2 Ağustos 2019 Cuma

Boğazlar Komisyonu’nun Kuruluşu Ve Faaliyetleri (1924-1936)


Boğazlar Komisyonu’nun Kuruluşu Ve Faaliyetleri (1924-1936)

Public and Private International Law Bulletin, Volume: 37, Issue: 1, 1-28

Lozan Antlaşması’nın ekinde yer alan Boğazlar Mukavelesi Türkiye’nin mutlak hakimiyetini zedeleyebilecek hükümler içermesine rağmen imzalanmış ve onaylanmıştır. Bu bağlamda en çok dikkat çeken hüküm uluslararası karaktere sahip Boğazlar Komisyonu’nun kurulmasına ilişkindir.

Bulgaristan’ın savaştan çekilmesi neticesinde müttefikleri ile irtibatı kesilen Osmanlı Devleti Mondros Mütarekesi’ni imzalamak zorunda kaldı.
İtilaf Devletleri mütarekeye ve devletlerarası hukuka aykırı biçimde Çanakkale, Gelibolu ve İstanbul’u fiilen işgal ettiler.

11 Aralık 1919 tarihinde İngiliz ve Fransız başbakanları riyasetindeki heyetler Londra Konferansı’nda Milletler Cemiyeti himayesi altında İstanbul ve Boğazlar bölgesinde uluslararası bir devlet kurmaya yönelik bir proje müzakere edildi.
Fransızların, Milletler Cemiyeti himayesi altında kurulması tasarlanan “İstanbul ve Boğazlar Devleti”nin İngiliz hegemonyasına girebileceğini sezerek muhalefete geçmeleri üzerine İngilizler sömürgelerindeki Müslümanlardan gelebilecek tepkileri de göz önünde bulundurarak projeyi askıya aldılar.

Sevr Antlaşması’nda Boğazlar Komisyonu’nun kurulmasına karar vermişlerdi. Boğazlar Komisyonu ayrı bir bayrağa, bütçeye ve inzibat kuvvetlerine sahip olabilecekti. Bu yönüyle Boğazlar Komisyonu adeta bir devletin niteliklerine sahip olacak, Türkiye’nin bölge üzerindeki hâkimiyeti ancak sembolik bir şekilde devam edebilecekti.
İtilâf Devletleri, 13 Mayıs 1921 tarihinde Türk-Yunan Savaşı’nda tarafsızlıklarını açıklayarak İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının etrafında bulunan araziyi tarafsız bölge olarak ilan ettiler.
Türk Boğazlarında tarafsız ilan edilen bölgeyi tanımayan TBMM, İzmir’in geri alınmasından sonra Çanakkale ve İzmit üzerinden Boğazlar bölgesine yönelik bir kuşatma harekatı başlattı.
İngilizler, sömürgelerinden takviye kuvvet getirmeye karar verdiler. Yeni Zelanda dışındaki sömürgeler bu çağrıyı geri çevirdiler.
İngilizler bu kez Yunanistan dışında Balkan devletlerinden destek istemeyi düşündüler fakat sonuç alamadılar.
Son çare olmak üzere İngilizler İstanbul, Kıbrıs, Malta ve Mısır’daki kuvvetlerini Çanakkale ve İzmit’e sevk etmeyi planladılar ancak boşaltılan bölgelerde güvenlik zafiyeti oluşacağından mütevellit bundan da vazgeçtiler.
Öte yandan savaş ekonomisi dolayısıyla İngiliz kamuoyunda da yeni bir savaşa karşı sesler yükselmeye başlamıştı. Boğazlar bölgesinde takviye edilemeyen İngiliz birliklerinin Türk ordusunun karşısında tutunamayacakları da belliydi.

TBMM ise Boğazlar bölgesini işgalden kurtarabilecek bir donanmaya sahip olmadığı gibi İstanbul ve Trakya’da isyan çıkarabilecek düzeyde bir teşkilatlanma gerçekleştirememişti.

Bunlardan başka askerî başarıdan sonra siyasî, sosyal ve ekonomik alanlarda reformlar gerçekleştirmek istenildiği için işgal altındaki İstanbul ve Boğazlar bölgesinin sulh yoluyla bir an önce geri alınması daha uygun bulunuyordu. İşte bu düşüncelerle taraflar Çanakkale Krizi adı verilen bu bunalım dönemini Mudanya Mütarekesi’ni imzalayarak sona erdirdiler.

Boğazlar Mukavelesi’ne göre bir devletin Karadeniz’e doğru Boğazlardan geçirebileceği âzami kuvvetin miktarı; Karadeniz’e sahildar devletlere mensup ve geçiş esnasında Karadeniz’de mevcut en kuvvetli donanmanın âzami kuvvetinin toplam miktarını aşmayacaktı. Bu noktada Boğazlar Komisyonu’nun vazifesi, her yılın Ocak ve Temmuz aylarının birinci günü, Karadeniz’e sahildar devletlerden bilgi almak…

Milletler Cemiyeti’ne vazifesinin icrasına ilişkin ve ayrıca ticaret, geçiş ve geliş-gidiş bakımlarından yararlı tüm bilgileri içeren bir rapor sunacaktı.

Boğazlar Komisyonu bir Türk temsilcisinin başkanlığında Fransa, İngiltere, İtalya, Japonya, Bulgaristan, Yunanistan, Romanya, Sovyet-Rusya ve Sırp-Hırvat-Sloven Devletleri temsilcilerinden oluşacaktı.

Lozan Antlaşması’yla böyle bir uluslararası komisyonun varlığına izin verilmesi Türkiye devletinin tam hakimiyet anlayışını zedelemekteydi.

Boğazlar Mukavelesi’nin onaylanmasının ardından Türkiye, Boğazlar Komisyonu için İstanbul Karaköy’de bulunan Tophane Kasrı (Köşkü)’nü idarî bina olarak tahsis ederken, Tümamiral Hüseyin Vasıf (Temel) Paşa’yı Boğazlar Komisyonu Başkanı olarak atadı.
Komisyon 25 Ekim 1924 tarihinde toplantılara başlayabildi.
Sovyet-Rusya ve Sırp-Hırvat-Sloven Devleti antlaşmayı onaylamadıkları için Komisyon’a üye atamadılar.
Bilhassa bölgesel ve uluslararası bir güç olarak Sovyet-Rusya’nın antlaşmayı onaylamaması Türk Boğazlarının geleceği hakkında endişelere neden olmaktaydı.

Boğazlar Komisyonu’nun kuruluşundan itibaren limanlarda bir takım sorunlarla karşılaşan yabancı tüccarlar ve gayri müslimler Komisyon’a şikayette bulunarak Türk makamları üzerinde baskı yaratmayı düşündülerse de Komisyon’daki Türk başkanın ağırlığını koymasıyla Komisyon’un vazifesi haricindeki işlerle meşgul olması engellenebildi.

1925 yılı başlarında Boğazlar Komisyonu Başkanı Vasıf Temel Paşa’nın tüm engelleme çabalarına rağmen Komisyon’un yabancı üyelerin desteğiyle, bir “alamet-i farika olmak üzere” Komisyon’a mahsus bir bayrak tespit edilerek toplantıların yapılacağı gün Tophane Kasrı’na asılmasına karar verildi.
Yabancı temsilcilerin, bayrağın toplantının yapılacağı günlerde asılmasında ısrar edeceklerini bildirmeleri üzerine Vasıf Paşa başkan sıfatıyla bütün mesuliyeti üzerine alarak bayrak asılmasına engel oldu.
Neticede Komisyon üyeleri bu kararlı tutum karşısında geri adım atmak zorunda kaldılar.
Boğazlar Mukavelesi’nin sağlık denetimine ilişkin hükümleri de Boğazlar Komisyonu tarafından suistimal edilmek istendi. Oysa Boğazlar Komisyonu, savaş gemilerinin Boğazlardan geçişini gözetlemekle yükümlü kılınmış idi.
…ilgili devletler, bu ve türevi meselelerin Boğazlar Komisyonu’nda görüşülmesini sağlayarak Boğazlar Mukavelesi’nde açıkça belirtilmeyen hususları Türkiye’ye kabul ettirmeyi hedefliyorlardı.
İngiltere’nin tavrına karşın Sovyet-Rusya’nın deniz kuvvetleri hakkında malumat vermemesi nedeniyle Boğazlar Komisyonu vazifesini yapmakta zorlanıyordu. Türk Hükûmeti’nin aracılığıyla bu mesele çözüme kavuşturulabildi. Sovyet-Rusya gerekli malumatı Boğazlar Komisyonu’na değil Türkiye’ye verecekti.

1929 yılı içerisinde İtalya’ya ait 21 savaş uçağı Boğazları geçmek amacıyla Boğaziçi’ni takip ederken 13 tanesi de aldıkları emre uygun olarak Marmara ve İzmit yarımadası üzerinden uçarak bu filoya katılmışlardı.
Komisyon, Karadeniz’de Sovyet-Rusya’nın o tarihte 21 talim deniz uçağına sahip olması hasebiyle 34 İtalyan deniz uçağının bulunmasının Karadeniz’de dengeyi bozduğu kanaatindeydi.
Komisyon bu meseleyi Milletler Cemiyeti’ne havale etti. Milletler Cemiyeti Genel Sekreterliği meseleyi Boğazlar Komisyonu’na havale etmeyi kararlaştırdı.

Sovyet-Rusya Baltık denizindeki donanmasını Karadeniz’e nakletmeye devam etti.
Romanya, bu yığınağın kendisine karşı yapıldığını ileri sürerek Boğazlar Komisyonu’ndaki temsilcisi aracılığıyla protestosunu dile getirdi.

1932 yılında Milletler Cemiyeti’ne üye olduktan sonra Türkiye, Batı’ya entegrasyon sürecini hızlandırırken (…) Boğazlarla ilgili taleplerini gündeme getirdi.

Türkiye 1933 ve 1935 yıllarında Cenevre’de düzenlenen silahsızlanma konferanslarında, değişen koşullar ve güvenlik zafiyetini gerekçe göstererek Boğazlar Mukavelesi’nde tadilat teklifini gündeme taşıdı. …bu teklif, İngiliz ve Fransızlar tarafından kabul edilmedi.
İtalya, Almanya ve Japonya’nın izledikleri yayılmacı politikaları gerekçe gösteren Türkiye 10 Nisan 1936 tarihinde verdiği nota ile taleplerinde ısrarcı ve kararlı olduğunu gösterdi ve Montrö Boğazlar Konvansiyonu ile hedefine ulaştı.
Türk Boğazlarında uluslararası kontrol dönemi sona erdi.

Montrö Boğazlar Konvansiyonu’nun imzalandığı tarihte Boğazlar Komisyonu yaz tatili nedeniyle çalışmalarına ara vermiş durumdaydı.
Boğazlar Komisyonu 3 Ağustos 1936 tarihinde olağanüstü toplantıya çağrıldı ve
İngiliz üyenin yaptığı açıklamaların ardından Komisyon’un bir ay sonra tasfiye işlemlerine başlaması kararlaştırıldı.
10 Eylül 1936 tarihinde Boğazlar Komisyonu Başkanı Mehmet Ali Talay, Montrö Boğazlar Konvansiyonu gereğince Komisyon’un işlerinin bundan böyle Türk Hükûmeti tarafından görüleceğinden Komisyon’un mesaisine nihayet verildiğini Milletler Cemiyeti Genel Sekreterliği’ne iletti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder