Fahir Armaoğlu - 20'inci Yüzyıl Siyasi Tarihi, 1914-1995
Boğazlar Üzerindeki Mücadele
Almanya 1879 ittifakı ile Avusturya'yı kendisine bağlamıştı.
1887 Rus-Alman anlaşması ile Bismarck Rusya'yı Almanya'nın
yanına çekebilmek için Osmanlı İmparatorluğunu feda etmiş ve Rusya'nın
Boğazları ele geçirmesini kabul etmiştir (s. 24)
İngiltere ile Rusya'nın bütün 19'uncu yüzyıl boyunca süren
geleneksel çatışma alanı Boğazlar bölgesi olmuştur (s. 28).
Japonya önündeki yenilgi, İngiliz-Rus münasebetlerinde de
büyük bir değişiklik yaptı. Rusya gördü ki, Japonya'yı üzerine saldırtan
İngiltere’dir.
Rusya'nın yine Balkanlar ve Boğazlarda kendisi için olumlu
faaliyette bulunabilmesi için de İngiltere ile münasebetlerine yeni bir biçim
vermesi ve bu münasebetleri yumuşatması gerekliydi. İşte bu sebepler 1907
İngiliz-Rus anlaşmasının ortaya çıkmasını sağlamıştır.
1907 İngiliz-Rus anlaşmasına göre; İran üç bölgeye
ayrılıyor, Kuzey İran Rus nüfuz bölgesi, Hindistan'a bitişik olan güney İran
İngiliz nüfuz bölgesi oluyor ve orta kısımda bir tampon bölge (s. 29).
Bu anlaşma ile İngiltere, Hindistan’ı güvene almış oldu.
1787-92 arasında bir yanda Osmanlı İmparatorluğu ve bir
yanda da Avusturya ve Rusya arasındaki savaşa gelinceye kadar, İngiltere bu
İmparatorluk Yolunda herhangi bir tehdit ve tehlike ile karşılaşmadı.
Avusturya ve Rusya'nın Osmanlı İmaparatorluğunu yıkmak ve
onun yerine eski
Bizans'ı kurmak suretiyle
Rusya'nın Boğazlara yerleşmek istemesi, İngiltere'yi ciddi bir tehlike ile
karşı karşıya bıraktı.
1791 yılından itibaren İngiltere, Rusya'nın Akdeniz'e
sarkmasını engellemek için, Osmanlı İmparatorluğunun bağımsızlık ve toprak
bütünlüğünü koruma politikasını benimsedi (s. 31-32).
Boğazlar Üzerindeki
İngiliz-Rus Mücadelesi (s. 35 vd.)
Rusya'nın Türk Boğazlarını ele geçirerek Akdeniz'e inmek
istemesini İngiltere, Hindistan’la bağlantısını sağlayan İmparatorluk Yolu'nun
güvenliği bakımından endişe ile karşılamış ve bunu her vasıta ile önlemeye
çalışmıştır.
1792 Yaş anlaşması ile bütün kuzey Karadeniz kıyılarını ele
geçiren Rusya'nın 19'uncu yüzyıl içindeki çabaları İstanbul ve Çanakkale
boğazlarının ele geçirilmesine, hiç değilse, bu Boğazların kendisine devamlı
olarak açık olması amacına yönelmiştir.
Boğazlar Osmanlı Devletinin egemenliği altındaydı ve egemen
bir devlet olarak da Osmanlı Devleti Boğazları istediği devletin savaş
gemilerine açmaya ve kapamaya yetkili idi. Osmanlı Devletinin bu yetkisi,
İngiltere için zaman zaman hoşlanmadığı durumlar ortaya çıkarmıştır.
Mehmet Ali isyanı sırasında Osmanlı Devletinin sıkışık
durumundan istifade ederek Rusya’nın Osmanlı Devleti ile imzaladığı 1833 Hünkar
İskelesi Antlaşması ise, gerçekte bir ittifak antlaşması olmakla beraber, aynı
zamanda Rusya’ya yönelecek bir saldırıya karşı Osmanlı Devletinin Boğazları
kapamasını da öngörmekteydi.
İngiltere, barış zamanında başka devletlerin savaş
gemilerinin Boğazlardan geçmesi meselesini Osmanlı Devletinin yetkisinden
çıkarıp, bunu milletlerarası bir statüye bağlamak istemiştir. İngiltere buna
1841 Boğazlar Sözleşmesi ile muvaffak olmuştur. Bütün Avrupa devletlerinin
imzaladığı bu sözleşmeye göre; barış zamanında, hiç bir yabancı devletin savaş
gemileri Boğazlardan geçmeyecekti. Yani, Boğazların Kapalılığı ilkesi kabul
ediliyordu.
Osmanlı devletinin kendisi savaşa girerse, Boğazları istediğine
açar, istediğine kapardı. Bu suretle, İngiltere 1841 Boğazlar Sözleşmesi ile
Rus savaş gemilerinin Boğazlardan geçerek Akdeniz'e çıkmasını önlemiş
olmaktaydı. Boğazların bu statüsü 1923 Lozan Boğazlar sözleşmesine kadar devam
edecektir.
1907 İngiliz-Rus anlaşması bu iki devletin (…) Boğazlar
üzerindeki mücadelesini de sona erdirmiştir.
1915 yılında İngiltere ve Fransa, İstanbul ve Çanakkale
Boğazlarını Rusya'ya vermeyi kabul ettiler. Lakin ne var ki 1917 yılında Çarlık
Rejiminin yıkılması, 1915 anlaşmasının fiiliyat alanında gerçekleşmesine imkan
vermedi.
Rus-Japon savaşının (…) mühim neticesi ise, Rus
politikasının cephe değiştirerek, Asya ve Uzak Doğu'dan tekrar Avrupa’ya
dönmesidir.
…Japonya’nın arkasında da yine İngiltere yer almıştı. Eğer İngiltere
Japonya’yı desteklememiş olsa idi, Japonya Rusya ile bir savaşı göze alamazdı.
İşte bunun içindir ki, Japon yenilgisinin hemen arkasından
Rusya 1907de İngiltere ile bir anlaşma yapıp, Üçlü İtilaf'ın üçüncü halkasını
meydana getirdi.
Bundan dolayıdır ki, 1907den sonra Rusya’nın ağırlığı
Osmanlı Devleti üzerine çökecektir. Bir başka deyişle, Japonya’nın Rusya’yı
yenmesi, Osmanlı Devletinin aleyhine bir durum ortaya çıkarıyordu.
Büyük Savaş
Osmanlı Devletinin Almanlarla birlikte yaptığı savaş planının
esasları şöyleydi: 1) Doğu Anadolu ve Kafkasya üzerinden Rusya’ya bir darbe
vurmak. Cihad-ı Mukaddes sebebiyle, bu cephede Kafkasya ve Orta Asya
Türklerinin ayaklanmasına güvenilmişti.
2) İngiltere'nin ana imparatorluk yolunu kesmek için Süveyş
Kanalına ve Mısır'a karşı harekete geçmek. Bu cephede de Trablusgarp ve Sudan
Müslümanlarına güvenilmekteydi.
3) Ege ve Akdeniz'de İngiliz ve Fransız donanmaları egemen
olduğundan, Çanakkale’yi korumak için Trakya’da önemli bir kuvvet bırakılması.
Rusya, 1915 Şubatından itibaren iki müttefikini Boğazlar
konusunda bir anlaşmaya zorlamaya başladı. 4 Mart 1915 de İngiltere ve
Fransa’ya verdiği notalarda şu istekleri ileri sürdü:
İstanbul şehri, İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile Marmara
denizinin batı kıyıları ve Midye-Enez çizgisine kadar güney Trakya ile,
İstanbul Boğazının doğu kıyısı ile Sakarya nehri ve İzmit körfezinin sonradan
tesbit edilecek bir noktası arasında kalan topraklar, Marmara denizindeki
adalar Rusya’ya ilhak edilecektir. İmroz ve Bozcaada'nın kaderi de Rusya’ya
danışılmadan tayin edilmeyecektir.
İngiltere 12 Mart 1915 de ve Fransa da 10 Nisan 1915 de
Rusya’ya verdikleri notalarla, Rusya'nın isteklerini kabul ettiklerini
bildirdiler (s. 63).
Rusya'nın İstanbul ve Boğazları almış olması, kendi
hissesini elde etme bakımından Fransa’yı da harekete geçirdi…
Fransa 1915 yılının ilkbahar ve yaz aylarında Rusya ile
görüşmelerde bulundu ve Rusya, Suriye ile Adana bölgesinin Fransa’ya
verilmesini prensip olarak kabul etti.
Orta Doğu'nun Paylaşılması
İngiltere Arap alemini Osmanlı Devletine karşı ayaklandırmak
için Mekke Şerifi
Hüseyin ile temasa geçmişti.
Hüseyin, bütün Arap yarımadası ile bütün Suriye’yi ve Irak'ı
içine alacak bağımsız bir devlet kurulmasını ve başına da kendisinin geçirilmesini
istedi.
Lübnan hariç, İngiltere Hüseyin'in isteklerini kabul etti.
İngiltere Hüseyin ile yaptığı bu müzakerelerden Fransa’yı
ancak 1915 Kasımında haberdar etti.
İngiltere ile Fransa arasında yapılan anlaşmanın
müzakerelerini Fransa adına Georges Picot ve İngiltere adına da Sir Mark Sykes
yürüttüğü için, bu anlaşmaya Sykes-Picot Anlaşması da denir.
Suriye'nin Akka'dan itibaren kuzeye doğru bütün kıyı bölgesi
(Beyrut dahil), Adana ve Mersin bölgeleri Fransa'nın olacaktı. Bağdat-Basra
arasındaki Dicle ve Fırat bölgesi de İngiltere'nin olacaktı. Geri kalan
topraklarda bir Arap devleti veya Arap devletleri federasyonu kurulacaktı.
İngiltere Necd Emiri İbni Suud ile de görüşmeler yaptı, Bu
görüşmeler sonunda İngiltere, Necd toprakları ve Basra körfezinin güney
kıyılarında (Kuveyt hariç) İbni Suud'un bağımsızlık ve egemenliğini tanıdı.
İtalya özellikle, Anadolu’da Antalya ve Mersin ile İzmir'in
kendisine kesin olarak bırakılmasını istedi.
İngiltere, Fransa ve İtalya, 19-21 Nisan 1917 de Si. Jean de
Maurienne'de görüşmeler yapıldı. İtalya 1916 da İngiltere, Fransa ve Rusya
arasında yapılmış olan anlaşmaları kabul ediyordu. Buna karşılık Mersin hariç,
Antalya, Konya, Aydın ve İzmir bölgeleri İtalya’ya veriliyordu.
…
Montreux Boğazlar Sözleşmesi / s. 176 vd.
Sözleşme 20 yıl için imzalanmakla beraber, şimdiye kadar hiç
bir imzacı devlet tarafından feshedilmemiş olduğundan, yürürlükte devam
etmektedir.
İstanbul Milletvekili General Kazım Karabekir, 20 Aralık
1945 de Meclis'de yaptığı konuşmada, "Boğazlar milletimizin hakikaten
boğazıdır. Ortaya el saldırtmayız.”
…
Sovyetler Boğazlar hakkındaki görüşlerini, Türk Hükümetine 7
Ağustos 1946da verdikleri bir nota ile açıkladılar. Notada, Türkiye'nin İkinci
Dünya Savaşı sırasında Boğazlardaki yetkilerini kötüye kullandığı ve Mihver'in
savaş gemilerine geçiş verdiği belirtildikten sonra, yeni Boğazlar rejiminin
alması gereken şeklin esasları olarak şunlar belirtiliyordu:
1) Ticaret gemilerinin barışta ve savaşta tam geçiş
serbestisine sahip olması.
2) Karadeniz'e kıyısı olan devletlerin savaş gemilerine her
zaman geçiş serbestisi tanınması.
3) Karadeniz'e kıyısı olmayan devletin savaş gemileri için,
-istisnai bazı haller dışında barışta ve savaşta geçiş yasağı konması.
4) Yeni Boğazlar rejiminin yalnız Karadeniz'e kıyısı olan
devletler tarafından düzenlenmesi.
5) Ticaret ve geliş-geçiş serbestliği ile Boğazların
güvenliğinin, en ziyade ilgili ve bu işe en liyakatli devletler olan Sovyet
Rusya ile Türkiye tarafından ortak vasıtalarıyla sağlanması.
Türk Hükümeti 22 Ağustos 1946 tarihli bir nota ile cevap
verdi. (…) "Tarih Türkiye'nin dahil olup Türk Milletinin memlekete karşı
vazifesini yapmadığı hiçbir savaş misali kaydetmemiştir".
Sovyetler 24 Eylül 1946'da bir cevap verdiler. Birinci
notadaki ithamlar tekrar ediliyordu. Türk Hükümeti 18 Ekimde verdiği ikinci
cevapta, 22 Ağustos notasındaki görüş ve azmini tekrar belirtti.
Türkiye NATO’ya üye olduktan ve Stalin'in 5 Mart 1953 de
ölümünden sonra yeni Sovyet liderliği, 30 Mayıs 1953 de yaptığı bir açıklamada,
Türkiye'den toprak talebinde bulunmaktan ve Boğazların ortak savunması
hakkındaki görüşlerinden vazgeçtiklerini ifade etmişlerdir.
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder