ve ulaşıma açılması konusunda Osmanlı Devleti ile birlikte diğer tüm devletlerin oybirliğiyle verecekleri kararın geçerli olacağı belirtilmiştir.

1933’te dünyada devletler arasında silahlanma yarışının başlaması (üzerine) Türkiye Boğazlar konusunun yeniden görüşülmesini istemiştir. Türkiye, bu dileğini ilk defa 1933’te Londra’daki Silahsızlanma Konferansı’nda dile getirmiş ardından, 1934-1935 yıllarında Milletler Cemiyeti ve Balkan Antantı toplantılarında konuyu tekrar gündeme getirmiştir. Ancak Türkiye’nin isteği olumlu karşılık bulmamıştır.
Türkiye, 1936’da koşulların daha da uygun olduğunu düşünerek, 11 Nisan 1936’da Lozan Boğazlar Sözleşmesi’ni imzalayan devletlere birer nota göndermiş ve Boğazlar ile ilgili hükümlerin yeniden görüşülmesini talep etmiştir.
Konferans, konuyu görüşmek üzere 22 Haziran 1936’da İsviçre’de Cenevre Gölü kıyısında, Lozan yakınındaki Montreux şehrinde toplanmıştır.

Montreux Boğazlar Sözleşmesi Türkiye, İngiltere, Fransa, Sovyetler Birliği, Japonya, Romanya, Bulgaristan, Yunanistan ve Yugoslavya tarafından imzalanmıştır. 2 Mayıs 1938’de de İtalya antlaşmaya imza koymuştur. Japonya ise 1951’de Müttefiklerle imzaladığı San Fransisco Antlaşması ile sözleşmeden çekilmiştir.

TBMM’nin 31 Temmuz 1936’da onayladığı söz konusu sözleşme ile Türkiye, boğazların her iki yakasını silahlandırmak, buralarda askeri kuvvet bulundurmak hakkına sahip olmuştur. Öte yandan, sözleşme ile Boğazlar Komisyonu kaldırılırken, ticaret gemilerinin geçişinin tamamen serbest, savaş gemilerinin ise belirli koşullar içinde geçişinin serbest olması kabul edilmiştir.
Montreux Boğazlar Sözleşmesi yirmi yıl sürelidir. Taraflar sözleşmenin feshini talep etmezse, sözleşme taraflardan birinin fesih talebinden sonraki iki yıla kadar geçerli olacaktı. Günümüze kadar taraflardan hiç birinin fesih talebi olmaması nedeniyle sözleşme halen yürürlüktedir.

Ulus gazetesinden Neşet Halil Atay 29 Haziran’dan itibaren “Montrö Mektupları” başlığı altında konferans izlenimlerini tefrika şeklinde okuyucularıyla paylaşmaya başlamıştır.

Montreux görüşmeleri sırasında basında çıkan haberlerde, “hak”, “hukuk”, “barış”, “adalet”, “emniyet”, “gerçekçilik” gibi kavramlar sıkça vurgulanmış ve işlenmiştir.

…sözleşmenin imzalanması ve Türk askerinin Boğazlara girmesi de ayrı bir tören düzenlenerek kutlanmıştır.

TBMM tatilde olmasına karşın, olağanüstü toplanarak Montreux Boğazlar Sözleşmesi’ni görüşmüştür. İlk olarak Hariciye Vekili Tevfik Rüştü Aras söz almıştır. Aras konuşması sırasında, sözleşme ile Türkiye’nin, Boğazlar üzerindeki egemenlik haklarını kısıtlayan hükümlerden kurtulduğunu ve Türkiye’nin, sorunun çözümü sırasında izlediği barışçı ve dürüst politika ile dünyanın takdirini kazandığını söylemiştir.
Adeta birbirinin tekrarı gibi olan konuşmalar sırasında, milletvekilleri sözleşmenin hiçbir maddesine itiraz etmemişlerdir. Genellikle Montreux Boğazlar Sözleşmesi’nin büyük bir zafer olduğunu, sözleşme ile Türkiye’nin tam bağımsızlığının ve egemenliğinin üzerinde “kara bir leke gibi duran bir sorunun” ortadan kaldırıldığını belirtmiş ve elde edilen başarı nedeniyle Atatürk’e, İsmet İnönü’ye ve Tevfik Rüştü Aras ile Hariciye Vekâleti’nin diğer kadrolarına teşekkür etmişlerdir.
Atina, Eski Hariciye Bakanı M. Argiropulos “Etnos” gazetesinde yazdığı makalede ise “Montrö Konferansı neticelerinden memnun olmalıyız. Çünkü Montröde alınan kararlar ispat etmiştir ki, Türkiye gibi taahhütlerine riayet eden devletler haklı taleplerinde tatmin edilebilirler” demiştir. Atina’da yayınlanan Venizelist Elefteron Vima gazetesinde de, Montreux Boğazlar Sözleşmesi’nin haklılığına işaret edilerek Türkiye’ye destek verilmiş ve Türkiye’nin Montreux Sözleşmesi ile Yunanistan’ın da emniyetini sağladığı belirtilerek “Türkiye’nin emniyeti Yunanistan’ın da emniyetidir” denilmiştir (Cumhuriyet, 25 Temmuz 1936.).


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder