Musa Qasımlı - SSCB Halk Hariciye Komiseri G. Çiçerin’in
Lozan Konferansı Sırasında Moskova’ya Yazdığı Gizli Mektuplarda Sovyet-Türk
İlişkileri Meselesi
SSCB Halk Hariciye Komiseri Georgi Çiçerin fonunun bazı
materyalleri üzerindeki yasaklar, SSCB parçalandıktan sonra kaldırılmıştır.
İsmet İnönü ile yaptığı sohbetleri yazıya aktardığı
mektubunda Lozan Konferansı’nda Boğazlarla ilgili meselenin müzakeresi
sürecinden Rusya’nın uzaklaştırıldığını, İsmet İnönü’nün anlaşma taslağını
gizli şekilde kendisine verdiğini, gizli tutulmasını rica ettiğini vurgulayarak
şöyle devam ediyor: “O, iyi bir askerdir ve genel durumu iyi derecede biliyor,
ancak bir diplomat olarak daha çocuktur... Daha çok askerdir, diplomat değil.
Aldatması kolayca hissediliyor, yalan söyleyemiyor, yalan söylediğinde
kızarıyor”. Harp gemilerinin Boğazlardan geçmesinde kontrolün uluslararası
komisyona devredilmesinin Türklerin gözüyle sebeplerini açıklıyor. İngiliz ve
Fransız harp gemilerinin Boğazlardan geçmesinin Rusya açısından muhtemel sonuçlarını,
İsmet İnönü’ye açıkladığı hakkında bilgi veriyor.
Boğazlardan harp gemilerinin bırakılmasının Rusya’ya karşı
düşmanlık eylemi olduğunu hep söylediğini belirten Çiçerin, bu bilginin
Ankara’ya Büyükelçi Aralov’a verilmediğini tahmin ediyordu.
Çiçerine göre, Mustafa Kemal Paşa bununla muhalefeti
silahsızlaştırıyordu.
Çiçerin’e göre Boğazlara dair son proje, müttefiklerle
Türklerin ortak işi gibi görünüyordu.
Boğazlardan gemilerin geçmesine dair uluslararası komisyonun
kurulmasını öneren İsmet Paşa, bunun nedenlerini Çiçerin’e anlatmıştı.
İsmet Paşa, sadece askeri gemilerin geçmesini kontrol etmek
için uluslararası komisyon kurulmasını öneriyor, komisyonun diğer yetkilerinin
olmasını kabul etmiyorlardı.
İsmet Paşa Müttefiklerin Lozan Konferansı’nın çalışmasını
durdurmak istemelerini reddederek, “Ya savaş, ya da barış”, “Belirsiz durumun
devam etmesi Türkiye’yi yok edecektir” demişti. O, Ankara’da Musul’a dair
İngiltere ile görüşmelerin yürütülmesine dair haberi inkâr etmiştir.
İsmet Paşa’nın sözlerine göre, Amerikalılar Ermeni ocağının
kurulmasında ısrarlı olmamışlardı. Onlar bu talepte bulunurlarken, Türkler de
Chester ile konsessiyalarla ilgili yapılan konuşmaları durdurmuşlardı.
Çiçerin, İsmet Paşa’ya Osmanlı vezirlerinden birinin şöyle
bir fikrini söylemişti: Eğer bir gün yabancı gemiler Sultan sarayının önünden
geçerse, o zaman Türkiye’nin sonu gelir.
İngiltere, demilitarizasyon kontrolünün olmaması,
İstanbul’un ve boğazların toplu güvenliğine garanti verilmesi konusunda
Türkiye’ye taviz vermiştir. Fakat bilmiyorum, İsmet Paşa bunu neden benden
sakladı. İngiltere Lahey Uluslararası Tribunalını belirlemek talebinden de
feragat etmiştir. Türkiye kendi isteğine göre Avrupa hukukçularını davet
edebilir. Çiçerine göre, Paris’te İtilaf ülkeleri arasında görüş ayrılığı
Türklerin yararına olmuştur; hem İngiltere hem de Fransa Türklere taraf
koşuyor, onlara taviz veriyordu.
Çiçerin’e göre Kemalciler, Sovyetleri öncelikle izole halde,
ikincisi, Türkiye ile dostluğa götüren ilkesel Doğu politikasına daima sadık
kaldığını sanıyorlardı. Bu nedenle de Çiçerin’e göre, Türkler ne isterlerse
yapabileceklerini düşünüyorlardı…
Çiçerin’e göre, Curzon’un tüm politikası taviz vermekle
Türkiye’yi Rusya’dan ayırmaktı ve İngiltere’nin Boğazlar üzerinde kontrolden
vazgeçmesi büyük bir ödündü. Bu, aslında demilitarizasyonu hiçe indiriyordu.
Çiçerin 14 Ocak tarihli mektubunda Litvinov’a, şimdi ben
kesin eminim, Türkiye’nin Boğazlara dair pozisyonu konferansa birkaç ay kala
belirlenmiştir diye yazmıştır.
Gazeteler Curzon’un İsmet Paşa’ya gönderdiği mektubu
yayınlamışlardı. Mektuptan, İsmet Paşa’nın henüz konferans başlamadan önce
Musul meselesine dair Curzon’a ayrılıkçı görüşmeler yapmak teklifinde bulunduğu
belli oluyordu. Çiçerin, Biz düşünüyoruz ki İngilizler böyle ayrılıkçı
görüşmeleri önermişlerdir, İsmet Paşa şu anda da Musul meselesinin Lozan’da
çözümünde ve sözleşmeye dahil edilmesinde ısrar ediyor diye yazıyordu.
…kulislerde İngilizler ve Türkler, Musul meselesinin
Milletler Cemiyeti mandasında Türk Hükümetine verilmesi konusunda anlaşmaya
varmışlardı.
Sovyet Devleti’nin Müslüman dünyasında büyük yere sahip
olmasına, Doğu politikasında Türkiye ile bir arada olduğunu göstermekle onu
kullanmaya çalışmıştır. / (s. 55-73)
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder