5 Eylül 2015 Cumartesi

Matematiğin Temellerinden Anlambilime

Matematiğin Temellerinden Anlambilime
Kantçı metafiziğin eleştirisi üzerinden dilin ve dilin mantığının felsefenin odağına yerleşmesi süreci, analitik felsefenin doğduğu süreç olarak kabul edilebilir. Analitik felsefe, özellikle sentetik a priori yargıların ve bu yargıları olanaklı kılan saf görünün eleştirisi üzerinden şekillenmiştir.
Kant kendi transandantal felsefesinde metafiziğin olanağını sorgulamış ve spekülatif metafiziği kıyasıya eleştirmiştir.
Kantçı metafiziğin merkezinde Kant’ın sentetik a priori olarak adlandırdığı yargılar yer alıyordu. Kant’a göre matematiğin yargıları ve kuramsal fiziğin temelinde yer alan yargılar evrensel zorunluluğa ve nesnel geçerliliğe sahip sentetik a priori yargılardı.
Euklidesçi olmayan geometrilerin keşfedilmesi Kantçı matematik anlayışını derinden etkilemiştir. Matematiğin mantığa indirgenebileceği ve bu itibarla da matematiğin önermelerinin analitik olduğunun gösterilmesi, özellikle Gottlob Frege’nin çalışmaları ile ivme kazanmıştır.

Kant’ın Yargıları Sınıflandırması
Kant, kendi dizgesinde önermelerin değil yargıların sınıflandırmasından söz eder. Kant’a göre yargı, düşünme yetisinin bir edimidir.
Kant, kendi sınıflandırmasını iki farklı boyutta gerçekleştirmiştir. Birinci boyut, bilgibilimle; ikinci boyut ise anlambilimle ilgili olarak görülebilir. Birinci boyuta göre, bir yargının doğruluğuna karar verebilmek için ampirik deneyime ihtiyaç yoksa bu yargı, a priori; eğer ihtiyaç varsa, a posteriori olarak adlandırılır. İkinci boyuta göre ise yargıda, özne konumunda olan kavram içerisinde yüklem konumunda olan kavram içeriliyorsa söz konusu yargı, analitik; içerilmiyorsa, sentetik olarak adlandırılır. Analitik olan bir yargının doğrulanması için, deneyime başvurmamıza ihtiyaç yoktur.
Kant, bu ikili sınışandırmadan hareketle dört farklı yargı türü belirlemiştir: analitik a priori, sentetik a posteriori ve sentetik a priori yargılar.
Analitik yargılar, sahip olduğumuz bir kavramda içerilen bilgiyi açıklayıcı bir özelliktedir. Sentetik yargılar ise bilgimizi genişletir. Sentetik a priori yargılar, hem bilgimizi genişletmekte hem de duyu deneyimine ihtiyaç göstermeksizin doğru olabilmektedir.
Kant’a göre, geometrinin aksiyomları, bu itibarla sentetik ve a priori’dir. Sentetik ve a priori olmaları itibariyle de evrensel zorunluluğa ve nesnel geçerliliğe sahiptir. Euklidesçi olmayan geometrilerin keşfinden sonra Kant’ın bu keskin ifadeleri sarsıldı.

Euklidesçi Olmayan Geometriler
Euklides, Unsurlar (İng. Elements) adlı eseri beş aksiyoma dayanarak pek çok geometri teoreminin ispat edilmesini içerir.
1. Bir noktadan bir başka noktaya doğru bir çizgi çizilebilir
2. Bir doğru çizgi üzerinde sonlu ve sürekli bir doğru parçası çizilebilir
3. Belli bir noktayı merkez ve herhangi bir uzunluğu yarıçap olarak alarak bir çember çizilebilir
4. Tüm dik açılar birbirine eşittir.
5. İki doğru bir doğru ile kesildiğinde, kesenin bir tarafında oluşan iki iç açının toplamı 180 dereceden küçükse, bu iki doğru bu 180 dereceden küçük açıların bulunduğu tarafta kesişir.

Beşinci aksiyom uzun yıllarda tartışmalara neden oldu. Proclus (410-485), Unsurlar üzerine bir şerh kaleme aldı ve beşinci aksiyomun ilk dördünden türetilmesine ilişkin çabalara yer verdi. Öte yandan, beşinci aksiyoma eşdeğer bir başka aksiyom öne sürdü: Bir doğru ve bu doğru üzerinde olmayan bir nokta verildiğinde, bu noktadan geçen ve doğruya paralel olan bir ve yalnız bir doğru çizilebilir.
1697 yılında Girolomo Saccheri beşinci aksiyomun yanlış olduğunu varsayıp buradan hareketle bir çelişki türetmeye çalıştı.
1766 yılında Lambert, dar açı varsayımı altında, bir üçgenin alanı azaldıkça iç açılar toplamının arttığını gösterdi.
Proclus’un bu postülası, 1795’te John Playfair’in yazdığı bir şerhten sonra, Playfair’in aksiyomu olarak anılır oldu. Playfair, kendi şerhinde beşinci aksiyomun kendi aksiyomu ile değiştirilmesini önerdi.
Gauss, 1813 yılında “Paraleller kuramı konusunda şu anda bile Euklides’ten ileride değiliz. Bu matematiğin utanç verici bir kısmıdır...” demek zorunda kaldı.
Gauss, paralel aksiyomu üzerinde meslektaşı Farkas Bolyai ile görüş alışverişinde bulunurdu. Bolyai, matematikçi olarak yetiştirdiği oğlu János Bolyai’ye, beşinci aksiyom problemi üzerine bir saat bile harcamamasını salık veriyordu. Ancak János Bolyai babasını dinlemedi. 1823’te babasına yazdığı mektupta, “Keşfettiğim şeyler o kadar harika ki şaşkına döndüm. Hiçlikten başlayarak acayip yeni bir dünya yarattım.” yazdı.
Bolyai’nin gerçekleştirdiği sıçrama, yeni bir geometrinin olanaklı olmasıydı.
Bir Rus matematikçi Lobachevsky, Gauss’un ve Bolyai’nin çalışmalarından habersiz olarak 1829’da, Euklidesçi olmayan geometriler üzerine bir çalışma yayımladı.
Gauss’un doktora öğrencilerinde olan Riemann, 10 Haziran 1854 tarihinde verdiği açılış dersinde, yeni bir geometri anlayışından söz etti.
Euklidesçi olmayan geometrilerin bir modele sahip olabileceğini ilk kez Eugenio Beltrami (1835 - 1900) ortaya koydu.
Daha sonra Klein, 1871 yılında tüm Euklidesçi olmayan geometriler için birer model ortaya koydu.

Geometrinin Aksiyomlarının Mahiyeti
Euklidesçi olmayan geometrilerin keşfedilmesinden sonra geometride bazı tartışmalar ortaya çıktı. Bir geometri, tek bir paralelden söz ederken bir diğeri, hiçbir paralelin çizilemeyeceğinden ya da birden fazla (hatta sonsuz sayıda) paralelin çizilebilmesinden söz etmektedir. Kant’ın iddia ettiği gibi, geometrinin aksiyomları evrensel zorunluluğa ve nesnel gerçerliliğe sahip ise bunların hepsinin aynı anda zorunlu ve nesnel geçerli olması gerekir. Ancak, birbiriyle çelişik iki önerme bir ve aynı anda zorunlu ve nesnel geçerli olamaz. Bu gelişmelerin sonucunda, geometrinin aksiyomlarının, sentetik a priori yargılar olduğu düşüncesi savunulamaz bir hale gelmiştir. Öyleyse, geometrinin aksiyomlarının anlambilimsel ve bilgibilimsel statüsü hakkında ne söylenecektir? Bu konuda yürütülen bir tartışma, geometrinin aksiyomları içerinde adı geçen “nokta”, “düz çizgi” gibi temel terimlerin mahiyeti ile ilgilidir.
Poincaré, 1880’lerden itibaren geometrinin aksiyomlarının ne olgusal bir içeriğe sahip olduğunu ne mantıksal bir zorunluluğu ifade ettiğini ne de sentetik a priori yargılara dayanmakta olduğunu ve fakat “örtük tanımlar” olduğunu savunmuştur. Hilbert’te benzer bir biçimde, geometrinin aksiyomlarının tanımlar olduğunu ifade etmiştir. Russell ve Frege ise bu yaklaşımlara karşı çıkmışlardır.
Geometrinin aksiyomlarında sözü geçen basit ve tanımsız kabul edilen terimlerin mahiyeti üzerine yürütülen tartışmalar, genelde dilin ve mantığın mahiyetinin belli bir biçimde anlaşılması için anahtar rolü oynamıştır.
Kant, kendi düşüncesi içerisinde Platoncu ideaların ve söz konusu bu idealara ilişkin bilgi sahibi olmamızın aracı ola-rak entelektüel görünün bir eleştirisini sunmuştur. Kant’ın metafiziğin olanaklılığına ilişkin eleştirisinin merkezinde, Platonculuğun bir eleştirisi yer almaktadır.
Kant, matematiksel yargıları temellendirmeye çalışırken, kavramsal bilgiye karşıt olarak yine görüsel bilgiden yararlanmış ve matematiğin saf görüye dayandığını savunmuştur. Netice olarak, sentetik a priori yargılar, saf görüde inşa olunan nesnelerin dolaysız bilgisine dayanmaktadır.
Kant, geometri bilgisini sentetik a priori bilgi olarak tanımlamıştı. Euklidesçi olmayan geometrilerin keşfi, Kant’ın çok fazla güvendiği sentetik a priori bilginin işasına yol açtı. Bunun neticesinde mantıksal bilginin kaynağı yeniden sorgulanmaya başlandı.
Bu bağlamda, geometrinin aksiyomlarının örtük tanımlar olduğunun ortaya konulması, iki bakımdan çok önemlidir: Bu yaklaşım, bir yandan matematiğin mantıksal olana indirgenmesi bakımından büyük önem taşımaktadır; öte yandan da bu indirgeme esnasında, görüsel bir bilgiye gönderme yapılmamış olmaktadır. A priori olanın temellendirilmesi sadece ve sadece dilin sınırları içerisinde kuşatılabilmektedir.
Felsefenin dilin sınırları içerisine çekilmesi sürecine son noktayı ise Wittgenstein Tractatus adlı eserinde koymuştur.

Aritmetiğin Mantığa İndirgenmesi
Aritmetiğin dilsel - mantıksal olana indirgenmesi sürecinde en önemli katkı hiç şüphesiz Gottlob Frege’den gelmiştir.

---
Çağdaş Felsefe I
Yrd. Doç. Dr. Ahmet Ayhan Çitil
Anadolu Üniversitesi Yayınları, Yayın Nu: 2446
Eskişehir, Nisan 2012


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder