24 Ağustos 2019 Cumartesi

Sovyetler Birliği’nin Lozan Konferansı’ndan Beklentileri

Cemil Hasanlı - Sovyetler Birliği’nin Lozan Konferansı’ndan Beklentileri
Lozan Barış Konferansı’nda Sovyet yönetimi Türkiye’yi Batı ile mutabakata varmaktan çekindirmeye çalışırken Karadeniz konusunda ortak projeler sunarak Ankara üzerine açıktan veya dolaylı baskılar yapıyordu.
1923 yılı Ocak ayında Çiçerin Moskova’ya gönderdiği raporlarda Boğazlar konusunda Türklerin Batı ülkeleriyle gizli şekilde anlaştığını yazıyordu.
Çiçerin, Rusya’nın “tüm manevralarına rağmen Türklerin Boğazlar sorununu İngilizlerle birlikte çözmek istediklerini” yazıyordu.

Lozan Konferansı’na ilişkin mutabakat, 20-24 Eylül 1922’de Fransa Başbakanı ve Dışişleri Bakanı R. Poincaré, Britanya Dışişleri Bakanı Lord Curzon ve İtalya’nın Paris Büyükelçisi K. Sforts’un Paris’teki görüşmeleri sırasında sağlanmıştır.
Sovyet yönetimi, Boğazlarla ilgili Moskova’nın resmi tutumunu ifade edecek bir rapor hazırladı:
Raporda Boğazların serbestliği bağlamında kıyılardaki istihkâmların lağvedilmesinin Türkiye açısından elverişli olmadığı ve böyle bir durumda İngiltere’nin Karadeniz’de hükümran olacağı vurgulanmıştır.
Türkiye, Boğazların merkezidir ve onun Boğazlar üzerinde egemenliğinin korunması gerekir.

Rusya Federasyonu Hükümeti, Ukrayna ve Gürcistan temsilcilerini de kendi delegasyonuna katabileceği ifade edilmiştir.
Fakat Britanya Başbakanı Lloyd George ve Dışişleri Bakanı Lord Curzon kendi ülkeleri üzerinde kontrolü bulunmayan hükümetlerin konferansa davet edilmemesi konusunda ısrar ettiler.
Konferans 20 Kasım 1922 tarihinde açıldı. Sovyet delegasyonu, Aralık ayının 1’inde Lozan’a varabildi.

4 Aralık’ta Türk delegasyonu başkanı İsmet İnönü konuşmasında Boğazların İstanbul’un güvenliğini ihlal etmeden dünya ticareti için açık olması gerektiğini, fakat savaş gemilerinin ve uçaklarının serbest şekilde Boğazlardan geçişine karşı olduğunu ifade etti.
İsmet Paşa’nın bu tutumunu Çiçerin “Türklerin İngiltere’den korkmalarıyla” ilişkilendiriyordu.
Konferans sırasındaki resmi olmayan temaslarda Çiçerin, İsmet İnönü’nün Boğazlar konusunda Antant’a taviz vermeye hazır olduğunu tespit etmiştir.

7 Aralık’ta Politbüro, Boğazlar konusunda Ankara’ya sert bir nota verilmesi konusunda karar aldı.
8 Aralık’ta keskin bir nota gönderildi.
Aynı gün İsmet İnönü Lozan’da yaptığı konuşmada Müttefiklerin gemilerin Boğazlardan geçişini ihtiva eden önerilerine karşı olmadığını beyan etti.
Aralık ayının 9’unda Rusya, Ukrayna ve Gürcistan delegasyonu konferansa ilişkin ortak itiraz notası sundular (itirazın nedeni yapılan gizli görüşmelerdi).

Türkiye’ye baskı yapmak için Batı ülkeleri, (…) Ermeni meselesinin gündeme getirilmesi için gizli müzakerelere başlamıştı.
25 Ocak 1923 yılında Politbüro, Dışişleri Komiserliğine Ermeni temsilcileriyle görüşmek, mutabakata vararak SSCB’nin kendilerine toprak vermeye hazır olduğunu beyan etmek talimatı verilmişti.

Rusların raporuna göre, Ermeni talepleri geri çekilmezse Türklerin Chester’le görüşmeleri durduracakları yönünde açıklamada bulunmaları, Batı ülkelerini bu fikirden vazgeçmeye zorladı.

Lozan Konferansı’nın 20 Aralık tarihli oturumu sonrası Türklerle görüşmeler delegasyon üye ve başkanları arasında şahsi müzakereler seviyesine indirildi.
Ocak ayında Çiçerin Moskova’ya gönderdiği raporlarda Boğazlar konusunda Türklerin Batı ülkeleri ile gizli olarak anlaştığını yazıyordu.

Çiçerin’in 10 Ocak tarihli raporu: “Lozan’da Antant her konuda Türklere tavizde bulunuyor. İşgal rejimi fiilen ortan kalkıyor, Milletler Cemiyeti azınlıkların durumunu kontrol etmek amacıyla özel temsilci atamayacağını ifade ediyor. Türkiye gerçek anlamda bir galibe dönüşüyor.”

Lozan sonrası G. Çiçerin’in değerlendirmeleri: “Eğer Kemalcilerin siyaseti yeniden Batıya, ayrıca İngiltere’ye yakınlaşma yönünde devam ederse, Müslüman Şarkın geri kalan kısmının Türkiye’nin oportünist (fırsatçı) siyasetinden nefret etmeleri çok önemli olacaktır” (s. 3-14)


90. Yılında Lozan ve Türkiye Cumhuriyeti Sempozyumu Bildirileri, 2 Cilt, Yayına Hazırlayanlar: Duygu Türker - Murat Saygın - Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara-2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder