2 Ağustos 2019 Cuma

Hilafetin Kaldırılması Sonrası Patrikhaneler ve Hahambaşılık Tartışmaları


Hilafetin Kaldırılması Sonrası Patrikhaneler ve Hahambaşılık Tartışmaları

The Journal of Academic Social Science Studies, Number: 46, p. 111-127, 2016
Yrd. Doç. Dr. Ersin Müezzinoğlu

Osmanlı Devleti’nde gayrimüslimler denilince nüfusları dikkate alındığında özellikle üç topluluk yani Rumlar, Ermeniler ve Museviler/Yahudiler anlaşılmıştır.

19. yüzyıl / bu yüzyılın en bariz özelliği ulusçuluk çağı olarak da bilinmesidir.
Öncelikle Balkanlardaki Rumlar arasında görülen bu gelişme 1830’da bağımsız bir Yunanistan devletinin kurulmasıyla neticelenmiştir.
Osmanlı Rumlarının Yunanistan ile Yunanistan’ın da Osmanlı Rumları ve tarihi hak ettiği Osmanlı topraklarıyla ilgisi kesilmemiş bu kez büyük Yunanistan’ı gerçekleştirme yönünde bir siyaset güdülmüştür. Bu süreçte özellikle Fener Rum Patrikhanesi ve bağlı kiliseleri ile birtakım Rum örgütlerinin aktif rol aldıkları görülür.
Bu minvaldeki gelişmeler: önce Girit’in Yunanistan ile birleşmesi ardından Balkan Savaşları ile Rumeli’nin taksimi ve Bahrısefid adalarının ekseriyetinin elden çıkmasıyla sonuçlanmıştır.
Megali İdea’ya çok yaklaştığına hamleden Yunanistan Anadolu’yu işgal hareketine girişmiştir.

Patrikhane İtilaf devletlerinden Anadolu’nun işgalini isteme ve Yunan mandasını önerme, işgal kuvvetlerinin İstanbul’a gelişini kutlama, Rum okullarında Türkçe eğitimi yasaklama, Osman Hükümeti ile resmî ilişkiyi kesme, Rumlara Osmanlı kimliklerini yırttırarak Yunanistan’a ilhak olunduğunu ilan etme, Paris Barış Konferansı’na Yunanistan’la birleşme taleplerini içeren bir muhtıra sunma, 1919 tarihli Mebusan Meclisi Seçimlerini boykot etme, Londra Konferansı’nda İstanbul’un Yunanistan’a verilmesi için diplomatik girişimlerde bulunma gibi birtakım faaliyetler içerisinde olmuştur.

Patrikhane ayrıca işgal yıllarında kamuoyu yaratmak (…) gibi amaçlarla bazı yayınlar da yapmıştır. Bu meyanda en meşhur yayın Kara Kitap’tır.
Lozan Konferansı’nın başlarında Rum Patriği Meletios eski saldırgan tavrından vazgeçerek, “ben Türkiye’nin malıyım” demiş, Patrikhanenin artık sadece dini işlerle meşgul olacağını açıklamış, bu şekilde geçmişte Patrikhanenin ve kendisinin yaptığı her şeyi unutturmaya çalışmıştır.

Osmanlı Ermenileri için de Balkan örnekleri taklidinde ulusçuluk düşünceleriyle hareket edilerek ıslahat, muhtariyet, istiklal üçlemesi aşamalarının takip edildiği ve nihai olarak bağımsız bir Ermeni devleti kurma idealinin benimsendiği bir dönem olmuştur.
Bağımsız Ermenistan yolunda Ayastefanos ve Berlin Antlaşmaları önemli bir milat olmuştur.
Balkan Savaşları’nda Bulgar ordusu saflarında Türk ordusuna karşı savaşan Ermeniler, I. Dünya Savaşı’nda ise açıkça İtilaf devletlerine dost ve Türklere düşman bir vaziyet takınmışlardır.
Mütareke Dönemi olarak adlandırılan dönemde içine düştüğü her bakımdan çaresizlik ve kuvvetsizlik, Ermenilerin de iştahını kabartmıştır. Batılı devletlerin de desteğiyle ülkenin doğusunda yoğunlaşan bağımsız bir Ermeni devletinin kurulmasına çok yaklaşılmış ve nihayet Sevr Antlaşması’yla bunun temin edildiğine inanılmıştır.
Milli Mücadele öncesinde büyük Ermenistan hayali ile olaylara karışmış olan bazı Ermeniler, olayların gidişatını gördükçe yaptıkları işlerin hesabını veremeyeceklerinden korktuklarından İstanbul’u terk ederek yabancı ülkelere göç etmeye başlamışlardır.
Lozan Görüşmeleri esnasında Ermeni Patriği Zaven Efendi İstanbul’dan firar etmiştir.

Osmanlı Yahudileri için ulusçuluk moda ve makbul bir akım olmamıştır.
Milli Mücadele Dönemi’nde ve sonrasında Türkiye Yahudileri örnek cemaat, “Kemalistlerin müttefiki” olarak görülmüş veya gösterilmiştir. Bu cümleden olarak Mustafa Kemal “Musevileri Türklerle tevhid-i mukadderat etmiş sadık bazı unsurlarımız olarak” nitelemiştir. Batı Anadolu’daki Yunan işgaline son veren Türk kuvvetleri Yahudiler tarafından kurtarıcı gibi görülmüşlerdir (Corry Guttstadt, Türkiye Yahudiler ve Holokost, Çev: Atilla Dirim, İletişim Yayınları, İstanbul 2012, s. 25.).

Lozan Konferansı’nda eski Hahambaşı Haim Nahum, Türk heyetine danışmanlık yaptı…

Türk Heyeti Patrikliğin İstanbul’dan uzaklaştırılmasını İstanbul Rumlarının mübadele dışı bırakılması söz konusu olunca teklif etmiştir.

Patriklik yerleşmiş bulunduğu İstanbul’dan uzaklaştırılacak olursa uygarlık dünyasının vicdanın yaralanmış olacağını belirten Curzon…

…bütün müttefik temsilcilerin muhalefetiyle yalnızlığa mahkûm kalan (…) patrikhane meselesinden dolayı Hristiyan âleminden şiddetli tepkiyle karşılanma tehlikesini göz önünde tutan Türk Heyeti, daha ılımlı tutum takınmaya başlamıştır.
İsmet Paşa Fener Patrikhanesi konusunda bu şekilde geri adım atmadan önce Türk kamuoyunda Megali İdea destekçisi ve yeni Türkiye’nin hasmı olarak bilinen Patrik Meletios’un İstanbul’dan uzaklaştırılmasını istemiş ve bu yolda teminat almıştır (Seha Meray, Lozan Barış Konferansı Tutanaklar Belgeler, C.: 1, Kitap.: 1, Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, İstanbul 1969, s. 331.).

25 Aralık 1922 tarihli kapalı oturumda Burdur Milletvekili İsmail Suphi Bey, Lozan Konferansı’ndan üç naldan başka bir şey elde edilmediğini, İstanbul’da Rumların ve Fener Patrikhanesinin kalmasına şiddetle itiraz ettiğini ifade etmiş, Rumlar kaldığı takdirde bu memleket için tamamıyla bir fesat ocağı kalmış olacağını iddia ederek gerekçesini şöyle açıklamıştır: “O Rumlar ki mütarekeden sonra yaralı göğsümüzün üstünde dans ettiler. Her yeri mavi ve beyaza boyadılar. Asker verdiler, iane verdiler, karılarını verdiler, çocuklarını verdiler. Bütün mevcudiyeti maddiye ve maneviyelerini verdiler. Bunları görmeğe tahammül edemeyiz. Rumların İstanbul’da kalmasına tahammül edemeyeceğimiz gibi Ermenilerin de İstanbul’da kalmasına tahammül edemeyiz” (TBMM Gizli Celse Zabıtları, Devre.: I, C.: 3, 25.12.1922, s. 1155-1161.).

TBMM 1 Kasım 1922 kararıyla Saltanat ile Hilafeti birbirinden ayırmış, Saltanata son verirken Hilafet kurumuna dokunmayarak Sultan Vahdettin’in Halifelik sıfatını üzerinde bırakmıştır.
Halife Abdülmecit Efendi’nin padişahlığı çağrıştıran hal ve hareketler içerisinde bulunması (…) Emir Ağa ve Ağa Han’ın Başbakan İsmet Paşa’ya gönderdikleri bir mektubun bazı İstanbul gazetelerinde yayınlanması (…) Hilafetin kaldırılmasının gerekçeleri olmuştur.
1 Mart 1924’te önerge yasalaşmıştır.
Hilafetin kaldırılması Türk basınında başta Rum Patrikhanesi olmak üzere Ermeni Patrikhanesi ile Hahambaşılığın da kaldırılması gerektiği yolundaki tartışmayı yeniden başlatmıştır.

…Patrikhaneler ve Hahambaşılık hakkında Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’in Mayıs 1924’de New York Herald gazetesine verdiği ve Türkçe literatürde doğru bir bilgi olarak kabul edilen mülakatın uydurma olduğunun yine birinci el kaynaklarla ortaya konulması…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder