Montreux Boğazlar Sözleşmesi’nin yankıları
Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk
Yolu Dergisi, Sayı: 61, Güz 2017, s. 393-435
Hakan Uzun
1919-1923 yılları arası Türk dış politikası, Misak-ı
Milli’ye göre biçimlenmiştir.
1923-1932 yılları arası dönemde, ağırlıklı olarak Lozan’dan
arta kalan sorunların çözümü ile uğraşılmıştır.
1932-1938 yılları arası Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne
üye olmasıyla başlayan yeni dönemin en dikkat çeken özelliği ise dünyanın
değişen siyasi konjonktürünün Türk dış politikasına etkisiyle, Sovyet Rusya’ya
dayalı dış politika anlayışının terk edilip, Batı’lı devletlerle daha yakın
ilişkilerin kurulmaya başlanmış olmasıdır.
Bu dış politika anlayışı Türkiye’yi, İngiltere ve Fransa’ya
yakınlaştırmıştır.
Mondros Mütarekesi’nin, “Çanakkale ve Karadeniz Boğazlarının
açılması ve Karadeniz’e geçişin sağlanması; Çanakkale ve Karadeniz Boğazları
kalelerinin Müttefiklerce işgal edilmesi” hükmü gereğince, Boğazlar İtilaf
Devletleri’nin denetimine girmiştir. Sevr Antlaşması’nda Boğazların ayrı
bayrağı, bütçesi ve güvenlik gücü olan uluslararası bir komisyon tarafından
yönetilmesi istenmiştir. Misak-ı Milli kararlarında ise İstanbul ve Marmara
Denizi’nin güvenliği sağlandığı takdirde, Boğazların uluslararası ticarete ve
ulaşıma açılması konusunda Osmanlı Devleti ile birlikte diğer tüm devletlerin
oybirliğiyle verecekleri kararın geçerli olacağı belirtilmiştir.
1933’te dünyada devletler arasında silahlanma yarışının
başlaması (üzerine) Türkiye Boğazlar konusunun yeniden görüşülmesini
istemiştir. Türkiye, bu dileğini ilk defa 1933’te Londra’daki Silahsızlanma
Konferansı’nda dile getirmiş ardından, 1934-1935 yıllarında Milletler Cemiyeti
ve Balkan Antantı toplantılarında konuyu tekrar gündeme getirmiştir. Ancak
Türkiye’nin isteği olumlu karşılık bulmamıştır.
Türkiye, 1936’da koşulların daha da uygun olduğunu
düşünerek, 11 Nisan 1936’da Lozan Boğazlar Sözleşmesi’ni imzalayan devletlere
birer nota göndermiş ve Boğazlar ile ilgili hükümlerin yeniden görüşülmesini
talep etmiştir.
Konferans, konuyu görüşmek üzere 22 Haziran 1936’da
İsviçre’de Cenevre Gölü kıyısında, Lozan yakınındaki Montreux şehrinde
toplanmıştır.
Montreux Boğazlar Sözleşmesi Türkiye, İngiltere, Fransa,
Sovyetler Birliği, Japonya, Romanya, Bulgaristan, Yunanistan ve Yugoslavya
tarafından imzalanmıştır. 2 Mayıs 1938’de de İtalya antlaşmaya imza koymuştur.
Japonya ise 1951’de Müttefiklerle imzaladığı San Fransisco Antlaşması ile
sözleşmeden çekilmiştir.
TBMM’nin 31 Temmuz 1936’da onayladığı söz konusu sözleşme
ile Türkiye, boğazların her iki yakasını silahlandırmak, buralarda askeri
kuvvet bulundurmak hakkına sahip olmuştur. Öte yandan, sözleşme ile Boğazlar
Komisyonu kaldırılırken, ticaret gemilerinin geçişinin tamamen serbest, savaş
gemilerinin ise belirli koşullar içinde geçişinin serbest olması kabul edilmiştir.
Montreux Boğazlar Sözleşmesi yirmi yıl sürelidir. Taraflar
sözleşmenin feshini talep etmezse, sözleşme taraflardan birinin fesih
talebinden sonraki iki yıla kadar geçerli olacaktı. Günümüze kadar taraflardan
hiç birinin fesih talebi olmaması nedeniyle sözleşme halen yürürlüktedir.
Ulus gazetesinden Neşet Halil Atay 29 Haziran’dan itibaren
“Montrö Mektupları” başlığı altında konferans izlenimlerini tefrika şeklinde
okuyucularıyla paylaşmaya başlamıştır.
Montreux görüşmeleri sırasında basında çıkan haberlerde,
“hak”, “hukuk”, “barış”, “adalet”, “emniyet”, “gerçekçilik” gibi kavramlar
sıkça vurgulanmış ve işlenmiştir.
…sözleşmenin imzalanması ve Türk askerinin Boğazlara girmesi
de ayrı bir tören düzenlenerek kutlanmıştır.
TBMM tatilde olmasına karşın, olağanüstü toplanarak Montreux
Boğazlar Sözleşmesi’ni görüşmüştür. İlk olarak Hariciye Vekili Tevfik Rüştü
Aras söz almıştır. Aras konuşması sırasında, sözleşme ile Türkiye’nin, Boğazlar
üzerindeki egemenlik haklarını kısıtlayan hükümlerden kurtulduğunu ve
Türkiye’nin, sorunun çözümü sırasında izlediği barışçı ve dürüst politika ile
dünyanın takdirini kazandığını söylemiştir.
Adeta birbirinin tekrarı gibi olan konuşmalar sırasında,
milletvekilleri sözleşmenin hiçbir maddesine itiraz etmemişlerdir. Genellikle
Montreux Boğazlar Sözleşmesi’nin büyük bir zafer olduğunu, sözleşme ile
Türkiye’nin tam bağımsızlığının ve egemenliğinin üzerinde “kara bir leke gibi
duran bir sorunun” ortadan kaldırıldığını belirtmiş ve elde edilen başarı
nedeniyle Atatürk’e, İsmet İnönü’ye ve Tevfik Rüştü Aras ile Hariciye
Vekâleti’nin diğer kadrolarına teşekkür etmişlerdir.
Atina, Eski Hariciye Bakanı M. Argiropulos “Etnos”
gazetesinde yazdığı makalede ise “Montrö Konferansı neticelerinden memnun
olmalıyız. Çünkü Montröde alınan kararlar ispat etmiştir ki, Türkiye gibi
taahhütlerine riayet eden devletler haklı taleplerinde tatmin edilebilirler”
demiştir. Atina’da yayınlanan Venizelist Elefteron Vima gazetesinde de,
Montreux Boğazlar Sözleşmesi’nin haklılığına işaret edilerek Türkiye’ye destek
verilmiş ve Türkiye’nin Montreux Sözleşmesi ile Yunanistan’ın da emniyetini
sağladığı belirtilerek “Türkiye’nin emniyeti Yunanistan’ın da emniyetidir”
denilmiştir (Cumhuriyet, 25 Temmuz 1936.).
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder