5 Eylül 2015 Cumartesi

Gilbert Ryle & John Langshaw Austin

Gündelik Dile Dönüş
Mantığı kullanarak dili çözümlemeye çalışmak, mantığa dair izahın da dili kaynak olarak kullanmasından dolayı zorlama bir çabadır. Dilin nasıl işlediğine odaklanmak bu noktada önem arz eder. Gündelik dile odaklanan filozoflar arasında Wittgenstein’in ismi öne çıkar. Ryle ve Austin’in çalışmaları da gündelik dile odaklanmıştır.

Gilbert Ryle (1900-1976)
1919’dan itibaren Oxford’da Queen’s College’a devam etti. 1924 yılında mezun oldu. Christ Church College’da ders vermeye başladı. 1968’de emekli olana kadar Oxford’da akademik çalışmalarını sürdürdü.
G.E. Moore’un emekli olmasından sonra Mind dergisinin editörü oldu. Wittgenstein’ın arkadaşıydı.
Ryle 1931 yılında yayımladığı  “Systematically Misleading Expressions” adlı makalesiyle tanınmıştır.
En tanınmış eseri The Concept of Mind’dır. Bu eserinde Ryle, Kartezyen İkiciliği ortadan kaldırmayı ve yerine felsefî (veya analitik) davranışçılığı ikame etmeyi amaçlamıştır.
Zihinsel olanın davranışsal uyaranlar ve tepkiler üzerindeki belirleyici rolü üzerinden anlaşılması gerektiğine dair görüşlerine işlevselciler hâlâ daha itibar etmektedirler.
Ryle’a göre bir ifadenin anlamı, o ifade tarafından kast edilen bir şey değildir. Söz konusu anlamlar ve kavramlar, tam bir cümlenin birliğe sahip anlamı içerisinde farkına varılan fakat o anlamdan bağımsız olarak var olamayan şeylerdir.

Felsefenin Konusu
Ryle’a göre felsefeyi felsefe yapan şey, özel bir takım nesnelerle ilgili konuşuyor olması değildir. Felsefe bazı sorunları kendine özgü bir tarzda konu edinmektedir.
Biz, aynı anda hem insanların özgür olduklarından hem de davranışlarının bir nedensellik ağı içerisinde öngörülebilir ve açıklanabilir olmasından söz ederiz. İnsan davranışını, kullandığımız farklı ifadelerle, hem mekanikmiş hem de mekanik değilmiş gibi ele alırız. İşte bu durum, özgürlük ve gerekircilik arasındaki gerilimin ele alındığı felsefî bir sorunun ortaya çıktığı çatışmadır. Nasıl olup da bu iki farklı ifade biçimini kullanageldiğimiz sorusu, felsefenin çalışma alanına girmektedir.

Sistemli Muğlaklık
Sözcükler ve daha karmaşık ifadeler, farklı bağlamlarda farklı anlamlara ve gönderimlere sahip olmakta ve bu sadece, muğlaklık içeren belli bir grupla sınırlandırılamamaktadır. Farklı sözcük ve ifadelerin farklı bağlamlarda farklı içermelere sahip olması, sistemli bir muğlaklık yaratmaktadır. Söz konusu muğlaklıkları giderememekten dolayı bazı sahte sorunlar ortaya çıkmaktadır.

Kavramlar, Önermeler ve Anlam
Ryle’a göre, kavramlar, idealar, terimler, yargılar vb. şeyler hakkında geliştirilen yanlış doktrinlerin temelinde, “x sözcüğünün anlamı” gibi ifadelerin bir şeye gönderim yapması gerektiğini düşünmemize yol açan mantıksal yanlışlık bulunmaktadır.
Bir ifadenin anlamı, o ifade tarafından kast edilen bir şey değildir. Anlamları veya kavramları dille bütünleşik olarak düşünülen veya söylenilen, içinde ayırt edilen fakat dilden koparılıp ayrılamayan şeyler olarak ele almak daha doğrudur.
İfadeleri ancak bazı şeylere karşılık geldikleri sürece anlamlı olduklarını söylemek kabul edilebilir bir görüş değildir.

Gündelik Dil
Gündelik dile dayalı felsefe anlayışı söz konusu dili, teknik terimlerin kendi anlamlarından çok genel anlamda sözcüklerin kullanımına odaklanarak yapar.

Zihin-Beden Ayrımı ve Kategori Hatası
Gündelik dilde kullanırken sorun yaşamadığımız terimler, felsefede probleme dönüşürler (bilinç, anlam, akıl vs.).
Felsefeciler bazı olguları, onlar gerçekte başka bir mantıksal tipe ya da kategoriye aitken, belli bir mantıksal tipe ya da kategoriye aitmiş gibi temsil etmektedirler. Bu hataya Ryle, kategori hatası demektedir.
Ryle burada sorunun kaynağını felsefecilerle uzmanları karşılaştırarak teşhis etmeye çalışır. Felsefeciler hangi özel işleri yaparak uzmanlık/ustalık kazanmaktadırlar? Ryle böyle bir özel iş ya da etkinlik olmadığını söyler.
Descartes’ın kullandığı biçimiyle zihin-beden ayrımını ele alır: Ona göre bu büyük bir hatadır, bir kategori hatasıdır.
Ryle, zihnin, bedenin dışında ve ötesinde bir başka “şey” olmadığını, bir insanın zihninden bahsettiğimizde onun davranışlarının ve etkinliklerinin belli bir düzenlenişinden söz etmekte olduğumuzu söyler.

Başkasının zihni problemi:
Başkalarının zihinsel deneyimlere sahip olduğunu nasıl gerçekleyebilirim?
Biz başkalarının karakter özelliklerini ya da sergiledikleri performansları, kendileri hakkında hiçbir bilgi sahibi olamadığımız zihinsel süreçlere bağlı olarak ifade ederiz. Bu süreçlere ilişkin fiiller, sıfatlar, sözcükler kullanırız.
Başkalarının zihinsel etkinliği ile ilgili kullandığımız ifadelerin doğruluk-şartlarını ister ulaşılamaz… Tüm bunlar kartezyen geleneğe yönelik eleştiriler olarak okunmalıdır.

John Langshaw Austin (1911-1960)
Austin, konuşma edimleri kavramının önde gelen savunucusu olarak bilinir. Austin, konuşmanın kendisini bir eylem türü olarak çözümlemesiyle tanındı. Dili verili bir gerçekliği betimleyen edilgin bir pratik olarak değil, gerçeklikleri etkilemek ve ortaya çıkarmak üzere kullandığımız bir pratik olarak düşünmemiz gerektiğini savundu.

Austin’in Yöntemi
Dildeki mevcut ayrımlar ve çeşitlendirmeler Austin’e göre, insanların yapmaya değer ve gerekli buldukları ayrımlar ve çeşitlendirmeleri içerir. Bunlar zamanın (ve evrimin) testlerinden geçmiş ve bir işe yaradıkları için oradadır.
Austin’e göre sözcükler ve onların kullanımları ile ilgili farkındalığımızı artırmamız, görüngüleri algılamamızı keskinleştirmemizi sağlayacaktır.

Edimsel Sözler
Bu tür cümleleri niteleyen iki temel vasıf bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, bu cümlelerin bildirim cümlelerinin formuna sahip olmalarına rağmen betimleyici olmamaları ve bu nedenle, bir doğruluk değeri almamalarıdır. İkincisi ise belli uygun şartlar altında bu cümlelerden birini ifade etmek, sadece bir şey söylemek değil, bir eylemde bulunmaktır.
Edimsel bir söz sarf edildiğinde sergilenen eylemi Austin söz-edimi olarak adlandırır.
Söz-edimlerine örnekler: Bir nikâh töreninde “Bu kişiyi eşim olarak kabul ediyorum.” demek, bir bebek doğduğunda “Bu bebeği Ali olarak adlandırıyorum.” demek; bir vasiyetnamede “Bu evi kardeşime bırakıyorum” demek vb.
Bu ifadelerin her birinde Austin’e göre bir eylem söz konusudur.
Austin’in söz-edimi kuramındaki odak noktası, söyleme yoluyla sergilenen söyleme dışı edimlerdir. Diğer sınıflandırmalar bu edimleri açıklamak üzere ortaya konulmuşlardır.
Austin, edimsel sözleri daha ayrıntılı bir sınıflandırmaya tâbî tutar. Bir soru sorma ediminde bir kişi bir ses dizisi ürettiği bir eylemde bulunur. Bu itibarla sergilenen başarımı, Austin sesçil edim olarak adlandırır. Edimin kendisi ise bir sessel-edimdir. Söz konusu sesçil edim aynı zamanda sözsel bir edimdir. Soruyu soran belli bir nesneye gönderimde bulunan bir edimde bulunmuşsa, böyle bir gönderim içeren bir sözsel-edim aynı zamanda anlam odağı olarak adlandırılır.
Bu üç tür edim de bir şey söyleme edimleridir ve Austin tarafından düzsöz edimi olarak adlandırılır.
Eğer sorulan soruya bir başkası bir cevap veriyorsa, bunu, bir etkisöz edimi olarak adlandırır.

Duyum ve Duyulurlar
Austin, Sense and Sensibilia (Duyum ve Duyumlanabilirler) başlıklı kitabında, duyu verilerine dayalı algı anlayışını eleştirir. Eleştirisinin merkezinde yanılsamaya dayalı kanıtlama yer alır. Algısal bir yanılsama yaşadığımız durumlarda farkında olduğumuz şey zihinsel bir içeriktir. İşin içine duyusal veri gibi bir şeyi katmak, gördüğümüzle ilgili konuşmalarımıza herhangi bir şey eklememektedir.

A Priori Kavramlar ve Sözcüklerin Anlamları
Tümellerin varlığını savunanların başvurduğu bir kanıtlama şöyledir: Biz “gri” ya da “çembersel” gibi sözcükleri farklı grilerle ve farklı şekillerle karşılaştığımızda kullandığımıza göre, söz konusu tek sözcüğün işaret ettiği bir şey olmalıdır.
Austin, tümellerin tikellerle bağıntıları üzerinden tanımlandıklarını öne sürer. Daha sonra, sadece “gri” ve “çembersel” sözcüklerini sanki bunlar bir şeyleri adlandırıyormuşçasına kullanıyor olmamızın, adlandırılan bir şeyin var olduğunu göstermeye yetmediğini öne sürer.
Austin, tümellere ilişkin geliştirdiği eleştirisini kavramları içine alacak biçimde genişletir. Austin, kavramların “sahip olunan” şeyler olmadığını ifade eder.
Austin “The Meaning of a Word” başlıklı makalesinde felsefeyi, sözcüklerin anlamını belirlemeye çalışmakla özdeşleştiren yaklaşımlara karşı çıkar.

---
Çağdaş Felsefe I
Yrd. Doç. Dr. Ahmet Ayhan Çitil
Anadolu Üniversitesi Yayınları, Yayın Nu: 2446
Eskişehir, Nisan 2012


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder