2 Ağustos 2019 Cuma

Sovyet Rusya - Türk Notaları Aydınlığında Türk Boğazları


Sovyet Rusya - Türk Notaları Aydınlığında Türk Boğazları

Cemil Bilsel,1948
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, Cilt: 14, S: 1-2, s.3-23

Potsadam görüşmelerinde gene) barış meselesine bağlanmak istenilen Türk boğazları için Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Sovyet Rusya ile Türkiye Cumhuriyeti arasında notalar teati edildi.

Türk Boğazları için 19. yüzyılda üç konferans toplandı. 1841 Londra, 1856 Paris, 1871 Londra Boğazlar sözleşmesi.
Türk Boğazları, Birinci Dünya Harbinde başlıca amaçlardan biri oldu ve dünya ölçüsünde bir önem aldı. Bundan ötürü de dünya barış konuları arasına girdi.
1923 Lozan Boğazlar sözleşmesi, Montrö konferansında değiştirildi.
1936 Boğazlar sözleşmesine bugünkü rejim kuruldu. Sovyet Rusya bu rejimin harp içinde iyi işi enediğini ileri sürerek değiştirilmesini istedi.

Devletler Hukukunda Türk Boğazlarının durumuna temas eden veya bunlar üzerine kitap veya etüd yazan bilginlerin çoğu, bunları Çanakkale ve İstanbul boğazı adı ile anarlar, kimi de Türk boğazlan adı ile incelerler.

Eğer boğaz tek bir devletin top menzili içinde bulunursa bu devlete bağlı ve topraklarının parçalarından sayılır... Bu suretle Türk topraklarıyla çevrili olan İstanbul ve Çanakkale boğazları Türk boğazları sayılmıştır. / Traité de droit international, Cilt 1, s. 506

Montrö Konferansı
Hukukta kaide koyan andlaşmalar zıt menfaatleri uzlaştırmaktan ziyade birbirine benzeyen menfaatleri düzenler. Boğazlar işinde menfaatlerin birbirine zıtlığı giderilerek yeni kaideler konmuştur. Durumun icaplarına bugünkü şartlarda en uygun olanları kabul edilmiştir.

(İstiklal Harbi döneminde) Sovyet Rusya da güç durumda idi. Müttefik devletlerin Rusya’ya karşı girişlikleri harekete, Türkiye de katılsa, Rusya’daki Türklerin de ayaklanmasıyla Sovyet rejimi devrilebilirdi. Bunu en iyi anlayan Lenin, heyetimizle görüştü ve dışişleri komiseri Çiçerin'in çıkardığı güçlükleri yenerek 16 Mart 1921 anlaşmasının imzalanabilmesini sağladı.

Türk - Rus dostluğu (…) ikinci dünya harbinin banladığı tarihe kadar devam etti.

Boğazların Önemi
Türk boğazları iki işlek deniz arasında tek geçinir. Asya ile Avrupa’yı birleştiren bu geçitler dardır, aynı devletin toprakları içindedir, savunmaya gayet elverişlidir, Net eki m en kuvvetli donanmalar bunlardan geçememiş, en kudretli ordular bunları ele geçirememiştir, öbür yandan boğazlar şark meselesi denilen dünya politika meselesinin dönüm noktasıdır.

Rusya’nın en işlek limanları Kara denizdedir. Lozan konferansında Çiçerin Rus buğdaylarından yüzde 70’inden fazlasının boğazlar yoluyla dünya pazarlarına ulaştığını söylemişti.
Beyaz Rusların 1919 da Paris Barış Konferansına verdikleri muhtıraya göre. Rus petrollerinin yüzde 88’i, manganezinin yüzde 93’ü, demirinin 61’i boğazlardan geçer, bütün Rus deniz ihracatının yüzde 54’ü bu yoldan yapılır.

Sergey Goryanof bütün şark meselesini Rusya için şu sözlerle özetler; “Boğazlar kimin elindedir? Akdeniz’e, ılık denize çıkmak meselesi herhangi bir Rus hükümeti için geçici bir amaç değildir ve olamaz. Onun önüne bu temelli meseleyi her lâhza koyan coğrafi şartlardır” diyor.

…boğazlar Türkiye için menfaat değil, varlık, egemenlik ve güvenlik meselesidir. Beş asırdan beri Türkiye’nin bütün güvenliği ve varlığı boğazlara bağlanmıştır. Boğazlarla en ilgili devlet Türkiye’dir, Boğazlar Türk toprakları içindedir ve ülkesi bunlarla bir birlik olur.
Lord Curzon, boğazlardan geçen gemilerden yüzde 20’sinin Karadeniz’de kıyısı olan devletlere ve yüzde sekseninin öbür devletlere ait olduğunu söylemişti. Bu söz boğazlarda ve Karadeniz’de başka memleketlerin ne büyük ekonomik menfaatleri olduğunu göstermeğe yeter. Boğazlar meselesini milletlerarası yapan bu menfaatlerdir.

Romanya Lozan konferansında Karadeniz’in bitaraflaştırılmasını isteyecek kadar ileri gitmiş, Montrö konferansında Boğazları Romanya’nın ciğerleri diye vasıflandıran Titulesku da davasını Türk tezine bağlamıştır,

Boğazlar Meselesinin Tarihçesi
Birinci devre: 1475 - 1841. Mutlak kapalılık.
Türkler Çanakkale boğazının iki kıyısını 1356 da. İstanbul boğazının iki kıyısını 1453 de, Karadeniz’in bütün kıyılarını da 1475 de ele geçirdiler.

Rusya Karadeniz’e indikten sonra (1696 - 1774) Rusya’nın ve bütün milletlerin ticaret gemilerine geçiş sağlandı.
1809 andlaşmasının 11’inci maddesinde boğazların barış zamanında yabancı devletlerin harp gemilerine kapalı olacağı ve İngiltere’nin de buna uyacağı kaydedilmiştir.
Rusya ile yapılan 1798, 1805 ve 1833 ittifak andlaşmaları Rus harp gemilerine ittifak müddet ince imtiyazlı durum vermişti.
Çar Birinci Nikola 1833’de Osmanlı padişahına yolladığı mektupta şöyle diyor: «Devletinizin huzur ve refah içinde yaşaması ancak Rusya’nın dostluğuna güvenebilmesi ile mümkündür. Ancak bunun hakkınızda selâmet verici olabilmesi için kayıtsız şartsız güven göstermeniz gereklidir.”
Rus dış bakam Nesselrode de bu ittifak münasebet ile şöyle yazıyor: “Bu ittifak sayesinde Türkiye’de bir miktar asker bulundurmamız meşru olacak ve bu suretle vukuat sahnesine herkesten önce yetişmek ve şark meselesine İster Türkiye’nin devamını mümkün sayalım, ister bu devletin inkırazını kaçınmaz bilelim, dalma hâkim olmak, başka bir deyimle bu meseleyi kendi emel ve menfaatlerimize göre işlerliğimiz yolda çözmek imkânı elde edilecektir,” ittifakın mânasını ve amacını açıklı yan bu resmi sözler. Rus dostluk politikasının iç yüzünü de anlatır.

İkinci devre: Sözleşmeli kapalılık. Bu devrede üç sözleşme yapılmıştır, Birincisi 13 Temmuz 1841 Londra boğazlar sözleşmesidir.
Rusya evvelâ bu konferansa karşı geldi. (Nedeni) Devletler sözde Türkiye lehine gerçekte Rusya aleyhine taahhütlerle bizi bağlamak istiyorlar.
Londra konferansından çıkan sözleşme ki, dört maddelidir — Osmanlı İmparatorluğunun Boğazları barış zamanında yabancı harp gemilerine kapalı tutma eski kaidesini tutacağını ve bütün devletlerin buna uyacağı esasını kor.
İkinci sözleşme 1856 Paris Boğazlar sözleşmesidir. Bu, Tuna komisyonu maiyetine memur harp gemileri için geçiş müsaadesi ile birincisinin aynıdır. Fakat önemli olan Paris barış andlaşmasıyla Karadeniz’in bitaraf hale konmuş bulunmasıdır.
Rusya donanmasının Osmanlı donanmasını batırarak Kara denizi Rus gölü haline getirmiş olmasının bir tepkisi olan bu tarafsızlık bir servitud idi. Rusya gibi büyük bir devlet egemenliğini kısan bu servitude'e uzun zaman boyun eğemezdi. 1879’da bunu denonse etti. 1879 Londra konferansı hunun üzerine toplandı.
Konferans Karadeniz’in tarafsızlığını kaldırdı.
Birinci Dünya Harbine kadar Boğazlar rejimi bu idi. Yani ticaret gemilerine açıklık, harp gemilerine kapalılık.
Rus dışişleri hukuk müşaviri profesör Frederik dö Martens: “Boğazlarla ilgili pozitif milletlerarası tedbirler iki çeşittir. Bunların bir kısmı bu deniz geçişleri boyunca barışçı münakalelere konan faydasız engelleri kaldırmak gereğinden doğmuştur. Diğerleri kıyılara sahip devletlerin güvenliğine, bu devletlerin Boğazları harp zamanlarında kendi savunmaları için kullanmalarına dayanır.
Türkiye’nin Karadeniz’in bütün kıyılarına sahip olduğu zamanlarda bu Boğazlardan gemi geçişini keyfîne göre düzenleme hakkı İtiraz götürmez surette vardı. Rusya bu kapalı denizin kuzey kıyılarını zaptettikten sonra bu deniz açık bir deniz oldu. Bunun neticesi İstanbul ve Çanakkale’den gemi geçme serbestliği Rusya için bir hayatî mesele ve açık denizlerin serbestliğini tanıyan bütün milletler için mutlak bir hak oldu. Bunun içindir ki Rusya geçen yüzyılın sonundan itibaren Rus gemilerinin Boğazlardan geçmesi için Padişahın iznini alma lüzumuna itirazda bulundu, Babıâli bütün ticaret gemileri için geçişin genel olarak serbest olmasına razı oldu.”

Üçüncü devre: Mahud açıklık. S. Rusya, Lozan’da Boğazların Rusya da dahil olarak bütün devletlerin harp gemilerine mutlak kapalılığını kuvvetle savundu.
Müttefikler, Sevr andlaşmasıyla Boğazların harp gemilerine de mutlak açıklığı sistemini kabul etmişlerdi. Bunu ileri sürdüler. Mutlak kapalılık Lord Curzon’a göre Karadeniz’i bir Rus denizi haline kordu.
Çiçerin’e göre de mutlak açıklık Karadeniz’i müttefiklerin hükmüne koyuyordu. İkisi ortası olarak mahdut açıklık diyebileceğimiz sistem böylece kabul olundu. Sovyet Rusya bu sözleşmeyi imzaladı fakat onamadı.
Boğazlarımızın hukuki durumu 20 Temmuz 1936 tarihli Montrö sözleşmesiyle tespit edilmiştir.
Kabul edilen sözleşmenin 29 maddesi, dört eki ile bir de protokolü vardır.
Ticaret gemileri, barış zamanında geçiş serbestliğinden mutlak olarak faydalanırlar.
Harp gemilerine gelince Lozan’da kabul edilen tahdit sistemi, Türkiye’nin Boğazlar için ve Rusya’nın Karadeniz için aradığı güvenlik esaslarına göre ayarlanmıştır.

Sovyet Notaları ve Türk Cevapları
Harbin Avrupa’da kazanılışından beri Türkiye’ye bir sinir harbi açmış olan Sovyet Rusya, Boğazlara ait görüşünü 7 Ağustos 1946’da Dış Bakanımıza verdiği nota ile resmi sahaya soktu. Türkiye Hükümeti bit notaya 22 Ağustosta cevap verdi. Sovyet Rusya, bu cevabı yeter bulmadı. 24 Eylülde yeni bir nota verdi, Türkiye Hükümeti 5 Ekimde bunu cevapladı. Birleşik Amerika Devletleri de. İngiltere de Sovyet Rusya ya notalar verdiler.

Harbi kazanan üç büyük devletin baklan 1945’te Potsdam'da Boğazlar meselesini de görüşmüşlerdir.
Sovyet Rusya, Montrö Boğazlar sözleşmesinin ağır ihlâlinden ve bunun kendisine verdiği zararlardan Türkiye’yi sorumlu tutmaktadır.

Türkiye, (Savaş süresinde) Boğazları açık tutabilmek için büyük fedakârlığa katlanmış ve Mihver Boğazları elde etmenin kendine sağlayabileceği büyük menfaatlere rağmen buna cesaret edememiştir.

Sovyet Rusya, Montrö sözleşmesiyle kurulan rejimin bugünkü duruma uymaması sebebiyle yeni bir Boğazlar rejimi tesis etmek lâzım geldiğini ileri sürmüştür. Birleşik Devletler ve İngiltere, sözleşmede değişiklik yapılması gereğini kabul eylemişlerdir Türkiye de kendileriyle mutabıktır.

Sovyetler Birliği, Boğazlar rejimi için beş esası ileri sürmüşlerdir:
1) Boğazlar, bütün memleketlerin ticaret gemilerinin geçişine daima açık olmalıdır.
2) Boğazlar, Karadeniz devletleri harp gemilerinin geçişine daima açık bulunmalıdır.
3) Karadeniz’de kıyısı bulunmayan devletlerin harp gemileri, hususî surette derpiş edilmiş haller müstesna olarak geçememelidir.
4) Boğazlar rejiminin tesisi Karadeniz devletlerine ait bulunmalıdır.
5) Boğazların Karadeniz devletleri aleyhine diğer devletlerce kullanılmasını önlemek için bunların savunmasını Türkiye ve Rusya müşterek vasıtalarla temin eylemelidir.

Fikrimizce Boğazlardan geçişi Türkiye’nin egemenliği ve güvenliği ile en iyi telif eden hükümler Montrö sözleşmesinin bünyesindedir.

Boğazlar rejimini yalnız Karadeniz devletlerinin kurması fikri Karadeniz’in kopalı bir deniz olmasına dayandırılmaktadır. Bunun ilimle münasebeti yoktur. Doktrin Karadeniz’i açık deniz saymakta müttefiktir.

Boğazlar bizim varlık ve bağımsızlık noktamız oldukları için de bunda herhangi bir müşterek savunma kabul edemeyiz.

Rusya, güçlük zamanlarında Boğazların harp gemilerine açılmasını teklif eylemiştir.
Rusya zayıf zamanlarında Boğazların bütün harp gemilerine mutlak olarak kapalı tutulmasını istemiştir.

Sovyetler Birliğini harekete getiren sebep (…) Sovyetlerin eski Rus milli siyasetine dönmüş olmasıdır.

Boğazlar meselesini giriftleştiren Rusya’nın fütuhat ve ihtiras siyasetidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder