Tevhid-İ Efkâr Gazetesi Başyazarı Ebuzziya’yı Şark İstiklâl Mahkemesine Götüren Süreç
Belleten, Cilt: LXXXIII, S. 296, s.335-366
Aytekin Ersal
Mustafa Kemal Paşa, 6 Aralık 1922’de Halk Fırkası namıyla
bir parti kurmaya niyetlendiğini basına bildirmiştir. Partinin, 9 Eylül 1923’te
nizamnamesi kabul edilmiştir. Böylece A-RMHC, Halk Fırkasına dönüşmüştür. Sivas
Kongresi de partinin ilk kongresi olarak kabul edilmiştir.
Köklü dönüşümleri arzulamayan, muhafazakâr (…) bir seçkinler
grubu, Cumhuriyet’in ilanından itibaren dile getirdikleri rahatsızlıkları, 17
Kasım 1924’te, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasını (TCF) kurarak ortaya
koymuşlardır.
(kurucu kadronun basına verdiği bir tür “göz dağı”)
Siyasal ayrışmanın bir benzerinin basında da yaşandı…
Tanin, İkdam ve Tevhid-i Efkâr gazetelerinin yöneticileri 11
Aralık 1923 tarihinde, İstanbul’da kurulan İstiklal Mahkemesinde
yargılanmışlardır.
Velid Ebuzziya: Halk Fırkasının pek mühim bir noksanı vardır
ki; o da şimdiye kadar esaslı, etrafını cami, ağyarını mani bir program
neşretmemiş ve edememiş olmasıdır. / Tevhid-i Efkâr, 18 Teşrinisani 1924, s. 1.
İçimizde yeni ihtilallerden, ihtilal kanunlarının tatbiki
lüzumundan bahis edenler var… İhtilal kanunları ne demek? İnkılâpların en
büyüğü ve mübecceli olan hâkimiyet-i milliye idaresinin, idare-i müstebite yer
ine ikamesi kararını birlikte vermedik mi? / Tevhid-i Efkâr, 24 Teşrinisani
1924, s. 1.
Ebuzziya, iki parti arasındaki farkı ortaya koyarken hep
iktidarın milletin ekseriyetinden oy alamayacağı, politik gücün arkasına
yaslandığı, memurları baskıyla üye yaptığı tarzında değerlendirmelerde bulunur.
…seçmenlerin tamamına yakını memurdur ve iktidar partisinin
kontrolündedir. 1946’ya kadar uygulanan sistemde halk, vekilleri seçecek
seçmenleri (müntehibi sânîleri) seçmiştir. Muhalif olmayı zorlaştıran bu durum,
tek parti vesayetini de kolaylaştırmıştır.
Lozan Barış Andlaşmasını Türkiye’nin siyasi ve iktisadi
bağımsızlığının teminatı olarak görür.
“Dünyanın en güzel en şerefl i bir zaferini ihraz ettik.
İstiklal ve istikbalimizi temin hususunda kıymetçe zaferimizden pek de aşağı
kalmayan bir sulh akdine muvaff ak olduk…” / Tevhid-i Efkâr, 22 Teşrinisani
1924, s. 1.
Gençlik rehbersizdir. “Türklüğün mazisi ne olduğunu, atisi
ne olmak lazım geldiğini, İslam’ın en büyük ve yegâne hadim ve hamisi olan
Türklüğe tarihin ve mukadderatın daha ne vazifeler tahmil ettiğini…” anlatacak
bir düşünür ortalıklarda gözükmemektedir. / Tevhid-i Efkâr, 2 Şubat 1925, s. 1.
Ebuzziya’nın liberal, inkılâpçı, laik aydınlarla girdiği
tartışmalarda polemik yanının oldukça güçlü, felsefi derinliğinin ise
olabildiğince sığ olduğunu söylemek mümkündür.
Şeyh Sait İsyanı, 13 Şubat 1925’te patlak vermiştir.
Ebuzziya, isyanı, öncelikle “Musul meselesinden dolayı
İngiliz kışkırtması” şeklinde ele alır.
İngilizler bize karşı husumetlerinden bir zerresini
unutmamışlardır, hakkımızdaki imha siyasetlerinde eskisi kadar musırdırlar. / Tevhid-i
Efkâr, 23 Şubat 1925, s. 1.
Şeyh Sait’in bağımsızlığı hedeflemesi de İngiliz ve Fransız
etkisini göstermektedir.
5 Mart 1925: gazetesi kapatılmış, kendisi de Şark İstiklâl
Mahkemesine gönderilmiştir.
Suçsuz bulunmuş olmasına rağmen, uzun bir müddet yazı
hayatına ara vermek durumunda kalmasını, otoriter siyasetin muhalefete çektiği
sınırlarda, söyleyecek sözünün olmamasına bağlamak mümkündür.
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder