13 Mayıs 2015 Çarşamba

Süleyman Şefik Paşa - Hatıratım

Süleyman Şefik Paşa - Hatıratım
Başıma Gelenler ve Gördüklerim / 31 Mart Vak’ası


Süleyman Şefik Paşa
Erzurum doğumludur (1860). Babası, bir dönem Konya valisi olarak görev yapmış Ali Kemal Paşa’dır.
1919 yılında Harbiye Nazırı oldu. Görevi sadece 3 ay sürdü. Kuva-yı Milliye birliklerine karşı kurulan Kuva-yı İnzibatiye’nin kumandanı olduğu için Yüzellilikler Listesine alındı ve vatandaşlıktan çıkarıldı. 1939’da çıkan afla Türkiye’ye döndü. 1946’da vefat etti.
Hüsrev Gerede’nin kayın pederidir. Ünlü bestekâr Şehrazat ise Paşa’nın torunudur.

Notlar
Taksim Kışlası’nda Topçu numune alayı birinci taburunda kolağası idim.
Yemen’de binbaşılığa talibim dedim.

Babam bana üç nasihat vermişti
1. Din-i devlete ihanet etme, düşünce ve davranışlarında doğru yoldan ayrılma
2. Ekmek yediğin çanağa tükürme, ona hürmet et.
3. Devlet malına el uzatma, zira içinde saçı bitmemiş yetim hakkı vardır.
4. Dostluk kurduğun insanlar ile bozuşma ve eğer onlardan vefasızlık görürsen üslup ile geri çekil.

Yemen’e doğru yola çıkıyor, 1310/1893

Yolda geminin baş ambarında yangın çıkıyor.
Gemide 1300 nefer var ve filikalar yetersiz.

Gemide yangını söndürebilecek vasıtalar yok, hortum bile yok. İşte denetimsiz hükümet, işte hükümet-i mutlaka, işte mesuliyetsiz amirler… (s. 14)

Kızıldeniz’e ulaşınca hasta adedi çoğaldı, birer ikişer vefatlar başladı.

Yemen’e, birliğine ulaşıyor.

Bir gün kumandanından birliğe iki okka Arap barutu temin etmesi emrini alıyor.
Askerler Hamid Meric adlı birini, koltuğu altında iki okka Arap barutu bulunca derhal tutuklamışlar.
Süleyman Şefik, bu komploda alenen kullanıldığının farkına varıyor.
…bir adamı hile ve iftira ile bir hükümetin cezalandırması nasıl caiz olur.
Bunun Araplar üzerinde bırakacağı tesirin fenalığına vurgu yapıyor.
Bu olaydan sonra San’a’dan ayrılıyor. (s. 22-23)

Trablusgarp memuriyetini kabul ediyor ancak Yunan savaşı çıktığı için oraya gidemiyor. Tesalya ordusuna katılıyor.

Sultan Hamid’in kayınpederi kaymakam Dağıstanlı Hızır Bey
Fuat Paşa demiş ki, …memleketi kurtarmak için Sultan Murad’ı tahta geçirmek lazım.
Mehmet Paşa iş olup bitinceye kadar süvari alayı ile Sultan Hamid’i taht-ı muhafazada bulundursun.
Hızır Bey, Mehmet Paşa’yı bulur, keyfiyeti olduğu gibi anlatır.
Mehmet Paşa’da meseleyi Sultan’a anlatır.

Fuat Paşa tevkif edilir.

Mabeyinci Eğriboz Ragıp (madenlerden yüzbinlerce lira çalarak zengin olmuş, para kuvvetiyle kendini kurtarmış), Fuat Paşa’nın sorgusuna memur olur.
Fuat Paşa hiddetlenerek Ragıp Bey’i tahkir eder.
Sultan Hamid elinde tabanca ile arz-ı endam eder.
Ne var ki Fuat Paşa tek kelime söylememiş.
Sorgu ve tahkikat neticesinde (…) işin içinde Gazi Ahmed Muhtar Paşa ve daha birçok ricalin bulunması hünkârı müşkil bir mevkiye sokar. Binaenaleyh Fuat Paşa’nın kesin inkârı kabul edilmek zarureti hâsıl olmuş. (s. 47-49)

S. Şefik, Erzincan’a tayin edilir. Burada firar etmeye karar verir.

Kişisel çıkar daima vatan çıkarlarına galiptir.

Firar edip Marsilya’ya gidiyor.

Fransa’da kısa süre kalıyor, affedilince yurda dönüyor. Tophane’ye memur olarak atanıyor.

Mavzer tüfeklerinin alımında suistimallar
250 bin lira rüşvet
İştirak edenler: Maiyet-i seniyye müşiri Şakir Bey, Serasker Ali Saib Paşa, Yaver-i ekrem Müşir Derviş Paşa, Mabeynci Eğribozlu maruf Ragıp Paşa.
Vasıta olunanlar: Ferik Sabit Paşa, Miralay Mahmud Şevket Paşa…

Tüfekçi ustası sorguda:
“1300 tarihinde (…) Vidinli Müşir Tevfik Paşa maiyetiyle Almanya’ya büyük çaplı mavzer tüfek ve fişek satın almak üzere muayenesine gittik.”

Tevfik Paşa (…) bu tüfekleri muayene etti, beğenmedi. Raporunu yazarak saraya gönderdi.
Tevfik Paşa’yı müşkülpesent diye geri çağırdılar.
Yerine Tophane fabrikalar nazırı Ferik Seyyid Paşa’nın damadı Sabit Paşa’yı ve Miralay Mahmud Şevket Bey’i gönderdiler. Bunlar Tevfik Bey’in reddettiği tüfek ve kovanları kabul ettiler. (s. 124-125)

Zavallı padişah etrafında ihya ettiği adamların bu gibi alçakça hareketlerini işitip gördüğü halde kuruntu sebebi ile bunlara bir şey yapamadı ve en nihayet o vehim belasıyla hareket hattını şaşırarak tacı tahtı kaybetti gitti. (s. 126)

Zaman geçti, Mahmud Şevket Bey Mirliva olarak tophane Bahriye dairesi reisi oldu.
…beni Manastır’a tüfek muayenesine yolladı.
Oradan yeni bir emirle Yanya’ya gitti ve orada da tüfek muayenesiyle görevlendirildi.
Oradaki işi bitince de aynı görevle İşkodra’ya gönderildi.
Aradan iki sene geçti, İstanbul’dan ve ailesinden ayrıydı, Süleyman Şefik.
Neticede Paris’e firar etti.

Tekrar geri döndü, doğruca Tophane hapishanesine kapatıldı. İfadesi muhakeme edildi ve mesele halloldu. (s. 127)

8 Temmuz 1321 / 1905
Padişah mahfel kapısında Şeyhülislam Cemaleddin Efendi ile birkaç dakika konuştuktan sonra mahfel merdiveninden aşağıya inmeye başladı.
Tam arabaya bineceği sırada müthiş bir ses işitildi.
Ortalık toz duman…

Bomba camiden 8 metre aşağıda ve 20 metre uzağımızda patlamış idi. (s. 134-136)

Halep’de görevlendirilir.

Meşrutiyet ilan edildi.
İttihatçılar tüm iktidar unsurlarını tasfiye etmeye başladılar.
Halep’de görevliyken ittihatçılardan gelen bir telgrafı Halep komite reisi olarak kabul eder. (s. 158)

İttihatçılar şüphesiz Sultan Abdülhamid’in idaresini arattılar. Devlet idaresinde cehaletten telafisi mümkün olmayan yanlışlıklar yaptılar. (s. 160)

Selimiye Kışlası’nda 2. Seyyar Topçu liva kumandanlığına tayin oldum.

İttihatçılar, sırf kendilerine muhalif diye Mehmed Samim Bey’i alenen tabanca ile vurdular.
Hükumet bu cinayet sonrasında hiçbir harekette bulunmadı.
Cenaze alayına iştirak eden yüzbinlerce halk, cenazeyi millet meclisi önüne götürüp bu cinayetin faillerini isteriz diye bağırmaya başladılar (Mart 1909).

Otuz Bir Mart Vak’ası
Askeri isyan
İsyana Selanik’ten gelen avcı taburu ön ayak olmuş.
Hamdi Çavuş, bu taburun başındaymış. (s. 167)

Aynı günün akşamında İstanbul’dan müthiş silah sesleri duyulur.

Süleyman Şefik Paşa, ayaklanma bastırılıncaya dek Selimiye kışlasında askerin başında bulundu. Bu süre zarfında emrindeki askerleri kışlada tuttu.

31 Mart vakası bir irtica ayaklanması değildi. Halk, İttihat çetesinin hareketlerinden, fiillerinden, eşkıyalıklarından bizâr olmuş, Meşrutiyet ismiyle boyunlarına zulüm halkası ve istibdadın takılmış olduğunu his ve müşahede etmişlerdi. (s. 184-185)


Yayına Hazırlayan: Hümeyra Zerdeci
Arma Yayınları

Mayıs 2004

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder