2 Ağustos 2019 Cuma

I. Dünya Savaşı’nın İlk Gizli Anlaşması İstanbul ve Boğazlar’ın Rus Çarlığı’na Bırakılması (Mart-Nisan 1915)


I. Dünya Savaşı’nın İlk Gizli Anlaşması İstanbul ve Boğazlar’ın Rus Çarlığı’na Bırakılması (Mart-Nisan 1915)

Bilig, İlkbahar 2019, Sayı: 89, s. 1-27
İsmail Köse

I. Dünya Savaşı esnasında Osmanlı Devleti’ni paylaşmaya yönelik dört gizli anlaşma imzalanmıştır. İlk anlaşma 1915 yılının Mart-Nisan aylarında imzalanmış olan İstanbul Anlaşması’dır. İkinci anlaşma aynı tarihlerde İtalya ile imzalanan Londra Anlaşması, üçüncüsü 1916 Mayıs ayında İngiltere ve Fransa arasında imzalanan Sykes-Picot Anlaşması ve dördüncü İtalya’nın Sykes-Picot Anlaşması’na itirazı üzerine bu devlete yeni topraklar bırakmak için 1917 yılı Nisan ayında imzalanmış olan Saint Jean de Maurienne Anlaşması'dır.

İstanbul Anlaşması doğrudan Türk Boğazları ve İstanbul’un statüsü ile ilgilidir.

Türk Boğazları (İstanbul ve Çanakkale Boğazları) kapalı bir su havzası olan Karadeniz’i açık denizlere bağlayan yegâne çıkıştır. Nitekim Rus Çarlığı başta gelmek üzere Karadeniz’e kıyısı olan devletler Türk Boğazları’nın statüsü ya da seyrüsefer rejiminden hem güvenlik hem de ticari kaygılar nedeniyle yakından etkilenmişlerdir.

Çarlık Rusyası’nın, Türk Boğazlarını ve İstanbul’u ele geçirme arzusu Karadeniz’in kuzey yakasındaki Kırım işgal edildikten (1776) sonra devlet politikasına dönüşmüş, bu istek zamanla Rus dış politikasının en önemli dinamikleri arasına girmiştir.
Rusya 1914 yılına kadar emeline ulaşamamıştır.
Rusya’nın önündeki en büyük engel Çarlık Donanması’nı Akdeniz’de görmek istemeyen İngiliz ve Fransız ittifakı olmuştur.

Cebelitarık-Akdeniz-Süveyş Kanalı-Kızıldeniz-Aden-Arap Denizi-Hint Okyanusu üzerinden Hindistan’a giden İmparatorluk Yolu İngiltere için hayati önemdedir ve yolun güvenliği için Rusya ile savaşmayı bile göze almıştır. Kırım Harbi ve 93 Harbinde, Ruslar karşısında şansı olmayan Osmanlı Devleti’ne bu nedenle yardım etmiştir.

Rus savaş gemilerinin Akdeniz’e ulaşabilme olasılığının her geçen gün daha fazla artması üzerine İngiltere’nin Akdeniz politikası da değişmeye başlamıştır.
1903 yılında İngiliz Savunma Komitesi ve Donama İstihbaratı; “Boğazlar ile İstanbul’un Ruslar tarafından işgal edilmesinin İngiltere’nin Akdeniz [dolayısıyla İmparatorluk Yolu] güvenliği için çok şey değiştirmeyeceğini” rapor etmiştir.

I. Dünya Savaşı başladığında Rusya, Osmanlı Devleti’nin tarafsız kalmasını istiyordu.
Osmanlı Devleti’nin tarafsızlığı korunmaya çalışılırken, Boğazlar’dan çıkmakta olan bir Türk torpido botu İngilizler tarafından durdurularak gemide Alman askeri olduğu iddiası ile arama yapıldı. İngiltere’nin, tarafsız Osmanlı Devleti’ne bir tür abluka uygulaması anlamına gelen politikasının ilk adımı olan bu karar üzerine Enver Paşa’nın emri ile Çanakkale Boğazı tüm yabancı gemilere kapatılarak Boğaz girişi mayınlandı.

Boğazların kapatılmasından sonra Rusya, savaş sonunda İstanbul ve Boğazlarda söz hakkı isteğini ısrarla dile getirmeye başladı.
Rusya’yı yanlarında tutabilmek için İngiltere ve Fransa 1914 yılının Kasım ayından itibaren Rus taleplerine çok fazla karşı çıkmamıştır.
Kasım-Nisan ayları arasında devam eden görüşmeler sonrasında imzalanan ve “İstanbul Anlaşması” adını alan notalar bütünü ile; a) Türk Boğazlarındaki Rus hâkimiyeti İngiltere ile Fransa tarafından geri döndürülemez bir şekilde tanınmıştır.
Çar II. Nikola, Dışişleri Bakanı Sazonof vasıtasıyla Fransız Büyükelçisi Paléologue’yi 21 Kasım (1914) akşamı Petrograd’daki Tsarskoye Selo Sarayı’na davet etti. Çar ve Paléologue arasındaki görüşme:
Çar: …bu konu çok önemlidir. …ilk olarak Türkler Avrupa’dan kovulmalıdır; ikinci olarak, İstanbul uluslararası bir rejim idaresinde tarafsız olmalıdır. …Batı Trakya Enez-Midye çizgisine kadar Bulgaristan’a verilmelidir. Geri kalan kısım, …İstanbul’un çevresi hariç, Rusya’ya bırakılmalıdır.
Elçi: …Size hatırlatmak isterim ki Fransa, Filistin ve Suriye’de çok değerli bir tarihi geçmiş ile manevi ve maddi çıkarlara sahiptir. …Siz Majestelerinin bu mirasla ilgili Cumhuriyet’in [Fransa] çıkarlarına güvence verebilecek misiniz? Çar: Kesinlikle…
Çar ile Paléologue arasında geçen konuşma sadece Paléologue tarafından kayda geçirilmiştir.
Osmanlı Devleti seferberliğini tamamlayamadan savaşa katıldıktan hemen sonra, Almanya’nın da baskısıyla Çarlık Rusyası’na karşı Kafkaslar’dan bir taarruz başlatıldı.
İngiltere ve Fransa hem müttefikleri Rusya’ya yardım ulaştırabilmek, hem de Osmanlı Devleti’ni savaştan çekilmeye zorlamak için Çanakkale’yi geçerek İstanbul’u işgal etmeye karar verdi.

İngiltere ve Fransa’nın Çanakkale Deniz mağlubiyetinden 15 gün önce; 3 Mart 1915 tarihinde Çar II. Nikola, Fransız General Peau’nun verdiği resepsiyonda Büyükelçi Paléologue’ye “İstanbul şehri ve güney Trakya benim imparatorluğuma dahil edilmelidir. Bununla birlikte şehrin [İstanbul’un] kontrolü için özel bir rejimi ve yabancı çıkarlarının korunmasını kabul edeceğim” dedi.
Kral George ise, 13 Kasım’daki görüşmede Rusya’nın Londra Büyükelçisi Benckendorff’a “İstanbul’un Ruslar’ın olması gerekmektedir” demişti.

Rusya; Gökçeada ve Bozcaada ile birlikte, İstanbul ve Marmara Denizi’ndeki adalar dâhil Boğazların her iki yakasının tamamen kendi egemenliğine terkedilmesini istiyordu (Mart 1915). Kasım ayındaki görüşmede “İstanbul için tarafsız ve uluslararası [şehir] statüsünün istendiği” söylenmişti.

İngiltere’den gelecek itiraza güvenen Fransa 8 Martta Boğazlar sorununda Rusya’nın isteklerine olumlu bakıldığı garantisini Petrograd’a verdi.
İngiliz dış politikası mevcut teklifin kolay kabul edilemeyeceğini gösteriyordu.
İngiliz Savaş Kabinesi, İskenderun limanının İngiltere’ye bırakılması karşılığında teklifin kabul edilmesine karar verdi.

Lloyd George; “İstanbul ve Boğazların Rusya’ya terkinin Osmanlı Devletini parçalamak anlamına geleceğini ve bundan sonra Rusya’nın Besarabya ile Bulgaristan’ı işgal etmeye niyetlenebileceğini” düşünüyordu.

Boğazlar ile İstanbul’dan vazgeçen İngiltere savaş sonrası için kendisine mümkün olduğu kadar geniş bir hareket alanı sağlamaya çalışmaktaydı.

Fransa, Osmanlı Devleti’nin bütünlüğünün korunmasını, İstanbul’da üç ülke yüksek komiserlerinden oluşacak bir idare kurulmasını, Osmanlı Sultanının isterse İstanbul’da ikamete devam edebilmesini, Fransız vatandaşlarının sahip olduğu sınır aşan hakların muhafazasını ve Hıristiyan Kutsal Yerleri’nin kendi idaresine verilmesini talep etti (1914 yılı Nisan ayı).

Paris’in Petrograd Büyükelçisi Paléologue Dışişleri Bakanı Delcassé’den Rus taleplerinin kabulünü istemiştir. Rusya, İtalya’nın İtilaf Devletlerine katılması görüşmeleri esnasında İstanbul Anlaşması’nda herhangi bir değişiklik yapılmayacağı ve anlaşmanın geçerliliğini koruyacağı taahhüdünü İngiltere ve Fransa’dan almıştır.
Böylece İstanbul Anlaşması’na giden süreç tamamlanarak Anlaşma nota değişimi yoluyla akdedilmiş, Boğazlar ve İstanbul’un Rusya’ya bırakılacağı garanti altına alınmıştır.
Rusya ve müttefikleri arasındaki müzakere sürecine bakıldığında İngiltere’nin Boğazlar ile İstanbul’da özveride bulunarak Rusya’yı Arap Yarımadası ile diğer çıkar alanlarından uzaklaştırmaya çalıştığı açıkça görülür. İngiltere istediklerini aldıktan sonra kolaylıkla Boğazlar ile İstanbul’dan vazgeçmiş, Akdeniz’in anahtarını Rusya’ya teslim etmiştir.

Bolşevik Devrim nedeniyle 1917 yılı Ekim ayında Rusya savaştan çekilmemiş olsaydı, bir yıl sonra Mondros imzalandığında Rusya İstanbul Anlaşması’na dayanarak Boğazlar ile İstanbul’u işgal edebilecekti. Çanakkale’de kazanılan zafer hem Çarlığın devrilmesini hızlandırmış hem de I. Dünya Savaşı’nın bu ilk gizli anlaşmasının yürürlüğe girmesini engellemiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder