Hilafetin Kaldırılması Sonrası Patrikhaneler ve Hahambaşılık Tartışmaları
The Journal of Academic Social Science Studies, Number:
46, p. 111-127, 2016
Yrd. Doç. Dr. Ersin Müezzinoğlu
Osmanlı Devleti’nde gayrimüslimler denilince nüfusları
dikkate alındığında özellikle üç topluluk yani Rumlar, Ermeniler ve
Museviler/Yahudiler anlaşılmıştır.
19. yüzyıl / bu yüzyılın en bariz özelliği ulusçuluk çağı
olarak da bilinmesidir.
Öncelikle Balkanlardaki Rumlar arasında görülen bu gelişme
1830’da bağımsız bir Yunanistan devletinin kurulmasıyla neticelenmiştir.
Osmanlı Rumlarının Yunanistan ile Yunanistan’ın da Osmanlı
Rumları ve tarihi hak ettiği Osmanlı topraklarıyla ilgisi kesilmemiş bu kez
büyük Yunanistan’ı gerçekleştirme yönünde bir siyaset güdülmüştür. Bu süreçte
özellikle Fener Rum Patrikhanesi ve bağlı kiliseleri ile birtakım Rum
örgütlerinin aktif rol aldıkları görülür.
Bu minvaldeki gelişmeler: önce Girit’in Yunanistan ile
birleşmesi ardından Balkan Savaşları ile Rumeli’nin taksimi ve Bahrısefid
adalarının ekseriyetinin elden çıkmasıyla sonuçlanmıştır.
Megali İdea’ya çok yaklaştığına hamleden Yunanistan
Anadolu’yu işgal hareketine girişmiştir.
Patrikhane İtilaf devletlerinden Anadolu’nun işgalini isteme
ve Yunan mandasını önerme, işgal kuvvetlerinin İstanbul’a gelişini kutlama, Rum
okullarında Türkçe eğitimi yasaklama, Osman Hükümeti ile resmî ilişkiyi kesme,
Rumlara Osmanlı kimliklerini yırttırarak Yunanistan’a ilhak olunduğunu ilan
etme, Paris Barış Konferansı’na Yunanistan’la birleşme taleplerini içeren bir
muhtıra sunma, 1919 tarihli Mebusan Meclisi Seçimlerini boykot etme, Londra
Konferansı’nda İstanbul’un Yunanistan’a verilmesi için diplomatik girişimlerde
bulunma gibi birtakım faaliyetler içerisinde olmuştur.
Patrikhane ayrıca işgal yıllarında kamuoyu yaratmak (…) gibi
amaçlarla bazı yayınlar da yapmıştır. Bu meyanda en meşhur yayın Kara Kitap’tır.
Lozan Konferansı’nın başlarında Rum Patriği Meletios eski
saldırgan tavrından vazgeçerek, “ben Türkiye’nin malıyım” demiş, Patrikhanenin
artık sadece dini işlerle meşgul olacağını açıklamış, bu şekilde geçmişte
Patrikhanenin ve kendisinin yaptığı her şeyi unutturmaya çalışmıştır.
Osmanlı Ermenileri için de Balkan örnekleri taklidinde
ulusçuluk düşünceleriyle hareket edilerek ıslahat, muhtariyet, istiklal
üçlemesi aşamalarının takip edildiği ve nihai olarak bağımsız bir Ermeni
devleti kurma idealinin benimsendiği bir dönem olmuştur.
Bağımsız Ermenistan yolunda Ayastefanos ve Berlin
Antlaşmaları önemli bir milat olmuştur.
Balkan Savaşları’nda Bulgar ordusu saflarında Türk ordusuna
karşı savaşan Ermeniler, I. Dünya Savaşı’nda ise açıkça İtilaf devletlerine
dost ve Türklere düşman bir vaziyet takınmışlardır.
Mütareke Dönemi olarak adlandırılan dönemde içine düştüğü
her bakımdan çaresizlik ve kuvvetsizlik, Ermenilerin de iştahını kabartmıştır.
Batılı devletlerin de desteğiyle ülkenin doğusunda yoğunlaşan bağımsız bir
Ermeni devletinin kurulmasına çok yaklaşılmış ve nihayet Sevr Antlaşması’yla
bunun temin edildiğine inanılmıştır.
Milli Mücadele öncesinde büyük Ermenistan hayali ile
olaylara karışmış olan bazı Ermeniler, olayların gidişatını gördükçe yaptıkları
işlerin hesabını veremeyeceklerinden korktuklarından İstanbul’u terk ederek
yabancı ülkelere göç etmeye başlamışlardır.
Lozan Görüşmeleri esnasında Ermeni Patriği Zaven Efendi
İstanbul’dan firar etmiştir.
Osmanlı Yahudileri için ulusçuluk moda ve makbul bir akım
olmamıştır.
Milli Mücadele Dönemi’nde ve sonrasında Türkiye Yahudileri
örnek cemaat, “Kemalistlerin müttefiki” olarak görülmüş veya gösterilmiştir. Bu
cümleden olarak Mustafa Kemal “Musevileri Türklerle tevhid-i mukadderat etmiş
sadık bazı unsurlarımız olarak” nitelemiştir. Batı Anadolu’daki Yunan işgaline
son veren Türk kuvvetleri Yahudiler tarafından kurtarıcı gibi görülmüşlerdir
(Corry Guttstadt, Türkiye Yahudiler ve Holokost, Çev: Atilla Dirim, İletişim
Yayınları, İstanbul 2012, s. 25.).
Lozan Konferansı’nda eski
Hahambaşı Haim Nahum, Türk heyetine danışmanlık
yaptı…
Türk Heyeti Patrikliğin İstanbul’dan uzaklaştırılmasını
İstanbul Rumlarının mübadele dışı bırakılması söz konusu olunca teklif
etmiştir.
Patriklik yerleşmiş bulunduğu İstanbul’dan uzaklaştırılacak
olursa uygarlık dünyasının vicdanın yaralanmış olacağını belirten Curzon…
…bütün müttefik temsilcilerin muhalefetiyle yalnızlığa
mahkûm kalan (…) patrikhane meselesinden dolayı Hristiyan âleminden şiddetli
tepkiyle karşılanma tehlikesini göz önünde tutan Türk Heyeti, daha ılımlı tutum
takınmaya başlamıştır.
İsmet Paşa Fener Patrikhanesi konusunda bu şekilde geri adım
atmadan önce Türk kamuoyunda Megali İdea destekçisi ve yeni Türkiye’nin hasmı
olarak bilinen Patrik Meletios’un İstanbul’dan uzaklaştırılmasını istemiş ve bu
yolda teminat almıştır (Seha Meray, Lozan Barış Konferansı Tutanaklar Belgeler,
C.: 1, Kitap.: 1, Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, İstanbul 1969, s. 331.).
25 Aralık 1922 tarihli kapalı oturumda Burdur Milletvekili
İsmail Suphi Bey, Lozan Konferansı’ndan üç naldan başka bir şey elde
edilmediğini, İstanbul’da Rumların ve Fener Patrikhanesinin kalmasına şiddetle
itiraz ettiğini ifade etmiş, Rumlar kaldığı takdirde bu memleket için tamamıyla
bir fesat ocağı kalmış olacağını iddia ederek gerekçesini şöyle açıklamıştır:
“O Rumlar ki mütarekeden sonra yaralı göğsümüzün üstünde dans ettiler. Her yeri
mavi ve beyaza boyadılar. Asker verdiler, iane verdiler, karılarını verdiler,
çocuklarını verdiler. Bütün mevcudiyeti maddiye ve maneviyelerini verdiler.
Bunları görmeğe tahammül edemeyiz. Rumların İstanbul’da kalmasına tahammül
edemeyeceğimiz gibi Ermenilerin de İstanbul’da kalmasına tahammül edemeyiz”
(TBMM Gizli Celse Zabıtları, Devre.: I, C.: 3, 25.12.1922, s. 1155-1161.).
TBMM 1 Kasım 1922 kararıyla Saltanat ile Hilafeti
birbirinden ayırmış, Saltanata son verirken Hilafet kurumuna dokunmayarak
Sultan Vahdettin’in Halifelik sıfatını üzerinde bırakmıştır.
Halife Abdülmecit Efendi’nin padişahlığı çağrıştıran hal ve
hareketler içerisinde bulunması (…) Emir Ağa ve Ağa Han’ın Başbakan İsmet
Paşa’ya gönderdikleri bir mektubun bazı İstanbul gazetelerinde yayınlanması (…)
Hilafetin kaldırılmasının gerekçeleri olmuştur.
1 Mart 1924’te önerge yasalaşmıştır.
Hilafetin kaldırılması Türk basınında başta Rum Patrikhanesi
olmak üzere Ermeni Patrikhanesi ile Hahambaşılığın da kaldırılması gerektiği
yolundaki tartışmayı yeniden başlatmıştır.
…Patrikhaneler ve Hahambaşılık hakkında Cumhurbaşkanı
Mustafa Kemal’in Mayıs 1924’de New York Herald gazetesine verdiği ve Türkçe
literatürde doğru bir bilgi olarak kabul edilen mülakatın uydurma olduğunun
yine birinci el kaynaklarla ortaya konulması…
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder