I. Dünya Savaşı’nın İlk Gizli Anlaşması İstanbul ve Boğazlar’ın Rus Çarlığı’na Bırakılması (Mart-Nisan 1915)
Bilig, İlkbahar 2019, Sayı: 89, s. 1-27
İsmail Köse
I. Dünya Savaşı esnasında Osmanlı Devleti’ni paylaşmaya
yönelik dört gizli anlaşma imzalanmıştır. İlk anlaşma 1915 yılının Mart-Nisan
aylarında imzalanmış olan İstanbul Anlaşması’dır. İkinci anlaşma aynı
tarihlerde İtalya ile imzalanan Londra Anlaşması, üçüncüsü 1916 Mayıs ayında
İngiltere ve Fransa arasında imzalanan Sykes-Picot Anlaşması ve dördüncü
İtalya’nın Sykes-Picot Anlaşması’na itirazı üzerine bu devlete yeni topraklar
bırakmak için 1917 yılı Nisan ayında imzalanmış olan Saint Jean de Maurienne
Anlaşması'dır.
İstanbul Anlaşması doğrudan Türk Boğazları ve İstanbul’un
statüsü ile ilgilidir.
Türk Boğazları (İstanbul ve Çanakkale Boğazları) kapalı bir
su havzası olan Karadeniz’i açık denizlere bağlayan yegâne çıkıştır. Nitekim
Rus Çarlığı başta gelmek üzere Karadeniz’e kıyısı olan devletler Türk
Boğazları’nın statüsü ya da seyrüsefer rejiminden hem güvenlik hem de ticari
kaygılar nedeniyle yakından etkilenmişlerdir.
Çarlık Rusyası’nın, Türk Boğazlarını ve İstanbul’u ele
geçirme arzusu Karadeniz’in kuzey yakasındaki Kırım işgal edildikten (1776)
sonra devlet politikasına dönüşmüş, bu istek zamanla Rus dış politikasının en
önemli dinamikleri arasına girmiştir.
Rusya 1914 yılına kadar emeline ulaşamamıştır.
Rusya’nın önündeki en büyük engel Çarlık Donanması’nı
Akdeniz’de görmek istemeyen İngiliz ve Fransız ittifakı olmuştur.
Cebelitarık-Akdeniz-Süveyş Kanalı-Kızıldeniz-Aden-Arap
Denizi-Hint Okyanusu üzerinden Hindistan’a giden İmparatorluk Yolu İngiltere
için hayati önemdedir ve yolun güvenliği için Rusya ile savaşmayı bile göze
almıştır. Kırım Harbi ve 93 Harbinde, Ruslar karşısında şansı olmayan Osmanlı
Devleti’ne bu nedenle yardım etmiştir.
Rus savaş gemilerinin Akdeniz’e ulaşabilme olasılığının her
geçen gün daha fazla artması üzerine İngiltere’nin Akdeniz politikası da
değişmeye başlamıştır.
1903 yılında İngiliz Savunma Komitesi ve Donama İstihbaratı;
“Boğazlar ile İstanbul’un Ruslar tarafından işgal edilmesinin İngiltere’nin
Akdeniz [dolayısıyla İmparatorluk Yolu] güvenliği için çok şey
değiştirmeyeceğini” rapor etmiştir.
I. Dünya Savaşı başladığında Rusya, Osmanlı Devleti’nin
tarafsız kalmasını istiyordu.
Osmanlı Devleti’nin tarafsızlığı korunmaya çalışılırken, Boğazlar’dan
çıkmakta olan bir Türk torpido botu İngilizler tarafından durdurularak gemide
Alman askeri olduğu iddiası ile arama yapıldı. İngiltere’nin, tarafsız Osmanlı
Devleti’ne bir tür abluka uygulaması anlamına gelen politikasının ilk adımı
olan bu karar üzerine Enver Paşa’nın emri ile Çanakkale Boğazı tüm yabancı
gemilere kapatılarak Boğaz girişi mayınlandı.
Boğazların kapatılmasından sonra Rusya, savaş sonunda
İstanbul ve Boğazlarda söz hakkı isteğini ısrarla dile getirmeye başladı.
Rusya’yı yanlarında tutabilmek için İngiltere ve Fransa 1914
yılının Kasım ayından itibaren Rus taleplerine çok fazla karşı çıkmamıştır.
Kasım-Nisan ayları arasında devam eden görüşmeler sonrasında
imzalanan ve “İstanbul Anlaşması” adını alan notalar bütünü ile; a) Türk
Boğazlarındaki Rus hâkimiyeti İngiltere ile Fransa tarafından geri döndürülemez
bir şekilde tanınmıştır.
Çar II. Nikola, Dışişleri Bakanı Sazonof vasıtasıyla Fransız
Büyükelçisi Paléologue’yi 21 Kasım (1914) akşamı Petrograd’daki Tsarskoye Selo
Sarayı’na davet etti. Çar ve Paléologue arasındaki görüşme:
Çar: …bu konu çok önemlidir. …ilk olarak Türkler Avrupa’dan kovulmalıdır;
ikinci olarak, İstanbul uluslararası bir rejim idaresinde tarafsız olmalıdır.
…Batı Trakya Enez-Midye çizgisine kadar Bulgaristan’a verilmelidir. Geri kalan
kısım, …İstanbul’un çevresi hariç, Rusya’ya bırakılmalıdır.
Elçi: …Size hatırlatmak isterim ki Fransa, Filistin ve
Suriye’de çok değerli bir tarihi geçmiş ile manevi ve maddi çıkarlara sahiptir.
…Siz Majestelerinin bu mirasla ilgili Cumhuriyet’in [Fransa] çıkarlarına
güvence verebilecek misiniz? Çar: Kesinlikle…
Çar ile Paléologue arasında geçen konuşma sadece Paléologue
tarafından kayda geçirilmiştir.
Osmanlı Devleti seferberliğini tamamlayamadan savaşa
katıldıktan hemen sonra, Almanya’nın da baskısıyla Çarlık Rusyası’na karşı Kafkaslar’dan
bir taarruz başlatıldı.
İngiltere ve Fransa hem müttefikleri Rusya’ya yardım
ulaştırabilmek, hem de Osmanlı Devleti’ni savaştan çekilmeye zorlamak için
Çanakkale’yi geçerek İstanbul’u işgal etmeye karar verdi.
İngiltere ve Fransa’nın Çanakkale Deniz mağlubiyetinden 15
gün önce; 3 Mart 1915 tarihinde Çar II. Nikola, Fransız General Peau’nun
verdiği resepsiyonda Büyükelçi Paléologue’ye “İstanbul şehri ve güney Trakya
benim imparatorluğuma dahil edilmelidir. Bununla birlikte şehrin [İstanbul’un] kontrolü
için özel bir rejimi ve yabancı çıkarlarının korunmasını kabul edeceğim” dedi.
Kral George ise, 13 Kasım’daki görüşmede Rusya’nın Londra
Büyükelçisi Benckendorff’a “İstanbul’un Ruslar’ın olması gerekmektedir”
demişti.
Rusya; Gökçeada ve Bozcaada ile birlikte, İstanbul ve
Marmara Denizi’ndeki adalar dâhil Boğazların her iki yakasının tamamen kendi
egemenliğine terkedilmesini istiyordu (Mart 1915). Kasım ayındaki görüşmede “İstanbul
için tarafsız ve uluslararası [şehir] statüsünün istendiği” söylenmişti.
İngiltere’den gelecek itiraza güvenen Fransa 8 Martta
Boğazlar sorununda Rusya’nın isteklerine olumlu bakıldığı garantisini
Petrograd’a verdi.
İngiliz dış politikası mevcut teklifin kolay kabul
edilemeyeceğini gösteriyordu.
İngiliz Savaş Kabinesi, İskenderun limanının İngiltere’ye
bırakılması karşılığında teklifin kabul edilmesine karar verdi.
Lloyd George; “İstanbul ve Boğazların Rusya’ya terkinin
Osmanlı Devletini parçalamak anlamına geleceğini ve bundan sonra Rusya’nın
Besarabya ile Bulgaristan’ı işgal etmeye niyetlenebileceğini” düşünüyordu.
Boğazlar ile İstanbul’dan vazgeçen İngiltere savaş sonrası
için kendisine mümkün olduğu kadar geniş bir hareket alanı sağlamaya
çalışmaktaydı.
Fransa, Osmanlı Devleti’nin bütünlüğünün korunmasını,
İstanbul’da üç ülke yüksek komiserlerinden oluşacak bir idare kurulmasını,
Osmanlı Sultanının isterse İstanbul’da ikamete devam edebilmesini, Fransız
vatandaşlarının sahip olduğu sınır aşan hakların muhafazasını ve Hıristiyan
Kutsal Yerleri’nin kendi idaresine verilmesini talep etti (1914 yılı Nisan ayı).
Paris’in Petrograd Büyükelçisi Paléologue Dışişleri Bakanı
Delcassé’den Rus taleplerinin kabulünü istemiştir. Rusya, İtalya’nın İtilaf
Devletlerine katılması görüşmeleri esnasında İstanbul Anlaşması’nda herhangi bir
değişiklik yapılmayacağı ve anlaşmanın geçerliliğini koruyacağı taahhüdünü
İngiltere ve Fransa’dan almıştır.
Böylece İstanbul Anlaşması’na giden süreç tamamlanarak
Anlaşma nota değişimi yoluyla akdedilmiş, Boğazlar ve İstanbul’un Rusya’ya
bırakılacağı garanti altına alınmıştır.
Rusya ve müttefikleri arasındaki müzakere sürecine
bakıldığında İngiltere’nin Boğazlar ile İstanbul’da özveride bulunarak Rusya’yı
Arap Yarımadası ile diğer çıkar alanlarından uzaklaştırmaya çalıştığı açıkça
görülür. İngiltere istediklerini aldıktan sonra kolaylıkla Boğazlar ile
İstanbul’dan vazgeçmiş, Akdeniz’in anahtarını Rusya’ya teslim etmiştir.
Bolşevik Devrim nedeniyle 1917 yılı Ekim ayında Rusya
savaştan çekilmemiş olsaydı, bir yıl sonra Mondros imzalandığında Rusya İstanbul
Anlaşması’na dayanarak Boğazlar ile İstanbul’u işgal edebilecekti. Çanakkale’de
kazanılan zafer hem Çarlığın devrilmesini hızlandırmış hem de I. Dünya
Savaşı’nın bu ilk gizli anlaşmasının yürürlüğe girmesini engellemiştir.
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder