Kırım Savaşı’nda (1853-1856) Karadeniz ve Boğazlar Meselesi
Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama
Merkezi Dergisi, Sayı: 23, 2008, s. 149-194
Erdoğan Keleş
Rusya, sıcak denizlere çıkışı bulunmayan bir ülkedir.
Osmanlı Devleti, İstanbul’a sahip olduktan sonra boğazları
tüm devletlerin harp gemilerine kapalı fakat ticaret gemilerine açık tutmuştur.
1833 Hünkâr İskelesi Antlaşması ile boğazları harp
gemilerinin geçişine açtırmayı başaran Rusya, 1841 Londra Boğazlar Sözleşmesi
ile bu hakkını kaybetmiştir. 1853’de başlayan Kırım Savaşı’nın en önemli
müzakere konularını, boğazların kapalılığı ve Karadeniz’in tarafsızlığı ilkesi
oluşturmuştur. 1856 Paris Antlaşması ile boğazların kapalılığı ve Karadeniz’in
tarafsızlığı bir kez daha teyit edilmiştir.
Osmanlı Devleti, boğazlar üzerindeki mutlak hâkimiyetini 18.
yüzyılın son çeyreğine kadar sürdürmüştür…
Rusya tarihte ilk defa olarak Karadeniz’de serbest ticaret imkânını
16 Kasım 1720 tarihinde imzalanan antlaşma ile elde etmiştir.
Karadeniz’deki Rus tüccarların statüleri 18 Eylül 1739
tarihli Belgrad Antlaşması ile ortaya konmuştur. Buna göre, Rusya Karadeniz’de
gemi bulundurmayacak ve Rus tüccarları Osmanlı Devleti gemileri ile ticaret
yapabilecekti.
Rusya, 1768 senesinde Osmanlı Devleti’ne karşı savaş açtı.
…bir Rus filosu 1770 senesinin ilkbaharında (İngiltere’nin
teşvik ve yardımı ile) Akdeniz’e gelerek Ege Denizi’ne doğru ilerledi.
Rus filosu, 7 Temmuz 1770’de Çeşme körfezindeki Osmanlı
donanmasını yakmıştır.
Rusya, uzun mücadeleler sonunda 1771’de Kırım’ı ve Kefe’yi
işgal etmiştir. Dolayısıyla Rusya, Kırım’a ayak basmak ve Kefe’yi işgal etmek
suretiyle Karadeniz’de stratejik iki noktayı ele geçirmiştir.
Savaş sonunda 12 Temmuz 1774’de Küçük Kaynarca Antlaşması
imzalanmıştır. Tarihte ilk defa olarak bu antlaşmanın 11. maddesi ile Rusya,
Karadeniz’de kendi harp ve ticaret gemilerini inşa etmek ve ticaret gemilerinin
boğazlardan serbestçe geçiş yapabilmesi hakkını elde etmiştir. Fakat Osmanlı
Devleti, hiçbir zaman Rus ticaret gemilerinin boğazlardan geçişine müsaade
etmemiştir
22 Haziran 1783’de ilk Türk-Rus Ticaret Antlaşması
imzalandı. 1740 Fransız kapitülasyonları örnek alınarak hazırlanan bu
antlaşmaya göre; Rus ticaret gemilerinin boğazlardan serbestçe geçişlerine ve
aynı şekilde Rus limanlarına gidecek yabancı ticaret gemilerinin de geçişlerine
müsaade edildi.
Rusya, 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması ile Kırım’ın
bağımsızlığını elde etmesini sağlamıştı. Rusya bununla yetinmeyerek Çar II.
Katerina zamanında 1783 senesinde Kırım’ı kendi topraklarına kattı.
Rusya’nın Kırım’ı ilhak ettiğini ilan etmesinden sonra
Fransa Kralı XVI. Louis’in nazırlarından Vergennes ilk defa Karadeniz’in
tarafsız hale getirilmesi fikrini ortaya attı.
Rusya’nın hızlı şekilde Osmanlı Devleti’ne karşı başarılar
ve pek çok imtiyazlar elde etmesi, İngiltere’nin dikkatini çekmeye başladı.
İngiltere Başvekili William Pitt Rusya’nın Osmanlı
Devleti’ni yutmak üzere olduğunu ve bu nedenle Osmanlının toprak bütünlüğünün
korunması yönünde 29 Mart 1791’de İngiltere Parlamentosu’nda bir konuşma yaptı.
I. Napolyon’un 1798’de Mısır’ı işgali üzerine Osmanlı
Devleti, Rusya’dan yardım istemek zorunda kaldı. Bunun üzerine Eylül 1798’de
bir Rus filosu İstanbul’a gelerek demir attı.
Böylece tarihte ilk defa olarak Rus harp gemilerinin boğazlardan
geçerek Akdeniz’e açılmaları resmen kabul edilmiş olduğu gibi boğazlar, Osmanlı
Devleti ile Rusya’nın ortak taahhüdü altına girdi.
23 Eylül 1805 tarihinde imzalanan “tedafü-î ittifak”
antlaşmasının 7. maddesi ile Rus harp gemilerinin boğazlardan geçişi hakkı
kabul edilirken diğer devletlerin harp gemilerinin geçişine kapalı kalacaktı.
Ayrıca boğazlara yönelecek bir saldırıya karşı iki devlet müştereken karşı
koyacaktı.
1805 senesinde Rus-Fransız harpleri başladı.
Osmanlı Devleti 1805’de yenilenmiş olan 1798 antlaşması ile
kendisini Rus vesayeti altında hissediyor ve bu durumdan kurtulmak istiyordu.
1798 ve 1805 antlaşmaları gereğince Rus harp gemilerine açık
olan boğazlardan gemi geçişlerine izin verilmedi. Rusya, bu durumun
antlaşmalara aykırı olduğunu ileri sürerek 16 Ekim 1806’da Osmanlı Devleti’ne
harp ilan etti.
Savaş sonunda Fransa ile Rusya arasında Tilsit’te başlayan
barış görüşmelerinde I. Napolyon, Rusya’yı İngiltere’ye karşı kullanmak için
Osmanlı Devleti’ne karşı olan niyetlerini gündeme getirdi.
Pazarlığın hareket noktasını “İstanbul şehri ile İstanbul ve
Çanakkale boğazları” teşkil ediyordu. (bu görüşmelerden Boğazlar paylaşılamadı)
(daha sonra tekrar masaya oturdular) Paylaşımın ön
görüşmeleri 4 Mart 1808’de Petersburg’da Fransız Sefir Caulaincourt ile Rus
Hariciye Nazırı Ruminantsov arasında başladı. Bu görüşmelerin de ana konusunu
İstanbul ve boğazların kimin himayesinde kalacağı konusu oluşturmuştur.
(Ruslar Boğazları istiyor, eğer bu olmazsa) İstanbul serbest
şehir olmalı ve milletlerarası bir hükümetin denetiminde olmalıdır.
24 Haziran 1808’de yapılan son görüşmede de bir sonuca
varılamadı.
(Bu süreçlerin sonunda Osmanlı Devleti İngiltere’nin etkisi
altına girdi.)
Rusya’nın, 1798 ve 1805 antlaşmaları ile boğazlar üzerinde
elde ettiği avantajlı konum İngiltere’yi harekete geçirmiştir.
İngiltere ile Osmanlı Devleti arasında 5 Ocak 1809’da bir
ittifak antlaşması imzalandı. Antlaşmaya göre boğazların barış zamanında tüm
devletlerin harp gemilerine kapalı olması ilkesi benimsendi. Bu tarihten sonra
“boğazlar meselesi” uluslararası bir nitelik kazandı.
İngiltere ve Osmanlı Devleti bundan sonraki süreçte
“boğazlar meselesinde” daima birlikte harekete edeceklerdir.
Çar I. Aleksandr’ın siyasi ricalinden Kont Victor Kotchoubey
(Koçubey) tarafından 1802 senesinde sunulan bir layihada, boğazların Osmanlı
Devleti gibi zayıf bir devletin elinde kalmasının Rusya’nın çıkarlarına uygun
olduğu ve bu suretle Osmanlı Devleti üzerinde himaye bile kurulabileceği ifade
edilmiştir.
Rusya ile Osmanlı Devleti arasında devam eden savaş sonunda
16 Mayıs 1812 tarihinde Bükreş Antlaşması imzalandı.
…Bu antlaşma ile Rusya, sadece Karadeniz’de harp gemisi
bulundurma hakkını elde etmiş, ancak boğazlardan serbest geçiş hakkına sahip
olamamıştır.
Çar I. Nikola, 1822’de başlayan Mora isyanına destek
vermiştir.
Rusya, ticaret gemilerinin boğazlardan serbestçe
geçebilmeleri ve Rus limanlarına gelecek yabancı gemilere de bu hakkın
verilmesini teklif etti. Tam da Yeniçeri Ocağı’nın kaldırıldığı (Haziran 1826)
bir dönemde gelen bu isteği Sultan II. Mahmut kabul etmek zorunda kaldı.
Rusya, Mora isyanı ile başlayan Osmanlı-Yunan Savaşı’na
iştirak etmiş ve Osmanlı birliklerini ağır bir yenilgiye uğratmıştı.
20.000 kişilik bir Rus ordusu İstanbul açıklarında
beklerken, Karadeniz filosu İstanbul Boğazı’nda dolaşmakta, Çanakkale Boğazı
yakınlarında ise başka bir Rus filosu bulunmaktaydı.
Çar I. Nikola, “Şark meselesi ile ilgili özel bir komisyon”
kurarak çözüm önerisi sunmalarını istedi. D. V. Daşkov tarafından oluşturulan
komisyon şu öneriyi sunmuştur: “Daha uygun bir komşuluk yapamayacağı ve
yıkılmasının tüm dünya barışına ve Avrupa’daki düzene ağır darbeler indirme
ihtimalinden başka Rusya’yı zor duruma sokacağı göz önünde bulundurularak
Rusya, Osmanlı İmparatorluğu’nun muhafaza edilmesini istemek zorundadır.”
14 Eylül 1829’da imzalanan Edirne Antlaşması ile Rusya,
boğazlardan ticaret gemilerinin serbestçe geçişi ilkesini bir kez daha teyit
ettirmiştir.
1832’de Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’nın isyanı ile Sultan
II. Mahmut Rusya’dan yardım istemek zorunda kalmıştır. Çar I. Nikola’nın
gönderdiği donanma ve askerler Şubat 1833’de ilk defa olarak İstanbul’a ayak
basmıştır.
İngiltere ve Fransa, Mısır isyanının son bulması üzerine Rus
birliklerinin boğazlardan çekilmesini istediler. Rusya ise yardımlarının mükâfatını
almak için Osmanlı Devleti ile 8 Temmuz 1833 tarihli Hünkâr İskelesi
Antlaşması’nı imzaladı. Süresi 8 yıl olan antlaşmanın gizli bir maddesine göre
boğazlar bir harp durumunda diğer devletlere kapalı ancak Rusya’ya açık hale
getirildi.
Mayıs 1838’de ikinci Mısır meselesinin patlak vermesi
üzerine boğazlar meselesi tekrar gündeme geldi.
15 Temmuz 1840 tarihli Londra Mukavelesi ile Mısır isyanının
bastırılması ve boğazların kapalı hale getirilmesi ilkesi benimsendi.
27 Kasım 1840 tarihli İskenderiye Antlaşması ile Mısır
meselesine son verilirken; Avrupa devletleri 13 Temmuz 1841’de Londra Boğazlar
Sözleşmesi’ni imzaladılar. 1833 Hünkâr İskelesi Antlaşması’na son veren bu
antlaşma ile boğazlar eskisi gibi ticaret gemilerine açık, harp gemilerine
kapalı hale getirildi.
Fransa ile Rusya arasında eskiden beri süre gelen Kudüs’teki
Kutsal Yerler’in bakım ve onarımına dair hak ve imtiyaz elde etme mücadelesi
1850 tarihinde yeniden alevlendi.
(Bu anlaşmazlık) Kırım Savaşı’na (1853-1856) neden oldu.
Rusya, Fransa ve Osmanlı Devleti arasında 1850-1853
senelerinde devam eden müzakerelerde Kudüs Meselesi’nde istediğini elde
edemeyen Çar I. Nikola, verilen kararları kendisine hakâret olarak algılayarak
Odesa’da seferberlik ilan ettiği gibi Sultan Abdülmecit’in gözünü korkutmak
amacıyla Bahriye Bakanı Prens Mençikof’u fevkalade elçi olarak İstanbul’a
gönderdi.
İngiltere maslahatgüzarı Colonel Rose, hükümetine dahi
danışmaksızın Malta’da bulunan Amiral Dundas’a Akdeniz donanmasını Çanakkale
önlerine getirmesi için 6 Mart 1853’de emir verdi. Aynı şekilde Fransa
maslahatgüzarı M. Benedetti ise hükümetinden Toulun’da bulunan Akdeniz
donanmasının derhal Ege Denizi’ne gönderilmesini talep etti.
Prens’in 21 Mayıs 1853’de diplomatik ilişkileri keserek
sefaretini terk etmesiyle beraber Rusya, Osmanlı Devleti sınırlarına asker ve
donanma yığmaya başladı.
Osmanlı Devleti 26 Mayıs 1853’de, 1841 Londra Boğazlar
Sözleşmesi’nde imzası olan Avusturya, İngiltere, Fransa ve Prusya sefaretlerine
kendini korumak amacıyla Tuna kıyıları, Anadolu sahilleri ve boğazlarda askeri
tedbirler almaya başladığını ve bu konuda kendisine hak vereceklerini ümit
ettiğine dair bir nota verdi.
İngiliz hükümeti, 2 Haziran’da donanmanın Malta’dan Beşike
Körfezi’ne gitmesine dair emir verildi.
Çar, 31 Mayıs 1853 tarihinde verdiği son bir nota ile Prens
Mençikof’un teklif ettiği taleplerin sekiz gün içinde kabul edilmesini, aksi
takdirde Memleketeyn’i işgal edeceğini bildirdi.
Mustafa Reşid Paşa, 16 Haziran’da verdiği cevapta bu
istekleri bir kez daha reddetmiştir.
Rusya ordusu General Prens Gorçakof’un komutasında 22
Haziran tarihinden itibaren bu toprakları işgale başlamış ve 2 Temmuz tarihinde
Prut nehrini geçerek 35.000 asker ile Memleketeyn’i işgal etmiştir.
İngiliz ve Fransız donanmaları Kasım ayının ilk günlerinde
Büyükdere limanına demir attılar.
Rus Çarı I. Nikola’nın, Osmanlı limanlarına ve gemilerine
saldırılmamasına dair yayınladığı talimata aykırı olarak Nahimov idaresindeki
bir Rus filosu, 30 Kasım 1853 tarihinde Karadeniz’de devriye görevini ifa eden
ve fırtına nedeniyle Sinop limanına sığınmış olan Osman Paşa idaresindeki 12
gemiden oluşan bir Osmanlı filosuna saldırarak yok etmiştir.
Sinop baskını İngiltere ve Fransa’nın harekete geçmesini
sağladı.
Verilen talimata göre, İngiliz ve Fransız donanmaları
Karadeniz’de gezen Rus gemilerine saldırabilecekler ve Rus limanlarına
girebileceklerdi. Lord Stratford uzun bir bekleyişten sonra nihayet 31 Aralık
1853’de donanmaların Karadeniz’e çıkmasına dair emir verdi.
İngiltere ve Fransa hükümetleri 27 Şubat 1854 tarihinde
Rusya’ya verdikleri bir nota ile 30 Nisan’a kadar Memleketeyn’i tahliye
etmesini aksi takdirde savaş ilan edeceklerini bildirdiler. Ancak Çar, 19 Mart
tarihinde bu notaya cevap bile vermekten imtina ettiğini bildirdi.
İngiltere Hariciye Bakanı Lord Clarendon ve Fransız Kont
Walewski’nin imza koyduğu 6 maddelik bir ittifak anlaşması yapıldı (Şubat
1854). Buna göre, her iki devletin de amacı Avrupa’nın asayişini korumak ve
Osmanlı toprak bütünlüğünü muhafaza etmektir. Bunu sağlamak için de Rusya’ya
karşı her türlü tedbiri alacaklarını beyan ettiler.
Osmanlı Devleti, kendi toprak bütünlüğünün korunmasına
yönelik olarak üçlü bir ittifak antlaşması yapılması için resmen müracaat etti.
…üç devlet arasında 12 Mart 1854 tarihinde bir ittifak
antlaşması imzalandı.
27 Mart 1854’te Fransa ve 28 Mart 1854 tarihinde ise
İngiltere Rusya’ya resmen savaş ilan ettiler.
(Haziran 1855’e kadar Viyana’da toplanan taraflar arasında
görüşmeler yapıldı, müspet bir sonuç alınamayınca askeri harekâta geçildi.)
4 Haziran 1855’de dağılması üzerine İngiltere, Fransa ve
Osmanlı Devleti devam eden Sivastopol kuşatmasına hız verdiler. Rusya’nın savaş
meydanında ağır bir yenilgi almadan kendi isteklerini kabul etmeyeceği
görüşünde birleşen müttefiklerin saldırıları neticesinde Rusya, Eylül 1855’de
Sivastopol şehrini terk etmek zorunda kaldı.
Bu gelişme üzerine (…) İngiltere, Fransa, Avusturya, Rusya
ve Osmanlı Devleti’nin murahhasları Viyana’da bir araya gelerek 1 Şubat 1856
tarihinde müzakerelerin başlamasına dair protokolü imzaladılar.
Savaş sonunda imzalanan 30 Mart 1856 tarihli Paris
Antlaşması ile boğazların kapalılığı ilkesi bir kez daha vurgulandı:
Madde 10: Akdeniz ve Karadeniz boğazları tüm yabancı
devletlerin harp gemilerine eski antlaşmalar gereğince (13 Temmuz 1841 Londra
Boğazlar Sözleşmesi) tamamen kapalı kalacaktır. Yani, “Osmanlı
İmparatorluğu’nun esasat-ı kadimesindendir.”
Madde 11: Karadeniz tarafsız olarak tüm devletlerin ticaret
gemilerine açıktır. Ancak, Karadeniz’in tüm sahilleri ile limanları Osmanlı ve
Rusya Devleti’nin olduğu gibi (belirlenecek şartlar dışında) diğer tüm
devletlerin de harp gemilerine kapalıdır.
Madde 13: Karadeniz’in tarafsızlığı kabul edildiğinden Rusya
ve Osmanlı Devleti, Karadeniz sahillerinden hiçbir harp tersanesi yapmayacağı
gibi mevcut olanları da yıkacaklardır.
Madde 15-19: Tuna Nehri’nin ortak kullanımı için kıyısı olan
devletler tarafından daimi bir komisyon kurulacaktır. Bu komisyon Tuna
Nehri’ndeki seyr-i sefayini düzenleyecektir.
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder