25 Mayıs 2015 Pazartesi

İbn Sînâ

İbn Sînâ (980-1037)
Buhara yakınlarındaki Efşene’de doğdu. 10 yaşında Kur’an’ı hıfzetti. 18 yaşına geldiğinde Sâmânî hükümdarı Nuh b. Mansur’un hekimliğine getirildi. Sâmânî devleti yıkılınca Buhara’dan ayrılır. Bir süre Cürcan’da kaldı. Burada Ebû Ubeyd el-Cürcâni ile tanıştı. Dersler verdi, eserler telif etti. Bir ara Büveyhîlere vezirlik yaptı. İsfahan’a gidip orada da vezirlik yaptı. Gazneliler İsfahan’ı ele geçirince evi ve kütüphanesi yağmalandı. Büyük üzüntü yaşadı, hastalandı ve henüz 57 yaşındayken vefat etti. Bir araştırmaya göre 276 eser telif etmiştir.

Eserleri
1. eş-Şifâ. Felsefeye dair en önemli eseridir. Ansiklopedik bir tarzda yazılmış olup mantık, tabîiyyât, riyâziyyât ve ilâhiyyât bölümlerinden meydana gelmektedir.
2. en-Necât. Felsefenin temel konularında okuyucuya bilgi vermek ve bu alana yönelen kimseleri yetiştirmek amacıyla yazılmıştır.
3. el-İşârât ve’t-tenbîhât: Felsefenin mantık, tabîiyyât, ilâhiyyât ve ahlâk konularında yazılmış olup eş-Şifâ’daki ilgili bölümlerin özeti niteliğindedir.
4. Dânişname-i Ala'î. Felsefe alanında Farsça olarak yazılmış ilk ansiklopedik eserdir. Mantık, tabîiyyât ve ilâhiyyât olmak üzere üç bölüm halinde yazılmıştır.
5. el-Mebde ve'l-me'âd. Metafizik ve ahlâk konusunda yazılmıştır.
6. Uyûnü'l-hikme. Mantık, tabîiyyât ve metafizik olmak üzere üç bölümden oluşur.
7. Hay b. Yakzân. Sembolik hikâye tarzında yazılmış bir eseridir.
8. el-Hikmetü'l-meşrikıyye. Mantık, tabîiyyât, riyâziyyât ve ilâhiyyât olmak üzere dört ana bölümden oluşmaktadır.

Arapça, bilim ve felsefe dili olarak İbn Sînâ'nın eserlerinde zirveye ulaşmış, felsefî ve ilmî eserler onun tasnifiyle mükemmel bir düzeye kavuşarak sonraki nesiller için örnek teşkil etmiştir.

Bilgi Teorisi ve Mantık
İbn Sînâ, bilmenin zihnin soyutlama yapmasıyla başladığını belirterek bunu idrak terimiyle ifade eder. Bilme, zihnin soyutlama yoluyla nesnenin suretini alıp bilgiye dönüştürmesinden ibarettir. Nesnel dünyanın verileri çeşitli aşamalardan geçerek zihnimize ulaşmakta, zihin kendine has faaliyetlerle onu yeni işlemlerden geçirmekte ve sonuç olarak bir kavram (tasavvur) veya bir yargı (tasdik) elde etmektedir. Bu sonuçlara ulaştıran işleme düşünme (fikir) denilmektedir.
İbn Sînâ’ya göre düşünce ve sezgi özünde birdir. Düşünce bir zaman sürecinde gerçekleşen sezgi, sezgi de bilginin âdeta zamansız olarak bir anda kazanılmasıdır.
İnsanın sahip olduğu bilme yeteneği kuvve halinde akıl, bu yetenekle düşüncenin ilkelerinin kazanılması meleke halinde akıl, bu ilkelere dayanarak gözlem ve deneyle nesnel dünyanın bilgilerinin kazanılması fiil halinde akıl, faal aklın etkisiyle zihnin bu aşamalardan geçerek mükemmellik düzeyine ulaşması müstefâd akıl adını alır.

Psikoloji
İbn Sînâ, psikolojiye tabiat felsefesi içinde yer verir. Bitkilerde görülen beslenme, büyüme ve üremenin ilkesidir. Hayvanî nefis, söz konusu fiillerin yanı sıra hayvanlarda görülen duyusal İdrak ve iradenin de ilkesidir. İnsan nefsi ise bitki ve hayvan nefsinin sahip olduğu bütün güç ve fiillerden başka aklî idrak ve irade gücüne sahiptir.
İbn Sînâ’ya göre nefs her insanın “ben” sözüyle kastettiği şeydir.
Cisimlerin bazıları idrak sahibi olan, bazıları da idrak sahibi olmayan olarak sıfatlanırlar: İdrak edenlerin bu gücünün cisimlerine atfedilmeleri mümkün değildir, aksine cisimlikleri dışında başka güçlere sahip olmaları gerekir. İşte bu güçlere nefs (ruh) denir.

Tıp
Tıp alanındaki eserleriyle 17. yüzyıla kadar hem Batı’da hem de Doğu’da otorite olarak kabul edilmiştir.

Din Felsefesi
Din felsefesiyle ilgili düşünceleri insanlık İçin dinin gerekli olup olmadığı, vahyin imkânı ve mahiyeti, vahiy dilinin yapısı gibi konular etrafında yoğunlaşır. Topluluk halinde yaşayan insanların huzur ve refah içinde yaşayabilmeleri için gerekli olan kuralların, bir insan tarafından ortaya atılması durumunda mutlaka adaletsizliklerin olacağını bu nedenle de Tanrı’nın bu noktada insanlara yol gösterici olarak peygamberleri gönderdiğini belirtir. Nitekim vahyin ışığı olmadan iyi ve kötü sorunu çözülemez; çünkü insan iyi ve kötü sorunu karşısında salt akıl düzeyinde kalamaz, objektif düşünemez ve objektif davranamaz.

İbn Sînâ'nın Batı Düşünce Geleneğine Etkileri
İbn Sînâ’nın ismi, Latince Avicenna şeklinde Latinceleştirilirken, Yahudilerce de Aven Sînâ şeklinde İbranileştirilmiştir.
Albertus Magnus hemen bütün eserlerinin, her sayfasında İbn Sînâ’ya bir atıfta bulunur. Onu, Duns Scot, Saint Thomas, Saint Bonaventure, Albertus Magnus ve Roger Bacon takip ederler.
Descartes, İbn Sînâ’nın ruhun varlığının, ruhun bedenden ayrı olarak var olduğunu ispat için kullandığı “Uçan Adam” misalini aynen tekrarlamıştır.


İbn Sînâ’nın zorunlu ve zorunsuz varlık ayırımı, İbn Davud ve Musa b. Meymun da dahil, genelde bütün Yahudi filozoflarca kabul edilmiştir.
---

İSLÂM DÜŞÜNCE TARİHİ
Editör: Prof. Dr. Mehmet Bayrakdar
Anadolu Üniversitesi Yayını, Yayın No: 2070
Eylül 2010, Eskişehir


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder