1 Mayıs 2015 Cuma

Bilim Felsefesi

Bilim Felsefesi
Gözlem ve/veya deneye dayalı bilimleri inceleyen felsefe dalına bilim felsefesi denir. Doğa bilimleri ve sosyal bilimler, genel bilim felsefesinin alt kategorileridir.
Bilim felsefesinin konusu bilimin kendisidir.
Bilim felsefesinin amacı, konusu olan bilimin ne olduğunu araştırıp ortaya koymaktır.
Mantıksal çözümleme ve bilim tarihinin verileri bilim felsefesinin yöntemini oluşturur.
Bilim felsefesinde incelenen her kavram ve sorunun ontolojik (bilimin konusu), epistemolojik (bilimin amacı) ve metodolojik (bilimin yöntemi) olmak üzere üç ayrı boyutu vardır.

BİLİMİN KONUSU
Kitle: madde miktarı, madde parçası anlamında kullanılır.
Cisim: Atom, yıldız vs.
Organizma: Memeliler, bitkiler vs.
Birey: Organizma, insan, madde, cisim vs.
Olay: Belli bir zamanda nesnelerde gözlenen etkileşim ve değişim.
Olgular: Doğru olan önermeleri doğru kılan varlıklardır. Olgu; gerçek olan durumdur.
Yalın olgu: Bir somut nesnenin belli bir özellik taşıması veya birden çok sayıda nesne arasında belli bir bağıntının bulunması demektir.
Yalın-olmayan olgular: Bunları dile getiren yalın-olmayan önermelerin çeşitlerine göre adlandırır (Dünya’nın yüzey sıcaklığı, yalın olmayan bir olgudur).
Bilimin asıl konusu, varlıklardan soyutlama ve idealleştirme yoluyla elde edilen nesne dizgeleridir.

Nesne Dizgeleri
Belli bazı özelliklerden soyutlanmış olup, kalan özellikleri ise idealleştirilmiş somut nesnelere nesne dizgesi (ya da fiziksel dizge) denir.
Bölünmeyen atom-altı parçacık olmayan her nesne dizgesi, birden çok sayıda nesne dizgesinin bir araya gelmesinden oluşur.

Tüm renk tonları Renk özelliğinin örnekleyenleri, renk özelliği de renk tonlarının türüdür. Özellik türüne belirlenebilir özellik veya kısaca belirlenebilir, özellik türünün örnekleyenlerine ise bu belirlenebilirin altında belirlenmiş özellikler denir. Örneğin renk bir belirlenebilir, tek tek renk tonları ise renk belirlenebilirinin altında belirlenmiş özelliklerdir. Belirlenmiş özellikler ait oldukları belirlenebilirin fonksiyonu durumundadırlar.

BİLİMİN AMACI
Bilimsel bilgi nesnelere ya da olaylara ilişkin olguların bilgisidir.
Genel olarak bilim dilinde ilkece herhangi bir olguya karşılık bu olgunun doğru kıldığı bir önerme bulunmalıdır.
Bilim felsefesinde, gerek bilim dilinden, gerekse bilim dilindeki ifadelerin gösterdiği (dil-dışı) varlıklardan söz etmek için bir üst-dil kullanılır.
Bu üst-dilde bilim dilinin tekil terimlerini, “a”, “b”, “c”,..., “a1”, “a2”, “a3”,..., özellik terimlerini, “F1”, “G1”, “H1”,... (bundan böyle yalnızca “F”, “G”, “H”,...) bağıntı terimlerini de “Fn”, “Gn”, “Hn”,... (n > 2) simgeleriyle gösterelim.
Örneğin a, bir elektron, F, elektrik yükünün negatif olması ise, bir elektronun elektrik yükünün negatif olması yalın olgusu, a’nın F-olması’dır.
a, Dünya,
b, Güneş,
F2, etrafında dönme,
Dünya’nın Güneş’in etrafında dönmesi yalın olgusu, (a, b)’nin F2 -olması olup, “F2ab” önermesinin doğru-kılıcısıdır.

V = Hacim, p = Basınç, T = Sıcaklık

Bilim insanları bir olgunun bilgisine eriştiklerinde, bu olgunun karşılığı olduğu bir bilimsel önermeyi ortaya koymalıdırlar. Bir önermenin karşılığı olan bir olgu bulunursa önermeye doğru, bulunmazsa yanlış denilir.
Gözlem önermesi, az sayıda gözlemle doğruluğu saptanabilen önermelere denir.

Bilimsel önermenin bir olgunun bilgisini ifade edebilmesi için genel epistemolojinin yerine getirmesi gereken üç koşul:
1) Kabul koşulu: Önerme, ilgili bilim insanları topluluğunca kabul edilmelidir.
2) Gerekçelendirme koşulu: Önermenin kabul edilmesi gerekçelendirilmelidir.
Gerekçelendirme koşulu metodolojik ve epistemolojik olmak üzere iki ayrı açıdan ele alınabilir.
Metodolojik açıdan bakıldığında, bilim felsefesinin amacı, bilim insanlarının kabul ettikleri bilimsel önermelerin bilimsel gerekçelerini araştırıp gün ışığına çıkarmaktır.
Gerekçelendirme yapılırken yöntem ve çıkarım kuralları aydınlatılmalı, açık ve belirtik hale getirilmelidir.
Epistemolojik açıdan bakıldığında, kabul edilen her bilimsel önermenin gerekçesini oluşturan bilimsel pekiştirmenin bu önermeyi güvenilir kılıp kılmadığı araştırılır.
3) Doğruluk koşulu: Önerme doğru olmalıdır. Olgu, karşılığı olduğu önermeyi doğru kılan varlıktır. Bu varlığa doğru kılıcı denir.

Bilimin Yöntemi

Fiziksel işlemler, gözlem, deney ve ölçmedir.
Düşünsel işlemler, bir yandan tümdengelimsel ve tümevarımsal çıkarım işlemleri, öbür yandan çıkarım işlemlerine yaratıcı hayal gücünü de katmak yoluyla bilimsel hipotez kurma işlemleridir.
Bilim insanlarının olgulara ilişkin bilgi üretmek üzere yaptıkları işlemler bilimin yöntemini ortaya çıkarır. Bu işlemler deney ve gözemi ifade eden fiziksel işlemler ve mantıksal çıkarımları ifade eden düşünsel işlemler olmak üzere iki kola ayrılır.

Tümdengelim
Geçerli bir tümdengelim, bilgi arttıran bir çıkarım değildir. Tümdengelimin sonuç önermesindeki ifade zaten öncüllerinde mevcuttur.
Sonucun doğruluğu, öncüllerin doğruluğuna bağlıdır.

Tümevarım
Geçerli bir tümevarım önermesi bilgi arttıran bir çıkarım ihtiva eder. Tümevarımsal çıkarım derecelidir. Öncülleri sonucu değişik derecelerde destekler.

Bilim insanları bilimsel yöntemin bilgisine sahiptir. Ancak bilimsel yöntemin bilgisi, bilim dilinin dışında metodolojik üst-dile ait önermelerle ifade edilmemiştir. Bilim insanları bu beceri sayesinde belli işlemler yapar ve belli önermeleri kabul ederler. Ancak bu işlemlerin dayandığı ilkeleri, bilimsel işlemlerin uygunluğunu ve bilimsel önermelerin kabul edilebilirliğini belirleyen kuralları, açık olarak dile getirmezler. Bu kurallara bilim insanlarının örtük metodolojik öndayanakları diyoruz.
Bilim felsefesinin en önemli metodolojik sorunu, bu örtük metodolojik öndayanakları gün ışığına çıkarıp, mantıksal çözümleme yoluyla dile getirmektir.

Gözlem, Deney ve Ölçme
Gözlem, bir gözlem önermesinin ifade ettiği bilgiye erişmeyi sağlayabilen bir fiziksel yöntem biçimidir. Gözlemle sınanan gözlem önermesi, gözlem sonucunda doğrulanırsa, bu önermenin karşılığı olan bir olgu bulunur. Bu olgu gözlem önermesini doğru kılar. Eğer gözlem önermesi gözlemle sınama sonucunda yanlışlanırsa, bu önermenin değillemesi doğrulanmış olur.

Gözlem önermeleri, cevabı doğaya bakılarak alınabilen sorulara işaret ederler. Gözlem önermesi, doğaya bakılarak doğrulanabilir veya yanlışlanabilir sonuçlarını verebilmelidir.

Gözlemin yapısını oluşturan öğeler, gözlemleyenler ve gözlemlenenler olmak üzere ikiye ayrılabilir.
Gözlemleyenler
1) gözlemci ile
2) gözlem aygıtını kapsar.

Gözlemlenenler ise
1) gözlemlenen a nesne dizgesi,
2) gözlemlemenin yapıldığı t zaman anı veya zaman aralığı,
3) gözlemlenen u yeri (uzay noktası veya bölgesi),
4) dolaysız olarak gözlemlenen gözlem verileri ve
5) dolaylı olarak gözlemlenen gözlem sonucunu kapsar.

Herhangi bir gözlemin amacı, bu gözleme yol açan sorunun olanaklı yanıtlarından birini doğrulamaktır.

Gözleme Yol Açan Soru Çeşitleri
1 - 23 Eylül 1846 tarihinde ve Le Verrier’in hesapladığı koordinatların belirttiği uzay bölgesinde Güneş’in bir gezegeni bulunuyor mu?
Böyle bir sorunun olanaklı yanıtlarının hem doğrulanabilir hem de yanlışlanabilir olması (yani ikisinin de birer gözlem önermesi olması) böyle bir sorunun ön dayanaklarını oluşturur. Bu soru bilimsel dilde aşağıdaki gibi ifade edilir:
t anında (zamanında) ve u yerinde (uzay bölgesinde) F nesne-dizgesi türünden bir nesne dizgesi var mı?

2- Bu ilk sorudan hareketle yapılan bir gözlemden sonra görünen nesnenin bir gezegen olup olmadığını sınamak üzere yeni sorular sorulabilir:
t zaman anında u yerinde bulunan a nesne dizgesi, F özelliğini taşıyor mu?

3- Bu soru cevaplandıktan sonra, gözleme konu olan nesnenin niceliği hakkında sorular sorulabilir:
t zaman anında u yerindeki a nesne dizgesi, F belirlenebilir özelliğinin değeri olan hangi belirlenmiş özelliği taşır?

4- Aynı nesnede farklı iki zamanda meydana gelen değişimler gözleme konu edilebilir:
a nesne dizgesinde u yerinde ve [t1, t2] zaman aralığında hangi F-olayı meydana geliyor?

Gözlem Kavramına İlişkin Sorunlar
1- Metodolojik sorunlar: Hangi türden bilimsel işlemler gözlem sayılabilir? Hangi olaylar gözlemlenebilir?
2- Ontolojik sorunlar: Gözlemlenebilir şeyler (nesne dizgeleri, olay ve olgular) varlık sayılabilir mi?
3- Epistemolojik sorunlar: Gözlemsel bilgi, yani gözlemle doğrulanmış gözlem önermelerinin ifade ettiği bilgi ile gözlemsel-olmayan önermelerin ifade ettiği bilgi arasında kesin fark bulunur mu? Gözlem önermelerinin doğrulanması ile gözlemsel-olmayan önermelerin pekiştirilmesi arasında fark kesin mi? Gözlem önermelerinin ifade ettiği bilgi, gözlemsel-olmayan önermelerin, özellikle teori öğesi kapsayan önemelerin, ifade ettiği bilgiden bağımsız olabilir mi?

DENEY
Deney, koşulları deneycinin müdahalesi sonucunda belirlenmiş olan bir gözlem olarak tanımlanabilir.
Deney, gözlem gibi doğaya sorulan bir soruyu yanıtlamak amacıyla yapılan bir işlem sayılabilir. Ancak deneye yol açan soru koşulludur. Önce deneyci bu koşulun yerine gelmesini sağlayan bir müdahalede bulunur, sonra da gözlem yapılır.

Deneye Yol Açan Soru Çeşitleri
a1 hidrojen gazı kitlesi t1 zamanında u yerinde oksijenle tepkimeye girerse, tepkimenin bittiği t2 zamanında u yerinde bir su kitlesi var olacak mı?
Bu soru;
“a1 nesne dizgesi t1 zamanında u yerinde D nesne-durumunda ise, t2 zamanında u yerinde F olan bir şey var olur mu?” şeklinde ifade edilir.

a taşı t1 zamanında 44.10 metre yüksekliğindeki kulenin tepesinden serbest düşmeye başlar ise, a taşı t1 zamanından 3 saniye sonra kulenin dibinde bulunur mu?
Bu sorunun genel biçimi:
“a cismi, t1 zamanında u1 yerinde bulunup serbest düşmeye başlar ise, a cismi, t2 zamanında u2 yerinde bulunur mu?” şeklindedir.

a nesne dizgesi bir metal kitlesi olup u yerinde [t1, t2] zaman aralığında yeterince ısıtılırsa, a nesne dizgesi u yerinde [t1, t2] zaman aralığında genleşir mi?
Bu sorunun genel biçimi:
“a nesne dizgesi t zamanında D1 nesne-durumunda ise, a nesne dizgesi t zamanında D2 nesne-durumunda olur mu?” şeklindedir.

ÖLÇME
Ölçme, gözleme ya da deneye konu olan nesne-dizgelerinin niceliklerine sayısal değer verme işlemidir.

Renk benzerliği sıralaması bir daire biçimindedir. Bundan dolayı bu gibi sıralamalara dairesel sıralama denir. Dairesel sıralama bağıntısı yansımalı (reşeksif) ve bakışımlı (simetrik) olup, geçişli (transitif) değildir.
Bağıntı yansımalıdır, çünkü her renk tonu kendine benzer. Bağıntı bakışımlıdır, çünkü bir renk tonu ikincisine benzerse, ikincisi de birincisine benzer. Bağıntı geçişli değildir, çünkü bir renk tonu ikincisine, ikincisi üçüncüsüne benzerse, birincisi üçüncüsüne benzemeyebilir.

Bir belirlenebilir özelliğin değerleri arasındaki sıralama bağıntısı bir benzerlik ise, bu belirlenebilirin bir niteliksel özellik, kısaca bir nitelik olduğu söylenir.
Değerleri arasındaki sıralamanın büyüklük derecesine dayanan belirlenebilirlere niceliksel özellik, kısaca nicelik denir. Örneğin Sertlik, Sıcaklık, Uzunluk, Zaman Süresi, Kütle, Ağırlık, Elektrik Yükü vb. birer niceliktir.

Bilimsel Açıklama
Bilim alanında, olguların açıklanması bilimsel yönteme dayanarak yapılır. Dolayısıyla böyle bir açıklamaya bilimsel açıklama denir.

A durumu gerçek mi? sorusu, sınamaya yol açan sorudur.
A durumu yalın ise, bu soru gözleme yol açan soru,
A durumu olanaklı bir düzenlilik ise, bu soru hipotez sınamaya yol açan soru olarak adlandırılır.
Öte yandan “A durumu niye gerçektir?” sorusu, açıklamaya yol açan niye sorusudur.

Bilim felsefesinde, bilim insanlarının niye-sorularına yanıt olarak yaptıkları açıklamaları betimlemek amacıyla farklı bilimsel açıklama modelleri ortaya konulmuştur. Bu modeller sırasıyla yasacı, birleştirici, pragmatik ve nedenselmekanik açıklama modelleridir. İlk üç model epistemik (bilgisel), sonuncusu da (Wesley C. Salmon tarafından) ontik (varlıksal) olarak nitelenmiştir.

YASACI AÇIKLAMA MODELİ
“Neden (?)” soru olarak karşımıza çıktığında açıklanan önerme; “neden (:)” cevap olarak karşımıza çıktığında ise açıklayan önerme olur.
Yasacı açıklama modelinde, açıklayan-önerme en az bir yasa önermesini kapsamalıdır. Açıklanan-önerme, yasa önermesini kapsayan açıklayan-öneremeden tümdengelimsel ya da tümevarımsal bir çıkarımla türetilebilmelidir.
Açıklanan-önerme, açıklayan-önermeden tümdengelimsel bir çıkarımla türetilebilirse, bu açıklamaya tümdengelimsel-yasacı açıklama denir.
Açıklayan-önermenin bileşenleri arasında en az bir olasılıksal yasa bulunursa, böyle bir açıklamaya olasılıksal tümdengelimsel-yasacı açıklama denir.
Açıklanan-önerme, açıklayan-önermeden bir tümevarımsal çıkarımla türetilebilirse, bu açıklamaya olasılıksal tümevarımsal-yasacı açıklama denir.

Tümdengelimsel-Yasacı Açıklama
Genel olarak “Niye A?” biçimindeki her niye-sorusu belli bir bağlam içinde sorulur.
Böyle bir sorunun öndayanağı,
1) “A” önermesi doğrudur,
2) “Niye A?” sorusunun en az bir yanıtı vardır koşullarından oluşur.
“Niye A”
“Çünkü B”
Böyle bir önermeye açıklama-önermesi diyoruz.
Böyle bir önermenin doğru olabilmesi için hem A hem de B’nin doğru olması gerekir.
“A, çünkü B” açıklama-önermesinin tümdengelimsel-yasacı bilimsel açıklama modelindeki doğru olma koşulları:
1) “A” açıklanan-önermesi doğrudur.
2) “A” açıklanan-önermesi, “B” açıklayan-önermesinden bir tümdengelimsel çıkarımla türetilir.
3) “B” açıklayan-önermesi “B1Λ... Bn Λ C1 Λ... Λ Ck” biçiminde bir tümel evetleme önermesidir.
“B” bileşenlerinin her biri başlangıç önermesi / yalın önerme;
“C” bileşenleri ise yasa önermeleridir.

Açıklanan-Olaylar
Genel olarak yalın olgu açıklamalarının birçoğunda açıklanan-olgu, bir olayın meydana gelmesi olgusu olup bu olay açıklanan-olay sayılır.
Yalın olgu açıklamaları çoğunlukla nedensel açıklamalardır. Nedensellik ise genellikle olgular arasında değil olaylar arasında bir bağıntıdır. Dolayısıyla nedensel açıklamalarda açıklanan şey bir olaydır.

Olasılıksal-Yasacı Açıklama
Bilim felsefesinde bilgisel olasılık, varlıksal olasılık ve istatistiksel olasılık olmak üzere üç çeşit olasılıktan söz edilir. Her üç olasılık, değerleri 0 ile 1 arasında reel sayılar olan fonksiyonlardır. Ancak bilgisel olasılık fonksiyonunun argümanları önermeler, varlıksal ile istatistiksel olasılık fonksiyonlarının argümanları ise olaytipleri ve olaylardır.

Bilgisel Olasılık Fonksiyonu
Bir bilimsel önermenin kabul-edilebilirliği, bu önermenin kabulünün bilimsel yöntem gereği gerekçelendirilmesi demektir.
A bir gözlem önermesi ise, A’nın gözlem ve/veya deneyle doğrulanması bu önermeyi en üst derecede gerekçelendirir. Böyle olunca A’nın kabul-edilebilirlik derecesi en üst derecede gerçekleşir. Bu durum A’nın bilgisel olasılığının 1 reel sayısına eşit olmasıyla, yani P(A) = 1 eşitliği ile dile getirilir.

A gözlem-önermesi-olmayan bir önerme ise ve tümdengelimsel ya da tümevarımsal bir çıkarımın sonucu olarak türetilebilir ise bu durumda, A’nın kabul-edilebilirlik derecesi ne en üst ne de en alt düzeyde olur. Bunu da;
0 < P(A) < 1 biçiminde dile getiririz.

P bilgisel olasılık (probability) fonksiyonu, Kolmogorov aksiyomları olarak adlandırılan aşağıdaki koşulları yerine getirir:
Ax1    A herhangi bir önerme ise, P(A) > 0.
Ax2    A bir mantıksal-doğru önerme ise, P(A) = 1.
Ax3    A ile B birer önerme olduğunda, A B tutarsız ise, P(A B) = P(A) + P(B).

A ile B iki önerme olduğunda, koşullu olasılık P(AB) olarak ifade edilip, “B’ye göreli, A’nın olasılığı” diye okunur.
“Gökyüzü kara bulutlarla kaplı olduğuna göre, yağmur yağacağının olasılığı 0.85’tir” ifadesi bir koşullu bilgisel olasılık önermesi olup, P(AB) = 0.85 olarak ifade edilir.

Varlıksal Olasılık Fonksiyonu
Varlıksal olasılık, argümanları olaylar ya da olay-tipleri, fonksiyon değerleri de 0 ile 1 arasında reel sayılar olan bir fonksiyondur. Varlıksal olasılık fonksiyonları diye adlandırılan bu fonksiyonlardan her biri belli bir rastlantı deneyi denilen bir deney türüne bağlı olarak belirlenir.
Deneyin her denemesinin bir tek sonucu vardır. Bu sonuca gerçek sonuç da denir. Eğer deney bir rastlantı deneyi ise, o deneyin farklı denemelerinin farklı sonuçları olabilir. Bu farklı sonuçlara rastlantı deneyinin olanaklı sonuçları denir.

İstatistiksel Olasılık Fonksiyonu
R rastlantı deneyi, içinde 999 tane beyaz ve 1 tane siyah bilye bulunan torbadan tek bir bilyenin rastgele çekilişi işlemidir.
Torbadan bilye çekilişi işleminin tüm etmenleri eksiksizi hesaba katılabilseydi, hangi bilyenin çekileceği gerekirci fizik yasalarına dayanarak belirlenecekti. İşte bu nedenle bilye çekilişi deneyindeki olasılığa varlıksal (fiziksel) olasılık değil, istatistiksel olasılık denilir.

Olasılıksal Tümdengelimsel-Yasacı Açıklama
Bir tümdengelimsel-yasacı açıklamada, açıklayanın bileşenleri arasında en az bir
olasılıksal yasa bulunursa, böyle bir açıklamaya olasılıksal tümdengelimsel-yasacı açıklama denir.
Bu model, tümdengelimsel-yasacı modelin bir alt modelidir.
Olasılıksal tümdengelimsel-yasacı açıklamada açıklayanın bileşenleri arasında yer alan yasa-görünümlü önermelerden en az biri olasılıksal yasa-görünümlü bir önermedir.

Olasılıksal Tümevarımsal-Yasacı Açıklama
Bir yasacı-açıklamada, açıklanan önerme açıklayan-önermenin bileşenlerinden tümdengelimsel değil de tümevarımsal bir çıkarımla türetilebilirse, böyle bir açıklama tümevarımsal bir açıklama olur. Bu çeşit açıklamalarda, açıklayan-önermenin bileşenleri arasında en az bir olasılıksal yasa-görünümlü önerme bulunduğundan bu açıklamalara olasılıksal tümevarımsal-yasacı açıklama denir.
Olasılıksal tümevarımsal-yasacı açıklama, olasılıksal tümevarımsal-öndeyi ile yapısal olarak özdeştir.

Genel olarak herhangi bir geçerli çıkarımın monotonik olması, bu çıkarımın öncüllerine ne kadar çok sayıda yeni öncül eklesek de, çıkarımın geçersiz kılınamaması, yani geçerliliğini koruması demektir. Bütün tümdengelimsel çıkarımlar monotonik olmasına karşın, tümevarımsal çıkarımlar monotonik-olmayan çıkarımlardır.

BİRLEŞTİRİCİ AÇIKLAMA MODELLERİ
Birleştirici açıklama modelinde, açıklanan olgu pek çok sayıda başka açıklanan-olgularla birlikte açıklanır.
Birleştirici açıklama modelinin iki biçimi vardır. Friedman’ın ortaya koyduğu birinci açıklama modelinde, açıklamanın birleştirici gücü, açıklayan-olguların sayısının az olmasına dayanır. Kitcher’in ortaya koyduğu birleştirici açıklama modelinde açıklamanın birleştirici gücü, çok sayıda açıklanan-olguyu birlikte açıklamak amacıyla kullanılan çıkarımların tiplerinin az olmasına dayanır.

Friedman’ın Birleştirici Açıklama Modeli
Yalnız düzenlilikler açıklanır, yalın olgular açıklanmaz.
Örneğin Boyle-Mariotte yasası Friedman’ın birleştirici modelinde; tek başına değil de, Charles yasası ve Gay-Lussac yasası gibi klasik termodinamik yasalar ile birlikte açıklanır.
Friedman’ın birleştirici açıklama modelinin başarılı olabilmesi için, açıklayanönermenin bileşen sayısı, açıklanan-önermelerin sayısından çok küçük olmalıdır.

Kitcher’in Birleştirici Açıklama Modeli
Kitcher’in birleştirici açıklama modeli, hem düzenlilikler ile yasaların hem de olguların açıklanmasına yönelik olup, açıklamaların birleştirici gücü bu açıklamaların dayandığı çıkarım tiplerinin sayısının azlığı ve bu az sayıda çıkarım tipine ait çıkarımların toplam sonuçlarının sayısının büyük olması ile tanımlanır.
“Çıkarım tipi” kavramı, ilgili bilim insanları topluluğunun belli bir zamanda kabul ettikleri K önermeler kümesi ve bu kümenin öğelerinden oluşan çıkarımlara ilişkindir.

Genel olarak bir bilimsel önermede geçen belirlenmiş (niteliksel veya niceliksel) özellikler gösteren terimler yerine simgeler koymak yoluyla önerme bir şematik önermeye çevrilir. Bilimsel önermeler dizisinden oluşan bir çıkarım da aynı biçimde bir çıkarım şemasına dönüşür. Tersine şematik önerme ile şematik çıkarımda geçen simgeler yerine bu simgelere uyan belirlenmiş özellikler gösteren terimler koyarak önermeler ile çıkarımlar elde edilir.

PRAGMATİK AÇIKLAMA MODELİ
Bas van Fraassen (1941 -) tarafından ortaya konulmuştur.
“Niye A?” biçimindeki açıklamaya yol açan soruyu yanıtlamayı amaçlayan pragmatik açıklama modelinde, bu sorunun yanıtı kullanım bağlamınca belirlenen olanaklı-yanıtlar arasında yer alır. Nitekim işlemin pragmatik olması kullanım bağlamınca belirlenmesi demektir.
Van Fraassen’in pragmatik açıklama modelinde her bilimsel açıklama şu öğelerden oluşur:
1) “Niye A?” biçimindeki niye-sorusu.
2) “Niye A?” sorusunun (K, A, R) biçimindeki bağlamı. Burada K, niye-sorusunu soran kişinin bilgilerini ifade eden kabul-edilen önermeler kümesidir. A, niyesorusunun ilgi-konusunu belirleyen alternatif açıklanan-önermeler kümesidir. R, olanaklı açıklayan- önermeleri belirleyen bağıntıdır. “B” önermesinin A’ya göre bir olanaklı-açıklayan önerme olması, “B” önermesi ile (“A”, A) sıralı-ikilisi arasında R bağıntısının bulunması demektir.

NEDENSEL-DÜZENEKSEL AÇIKLAMA MODELİ
Nedensel-düzeneksel açıklama modelinde, bilimsel açıklama çıkarıma değil, açıklanan-olgunun gerçekleşmesine yol açan nedensel süreçler ve nedensel etkilemelere dayanır.

Bilimsel Teorilerin Yapısı
Bir teori bilimsel yasalardan oluşur.
Eğer yasa-görünümlü önermenin mantıksal-olmayan tüm terimleri gözlem terimi ise, bu önerme bir deneysel yasayı, teorik terim ise, bir teorik yasayı dile getirir.
Teorilerin sözdizimsel yaklaşımı olarak adlandırılan deneysel yasada, bir teori, teorik postulatlarla (aksiyomlarla), bu postulatlarda geçen teorik terimler ile gözlem terimleri arasındaki bağlantıyı kuran bağlantı postulatlarından oluşur. Bağlantı postulatlarında hem teorik terimler hem de gözlem terimleri geçer. Böylelikle teorik postulatlar ile bağlantı postulatlarından yalın olguları ya da düzenlilikleri dile getiren gözlem önermeleri türetilebilir. Böylece teori açıklama yapar ya da öndeyide bulunur.
Teorilerin anlambilimsel yaklaşımı olarak adlandırılan teorik yasada ise, sözü geçen postulatların (aksiyomların) yanı sıra gerçek bir nesne dizgesini ve/veya özelliklerini temsil eden model denilen matematiksel yapılar bulunur ve teorinin doğruluğu bu modellere dayanır.

BİLİMSEL YASALAR
Gözlem Terimleri ve Deneysel Yasalar
Evrenin her yerinde her zaman geçerli olan düzenliliklere yasa, yasaları dile getirebilecek nitelikte önermelere de yasa-görünümlü önerme denilir.
Belli bir bilim dalının konusuna giren yasalar bir bilimsel teori, kısaca teori, çerçevesinde dizgeleştirilir.
Gözlem önermelerinde geçip gözlemlenebilir bir nesne dizgesini, olayı ya da özelliği gösteren terime gözlem terimi denir.
“Basınç” (p), “hacim” (V) ve “sıcaklık” (T) terimleri birer gözlem terimidir.
Gözlemlenebilir nesne dizgelerine makro-nesne dizgesi, bunların özelliklerine de makro-özellik denir. Buna göre bir gaz kitlesi bir makro-nesne dizgesi, basıncı, hacmi ve mutlak sıcaklığı makro-özelliklerdir.

Teorik Terimler ve Teorik Yasalar
Hiçbir gözlem aygıtıyla ilkece saptanamayan bir özellik bilimsel bir özellik olamaz.
Teorik terimler, bir teorinin ilişkin olduğu gözlemlenemezleri gösteren terimler demektir. Bir teorik önerme, içinde geçen mantıksal-olmayan terimlerinin tümü teorik terim olan önerme olup, bu önermelerin dile getirdiği yasalara teorik yasa denir.

Yasa-Görünümlü Önermeler
Bilim diline ait yasa görünümlü önermeler, bilim insanlarının bilgisine eriştikleri yasaları dile getirir. Her yasa evrendeki bir düzenlilik olup, tersine, her düzenlilik bir yasa değildir.
Her yasa-görünümlü önerme (ister doğru ister yanlış olsun) tümel-koşullu önerme biçimindedir.

BİLİMSEL TEORİLER
Her bilimsel teori, kısaca teori, aksiyom veya postulat olarak adlandırılan yasa-görünümlü önermeler içerir. Teorinin aksiyomları, doğru olduklarında, ilgili bilim dalının temel yasalarını ifade ederler.
Bilim felsefecileri teorilere yapıları bakımından biri sözdizimsel (sentaktik) öbürü anlambilimsel (semantik) olmak üzere iki farklı biçimde yaklaşmışlardır. Sözdizimsel yaklaşımda her teori aksiyomlar (postulatlar) ile onlardan türetilebilen önermelerden oluşan aksiyomlaştırılmış dizgeden başka bir şey değildir. Anlambilimsel yaklaşımda ise her teori aksiyomlar ile onlardan türetilebilen önermelerin yanı sıra teorinin konusu olan nesne dizgeleri ile bunların özelliklerini temsil eden model denilen matematiksel yapılar içerir.

Bilimsel Teorilerin Sözdizimsel Yaklaşımı
XX. yüzyılın ilk yarısında mantıkçı empirist bilim felsefecileri tarafından geliştirilmiştir. Olayları ve olguları, gözlemlenebilir ve gözlemlenemez olmak üzere iki kategoriye ayırıp yalnız gözlemlenebilir kategorisine ait şeylerin varolduğunu ileri sürmüşlerdir.
Gözlemlenebilirleri gösteren terimler gözlem terimidir. Öte yandan bilimde sözü edilen “molekül”, “atom” “elektron”, “proton”, “nötron” gibi en azından dolaysız olarak gözlemlenebilirleri göstermeyen terimler de teorik terimlerdir.
Teorik terimler ile gözlem terimleri arasında kurulan bağlantılar, teorik terimlerin kısmen yorumlanmasını sağlar. Söz konusu bağlantılar, bağlantı postulatları aracılığıyla olur. Bağlantı postulatları, içinde hem teorik terimler hem de gözlem terimleri geçen önermelerdir.
Teorik terimlerin, bağlantı postulatlarına dayanarak kısmen yorumlanması, o terimleri tam anlamlı değil de kısmen anlamlı kılar.
Teorinin dili, teorinin terimleri ile bu terimlerden oluşan önermeleri kapsar. Teorinin terimleri, mantıksal terimler ile mantıksal-olmayan terimlere ayrılır. Mantıksal terimler, bir yandan “değil”, “ve”, “veya”, “ise”, “bütün”, “bazı” gibi temel mantık değişmezlerini, öbür yandan teoride kullanılması gereken tüm matematiksel terimleri kapsar. Mantıksal-olmayan terimler, daha önce belirtildiği gibi gözlem terimleri ile teorik terimlere ayrılır.

Gözlem Terimleri
Bir teorinin gözlem terimleri gözleme konu edilen cisim veya kitleyi ifade eden tekil terimlerle sırasıyla basınç, hacim ve mutlak sıcaklığı gösteren P, V, T gibi fonksiyon terimleridir.

Teorik Terimler
Teorik terimler tekil ve genel olmak üzere ikiye ayrılır.
Tekil teorik terimler tek tek gaz moleküllerinden söz eden tekil terimler ve çok sayıda gaz moleküllerinden oluşan molekül topluluklarından söz eden tekil terimlerdir.
Genel teorik terimler de ikiye ayrılır. Bunlar: bir yandan “molekül”, “gaz molekülü”, “tek-atomlu gaz molekülü”, “helyum gazı molekülü” gibi terimler gözlemlenemez nesne dizgesi türlerinden söz eden teorik terimlerdir. Öbür yandan nicelik terimleri, gözlemlenemez tek-atomlu gaz moleküllerinin niceliksel özelliklerini gösterdiğinden, teorik terimlerdir

Bir teorinin teorik postulatları, o teorinin diline ait teorik önermeler olup, diğer teorik önermelerden türetilemez. Öte yandan bu diğer teorik önermeler, teorik postulatlardan tümdengelimsel çıkarımla türetilebilir.

Bağlantı postulatlarına, içlerinde hem teorik terimler hem de gözlem terimleri geçtiğinden, karma teorik önermeler diyebiliriz. Öte yandan teorik postulatlarda yalnız teorik terimler geçtiğinden, bunlara da salt teorik önermeler diyebiliriz.

Teorinin teorik postulatları ile bağlantı postulatları bir arada teorinin postulatlarını veya başka bir deyişle teorinin aksiyomlarını oluşturur.

Teorilerin Anlambilimsel Yaklaşımı
Model, gerçek (yani evrende varolan) bir nesne dizgesini ve/veya özelliklerini temsil eden maddesel ya da matematiksel bir nesnedir.
Anlambilimsel denilen teori yaklaşımında her teori, aksiyomlaştırılmış önermeler dizgesinin yanı sıra modeller kümesi ile hedef uygulamaları kümesini kapsar.
İdeal gaz kitlelerini temsil eden modelleri tanımlamak için, önce (geçmişte,  şimdiki zamanda veya gelecekte) varolan tüm ideal gaz kitlelerini sıralayarak her birine belli bir sıra sayısı verilir. Buna göre a gaz kitlesinin sıra sayısını āile gösteriyoruz. ā sayısının a ideal gaz kitlesini temsil ettiğini söyleyeceğiz.
Teorinin hedef uygulamaları, teoriyi benimseyen bilim insanlarının bu teori ile uyumlu olmasını bekledikleri nesne dizgeleridir. Herhangi bir teorinin hedef uygulamaları kümesi bu teorinin bir modeli tarafından temsil edilebilirse, teori doğru olur.

Bilimsel Hipotezlerin Pekiştirilmesi
SALT TÜMEVARIMCI GÖRÜŞ
Francis Bacon (1561 - 1626) tarafından ortaya atılan bu görüşte tümevarım, doğruya erişmenin tek geçerli yöntemidir.
Bu görüşte bilimsel yöntem üç aşamadan oluşur:
1) Gözlem ve/veya deney yoluyla ilgili bilim dalının konusuna giren yalın olguların bilgisi türetilir. Bu bilgiler, yapılan gözlem ve/veya deneylerle doğrulanmış gözlem önermeleri ile ifade edilir.

2) Gözlem ve/veya deneyle doğrulanmış sonlu sayıda gözlem önermesinden tümevarımsal çıkarımla bir tümel-koşullu önerme türetilir. Böyle bir önermeye tümevarımsal genelleme önermesi de denir.

Salt tümevarımcı görüşe yönelik eleştiriler:
1. Tümevarımsal genelleme önermesinin yanlışlanabileceği göz ardı edilir.
2. Bilimsel yöntemde tümevarımın yanı sıra tümdengelime de gereksinim olduğu göz ardı edilir.
3. Tümevarımsal genelleme önermesi bilimsel açıklama için kullanılamaz. Çünkü nedenlere cevap veremez.

HİPOTEZ-PEKİŞTİRMESİ GÖRÜŞLERİ
Bu görüşlerde bilimsel yöntem hem tümdengelimsel hem tümevarımsal çıkarım biçimlerini hem de hipotez kurmayı içerir.
Sınanan hipotez pekiştirilirse kalıcı olarak kabul edilir; ama çürütülürse ret edilir. Pekiştirilmiş hipotezlere yasa denilir.

Örnekleme Yoluyla Pekiştirme Yöntemleri
Nicod Yöntemi
Hipotezin olumlu örneklemesinin ve olumsuz örneklemesinin ne olduğu belirtilir:
x(Fx Gx) önermesi için:
 Fx Gx olumlu örnekleme;
 Fx ~Gx olumsuz örneklemedir.

Hempel Yöntemi
Hempel, Nicod yöntemini her türlü hipoteze uygulanabilecek bir şekilde genelleştirmiştir. Bu yöntem niceleme mantığı diline ait bir önermenin belli bir evrende açılımı kavramına dayanır.
xBx biçimindeki her bileşenin yerine Ba1 ... Ban konulur.
Ǝ xBx biçimindeki her bileşenin yerine Ba1 ... Ban konulur.
Buna göre sınanan hipotezin yeterli sayıda ögesi olan U gibi bir sonlu evrendeki açılımı, doğrulanmış gözlem önermelerinden tümdengelimli geçerli bir çıkarımla türetilebilirse hipotez Hempel yöntemince pekiştirilmiş sayılır.

Nicod ile Hempel Yönteminin Karşılaştığı Güçlükler
Kuzgun Paradoksu
Herhangi bir pekiştirme kuramı, eşdeğerlik koşulu olarak adlandırılan, sezgisel olarak kabul edilmesi gereken koşulu yerine getirmelidir. Ancak bu kabul edilemez. Çünkü sembolik dilde birbirine eşdeğer olan önermeler, gerçek hayatla sınandıklarında, içerikleri bu koşulu her zaman sağlayamaz.
Sonsuz Öğeli Evren Sorunu
Öğle bazı önermeler vardır ki, ancak sonsuz öğeli bir evrende doğru olup, sonlu bir evrende tutarsızdır; yani tüm yorumlamalarda yanlıştır.
Teorik Hipotezler Sorunu
Eğer bir hipotezde geçen mantıksal-olmayan terimlerin hepsi teorik ise, o hipotez teorik hipotezdir. Teorik hipotezler-hipotezin mantıksal biçiminden kaynaklanan bazı özel ve ilginç olmayan durumlar dışında-Hempel yöntemince pekiştirilemez.

Glymour’un Kendi-kendini Pekiştirme Yöntemi
Glymour’un ortaya koyduğu kendi-kendini pekiştirme yönteminde, deneysel hipotezlerin yanı sıra, Hempel yönteminden farklı olarak, teorik hipotezlerin de örnekleme yoluyla pekiştirilebileceği, böylelikle, hipotezlitümdengelimsel pekiştirme yönteminin tersine, bu hipotezlerin bütüncül olarak değil, tek tek sınanabileceği ileri sürülmektedir.

Christensen’in Karşı-Örnekleri
Christensen’in karşı-örnekleri her iki beklentinin, yani (1) ile (2)’nin, her zaman yerine gelmediğini ortaya koymaktadır.

Hipotezli-Tümdengelimsel Pekiştirme Yöntemi
Hipotezli-Tümdengelimsel Pekiştirme Yöntemi’nde, pekiştirilecek hipotez ile önceden doğrulanmış gözlem önermelerinden yeni gözlem önermeleri türetilir. Türetilmiş gözlem önermeleri de (sınamaya-değer bulunup) gözlem ve/veya deneyle sınanırlar. Eğer bu türetilmiş gözlem önermeleri doğrulanırsa hipotez pekiştirilmiş olur. Ama eğer bazı türetilmiş gözlem önermeleri yanlışlanırsa hipotez çürütülmüş (üstelik yanlışlanmış) olur.

Hipotezli-Tümdengelimsel Pekiştirme Yönteminin Karşılaştığı Güçlükler
Kuzgun Paradoksu

Alternatif Hipotezler Sorunu

Duhem-Quine Sorunu

Bayesci (Olasılıkçı) Pekiştirme Yöntemi
Bayesci (Olasılıkçı) görüşte bir hipotezin pekiştirilmesi, sınama sonrası-olasılık derecesinin sınama-öncesi olasılık derecesinden büyük olması, hipotezin çürütülmesi ise, sınama sonrası-olasılık derecesinin sınama-öncesi olasılık derecesinden küçük olması demektir.

SALT TÜMDENGELİMCİ-HİPOTEZ-YANLIŞLAMACI GÖRÜŞ
Karl R. Popper (1902 - 1994)’in öncülüğünü yaptığı Salt Tümdengelimci-Hipotez-
Yanlışlamacı (kısaca Tümdengelimci-Yanlışlamacı) görüşte tümevarımsal çıkarım yoktur, tek geçerli çıkarım biçimi tümdengelimsel çıkarımdır. Bunun nedeni, Popper’e göre, biçimi tümel-koşullu, yani x (Fx Gx), ya da daha genel olarak tümel-genelleme, yani x Ax, olan H gibi bir hipoteze (mantıksal doğru olmadıkça) 0 dışında hiçbir pekiştirme derecesi veremeyeceğimizdir.

Hipotezli-Tümdengelimsel Pekiştirme yönteminde, hipotezler, gözlem önermelerine dayanarak tümevarımsal çıkarımla pekiştirilebilirler, tümdengelimsel çıkarımla da çürütülebilirler.
Popper’e dayanan Tümdengelimci-Yanlışlamacı görüşte ise, pekiştirme olanaksız olduğundan, hipotezler gözlem önermelerine dayanarak tümevarımsal çıkarımla pekiştirilemezler ama tümdengelimsel çıkarımla yanlışlanabilirler.

Bilim insanlarının yükümlülüğü, serbestçe kabul ettikleri hipotezleri tek tek sınayarak yanlışlananları ret etmek ve böylece uzun sürede yanlışlanmayan hipotezleri kabul edip her türlü bilimsel çalışmada kullanmaktır. Bu türlü hipotezlere Popper dayanıklı (corroborated) hipotezler der.

HİPOTEZ-BULUŞU GÖRÜŞÜ
Charles S. Pierce (1839 - 1914) tarafından geliştirilmiş olan Hipotez-Buluşu görüşünde, hipotezler bilim insanlarının salt hayal gücünün ürünü olarak kabul edilmezler. Hipotezler bilim insanlarının önceden doğruladıkları gözlem önermelerine dayanarak tümdengelimsel olmayan bir çıkarımla türetilir. Eğer tümdengelimsel olmayan bütün çıkarımları tümevarımsal olarak nitelersek, Hipotez-Buluşu görüşündeki çıkarımın tümevarımsal olduğu söylenebilir.

Hipotez-Buluşu görüşünün genel biçimi:
1) E, gözlemlenmiş olan şaşırtıcı olguyu dile getiren önermedir.
2) Eğer H hipotezi doğru olsaydı, E’yi açıklamış olurdu.
3) O halde, H hipotez olarak kabul edilebilir.

Bu görüşün biçimsel olarak ifadesi:
E
H E

Bilimsel Teorilerin Gelişimi
Bilim felsefesinde teorilerin gelişimine ilişkin birbirine zıt iki görüş vardır. Bunlar birikimsel gelişim görüşleri ile devrimsel gelişim görüşleridir.
Birikimsel gelişimde yeni teori eski olanın geliştirilmiş biçimidir.
Devrimsel gelişimde yeni teori eskiyi reddeder.

Ernest Nagel’in İndirgemeci Gelişim Görüşü
İndirgemeci gelişim görüşü; bir teorinin yerine geçen yeni teorinin birinciden daha gelişmiş olması, birinci teorinin ikinci teoriye indirgenmesi başka bir deyişle ikinci teorinin birinci teoriyi indirgemesi demektir.
İndirgemede gerekli ve yeterli üç koşul vardır:

Biçimsel Koşullar
Koşul 1: İndirgenen teorinin postulatlarında geçen her terim, indirgeyen teorinin postulatlarında geçmelidir.
Koşul 2: İndirgenen teorinin her postulatı, indirgeyen teorinin postulatlarından tümdengelimsel çıkarımla türetilebilmelidir.
Koşul 3: İndirgeyen teori pekiştirilmiş bir teori olmalıdır.
İndirgemeci gelişimde genel olarak, indirgeyen teori, indirgenen teoriyi açıklar.

Lakatos’un Bilimsel Araştırma Programlarına Dayalı Gelişim Görüşü
Bir bilim dalında ortaya atılmış teorileri ele alan Lakatos, gelişen teori dizisi ve yozlaşan teori dizisi ayrımını yapar.

Gelişen Teori Dizilerinin Yapısı
Lakatos’un görüşüne göre bir teori dizisine ait her teorinin postulatlar kümesi, temel hipotezler kümesinin birleşimidir. Dizideki tüm teorilere ortak olan hipotezler kümesine teori dizisinin katı çekirdeği, dizideki her teorinin yardımcı hipotezler kümesine de o teoriye özgü koruyucu kuşak denir.
Hem teorik hem de deneysel olarak gelişen teori dizisine gelişen teori dizisi denir.

Anomali
Bir teori ile gözlem ve/veya deney arasındaki aykırılığa anomali denir.

Bilimsel Araştırma Programlarının Yordamı
Bilimsel araştırma programı, teori dizisinin katı çekirdeği ile yordam denilen yöntemsel kurallardan oluşur.
Yordamı oluşturan kurallar kesin değil yönlendiricidir.
Yordam, negatif ve pozitif kategorilerine ayrılır. Negatif yordam, teori dizisinin katı çekirdeğini korumayı amaçlar. Pozitif yordam ise koruyucu kuşakların ortaya konulmasını sağlayan yöntemleri içerir.

Kuhn’un Bilimsel Paradigma Değişikliğine Dayalı Devrimsel Gelişim Görüşü

Bilimsel Paradigma
Kuhn’un ortaya koyduğu disipliner matriks kavramı Lakatos’un bilimsel araştırma programları kavramına benzer. Aralarındaki fark, bilimsel paradigmanın dolaysız olarak teoriyi değil de, teoriyi kabul eden bilim insanları topluluğunu yönlendirmesidir.
Disipliner Matriks: Bu bilimsel paradigma kavramı, sembolik genellemeler, metafizik ilkeler, modeller, bilimsel değerler ve örnek problem çözümlerini içerir.
Lakatos’un bilimsel araştırma programı tek bir teoriyi değil de bir dizi teoriyi yönlendirir. Belli bir dizi teorinin ortak paydası konumundaki teoriyi katı çekirdek olarak adlandıran Lakatos’un bilimsel araştırma programı aynı teorinin farklı zamanlardaki evrimini ortaya koyar niteliktedir.

Bilimsel paradigmalar şu bileşenlerden oluşur:
a) Sembolik Genelleme: Tümel-koşullu önermeler ya da denklemler biçiminde sembolleştirilmiş veya buna elverişli önermelerdir.
Sembolik genellemeler, bilimsel araştırma programının katı çekirdeği ile koruyucu kuşaklarının karşılığıdır. Örneğin klasik mekaniğe dayalı kinetik gaz anlayışı bir bilimsel paradigmadır.

b) Metafizik İlkeler ve Modeller: Klasik kinetik gaz paradigmasında moleküllerin varlığı ilkesi bir metafizik ilkedir. Bunun gibi, tek-atomlu gaz kütlesini oluşturan molekül topluluğunu, birbiriyle çarpışan bilardo topu topluluğuna benzetmek de bir model kabul edilir.

c) Bilimsel Değerler: Alternatif teoriler arasında hangisinin daha gelişmiş olduğunu belirten ölçütlerdir. Başlıca bilimsel değerler; dakiklik, tutarlılık, kapsamlılık, yalınlık ve verimliliktir.
1- Dakiklik: teoriye dayanarak ortaya atılan tezler ile gözlem ve deney sonuçları arasındaki tutarlılık ve uyuma işaret eder.
2- Tutarlılık: teorinin önermeleri arasında çelişki bulunmamasıdır.
3- Kapsamlılık: Yeni bir teoriden yeni olgular türetilebilmelidir.
4- Yalınlık: Yeni teori birbiriyle ilişkisiz görünen karmaşık olgular arasında yalın bir düzen ortaya koymalıdır.
5- Verimlilik: yeni teori, bilim insanlarına yeni problem ve araştırma alanları sağlamalıdır.
Bu saydığımız değerleri bilim insanlarının alternatif teoriler arasında seçim yaparken dikkate aldıkları halde son karar yine de bilim çevrelerinin takdirindedir.
Bilimsel paradigmanın son basamağını, paradigmanın içerdiği teoriye dayanarak elde edilmiş problem çözümleri oluşturur.

Olağan Bilim Dönemi
Belli bir paradigmanın içerdiği teori belli bir zaman boyunca bilim çevrelerince başarılı bir şekilde kullanılır ve bilimsel gelişmeler gözlenir. Söz konusu dönem olağan bilim dönemi diye adlandırılır. Bu dönem boyunca söz konusu paradigma rakipsiz durumdadır.

Olağan Bilim Problemleri
a) Olgu Toplama Problemleri: İlgili nesne dizgelerinin doğasını belirten özelliklerin gözlem ve deneyle saptanmasıdır.
b) Teori Sınama Problemleri: Belli bir teoriye dayanarak türetilen bir olgu veya önerme ilgili teoriyi pekiştirir. Bunun gibi belli bir teoriye dayanan önermeler teori sınama problemlerinin içeriğini oluşturur.
c) Teori Geliştirme Problemleri: Deneysel ve teorik olmak üzere iki kategoriye ayrılır.
1- Deneysel Teori Geliştirme Problemleri: Teoride geçen sabitlerin değerlerinin deneysel olarak ölçülmesi ve teoriye ilişkin deneysel yasaların deneye dayanarak ortaya konulması şeklinde ele alınırlar.
2- Teorik Teori Geliştirme Problemleri: Olağan bilim döneminin başında kabul edilen sembolik genellemeler teorinin uygulamaları için yeterince uygun olmazlar. Söz konusu genellemeler olağan bilim döneminin ileri aşamalarında daha elverişli ve eşdeğer farklı sembolik genellemelerle ifade edilirler.

Anomaliler, Bunalım Dönemi ve Bilimsel Devrim
Bilimsel paradigmanın içeriği olağan bilim döneminde er ya da geç anomalilerle karşılaşır. Anomalinin ortaya çıkması durumunda üç olasılık söz konusudur;
a) Bilimsel paradigma kısmen değiştirilerek anomali giderilir. b) Bilimsel paradigma hiçbir değişime uğramayıp ileri bir tarihte anomalinin giderilmesi umut edilir. c) Bilimsel paradigma ret edilip, bilimsel devrimle yerine geçen bilimsel paradigmada anomali giderilir.

1- Giderilebilen Anomali
Yeni ve beklenmeyen bir olgu söz konusudur. Bu yeni olgu kimi zaman yeni bir maddenin bulunuşuna ilişkindir. Bu paradigma değişikliğinin yıkıcı yönü teorinin bazı yardımcı hipotezlerinin yadsınmasına yol açmasıdır. Yapıcı yönü ise, olağan bilim döneminde olağandışı etkinliğe sebep olması ve böylece gelişim süreci üretmesidir.

2- Giderilemez Anomali
A olgusunun B teorisi için giderilemez anomali olması, A önermesi ile B’nin temel hipotezlerinin bir arada tutarsız/çelişkili olmasından dolayıdır. Olağan bilim döneminde bu tip anomaliler göz ardı edilirler. İlerleyen dönemde anomalinin artması sonucunda dikkate alınırlar. Zira anomali durumunda bilimsel ilerleme durma noktasına gelebilir. Bilimsel gelişmelerin tıkanma noktasına gelmesi bunalım dönemi olarak adlandırılır. Bunalım dönemlerinde anomaliler ad hoc önermelerle giderilmeye çalışılır.
Bunalım dönemi teori aşamaları dizisinin yozlaştığı dönemdir. Ad hoc hipotezlerin ortaya atılması bunun bir göstergesidir.
Lakatos’un deyimiyle teorinin katı çekirdeğini oluşturan temel hipotezler bunalım dönemlerinde de bilim çevrelerince korunurlar. Pek az bilim insanı katı çekirdeği bile farklı olan yeni teoriler ortaya atarlar. Bunlardan biri ileride bilimsel devrim sonucunda kabul görüp eski teorinin yerini alır.

3- Anomalilerin Bilimsel Devrim Yoluyla Giderilmesi
Bilimsel devrim (Lakatos’un deyimiyle bilimsel araştırma programı) aynı bilim dalındaki eski bilimsel araştırma programı yerine, katı çekirdeği eskisiyle bağdaşmayan yeni bir araştırma programının kabul edilmesidir.
Yeni bir olgunun bulunuşu, sınırlı olan yapıcı/yıkıcı paradigma değişimine yol açar.
Yeni bir teorinin icadı ise sınırsız olan bir paradigma değişikliğine yol açar. Diğer bir deyişle, bilimsel devrime yol açar.
Buluş yeni bir olguya, icat ise yeni bir teoriye ilişkindir.

Kuhn, bilimsel devrimin başka bir deyişle devrimsel gelişim sürecinin özelliklerini üç kategoriyle belirtmiştir;
a) Devrimsel gelişim bütünseldir. Azar azar gerçekleşmez. Tutarsızlığa düşmemek için birbiriyle bağlantılı olan birçok değişiklik eşzamanlı olarak gerçekleştirilmelidir.
b) Devrimsel gelişimin birincisi ile bağlantılı olan ikinci bir özelliği, bilimsel terimlerde anlam değişimine yol açmasıdır. Anlamı belirleyen yasadır.
c) Daha genel olarak, devrimsel gelişim, bilim dilinde “devrimsel” denilebilen bir anlam değişimine yol açar. Böyle bir değişim sonucunda bilimsel betimleme ve genellemelerde kullanılan sınışama kategorileri değişir.

---

Bilim Felsefesi
Editör: İskender Taşdelen
Anadolu Üniversitesi Yayını No: 2379

Eskişehir, Ocak 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder