İngiltere Başbakanı David Lloyd George’un Birinci Dünya Savaşı Anıları Ve Osmanlı İmparatorluğu’na Dair Düşünceleri
Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 6, Sayı: 12, Temmuz 2016, s. 93‐108
Meral Balcı
İngiliz-Osmanlı ilişkisi, William Harborne’un 1583’te
Osmanlı’ya elçi olarak atanmasıyla başlamıştır.
17. yüzyıla gelindiğinde Hindistan’ın İngiliz toprağı olması
sebebiyle, İngiltere dikkatini Orta Doğu dolayısıyla Osmanlı topraklarına
yöneltmiştir.
1838 Türk-İngiliz Ticaret Sözleşmesinin imzalanmasıyla ilişkiler
gelişmiş, ancak
Osmanlı ekonomisi kötüye gitmeye başlamıştır.
Rusların 1877’de İstanbul’u alma ihtimali karşısında
İngiltere, Osmanlı-Rus Ateşkesi için girişimlerde bulunmuş, Rusya’ya savaş açma
ihtimalinden de söz etmiştir. Aynı İngiltere 1878’de, yardım bahanesiyle
Kıbrıs’ı, 1882’de de Mısır’ı işgal etmiştir.
4 Kasım 1914’te Çarlık Rusyasının Osmanlı’ya savaş açmasını
müteakip, diğer İtilaf devletleri, Fransa ve İngiltere de ertesi gün Osmanlı’ya
savaş ilan etmişlerdir.
İngiltere 1917 tarihinde imzalanmış Saint-Jean-de-Maurienne
Antlaşması’nı göz ardı ederek kontrolü daha mümkün olan Yunanistan'ı
desteklemiştir.
Saint-Jean-de-Maurienne Antlaşması
19 Nisan 1917 tarihinde İngiltere, Fransa ve İtalya arasında
imzalanan bu antlaşma ile, Oniki Ada, Antalya, İzmir, Aydın ve Muğla İtalya’ya
verilmiştir. Paris Konferansı’nda Yunanistan’a İzmir’i vermek isteyen
İngiltere, İtalya itiraz edince, Rusya’nın imzası olmamasını bahane ederek
Antlaşma’nın geçersiz olduğunu ileri sürmüştür.
Lloyd George 1863’de Manchester’da doğmuş, babasının
ölümünden sonra Galler’e götürülmüştür. Latince ve Fransızca öğrenerek
eğitimini geliştirmiş, hukuk müşaviri olarak çalışmıştır. 1890’da Liberal Party
Caemarvon milletvekilliğine seçilmiştir.
Lordlar kamarası tarafından şiddetle eleştirilen
düzenlemeleri yürürlüğe koymuş, aristokrasinin İngiliz siyasetindeki
ağırlığının azaltılmasını sağlamış böylece gerek parlamentoda, gerekse İngiliz
toplumunda popülerliğini artırmıştır. 1905’te Ticaret Odası başkanı, 1908’de de
Maliye Bakanı olmuştur.
1915’te Asquith’in savaş zamanı koalisyon hükümetinin Savaş
Bakanlığına atanmıştır. 6 Aralık 1916’da, Muhafazakâr ve Liberal partilerin
oluşturduğu koalisyon hükümetinin başbakanlığına getirilmiştir.
1922 Eylül’de çıkan Çanakkale krizi Lloyd George’un
başbakanlığının, dolayısıyla hükümetin de sonunu hazırlamıştır.
Curzon’a göre tüm bu problemler Başbakan’ın Türklerden
nefret etmesinden ve Yunanlılara “delicesine” sevgisinden kaynaklanmaktadır.
Türkler için söylemiş olduğu farzedilen “Türkler her şeyini
feda eder, ama istiklalini asla” ve “Yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. Ne
yazık ki bu yüzyılın dahisi (Atatürk) Türkler’e nasip oldu ve o da bizim
karşımıza dikildi” sözleri ile rakibini tanımakta hünerli bir politikacı
olduğunu göstermiştir.
Lloyd George’un “Savaş Anılan”, 1914-1918 yılları arasındaki
George’un tutmuş olduğu arşive dayanmaktadır. Anılar, 1933-1936 arasında altı
cilt olarak basılmıştır.
Lloyd George anılarında ağırlıklı olarak, İngiltere’nin
savaşa girişinin haklı nedenlerini, savaştan sonraki düzenin sağlanmasıyla
ilgili gayretlerini ve yeni düzenin kurulmasındaki çalışmalarını anlatmıştır.
Bunu yaparken objektif bir bakış açısı yerine, özellikle Türklere karşı ön
yargılı düşüncelerini aktarmıştır.
Lloyd George’un Paris Barış Konferansındaki politik tutumu
yeni dünya düzeni kurmak yönünde olmuştur. Bu düzen esas itibariyle savaştan
barışa geçişi kurmak değil savaşın intikamını almak ve yenilen tarafa bedel
ödetmek şeklinde gerçekleşmiştir.
Lloyd George, savaş boyunca Ermeni ve Arap ayrılıkçı
hareketlerini desteklemiş, Siyonist hareketlere de sempatiyle yaklaşmıştır.
Araplara vaad edilen bölgeleri Fransa ile gizli
antlaşmalarla paylaşmaları 1917’de ortaya çıktığında İngiltere “Orta Doğu’da
güvenilmez ülke” olarak konumlandırılacaktır.
Mayıs 1916’da İngiltere ve Fransa arasında yapılan
Sykes-Picot Antlaşması ile (…) İngiltere’ye, Hayfa ve Akka limanları, Bağdat
ile Basra ve Güney Mezopotamya verilecektir.
…modernliğin Yunan medeniyetinden kaynaklandığını ve
Yunanlara karşı duyduğu sempatinin Türk nefreti ile bağlandığını da iddia etmiştir.
Türklerin Mısır’ı kuşatmak için Suriye’de 80.000 kişi
topladığını öğrendiğini yazmıştır. Bu Osmanlı birliğini kuşatmak için Süveyş
Kanalı’ndaki İngiliz güçlerine doğru ilerleyişlerine izin verdiğini ifade
etmiştir. Suriye’de 100.000 kişilik bir ordu hazırlayarak Türklerin Suriye ile
bağını kesmeyi planladı.
…bu plana uygun olarak İngilizler, Osmanlı’nın başarısız iki
taarruzundan sonra, 1916’nın sonunda Kanal Cephesi’nde harekete geçerek Sina
yarımadasını ele geçirmişlerdir.
George, anılarında Türkleri “olumsuz bir nesne” olarak
nitelemiş, Doğu Hıristiyan toplulukların Türk “tahakkümünden” kurtarılması
gerektiğini (diline dolayarak) Britanya’nın Doğu’da başlatmış olduğu işgal
politikalarına ahlaki bir gerekçe bulmayı denemiştir.
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder