2 Ağustos 2019 Cuma

Lozan Konferansı’nda Türkiye’yi temsil sorunu


Lozan Konferansı’nda Türkiye’yi temsil sorunu

Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi S. 53, (Lozan Antlaşması Özel Sayısı), 2013, s. 61-76
Prof. Dr. Temuçin Faik Ertan

İtilaf Devletleri’nin denetiminde bulunan İstanbul’un, 16 Mart 1920 tarihinden itibaren resmen işgal edilmesi, Ankara’ya doğru bir aydın ve subay göçünün başlamasına ve yeni bir meclisin toplanmasına ortam hazırlamıştır.

10 Ağustos 1920’de İstanbul Hükümeti ile İtilaf Devletleri arasında Sevr Antlaşması imzalanmıştır.
Sevr, İtilaf Devletleri açısından, Türklere kabul ettirilmesi gereken somut bir belge niteliği taşırken, Misak-ı Milli de Türk tarafının hareket ve hamlelerini belirleyen bir metindi. Taraflar, ellerindeki belgeleri kabul ettirebilmek için askeri, siyasi ve diplomatik açıdan yoğun bir mesai harcamaya başlamışlardır.

Sevr’in imzalanması aşamasında ve imzalandıktan sonra Batı Anadolu’daki Yunan askeri harekatları hız kazanmıştır. İtilaf Devletleri’nin Türkler üzerinde baskı kurmak amacıyla destekledikleri bir başka güç Ermenilerdi.

Birinci İnönü Muharebesi’nde kazanılan zaferden sonra TBMM, İtilaf Devletleri için dikkate alınması gereken askeri ve siyasi bir güç olarak görülmeye başlamıştır. Bunun sonunda İtilaf Devletleri, 21 Şubatta toplanan Londra Konferansı’na TBMM Hükümeti’ni de çağırmışlardır.
Konferansta, TBMM Hükümeti Bekir Sami Bey, İstanbul Hükümeti ise Tevfik Paşa tarafından temsil edilmiştir.

TBMM Hükümeti ile Sovyet Rusya arasında 16 Mart 1921 tarihinde Moskova Antlaşması imzalanmıştır.

13 Eylül 1921 tarihindeki Sakarya Zaferi sonrasında Batılı Devletler TBMM Hükümeti ile anlaşma yolları aramaya başlamışlardır. 20 Ekim 1921 tarihinde TBMM Hükümeti ile Fransa arasında Ankara İtilafnamesi imzalanmıştır.

Büyük Taarruz sonrasında TBMM Hükümeti ile İtilaf Devletleri arasında 3 Ekim 1922’de ateşkes görüşmelerine başlanmıştır.

Mudanya Mütarekesi’nin önemli bazı koşulları:
TBMM Hükümeti, barış antlaşması onaylanıncaya kadar Doğu Trakya’ya asker geçiremeyecek ve orada ordu toplayamayacaktır.

Gerek İstanbul’da gerekse Ankara’da konferans için çalışmaların devam ettiği bir sırada (…) İtilaf Devletleri, verdikleri ayrı bir nota ile İstanbul Hükümeti’ni de konferansa davet etmişlerdir.
İstanbul’da bir hükümetin bulunması, TBMM Hükümeti’nin konferansta istediği gibi hareket etmesini engelleyebilirdi.

(çözüm olarak) Dr. Rıza Nur ve 78 arkadaşı tarafından saltanatın kaldırılması ile ilgili olarak verilen kanun teklifi 1 Kasım 1922 tarihinde kabul edilmiş ve saltanat kaldırılmıştır.

Tevfik Paşa saltanatın kaldırılması üzerine son çare olarak Rumbold’a başvurarak “İstifa mı etmesi yoksa, Lozan’a murahhas mı göndermesi gerektiğini” sormuştur. Rumbold’un “1921’de Londra’daki gibi davran” cevabı üzerine bu fikri kabul etmemiş ve istifa etmiştir (Gotthard Jaeschke, Türk Kurtuluş Savaşı Kronolojisi II, Mudanya Mütarekesi’nden 1923 Sonuna Kadar, Ankara, 1973, s.7-8.).

Ankara’da Lozan’a gidecek heyetin belirlenmesi çalışmaları
TBMM’deki genel eğilim Rauf Bey’in heyet başkanlığına getirileceği şeklindeydi. Yine, Hariciye Vekili Yusuf Kemal Bey ve Sıhhiye Vekili Dr. Rıza Nur Bey’e ise diğer temsilciler gözüyle bakılıyordu.

Diplomasi konusunda deneyimli isimlerin ön plana çıktığı bu dönemde yapılan tahminlerin hiç birisi doğru çıkmamış ve heyet başkanlığına İsmet Paşa getirilmiştir.

…heyet reisliği için adı geçenler arasına Fethi Bey de katılmıştır. Yine, Ali Fuat Paşa da, Mustafa Kemal Paşa’nın, Yusuf Kemal Bey, Rauf Bey, Fevzi Paşa ve İsmet Paşa’nın fikirlerini aldıktan sonra kararını açıkladığını belirtmektedir.

Mustafa Kemal Paşa, muhalif ikinci grupla dirsek teması olan Rauf Bey’e güven duymamaktaydı (Nutuk, II. Cilt, s.681.).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder