Sami
Doğru - Türk Boğazları’nın Hukukî Statüsü Sevr ve Lozan’dan Montrö’ye Geçiş
Türk Boğazları’nın hukuki rejimi tarihten bu yana
Türkiye’nin özenle oluşturmak zorunda olduğu en önemli dış politika
sorunlarından birini oluşturmuştur.
Coğrafi bakımdan boğazlar, iki kara parçası arasında bulunan
ve iki deniz alanını birleştiren doğal ve dar su yollarıdır. Boğazların bu
özelliği, onları insan yapımı olan kanallardan ayırmaktadır.
Genellikle tek bir devletin kıyıdaşı bulunduğu (…) ve açık
denizi bir iç denize veya kapalı denize bağlayan doğal ve dar su yolları ulusal
boğazları oluşturmaktadır.
Ulusal boğazlar kıyıdaş devletlerin egemenliği altında
bulunmakta ve aksine bir andlaşma yoksa geçiş rejimi de bu devletin ulusal
hukukuna göre düzenlenmektedir.
Uluslararası boğaz olmanın koşullarında (…) “coğrafi durum”
belirleyici öğe olmaktadır. Coğrafi durum ölçütüne göre de, en başta iki açık
denizi birbirine bağlayan su yolları uluslararası boğaz niteliğini
kazanmaktadır.
…bir boğaz, her bakımdan ulusal boğaz özelliği gösterse
bile, eğer bir andlaşmanın konusunu oluşturuyorsa, uluslararası boğaz niteliği
kazanmaktadır.
UAD’nin konuya ilişkin kararına göre; açık denizin iki
bölümü arasında “uluslararası ulaştırmada kullanılan boğazlar”dan savaş
gemilerinin barış zamanında “zararsız geçiş” hakları mevcuttur.
Hukuki statüleri uzun bir geçmişe sahip olan uluslararası
bir sözleşme ile belirlenmiş boğazlardan geçiş kendi özel statülerine tâbidir.
İstanbul Boğazı, Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı’ndan
oluşan Türk Boğazları, (…) coğrafi konumu, fiziki yapısı ve sui generis
özellikleriyle, deniz ulaştırması için kullanılan dünyadaki en uzun doğal ve
dar su yollarından biridir.
“Türk Boğazları” terimi, bu
boğazlarla ilgili uluslararası düzenlemelerde, Çanakkale Boğazı’nı, Marmara
Denizi’ni ve İstanbul Boğazı’nı kapsayan bir terim olarak kullanılır.
Karadeniz ile Ege Denizi’ni birbirine bağlayan İstanbul
Boğazı, Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı geçiş açısından her zaman bir bütün
sayılmıştır.
İki açık denizi birbirine bağladığı içinde uluslararası bir
su yolu mahiyetindedir. Bu niteliği nedeniyledir ki, Türk Boğazları’ndan geçiş
ulusal değil, uluslararası düzenlemelere tâbidir.
Boğazlar’ın ekonomik ve ticari önemi: gerek Asya-Avrupa
karayolu bağlantısının ve gerekse Karadeniz-Akdeniz deniz yolu bağlantısının
ticari amaçlarla kullanılmasından ileri gelmektedir.
Napolyon Bonaparte: “O dar Boğazları Rusya’ya bırakmaktansa
dünyanın yarısını bırakmayı yeğlerim.”
Çar I. Alexandre: “Coğrafya benim Boğazlara sahip olmamı emrediyor;
eğer Boğazlar başkasının elinde ise kendi evimin sahibi olmam olanaksızdır.”
İstanbul’un fethinden bugüne kadar Karadeniz ve Türk
Boğazları 21 adet ikili ve çok taraflı anlaşmaya konu olmuştur.
Birinci Dönem: Geçişin Osmanlı Devleti’nin tek taraflı
tasarruflarıyla düzenlendiği ve 321 yıllık bir süreyi kapsar.
İkinci Dönem: Boğazlar’dan geçişin ikili andlaşmalarla
düzenlendiği dönem 67 yıl devam etmiştir.
Üçüncü Dönem: Boğazlar’dan geçişin uluslararası bir nitelik
kazandığı ve 165 yıldır devam eden dönem.
Fatih Sultan Mehmed, daha 1452 yılında Anadolu Hisarını
tamir edip hemen karşısına Rumeli hisarını inşa etmesiyle Karadeniz’e geçen
Venedik ve Ceneviz gemilerinden 300 akçe selamiyye vergisi almaya başlamıştır.
1774 tarihli Küçük Kaynarca Andlaşması’na kadar süren bu
devrede uygulanan ve “İmparatorluğun kadim kaidesi” olarak telaffuz edilen
genel rejim, Boğazlar’ın ve Karadeniz’in yabancı devletlerin ticaret ve savaş
gemilerine kapalı olması ilkesiydi.
1736 yılında Azak Kalesi Ruslar’a terk edilerek Karadeniz’de
ilk gedik verilir.
21 Temmuz 1774 tarihli Küçük Kaynarca Anlaşması ile
Karadeniz Türk gölü olmaktan çıkar.
Boğazlar’ı bütün devletlerin ticaret gemisine açan 14 Eylül
1829 tarihli Edirne Andlaşması ile uluslararası bir mahiyet kazanmış ve
“Boğazlar’ın kapalılığı” prensibi tarihe karışmıştır.
13 Temmuz 1841’de “Akdeniz ve Karadeniz Boğazları Hakkında
Londra Sözleşmesi” ile Boğazlar’ın statüsü ilk defa çok taraflı uluslararası
andlaşma ile düzenlenmiş…
İttifak Devletlerinin I. Dünya Savaşı’nı kaybetmesi üzerine
(…) Çanakkale ve Karadeniz Boğazları’nın yabancı devlet gemilerine açılması ve
Boğazlar’ın İtilaf Devletlerinin hâkimiyetine girmesi öngörülmüştür.
Lozan Barış Andlaşması’yla (…) Boğazlar’dan, barışta ve
savaşta, denizden ve havadan geçiş ve ulaşım serbestliği ilkesi kabul
edilmiştir. Böylece, Boğazlar’ın, 1841’den beri devam eden uluslararası
statüsünü ve rejimini devam ettirmesi kararlaştırılmıştır.
Lozan Konferansı Türkler ile Batı medeniyeti arasında süregelen
savaşın ve Şark Meselesi’nin en önemli ve kritik raundu gibidir.
Sevr Andlaşması’nın ilgili hükümleri ile karşılaştırılması:
|
Sevr
|
Lozan
|
Genel Prensip
|
Geçiş serbestliği
|
Geçiş serbestliği
|
Ticaret gemileri
|
Geçiş serbestliği
|
Geçiş serbestliği
|
Savaş gemileri
|
Geçiş serbestliği
|
(Tonaj sınırlaması olduğu halde) Geçiş serbestliği
|
Egemenlik
|
Müttefiklerin himayesi altında İstanbul’u Padişah’ın
oturacağı başkent olarak Osmanlı’ya bırakmıştır. Boğazlar Bölgesi fiilen bir
İngiliz, Fransız, İtalyan işgal bölgesi olmaktaydı.
|
Bölge yabancı askerlerden arındırılıyor. Geçiş rejimi
Boğazlar Komisyonuna bırakılıyor.
|
Boğazlar Komisyonu
|
Türkiye üye değil. Türkiye MC’ne üye olduktan sonra bu
Komisyona girebilecektir. Müttefik devletler temsilcilerinin her birinin
ikişer oy hakkı olmasına rağmen Türkiye’nin bir
oy hakkı olacaktır. Komisyonun denetleme yetkisi
Boğazlar’ın kıyı bölgesinde de geçerli. Komisyon üyelerinin diplomatik
ayrıcalıkları ve dokunulmazlıkları var. Komisyonun, “özel bir bayrağı ve
bütçesi var.
|
Komisyon Türk temsilcinin başkanlığında. Komisyonun görevi
Boğazlar’ın suları üzerinde haber alma ve istatistikî bilgileri toplamak
|
Montrö Boğazlar Sözleşmesi Boğazlar bölgesinde Türkiye’nin
egemenliğini kısıtlayan Lozan Boğazlar Sözleşmesi’nin yerine geçmek üzere
yapılmıştır.
Sözleşme’nin amacı, “Boğazlar’dan geçişi ve gemilerin
ulaşımını, Lozan Barış Andlaşması’nın 23’üncü maddesiyle tespit edilen
prensibi, Türkiye’nin ve Karadeniz’e kıyıdaş devletlerin güvenliği çerçevesinde
koruyacak biçimde düzenlemek” olarak belirlenmiştir.
Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile Boğazlar Komisyonu
kaldırılmış ve Komisyonun yetkileri Türk Hükümeti’ne aktarılmıştır.
Sözleşme’ye ek Protokol’ün 1’inci maddesine göre Türkiye, Boğazlar
bölgesini hemen yeniden askerleştirebilecektir.
Türk deniz kuvvetlerinin Boğazlar’dan geçişi konusunda,
Sözleşme cins ve tonaj bakımından herhangi bir sınırlama getirmemiştir.
…
Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 15,
Sayı: 2, 2013 (s. 123-169)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder