25 Ağustos 2019 Pazar

Türk Boğazları’nın Hukukî Statüsü Sevr ve Lozan’dan Montrö’ye Geçiş


Sami Doğru - Türk Boğazları’nın Hukukî Statüsü Sevr ve Lozan’dan Montrö’ye Geçiş
Türk Boğazları’nın hukuki rejimi tarihten bu yana Türkiye’nin özenle oluşturmak zorunda olduğu en önemli dış politika sorunlarından birini oluşturmuştur.

Coğrafi bakımdan boğazlar, iki kara parçası arasında bulunan ve iki deniz alanını birleştiren doğal ve dar su yollarıdır. Boğazların bu özelliği, onları insan yapımı olan kanallardan ayırmaktadır.

Genellikle tek bir devletin kıyıdaşı bulunduğu (…) ve açık denizi bir iç denize veya kapalı denize bağlayan doğal ve dar su yolları ulusal boğazları oluşturmaktadır.

Ulusal boğazlar kıyıdaş devletlerin egemenliği altında bulunmakta ve aksine bir andlaşma yoksa geçiş rejimi de bu devletin ulusal hukukuna göre düzenlenmektedir.

Uluslararası boğaz olmanın koşullarında (…) “coğrafi durum” belirleyici öğe olmaktadır. Coğrafi durum ölçütüne göre de, en başta iki açık denizi birbirine bağlayan su yolları uluslararası boğaz niteliğini kazanmaktadır.

…bir boğaz, her bakımdan ulusal boğaz özelliği gösterse bile, eğer bir andlaşmanın konusunu oluşturuyorsa, uluslararası boğaz niteliği kazanmaktadır.

UAD’nin konuya ilişkin kararına göre; açık denizin iki bölümü arasında “uluslararası ulaştırmada kullanılan boğazlar”dan savaş gemilerinin barış zamanında “zararsız geçiş” hakları mevcuttur.

Hukuki statüleri uzun bir geçmişe sahip olan uluslararası bir sözleşme ile belirlenmiş boğazlardan geçiş kendi özel statülerine tâbidir.

İstanbul Boğazı, Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı’ndan oluşan Türk Boğazları, (…) coğrafi konumu, fiziki yapısı ve sui generis özellikleriyle, deniz ulaştırması için kullanılan dünyadaki en uzun doğal ve dar su yollarından biridir.

Türk Boğazları” terimi, bu boğazlarla ilgili uluslararası düzenlemelerde, Çanakkale Boğazı’nı, Marmara Denizi’ni ve İstanbul Boğazı’nı kapsayan bir terim olarak kullanılır.
Karadeniz ile Ege Denizi’ni birbirine bağlayan İstanbul Boğazı, Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı geçiş açısından her zaman bir bütün sayılmıştır.
İki açık denizi birbirine bağladığı içinde uluslararası bir su yolu mahiyetindedir. Bu niteliği nedeniyledir ki, Türk Boğazları’ndan geçiş ulusal değil, uluslararası düzenlemelere tâbidir.

Boğazlar’ın ekonomik ve ticari önemi: gerek Asya-Avrupa karayolu bağlantısının ve gerekse Karadeniz-Akdeniz deniz yolu bağlantısının ticari amaçlarla kullanılmasından ileri gelmektedir.

Napolyon Bonaparte: “O dar Boğazları Rusya’ya bırakmaktansa dünyanın yarısını bırakmayı yeğlerim.”
Çar I. Alexandre: “Coğrafya benim Boğazlara sahip olmamı emrediyor; eğer Boğazlar başkasının elinde ise kendi evimin sahibi olmam olanaksızdır.”

İstanbul’un fethinden bugüne kadar Karadeniz ve Türk Boğazları 21 adet ikili ve çok taraflı anlaşmaya konu olmuştur.

Birinci Dönem: Geçişin Osmanlı Devleti’nin tek taraflı tasarruflarıyla düzenlendiği ve 321 yıllık bir süreyi kapsar.
İkinci Dönem: Boğazlar’dan geçişin ikili andlaşmalarla düzenlendiği dönem 67 yıl devam etmiştir.
Üçüncü Dönem: Boğazlar’dan geçişin uluslararası bir nitelik kazandığı ve 165 yıldır devam eden dönem.

Fatih Sultan Mehmed, daha 1452 yılında Anadolu Hisarını tamir edip hemen karşısına Rumeli hisarını inşa etmesiyle Karadeniz’e geçen Venedik ve Ceneviz gemilerinden 300 akçe selamiyye vergisi almaya başlamıştır.
1774 tarihli Küçük Kaynarca Andlaşması’na kadar süren bu devrede uygulanan ve “İmparatorluğun kadim kaidesi” olarak telaffuz edilen genel rejim, Boğazlar’ın ve Karadeniz’in yabancı devletlerin ticaret ve savaş gemilerine kapalı olması ilkesiydi.

1736 yılında Azak Kalesi Ruslar’a terk edilerek Karadeniz’de ilk gedik verilir.
21 Temmuz 1774 tarihli Küçük Kaynarca Anlaşması ile Karadeniz Türk gölü olmaktan çıkar.

Boğazlar’ı bütün devletlerin ticaret gemisine açan 14 Eylül 1829 tarihli Edirne Andlaşması ile uluslararası bir mahiyet kazanmış ve “Boğazlar’ın kapalılığı” prensibi tarihe karışmıştır.

13 Temmuz 1841’de “Akdeniz ve Karadeniz Boğazları Hakkında Londra Sözleşmesi” ile Boğazlar’ın statüsü ilk defa çok taraflı uluslararası andlaşma ile düzenlenmiş…

İttifak Devletlerinin I. Dünya Savaşı’nı kaybetmesi üzerine (…) Çanakkale ve Karadeniz Boğazları’nın yabancı devlet gemilerine açılması ve Boğazlar’ın İtilaf Devletlerinin hâkimiyetine girmesi öngörülmüştür.

Lozan Barış Andlaşması’yla (…) Boğazlar’dan, barışta ve savaşta, denizden ve havadan geçiş ve ulaşım serbestliği ilkesi kabul edilmiştir. Böylece, Boğazlar’ın, 1841’den beri devam eden uluslararası statüsünü ve rejimini devam ettirmesi kararlaştırılmıştır.

Lozan Konferansı Türkler ile Batı medeniyeti arasında süregelen savaşın ve Şark Meselesi’nin en önemli ve kritik raundu gibidir.

Sevr Andlaşması’nın ilgili hükümleri ile karşılaştırılması:


Sevr
Lozan
Genel Prensip
Geçiş serbestliği
Geçiş serbestliği
Ticaret gemileri
Geçiş serbestliği
Geçiş serbestliği
Savaş gemileri
Geçiş serbestliği
(Tonaj sınırlaması olduğu halde) Geçiş serbestliği
Egemenlik
Müttefiklerin himayesi altında İstanbul’u Padişah’ın oturacağı başkent olarak Osmanlı’ya bırakmıştır. Boğazlar Bölgesi fiilen bir İngiliz, Fransız, İtalyan işgal bölgesi olmaktaydı.
Bölge yabancı askerlerden arındırılıyor. Geçiş rejimi Boğazlar Komisyonuna bırakılıyor.
Boğazlar Komisyonu
Türkiye üye değil. Türkiye MC’ne üye olduktan sonra bu Komisyona girebilecektir. Müttefik devletler temsilcilerinin her birinin ikişer oy hakkı olmasına rağmen Türkiye’nin bir
oy hakkı olacaktır. Komisyonun denetleme yetkisi Boğazlar’ın kıyı bölgesinde de geçerli. Komisyon üyelerinin diplomatik ayrıcalıkları ve dokunulmazlıkları var. Komisyonun, “özel bir bayrağı ve bütçesi var.
Komisyon Türk temsilcinin başkanlığında. Komisyonun görevi Boğazlar’ın suları üzerinde haber alma ve istatistikî bilgileri toplamak

Montrö Boğazlar Sözleşmesi Boğazlar bölgesinde Türkiye’nin egemenliğini kısıtlayan Lozan Boğazlar Sözleşmesi’nin yerine geçmek üzere yapılmıştır.

Sözleşme’nin amacı, “Boğazlar’dan geçişi ve gemilerin ulaşımını, Lozan Barış Andlaşması’nın 23’üncü maddesiyle tespit edilen prensibi, Türkiye’nin ve Karadeniz’e kıyıdaş devletlerin güvenliği çerçevesinde koruyacak biçimde düzenlemek” olarak belirlenmiştir.

Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile Boğazlar Komisyonu kaldırılmış ve Komisyonun yetkileri Türk Hükümeti’ne aktarılmıştır.
Sözleşme’ye ek Protokol’ün 1’inci maddesine göre Türkiye, Boğazlar bölgesini hemen yeniden askerleştirebilecektir.

Türk deniz kuvvetlerinin Boğazlar’dan geçişi konusunda, Sözleşme cins ve tonaj bakımından herhangi bir sınırlama getirmemiştir.

Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 15, Sayı: 2, 2013 (s. 123-169)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder