Gündelik Dile Dönüş
Mantığı kullanarak dili çözümlemeye
çalışmak, mantığa dair izahın da dili kaynak olarak kullanmasından dolayı
zorlama bir çabadır. Dilin nasıl işlediğine odaklanmak bu noktada önem arz
eder. Gündelik dile odaklanan filozoflar arasında Wittgenstein’in ismi öne
çıkar. Ryle ve Austin’in çalışmaları da gündelik dile odaklanmıştır.
Gilbert
Ryle (1900-1976)
1919’dan itibaren Oxford’da Queen’s
College’a devam etti. 1924 yılında mezun oldu. Christ Church College’da ders
vermeye başladı. 1968’de emekli olana kadar Oxford’da akademik çalışmalarını
sürdürdü.
G.E. Moore’un emekli olmasından sonra Mind dergisinin editörü oldu. Wittgenstein’ın arkadaşıydı.
Ryle 1931 yılında yayımladığı “Systematically
Misleading Expressions” adlı makalesiyle tanınmıştır.
En tanınmış eseri The Concept of Mind’dır. Bu eserinde Ryle, Kartezyen İkiciliği
ortadan kaldırmayı ve yerine felsefî (veya analitik) davranışçılığı ikame
etmeyi amaçlamıştır.
Zihinsel olanın davranışsal uyaranlar ve
tepkiler üzerindeki belirleyici rolü üzerinden anlaşılması gerektiğine dair
görüşlerine işlevselciler hâlâ daha itibar etmektedirler.
Ryle’a göre bir ifadenin anlamı, o ifade
tarafından kast edilen bir şey değildir. Söz konusu anlamlar ve kavramlar, tam
bir cümlenin birliğe sahip anlamı içerisinde farkına varılan fakat o anlamdan bağımsız
olarak var olamayan şeylerdir.
Felsefenin
Konusu
Ryle’a göre felsefeyi felsefe yapan şey,
özel bir takım nesnelerle ilgili konuşuyor olması değildir. Felsefe bazı sorunları
kendine özgü bir tarzda konu edinmektedir.
Biz, aynı anda hem insanların özgür
olduklarından hem de davranışlarının bir nedensellik ağı içerisinde
öngörülebilir ve açıklanabilir olmasından söz ederiz. İnsan davranışını,
kullandığımız farklı ifadelerle, hem mekanikmiş hem de mekanik değilmiş gibi
ele alırız. İşte bu durum, özgürlük ve gerekircilik arasındaki gerilimin ele alındığı
felsefî bir sorunun ortaya çıktığı çatışmadır. Nasıl olup da bu iki farklı
ifade biçimini kullanageldiğimiz sorusu, felsefenin çalışma alanına
girmektedir.
Sistemli
Muğlaklık
Sözcükler ve daha karmaşık ifadeler, farklı
bağlamlarda farklı anlamlara ve gönderimlere sahip olmakta ve bu sadece, muğlaklık
içeren belli bir grupla sınırlandırılamamaktadır. Farklı sözcük ve ifadelerin
farklı bağlamlarda farklı içermelere sahip olması, sistemli bir muğlaklık
yaratmaktadır. Söz konusu muğlaklıkları
giderememekten dolayı bazı sahte sorunlar ortaya çıkmaktadır.
Kavramlar,
Önermeler ve Anlam
Ryle’a göre, kavramlar, idealar, terimler,
yargılar vb. şeyler hakkında geliştirilen yanlış doktrinlerin temelinde, “x
sözcüğünün anlamı” gibi ifadelerin bir şeye gönderim yapması gerektiğini
düşünmemize yol açan mantıksal yanlışlık bulunmaktadır.
Bir ifadenin anlamı, o ifade tarafından
kast edilen bir şey değildir. Anlamları veya kavramları dille bütünleşik olarak
düşünülen veya söylenilen, içinde ayırt edilen fakat dilden koparılıp ayrılamayan
şeyler olarak ele almak daha doğrudur.
İfadeleri ancak bazı şeylere karşılık
geldikleri sürece anlamlı olduklarını söylemek kabul edilebilir bir görüş değildir.
Gündelik
Dil
Gündelik dile dayalı felsefe anlayışı söz
konusu dili, teknik terimlerin kendi anlamlarından çok genel anlamda
sözcüklerin kullanımına odaklanarak yapar.
Zihin-Beden
Ayrımı ve Kategori Hatası
Gündelik dilde kullanırken sorun yaşamadığımız
terimler, felsefede probleme dönüşürler (bilinç, anlam, akıl vs.).
Felsefeciler bazı olguları, onlar gerçekte
başka bir mantıksal tipe ya da kategoriye aitken, belli bir mantıksal tipe ya
da kategoriye aitmiş gibi temsil etmektedirler. Bu hataya Ryle, kategori hatası
demektedir.
Ryle burada sorunun kaynağını
felsefecilerle uzmanları karşılaştırarak teşhis etmeye çalışır. Felsefeciler hangi özel işleri yaparak uzmanlık/ustalık
kazanmaktadırlar? Ryle böyle bir özel iş ya da
etkinlik olmadığını söyler.
Descartes’ın kullandığı biçimiyle
zihin-beden ayrımını ele alır: Ona göre bu büyük bir hatadır, bir kategori
hatasıdır.
Ryle, zihnin, bedenin dışında ve ötesinde
bir başka “şey” olmadığını, bir insanın zihninden bahsettiğimizde onun davranışlarının
ve etkinliklerinin belli bir düzenlenişinden söz etmekte olduğumuzu söyler.
Başkasının zihni problemi:
Başkalarının zihinsel deneyimlere sahip
olduğunu nasıl gerçekleyebilirim?
Biz başkalarının karakter özelliklerini ya
da sergiledikleri performansları, kendileri hakkında hiçbir bilgi sahibi olamadığımız
zihinsel süreçlere bağlı olarak ifade ederiz. Bu süreçlere ilişkin fiiller, sıfatlar,
sözcükler kullanırız.
Başkalarının zihinsel etkinliği ile ilgili
kullandığımız ifadelerin doğruluk-şartlarını ister ulaşılamaz… Tüm bunlar
kartezyen geleneğe yönelik eleştiriler olarak okunmalıdır.
John
Langshaw Austin (1911-1960)
Austin, konuşma edimleri kavramının önde
gelen savunucusu olarak bilinir. Austin, konuşmanın kendisini bir eylem türü
olarak çözümlemesiyle tanındı. Dili verili bir gerçekliği betimleyen edilgin
bir pratik olarak değil, gerçeklikleri etkilemek ve ortaya çıkarmak üzere
kullandığımız bir pratik olarak düşünmemiz gerektiğini savundu.
Austin’in
Yöntemi
Dildeki mevcut ayrımlar ve çeşitlendirmeler
Austin’e göre, insanların yapmaya değer ve gerekli buldukları ayrımlar ve çeşitlendirmeleri
içerir. Bunlar zamanın (ve evrimin) testlerinden geçmiş ve bir işe yaradıkları
için oradadır.
Austin’e göre sözcükler ve onların kullanımları
ile ilgili farkındalığımızı artırmamız, görüngüleri algılamamızı keskinleştirmemizi
sağlayacaktır.
Edimsel
Sözler
Bu tür cümleleri niteleyen iki temel vasıf
bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, bu cümlelerin bildirim cümlelerinin formuna
sahip olmalarına rağmen betimleyici olmamaları ve bu nedenle, bir doğruluk değeri
almamalarıdır. İkincisi ise belli uygun şartlar altında bu cümlelerden birini
ifade etmek, sadece bir şey söylemek değil, bir eylemde bulunmaktır.
Edimsel bir söz sarf edildiğinde sergilenen
eylemi Austin söz-edimi olarak adlandırır.
Söz-edimlerine örnekler: Bir nikâh
töreninde “Bu kişiyi eşim olarak kabul ediyorum.” demek, bir bebek doğduğunda
“Bu bebeği Ali olarak adlandırıyorum.” demek; bir vasiyetnamede “Bu evi kardeşime
bırakıyorum” demek vb.
Bu ifadelerin her birinde Austin’e göre bir
eylem söz konusudur.
Austin’in söz-edimi kuramındaki odak noktası,
söyleme yoluyla sergilenen söyleme dışı edimlerdir. Diğer sınıflandırmalar bu edimleri
açıklamak üzere ortaya konulmuşlardır.
Austin, edimsel sözleri daha ayrıntılı bir
sınıflandırmaya tâbî tutar. Bir soru sorma ediminde bir kişi bir ses dizisi
ürettiği bir eylemde bulunur. Bu itibarla sergilenen başarımı, Austin sesçil edim olarak adlandırır. Edimin kendisi ise bir sessel-edimdir.
Söz konusu sesçil edim aynı zamanda sözsel bir edimdir. Soruyu
soran belli bir nesneye gönderimde bulunan bir edimde bulunmuşsa, böyle bir
gönderim içeren bir sözsel-edim aynı zamanda anlam odağı
olarak adlandırılır.
Bu üç tür edim de bir şey söyleme edimleridir
ve Austin tarafından düzsöz edimi olarak adlandırılır.
Eğer sorulan soruya bir başkası bir cevap
veriyorsa, bunu, bir etkisöz edimi olarak adlandırır.
Duyum
ve Duyulurlar
Austin, Sense
and Sensibilia (Duyum ve Duyumlanabilirler) başlıklı kitabında, duyu verilerine dayalı algı anlayışını eleştirir. Eleştirisinin merkezinde yanılsamaya dayalı kanıtlama yer alır.
Algısal bir yanılsama yaşadığımız durumlarda
farkında olduğumuz şey zihinsel bir içeriktir. İşin içine duyusal veri gibi bir
şeyi katmak, gördüğümüzle ilgili konuşmalarımıza herhangi bir şey
eklememektedir.
A
Priori Kavramlar ve Sözcüklerin Anlamları
Tümellerin varlığını savunanların başvurduğu
bir kanıtlama şöyledir: Biz “gri” ya da “çembersel” gibi sözcükleri farklı
grilerle ve farklı şekillerle karşılaştığımızda kullandığımıza göre, söz konusu
tek sözcüğün işaret ettiği bir şey olmalıdır.
Austin, tümellerin tikellerle bağıntıları
üzerinden tanımlandıklarını öne sürer. Daha sonra, sadece “gri” ve “çembersel”
sözcüklerini sanki bunlar bir şeyleri adlandırıyormuşçasına kullanıyor olmamızın,
adlandırılan bir şeyin var olduğunu göstermeye yetmediğini öne sürer.
Austin, tümellere ilişkin geliştirdiği
eleştirisini kavramları içine alacak biçimde genişletir. Austin, kavramların “sahip
olunan” şeyler olmadığını ifade eder.
Austin “The
Meaning of a Word” başlıklı makalesinde felsefeyi, sözcüklerin anlamını
belirlemeye çalışmakla özdeşleştiren yaklaşımlara karşı çıkar.
---
Çağdaş Felsefe I
Yrd. Doç. Dr. Ahmet Ayhan Çitil
Anadolu Üniversitesi Yayınları, Yayın Nu:
2446
Eskişehir, Nisan 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder