Joost van Baak - Rus Edebiyatında Ev, Mitopoetik Bir Araştırma -
Notlar
The House in Russian
Literature a Mythopoetic Exploration, Editions Rodopi B.V., Amsterdam, 2009
Kitap Rus edebiyatı ve
kültüründe Ev/Yuva kavramının mitopoetik keşfine odaklanmaktadır.
Batı Avrupa'daki Ev
fikrinin tarihsel analizinden başlayarak, Doğu Slav kültüründeki Ev'e dair
ritüelleri inceler ve 19. yüzyıl Rus kültüründe Slavofil Ev
kavramsallaştırmalarının ve kırsal mülklerin önemini ele alır.
Puşkin, Gogol, Tolstoy ve
Çehov gibi yazarların eserlerindeki evsizlik, kentsel karşıtlık ve felaket
temalarına ağırlık verir.
on olarak, kaynaklar
Sovyet kültürü ve mimarisindeki Ev'in dönüşümünü inceleyerek, toplu konutların
getirdiği mahremiyet kaybını ve Khlebnikov'un "Dil Evi" ütopyası gibi
Modernist yaklaşımları analiz eder.
Giriş
Kitabın amacı, evleri derin ve soyut bir düzeyde ele
almaktır.
Ev teması, kültürel, antropolojik ve psikolojik önemini,
geliştirdiği çeşitli metaforik ve metonimik bağlantılardan almaktadır.
Kitabın temel amacı, bu potansiyelin iki yüzyıllık Rus
edebiyatındaki en önemli tezahürlerini analiz etmek ve yorumlamaktır.
Bölüm 1: Bir Ev Nedir?
İnsan Kültürünün Arketipi ve Arketopu Olarak Ev. Kökenleri ve Hint-Avrupa
Geleneğiyle İlişkili Evrensel Özellikleri
Ev / insan yapımı bir mekan
Evin inşası, bir miktar mekanın
dünyanın geri kalanından ayrılması ve bu parçaya dünyanın merkezi olarak
belirli değerler atfetmek olarak görülebilir.
Slavca zdanue kelimesi
‘yaratmak’, ‘kurmak’, ‘(taştan) dikmek’ anlamına gelir.
Ev kavramının iki ana eğilimi vardır: mimari (inşa ve kapalı
alan) ve olumlu değerlendirici (koruyucu, barınak sağlayıcı ve sosyalleştirici
nitelikler)
Ocak ve ev birlikteliği (örneğin İngilizce'de hearth and
home) aile ve klan yaşamıyla ilişkilidir.
Ev kavramı, köken ve tarihsel başlangıç duygusuyla
ilişkilidir.
Evrenin kendisi bir mimari metafor
olarak görülür (örneğin gök kubbe, 'cennetin yüksek çatısı' gibi).
Virgil'in Aeneas’ı / Evlerin kuruluşu, hanedan devamlılığı
ve kaderle ilgili.
Ev kavramı, öznel bir değerlendirme bileşeni taşır ve
mutlaka mimari bir yapıya bağlı değildir; ‘kendimizi evde hissettiğimiz’ bir
yerden bahsedebiliriz.
Ev Efsanesi ve Evin Dünya Modeli Olarak Rolü. Rus Kültür Geleneği Hakkında
Bazı Gözlemler
Slav cadısı Baba Iaga / Bu imge, ormanda istikrarsız bir
evin arketipsel tehlikeyi temsil etmesi ve tehlikeli bir kadınla (cadıyla)
bağlantılı olması paradoksunu içerir
Tavuk bacakları üzerinde hareket eden bir kütük kulübede
yaşayan Slav bir cadı veya orman ruhudur.
Evin Psikopoetikası ve Arkaik Düşünce
Ev idealinin saptırılması, Ostrovskii'nin Fırtına ve
Platonov'un İnşaat Çukuru eserlerinde bulunan Anti-Ev olarak adlandırılabilecek
bir şeye yol açabilir.
Evler, Hafıza mekanları olarak yoğun anılarla doludur.
Ev ve Anlatı ve Şiir Dünyalarını Yapılandırmadaki İşlevleri: Mit Olarak Ev
Ev, tüm olay örgüsü gelişmelerinin yöneldiği değişmez merkez
olduğu bir dünya düzenini temsil eder (Kahraman - Yol - Ev üçgeni).
Eve Dönüş hikâyesinin temel bir öneme sahip olduğunu
söylemeye gerek yok. Burada bir model olarak Odysseia'dan bahsetmek yeterli
olacaktır.
Ev imgeleri
1 - Arkaik Ev,
psikolojik olarak ikircikli olabilen Rahim Evi, Mağara Evi ve Kişileştirilmiş
Ev gibi imgeleri içerir, ancak aynı zamanda Evi bilinçaltı ve hafıza gibi
psişik yeteneklerin bir yansıması olarak da içerir
2 - Ütopik Ev,
özünde olumlu ve yaşam güçlerini birleştir
3 - Çocukluğun Evi,
Baba/Ebeveyn Evi, Cennet Olarak Ev ve Bahçe, Eski Ev, Hafıza Evi ve Geleceğin
Evi (yani politik veya eskatolojik anlamda daha gerçek anlamda Ütopik)
4 - Anti-Ev veya
Sahte Ev (Perili Ev, Kapalı Ev, Hapishane, Deliler Evi, Yeraltı Evi ve Cehennem
Evi)
İşlevsiz ailelerin temelde olumsuz veya mutsuz evi
Mutsuz Evlilik Evi veya daha genel olarak Sevgisiz Ev
Ev Miti'nin temel fabula motifleri
• Bir evi inşa etmek veya kurmak.
• Bir eve girmek.
• Evden ayrılmak.
• Yeni bir ev aramak ve bulmak.
• Bir eve veya yuvaya geri dönmek.
• Bir evi kaybetmek (Evin Ölümü ile sonuçlanabilir)
Bölüm 2: 19. ve 20. Yüzyıl Rus Edebiyatı ve Kültüründe Ev Miti
İki Güçlü Görüntü
Bu bölümde, Rus edebiyatındaki ev temasına tarihsel ve
kültürel bağlamında genel bir bakış sunacağım.
Ev Efsanesi'nin temel "yapı taşlarından" ilki, bir
evin inşasıdır. Bu da, her biri Rus kültürünün önemli yönlerini kendine özgü
bir şekilde “barındıran” iki güçlü sembolik ve ardışık imgenin ortaya çıkmasına
neden olur.
Domostroi ve Diğer Bazı Eski Rus
Refleksleri: Ostrovski, Dostoyevski, Leskov, Zamiatin
“Ev” kavramı, Ortaçağ Moskova kültürünün ataerkil, teokratik
ve değişmez yapısını temsil eder. Bu yapı Bizans’ın “porfironosnaia” (emperyal
mor) geleneğinden beslenir. / imparatorluk gücünün sembolizmi…
Moskova’nın “Üçüncü Roma” iddiası, Bizans’ın düşüşüyle
birlikte bu sembolizmi devralır.
I.E. Zabelin’e göre, “Ev” hem tarihsel hem toplumsal bir
metafordur: “Devlet, halkın bilincinin ‘sonucu, eseri’ ve ‘kamu yaşamının dış
mekanizması’ olarak; ‘evden’, ‘evin yapısı içinde’ ortaya çıkmıştır.”
19. yüzyıl Rus
edebiyatında “Ev”, tüccar sınıfıyla özdeşleşerek dramatik bir toposa dönüşür.
Ostrovskii’nin Fırtına oyununda, “samodur” figürü (ev
içindeki küçük tiran) baskıcı ev düzenini temsil eder.
Dostoyevski’nin Budala ve Karamazov Kardeşler’deki tüccar
evleri, “karanlık ve gizli zihniyetin” mekânlarıdır.
Leskov’un Mcensk Bölgesi’nin Lady Macbeth’inde ev, baskı ve
cinayetin sahnesi olur.
Kustodiev, tüccar evini nostaljik ve ironik bir biçimde
yeniden yorumlar: Ev”, artık estetik bir ortamdır.
Zamiatin, Kustodiev’in “oksimoron nostaljisi”nden
esinlenerek Eski Rusya’da adlı öyküsünde “Kustodiev kasabası” terimiyle bu
stilize edilmiş Rusya’ya göndermede bulunur.
Büyük Petro'nun Avrupa'ya Açılan Penceresi
Rus kültüründeki ikinci büyük sembolik Ev imgesi: 'Avrupa'ya
Açılan Pencere' ifadesi, I. Petro'nun kültür devrimi bağlamında ortaya çıktı.
Petro'nun Batı'ya dönük yeni bir “Rus evi” = Saint-Petersburg
Eski Ev (Petro öncesi, kapalı ev) vs. Açık Ev (Petro’yla
birlikte)
Gorbaçov: Yenilik girişimi olan perestroyka (yeniden
yapılanma) bir "Ev Efsanesi" olarak sunuldu: Rusya Evi'ni yeniden
inşa etme ideali.
Soljenitsin: Rusya'nın Yeniden İnşası başlıklı eserinde,
komünist Rusya'yı çöküş tehlikesi taşıyan, çürüyen bir bina olarak görüyordu.
Chaadaev'in Evsizliği. Uzun Bir Geleneğin Başlangıcı
P. Ia. Chaadaev, 1829'daki mektubunda Rus kültürünü
eleştirmiş, Rusların evlerinde kamp kurduğunu ve hâlâ bir ev ocağı bile yok dediğini belirtmiştir. Bu, Rus
kültüründeki metafizik evsizliğin başlangıcını işaret eder
Mektup büyük yankı uyandırır; dergi kapatılır, Chaadaev
“deli” ilan edilir.
Modern şehir, “ev”in sıcaklığından ve merkezinden yoksundur.
Petersburg miti: Puşkin’den Gogol’a, Dostoyevski’ye uzanan
yabancılaşmış kahramanlar zinciri.
Bazı Diyakronik Düşünceler. On Dokuzuncu Yüzyılın Başlangıcı. Doğa Okulu
Gogol, Petersburg’un sıkışık konutlarında “yoksul, isimsiz
bir nüfus”u betimler
Dostoyevski / Makar Devushkin ve Varvara gibi güçsüz
figürleri şefkatle işler. Kentsel mekân, evsizliğin ve dışlanmışlığın dramatik
zemini olur.
Slavofil Domus/Ev
“Ev” Slavofil düşüncenin merkezinde yer alır; aile hayatı,
Ortodoks inancı ve toplumsal dayanışma ile iç içedir.
Batı’nın bireyci ve akılcı yapısına karşı, “toprak temelli” (pochvennyi)
bir ütopya önerilir.
Ev, fiziksel değil etik bir
kavramdır; konfor ve mahremiyet değil, birlikte yaşama ve toplumsal
kardeşlik önemlidir.
Ev-devlet analojisi: Baba-Çar’ın başında olduğu bir
topluluk.
Puşkin'in Evleri. Yuva Özlemi
Puşkin'in eserlerinde Ev soyut değil, bireyin kendine özgü,
benzersiz ve gerçek yuvası haline gelmiştir.
Ev, aynı zamanda bir Yuva (Home) haline gelir ve bir eve
sahip olma veya olmama meselesi, doğrudan bireysel kimlikle ilişkilendirilir.
Şairin özel ev içi alanı dış dünya ile tezat oluşturur.
Dış Dünya: Kısıtlayıcı, engellerle dolu, maddi şeylerle
("Be^aMH") aşırı yüklü ve ruhsal özgürlüğü tehdit eden bir toplumsal
tiyatro.
Şairin Evi: Kısıtlı ve dar olmasına rağmen, şairin birey ve
şair olarak özgürlüğünü barındıran ve koruyan değerli bir sığınaktır.
Ev kaybı ve evsizlik, Puşkin'in eserlerinde önemli bir varoluşsal
tehdit olarak işlenir (Dubrovski, Evgeni).
Kırsal küçük ev, kentsel muadilinin aksine, ütopik bir özel
dünya ve kişisel özgürlük alanı olarak işlev görür.
Puşkin'in eserleri, hem pratik hem de varoluşsal anlamda evsizlik
ve evin kaybı temasının Rus edebiyat geleneğindeki özgün gelişiminin
başlangıcını işaret eder.
Lermontov'un Kozmik Evsizliği
Lermontov'un şiirinde Kozmik Ev kavramı öne çıkar. Evim şiirinin ana tezi, ‘Evim (yuvam),
gök kubbenin olduğu her yerdir’ şeklindedir.
Lermontov'un eserlerinin büyük ölçüde Romantik
kahramanlardan oluşması nedeniyle, yalnızlık ve evsizlik motifleri oldukça
belirgindir.
Lermontov'un Yola tek
başıma çıkıyorum ifadesi, evden ayrılışı ve evsizliği çağrıştırır.
Gogol, Bekar ve Kutu Olarak Ev
Gogol'ün kentsel yapıtlarında, Puşkin'in Rus edebiyatına
soktuğu küçük adam teması hâkimdir.
Gogol'ün eserleri genellikle Anti-Ev imajını sunar; örneğin,
Nevski Bulvarı’ndaki genelev, iğrenç
sığınak olarak özetlenir. …yalnızca bir bekarın bakımsız odasında'
bulunabilecek hoş olmayan düzensizlik…
Bir Delinin Notlarında,
Poprişçin'in delilik teması, tımarhanedeki acılarının dayanılmaz hale
gelmesiyle birlikte Çocukluğunun Evi'ne ve annesine kavuşma isteğiyle sonlanır.
Eski Moda Toprak
Sahipleri öyküsü, Evin Ölümü ile sona erer; anlatıcı geri döndüğünde
malikane harap ve bakımsız haldedir.
Ölü Canlar
romanındaki evler ise Ev Kutuları veya Ev-Tabutları olarak adlandırılan sapkın evcilik
biçimlerini içerir. Pliuşkin'in evi, sahibinin karakterini sembolize eden terk
edilmiş ve kaotik bir Anti-Ev örneğidir.
Doğal Okul ve Gerçekçilik Arasındaki Ev Efsanesi / Şehirden Kırsala
19. yüzyıl Rus nesri, Romantizmden Gerçekçiliğe doğru ilerlerken,
edebi dünya modellerinde şehirleşmeden kırsalcılığa doğru bir kayma
gözlemlenir. Kırsal malikane dünyası merkezi bir konuma gelir; bunun en tipik
tanımı Turgenev'in "Soyluların Yuvası" başlığında verilmiştir.
Ev Mitinin temel masal motifleri arasında inşa etmek,
taşınmak, ayrılmak, geri dönmek ve Kaybedilen evler bulunur. S. T. Aksakov'un
Bir Aile Günlüğü adlı eseri, yeni bir mülkün kurulmasını ve Ev Efsanesi'nin
kuruluş aşamasını anlatır. Bu kronik, Ev'i maddiyatı ikincil olan sosyal ve
etik bir kavram olarak ele alır.
Malikane romanları genellikle Ev Mitinin döngüselliğini ve
sürekliliğini gösterir, ancak ailelerin dağılması Evin Ölümü'ne yol açabilir
(Golovliov Ailesi gibi).
Rus Malikanesi. Ev Efsanesi ve 'Soyluların Yuvaları'
Rus kır mülkiyeti, 19. yüzyıl yazarlarına klasik bir
edebiyat külliyatı yaratmaları için ilham veren somut bir ortam ve temalar
sağlamıştır. Realizm döneminde, kırsal mülk, Ev'in karakteristik edebi türüydü.
Turgenev, Gonçalves gibi yazarların eserlerinde baskın mekânsal ve artzamanlı
hanedan ortamıdır.
Evlerin çöküşü, Rus kırsal edebiyatında önemli ve tekrar
eden bir temadır.
Malikane romanının dünya resmi, Ev kavramının topolojik,
zamansal ve aksiyolojik (değerlendirici ve ahlaki) özellikleriyle belirlenir.
Malikane, "geleneksel değerlerin bir deposu ve pastoral bir topluluk -
romanının açık 'Cennet'i" olarak işlev görür. Kırsallık, Realizm'de baskın
bir yönelim haline gelmiş ve şehir ile kırsal arasındaki çatışma sıkça güncel
hale gelmiştir.
Serfler neredeyse kelimenin tam anlamıyla mülkün bir
parçasıydı. Çehov'un Kiraz Bahçesi'ndeki yaşlı hizmetçi Firs, özgürlüğünü kabul
etmeyi reddetmiş ve mobilyaların bir parçası haline gelmiştir:
Gerçekleştirilmiş metoniminin ilginç bir örneği.
Malikane dünyasına ait olmayan kahramanlar (misafirler,
nihilistler, "gereksiz adamlar" kategorisi) genellikle yabancıdırlar.
Mark Volokhov, 'evsiz', 'yuvası', ocağı, mülkü olmayan' olarak tanımlanan evsiz
bir karakterdir.
Rus kırsal mülkiyeti, olumlu çağrışımlara sahip bir yaşam
biçimi sunan ve "gerçek aile yuvası" olarak kabul edilen ulusal bir
kimlik topos'u haline gelmiştir.
Turgenev ve Ev
Turgenev'in eserleri, malikane dünyasını ve Ev imgelerinin
psikopoetik yapısını ele alır. Bir Avcının Notları'ndaki "Ahududu
Suyu" hikâyesinde, anlatıcının serflerle karşılaşmaları, eski Şumikhino
mülkünün harabelerinin fonunda geçer. Malikane, zamanın değişimlerine tabi olan
canlı bir tarihsel varlık olarak sunulur.
Yangın sonrası sebze bahçesine dönüştürülen eski malikane
arazisi, pastoralin bir alay konusudur. Mitrofan'ın kulübesi, Lévi-Strauss'un
Kendin Yap (Bricolage) kavramının bir örneği olarak görülebilir. Stiopushka'nın
varoluşu, toplumsal yaşamın tamamen inkârıdır; o aslında evsizdir. Tuman'ın
eski evi ise terk edilmiş bir harabe olarak tasvir edilir
Çertophanov'un mülkü bir "anti-mülke" dönüşmüştür;
çevresi çit veya kapı olmadan düzensiz bir yapı grubudur. Anlatıcı, harap evi
kasvetli, yaşlı bir kadına benzetir.
Toprak Sahibi Soyluların Yuvası romanında, Lavretski
Avrupa'dan memleketine döner. Babası, kendi yuvasını "dayanılmaz derecede
pis, yoksul ve sıkıcı" buluyordu. Lavretskii, travmatik çocukluğuyla
yüzleşmek ve "gerçek bir Rus" olmak arzusuyla Vasil'evskoe
malikanesine döner. Eve girerken, sanki "tekrar eve dönmüş" gibi
hisseder. Liza'ya aşkını ilan ettiği önemli bir anda, Kalitinlerin evi
kişileştirilir; tüm ev aniden karanlık yüzüyle ona baktı…
Lavretskii, sonsözde kendini “yalnız, evsiz bir gezgin”
olarak tanımlar; bu, duygusal ve ahlaki bir evsizliktir.
Gonçarov. Arcadian Rüyaları Arasında Evsizlik ve Uçurumlar
Gonçarov'un Oblomov romanında, Petersburg'daki bekâr dairesi
ile Oblomovka malikanesi karşı karşıya gelir. Oblomov evsiz olarak sunulsa da,
Ev'e aşırı derecede bağımlıdır. "Oblomov'un Rüyası" (IX. Bölüm),
Oblomovka'yı arketipal, efsanevi bir Çocukluk Evi ve Kayıp Cennet'i olarak
sunar. Gökyüzü, güvenilir bir ebeveyn çatısı gibidir ve yaşamın ideal amacı
dinlenmek ve hareketsizliktir. Ancak Oblomovka dünyasında belirsiz ve ürpertici
ayrıntılar da vardır; örneğin, köylü kulübeleri uçurumun kenarında asılıdır.
Çocuk Oblomov'a göre vadi, hırsızların ve canavarların saklandığı, korkutucu ve
yasak bir yerdir. Evin bakımı ihmal edilmiştir. Oblomov'un kaderi, doğup
büyüdüğü Ev'in kaderiyle metonimik olarak özdeşleşmiştir.
Uçurum romanında Malinovka malikanesi, Rus edebiyatında
mülkün en zengin açıklamalarından birini sunar. Uçurum, yasadışılık ve
ahlaksızlık alanı olarak merkezi ihlalin (Vera'nın baştan çıkarılması)
gerçekleştiği yerdir. Malinovka iki evden oluşur: yeni (düzenli) ve eski (ölüm
havasına sahip). Eski evin yatak odası, Raiskii'nin gözünde gösterişli tabut
gibidir. Roman, Vera'nın eski evi terk edip yeni eve, yani Ev'in içsel normatif
yönelim alanına "geri dönmesiyle" son bulur. Büyükanne Tatyana Markovna,
mülkü küçük bir krallık gibi, bilgece, ekonomik olarak yönetir. Kriz anında
büyükanne, evini kontrolden çıkıp kaosa sürüklenen terk edilmişliğin iğrençliği
olarak görür.
Saltikov-Şçedrin. Ölüm Evleri
Golovliov Ailesi romanı, Rus edebiyatının en kasvetli ve karanlık
romanıdır, köle sahibi sınıfın vahşetini gözler önüne sermeyi amaçlayan
toplumsal bir romandır. Saltikov için aile, son sığınak olmalıdır, ancak
Golovliovlar ailesi tembellik, işe yaramazlık ve alkolizmle mahkum edilmiştir.
Ev, gerçek bir Ölüm Evi'dir.
Arina Petrovna'nın yönetimi altında ev, saldırılmaz bir kale
izlenimi verir, ancak bu "yapay bağlar" üzerine kuruludur ve sonunda
çöker. Kış hazırlıkları, aşırı tasarrufla yönetilir; depolarda çürüyen mallar
birikir: çoğuna çürük kokusu nedeniyle yaklaşılamazdı.
Serfliğin kaldırılması, Arina Petrovna tarafından Evin Ölümü
olarak algılanır. Yaşlı kadın, yalnızlıkla mücadele etmek için kızlarının
odalarının tahtalarla kapatılmasını emreder. Stepan'ın sefil eve dönüşü, Ev
imgeleriyle doludur. Malikane ona Medusa'nın başının etkisini yaratır ve
zihninde tabut! tabut! tabut! yankılanır. Çocukluğunun Evi bir hapishaneye,
kapatıldığı oda ise bir mezar odasına dönüşmüştür. Bu, ev-tabut gibi olumsuz Ev
imgelerinin bir örneğidir.
Tolstoy ve Aile Hayatı
Tolstoy'un romanları, aile hayatının psikolojik ve ahlaki
sorunlarına odaklanır. Savaş ve Barış, Rostov ailesinin yaşamında somutlaşan
döngüsel Ev Efsanesi'nin tam gerçekleşmeleri olarak görülebilen geleneksel Rus
yaşamının büyük bir resmini sunar. Savaş, bu dünya düzenini bozar, ancak içsel
normatif yönelimin temellerini sarsmaz.
Anna Karenina'da, Anna'nın ailesini terk etmesi Evin
Kaybı'na yol açarken, Levin ve Kitty'nin Yeni Bir Ev kurmaları olumlu bir
karşıtlık sunar. Bu, içsel normatif yönelimin kentsel çevrede kaybolması ve
kırsal çevrede geri kazanılmasıyla paralellik gösterir.
Bunin. Evi Anmak. Ceset Dünya
Özet: Bunin'in eserleri, yok olan kırsal Rusya ve
aristokratların ölümüyle ilgilenir. Otobiyografik stratejisi, Genişletici
Metonimi (Ben'den çevreye doğru özdeşleşme) ve Ev'in Antropomorfik
Metaforizasyonu'nu içerir. Anlatıcının hayallerinin sığınağı, Çocukluğunun
Evi'dir. Kimliğinin kökeni, eş merkezli olarak tanımlanır.
Antonov Elmalarında,
teyzesinin 'kadın' malikanesi, evin hanımıyla metonimik olarak ilişkilendirilen
"sevgi dolu ve sevecen" bir yuva olarak tasvir edilir. Amcasının
'erkek' malikanesi ise gürültülü ve dışarıya (av alanlarına) yöneliktir.
Sukhodol adlı eseri, eski malikanelerin dağılmasını ve Evin
yok oluşunu konu alır. Anlatıcının bakış açısıyla, evden geriye kalanlar doğa
tarafından ele geçirilir.
Dostoyevski. Yeraltı Adamı ve Kazara Aile
Dostoyevski, neredeyse tamamen şehirli bir yazardır. Kentsel
konut durumu, Raskolnikov'un tavan arası (bir tabuta benzetilir) gibi, insan
acısının dramatik sunumu için bir zemin oluşturur.
Değişen, reform sonrası Rus toplumunda geleneksel ailenin
kaderi, Dostoyevski'yi yoğun bir şekilde meşgul etmiştir.
Dostoyevski, ailenin dağılmasını toplumsal bir felaket
işareti olarak görerek, modern Rus ailesini "tesadüfi aile" olarak
tanımlar.
Eserlerinde Anti-Evler ve Evsizlik temaları
karakteristiktir. Ölüler Evinden Notlar'daki hapishane, Ev Miti'nin aile
hayatına dair bakış açısının eksik olduğu bir Anti-Ev'dir.
Kahraman-anlatıcının konumu, düşmanca ve suçlu bir ortamda
yalnızlığı ve sürekli bir kilitli kalma hissiyle karakterize edilir.
Dostoyevski'nin hapishane ve ağır çalışma koşullarının
kurgulanmış Anti-Ev yorumu, Rus edebiyatında türünün ilk örneğidir.
Yeraltından Notlar'daki Yeraltı Adamı, varoluşsal
izolasyonun ve evsizliğin modern karakterini oluşturur. Evin bodrumu, ruh veya
kişiliğin derinlikleri arasındaki sembolik psikopoetik eşdeğerliği temsil eder.
Dostoyevski'nin sonraki romanlarının önemli kahramanları
için prototipik bir öneme sahip olduğu konusunda pek şüphe yoktur. Yeraltı
Adamı dünyadan aşağılanmış hisseder ve ondan uzaklaşmıştır. Onun aşırı bireyciliği
ve aşırı rasyonalitesinde aileye veya komşu sevgisine yer yoktur; aslında, onun
konumu tüm toplumsal ve ahlaki bağlılığın ve dolayısıyla kişinin komşusuna
karşı tüm sorumluluğunun nihai inkârına varır ve nihai sonuç ölümdür.
Karamazov Kardeşler'deki baba katili suçu, Ev Efsanesi'nin
temelini oluşturan dünya düzeninin en temel bozulmalarından biridir. Yaşlı
Karamazov'un evi, kuytu köşelerle ve farelerle dolu, öldürüleceği yerdir.
Bahçeler ve çitler, bilinçdışının, kaotik olanın ve "vahşi"nin alanıdır.
Gerçekçiliğin Sonu. Modernizmin Başlangıcı. Yeni Kaygılar
19. yüzyılın sonlarında, Gerçekçilikten Rus Modernizmine
doğru bir geçiş yaşanır. Gerçekçilik, çağrışım gücünü yitirmiş ve artık
sanatsal açıdan ikna edici bulunmuyordu. Bu dönemin karakteristik özelliği,
ilgisizlik, huzursuzluk ve felaket beklentisi duygusunun ortaya çıkmasıdır. Bu
duygular, Ev İmgesi'nin edebi ele alınışını da çarpıcı bir şekilde etkiler.
Garshin'in Hapishane Olarak Dünyası
Garshin'in eserleri, varoluşsal kaygıyı işler. 'Attalea
Princeps' alegorisinde, cam ev özgürlüğü kısıtlayan ancak dış dünyadan koruma
sağlayan ikircikli bir imgedir.
"Kırmızı Çiçek" öyküsünde, akıl hastanesi,
hastanın gözünden aşağılayıcı bir hapishane/Anti-Ev olarak algılanır.
Garshin'in kendi hayatından bir alıntı, Ev-Kişilik/Beden psikopoetikliğinin
açık bir örneğini sunar: fırtınanın evi yıkmasını önlemek için, "vücudum
bir paratoner oluşturacak ve böylece tüm binayı ve içindeki sakinlerini
yıkımdan kurtaracaktı."
Çehov. Belirsiz Yazlıklar ve Konaklar
Çehov'un eserlerinde, daça kavramı (yazlık), modern şehir
hayatının stresinden kaçılıp hayallerin beslenebildiği tipolojik bir ev ve
ortam türüdür. 6 No'lu Koğuştaki
psikiyatri koğuşu, bir Anti-Ev ve bir hapishanedir. Leskov, burayı Rusya'nın
durumunun yıkıcı bir eleştirisi olarak görmüş ve koğuşu Rusya ile
özdeşleştirmiştir.
Kiraz Bahçesi'nde,
mülk satılır ve kiraz bahçesi kesilir. Oyun, Evin Ölümü motifini
gerçekleştirir.
Çehov'un malikane tasvirleri idealize edilmiş nitelikler de
taşır: dışarıdaki hava nasıl olursa olsun, hayatın her zaman böyle sıcak, temiz
ve konforlu olduğu...
'Asma Katlı Ev' öyküsünde, Volçaninovların asma katlı
büyüleyici evi, bir aile yuvası olarak görünse de, baba figürünün eksikliği
nedeniyle tamamlanmamış bir ailedir. Anlatıcı, asma katın iki kızın odalarının
bulunduğu yer olarak evin merkezi haline geldiğini söyler ve ev,
kişileştirilmiş bir şekilde ona bakar.
'Bektaşi üzümü' öyküsünde, memur Nikolai Ivanych'in bektaşi
üzümü takıntısı, ideal Ev'in hüzünlü ve utanç verici bir alay konusuna dönüşür.
Kır evi, dar görüşlülüğün ve kendi kendine dayatılan izolasyonun olumsuz bir Ev
imgesidir. Anlatıcı, mutlu aileleri görmenin onu umutsuzluğa sürüklediğini
belirtir. Mekânsal imgeler kullanarak, malikanenin bir mezarlık alanıyla karşılaştırılabileceğini
öne sürer: Her mutlu, memnun insanın kapısının önünde bir balyozlu biri
durmalı.
'Kara Keşiş' öyküsünde, Borisovka malikanesi Anti-Ev olarak
işlev görür. Bahçeler ve evin düzeni, babanın dar ve kapalı dünya görüşünün
göstergesidir. Erkek kahramanın hayalleri ve zihinsel hastalığı, malikanenin
estetik biçimleri ve mekanlarında dramatik bir şekilde ortaya çıkar.
Sembolizm. Şeytani Urbanizm ve Felaket Beklentileri
Sembolist edebi dünya modeli, Realizme karşıt olarak ikili
veya iki dünyalı bir yapı ile karakterize edilir. Kentsel dünya, şeytani veya
eskatolojik özellikler kazanır ve Ev-Şehir-Dünya/Kozmos analojisi kullanılır.
Sembolistler, felaket beklentileri yansıtır.
Briusov ve Blok
Briusov'un şiirinde, modern Şehir-Ev'in hayalet Ev-Şehir-Dünya'ya
dönüşümü görülür: Evler, yırtıcı hayvanlar ve oda, tabut olarak
metaforlaştırılır; evler hapishane olarak da tanımlanır.
Blok'un eserlerinde, ev, şairin kişiliğini kuşatan kapalı
bir mahremiyet alanı olabilir. Şairin evi, bir münzevi hücresi ('skit') veya
şiirin doğum yeri olarak görülebilir. Blok'un Terrible World (Korkunç Dünya)
koleksiyonunda ise ev, sahte bir samimiyet ve sıradanlığın mekanıdır; kırmızı
çekmeceli dolap burjuva evcimenliğinin sıradanlığını özetler. Blok'un felaket
beklentileri, evin "zehirlenmesi" ve yıkılması imgeleriyle ifade
edilir: Herkes kendi evini zehirlemeyi öğrendi, / Tüm duvarlar zehirle doldu.
Belyi'nin Kozmik Evi. Büyük Patlama ve Beden Tapınağı
Andrei Belyi'nin Petersburg romanı, Petersburg mitinin
geleneğini sürdüren hicivsel bir Modernist kent romanıdır. Rusya ile Batı
arasındaki kültürel karşıtlık, Avrupai kentsel cepheler ile ahşap kulübeler
arasındaki karşıtlık aracılığıyla aktarılır. Petersburg, fantazmagorik bir
statüye sahiptir.
Senatör Apollon Apollonovich Ableukhov'un evi, soğuk, resmi
ve "cilalı" bir güzelliğe sahiptir. Belyi'nin psikopoetikası,
Ev-Ben/Kişilik analojisini kullanır; evin mimari özü, Senatör'ün beyni ve
kişiliği üzerinden yorumlanır. Senatör'ün beyninden çıkan ev düşüncesi somutlaşır:
Taş yığını beyinden kaçtı; ve işte ev misafirperver bir kapı açıyor.
Kitty Letaev romanında, oda imgesi tekrarlanır ve kozmos,
dünya, ev ve oda ile insan kafatası arasında eşdeğerlikler kurularak kozmogonik
mitopoetik modelleme yapılır. Anlatıcının ilk bilinç anı bir noktadır. Beden
tapınaktır ve koridorlar, odalar ve geçitler bedeni ve geçmiş yaşamı
hatırlatır. Hayata giriş yolu, koridor, tonoz ve karanlık olarak özetlenir. Bu
dönüşümler, bilincin ve ruhun bir modeli olarak Ev imgesinin açık örnekleridir.
Sembolizmden Fütürizme
Fütürizm, Rus kültüründe Modernizmin ikinci aşaması olarak
görülebilir.
Hem Fütürizm hem de Sembolizm, yirminci yüzyılın
başlarındaki felaket niteliğindeki değişimlerle ilgilenen ve kentsel temaların
belirleyici rol oynadığı, ağırlıklı olarak şiir odaklı hareketlerdir.
Ancak Fütürizm, Sembolizmin iki dünya modelinden ve
"saf kavramlara" ulaşma arzusundan yoksundur; bunun yerine monistik
bir dünya görüşüne sahiptir. Fütürizmde, sosyofiziksel gerçeklik bir metin
karakterini yitirmiş, kültürel metinler doğal olguların özelliklerini
kazanmıştır. Fütürizmin göstergebilimsel tutumunu 'şeycilik' (nesneleştirme)
karakterize eder. Sembolizmin felaket beklentileri, Fütürizm'de devrim
niteliğinde bir bakış açısıyla yer değiştirmiştir.
Fütürist Mayakovski'nin erken dönem eserlerinde, resme dair
görsel algının doğrudanlığı ve somutluğu belirgindir. Öte yandan, Khlebnikov'un
eserlerinde kentsel dünya çok daha az önemlidir, hatta neredeyse yok gibidir.
Elena Guro, Sembolizm ile Fütürizm'in başlangıcı arasında bir ara konumda yer
alır; eserlerinde nesneler ve kelimeler, cansızın canlandığı madde ve organik
doğa alemleri arasında dönüşümlere tabi tutulur.
"Fütürizm hem Sembolizmin iki dünya modelinden hem de
onun 'saf kavramlara' ulaşma arzusundan yoksundur. Monistik bir dünya görüşüne
sahiptir..."
"Göstergebilimsel tutum 'şeycilik' ('şeylik'),
imgelemin ve hatta dilin kendisinin bir araç olarak kullanımına ilişkin
Fütürist stratejileri karakterize eder."
Guro. Yeni Bir Ev ve Yeni Bir Hayat. Büyü Bir Çocuğun Vizyonunun
Elena Guro'nun en eski düzyazılarında (1909), şehircilik
izlenimci bir yapıya sahiptir ve bu şehir imgesi hala Sembolistlerinkine
yakındır. Örneğin, erken dönem düzyazı metni olan Bahar Öncesi modern,
kalabalık, gürültülü bir şehrin değil, gizemli bir yerin imgesidir.
Guro'nun eserlerinde nesneler ve kelimeler, cansızın
canlandığı madde ve organik doğa alemleri arasında dönüşümlere tabi tutulur.
Şiiri ve düzyazısı, geleneksel, yetişkin bakış açısının dayattığı hiyerarşiler
olmaksızın, bir çocuğun akıl öncesi, mantık öncesi gözlem ve algısının
doğrudanlığını öne sürer.
Guro'nun son kentsel eseri olan 'Topog' ("Şehir",
1910) şiirinde şehir, düpedüz çirkin, şiddet dolu ve sevgisiz bir yer olarak
tasvir edilir ve Guro, Fütürizm başlamadan önce şehir hakkında yazmayı bırakır.
Eserlerinin geri kalanı, çocuksu deneyim dünyasını yeniden inşa ederken,
İskandinav (Fin) doğasıyla çevrili daça dünyasına özel olarak ayrılmıştır.
'Kırsal Alana Varış' adlı eserde, yetişkin bir anlatı
perspektifinden, bir çocuğun yolculuğa ve yeni yazlığa dair heyecanları
anlatılır. Bu düzyazı, Ev-Kozmos ve Ev-Ruh olarak tanımlanabilecek bir şeye,
bir çocuğun dünyayı büyük bir vaat olarak görmesine bir örnektir. Ev imgesi,
hem çocuğun dünya algısını hem de yetişkin anlatıcının anılarını yapılandırmak
için evrensel bir semiyotik model işlevi görür.
"Bu şehir imgesi hala Sembolistlerinkine yakındır;
örneğin, erken dönem düzyazı metni "Bahar Öncesi" modern, kalabalık,
gürültülü ve teknolojik bir şehrin değil, gizemli bir yerin imgesidir.".
"Eserlerinin geri kalan kısmı, çocuksu deneyim
dünyasını yeniden inşa ederken, İskandinav (Fin) doğasıyla çevrili daça
dünyasına özel olarak ayrılmıştır.".
Khlebnikov. Dil Evi. Yaşanacak Bir Beden
Velimir Khlebnikov, dilin temellerinde devrim niteliğinde
bir dönüşümle birleşen, tamamen mitopoetik veya "neo-arkaik" bir
düşünce biçimi sergiler. Khlebnikov'un eserlerinde metaforun anlamı, maddi bir
dönüşüm veya organik bir başkalaşım olarak kelimesi kelimesine ele alınır. Onun
şiirsel evreni, Ev-Ütopyası ve Dil Evi olarak adlandırılabilecek bir kavramın
ortaya çıkmasına yol açar.
Khlebnikov, esasen kentli olmayan bir şairdir. Şehir
imgeleri olumsuzdur ve genellikle ölümle ilişkilendirilir (kafatasının
sembolizmi). En çarpıcı örneği, geleceğe yönelik ütopik bir proje olan düzyazı
metnidir. Biz ve Binalarımız. Biz ve Sokak Evlerinin Yaratıcıları. Bu eserde,
mevcut şehirler "sanki bitkiler aleminin bir parçasıymış gibi güneş ışığı
ve bir parça gökyüzü için birbirleriyle yarışan" yapılar olarak eleştirilir.
Khlebnikov'un Fütürist ütopyası, dikey boyutun zaferini
öngörür: 'Çatı, ayakta duran yapının ekseni, esas şey haline gelecektir’. Yeni
şehre 'kuş bakışı' bakılacak ve insanlar artık duvarlarla değil, çatılarla
ilgilenmeye başlayacaklardır.
Khlebnikov'un geleceğin kenti vizyonu, organik ve demokratik
bir ideal içerir. Hareket eden kaplardan ve modüler birimlerden oluşan
"çerçeve-binalar" önerir. Bu ütopik evler listesi (örn: Köprü
binaları, Kavak ağacı binaları, Çiçek binaları) genellikle yapısal sağlamlıktan
yoksundur ve cam bölmelerin şeffaflığı ve hareketliliği ile devrim
niteliğindedir. Şair, Ev-Beden denkleminin en saf örneklerinden biri olan 'Ben
ve Rusya' şiirinde kendini bir Şehir-Ev'e eşitler.
Velimir Hlebnikov çok özel bir örnek teşkil ediyor çünkü
eserlerinde, dilin temellerine inerek devrim niteliğinde bir dönüşümle
birleşen, tamamen mitopoetik veya 'neo-arkaik' bir düşünce biçimi buluyoruz.
Çatı, ayakta duran yapının ekseni, esas şey haline gelecektir.
Mayakovski. Metaforu Gerçekleştirmek. Benlik Bir Ev Olarak
Mayakovski'nin erken dönem çalışmalarında, şehir ve sokağın
dönüşümlerini, anatomisini ve kişileştirmesini içeren gerçekleştirilmiş metafor
tekniğinin bolca kullanıldığı görülür. Bu, Mayakovski'nin şiirlerindeki
şeyleştirme şiirselliğinin ('şeycilik') bir sonucudur.
Şehir ve binaları, duygusal özdeşleşme ve açık erotik
fantezinin bir alanı haline gelir. Örneğin, 'Petersburg Hakkında Bir Şey'
şiirinde: "Gözyaşları çatıdan aşağı su borusuna akar, / nehrin koluna
doğru dalgalar çizer." Lirik kişi, kendini şehrin 'gövdesi' (kaldırımları)
ile özdeşleştirir.
Başlıca eseri olan Pantolonlu Bir Bulut şiirinde kentsel
dünyanın çağrışımları yoğun bir şekilde kullanılır. İlk panelde, engellenmiş
aşkın getirdiği acı ve hayal kırıklığı, otel veya evin imgeleriyle
ilişkilendirilir. Lirik kişiliğin sinir krizi geçirmesi, bir dizi
gerçekleştirilmiş metaforu ortaya çıkarır; örneğin, sinirler "hasta bir
adam gibi" yataktan fırlar.
Ev-Beden/Anatomi ve Ev-Ruh/Ben/Kalp paralellikleri bu eserde
çarpıcı bir şekilde işlenir. Kalp, yanan bir eve dönüşür.
"Şehrin cehennemi pencerelerle bölünür / Işıklarıyla
sömüren minik cehennemlere
"Ben" bana dar geliyor. / Üç aylık bir bebek gibi
dışarı fırlıyor.
Zabolotski. Modernist. Arkeist
Nikolay Zabolotski, şiirinde arkaik kozmoloji ve mitsel
söylemi Aydınlanma ve rasyonalist argümantasyonla birleştiren Modernist bir
arkaist olarak tanımlanır. Khlebnikov gibi, o da geçmiş ve bugünün, doğa ve
kültürün kavramsal ve şiirsel bir süreklilik oluşturduğunu düşünen mitopoetik
bir düşünürdür. Zabolotski, maddeci ve monist bir görüşe sahiptir: doğada
hiçbir şey yok olmaz, yalnızca biçim değiştirir.
O, doğayı genellikle kültürü de içeren daha büyük bir kavram
olarak tasvir eder ve bu iki âlem onun animist ve totemist şiirsel bakış
açısında iç içe geçer. Şair, Ev kavramını bütünleştirici bir şiirsel kavram ve
aynı zamanda şiir ve şair arasında bir eşdeğerlik kuran felsefi bir meta-kavram
olarak kullanır.
Zabolotski, insanlığın doğaya karşı yanlış, kentsel
tutumuyla yüzleşir; örneğin, "Meskenlerimizde" şiirinde: "Kötü
Evlerimizde / Akıllıca ama çirkin yaşıyoruz."
Geç dönem şiiri olan Çocukluk, çocuğun dünyaya duyduğu temel
haz veya hayranlığı ele alır. Ev-Kozmos arketipi ve ilk deneyimin heyecanı
burada öne çıkar. Şiirde, kır evi ve çevresi, bir kızın bilincinin uyanışıyla
birleşen, dünyanın sinoptik ve arketipal bir görüntüsü (dünyanın görüntüsü)
haline gelir.
Yine sen, Doğa, beni aldattın, / Yine beni burnumdan tuttun,
ne kadar da özgürsün! / Neden şimdi burada, çimlerin ve gürültünün ortasında /
Yine çılgın bir adam gibi dolaşıyorum?
"Bu görsel karşılaşmada, dünya kız için
'şekillenmiştir'; bir 'Dünyadaki Ev'in biçimiydi; Ev'in ve örtük değerlerinin
ve niteliklerinin merkezi olduğu ve öyle kalacağı bir dünyaydı."
Felaket. Merkezin Kaybı
Modernizm, yaklaşan felaket temasıyla bağlantılı olarak Ev
temasını geliştirmiştir; Sembolizmde metafizik bir beklenti, Fütürizmde ise
geleneksel algıdan radikal bir kopuş olarak. Ancak, Birinci Dünya Savaşı ve
Devrimlerle birlikte, Ev'in Kaybı veya Yıkımı fikri artık salt bir olasılık
değil, her şeyi kapsayan bir gerçeklik haline gelmiştir.
"Felaket sonrası" edebiyatta (1920'lerin Avangard
edebiyatı), Ev'in gestaltının muğlaklıkları tarihsel ve ideolojik bir bağlamda
algılanır. Yön kaybı, edebi dünya görüşünün karakteristik bir özelliğidir. Bu
dönemde, Blok ve Pil'niak gibi yazarlar, dinamik, yıkıcı ve devrimci bir güç
olan İskit imgesini kullanırlar.
Felaket, edebi dünya resminin yapısını bozar ve zaman,
mekân, algısal ve değerlendirici düzeylerde yönelim bozukluğuna yol açar. Bu
durum, ev de dahil olmak üzere edebi dünyanın herhangi bir öğesinin semiyotik
olarak yeni bir şekilde işaretlenebileceği anlamına gelir. Felaket edebiyatta
belirginleştikçe, Ev artık istikrarlı bir merkez oluşturmaz; paradoksal olarak
kırılganlık ve istikrarsızlığın sembolü haline gelebilir.
"Bu felaket sırasında ve sonrasında, kültürel ve
zihinsel değerlerin yansıtıldığı yer olan Ev'in değişime uğradığı görülebilir.
Ev'in Kaybı veya Yıkımı fikri artık salt bir olasılık değil, her şeyi kapsayan
bir gerçeklik haline gelmiştir."
Evet, İskit'iz! Evet, Asyalı'yız, / Çekik ve kötü
bakışlarla!
Pil’niak. Evin Yaşamı ve Ölümü
Pil'niak'ın eserleri, Devrim tarafından eski Rus dünyasının
yıkımını, yani "soyluların yuvalarının çöküşünü" temsil eden evlerin
kaybıyla ilgili Ev Mitinin gerçekleşmelerini içerir. Çıplak Yıl romanında, Ordyninler Hanedanı'nın çöküşü konu edilir;
ev hem bir hanedanlık hem de bir bina olarak ölümcül bir şekilde mahkûm olarak
sunulur.
Pil'niak, mekânsal ve aksiyolojik iç-dış karşıtlığının
geleneksel değerlerini tersine çevirir. Evin iç alanı (kapalı, güvenli)
geçmişin, durgunluğun, kışın ve ölümün kapalı alanı olarak görülürken; dış alan
(acımasız doğa ve devrim) canlılığı, hareketi, baharı ve yeni büyümeyi temsil
ettiği için olumlu olarak değerlendirilir.
"Evin iç alanı geçmişin, durgunluğun, kaygının,
karanlığın, kışın ve ölümün kapalı alanıdır; oysa acımasız doğa ve devrimin dış
alanı, canlılığı, kaygısızlığı, gençliği, baharı, hareketi ve yeni büyümeyi temsil
ettiği için olumlu olarak değerlendirilir."
Romanın sonunda, devrimci Arkhipov, ev konforu (uygunluk)
kelimesini anlamadığını ifade eder: Eski Ev öyküsünde ev, yalnızca bir çatışma
alanı değil, aynı zamanda bir kahraman olarak işlev gören, zamanın geçişini
kaydeden antropomorfik bir vizyon temelinde inşa edilmiş karmaşık bir
sembolizmin taşıyıcısıdır. Pil'niak'ın ev imgesi, Ev-Beden ve Ev-Kişilik
tiplerini örneklendirir.
Pil'niak’ın eserlerinde komünler ön plana çıkar. Eski
aristokrat malikanelerde kurulan bu komünler, ideal ve uyumlu insan
ilişkilerinin merkezi olmayı hedefler, ancak genellikle pratik olarak
uygulanamaz ve başarısız olur.
Zamyatin. Mağara Efsanesi Yeniden Ele Alınıyor
Zamyatin'in "Mağara" öyküsü, Ev Mitinin en çok
yönlü sembolik işlemelerinden biridir. Mekân, İç Savaş sırasındaki
Petrograd'dır, ancak anlatıda bir zaman tersine çevrilmesi yaşanır: kahramanın
dairesi, buzlu doğayla çevrili bir mamut avcısının mağarasıdır.
Kahraman Martin Martinych, medeni Petersburg dünyasının (hırsızlığı
yasaklayan) ahlaki kuralları ile Buzul Çağı'nın hayatta kalma zorunluluğu
(yakacak odun çalma ihtiyacı) arasındaki çözümsüz bir ahlaki ikilemle karşı
karşıyadır. Bu durum, iki dünyanın aynı anda var olan ancak birbiriyle
bağdaşmayan taleplerinin çatışmasıyla ifade edilir:
Ve işaretli yolun haritasında, iki Martin Martinych ölümüne
kavga etti: Eskisi, 'Hayır, olmaz,' diyen çıtırtılı sesle; ve Yenisi, mağara
adamı, 'Evet, gerekli,' diyen sesle.
Dökme demir soba, Buzul Çağı mağara vizyonunda, sürekli kurbanlar
talep eden, karşılığında sıcaklık veren amansız bir ateş tanrısıdır. Bu,
Prometheus mitinin Modernist, parçalı bir yeniden inşası olarak yorumlanabilir.
Mamai (1920) öyküsü, Gemi-Ev metaforunu kullanır. Devrim
arka planına karşı altı katlı apartmanlar, denizin taş okyanusu üzerinde, tek
tek ve özerk bir şekilde, birçok bağımsız devlet gibi yol alan gemiler olarak
tasvir edilir.
Zamyatin'in distopik romanı Biz (Mu)'da, camdan yapılmış
evlerin şeffaflığı kişiliksizleşmeye ve birey üzerinde azami kontrole yol açar,
bu da evin mahremiyetini ve güvenliğini ortadan kaldıran bir Anti-Ev'dir. Eski
Ev (bodrum katından kaçış), bireysel duygular için vazgeçilmez bir alan
ihtiyacının metaforu olarak işlev görür.
Platonov'un Paradoksları ve Sahte Düşünceleri. Negatif Mekânlar ve Hareket
Halindeki Evler
Platonov'un eseri muammalı ve muğlaktır; devrimci söylemin
dokunaklılığını, yıkıcı sonuçlarının kasvetli tasvirleriyle harmanlar.
Temel Çukuru romanı, gelecekteki proletaryayı barındıracak
bir "Ortak Proleter Evi" inşa etme projesini konu alır. Ancak
işçilerin kazdığı çukur, giderek büyür ve Ortak Ev'in temelinin olması gereken
yerde sadece bir mezar olacak, kolektifleştirmenin acımasız bir saçmalık olduğu
ortaya çıkacaktır.
"Bu insanlar kendilerini büyük bir şevkle... 'sanki
temel çukurunun uçurumunda sonsuza dek kendilerini kurtarmak ister gibi'
atarlar.".
Khlebnikov'la bir yakınlık gösteren Platonov'un ütopik Ev
imgesi, arkaik ve devrimci olanı bir araya getirir: İncil'deki "Baba
Evi"nin eşitlikçi bir sembole dönüşümü ve mezarın Ölüler Evi olarak
algılanması. Temel çukurunun kendisi, işçiler için Ev'dir; kazma eylemi bir
yerine getirmedir.
Çevengur romanı, Komünizmin çoktan başarılmış olduğu ütopik
bir şehri anlatır. Bu devrimci mantığın şaşırtıcı bir sonucu, evlerin ve
bahçelerin sürekli olarak hareket ettirilmesidir (etrafta dolaştı), bu da Ev
kavramıyla ilgili her şeyle çelişir. Çevengurlular, durgunluk tehdidiyle
mücadele etmek amacıyla evlerini yeni sürülmüş bir tarlayı andıran
kasabalarının sınırları içinde taşırlar.
Harfleri ve kitapları bilmeyen Nün, Komünizmin yeryüzündeki
insanların kesintisiz hareketi olması gerektiğine ikna oldu.
Her iki metin de Temel Çukuru ve Çevengur, Ev'in karşıtı
olan bir tür çukurun, yani 'vadiler' ve 'uçurumlar'ın rolüne odaklanır; bunlar
olumsuz dikeylik ve kaos, ölüm ve doğayla ilişkilendirilen anti-mekanlardır.
Ev ve Sosyalizm. Trifonov, Chukovskaia ve Ahmatova
Sosyalist (Komünist) ideoloji, maddi inşayı ve ahlaki
ilerlemeyi kapsayan "Sosyalist inşa" fikrini merkeze almıştır. Bu
dönemde mimari, ideolojiye maddi şekil vermekle görevliydi. Stalin'in yazarları
"insan ruhlarının mühendisleri" olarak adlandırması da bu ana
metaforla uyumludur.
1920'lerde geliştirilen komün-ev tasarımları, Devrim sonrası
günlük yaşamın nasıl dönüştürüleceğine dair ideolojik tartışmanın maddi ifadesi
olarak Komünist kültürün başlangıç noktasını oluşturmalıydı. Ancak, Sovyet politikaları, mahremiyet ve rahatlık gibi
temel ev ihtiyaçlarına öncelik vermeyerek Ev'in değerlerinin sistematik olarak
ihmal edilmesine yol açmıştır. Stalinizmin "Büyük Aile'nin Stalinist
miti"nde devletin kendisi Aile idi ve Stalin sembolik babaydı.
Iurii Trifonov'un romanı Set Üzerindeki Ev, Moskova Nehri
kıyısındaki devasa bir apartman kompleksini konu alır; bu, Sovyet kültürünün ve
ayrıcalıklı seçkinlerin mimari bir sembolüdür. Ancak bu ev, aynı zamanda
Stalin'in terör rejimine karşı son derece savunmasız olan sakinlerinin trajik
kaderlerinin de arka planını oluşturur.
Hikâyenin kahramanı Dmitrii Glebov, tahliye anını hatırlarken,
evin ve ailesinin mahremiyetinin açığa çıktığına dair güçlü bir varoluşsal
utanç hisseder: Utanıyorum, herkesin önünde yaşamımızın sefil iç organlarını
dışarı dökmekten! Bu ev, Ev arketipinin güvenlik ve yakınlık gibi
niteliklerinin bir alay konusu haline gelmiştir.
Lidya Chukovskaya'nın Sofia Petrovna öyküsü, Stalinist
baskının kurbanları tarafından nasıl algılandığına dair sürükleyici bir
hikâyedir. Sofia'nın masum oğlu tutuklanıp ortadan kaybolur. Kahramanın
dairesi, Devrim sırasında 'doldurulmuş' tek odalı bir komünal daireydi. Korku
ve baskı, evin içine sızar. Sofia'nın güvenli bölgesi, en sonunda yastığına
kadar daralır.
Anna Akhmatova'nın "Requiem" şiir dizisi de aynı
travmayı yansıtır. "Sonsöz"de, kuyrukta bekleyen kadınlardan biri,
oraya gelmenin "sanki eve geliyormuş gibi" olduğunu söyler.
Anti-Evler. Kıyamet Altında Kommunalka. Ütopik Evin Deformasyonları
Komünal konut yirminci yüzyıl Rus kentsel yaşamının en
karakteristik ve dokunaklı olumsuz imgesidir ve Ev Mitinin bir Anti-Ev olarak çeşitli
tezahürlerinden biridir. Ortaya çıkışı, yaşam alanlarının yıkıcı yok edilmesi,
kentsel nüfusun hızla artması ve bireysel ihtiyaçların ihmal edilmesinden
kaynaklanmıştır.
Kommunalka zorunlu bir topluluk, zorunlu bir yakınlıktır; bu
durum, sakinler arasında karşılıklı dayanışmayı güçlendirmek yerine,
bireyselleşme ve dışlanma mekanizmalarını güçlendirmiştir. Mahremiyetin ihlali
ve bunun kaçınılmazlığı, kommunalka hayatının temel bir motifidir.
Kommunalka kültürünün temel bir özelliği, ev içi uygunsuzluktur.
Bu, Ev Efsanesi'nin "kanonik" programı ile günlük hayattaki
mekânsal-işlevsel tutarsızlıklar arasında bir çatışma olduğu anlamına gelir;
örneğin, eski burjuva mimarisi ile yeni dayatılan toplumsal davranışsal metin
arasındaki uyumsuzluk. Bu yaşam alanı, kamusal ve özel alanların hem kokulara
hem de görsel ve akustik geçirgenliğine işaret eden "şeffaflık" ile
karakterize edilir.
Bulgakov. Metafizik Bir Yuva Olarak Ev
Bulgakov'un Usta ve Margarita romanı, Ev temasının önemli
bir edebi kavramsallaştırmasını sunar.
Roman, Sovyet yaşamının burjuva ikiyüzlülüğüne ve banal
materyalizmine dair sert bir hicivdir, özellikle de her yere nüfuz eden konut
sorunu ile ilgilidir. Profesör Voland'ın dediği gibi, Sovyet vatandaşlarını
mahveden tek şey "konut sorunu"dur.
Bulgakov, Ev kavramını Sovyet gerçekliğinin tehdit ettiği
bireysel ve geleneksel kültürel değerlerin ideal bir araya gelişi olarak görür.
Roman, Anti-Ev (Mezarlık Evi, Yeraltı Evi) geleneğini sürdürür. Şair Bezdomnyi
('Evsiz' veya 'Yurtsuz') ve Üstat, evsizliğin acısını çeken karakterlerdir.
Usta'nın bodrum katındaki dairesi, gizlilik, konfor,
yaratıcılık ve sevginin bulunduğu gerçek bir Evin tüm özelliklerine sahipti;
kapalı, kendi kendine yeten bir mikrokozmos işlevi görüyordu. Üstat romanı
bitirince, dairenin koruyucu nitelikleri sorgulanmaya başlandı ve daire sefil
bir bodruma dönüştü.
Romanın sonunda, Üstat ve Margarita, Voland tarafından uzay
ve zamanın ötesinde bir âleme götürülür ve burada huzur ve sükûnetin ebedi
sığınağı olan Ebedi Ev'e yerleşirler.
"İşte ev, işte ebedi ev. Biliyorum ki, akşam seni
sevenler, ilgilendiğin ve seni asla rahatsız etmeyecek olanlar sana
gelecekler."
Soljenitsin. Gulag Dünya. 'Matriona'nın Evi'
Gulag çalışma kampları, milyonlarca insan için yuvalarına en
yakın yerdi, ancak buradaki kışlalar hiçbir zaman "yuva" veya
"ev" olmadı; en temel anlamıyla, yalnızca en yalın barınma yeriydi.
Gulag dünyası, Ev Efsanesi perspektifinden bakıldığında, temel özgürlüklerden
ve aile hayatından yoksun olması nedeniyle bir Anti-Ev kategorisine girer.
Soljenitsin'in Matriona'nın Evi öyküsü, Sovyet bölgesindeki
sefil ve umutsuz yaşamın kasvetli bir tablosunu çizer. Yaşlı, dul köylü kadın
Matriona'nın evi, bencil ve acımasız ailesinin kavga ettiği mülkiyet
çatışmasının kurbanı olur. Matriona'nın geniş, eski kulübesi, zamanla çürüyen,
ancak anlatıcının kiracı olarak kaldığı bir evdir.
Hikâyenin sonunda Matriona öldürüldükten sonra, anlatıcı
onun sıra dışı karakterini anlar ve onun asıl önemini, geleneksel bir Rus
atasözünde formüle edilen, insan topluluğunun değerleri hakkında ahlaki bir
mesaj olarak tanımlar.
"Ona ne mal mülk için kavga etti... Ne de çirkinleri ve
hastaları süsleyen kıyafetler peşinde koştu. Onun yanında yaşayan bizler bile,
köyü ayakta tutan en adil insan olduğunu fark edemedik.
Erofeev. Venichka'nın Evsizliği Sovyet Evreni
Venedikt Erofeev'in Moskova-Petushki (M-P) eseri, durgun
Brejnev döneminin bir yeraltı metni ve Postmodernist bir şiir olarak kabul
edilir. Venichka'nın yolculuk olay örgüsü, evsizlik teması etrafında döner.
Şiirin ana çatışması, doğrusal (ilerleme) ve döngüsel
(tekrar) anlatı modelleri arasındadır. Venichka, Petuşki'ye (ideal bir varış
noktası/ütopya) asla varamaz, çünkü yanlış trene binerek Moskova'ya geri döner;
bu da Sovyet toplumunun metaforik treninin ilerlemek yerine daireler çizerek
ilerlediğini düşündürür.
Petuşki, Venichka'nın hayalinde bir ütopya, bir Cennet'tir:
İbranice lütfen.o Petuşki, gündüz ve gece kuşların susmadığı, kışın ve yazın
yaseminlerin hiç çiçek açmadığı yerdir.
Venichka, bilinmeyen bir verandada uyanır ve hayatın yavaş
ve yanlış ilerlemesi gerektiğini kabul eder: Dünyadaki her şey yavaş ve yanlış
gerçekleşmeli, böylece insan gururlanmasın, böylece insan hüzünlü ve şaşkın
kalsın.
Trenler ve istasyonlar, uygunsuz evler, evsel mekânın kısmi
ve kusurlu ikameleri olarak işlev görür. Veranda, Venichka'nın sosyal konumunu
ve statüsünü simgeleyen, evsel mekânın en anonim ve misafirperver olmayan
alanıdır. Bu mekân, Venichka'nın öleceği sonu işaret eder.
Sorokin'in Roma. Bir Postmodernist Denemeleri Yıkımı Ev
Sorokin'in romanı “Roman” Ev Mitinin ve ait olduğu Realist
türün yıkımına dair benzersiz bir Postmodernist deneme sunar. Sorokin, 19.
yüzyılın büyük Rus romanının (Turgenyev, Tolstoy, Çehov) tematik ve üslup
karışımını alaycı ve kışkırtıcı bir şekilde taklit eder.
Romanın büyük bir bölümünde, kırsal malikane yaşamı ve Ev
Efsanesi'nin kanonik nitelikleri ve uygulamaları (ziyafetler, avlanma,
mevsimsel ritüeller) abartılı bir yoğunlukla tasvir edilir.
Ancak, olay örgüsü geleneksel roman mantığından sapar.
Roman'ın kırsala yerleşmesi, ormanda bir kurdu öldürmesi ve ardından düğün
gecesi balta bulması, yıkıcı bir öldürme çılgınlığını tetikler. Roman ve eşi
Tatiana, baltayı kullanarak akrabalarını, misafirleri ve komşu evleri, kiliseyi
ve tüm Ev dünyasını yok ederler.
Bu yıkım, edebi anlatı yapısına da yayılır. Son yirmi iki
sayfada, cümleler minimuma indirgenir ve metin, anlatı yanılsamasını kırar.
Romanın son cümlesi, “Roman öldü.” Bu ifade hem kahramanın ölümüne hem de türün
nihai çöküşüne atıfta bulunur. Ölüm motifi, en başından itibaren, romanın
açılışındaki pastoral mezarlık tasvirinde mevcuttur: Yeryüzünde küçük bir köyün
kenarındaki, otlarla kaplı bir kilise avlusundan daha güzel bir şey yoktur.
Makanin'in Yeraltı. Çatı Altında Evsiz
Makanin'in Yeraltı ya da Zamanımızın Bir Kahramanı romanı,
Komünizm sonrası Rusya'nın kaosunu ve ahlaki yönelim bozukluğunu ele alır.
Kahraman Petrovich, kendi isteğiyle Sovyet toplumunu reddeden ve kültürel
"yeraltında" yaşayan, evsiz bir Moskovalıdır.
Petrovich, evsiz bir kişi veya serseri olarak, ortak konut
bloğu olan bir bakımevinde (yurt) yaşar. Bu, onun "bir çatı altında
evsiz" olma durumudur. Romanın açılış bölümü Koridorlar başlığını taşır.
Koridorlar, özel ve kamusal alan arasında bulunan, Petrovich'in evsizliğinin
toplumsal belirsizliklerini somutlaştıran merkezi mekândır.
Petrovich, yurt dünyasını, Sovyet ve Sovyet sonrası Rusya'yı
temsil eden, kendi kuralları ve sosyolojisi olan, kapalı ve kendi kendine yeten
bir ekolojik sistem olarak algılar. Petrovich, bu koridor dünyasını estetize
eder ve bu, onun hayatta kalma mekanizmasıdır. O, bu koridorları Rusya'nın
bilinçaltı olarak görür.
Biz Rusya'nın bilinçaltıyız. Burada yüzlerce kişi var...
Ucuz plastik arabalarımızla, devasa Rus obshchaga'sının sonsuz koridorunda
gezineceğiz.
Petrovich, yaşadığı Anti-Ev'in (psikiyatri hastanesi) ve
kardeşinin yaşadığı travmanın arka planında, Benliğinin bütünlüğünü ve
özgünlüğünü korumaya odaklanır. Koruduğu daireler, onun için Evi sadece bir
mesken veya sığınak olarak temsil eder.
Sonuçlar
Bu çalışmanın amacı, Rus edebiyatında temsil edildiği
şekliyle Ev kavramını ve motifini, hem antropolojik hem de kültürel bir
analitik çerçeve kullanarak, "Ev Miti" tanımı altında sistematik bir
şekilde ele almaktır.
Tekrarlayan özellikler, on dokuzuncu yüzyılın başlarından
itibaren Evsizlik veya Yurtsuzluk olmuştur; bu durum genellikle Rusya'nın veya
Rus kültürünün kaderinin bir sembolü olarak işlenmiştir.
Bu, Chaadaev, Puşkin, Lermontov, Gogol' ve daha sonra
Platonov, Erofeev ve Makanin için geçerlidir.
Yerli medeniyetin değerlerine duyulan güvensizlik,
Slavofiller, Gogol ve Platonov gibi yazarların tekrarlayan bir özelliğiydi; bu
yazarların eserlerinde Rus kültürünün, hatta kültürün kendisinin ahlaki
gerekçelendirilmesi, çoğunlukla Batı kültür modeline karşıt olarak, önemli bir
rol oynar.
Kentsel ve kırsal kültür arasındaki karşıtlık, Rus edebiyat
dünyasının ve dolayısıyla Ev temasının gelişiminde önemli bir rol oynamıştır. …kırsal
malikane Rus Realist dünya resminin merkezi yerel topos'u ve ikonudur.
Realist yazarlar, reform sonrası Rusya'nın sosyo-ekonomik
yapısında meydana gelen derin değişimlere tanıklık ediyor ve bu değişimler,
geleneksel, hanedan ve ataerkil Rus ailesinin ve onun iddia edilen aile
yapısının sarsılması ve çözülmesinde kendini gösteriyor.
Bu, Saltıkov-Şçedrin, Dostoyevski ve Tolstoy gibi
düşünürlerin eserlerinde önemli bir temaydı.
On dokuzuncu yüzyılın sonlarına doğru, malikane dünyası
hızla çürüyor ve yok oluyordu
Bu mitopoetik ve psikopoetik inceleme, edebiyatta insan ile
evi arasındaki ilişkinin her zaman güvenilir ve istikrarlı olmadığını
göstermiştir. Aksine, analizler, bu ilişkinin çoğu zaman sorunlu veya belirsiz
olabileceğini kanıtlamaktadır
…