Sovyet Rusya - Türk Notaları Aydınlığında Türk Boğazları
Cemil Bilsel,1948
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, Cilt: 14, S:
1-2, s.3-23
Potsadam görüşmelerinde gene) barış meselesine bağlanmak
istenilen Türk boğazları için Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Sovyet
Rusya ile Türkiye Cumhuriyeti arasında notalar teati edildi.
Türk Boğazları için 19. yüzyılda üç konferans toplandı. 1841
Londra, 1856 Paris, 1871 Londra Boğazlar sözleşmesi.
Türk Boğazları, Birinci Dünya Harbinde başlıca amaçlardan
biri oldu ve dünya ölçüsünde bir önem aldı. Bundan ötürü de dünya barış
konuları arasına girdi.
1923 Lozan Boğazlar sözleşmesi, Montrö konferansında
değiştirildi.
1936 Boğazlar sözleşmesine bugünkü rejim kuruldu. Sovyet
Rusya bu rejimin harp içinde iyi işi enediğini ileri sürerek değiştirilmesini
istedi.
Devletler Hukukunda Türk Boğazlarının durumuna temas eden
veya bunlar üzerine kitap veya etüd yazan bilginlerin çoğu, bunları Çanakkale
ve İstanbul boğazı adı ile anarlar, kimi de Türk boğazlan adı ile incelerler.
Eğer boğaz tek bir devletin top
menzili içinde bulunursa bu devlete bağlı ve topraklarının parçalarından
sayılır... Bu suretle Türk topraklarıyla çevrili olan İstanbul ve Çanakkale
boğazları Türk boğazları sayılmıştır. / Traité de droit international,
Cilt 1, s. 506
Montrö Konferansı
Hukukta kaide koyan andlaşmalar zıt menfaatleri
uzlaştırmaktan ziyade birbirine benzeyen menfaatleri düzenler. Boğazlar işinde
menfaatlerin birbirine zıtlığı giderilerek yeni kaideler konmuştur. Durumun
icaplarına bugünkü şartlarda en uygun olanları kabul edilmiştir.
(İstiklal Harbi döneminde) Sovyet Rusya da güç durumda idi.
Müttefik devletlerin Rusya’ya karşı girişlikleri harekete, Türkiye de katılsa,
Rusya’daki Türklerin de ayaklanmasıyla Sovyet rejimi devrilebilirdi. Bunu en
iyi anlayan Lenin, heyetimizle görüştü ve dışişleri komiseri Çiçerin'in
çıkardığı güçlükleri yenerek 16 Mart 1921 anlaşmasının imzalanabilmesini
sağladı.
Türk - Rus dostluğu (…) ikinci dünya harbinin banladığı
tarihe kadar devam etti.
Boğazların Önemi
Türk boğazları iki işlek deniz arasında tek geçinir. Asya
ile Avrupa’yı birleştiren bu geçitler dardır, aynı devletin toprakları
içindedir, savunmaya gayet elverişlidir, Net eki m en kuvvetli donanmalar
bunlardan geçememiş, en kudretli ordular bunları ele geçirememiştir, öbür
yandan boğazlar şark meselesi denilen dünya politika meselesinin dönüm
noktasıdır.
Rusya’nın en işlek limanları Kara denizdedir. Lozan
konferansında Çiçerin Rus buğdaylarından yüzde 70’inden fazlasının boğazlar
yoluyla dünya pazarlarına ulaştığını söylemişti.
Beyaz Rusların 1919 da Paris Barış Konferansına verdikleri
muhtıraya göre. Rus petrollerinin yüzde 88’i, manganezinin yüzde 93’ü,
demirinin 61’i boğazlardan geçer, bütün Rus deniz ihracatının yüzde 54’ü bu
yoldan yapılır.
Sergey Goryanof bütün şark meselesini Rusya için şu sözlerle
özetler; “Boğazlar kimin elindedir? Akdeniz’e, ılık denize çıkmak meselesi
herhangi bir Rus hükümeti için geçici bir amaç değildir ve olamaz. Onun önüne
bu temelli meseleyi her lâhza koyan coğrafi şartlardır” diyor.
…boğazlar Türkiye için menfaat değil, varlık, egemenlik ve
güvenlik meselesidir. Beş asırdan beri Türkiye’nin bütün güvenliği ve varlığı
boğazlara bağlanmıştır. Boğazlarla en ilgili devlet Türkiye’dir, Boğazlar Türk
toprakları içindedir ve ülkesi bunlarla bir birlik olur.
Lord Curzon, boğazlardan geçen gemilerden yüzde 20’sinin
Karadeniz’de kıyısı olan devletlere ve yüzde sekseninin öbür devletlere ait
olduğunu söylemişti. Bu söz boğazlarda ve Karadeniz’de başka memleketlerin ne
büyük ekonomik menfaatleri olduğunu göstermeğe yeter. Boğazlar meselesini
milletlerarası yapan bu menfaatlerdir.
Romanya Lozan konferansında Karadeniz’in
bitaraflaştırılmasını isteyecek kadar ileri gitmiş, Montrö konferansında
Boğazları Romanya’nın ciğerleri diye vasıflandıran Titulesku da davasını Türk
tezine bağlamıştır,
Boğazlar Meselesinin Tarihçesi
Birinci devre: 1475 - 1841.
Mutlak kapalılık.
Türkler Çanakkale boğazının iki kıyısını 1356 da. İstanbul
boğazının iki kıyısını 1453 de, Karadeniz’in bütün kıyılarını da 1475 de ele
geçirdiler.
Rusya Karadeniz’e indikten sonra (1696 - 1774) Rusya’nın ve
bütün milletlerin ticaret gemilerine geçiş sağlandı.
1809 andlaşmasının 11’inci maddesinde boğazların barış
zamanında yabancı devletlerin harp gemilerine kapalı olacağı ve İngiltere’nin
de buna uyacağı kaydedilmiştir.
Rusya ile yapılan 1798, 1805 ve 1833 ittifak andlaşmaları Rus
harp gemilerine ittifak müddet ince imtiyazlı durum vermişti.
Çar Birinci Nikola 1833’de Osmanlı padişahına yolladığı
mektupta şöyle diyor: «Devletinizin huzur ve refah içinde yaşaması ancak
Rusya’nın dostluğuna güvenebilmesi ile mümkündür. Ancak bunun hakkınızda
selâmet verici olabilmesi için kayıtsız şartsız güven göstermeniz gereklidir.”
Rus dış bakam Nesselrode de bu ittifak münasebet ile şöyle
yazıyor: “Bu ittifak sayesinde Türkiye’de bir miktar asker bulundurmamız meşru
olacak ve bu suretle vukuat sahnesine herkesten önce yetişmek ve şark
meselesine İster Türkiye’nin devamını mümkün sayalım, ister bu devletin
inkırazını kaçınmaz bilelim, dalma hâkim olmak, başka bir deyimle bu meseleyi
kendi emel ve menfaatlerimize göre işlerliğimiz yolda çözmek imkânı elde
edilecektir,” ittifakın mânasını ve amacını açıklı yan bu resmi sözler. Rus
dostluk politikasının iç yüzünü de anlatır.
İkinci devre: Sözleşmeli
kapalılık. Bu devrede üç sözleşme yapılmıştır, Birincisi 13 Temmuz 1841 Londra
boğazlar sözleşmesidir.
Rusya evvelâ bu konferansa karşı geldi. (Nedeni) Devletler
sözde Türkiye lehine gerçekte Rusya aleyhine taahhütlerle bizi bağlamak
istiyorlar.
Londra konferansından çıkan sözleşme ki, dört maddelidir —
Osmanlı İmparatorluğunun Boğazları barış zamanında yabancı harp gemilerine
kapalı tutma eski kaidesini tutacağını ve bütün devletlerin buna uyacağı
esasını kor.
İkinci sözleşme 1856 Paris Boğazlar sözleşmesidir. Bu, Tuna
komisyonu maiyetine memur harp gemileri için geçiş müsaadesi ile birincisinin
aynıdır. Fakat önemli olan Paris barış andlaşmasıyla Karadeniz’in bitaraf hale
konmuş bulunmasıdır.
Rusya donanmasının Osmanlı donanmasını batırarak Kara denizi
Rus gölü haline getirmiş olmasının bir tepkisi olan bu tarafsızlık bir servitud
idi. Rusya gibi büyük bir devlet egemenliğini kısan bu servitude'e uzun zaman
boyun eğemezdi. 1879’da bunu denonse etti. 1879 Londra konferansı hunun üzerine
toplandı.
Konferans Karadeniz’in tarafsızlığını kaldırdı.
Birinci Dünya Harbine kadar Boğazlar rejimi bu idi. Yani
ticaret gemilerine açıklık, harp gemilerine kapalılık.
Rus dışişleri hukuk müşaviri profesör Frederik dö Martens:
“Boğazlarla ilgili pozitif milletlerarası tedbirler iki çeşittir. Bunların bir
kısmı bu deniz geçişleri boyunca barışçı münakalelere konan faydasız engelleri
kaldırmak gereğinden doğmuştur. Diğerleri kıyılara sahip devletlerin
güvenliğine, bu devletlerin Boğazları harp zamanlarında kendi savunmaları için
kullanmalarına dayanır.
Türkiye’nin Karadeniz’in bütün kıyılarına sahip olduğu
zamanlarda bu Boğazlardan gemi geçişini keyfîne göre düzenleme hakkı İtiraz
götürmez surette vardı. Rusya bu kapalı denizin kuzey kıyılarını zaptettikten
sonra bu deniz açık bir deniz oldu. Bunun neticesi İstanbul ve Çanakkale’den
gemi geçme serbestliği Rusya için bir hayatî mesele ve açık denizlerin
serbestliğini tanıyan bütün milletler için mutlak bir hak oldu. Bunun içindir
ki Rusya geçen yüzyılın sonundan itibaren Rus gemilerinin Boğazlardan geçmesi
için Padişahın iznini alma lüzumuna itirazda bulundu, Babıâli bütün ticaret gemileri
için geçişin genel olarak serbest olmasına razı oldu.”
Üçüncü devre: Mahud açıklık. S.
Rusya, Lozan’da Boğazların Rusya da dahil olarak bütün devletlerin harp
gemilerine mutlak kapalılığını kuvvetle savundu.
Müttefikler, Sevr andlaşmasıyla Boğazların harp gemilerine
de mutlak açıklığı sistemini kabul etmişlerdi. Bunu ileri sürdüler. Mutlak
kapalılık Lord Curzon’a göre Karadeniz’i bir Rus denizi haline kordu.
Çiçerin’e göre de mutlak açıklık Karadeniz’i müttefiklerin
hükmüne koyuyordu. İkisi ortası olarak mahdut açıklık diyebileceğimiz sistem
böylece kabul olundu. Sovyet Rusya bu sözleşmeyi imzaladı fakat onamadı.
Boğazlarımızın hukuki durumu 20 Temmuz 1936 tarihli Montrö
sözleşmesiyle tespit edilmiştir.
Kabul edilen sözleşmenin 29 maddesi, dört eki ile bir de
protokolü vardır.
Ticaret gemileri, barış zamanında geçiş serbestliğinden
mutlak olarak faydalanırlar.
Harp gemilerine gelince Lozan’da kabul edilen tahdit
sistemi, Türkiye’nin Boğazlar için ve Rusya’nın Karadeniz için aradığı güvenlik
esaslarına göre ayarlanmıştır.
Sovyet Notaları ve Türk Cevapları
Harbin Avrupa’da kazanılışından beri Türkiye’ye bir sinir
harbi açmış olan Sovyet Rusya, Boğazlara ait görüşünü 7 Ağustos 1946’da Dış
Bakanımıza verdiği nota ile resmi sahaya soktu. Türkiye Hükümeti bit notaya 22
Ağustosta cevap verdi. Sovyet Rusya, bu cevabı yeter bulmadı. 24 Eylülde yeni
bir nota verdi, Türkiye Hükümeti 5 Ekimde bunu cevapladı. Birleşik Amerika
Devletleri de. İngiltere de Sovyet Rusya ya notalar verdiler.
Harbi kazanan üç büyük devletin baklan 1945’te Potsdam'da
Boğazlar meselesini de görüşmüşlerdir.
Sovyet Rusya, Montrö Boğazlar sözleşmesinin ağır ihlâlinden
ve bunun kendisine verdiği zararlardan Türkiye’yi sorumlu tutmaktadır.
Türkiye, (Savaş süresinde) Boğazları açık tutabilmek için
büyük fedakârlığa katlanmış ve Mihver Boğazları elde etmenin kendine
sağlayabileceği büyük menfaatlere rağmen buna cesaret edememiştir.
Sovyet Rusya, Montrö sözleşmesiyle kurulan rejimin bugünkü
duruma uymaması sebebiyle yeni bir Boğazlar rejimi tesis etmek lâzım geldiğini
ileri sürmüştür. Birleşik Devletler ve İngiltere, sözleşmede değişiklik
yapılması gereğini kabul eylemişlerdir Türkiye de kendileriyle mutabıktır.
Sovyetler Birliği, Boğazlar rejimi için beş esası ileri
sürmüşlerdir:
1) Boğazlar, bütün memleketlerin ticaret gemilerinin
geçişine daima açık olmalıdır.
2) Boğazlar, Karadeniz devletleri harp gemilerinin geçişine
daima açık bulunmalıdır.
3) Karadeniz’de kıyısı bulunmayan devletlerin harp gemileri,
hususî surette derpiş edilmiş haller müstesna olarak geçememelidir.
4) Boğazlar rejiminin tesisi Karadeniz devletlerine ait
bulunmalıdır.
5) Boğazların Karadeniz devletleri aleyhine diğer
devletlerce kullanılmasını önlemek için bunların savunmasını Türkiye ve Rusya
müşterek vasıtalarla temin eylemelidir.
Fikrimizce Boğazlardan geçişi Türkiye’nin egemenliği ve
güvenliği ile en iyi telif eden hükümler Montrö sözleşmesinin bünyesindedir.
Boğazlar rejimini yalnız Karadeniz devletlerinin kurması
fikri Karadeniz’in kopalı bir deniz olmasına dayandırılmaktadır. Bunun ilimle
münasebeti yoktur. Doktrin Karadeniz’i açık deniz saymakta müttefiktir.
Boğazlar bizim varlık ve bağımsızlık noktamız oldukları için
de bunda herhangi bir müşterek savunma kabul edemeyiz.
Rusya, güçlük zamanlarında Boğazların harp gemilerine
açılmasını teklif eylemiştir.
Rusya zayıf zamanlarında Boğazların bütün harp gemilerine
mutlak olarak kapalı tutulmasını istemiştir.
Sovyetler Birliğini harekete getiren sebep (…) Sovyetlerin
eski Rus milli siyasetine dönmüş olmasıdır.
Boğazlar meselesini giriftleştiren Rusya’nın fütuhat ve
ihtiras siyasetidir.
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder